Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Sağlık

Elde ve parmaklarda uyuşma durumunda mutlaka uzmana başvurun

Özel Denizli Tekden Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Op. Dr. Yurdaer Doğu, bilgisayar, cep telefonu, el işleri ve el bileğini zorlayan işlerde çalışmanın sinir sıkışması ‘karpal tünel sendromu’ gibi hastalıklara neden olabileceğini anlattı. Karpal Tünel Sendromu ile ilgili bilgi veren Op. Dr. Doğu; “Karpal tünel sendromu, el bileği bölgesinin bağ dokusundaki ödemden ve kan akışının kesintiye uğramasından kaynaklanıyor olabilir” dedi.

Özel Denizli Tekden Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahlarından Op. Dr. Yurdaer Doğu, Karpal Tünel Sendromu ile ilgili bilgilendirmelerde bulundu. Bilgisayar, cep telefon gibi sürekli kullanılan cihazların başında çok fazla zaman geçirmek, el bileğini zorlayan işlerde çalışmak, el işi yapmak, ellerde sinir sıkışması ‘karpal tünel sendromu’ gibi hastalıklara sebep olabileceği belirtildi. Sinir sıkışmaları içinde en yaygın görülen hastalıklardan birinin karpal tünel sendromu olduğunu belirten Op. Dr. Yurdaer Doğu; “Karpal Tünel Sendromu, elimize giden sinirlerden en büyüğü olan median sinirine baskı uygulanması sonucunda ellerde özellikle ilk üç parmakta ve kollarda uyuşma, karıncalanma olması durumudur. Tekrarlayan el ve kol hareketleri karpal tünel sendromunun ilerlemesine sebebiyet verebilir. Zamanında yapılan uygun tedavi yönteminde bu hastalıktan kurtulmak mümkün” şeklinde bilgi verdi.

“Bazı kronik hastalıklar karpal tünel sendromunu tetikleyebilir”

Karpal Tünel sendromunun nedenlerinden de kısaca bahseden Özel Denizli Tekden Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Yurdaer Doğu, “Karpal tünel sendromu, el bileği bölgesinin bağ dokusundaki ödemden ve kan akışının kesintiye uğramasından kaynaklanıyor olabilir. Uzun süre bilgisayar kullanmak, tenis oynamak, sürekli araç kullanmak, elişi yapmak gibi tekrarlayıcı hareketler yapmak karpal tünel sendromunu tetikleyebilir. Bunun dışında bazı kronik rahatsızlıklar da karpal tünel sendromuna yol açabilmektedir. Şeker hastalığı, tiroid bezi hastalıkları, böbrek hastaları (özellikle diyaliz hastaları), hipertansiyon (yüksek tansiyon), romatizmal hastalıklar ve el bileği bölgesinde meydana gelmiş travmalar sinir hasarına neden olabileceği için karpal tünel sendromu riskini artıran nedenler arasındadır” dedi.

“Ağrıların ve uyuşmaların gece ortaya çıkması en belirgin özellikleri arasındadır”

Karpal tünel sendromu belirtilerinin genelde yavaş başlayarak tedavi edilmediği durumlarda artacağının bilgisini veren Op. Dr. Yurdaer Doğu; “İlk olarak parmaklarda uyuşma, karıncalanma ve his kaybı gibi belirtileri olmakla birlikte bu belirtilere el bileğinde ve kolda görülen ağrılar da eşlik edebilir. Bu tür ağrıların ve uyuşmaların özellikle gece ortaya çıkması karpal tünel sendromunun en belirgin özellikleri arasındadır. Erken dönemde tespit edilmeyen ya da erken dönemde tespit edilip tedavinin gecikerek sıkışmanın ilerlediği durumlarda şikayetlerin kalıcı bir hale gelme ihtimali yüksektir. Ellerde zayıflık ve güçsüzlüğün dışında nesneleri kavrayamama ve elden düşürme Karpal Tünel Sendromu’nun bir başka belirtisidir” diye konuştu.

“Hastalığın etkilerinin iyileşmesi zaman alabilir”

Son olarak karpal tünel sendromunda dikkat edilmesi gerekenlerden de bahseden Özel Denizli Tekden Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Yurdaer Doğu; “Karpal tünel sendromu kalıtsal bir hastalık değildir. Fakat hastalığın etkilerinin iyileşmesi zaman alabilir. Tedavinin geciktiği durumlarda sinir hasarı oluşabilmekte ve kalıcı sakatlıklara sebebiyet verebilmektedir. Oluşabilecek komplikasyonları en aza indirebilmek için dikkat etmemiz gereken bazı hususlar mevcut. Sürekli el ve bilek gücü gerektiren mesleklerde iş yaparken kısa süreliğine de olsa elleri rahatlatmak, çok fazla zorlamamak, elleri güçlendiren egzersizler yaparak kasları kuvvetlendirmek dikkat etmemiz gereken önemli noktalardır” şeklinde bilgi verdi.

Yorum yapmak için tıklayın

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Sağlık

Araştırma: Kahve, sağlıklı bir yaşam sürmenize yardımcı olabilir

Yeni bir araştırma, günlük bir fincan kahvenin vücudu yaşa bağlı hastalıklardan koruyabileceğini ve yaşam süresini uzatabileceğini gösterdi.

PORTEKİZ-Araştırmaya göre, günde 2-3 fincan kahve tüketimi tüm nedenlere bağlı ölümlerde yüzde 17 oranında bir azalma sağlıyor. Bu, ortalama fazladan 1,8 yıllık bir ömre karşılık geliyor.

Son yapılan çalışma, kahvenin hayata yıllar eklemenin ötesinde, bilişsel işlevleri koruduğu ve yaşa bağlı hastalıklara karşı koruduğunu gösterdi.

Yeni araştırmanın yazarları Catia R. Lopes ve Rodrigo A. Cunha, “Kahve tüketimi, zararlı bir alışkanlıktan insan sağlığını gerçekten koruyan güvenli bir yaşam tarzına evrilerek derin bir değişime uğradı” açıklamasında bulundu.

Büyük ölçekli epidemiyolojik çalışmalar, orta düzeyde kahve tüketimi ile Parkinson, bazı kanserler ve tip 2 diyabet gibi kronik hastalık risklerinin azalması arasındaki korelasyonları ortaya çıkardı. Araştırmacılar, son verilerin kahve tüketiminin sağlık açısından çeşitli faydalara sahip olduğuna dair güçlü kanıtlar sağladığını söylüyor. (DHA)

Okumaya devam et

Sağlık

Sağlık personelinin atama ve yer değiştirme esaslarında değişiklik

Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan yönetmelik değişikliği ile sağlık personeline daha az ihtiyaç duyulan personel doluluk oranı yüksek illerden, sağlık personeline daha çok ihtiyaç duyulan illere her zaman atama yapılmasının önü açıldı.

Caner ÜNVER
ANKARA-Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında, ‘Sağlık Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’ yayımlandı. Buna göre; Personel Doluluk Cetveli (PDC) doluluk oranına göre iller, her ünvan ve branşta en yüksekten en düşüğe doğru A, B, C, D ve E olarak 5 hizmet grubuna ayrılacak. Doluluk oranı en yüksek ilk 15 il A, 2’nci 15 il B, 3’üncü 21 il C, 4’üncü 15 il D ve son 15 il ise E hizmet grubu olarak belirlenecek. İllerin doluluk oranlarının eşit olması halinde ‘Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Endeksi’nde üst sıralarda yer alan il, doluluk oranı daha yüksek olan il olarak kabul edilecek. Ancak istihdam edilen personel sayısı 200’den az olan veya ülke genelinde tüm illerde PDC öngörülmeyen ünvan ve branşlar için doluluk oranı yüzde 80 ve üzerinde olanlar A, yüzde 79,99 ile yüzde 60 arasında olanlar B, yüzde 59,99 ile yüzde 40 arasında olanlar C, yüzde 39,99 ile yüzde 20 arasında olanlar D ve yüzde 20’nin altında olanlar E hizmet grubu olarak belirlenecek. Ayrıca ülke genelinde tüm illerde PDC öngörülmeyen ünvan ve branşlar için PDC’si olmayan il, A hizmet grubu olarak belirlenecek.

Hizmet grupları 2 ayda bir İstihdam Planlama Komisyonu’nca belirlenerek Sağlık Bakanlığı’nca ilan edilecek ve Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nde 2 yıl süreyle muhafaza edilecek. PDC doluluk oranı aktif çalışan personel sayısına göre hesaplanacak. Aktif çalışan personel sayısının belirlenmesinde izin, eğitim gibi nedenlerle 3 aydan fazla süreyle görevi başında bulunmayan personel hesaba katılmayacak.

EN YÜKSEK HİZMET PUANI YÜZDE 100 FAZLASIYLA VERİLECEK

Hizmet puanının hesaplanmasında, genel hayatı etkileyen; savaş, deprem, sel ve yangın gibi yetkili makamlarca genel hayata etkililik kararının alındığı yerleşim yerlerinde görev yapan personele, yetkili makamlarca genel hayata etkililik kararının alındığı tarihten itibaren, o yerde fiilen çalışılması kaydıyla bakanlıkça belirlenen süre için en yüksek hizmet puanı yüzde 100 fazlasıyla verilebilecek. Savaş, deprem, sel ve yangın gibi genel hayatı etkileyen sebeplere bağlı olarak yurt içi veya yurt dışında görevlendirilen personel ile bakanlık tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sunulacak sağlık hizmetleri yapılan görevlendirmeler ve iller arasında yapılan resen görevlendirmelerde ilgili personele en yüksek hizmet puanı yüzde 100 fazlasıyla verilecek. Yurt dışında başka sebeplerle görevlendirilen diğer personel, hizmet puanı olarak en düşük yerin hizmet puanını alacak. Kadın personelin doğum nedeniyle kullandığı izinler dışında aylıksız veya ücretsiz izinli olarak geçirilen süreler, hizmet puanı verilmeyecek haller kapsamına alınacak.

AFET BÖLGESİ PERSONELİNE GEÇİCİ GÖREVLENDİRME İMKANI

Afet bölgesinde görev yapan personel, yetkili makamlarca genel hayata etkililik kararının alındığı tarihten itibaren 6 ay içerisinde talepte bulunması halinde, bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara göre bu afetle ilgili bir defaya mahsus olmak üzere talepte bulunduğu yere 6 aya kadar geçici olarak görevlendirilebilecek. Personelin herhangi bir suretle görevde olmaması, nüfus hareketleri gibi nedenlerle personele ihtiyaç duyulması halinde; geçici görevlendirmelerde, personel doluluk oranı aynı olan yerler arasında veya yüksek olan yerden düşük olan yere geçici görevlendirme yapılabilecek.

Boşanma davası açan veya haklarında boşanma davası açılmış olanlar, durumlarını 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun gereği ilgili makamlarca verilen tedbir kararıyla belgelendirmeleri halinde, dava süresince talebi halinde anne, baba veya reşit çocuklarının ikamet ettiği veya E veya D hizmet grubu illere geçici olarak görevlendirilebilecek. Bu hüküm doğrultusunda görevlendirilenler, görevlendirildiği tarihten itibaren 6 ayda bir, boşanma davasının görülmekte olduğu mahkemeden davanın safahatını gösterir belgeyi alarak çalıştığı kuruma bildirmekle yükümlü tutulacak. Gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu, sahte bilgi ve belge düzenlediği ya da durumlarında meydana gelen değişiklikleri bildirmediği tespit edilenlerin atamaları yapılmayacak; yapılmış ise iptal edilecek ve bu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunulacak.

ENGELLİ YAKINLARINA ATAMA

Personelin annesinin, babasının veya vasi tayin edildiği kardeşlerinden birinin tam bağımlı engelli birey olduğunu belgelendirmesi halinde engelli yakınının yerleşim yerine; eşinin veya çocuklarının tam bağımlı engelli birey veya kendisinin yüzde 40 ve üzeri engelli olduğunu belgelendirmesi halinde ise talep ettiği yere yerleştirme işlemleri yapılacak. Personelin, görev yapılan yere atandıktan sonra eşinin veya çocuğunun vefat etmesi durumunda vefat tarihinden itibaren 1 yıl içinde talep ettiği yere yerleştirme işlemleri yapılacak.

Personelin görev yapılan yere atandıktan sonra eşinden boşanması halinde anne, baba, kardeş veya reşit çocuklarının ikamet ettiği ile veya D ve E hizmet grubu illerden birine boşanma tarihinden itibaren 3 ay içerisinde yerleştirme işlemleri yapılacak. Eşinin zorunlu yer değiştirmeye tabi olarak görev yapmakta iken emekliye ayrılması halinde eşinin emekliye ayrılmasından sonraki 1 yıl içinde eşinin ikamet ettiği yere yerleştirme işlemleri yapılacak.

ŞEHİT VE VAZİFE MALULÜ YAKINLARI

Terör eylemleri etkisi ve sebebiyle şehit olan veya çalışamayacak derecede malul olan ya da malul olup da çalışabilir durumda olan kamu görevlileri ile er ve erbaşların, devlet memuru olarak görev yapan eş ve çocukları ile anne, baba ve kardeşlerinin; atanma talepleri, bu durumlarının ilgili makamlarca belgelendirilmiş olması kaydıyla kadro imkanları da dikkate alınmak suretiyle gerçekleştirilecek.

MAZERETİN SONA ERMESİ

Mazerete göre atanan personelin, mazeretinin sona erdiği tarih itibarıyla bulunduğu il, 5 ve 6’ncı hizmet bölgesinde veya D ve E hizmet grubunda ise talebi halinde yerinde bırakılacak. Aksi halde eski görev yerine atanacak. Eski görev yeri bulunmayanlar veya eski görev yerinde standardın dolu olması halinde; öncelikle tercihleri alınarak, tercihte bulunmaması halinde ise resen D veya E hizmet grubu illerinden birine atanacak. Ayrıca, devlet hizmeti yükümlülüğünü tamamlamadan sağlık ve aile birliği mazereti sona eren devlet hizmeti yükümlüleri, ilk devlet hizmeti yükümlüsü kurasıyla atanacak.(DHA)

Okumaya devam et

Sağlık

Meme kanseri teşhisinde yapay zekalı yöntem

Kadınların en sık yakalandığı kanser türlerinin başında gelen meme kanserinin teşhisiyle ilgili Akdeniz Üniversitesi’nden Doç. Dr. Hamza Feza Carlak, ABD, Avrupa ve Türkiye’den patent aldığı bir yöntem geliştirdi. Yapay zeka ve yüksek çözünürlüklü termal kameralar kullanılan sistemde; kanser şüphesi bulunan dokuya verilen elektrik akımıyla ısınan hücreler arasında sağlıklı hücreyle kanserli hücre cildin 9 milimetre altından tespit edilebiliyor.

Alparslan ÇINAR
ANTALYA-Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) bağlı Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı’nın (IARC) son yayımladığı ve 2022 yılı verilerini paylaşan raporda yaklaşık 19,97 milyon yeni kanser vakasının kaydedildiği dikkati çekti. 10,31 milyonu erkeklerde, 9,66 milyonu kadınlarda görülen kanser vakalarında erkeklerde en fazla akciğer, prostat, kolorektal, mide ve karaciğer kanseri tespit edilirken, kadınlarda en çok meme kanseri ve rahim kanseri vakaları görüldü. 2018- 2022 döneminde 53,5 milyon kanser vakası kaydedilirken, 2022’de 9,7 milyondan fazla kişinin kanser nedeniyle yaşamını yitirdiğine dikkat çekildi. Kadınlarda meme kanserinin erken teşhisle tedavisinin mümkün olduğunu belirten uzmanlar, erken teşhis yöntemleri üzerine çalışmalar geliştiriyor.

‘TÜMÖRÜ CİLDİN 9 MİLİMETRE ALTINDAN TESPİT EDEBİLİYORUZ’

Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Hamza Feza Carlak, tıp alanında mühendislik çalışmalarına ağırlık veriyor. Doç. Dr. Carlak, özellikle meme kanserinin teşhis ve tedavisi için geliştirdiği yöntemle kanserli hücreyi termal kamerayla cilt altından tespit edebiliyor. Yapay zekadan da destek alınan çalışma için yüksek çözünürlüklü özel yazılımlı termal kamera kullanıldı. Patenti de alınan çalışmanın temelde kanserli hücrenin bulunduğu düşünülen bölgeye verilen elektrik akımıyla kanserli hücre ile sağlıklı hücre arasındaki ısı farkını tespit etmeye yönelik olduğunu anlatan Doç. Dr. Carlak, “Vücudun elektrik iletkenliğini de kullanarak kanserli ve sağlıklı dokuları birbirinden ayırabiliyoruz. Kanserli dokunun meme üzerinde oluşturduğu sıcaklık farkı sağlıklı dokuya göre daha yüksek olacağından 3 milimetreküplük tümörü cildin 9 milimetre altından tespit edebiliyoruz. Tümör dokunun daha büyük olması halinde de daha derinlerden tespit edebiliyoruz” diye konuştu.

‘VÜCUDA OLUMSUZ BİR ETKİSİ YOK’

Mamografinin şu an en yaygın yöntem olarak kullanıldığını ancak bu yöntemde vücuda zararlı x-Ray ışınlarının uygulandığını kaydeden Doç. Dr. Carlak, kendi geliştirdiği cihazla ilgili şu bilgiyi verdi: “Vücuda olumsuz bir etkisi yok. Çok mobil bir cihaz. Hızlı şekilde görüntü veren bir sistem. Kısa sürede bizim bu görüntülemeyi yapmamız mümkün. Maliyeti de düşük. Hastaların daha erken evrelerde tümör tespiti yapılabiliyor” dedi.

Cihazın ABD, Avrupa ve Türkiye’den patenlerinin de alındığını anlatan Doç. Dr. Hamza Feza Carlak, “Artık ticarileşme aşamasına geçtik. Çeşitli firma ve yatırımcılarla görüşmelerimiz sürüyor” diye konuştu.(DHA)

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.