Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Sağlık

Akıllı lens uygulamasının avantajları

Özel Denizli Tekden Hastanesi Göz Hastalıkları uzmanı Op. Dr. Özge Güngör Akkuş, teknolojinin gelişmesiyle görme konusunda birçok kişiye daha net görüş imkanı sağlayan akıllı lensler ve faydaları hakkında bilgilendirmelerde bulundu

Eren Elyesa Polat
DENİZLİ-Günümüzde birçok alanda olduğu gibi göz sağlığı alanında da teknolojik anlamda gelişmeler yaşanmaktadır. Yaşanan bu gelişmelerin en önemlilerinden biri olan akıllı lens ile görme sorunlarının önüne geçilebilmektedir. Akıllı lensler kişiye uzağı, yakını ve ara mesafeyi görme konusunda imkan sağlıyor. Özel Denizli Tekden Hastanesi Göz Hastalıkları uzmanı Op. Dr. Özge Güngör Akkuş, teknolojinin gelişmesiyle görme konusunda bilgilendirmelerde bulundu. Lensin insan gözünün doğal kırıcı ortamlarından biri olduğunu söyleyen Op. Dr. Özge Güngör Akkuş, “Lens yaşla birlikte bazen şeker, romatizma gibi hastalıklarla ya da ilaç kullanımına bağlı olarak kesifleşir ve kataraktlaşır. Hastada görme bulanıklığı, çift görme gibi şikayetler olur. Kataraktın tek tedavisi cerrahi yöntemdir. Günümüzde katarakt cerrahisi sonrasında kullanılan lens sistemleri çok gelişmiştir. İnsanın doğal merceğine yakın mercekten üretilmeye başlandığı için akıllı mercek olarak kullanılmaktadır. Doğal merceğe çok yakın olduğu için uzağa, yakına odaklanma özelliği de o kadar gelişmiştir. Bu mercekler bazen hafif kataraktlarda ya da katarakt olmaksızın yakın problemi fazla olan kişilerde görmeyi düzeltmek için kullanılmaktadır. 40 yaşından sonra doğal olarak yakını görememe süreci başlar. Bu süreçte de konulan bu akıllı merceklerle yakın görme kusuru da düzeltilir” şeklinde bilgi verdi.

“Günlük hayat aktivitesinde çok rahat olduğu için akıllı lensler yaşam kalitesini olumlu etkiliyor”

Özel Denizli Tekden Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Özge Güngör Akkuş, “Klinik pratiğimizde ameliyat sonrası gördüğümüz hastalar akıllı lens taktırdıkları için çok memnun. Özellikle yıllardır gözlük takan, yakın problemi gelişmiş, kataraktı ilerlemiş hastalara bu tür uzağı, ara mesafeyi ya da yakını gösteren lensler taktığımız zaman hasta her mesafede, araba kullanırken, bilgisayar karşısında, kitap okurken günlük işlerinde ne yapıyorsa günlük hayat aktivitesinde çok rahat olduğu için yaşam kalitesini olumlu yönde etkilemektedir. Tabi akıllı lens bazı hastalara uygulanamamaktadır. Glokom, diyabetik, retinopati, konjenital retina distrofileri, retinitis pigmentera (tavuk karası) gibi gözün diğer tabakalarının hastalıkları olan kişilerde akıllı lens genellikle uygulanamıyor. Dolayısıyla gözün korneasında ya da retinasında herhangi bir patoloji olmayan hastalarda, 45 yaş üstüne yani akıllı lense uygun olan kişilere öneririm” dedi.

“Cerrahi sonrasında bakım ve damlaların kullanımı çok önemli”

Akıllı lens uygulamasının katarakt cerrahisinden farklı bir yöntem olmadığını belirten Op. Dr. Özge Güngör Akkuş, “Katarakt ameliyatı esnasında uzağı, yakını, ara mesafeyi görebilen lensler takıyoruz. Dolayısıyla katarak ameliyatı oluyorsunuz. Cerrahi işlemi genellikle lokal anestezi dediğimiz bölgesel uyuşturma yöntemi ile yapıyoruz. Bazen damla yöntemi ile ya da çok kataraktlaşmamış şeffaf lensinizi alarak yerine akıllı lensleri takıyoruz. Özel bir cerrahi işlem uygulandığı için mikrop kapmaması açısından cerrahi sonrası bakım ve damlaların kullanımı çok önemlidir. Katarakt cerrahisi diğer cerrahilere kıyasla yaşamınızda çok fazla değişiklikler gerektirmez. Sadece gözlerinizi ovalamamak, duşa girerken ilk bir hafta gözü korumak, kaşımamak, öne doğru eğilmemek gibi basit sınırlamalarla bu süreci rahatlıkla geçirebilirsiniz” dedi.

“Akıllı lensin amacı gözlüğü çıkarttığınızda kör gibi kalmayı önlemektir”

Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Özge Güngör Akkuş, “Amacımız gözlük ihtiyacının ortadan kalkmasını sağlamak. Teknolojinin bize vadettiği de bu. Ameliyat öncesi çok hassas ölçümler yapıyoruz. Ancak bazen korneanın yara iyileşmesi göze taktığımız lensin göz içindeki pozisyonu gibi değişkenlik gösteren birçok faktöre bağlı olarak ufak numaralar kalabilmektedir. Bu her zaman gözlük takmak gerektiği anlamına gelmez. Örneğin yüksek astigmatı olan hastalar var. Bu operasyonla hem yüksek astigmatı yeni hem yakın kusurunu hem de uzak kusurunu düzeltiyoruz. Bu astigmatlarda bazen hafif derecede numarada kalma oluşabiliyor. Hastalara ameliyat öncesinde bu konu ile ilgili de bilgi veriyoruz. Yüksek astigmatlı bir hastada düşük bir astigmat kaldığı zaman da gözlük takmayı gerektirmez. Hastaların çoğu da 0,75 ile 1 derece numaralı olan gözlükleri takmaz. Yaşla birlikte zamanla sarı noktada ufak problemleriniz olabilir. Başka rahatsızlıklara bağlı göz tutulumlarınız olabilir. Yakını da daha fazla büyütme ihtiyacı duyabilirsiniz. Bu tür yaşa bağlı değişimlerde düşük numara yakın büyütmeler takılabilir. Akıllı lensin amacı gözlüğü çıkarttığınızda kör gibi kalmayı önlemektir. Ama bu tür teknolojilerin parıldama, yansıma, gece araba kullanmada zorluk gibi istenmeyen yan etkileri de mevcuttur. Doktorunuza ne istediğinizi, ameliyattan sonra ne beklediğinizi çok net olarak ifade ederseniz, hekim-hasta uyumuyla maksimum memnuniyet sağlanmış olur” şeklinde bilgilendirmelerde bulundu.

Yorum yapmak için tıklayın

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Sağlık

Samsun’da aşı reddinde yüzde 300 artış

 Samsun İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Mustafa Uras, Samsun’da son 5 yılda aşı reddi sayısının yüzde 300 artış gösterdiğine dikkat çekerek, “Bu konuda tereddüt yaşayan tüm anne-babalara destek vermeye hazırız” dedi.

SAMSUN-
“24-30 Nisan Dünya Aşı Haftası” kapsamında Samsun’daki genel durum ve aşı süreçleri hakkında açıklamalarda bulunan İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Mustafa Uras, “Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1974 yılında başlatılan ve coğrafi konumu veya sosyoekonomik durumu ne olursa olsun, her çocuğun, hayat kurtaran aşılara eşit erişimini sağlamayı amaçlayan genişletilmiş bağışıklama programı geçtiğimiz 50 yılda büyük başarılar elde etti. İnsanlık tarihinde büyük salgınlara ve ölümlere neden olan çiçek, difteri gibi pek çok hastalık günümüzde aşılama sayesinde ortadan kalktı. 1998 yılından beri ülkemizde aşılama programı sayesinde çocuk felci hastalığı görülmüyor. Yenidoğan tetanosu da Türkiye’de elimine edilmiş hastalıklar arasına 2009 yılında girdi. Bu büyük başarılar, aşılamanın gücünü ve etkinliği en iyi gösteren veriler. Her çocuk için yaşamsal bir destek olan aşılamanın, çocukların sağlıklı yaşam hakkının bir parçası olduğu bilinciyle hareket eden Sağlık Bakanlığımız da bu anlamda etkin bir aşılama süreci yürütmektedir. Ülkemizde uluslararası referans laboratuvarlarında test edilerek teslim alınan aşılar, kullanım öncesi ‘Ulusal Referans Laboratuvarlarımızda’ da test edilmekte ve tüm kontrolleri yapılmaktadır. Tüm bu başarılı verilere, uluslararası ve ulusal bazda Sağlık Bakanlığımız denetiminde yapılan kontrollere rağmen, maalesef son yıllarda hem dünyada hem ülkemizde hem şehrimizde artan aşı reddi vakaları, 50 yıldır sürdürülen çabaların önümüzdeki yıllarda boşa gitmesine yol açabilir. Bunun önlenmesi, çocuklarımızın çeşitli bulaşıcı hastalıklardan korunması için, aşılama sürecinin ailelerin de desteğiyle güçlendirilmesi gerekmektedir” diye konuştu.

Aşı reddinde yüzde 300 artış

Samsun’da son 5 yılda aşı reddi sayısının yüzde 300 arttığını açıklayan Dr. Uras, “Son 12 yılda aşı reddi sayısı ilimizde sadece ‘1’ iken, 2023 yılı itibarıyla bu rakam 886’ya ulaşmıştır. 2024 yılı sonuna kadar rakamın bin 400’ü geçeceği öngörülmektedir. Samsun’da sadece son 5 yılda aşı reddi sayısı yüzde 300 artış göstermiştir. 2014 -2018 yılları arasında şehrimizde sadece tek bir kızamık vakası görülmüşken, 2020-2024 yılları arasında Mart ayı itibariyle kızamık sayısı 46’ya yükselmiştir. Bu veriler hepimiz için uyarıcı olmalıdır. Rakamlardaki artış henüz endişe verici boyuta çok uzaksa da, bu tablo özellikle aşı süreçlerinde önemli bir yeri olan ailelerimize büyük görevler yüklemektedir. Bilinçli davranılması, geçmiş yıllarda pek çok insanın ölümüne yol açan bulaşıcı hastalıkları kontrol altına alıp, bazılarını tamamen yok edilmesiyle başarısı dünya çapında kanıtlanan aşılama programı karşıtı çabalara destek verilmemesi büyük önem taşımaktadır. Kimi vatandaşlarımız doğru kaynaklardan alınmayan, yanıltıcı, tıbbi içeriği hatalı bilgilerle en kıymetlileri olan çocuklarının aşılanması konusunda tereddüt yaşıyor olabilirler. Biz Sağlık Müdürlüğü olarak en ufak bir tereddüde bile pay bırakmak; kızamık gibi kontrol altına alınmış hastalıklardan çocuklarımızı yeniden kaybetmek istemiyoruz. Sağlık Müdürlüğü olarak bu konuda tereddüt yaşayan tüm anne-babalara bilgilendirme yaparak destek vermeye hazırız. Bize sosyal medya adreslerimizden rahatlıkla ulaşabilirler. Ekiplerimiz tarafından onlara mutlaka dönüş yapılacaktır. El birliğiyle aşı reddine dur diyelim, çocuklarımızın çözümü bulunmuş, artık yeryüzünde görülmeyen hastalıklarla yeniden yüz yüze gelmesine izin vermeyelim” ifadelerini kullandı.

Okumaya devam et

Sağlık

Kanserle savaşta DNA rehberliği: Tümörün DNA’sı belirleniyor, kişiye özel tedavi uygulanabiliyor

Sigara kullanımı, alkol, obezite ve hareketsiz yaşam tarzının kanserin en önemli nedenlerini oluşturduğunu belirten Medicana Sağlık Grubu Medikal Onkoloji Uzmanlarından Doç. Dr. Mehmet Metin Şeker, yeni gelişmelerle birlikte tümör DNA’larının belirlenebildiğini ve kişiye özel kanser tedavileri kapsamında hastaya uygun olan en doğru ilacın verilebildiğini söyledi.

Muhammed Musab Gümüşer
ANKARA-
Tarihi milattan önce 2500’lü kadar dayanan kanser hastalığı, günümüzde dünyada ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, her yıl dünya genelinde yaklaşık 10 milyon kişi kansere yakalanırken, yaklaşık 6 milyon kişi de kanser nedeniyle hayatını kaybediyor. En sık görülen kanser türleri arasında ise meme kanseri, akciğer kanseri, prostat kanseri ve kolorektal kanser yer alıyor. Dünya genelinde ölümlerin önde gelen nedenlerinden birinin kanser olduğunu açıklayan Medicana International Ankara Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Metin Şeker, kanser nedenlerini ve geliştirilen yeni tedavi yöntemlerini anlattı.

“Tek başına genetik nedenler tüm kanser hastalarının sadece yüzde 10’luk bir kısmını oluşturur”

Kanserli hücrelerin oluşmasının birçok sebebi olduğunun altını çizen Doç. Dr. Mehmet Metin Şeker, genetik nedenlerin sanılanın aksine en sık sebeplerden birisi olmadığını söyledi. Doç. Dr. Şeker, “Tüm kanser hastalarının yaklaşık yüzde 90’ında sebepler sigara, alkol, fazla kilo (obezite), hareketsiz yaşam ve bazı enfeksiyonlardır. Tek başına genetik nedenler tüm kanser hastalarının sadece yüzde 10’luk bir kısmını oluşturur. Bu sebepleri düşününce kanserin yeni bir hastalık olmadığını, insanlık tarihi ile benzer bir tarihe sahip olacağını tahmin edebiliriz. Elbette ki saydığımız nedenlere bağlı olarak kanser sıklığı da zamanla artmaktadır” dedi.

“Kanser hastalığının geçmişi milattan önce 2500’lere dayanıyor”

Kanser hastalığının ve tedavisinin eldeki yazılı kanıtlara göre milattan önce 2500 yılına kadar uzandığını ifade eden Doç. Dr. Mehmet Metin Şeker, “19’uncu yüzyılın sonlarında anestezideki ve cerrahi yöntemlerdeki gelişmeler sayesinde daha başarılı kanser ameliyatları yapılmaya başlandı. Bu süreçte hastaların yaşam süreleri uzadı ancak birçok hastada ameliyat sonrası kanser yeniden oluştu. 20’nci yüzyılın başlarında ise radyoaktivitenin keşfi ile kanser tedavisinde yeni bir döneme geçildi ve radyoterapi kanser tedavisinde kullanılmaya başlandı. Bu sayede hastaların tedavi başarılarında artış sağlandı. O tarihten günümüze kadar radyoterapide de çok önemli gelişmeler yaşandı ve radyoterapinin kanserli bölgede çok daha etkin kullanımı sağlandı. Ayrıca gelişen teknolojik cihazlar ile radyoterapinin yan etkileri de çok ciddi düzeyde azaltıldı” diye konuştu.

“Hedefe yönelik ilaçlar yaşam süresinin uzamasını sağladı”

Kanser tedavisindeki esas gelişmenin ise kemoterapi ilaçların bulunması ile birlikte olduğunu ve artık günümüzde birçok kanser türlerinde ameliyat olmaksızın tam iyileşme sağlandığının görüldüğünü aktaran Doç. Dr. Şeker, konuşmasına şöyle devam etti:

“Bu durum, ilaç araştırmalarının önünü açtı ve bu sayede birçok kanser türünde ve kanserin tüm evrelerinde etkili olan ilaçlar keşfedildi. 1990’lara kadar bulunan ilaçlar sadece kanserli hücrelere değil sağlıklı hücrelere de zarar veriyordu ve bulantı, kusma, saç dökülmesi, kan değerlerinde düşme gibi birçok yan etkiye sebep oluyordu. 2000’lerin başında yan etkileri çok daha az olan hedefe yönelik ilaçlar (akıllı ilaç) önce lenfoma, meme kanseri ve lösemilerde sonrasında ise tüm kanserlerde kullanılmaya başlandı. Hastaların yaşam sürelerinde çok ciddi uzamalar elde edildi ve o güne kadar ölümcül kabul edilen bu hastalıklar artık birer kronik hastalığa dönüşmeye başladı. O günden günümüze kadar kansere özgü yüzlerce hedef tespit edildi ve bu hedeflere yönelik ilaçlar geliştirildi.”

“İmmünoterapi kişinin bağışıklık sistemini çalıştırıyor”

Kanser tedavisinde devrim niteliğinde olan immünoterapi tedavisinin son 14 yıldır kullanılmaya başlandığının altını çizen Doç. Dr. Mehmet Metin Şeker, “İmmünoterapi, kendisi doğrudan kansere saldırmayan, ancak kişinin bağışıklık sistemini çalıştıran ve bağışıklık hücrelerinin kanserli hücrelere saldırmasını sağlayan ilaçlardır. Bu keşif ile zaten hedefe yönelik ilaçlarla çok iyi noktalara gelen kanser tedavisi çok daha başarılı noktalara ulaştı” açıklamasını yaptı.

Okumaya devam et

Sağlık

D vitamini eksikliği olanlarda bunama riski yüzde 19-25 artıyor

İngiltere’de yapılan uzun vadeli bir araştırmaya göre D vitamini eksikliği olanlarda bunama riskinde yüzde 19-25 oranında artış gözlendi. Düzenli olarak D vitamini takviyesi alanlarda ise Alzheimer riskinde yüzde 17 azalma görülürken damar hastalığına bağlı bunama riskinde yüzde 14 azalma gözlendi.

Nisanur Şentürk
İSTANBUL-
The American Journal of Clinical Nutrion’da yayınlanan araştırmada; 14 yıl boyunca takip edilen kişilerde, D vitamini eksikliğinden kaynaklı demans riskinin yükselerek yüzde 19-25’lere çıktığı tespit edildi. Araştırma hem Alzheimer hem de damarların tıkanmasına bağlı oluşan demans için geçerli olurken uzun süre D vitamini eksikliğinin de bunlara sebep olabileceğini gösteriyor. Kişilerin demansa karşı korunması için erken yaştan itibaren önlem almaları gerektiğini belirten Çakmak Erdem Hastanesi’nde Nöroloji Uzmanı Dr. Nazan Eryiğit, gençlere ve yetişkinlere çeşitli önerilerde bulundu.

“Yorgunluk, sürekli uyuma isteği, uyumaya rağmen vücutta ağrılar D vitamin eksikliğinden olabilir”

Demans riskinin yaşla giderek arttığına değinen Uzm. Dr. Nazan Eryiğit, “D vitaminini hep kalsiyum ve kemik gibi bilsek de özellikle gençlerin unutkanlığının en önemli sebeplerinden biridir. Bu yüzden D vitamini destekli gitmeliyiz. Nörolojiyi en çok ilgilendiren konulardan biri unutkanlıktır. Yorgunluk, sürekli uyuma isteği, uyumaya rağmen vücutta ağrılar ve dinlenememe, dinlenmeden kalkma gibi durumlar D vitamin eksikliği belirtisidir. Türkiye, D vitamini açısından çok iyi bir ülke. Sürekli güneşimiz var fakat güneşlenmiyoruz. Güneşlenirken güneş kremi sürüyoruz. D vitamininin en önemli kaynağı direkt olarak güneşe temas etmektir. Koruyucusuz ve direk ten teması olmalı” açıklaması yaptı.

Uzm. Dr. Nazan Eryiğit, “Ayrıca özellikle yağlı balıkları yemeliyiz. Belki de omega 3 takviyesi almalıyız ki onlarda D vitamini yoğun miktarda var. Düzenli beslenme de önemlidir. Akdeniz diyeti yapın, yeşillikleri kullanın. Çünkü demans sadece D vitamini eksikliğinden kaynaklanmaz. B12, folik asit yani üçünün birlikte alınmış olması lazım” dedi.

“Bilinçsiz kullanılan D vitamini tehlikelidir”

“D vitamininde yağda eriyen bir vitamin, zehirlenmesi var” diyen Uzm. Dr. Eryiğit, “O yüzden bilinçsiz şekilde kullanılması çok tehlikelidir. Doktoruna ölçüm yaptırmadan kesinlikle D vitamin takviyesine başlamasınlar. ‘Yeterli yere geldi’ demeden de vitamin takviyesi kesilmemelidir. Tedaviye ise kanda serum düzeyine bakarak karar veriyoruz” uyarısında bulundu.

“Arada cam olmasın, direk maruziyet istiyoruz”

Demanstan korunmak için kişilere tavsiyelerde bulunan Uzm. Dr. Eryiğit şunları söyledi:
“Hem zihinsel hem de bedensel egzersiz çok önemlidir. Özellikle multivitaminlerin içerisinde yer alan D vitamini son derece düşük doz ve asla yeterli olmuyor. Hasta, ‘nasıl olsa ben bir kompleks vitamin alıyorum’ deyip doktora gitmiyor. ‘Ben zaten içiyorum’ deyip ölçtürmüyor. Hâlbuki aldığı şey günlük tüketime bile yetmiyor. Unutkanlık çok önemli bir şikâyettir. Genç yaş ya da yaşlı, hiç fark etmez varsa unutkanlığınız mutlaka nöroloji uzmanına başvurun. Lütfen güneşe biraz maruz kalın. Sadece elinizden yüzünüzden değil, kollarınızdan, bacaklarınızdan da D vitamini alın. Her gün en az 45 güneşte kalın. Ama arada cam olmasın, direk maruziyet istiyoruz.”

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.