Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Türkiye’nin nükleer santral serüveni kitaplaştırıldı

Türkiye’nin 1955 yılından günümüze uzanan nükleer santral serüveni, tüm ayrıntılarıyla

Türkiye’nin 1955 yılından günümüze uzanan nükleer santral serüveni, tüm ayrıntılarıyla ilk kez kitaplaştırıldı. “Türkiye’nin Yarım Asırlık Nükleer Santral Serüveni-Güncel Konular ve Sıkça Sorulan Sorularla” isimli kitap, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığında uzun yıllar boyunca üstlendiği görevlerin ardından Nükleer Düzenleme Kurulu İkinci Başkanlığını yürüten, şimdilerde ise profesyonel yaşamına şirket Genel Müdürü olarak devam eden Necati Yamaç’ın imzasını taşıyor.

MERSİN-
Necati Yamaç, kitapta, Türkiye’nin yarım asır önce başlayan ve uzun bir dönem boyunca sonuçsuz kalan nükleer santral kurma çabalarının yanı sıra devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) projesine ilişkin notları detaylı bir biçimde ele aldı. Yerli sanayi ve teknoloji ile ilgili çalışmalarla ilgili kamuoyunda sıkça sorulan bazı soruların cevapları da kitapta yer buldu.

Nükleer enerjiye sadece Türkiye üzerinden değil, dünya perspektifinden de bakılan kitapta, dünyanın genel enerji görünümü ve nükleer santrallerin durumu ile farklı ülkelerde inşası devam eden nükleer santrallerle ilgili güncel bilgiler de okuyucularla paylaşıldı.

“Nükleer santraller sadece elektrik üreten tesisler değildir”

Kitapta nükleer enerjiyle ilgili doğru bilinen yanlışların yanı sıra bu enerji türü hakkında merak edilen birçok sorunun yanıtına da yer veren Yamaç, nükleer santrallerin ülkeler için önemini ise şu sözlerle anlattı: “Nükleer santralleri sadece enerji arz güvenliğini sağlamak üzere elektrik üreten tesisler olarak görmemek gerekir. Bu tesisler aynı zamanda bir ülkenin yerli sanayisini, teknolojisini, insan kaynaklarını bir üst lige taşıyan, önemli istihdam alanı oluşturan itici güç olmaları yönüyle birlikte değerlendirilmelidir.”
Nükleer santral projelerinin tüm bu artılarının yanı sıra istihdamı da artırdığına dikkat çeken Yamaç, bunun en önemli örneklerinden birinin Mersin’de inşası devam eden Akkuyu Nükleer Santrali olduğunu söyledi. Yamaç, “Şu anda, Akkuyu NGS sahasında 12 bin kişi çalışıyor ve bunların yüzde 85’i Türk çalışandan oluşuyor. Bu da oldukça büyük bir istihdam demek. Ayrıca Akkuyu Nükleer Santralde üretilecek elektrik sayesinde Türkiye yıllık 3,6 milyar dolarlık doğalgaz ithalatından da kurtulmuş olacak. Yani santral her bakımdan ülkeye büyük katkı sağlayacak”.

Nükleer santral inşasında neden bu kadar geciktik?

Yamaç, Türkiye’nin tüm bu artılara karşın nükleer santral inşa etmekte neden bu kadar geciktiğini ise çarpıcı bir örnekle açıkladı. Yamaç, “Nükleer santral projeleri gibi hem yatırım hacmi yüksek hem yatırım süresi uzun tüm mega projelerin başlamasına ancak güçlü ve istikrarlı siyasi iradeye sahip hükümetler karar verebilir. 1923-2018 yılları arasındaki 95 yıllık Cumhuriyet tarihimizde 65 hükümet kuruldu. Kurulan hükümetlere baktığımız zaman ortalama görev sürelerinin 16 ay olduğunu görüyoruz. Yine Cumhuriyet tarihimiz boyunca kurulan hükümetlerin yarısının görev süresi ise 1 yıldan bile az. Dünyada ilk nükleer reaktörlerin yüzde 75’inin işletmeye alındığı 1960 ila 1980 yılları, Türkiye’nin 10 yılda bir askeri darbe yaşadığı, kurulan koalisyon hükümetlerin ömrünün kısa olduğu, açılan nükleer santral ihalelerinin her defasında iptal edildiği döneme tekabül ediyor” dedi.