Ekrem İmamoğlu soruşturması derinleştikçe akılalmaz bilgilere ulaşılıyor. İBB’de akla gelmeyecek hayali icraatlar yapılmış. Gazeteci Mahmut Övür, “İBB’de ‘hayali işin büyüğü’ yeraltında” diyerek İBB’deki hayali icraatları kaleme aldı. İşte Mahmut Övür’ün Sabah Gazetesi’nde yayınlanan o yazısı…
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde “İmamoğlu suç örgütü” iddiasıyla başlatılan soruşturmada ortaya çıkan belgeler, bilgiler, itiraflar buzdağının sadece görünen yüzü. Soruşturma derinleştikçe çok daha büyük skandalların patlayacağı, itirafların geleceği sürpriz olmayacak. Bir süre önce “hayali asfalt” işine dikkat çekmiştim. Meğer İBB’de hayali olan sadece asfalt değil, “hayaletin büyüğü” yeraltında.
Metrodan söz ediyorum. Tabii konumuz İmamoğlu ve CHP’nin söz verip de yapmadığı yeni metro hatları değil, projesi AK Parti döneminde yapılan, temeli atılan ama kiminde az kiminde çok yol alınan ve tamamlanmayan hatlar.
Oysa çok değil üç yıl önce İstanbul’un billboardlarını, “Dünyada aynı anda 10 metro yapan tek şehir” afişleri süslemişti. Sonra o afişler görünmez oldu.
YAPILAN TEK METRO YOK
Bildiğim kadarıyla Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’in de açılışına katıldığı, hatta biraz da komik sahnelerin yaşandığı Bostancı Metrosu dışında -ki o da AK Parti projesiydi- 6 yıldır İBB’nin açılışını yaptığı tek metro yok.
Aynı anda devam eden metroların yapılıp yapılmadığı da belli değil. Daha vahimi İBB’nin CHP yönetimi, göreve gelir gelmez 4 metro hattını durdurmuş, hatta birini de toprak dökerek kapatmıştı.
Ulaştırma Bakanlığı ise bunun tam tersini yapmış ve Gayrettepe-İstanbul Havalimanı ve Kirazlı metrosunu bitirerek hizmete açmıştı.
Yapılanları, üstü kapatılanları, düşük hızda devam edenleri bir yana bırakıyorum, ortada çok temel bir soru var; peki o metrolar için alınan dış kredilere ne oldu?
Hayali asfalt gibi burada da hayali metrolar mı söz konusu? Göreve geldikten sonra İmamoğlu’nun sık sık “engelleniyoruz” dediği ve “dış kredi bulduk” diye övündüğü biliniyor.
İlkinin algı olduğu çok açık, ikincisi ise gerçek. İmamoğlu küresel finans kuruluşlarının da katkısıyla ilk 5 yıl içinde ciddi bir dış kredi buldu. Bunu da kamuoyuna “İstanbul’un ulaşım sorununu çözecek yatırımlar” olarak lanse etti.
3 MİLYAR DOLAR NEREDE?
İstanbul’a sadece metro için milyarlarca liralık kredi veren dünyanın önde gelen banka ve finans kuruluşlarının birkaçını sayalım:
EBRD’den 175 milyon Euro, Deutsche Bank’tan 110 milyon Euro, AFDE’den 86 milyon Euro, Societe Generale’den 100 milyon Euro, BNP Paribas’tan 198 milyon Euro, AIIB’den 100 milyon Euro, Emirates NBD, ING, JP Morgan, HSBC gibi kuruluşlardan toplamda 715 milyon dolar kredi.
Ciddi bir rakam… Toplam kredi miktarı, 1 milyar 445 milyon Euro ve 1 milyar 600 milyon dolar. TL karşılığı ise 120 milyar civarında.
Şimdi soralım, sadece metro için verilen bu paralar metro için harcandı mı?
Bu sorunun cevabını kimse bilmiyor; çünkü metro inşaatlarının sürüp sürmediği bilinmiyor ve daha ilginci Sayıştay dahil metro işini denetleyen hiçbir kurum yok.
Bu paraların metrolara harcanmadığının bir işareti de müteahhitlerin, “Tek kuruş ödeme alamadık” diyerek isyan etmeleri…
Bu tablo, İstanbul’un yeraltında da “hayali ve organize işler” çevrildiği şüphesini artırıyor. Özellikle iş çevrelerinde, alınan dış kredilerin, İBB iştiraklerinde sahte hakediş belgeleriyle buharlaştırıldığı iddia ediliyor.
Onlara göre, gizlice oluşturulan İBB ekosisteminde krediler ortak TL hesabına alınıyor, sonra da iştiraklere aktarılıyor. Ama nedense metro inşaatını yapan müteahhitlere tek kuruş verilmiyor.
Peki ne yapılıyor?
İşte cevabı aranan soru bu… O cevabı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu “hayalet” sistemi “zimmet ve nitelikli dolandırıcılık” suçu kapsamında yürüttüğü soruşturmadan öğreneceğiz.
HABER MERKEZİ – Ali Karahasanoğlu, Saki Teker… Bayrampaşa Belediyesi’nin CHP’li meclis üyeleri… Saki Teker ve Ali Karahasanoğlu, CHP’li Belediye Başkanı Hasan Mutlu’yu “yetim hakkı yemekle” suçlayarak partilerinden istifa etti.
Yönettiği belediyeler yolsuzluk ağıyla çalkalanan CHP’de parti içinden tepkiler yükseliyor. Bayrampaşa Belediyesi’nin CHP’li meclis üyeleri Saki Teker ve Ali Karahasanoğlu, CHP’li Belediye Başkanı Hasan Mutlu’yu hedef aldıkları sert bir açıklamayla partilerinden istifa etti.
Teker ve Karahasanoğlu’nun yaptıkları yazılı açıklamada, “Bayrampaşa halkına hizmet etme yolculuğumuz, Bayrampaşa Belediye Başkanı Hasan Mutlu’nun gayri ahlaki tutumu, para hırsı ve meclis üyeleri ile vatandaşların arkasından sarfettiği sinkaflı sözlerden dolayı son bulmuştur” denildi.
Mutlu’nun seçim döneminde sokak sokak, cami cami gezip seçmeni etkilediği, sonrasında bunu alaya aldığı kaydedilen açıklamada, “Haysiyet fukarası bu kişinin ve etrafında konuşlandırdığı birtakım organizatörlerin, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemesine müsaade etmeyeceğimizi bildiririz. Etrafımızda cereyan eden bu kötülüklere, şeref ve haysiyetle geçirdiğimiz ömrümüze leke katmamak adına baş kaldırıyor ve bağımsız meclis üyeliği görevimiz devam etmek üzere CHP’den istifa ediyoruz” ifadelerine yer verildi.
İki meclis üyesi, görevlerini bağımsız olarak sürdürecek.
İmamoğlu’nun taktiğini kullandı Karalar, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun taktiğini kullanarak, sorulara yanıt vermedi. Seyhan Belediye Başkanlığı döneminde yaşanan yolsuzluklarla ilgili suçlamaları kabul etmeyen Karalar, ifade boyunca eski İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun taktiğini uyguladı.
Karalar kendisine yöneltilen sorulardan 7’sine, “Şahsıma sorulan bu soruya ifade sürecinin devamındaki bütün sorular sorulduktan ve bu suretle şahsıma yöneltilen tüm suçlamalara vakıf olduktan sonra savunmanın bütünlüğü çerçevesinde detaylı bir şekilde beyanda bulunacağım” yanıtı verdi.
İstanbul ve Adana’da buluşup paraları elden teslim etmişler
Zanlıların sevk yazısında, Zeydan Karalar’ın Seyhan Belediye Başkanı olduğu dönemde, belediyenin temizlik işlerini yapan yüklenici firmanın sahibi Baki Nugay (şüpheli) ile görüştüğü ve hak ediş ödemeleri kapsamında haksız para talebinde bulunduğu ifade edildi.
Firma yetkililerinin konuyla ilgili belediyenin temizlik işlerinden sorumlu çalışanı Özcan Zenger’e yönlendirildiği, yetkililerin Zenger ile yaptıkları görüşme sonrasında birçok farklı tarihte tanıkların İstanbul ve Adana’da Zenger ile buluştuğu, bu kişilerin banka hesaplarına gönderilen paranın bankadan çekilerek Zenger’e elden teslim edildiği belirtilen yazıda, bu durumun HTS kayıtları ve dekont tarihlerinden de tespit edildiği aktarıldı.
Yazıda, “Her ne kadar şüpheli Zeydan Karalar ile Özcan Zenger suçlamaları kabul etmemiş ise de aleyhlerinde ifade veren şüpheli Baki Nugay ile tanıkların yaklaşık 6-7 sene önceki eylemleri kurgulamış olmalarının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, nitekim para verdiklerine ilişkin kayıtları o dönem tuttukları, aksi halde üzerinden uzun zaman geçen bu eylemleri hatırlamalarının mümkün olmayacağı anlaşılmıştır.” ifadesi kullanıldı.
Savcılığın sevk yazısında, Zenger’in İstanbul’a gelerek tanıklarla buluşması ve Adana’ya geri dönmesi dikkate alındığında, parayı teslim almak için İstanbul’a geldiğine ilişkin şüphe olmadığı belirtildi.
Yazıda, şüpheli ve tanık beyanlarının delillerle tutarlı olduğu, Karalar ile Zenger’in şirket yetkililerinden hak ediş ödemeleri kapsamında yaptıkları baskıyla maddi menfaat elde ettikleri ve “irtikap” suçunu işledikleri vurgulandı. Kaynak: Yeni Şafak
ONUR ERCAN’IN YAZISI Bir memlekette suçlu siyasetçiler taktir görüp, dürüst siyaset yapanlar tahkir görüyorsa buna nasıl bir tanımlama yapılmalıdır?
Bu cümleye kullanılacak bir “kelime” olmalı. İşte bunu bir kelime ile ifade edemiyoruz. Neden? Çünkü böyle bir kelime yok. Bunca zaman böyle bir kelimeye ihtiyaç yoktu. İmanlı, Vicdanlı, Merhametli bir seçmen vardı. Son çeyrek asırda, dış güçler, İslam düşmanları, bizi bizden alacak bir stratejiyle geliyorlar. Şimdilerde ise; vicdanlar delik deşik, merhamet ise kalbur.
Nasıl bir mantık anlaşılır gibi değil. Biz toplum olarak ne ara bu hale geldik?
Seçmesini bilmeyen, seçerken, aranılan kriterlerin ne olması gerektiğini gözetmeyenlerin seçtiği kişiler, zamanla yaptığı hamlelerle, bağlı olduğu kurumun ocağına incir ağacı dikermiş.
İşte acı gerçek burada başlıyor. En sonunda, seçmenin severek seçtiği, zatı muhterem yapacağını yaptı. Elindeki incir ağacını ocağına dikti. O kadar yolsuzluklara rağmen, halkın gözünde hala kahramanmış gibi, masum ve mağdur gibi lanse ediliyor.
Kahramanımız, yala yut başkanın, *Çocukluğunu bilmiyoruz. *Ergenliğini bilmiyoruz. *Lisede başarılı değildi. *Üniversite için İyi bir puan alamadı, sahte diplomayla başkasının hakkını gasp etti. *İlk belediye başkanlığında yolsuzluklar, itirafçılarla ve şahitlerle sabitlendi. *Büyük şehir belediye başkanlığında, tarihin en skandal yolsuzluk, irtikap, rüşveti belgelendi. *Yurtdışından alınan kredilerin ne olduğu belli değil. *Kurultayda delege satın alındığı gerekçesiyle yargı son sözü bir sonraki duruşmada söyleyecek. *Halen diğer yargılanması devam ediyor. *Beraberinde yüzden fazla kişi tutuklandı. *Organize suç örgütü suçlamasıyla yargılanıyor. *Aynı örgüte mensup kişilerin hemen hemen hepsi etkin pişmanlıktan yararlanarak itiraflarda bulundu. *Bir iddamede siyasi yasakla yargılanıyor. *Yerel seçimlerde bizzat kendinin yerleştirdiği başkanların bir kısmı, aynı partinin mensuplarınca şikayet edildi yargılanıyor. Bunların hiç biri suç üstü değil ama yolsuzluk, rüşvet, irtikap, ihalede yolsuzluk olarak belge, itiraf dosyalarıyla yargılanıyor.
Partinin genel başkanı, Cumhuriyet tarihinde eşine rastlanmayan ve hiç bir genel başkanın yapmadığı tehditi, şantajı, blöfü ve hakareti yaptı. Bundan dolayı Meclis başkanlığına 26. defa fezlekesi verildi.
Bütün bunlara rağmen, “irade de irade, irademize sahip çıkalım, sokağa çıkalım, hayatı çekilmez yaşanmaz hale getirelim. Kanunsuz bir şekilde ve ağır bir tehdit diliyle, Mısır meydanına dönüştürelim, ortalığı kaos ortamına çevirelim” şeklinde mücadele veriliyor.
Bir taraftan bir belediye varki; odasında rüşvet aldığına dair suç üstü yakalandı. Baklava kutusunda 110 bin Euro rüşvet vardı. Görüntüler, konuşmalar rüşveti teyit ediyordu. Belediye başkanı tutuklandı, hapse atıldı.
Demek ki, suç üstü yakalanan bu kişi aday olsa, tekrar seçilecek. Bu nasıl anlayış, bu nasıl ahlak?
“Haller ağlamalık durum çok acı.”
Hiç kimse takkesini önüne koyup, biz kimi seçmişiz, seçtiğimiz kişinin yaptıklarına bakın! Bu ne rezalet, ellerimiz kırılsaydı da size oy vermeseydik, yazıklar olsun, tüyü bitmemiş yetimin hakkına nasıl olurda el uzatırsınız demiyor? Bu güne kadar da aleyhinde bir kişi bile ağzını açıkta kınamadı gibi, bir çift söz de söylemedi.
“Vicdanlar delik deşik, merhamet ise kalbur.”
Şimdi de suç üstü yakalanan belediye için, “Manavgat iradesine sahip çıkıyor” diye duyuru yapılıyor.
Pes doğrusu, artık söylenecek bir söz kalmadı. Sözün bittiği yer burası.
Dürüst çalışan o kadar belediye varki; bu adamlar her türlü taktire layık, kimse meydanlara çıkıpta dürüst belediye, doğru insan, aldığın para ananın ak sütü gibi helal olsun. Başkaları gibi, yolsuzluk yapmadın, hizmetlerin yerinde, ne kadar teşekkür etsek azdır denilmiyor.
Tam tersi, rüşvet alan başkana her türlü destek yapılıyor.
Peki burada, dürüst çalışan Belediye başkanlarının suçu ne?
Manavgat’lı rüşvetçi başkanına ağlayan seçmenin küçük çocuğu annesine sorar.
Tabi çocuk ya, aklı daha bazı şeylere ermiyor. Her şeyi sorarak öğreniyor.
“Anne biz çalana mı, çalmayana mı sahip çıkacaktık? Ben orasını karıştırdım diye sorar. Sizce rüşvetçi başkanın iradesine sahip çıkan anne, bu körpecik çocuğuna nasıl bir cevap vermiş olabilir?
Ya da sizin çocuğunuz, baba, hangisine sahip çıkmalıyız? Çalana mı çalmayana mı? Diye sorsa. Elinizi vicdanınıza koyarak nasıl bir cevap verirdiniz?