Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Genel

“Anadolu aslanı’na teknolojik tesis”ÖÇ

“Anadolu aslanı” adıyla ünü dünyaya yayılan Kangal köpeği, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının desteğiyle teknolojik bir tesise kavuştu. Kangal Köpeği Üretim, Eğitim ve Koruma Merkezi, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank tarafından açıldı. Merkezde deri altına çip yerleştirilen yavru bir Kangal’ı seven Bakan Varank, köpeğe “Dost” ismini verdi.

Hayvanları Koruma Kanunu’nu sil baştan değiştiren kanun teklifinin Meclis Genel Kurulunda kabul edilmesinin ardından Sivas’ta önemli bir açılış gerçekleştirildi. Çobanların can yoldaşı Kangal köpeklerinin yetiştirilmesi, eğitim ve korunmasını sağlayacak teknolojik proje hayata geçti. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı Orta Anadolu Kalkınma Ajansı (ORAN) ile İl Özel İdaresinin ortak finansmanı ile kurulan Kangal Köpeği Üretim, Eğitim Ve Koruma Merkezi, Bakan Varank’ın yanı sıra TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı ve AK Parti Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz, Sivas Valisi Salih Ayhan, Sivas Belediye Başkanı Hilmi Bilgin ve ORAN Genel Sekreteri Ahmet Emin Kilci’nin katıldığı törenle açıldı. Sivas merkez Merakum bölgesinde 143 dönümlük arazi üzerine kurulu merkezde Kangal köpeklerinin genetiği çipli takip yazılım sistemi ile korunacak. Soyağacı çıkartılacak köpekler, dünyanın neresinde olursa olsun takip edilebilecek. 109 köpek kapasiteli merkezde yavru Kangallar online olarak sahiplendirilecek.

Bakan Varank tesisi, “Dün kanun yasalaştı. Bugün yeni Hayvanları Koruma Kanunu’na uygun Türkiye’nin en büyük, en modern, en güzel tesisini Sivas’tan ülkemize kazandırmış olduk. Hayırlı uğurlu olsun. Ya Allah Bismillah” diyerek açtı. Tesiste incelemelerde bulunan Varank, çip takılan yavru bir köpeği görünce “Diyelim ki ben bu köpeği buldum. Bu çipi okuttuğumda çip numarasını nereden kontrol edeceğim. Devlet bunu kayıt altına mı alıyor?” diye sordu. Çipi takan veteriner hekim, “Evet, nereden geldiği, sahibinin kim olduğu, hangi aşıların yapıldığı görülüyor” dedi. Bakan Varank, çiplerin yerli olarak üretilmesi ile ilgili de, “Bu konuya el atalım” dedi. Bakan Varank, yanında bulunan TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı İsmet Yılmaz’a dönerek, “Yüce Mecliste çıkardığınız kanunu ilk uygulayan biziz” diye konuştu.

Adı Dost oldu

İsmet Yılmaz’ın minik yavru için “İsim verin” teklifi üzerine Varank, “Sivas’a özgün bir isim verelim” ifadelerini kullandı. Beraberindekilerin farklı önerilerini dinleyen Varank, yavru Kangal’a “Dost” ismini verdi. Ziyaretinin ardından soruları yanıtlayan Varank, “Burası Türkiye’ye örnek olacak çok değerli endemik bir ırkın gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde aktarılması için kurduğumuz bir tesis. Kangal köpekleri, emin, ehil ellerde yetiştirilecek. Eğitimleri yapılacak. Çipli takip sistemi ile dünyanın her tarafında takip edilebilecek” dedi.
Öte yandan sosyal medya hesabından da videolu bir paylaşım yapan Bakan Varank, “Yüce Meclisimizden geçen Hayvanları Koruma Kanunu’nun ilk uygulamasını Sivas’ta hayata geçirdik. Çiple dünyanın her yerinde takip edilecek Kangal köpeklerini ORAN Kalkınma Ajansımızın desteğiyle koruma altına almaya başladık. Can dostlarımızın yanında olmayı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

Kangal ırkı korunacak

ORAN Genel Sekreteri Kilci ise, projenin Sivas’ın turizm ve tanıtımına çok büyük katkısı olacağını ifade ederek, “Kangal köpeği ulusal manada bilinen bir marka. Bu merkezin uluslararası tanıtıma da büyük bir katkısı olacağını düşünüyoruz” diye konuştu.
ORAN’ın 5.3 milyonluk desteğiyle toplam 8 milyon liralık bir yatırımı hayata geçirdiklerini söyleyen Kilci, “Modern veteriner kliniği ve yanında bir laboratuvar olacak. Laboratuvarda gerek kangal köpeğinin olası hastalıklarının izlenmesi ve tedavisi gerekse de üniversiteler tarafından Kangal köpeği üzerinde çalışmalar yapılabilecek” dedi.
Kilci, merkezde ziyaretçiler için bir de gösteri alanı bulunduğunu kaydederek, “Ziyaretçiler kafeteryada otururken gösteri alanında da Kangal köpek yavrularıyla çocuklar etkileşim içinde olup köpekleri sevebilecekler” diye konuştu.
Merkezde çalışan Veteriner Hekim Pınar Karaköse, Kangal köpeklerinin kontrolsüzce yurt dışına çıkartıldığına işaret ederek, “Hayvansever görünüp bu hayvanlardan istifade edenler var. Biz devlet eli ile bunun önüne geçtik. Burada Kangal köpeğinin ırkı muhafaza edilecek” dedi.
109 köpek kapasiteli Kangal Köpeği Üretim, Eğitim ve Koruma Merkezi’nde yazlık ve kışlık padoglar, yürüyüş alanları, Kangal köpeği tanıtım müzesi, showroom, yarışmaların yapılacağı alanlar, veteriner kliniği, köpek barınak evleri, çocukların gezeceği alanlar ve restoran bulunuyor.

Çipli takip sistemi

Merkezde Kangal köpekleri için çipli takip yazılım sistemi geliştirildi. Çipli takip sistemi ile Kangalların soy ağacı görülebilecek. Çip sayesinde köpeklerin nerede doğduğu kim tarafından sahiplendirildiğine ulaşılabilecek. Merkez, ilde bu alanda çalışmalar yürüten diğer yapılarla koordineli olarak çalışacak. Merkez aracılığıyla Kangal köpeği ırkının korunmasına yönelik çalışmalar tek elden yürütülecek. Merkez, araştırma yapmak isteyen akademisyenlere uzun vadeli gözlem olanağı sunacak. Veterinerlik ve laboratuvar hizmetleri ile istatistikler oluşturulacak ve raporlamalar yapılacak. Bu hizmetler bilimsel çalışmalara ışık tutacak. Aynı zamanda ırkın özelliklerinin bilimsel olarak belirginleşmesini sağlayacak. Merkezin bir cazibe noktası olarak bölgesel kalkınmaya katkı sağlaması, küçükbaş hayvan varlığının korunmasını desteklemesi, turizme artı değer kazandırması hedefleniyor.
İyi bir sürü koruyucusu olarak bilinen Kangallar, Amerika’dan Afrika’ya kadar birçok kıtaya yayılmış durumda. Sahibine bağlılığıyla öne çıkan Kangal köpekleri, çocuklara karşı dostça davranışlarıyla tanınıyor. Kangallar, Kurtlara karşı verdikleri mücadele nedeniyle “Anadolu Aslanı” olarak anılıyor. Kangal köpekleri, her türlü iklim koşuluna uyum sağlayabiliyor.

Yorum yapmak için tıklayın

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Genel

“Türkiye hukuka bağlılıkta 117. sırada!”

Hukukçu Figen Çalıkuşu’ndan zor soru: “Mafya mı devlete, devlet mi mafyaya operasyon çekiyor”

HABER MERKEZİ-Hukukçu Figen Çalıkuşu, Karar Gazetesi’ndeki köşe yazısında “çürüme” iddiasında bulundu.

Ülkelerin ne durumda olduğunu ölçen ‘hukukun üstünlüğü endeksi’nde, hükümetlerin, ülkeyi yönetenlerin, hukuka bağlılıkları mercek altına alındığını, bu endekste Türkiye’nin 142 ülke arasında 117. Sırada olduğunu hatırlatan Çalıkuşu, “Hukukun üstünlüğünde 1. sırada hangi ülke var derseniz; tüm endekslerde üst sıralarda olan Danimarka. Monarşiyle yönetilen ama ‘demokrasiye’ sahip olan Danimarka… Cumhuriyet olan ama bir türlü ‘demokrasi’ olamayan Türkiye’ye fark atıyor” ifadelerini kullandı.

Çalıkuşu’nun yazısının tamamı:

İçişleri Bakanlığı içindeki sert bir bilek güreşinin mafya marifetiyle “darbe mi, operasyon mu” parantezine sıkıştırıldığı, gözümüzün önünde işlenen bir cinayetin emrini verenin siyaset kurumu tarafından korunduğu buna karşın muhalif Kürt siyasetçilerin AİHM Kararlarına rağmen hayatlarına çöküldüğü, AYM üyelerini terörist ilan edebilen zihniyetin cumhurbaşkanı tarafından ödüllendirdiği, muhalif olan herkesin casus ilan edileceği bir çürüme ortamındayız.

“Mafya mı devlete, devlet mi mafyaya operasyon çekiyor” sorusu etrafında tartışan bir ülkeden söz ediyoruz.

Bu korkunç durumun nedeni nedir?

Ruhu bıçaklanmış gözleri oyulmuş kuvvetler ayrılığı olabilir mi?

Gelin birlikte bakalım.

Parlamenter monarşiyle yönetilen, gerçek bir kralın olduğu Danimarka’da kuvvetler ayrılığı var.

Biz de güya kuvvetler ayrılığı ile yönetiliyoruz…Anayasanın başlangıç kısmında öyle yazıyor zira.

İki ülke de kuvvetler ayrılığı ile yönetiliyor ama hukukun üstünlüğü endeksinde arada uçurumlar bulunuyor.

Danimarka ile Türkiye’nin kuvvetler ayrılığından anladığı aynı değil demek ki…

Anayasa değişikliğinin konuşulduğu bu günlerde, aradaki farkı anlamak isterseniz size Taha Akyol’un “Atatürk’ün Anayasası 1924” isimli son kitabını öneririm.

Taha Akyol, 100 yıllık anayasa tecrübesine sahip olmamıza rağmen, bu tecrübeden ders çıkaramadığımızı, uzlaşmayla bir anayasa yapılamadığını söylüyor ve fevkalade bir isabetle teşhisi koyuyor: “anayasal istikrarsızlık”.

Taha Akyol’un kitabından devam edelim;

“Türkiye’nin anayasal istikrarsızlığının, kuvvetler birliği ile kuvvetler ayrılığı arasındaki gelgitler ve siyasi güç karşısında hukukun zayıflığı halinde ortaya çıktığı görülüyor.”

Meclis tutanaklarından Cemal Nuri Bey’in konuşmasından “1924 Anayasasında temel olan ikinci umde kuvvetler birliğidir” cümlesini aktarıyor Taha Akyol.

Kitap sayesinde Yekta Güngör Özden’in başkanlığı dönemindeki bir AYM kararında 1924 Anayasasına yapılan eleştiriden de haberdar oldum;

“Kuvvetler birliği ilkesi esas alınan 1924 Anayasasında yargıya ilişkin ayrıntılı hükümler bulunmadığı gibi, yargının yasamaya yürütmeye karşı bağımsızlığını sağlayacak kural ve kurumlara yer verilmemiştir.”

Geldik 2024 senesine.

Anayasada bu kez kuvvetler ayrılığı yazılı.

Ama yargı, yasama ve yürütmeye karşı gene bağımsız değil, korunaksız ve saldırı altında.

Gerçek bir kuvvetler ayrılığı olmadığında bağımsız olamayan, bağımsız olamayınca tarafsız da olamayan kuşatılmış bir yargı ile baş başayız özetle.

Ülkelerin ne durumda olduğunu ölçen “hukukun üstünlüğü endeksi” nde, hükümetlerin, ülkeyi yönetenlerin, hukuka bağlılıkları mercek altına alınıyor.

İşte bu endekste Türkiye 142 ülke arasında 117. sırada.

Hukukun üstünlüğünde 1. sırada hangi ülke var derseniz; tüm endekslerde üst sıralarda olan Danimarka.

Monarşiyle yönetilen ama “demokrasiye” sahip olan Danimarka…

Cumhuriyet olan ama bir türlü “demokrasi” olamayan Türkiye’ye fark atıyor.

Endekste bir ülkenin notu 1’e ne kadar yakınsa hukukun üstünlüğü o derece yüksek olurken, 0’a ne kadar yakınsa hukukun üstünlüğü o kadar düşük olarak nitelendiriliyor.

Endeks değerlendirmesindeki başlıklarda olan “Yönetim pozisyonundaki kişiler yasal kısıtlamalara ne kadar tabi olduğunu değerlendirmesinde” Danimarka’nın puanı; 0.95.

Ülkemiz Türkiye’nin puanı; 0.28.

Yönetim pozisyonundaki kişilerin, yasal kısıtlamalara tabi olması ne demek? Kuvvetler ayrılığı demek.

Kuvvetler ayrılığı yok ise hukukun üstünlüğü endeksinde sert düşüş de kaçınılmaz zaten.

Bu düşüş yargıyı hiç rahatsız etmiyor anlaşılan.

Yargıtay üyeleri yeni başkanını ancak seçebildiler… 37 tur oylama yapıldı.

Son aşamada, adaylardan AYM üyeleri hakkında çok ağır ithamlarla suç duyurusunda bulunan 3. CD’si Başkanı Muhsin Şentürk adaylıktan, Yargıtay Başsavcılığına aday olmak için çekildi.

Bu çekilmenin arkasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müdahalesinin olduğu iddia edildi… Sadece böyle bir söylentinin olabilmesi bile ülkedeki hukukun durumunu, “kuvvetler ayrımı” olup olmadığını göstermeye yeter.

Danimarka’daki meslektaşları, 37. turda başkan seçen, bu seçimlere cumhurbaşkanının karıştığı söylenen Yargıtay ve üyeleri hakkında ne düşünürler acaba?

Yargıtay, bu ülke insanlarının hukuksal sorunlarına çözüm beklediği hukukun Kâbe’si diyebileceğimiz bir yer.

Cezaevinde tahliye tarihi geldiği halde Yargıtay’dan dosyası dönmediği için yatanlar oldu/oluyor bu ülkede.

Yasal faizin yüzde 9 olduğu bu ülkede pul olmuş alacaklarına 10 yıl sonra kavuşanlar var.

Mehmet Şimşek, endeksteki 117. sıra gerçeği önünde dururken dünyadan ne kadar para bulacak ya da bulamayacak sanırım biliyordur.

Göreve geldiğinde “rasyonalite” demişti zira.

Hukuk ve demokrasi olmadan rasyonalite olmuyor… Hayat bütün örnekleriyle bunu bize gösteriyor.

Okumaya devam et

Genel

İTÜ Robot Olimpiyatları’nda geleceğin teknoloji liderlerini destekledi

Telemecanique Sensors, İstanbul Teknik Üniversitesi Kontrol ve Otomasyon Kulübü (OTOKON) tarafından bu yıl 16’ncısı düzenlenen İTÜ Robot Olimpiyatları’nın bronz sponsoru oldu

ABDULLAH GONCA
HABER MERKEZİ-Şirket, üç gün süren etkinlik çerçevesinde geleceğin robot dünyasını şekillendirecek gençler, akademisyenler ve sektör temsilcileri ile buluşma fırsatı elde etti.

90 yılı aşkın deneyimiyle 20’den fazla ülkede sensör teknolojileri alanında fark yaratan Telemecanique Sensors, geleceğin mühendislerine destek olmak amacıyla sponsorluk çalışmalarına devam ediyor. Son olarak İstanbul Teknik Üniversitesi Kontrol ve Otomasyon Kulübü (OTOKON) tarafından düzenlenen İTÜ Robot Olimpiyatları’na bronz sponsor olarak katılan şirket, robot alanında çalışmalar yürüten öğrencilerin çalışmalarına katkı sağladı.

Bu yıl 16’ncısı düzenlenen etkinlik; heyecan verici yarışmalar, eğitici seminerler ve workshoplarla üç gün boyunca katılımcılara özel bir deneyim sundu.

Okumaya devam et

Ekonomi

JetCar’a büyük ilgi

Antalya’da üretiliyor, 110 ülkenin sularında yüzüyor

RÜMEYSA BULUT
HABER MERKEZİ
-Ankara’da düzenlenen Deniz Araçları, Ekipmanları ve Aksesuarları Fuarı Artı Boat Show’da sergilenen su sporları aracı ‘JetCar’ ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Antalyalı bir firma tarafından üretilen ve 1 milyon 200 bin TL fiyat etiketi olan deniz oyuncağı 110 ülkeye ihraç ediliyor.

Deniz Araçları, Ekipmanları ve Aksesuarları Fuarı Artı Boat Show Ankara, milyonluk tekne ve yatlara ev sahipliği yapıyor. 150 bin TL ile 7 milyon TL arasında değişen 200’ün üzerinde teknenin sergilendiği fuara, Antalya merkezli bir firma tarafından üretilen ‘JetCar’ damgasını vurdu.

EN FAZLA İHRACAT ABD’YE VE ARAP YARIMADASINA

JetCar’la ilgili detayları aktaran Ocean Marine Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Güneş, “Dünyada büyük ilgili gören JetCar’ı geliştirmeye devam ediyoruz. Daha gelişmiş versiyonunu kısa süre içerisinde denize indirmeyi hedefliyoruz. Mevcut versiyon 55 deniz mili (Yaklaşık 90 km/s) hıza ulaşıyor. Türkiye’de 400 adet JetCar sularımızda yüzüyor. ABD, Arap yarımadası ve İspanya başta olmak üzere bugün 110 ülkeye ihracat yapıyoruz. Yeni versiyonun suya inmesiyle birlikte hedefimiz ihracat yaptığımız ülke sayısını bu yıl en az 150’ye çıkarmak. Hem sektör ihracatımıza hem de Türkiye’nin toplam ihracatına daha fazla katkı vermek istiyoruz. Türkiye, deniz araçları ve ekipmanları üretiminde tasarım ve kalite özelinde dünyada üçüncü sırada yer alıyor. Mevcut konumumuzu pekiştirmek ve daha üst basamaklarda yer almak için katma değeri yüksek ürünlere odaklanmalıyız” ifadelerini kullandı.

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.