Çevre

“Doğu Karadeniz Bölgesi deprem tehdidi altında”

Sismik olarak dünyanın en tehlikeli ve en aktif faylarından biri olarak kabul edilen Kuzey Anadolu Fay (KAF) zonunun, doğu ve orta kesiminde meydana gelebilecek bir depremin Doğu Karadeniz bölgesindeki şehirlerde de yıkıma ve can kaybına neden olabileceği belirtildi.

Barış Tüysüz
GİRESUN-
Gümüşhane’nin Kelkit ilçesinde yaşanan 4.3 ve 4.1 büyüklüğündeki depremlerin Doğu Karadeniz bölgesindeki bazı illerde de hissedilmesinin ardından Kuzey Anadolu Fay (KAF) zonu üzerinde meydana gelebilecek olası bir depremin, güvenli olduğu düşünülen bu bölgeye etkileri ve riskleri gündeme geldi.

Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Giresun Üniversitesi Afet Yönetimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Cin, Kuzey Anadolu Fay zonunun, doğuda Bingöl’ün Karlıova ilçesi ile batıda Saros Körfezi arasında yaklaşık bin 200 kilometre uzunluğunda olduğunu belirterek son yüzyılda bu fay üzerinde en büyüğü 1939 Erzincan depremi olmak üzere, büyüklüğü 7 ve üzerinde olan 6 tane yıkıcı deprem meydana geldiğini söyledi.

“1939 yılındaki Erzincan depremi, Doğu Karadeniz’de binlerce can kaybına neden oldu”

Doğu Karadeniz Bölgesinin büyük deprem üretebilecek aktif bir fay hattı üzerinde olmadığını fakat hemen güneyinde yer alan Kuzey Anadolu Fay zonunun, bu bölgeyi de oldukça yüksek derecede etkileme potansiyeline sahip olduğunu kaydeden Cin, “1939 yılında Erzincan’da meydana gelen ve Türkiye’nin yaşadığı en büyük depremlerden biri olan Erzincan depreminde, bu bölgedeki binlerce kişi de hayatını kaybetti. Giresun’da 1100 kişi, Ordu’da 500 kişi, Samsun’da daha fazla kişi, Rize ve Trabzon’da keza biraz daha az olmak üzere toplamda 3000’den fazla kişinin hayatını kaybettiğini biliyoruz. En son 6 Şubat Kahramanmaraş depremini incelersek, depremin merkez üssü Pazarcık. Pazarcık depremi, 10 ili etkileyen ve binlerce kişinin ölümüne, yaralanmasına neden olan büyük bir deprem. Bu depremde Adıyaman ili, depremin merkez üssü olan Pazarcık’a ne kadar yakınsa, Giresun ve Ordu, Kuzey Anadolu Fay zonuna o derecede yakındır. Dolayısıyla aslında büyük depremlerde mesafe çok önemli değil. Yine Pazarcık’tan yaklaşık 250 kilometre ötedeki Diyarbakır’da da çok sayıda kişinin ölümüne şahit olduk. Bu bölgeyi düşünürsek, Kuzey Anadolu Fay zonu aslında Ordu ve Giresun’a 80-100 kilometre, Samsun’a 50, Trabzon’a 130, Rize’ye 140 kilometre uzaklıktadır” ifadelerini kullandı.

“Kuzey Anadolu Fay zonu, dünyanın en yıkıcı fay hatlarından biridir”

Kuzey Anadolu Fay zonunun, dünyadaki en yıkıcı fay hatlarından biri olduğunun altını çizen Cin, “Bu fayın çok nadir oluşum özellikleri vardır. Amerika’daki San Andreas fay hattı buna benzerdir ve oldukça yıkıcıdır. Diğer faylara benzemiyor. Büyüklüğü çok uzun bir fay, kollara ayrılan bir fay. Tabii bu deneyimlerden hareketle, Kuzey Anadolu Fay hattının doğu kısmında yaşanacak büyük bir deprem burayı da çok ciddi şekilde etkileyecektir. Harita üzerinde bakıp da, işte burası üçüncü derece deprem bölgesi, dördüncü derece deprem bölgesi, burası güvenlidir diye bir şey söz konusu değil aslında. Burası da oldukça riskli bir bölgedir” şeklinde konuştu.

“Doğu Karadeniz’deki yerleşim alanlarında zemin sıvılaşması riski yüksek”

Doğu Karadeniz Bölgesindeki il ve ilçelerde nüfusun en yoğun olduğu kesimin sahil kısmı olduğunu belirten Cin, şu ifadeleri kullandı:

“Yerleşim yerlerine baktığımızda büyük iller, ilçeler genellikle sahil kesiminde kurulmuş ve akarsuyun denizle buluştuğu yerde alüvyon düzlükler üzerine kurulduğunu görüyoruz. Bu alüvyon düzlükler aslında akarsuların taşıdığı kumlardır, çakıllardır ve diğer materyallerdir. Ve oldukça yumuşak, gevşek dokulu yapıya sahiptir. Yerleşmeler genelde bu gevşek dokulu yapı üzerinde inşa edilmiştir. Deprem dalgaları bu gevşek dokulu yapı üzerinde çok daha etkili ilerler. Çok daha hızlı genliklerini arttırır, yıkıcılıklarını daha fazla arttırırlar. Dolayısıyla bu bölgenin zemin özellikleri, kıyı kesiminin zemin özellikleri deprem dalgaları için, bunların hareketi için oldukça müsaittir. Yıkıcılıkları oldukça yüksektir. Diğer taraftan gevşek dokulu yapılar üzerinde inşa edilen binalar her zaman için sıvılaşma riskiyle karşı karşıyadır. Sıvılaşma dediğimiz zeminde bulunan bu kum tanecikleri, çakıl tanecikleri altında bulunan suyun titreşimle birlikte yukarıya doğru çıkması ve zeminin sıvılaşmasıdır. Bu sıvılaşma sırasında binayı ne kadar sağlam yaparsanız yapın, bina ya içeri batacaktır ya da yan yatacaktır. Ancak binanın temeli fore kazık ya da kazık temel dediğimiz şekilde inşa edilirse sıvılaşmadan da oldukça az etkilenir. Normal radye temellerde yapılan binalarda sıvılaşmanın etkili olması oldukça yüksektir. Bu bölgenin sıvılaşmadan etkilenme ihtimali her zaman yüksektir.”

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Trendler