Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Sağlık

İleri yaş gebelikte adres “tüp bebek”

Uzmanlar, yaşam koşullarının değişmesiyle birlikte, anne-baba olma yaşının da arttığını söyledi. Uzmanlar buna paralel olarak, ileri yaş bebek istekleri arttıkça tüp bebek tedavilerinin de artış gösterdiğini kaydetti.

ANKARA-
Medicana International Ankara Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Sevtap Hamdemir Kılıç, 35 yaş ve üzerinde olan gebeliklerin ileri yaş gebelik sınıfında değerlendirildiğini belirtti. Gebe kalma olasılığının, 40’lı yaşlarla birlikte yüzde 50 oranında azaldığına dikkat çeken Kılıç, bu yaş grubunda sıklıkla başvurulan tüp bebek tedavisi hakkında bilgi verdi.

Prof. Dr. Sevtap Hamdemir Kılıç, ilerleyen yaş ile birlikte “infertilite” yani kısırlık problemlerinin arttığını, gebelik sürecinin biraz daha zorlaştığını doğuma yakın komplikasyonların artış gösterdiğini söyledi. 30 yaş altındayken, her yumurtlama döneminde gebe kalabilme şansının yüzde 20 olduğunu, bu oranın 40 yaş itibarıyla yüzde 5’e kadar gerilediğini belirten Kılıç, “Yaş ilerledikçe her sene biraz daha yumurta kalitesi düşer, sperm tarafından döllenme oranı azalır. Ayrıca embriyolarda genetik problemler görülebilir” ifadelerini kullandı. Bu koşullarla karşılaşan çiftlerin tüp bebek tedavisine başvuru yaptığını belirten Kılıç şu bilgileri verdi:

“Ultrasonografik ve hormonal açıdan anne adayı tüp bebek tedavisi için başvuru yaptığında, adetin ikinci günü zorunlu olmakla beraber ultrasonografisi yapılarak hormon tetkikleri tamamlanır. Ultrasonu ile hormon tetkikleri değerlendirilen hastada yumurta rezervi ile ilgili herhangi bir soruna rastlanmazsa tüp bebek tedavisine başlanabilir. Baba adayı için de yaş oldukça önemlidir. Eğer sperm ile ilgili de herhangi bir sorun saptanmazsa, tüp bebek tedavisi için yola çıkabiliriz.”

“Preimplantasyon genetik tanı”

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Sevtap Hamdemir Kılıç, ileri yaş tüp bebek tedavilerinde embriyonun kromozom açısından incelenmesi gerektiğini belirtti. Bu doğrultuda, “Preimplantasyon genetik tanı” yöntemine başvurulduğunu söyleyen Kılıç, “İlerleyen yaşta tüp bebek tedavilerinde yumurta ve spermin varlıkları konusunda sorun olmasa bile 5. günde embriyodan biyopsi alınarak kromozomları yönünden değerlendirilmesi sağlıklı bebeklerin dünyaya gelmesi açısından büyük önem taşımaktadır” şeklinde konuştu.

İleri yaş tüp bebek tedavisinde öneriler

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Sevtap Hamdemir Kılıç, ileri yaşta tüp bebek tedavisine başvuran anne adayları için önerilerini şu şekilde sıraladı:

“Adetin ikinci ya da üçüncü gününde yapılan FSH, E2, AMH testi gibi yumurtaların durumu ile ilgili rakamsal değerler veren önemli bilgilere ulaşmamızı sağlayan testler bizi yönlendirecektir.

Önceden saptanmayan ancak varlığı soru işareti olan ya da aile geçmişinde varlığı ile ilgili veriler olan hipertansiyon, diyabet gibi kardiyolojik, endokrin tabanlı ek hastalıklar tespit edilmelidir.

Gebelik öncesi preimplantasyon testleri gibi genetik araştırmalar hakkında, genetik danışmanlık alınması önerilmektedir. Eğer kilo problemi var ise çözüm bulunabilir. Ancak bunun için uzun zamanlar verilemez. Gebelik kararı ile birlikte folik asit desteği almaya başlanması bebeğin muhtemel sinir sistemi anomalilerinin görülme sıklığını azaltacaktır. İleri yaş tüp bebek tedavilerinden sonra elde edilen ileri yaş gebeliklerde perinatoloji yan dalı olan bir kadın doğum hekimi tarafından takip edilmek anne adayını daha güvende tutacaktır.

Erkek yaşının ileri olması hamileliği etkiler mi

Prof. Dr. Sevtap Hamdemir Kılıç, gebeliğin anne yaşı ile yakından ilgili olduğunu söyledi. 40’lı yaşlarla birlikte gebe kalma olasılığının yüzde 50 oranında azaldığını belirten Kılıç, “İleri yaşta gebe kalan pek çok kadın sağlıklı bebek dünyaya getirmesine rağmen genç anne adaylarına göre riskleri daha yüksektir” uyarısında bulundu. İleri yaş gebeliklerinde en çok korkulan komplikasyonun, kromozom anomalili bebek doğumu olduğuna dikkat çeken Kılıç, “Bunlardan en sık görüleni zekâ geriliği ile birlikte bazı kalp ve organ anomalileri içeren Down Sendromu’dur. Ancak gebelik sırasında yapılan prenatal testler, özellikle amniyosentez ile bu bebekler tanınabilir” açıklamasında bulundu.

“Erkeğin yaşının ileri olması da kadınınki kadar etkilemese de gebelik oluşması konusunda başarıyı azaltır”

Prof. Dr. Sevtap Hamdemir Kılıç, anne yaşı kadar olmasa da, gebelikte baba yaşının da önemli olduğunu söyledi. 40’lı yaşlarda sperm hareketinde azalma görüldüğünü belirten Kılıç, “Sperm parametrelerindeki bozulmalardan dolayı erkeğin yaşının ileri olması kadınınki kadar etkilemese de gebelik oluşması konusunda başarıyı azaltır. Gebeliğin oluşma süresi uzar” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Sevtap Hamdemir Kılıç, erkeğe bağlı kısırlık hakkında da bilgi verdi. Erkeğe bağlı olarak çocuk sahibi olamama durumunun çiftlerin yaklaşık yüzde 50’sinde görüldüğünü belirten Kılıç, anne adayında bir sorun saptanmaması durumunda, baba adayının da bazı testlerden geçmesi gerektiğini söyledi.

Sağlık

D vitamini eksikliği olanlarda bunama riski yüzde 19-25 artıyor

İngiltere’de yapılan uzun vadeli bir araştırmaya göre D vitamini eksikliği olanlarda bunama riskinde yüzde 19-25 oranında artış gözlendi. Düzenli olarak D vitamini takviyesi alanlarda ise Alzheimer riskinde yüzde 17 azalma görülürken damar hastalığına bağlı bunama riskinde yüzde 14 azalma gözlendi.

Nisanur Şentürk
İSTANBUL-
The American Journal of Clinical Nutrion’da yayınlanan araştırmada; 14 yıl boyunca takip edilen kişilerde, D vitamini eksikliğinden kaynaklı demans riskinin yükselerek yüzde 19-25’lere çıktığı tespit edildi. Araştırma hem Alzheimer hem de damarların tıkanmasına bağlı oluşan demans için geçerli olurken uzun süre D vitamini eksikliğinin de bunlara sebep olabileceğini gösteriyor. Kişilerin demansa karşı korunması için erken yaştan itibaren önlem almaları gerektiğini belirten Çakmak Erdem Hastanesi’nde Nöroloji Uzmanı Dr. Nazan Eryiğit, gençlere ve yetişkinlere çeşitli önerilerde bulundu.

“Yorgunluk, sürekli uyuma isteği, uyumaya rağmen vücutta ağrılar D vitamin eksikliğinden olabilir”

Demans riskinin yaşla giderek arttığına değinen Uzm. Dr. Nazan Eryiğit, “D vitaminini hep kalsiyum ve kemik gibi bilsek de özellikle gençlerin unutkanlığının en önemli sebeplerinden biridir. Bu yüzden D vitamini destekli gitmeliyiz. Nörolojiyi en çok ilgilendiren konulardan biri unutkanlıktır. Yorgunluk, sürekli uyuma isteği, uyumaya rağmen vücutta ağrılar ve dinlenememe, dinlenmeden kalkma gibi durumlar D vitamin eksikliği belirtisidir. Türkiye, D vitamini açısından çok iyi bir ülke. Sürekli güneşimiz var fakat güneşlenmiyoruz. Güneşlenirken güneş kremi sürüyoruz. D vitamininin en önemli kaynağı direkt olarak güneşe temas etmektir. Koruyucusuz ve direk ten teması olmalı” açıklaması yaptı.

Uzm. Dr. Nazan Eryiğit, “Ayrıca özellikle yağlı balıkları yemeliyiz. Belki de omega 3 takviyesi almalıyız ki onlarda D vitamini yoğun miktarda var. Düzenli beslenme de önemlidir. Akdeniz diyeti yapın, yeşillikleri kullanın. Çünkü demans sadece D vitamini eksikliğinden kaynaklanmaz. B12, folik asit yani üçünün birlikte alınmış olması lazım” dedi.

“Bilinçsiz kullanılan D vitamini tehlikelidir”

“D vitamininde yağda eriyen bir vitamin, zehirlenmesi var” diyen Uzm. Dr. Eryiğit, “O yüzden bilinçsiz şekilde kullanılması çok tehlikelidir. Doktoruna ölçüm yaptırmadan kesinlikle D vitamin takviyesine başlamasınlar. ‘Yeterli yere geldi’ demeden de vitamin takviyesi kesilmemelidir. Tedaviye ise kanda serum düzeyine bakarak karar veriyoruz” uyarısında bulundu.

“Arada cam olmasın, direk maruziyet istiyoruz”

Demanstan korunmak için kişilere tavsiyelerde bulunan Uzm. Dr. Eryiğit şunları söyledi:
“Hem zihinsel hem de bedensel egzersiz çok önemlidir. Özellikle multivitaminlerin içerisinde yer alan D vitamini son derece düşük doz ve asla yeterli olmuyor. Hasta, ‘nasıl olsa ben bir kompleks vitamin alıyorum’ deyip doktora gitmiyor. ‘Ben zaten içiyorum’ deyip ölçtürmüyor. Hâlbuki aldığı şey günlük tüketime bile yetmiyor. Unutkanlık çok önemli bir şikâyettir. Genç yaş ya da yaşlı, hiç fark etmez varsa unutkanlığınız mutlaka nöroloji uzmanına başvurun. Lütfen güneşe biraz maruz kalın. Sadece elinizden yüzünüzden değil, kollarınızdan, bacaklarınızdan da D vitamini alın. Her gün en az 45 güneşte kalın. Ama arada cam olmasın, direk maruziyet istiyoruz.”

Okumaya devam et

Sağlık

Tevfik Özlü: Türkiye’de yılda 15 bin kişi, başkasının dumanından ölüyor

Sigaranın Türkiye’de yol açtığı ölüm oranları hakkında istatistikler paylaşan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Ülkemizde her yıl aktif tütün içimine bağlı 100 bin, pasif içime bağlı ise 15 bin ölüm yaşanıyor. Tütüne bağlı ölümler trafik kazaları, yangınlar, cinayetler, AIDS, alkol, uyuşturucu ve intiharlara bağlı ölümlerin toplamından fazladır” dedi.

TRABZON-
Trabzon İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile Trabzon Yeşilay Şubesi’nin Trabzon Merkez Fen Lisesi’nde düzenlediği organizasyonda Medical Park Karadeniz Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, ‘Sigaranın Zararları’ hakkında bir söyleşi gerçekleştirdi.

“Ölümlerin yüzde 23’ü tütün nedeniyle oluyor”

Etkinlikte sigaranın sağlığa zararları ve sigara kullanımına bağlı ölüm oranları hakkında bilgilendirmede bulunan Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Her 6 saniyede bir kişi sigara içtiği için ölüyor. Türkiye’de 15 yaş üzeri 16 milyon kişi tütün kullanıyor ve ölümlerin yüzde 23’ü tütüne bağlı. Türk erkeklerinin yüzde 31’i, kadınlarının ise yüzde 10’undan fazlası tütün yüzünden hayatını kaybediyor. Ülkemizde her yıl aktif içime bağlı 100 bin, pasif içime bağlı 15 bin ölüm yaşanıyor. Tütüne bağlı ölümler trafik kazaları, yangınlar, cinayetler, AIDS, alkol, uyuşturucu ve intiharlara bağlı ölümlerin toplamından fazladır” diye konuştu.

“Sigara içen kadınlarda KOAH gelişimi 40 kat fazla”

Aynı yoğunlukta sigaraya maruz kalan kadınlarda akciğer kanseri gelişme riskinin erkeklere göre daha fazla olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Özlü, “Sigara içen kadınlarda, içmeyenlere kıyasla KOAH gelişimi 40 kat fazla” açıklamasında bulundu. Prof. Dr. Özlü, sigarayı bırakmak isteyen kişilere şu önerilerde bulundu: “Kararlı olun, özgüveninizi yüksek tutun, bırakma nedenlerinizi iyi bilin ve sık hatırlayın, sigaralı çevrelerden uzak durun, sigarayı hatırlatacak eşyaları ortadan kaldırın, çay-kahve alışkanlığınızı kontrol edin, meşguliyet ve hobi edinin, spor ve egzersiz yapın, diyet yapın, bol sıvı alın, sigaraya ayırdığınız parayla kendinizi ödüllendirin, jer şey bir taneyle başlar, unutmayın.”

Organizasyon sonrası İl Milli Eğitim Müdürü Hasan Uygun ve Trabzon Yeşilay Şube Başkanı Av. Işıl Demir Güner katılımlarından dolayı Prof. Dr. Tevfik Özlü’ ye plaket takdim etti.

Okumaya devam et

Sağlık

Uzmanından kalp krizine karşı uyarı: Gençler biraz sakin, yaşlılar hareketli olsun

Son zamanlarda gençlerde kalp krizi geçirme oranında ufak da olsa artış gözlemlediklerini belirten Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Harun Arbatlı, gençlere uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Arbatlı, “Gençler biraz sakin, yaşlılar hareketli olsun” dedi.

İSTANBUL-
10-16 Nisan Kalp Sağlığı Haftası kapsamında Ataköy Medicana Hastanesi, ‘Kalbiniz için Bilinçlenin’ seminerine ev sahipliği yaptı. Gazeteci Işıl ve Ekrem Açıkel’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen etkinlikte; Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Harun Arbatlı ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Aydın Yıldırım kalp sağlığıyla ilgili tüm soruları cevapladı. Kalp hastalıkları belirtilerini anlatan Prof. Dr. Aydın Yıldırım bunların; göğüs ortasında, çenede, sol elin yüzük parmağında, sırtta ve midede yaşanan ağrılar olabileceğini, bunlara dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.

“Türkiye’de ‘kalp krizi’ ölüm sebebi arasında en başta”

Ölüm oranının en fazla kalp hastalıklarında görüldüğünü belirten Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Harun Arbatlı, “Erişkinlerdeki ölüm oranlarının yaklaşık 3’te biri kalp ve damar hastalıklarından oluyor. Bu yüzden ciddi bir toplum bilinci gerekmektedir. Çocukluk çağından itibaren kendimizi korumamız gereken bazı durumlar var. Bunlar yerine getirilirse toplum çok daha sağlıklı hale gelecek ve sağlık giderleri de azalarak refaha kavuşmuş toplum oluşacaktır. Türkiye’de ölüm sebebi arasında en başta kalp krizi gelmektedir. Kalp krizi; damar sertliği, şeker hastalığı, stres ve sigara faktörlerinin getirdiği hastalık grubudur. Çok basit kurallara uyarak bu faktörlerden korunmanız mümkün” açıklaması yaptı.

“Son zamanlarda kalp krizi geçirme oranlarında ciddi bir artış var”

Son zamanlarda kalp krizi geçirme oranlarında ciddi bir artış olduğuna da değinen Prof. Dr. Harun Arbatlı, “Bu hem toplumun yaşının ilerlemiş olmasından hem de içinde bulunduğu ekonomik koşullar dahil olmak üzere stresin artmasından da kaynaklanıyor. Ancak kalp krizinden ölme oranları ise bir o kadar azalmış durumda. Çünkü sağlık hizmetlerinde de belirli bir artış var. İnsanlar kalp krizi geçirdiklerini fark edip hastaneye ulaştıklarında bir şekilde anjiyosu, gerekirse bir stent işlemi yapılıyor. Gerekirse ilaç tedavisiyle rahatlatıp sonrasında da gerekli tedavileri düzenlenebiliyor. Bazen bunun içerisinde ameliyatlar da oluyor” dedi.

“Gençler biraz sakin, yaşlılar ise biraz daha hareketli olsun”

Prof. Dr. Harun Arbatlı, “Gençlerde kalp krizi geçirme oranında artış gözlemliyor gibiyiz. Bazı yanlış adımlardan kaynaklı sorunlar var. Genç yaşta kalp krizi geçirebiliyorlar. Dolayısıyla bir noktada; sakinliği, sükûneti koruyabilmek lazım. Bir şeyler yapma, kendilerini ispat etme çabası içinde oluyorlar. Ama bu, onlara geri dönüşü çok pahalıya patlayabiliyor. Gençlere biraz sakin olmalarını, yaşlılara ise biraz daha hareketli olmalarını öneriyoruz. Yani ortada buluşmaları daha güzel bir şey” şeklinde konuştu.

“Kişiler eğitimle bu konuda bilinçlendirilmelidir”

Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Aydın Yıldırım ise “Türkiye’de insanlarımızın kalp sağlığı oranları iyi durumda değil. Obezite ve yüksek tansiyon dünyada yaygın. Ayrıca kalp damar hastalıklarından yaşanan ölümler, dünyada birinci sıralarda. Ülkemizde ise durum Avrupa ülkelerine göre biraz daha kötü. Hem obezite hem hipertansiyon açısından daha yüksek oranlarımız var. Bu mevcut durumumuzun daha iyileştirilmesi için yoğun bir eğitim programı veya halkın bilinçlendirilmesi gerekmektedir” dedi.

“30 dakika yürüyün, tuz tüketimini azaltın”

Prof. Dr. Aydın Yıldırım, “Özellikle Kovid sonrası insanların çalışma ortamlarının eve taşınması ve hareket aktivitelerinde düşüş olmasından sonra obezite ve hipertansiyon yoğun şekilde arttı. Bunlar aslında birbiriyle bağlantılı. Kilonuz arttıkça tansiyonunuz da yükseliyor. Pandemi bittikten sonra da dinamik, hareketli hayata geçilmesi bekleniyordu ancak maalesef bu konuda çok fazla ilerleme kaydedilmedi. Teknolojinin gelişmesi ve araçların kullanılması da hareketsiz yaşamı tetikliyor. Bundan dolayı kalp hastalıkları açısından kötüleşme var” açıklaması yaptı.
Gün içinde minimum 30 dakika yürüyüş veya aktivite yapılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Yıldırım şu önerilerde bulundu:

“Bu olmadığı takdirde kilo artışı kaçınılmazdır. Beslenmede ise tuz tüketimi kısıtlanmalıdır. Akdeniz diyetine dönülmelidir. Stresten uzak durulmalı, kolesterol ve tarama testleri düzenli yapılmalıdır. Herkesin kalbine iyi bakması ve kontrol ettirmesi gerekir. Özellikle Türkiye’de büyük bir eksiklik olan koruyucu hekimliğin önemine değinmek istiyorum. Hastalandıktan sonra işlerin hem tedavisi hem de döneme ait zorlukları daha fazla. Öncelikli olarak hastalanmadan önlem almak gerekir.”

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.