Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Sağlık

Hipertansiyonu olanların yarısı hastalığının farkında değil

Yüksek tansiyon hastalarının yüzde 50’sinin tansiyon hastası olduklarını bilmediğini belirten Uzm. Dr. İsmail Özer, “Yüksek tansiyon, uzun süre belirti vermeden sinsice ilerleyerek kalp, büyük damarlar, göz, böbrek ve beyin gibi hayati organlara zarar verir. Sinsi düşman olarak da adlandırılan tansiyonu tespit etmenin tek yolu, belli aralıklarla tansiyonu ölçtürmektir” dedi.

En sık görülen kronik hastalıklardan biri olan yüksek tansiyon, dünyada her 100 kişiden 30’unda görülüyor. 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü nedeniyle bilgilendirmede bulunan VM Medical Park Samsun Hastanesi Nefroloji Kliniği’nden Uzm. Dr. İsmail Özer, günümüzde küresel bir halk sağlığı sorunu olan yüksek tansiyonun en öldürücü hastalıklar arasında ilk sıralarda geldiğine dikkat çekerek, “Yüksek tansiyon hastalarının yüzde 50’si, tansiyon hastası olduklarını bilmemektedir. Yüksek tansiyon, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olup mutlaka hekim tarafından takip edilmelidir” diye konuştu.

5 önemli organda hasara yol açıyor
Yüksek tansiyonun uzun süre belirti vermeden çok sinsice ilerleyerek uzun vadede 5 önemli organda hasar oluşturduğunu vurgulayan Uzm. Dr. İsmail Özer, “Bu organlar; kalp, büyük damarlar, göz, böbrek ve beyin gibi çok hayati organlardır. Sinsi düşman olarak da adlandırılan tansiyonu tespit etmenin tek yolu, belli aralıklarla tansiyonu ölçtürmekten geçmektedir” ifadelerini kullandı.

Düzenli hekim kontrolüne gidilmeli
Uzm. Dr. Özer, hipertansiyon tanısı koyulduktan sonra yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı:
“Tanı koyulduktan sonra almamız gereken tedbirleri sağlıklı beslenmek, tuzu az tüketmek (günde 3-4 gr dan fazla tuz tüketmemek), fiziki aktiviteleri düzenli yapmak; düzenli hekim kontrolüne gitmek ve organlarımıza hasar verip vermediğini öğrenmek, hekim tarafından önerilen ilaçları düzenli ve aksatmadan kullanmak şeklinde sıralayabiliriz. Unutmayalım ki bu basit önlemleri ve tedbirleri almak bizi felç, böbrek yetmezliği diyaliz, miyokard infarktüsü kalp yetmezliği gibi ağır hastalıklardan kurtaracaktır.”

Yorum yapmak için tıklayın

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Sağlık

Sağlık Bakanlığı: Erdoğan Arıkan’ın bilinci açık, tedavisi devam ediyor

Sağlık Bakanlığı, Ankara Keçiörengücü-Sakaryaspor maçının anlatımı sırasında kalp krizi geçiren TRT spikeri Erdoğan Arıkan’ın sağlık durumuna ilişkin, “Erdoğan Arıkan’ın bilinci açık olup, tedavisi Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde devam etmektedir” açıklamasını yaptı.

Ruken KADIOĞL
ANKARA-Dün akşam saatlerinde, TRT spikeri Erdoğan Arıkan, 1’inci Lig’in 20’nci haftasında Ankara Keçiörengücü’nün sahasında Sakaryaspor’u konuk ettiği maçı anlattığı yayın sırasında kalp krizi geçirmiş ve Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılmıştı. Sağlık Bakanlığıtedavi altına alınan Arıkan’ın sağlık durumuna ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, “Dün akşam saatlerinde kalp krizi geçirerek hastaneye kaldırılan spor spikeri Erdoğan Arıkan’ın bilinci açık olup, tedavisi Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde devam etmektedir” denildi. (DHA)

Okumaya devam et

Sağlık

Türk Obezite Cerrahisi Vakfı Başkanı Banlı: Toplumun 3’te 1’i obez

Türk istiyor. O yüzden ilkokuldan, ortaokuldan itibaren dengeli ve sağlıklı beslenmeyi ve hareketi hayata sokmak lazım” dedi.

Samed Aydın SUN
KAYSERİ-Türk Obezite Cerrahisi Vakfı Başkanı Prof. Dr. Oktay Banlı, Kayseri’de 5’incisi düzenlenen Obezite Tanı ve Tedavisinde Multidisipliner Yaklaşım Sempozyumu’na katılmak için geldiği kentte DHA’ya özel açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin obezitede Avrupa’nın zirvesinde yer aldığını söyleyen Banlı, dikkat edilmediği takdirde obezitenin ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirtti.

‘OBEZ OLMAMAK HER ŞEYDEN ÖNCE ÇOK ÖNEMLİ’

Obezite ile mücadele de iyi beslenmenin önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Oktay Banlı, “Obezite çok güncel bir konu. Toplumun 3’te 1’i obez. 3 kişiden 1’si obez ve herkes de kilo vermek istiyor. Bunun için ameliyatlar, ameliyat dışı metotlar ve bununla ne yaparsanız sonuçları çok ciddi bir haber değeri oluyor. Komplikasyonları haber değeri oluyor. Bütün iş şu; obez olmamak her şeyden önce çok önemli. O yüzden ilkokuldan, ortaokuldan itibaren dengeli ve sağlıklı beslenmeyi ve hareketi hayata sokmak lazım. Obez olduktan sonra da yandaş hastalıklar gelişmeden, ciddi diyabet, uyku apnesi, hipertansiyon, diz ağrıları, bel ağrıları ve psikososyal sorunları yaşamadan bunun önünü almak, tedavi etmek lazım” diye konuştu.

‘OBEZLER, NORMAL İNSANLARDAN 12-13 YIL DAHA AZ YAŞIYORLAR’

Doğru hastaya yapılan ameliyatların hayat kurtarıcı olduğunu belirten Prof. Dr. Banlı, “Obezler, normal insanlardan 12-13 yıl daha az yaşıyorlar. Yaşadıkları hayat da çok kaliteli bir hayat değil. Bu insanlara obezite cerrahisi, bu hastalıklardan kurtulma, daha kaliteli, daha sağlıklı bir hayat sunabilir. O yüzden güvenli bir şekilde yapılan, doğru bir şekilde yapılan, doğru hastaya yapılan obezite cerrahisi hem hayat kurtarıcı hem hayat kalitesini çok artıran bir işlem. Bu ameliyatlar ülkemizde 100 bine yaklaştı. Yılda 100 bine yakın ameliyat yapılıyor. Bu ameliyatların güvenli yapılmasını sağlamak için buradayız. Eğitim almış cerrahların bu ameliyatı yapması için buradayız. Hastanın başına ameliyat sonrası bir problem geldiği zaman, o hastanenin bütün bu komplikasyonları baş edebilecek donanıma sahip olması gerektiğini düşünüyoruz. Bunu sağlamak için buradayız” dedi.

‘BİLİM KURULU OLUŞMASI İÇİN BAKANLIĞA BİR ÖNERİMİZ OLDU’

Prof. Dr. Oktay Banlı, “Buna ait yönetmelik, genelgeler, çalışmalar ediyor. Bakanlık da bizle yakın temas halinde. Dernekler ve vakıf olarak bu çalışmaların içinde bulunuyoruz. Amacımız, güvenli obezite cerrahisi yapmak. Olması gereken hastaların ameliyat olmasını sağlamak. İyi hastanelerde ve eğitim almış cerrahlar tarafından bu ameliyatın yapılmasını sağlamak istiyoruz. Bütün çabamız, amacımız bu. Bu konuda regülasyonu yapabilecek, ameliyatları düzenleyecek, merkezleri denetleyecek, karar verecek, yetkileri olacak, sorumlulukları olacak bir bilim kurulu oluşması için bakanlığa bir önerimiz oldu. Olumlu karşılandı. Zaman içerisinde böyle bir kurul olacaktır diye düşünüyorum. Benzeri çünkü transaminasyon için yapılmıştı. Bir bilim kurulu oluşmuştu. Türkiye’de gerçekten nakiller bir disiplin içinde yapılıyor. Aynı disiplinin obezite ameliyatları için de yapılmasını düşünüyoruz. Bunun koşullarının nasıl sağlayacağını, nasıl yapılacağını da bir bilim kurulu oluşturarak, yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Önerilerimizi sunduk. Şu an yetki, sorumluluk ve adayları seçmek bakanlığımızın kararında” diye konuştu. (DHA)

Okumaya devam et

Sağlık

‘Bitkisel çaylar, ilaçların etkisini azaltıyor’

Konya’da Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Durmuş Ali Aslanlar, insanların kış aylarında üst solunum yolu hastalıklarından korunmak için bitki çayı ve ilaçlarını birlikte tükettiğini ancak bu gibi durumlarda ilacın etkisinin azaldığını belirtti. Aslanlar, “İlaç kullanan vatandaşlarımız için bitkisel çay kullanmak çok masum bir şey değil. Bitkisel çaylar, bu ilaçlarla etkileştiği için ilacın etkisini azaltabiliyor. Tedavinin etkinliğini azaltabiliyor veya ilacın yan etkisini arttırabiliyor. Bu da değişik problemlere, insan sağlığında zararlı durumlara yol açabiliyor” dedi.

Salih BÜYÜKSAMANCI
KONYA-Kış aylarının gelmesiyle birlikte soğuk algınlığı, nezle ve grip gibi hastalıklar sıklıkla görülüyor. Bu hastalıklardan doğal yollarla korunmak ve bağışıklık sistemini güçlendirmek isteyenler şifayı, bitki çaylarında arıyor. En çok tercih edilenler ıhlamur, ada çayı, rezene, yeşil çay, biberiye, zencefil, zerdeçal ve tarçın. Ancak bu bitkilerin nasıl ve ne oranda tüketilmesi gerektiği de önemli.

NEÜ Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Durmuş Ali Aslanlar, günde iki fincandan fazla bitki çayı içilmemesi gerektiğini söyledi. Aslanlar, “Geleneksel olarak vatandaşlarımız bitkisel çayları özellikle hastalıklardan korunmak amacıyla kullanılmakta. Bu çaylara en çok kış aylarında rağbet gösteriliyor. Örneğin; ıhlamur, ada çayı, nane, kekik ve melisa çayları gibi çeşit bulunuyor. Bu çaylar demlenerek veya kaynatılarak kullanılabiliyor. Hangi çayın demlenerek, hangi çayın kaynatılarak kullanıldığı çok önemli. Çünkü bir çay demlenmesi gerekirken kaynatırsanız etkileri azalabilir. Buna dikkat etmek gerekiyor.

Bitkisel çayları genelde yemeklerden birkaç saat önce ve birkaç saat sonra kullanmalıyız. Mide rahatsızlığımız varsa, sindirim sistemi problemimiz varsa, yemeklerden hemen sonra kullanabiliriz. Bu bitkisel çayları uyku için kullanıyorsak yatmadan birkaç saat önce de bu bitkisel çayları kullanabiliriz. Bir günde iki fincandan fazla bitkisel çay kullanılmamalı. Belki 3’üncü fincan, ama 3’üncü fincandan sonra kesinlikle kullanılmamalı.” diye konuştu.

‘DOĞAL OLDUĞU İÇİN ZARARSIZ OLDUĞU DÜŞÜNÜLÜYOR’ 

Dr. Aslanlar, “Vatandaşımız bu çayların doğal olduğu için zararsız olduğunu düşünüyor. Böyle bir şey yok. Tabii bunlarda ilaç gibi zararlı yan etkileri olabiliyor. İnsanlar, ‘Bu çayları her hastalıkta kullanabilirim, bu çaylar her derde deva’ diye düşünüyor. Her hastalıkta, tüm çaylar doktora danışmadan kesinlikle kullanılmamalı. Bir de sosyal medyadan, komşumuzdan, akrabamızdan tavsiyeler üzerine bitkisel çaylar kullanılabiliyor. Tehlikeli durumlar oluşturabilir” dedi. (DHA)

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.