Her 3 kişiden birinde görülen karaciğer yağlanmasının modern çağın hastalığı haline geldiğine dikkati çeken Prof. Dr. Onur Yaprak, “Türk halkı özelinde konuşacak olursak erkeklerde 100 santim, kadınlarda ise 85 santim üzerinde bel ve karın çevresi karaciğer yağlanmasını gösterir. Karaciğere iyi gelen besinlerin ortak özelliği antioksidan, E vitamini ve glutatyon depolarını artırıyor olmasıdır. Bu besinler kahve, turpgiller, yeşil yapraklılar, fındık ve çiğ badem, balık, zeytinyağı, sarımsak, zerdeçal, enginar, koyu renkli meyveler, yulaf ezmesidir” dedi.
İSTANBUL-Medipol Mega Üniversite Hastanesi Organ Nakli Bölümünden Prof. Dr. Onur Yaprak, her 3 kişiden birini tehdit eden karaciğer yağlanmasına karşı etkili 11 besini açıkladı. Prof. Dr. Yaprak, “Karaciğer vücudumuzdaki en büyük ve kanlanan organ olup ağırlığı ortalama olarak kişinin kilosunun yüzde 2’sine tekabül eder. Karaciğerin önemli görevlerinden başlıcaları; yediğimiz besinlerle alınan karbonhidrat, protein ve yağların birçok kimyasal işlemden geçirilip metabolizmasının sağlanması ve vücutta kullanılır hale getirilmesi, safra üretimi ve salgılanması, ağız yoluyla alınan ilaçların ve kimyasal maddelerin zararlı etkilerinin temizlenmesi, bağışıklık sisteminin desteklenmesi, kanın pıhtılaşmasına yardımcı olan pıhtılaşma faktörlerinin üretilmesidir. Karaciğer yağlanması her 3 kişiden 1’ini etkileyen ve sıklığı dünyada gün geçtikçe artan bir sorun haline gelmiştir” diye konuştu.
“Bel çevresinde erkeklerde 100 santim, kadınlarda 85 santime dikkat” Modern çağın hastalığı haline gelen karaciğer yağlanmasına ilişkin açıklamalarını sürdüren Prof. Dr. Yaprak, “İşlenmiş birçok katkı maddesini içeren hazır besinlerin, glukoz şurubunun, früktozun yaygın kullanımı, fastfood, hareketsizlik, obezite, diyabet, yüksek kolesterol modern çağın hastalığı olan karaciğerde yağlanmayı da beraberinde getirmiştir. Türk halkı özelinde konuşacak olursak, erkeklerde 100 santimetre bel çevresi, kadınlarda ise 85 santimetre üzerinde bel ve karın çevresi kişide bir karaciğer yağlanması olup olmadığını tahmin ettirir. Karaciğerde yağlanma saptanan kişilerde vücut ağırlığının yüzde 10 kadarını verecek bir diyet ve egzersiz programı ile yağlanma giderilebilmektedir. Karbonhidrattan zengin gıdaları, fastfood ürünlerini, doymuş yağ içeren gıdaları azaltılıp Akdeniz tipi beslenmeye geçilmesi önerilir. Akdeniz diyeti meyveler, sebzeler, kepekli tahıllar, bakliyat, fındık, zeytinyağı, balık ve az miktarda yüksek kaliteli süt ve etten oluşur. Karaciğere iyi gelen besinlerin ortak özelliği antioksidan içermesi, E vitamini ya da glutatyon depolarını artırıyor olmasıdır” ifadelerini kullandı.
“Kahve, brokoli, ıspanak, fındık ve balık tüketin” Prof. Dr. Yaprak, karaciğere en iyi gelen besinleri şu şekilde sıraladı: “Günde 3-4 fincan içilmesi tavsiye edilen kahve iltihaplanmayı azaltırken karaciğerdeki antioksidan seviyelerini arttırır. Karaciğerde sertleşmeyi azaltır. Ayrıca karaciğer hastalığı, kanser ve yağlı karaciğer geliştirme riskini azaltmaya yardımcı olur. Brokoli, lahana, karnabahar, turp, şalgam gibi turpgiller ise karotenoid (beta-karoten, lutein), vitamin C, E, K, folat ve mineraller gibi besin bileşenleri açısından zengin olup iyi bir posa kaynağıdır. Buna ek olarak glukozinolatlar olarak bilenen kükürt içeren kimyasalları içermektedir. Bu kimyasallar acı tat ve aromadan sorumludur. Ispanak, tere, roka gibi yeşil yapraklılarda yine acı aromadaki sebzelerdir. E vitamini açısından zengindirler ayrıca glutatyon depolarını artırarak detoksa yardımcı olurlar. Her gün 30-40 gram tüketilmesi tavsiye edilen fındık omega 9, çiğ badem ise E vitamini yönünden zengindir. Antioksidan görevi gören fındık ve çiğ badem karaciğere de iyi gelir. Omega-3 açısından zengin yağlı balık yemenin ise karaciğer için birçok faydası vardır.”
Ergenlik 8 yaşın altına düştü, 20 cm’ye kadar boy kısalığına sebep oluyor
Son dönemde özellikle kız çocuklarında 8 yaş öncesi erken ergenlik vakalarında artış gözlemleniyor. 6 yaş civarında başlayan ve giderek artan erken ergenlik vakalarına dikkat çeken Prof. Dr. İlker Tolga Özgen, bu durumun 20 cm’ye varan boy kısalığı gibi ciddi sonuçlara yol açabileceğini, yetişkinlikte ise kanser riskini artırabileceğini belirtti.
Şeyda Ceylan İSTANBUL-Ülkemizde ve dünya genelinde erken ergenlik vakalarının artması, sağlık uzmanlarını ve ebeveynleri endişelendiriyor. Çocukların normal büyüme sürecini etkileyen bu durum, hem fiziksel hem de psikolojik sağlık açısından ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Son yıllarda ise ergenlik yaşının düştüğü ve 6 yaşından küçük çocuklarda dahi ergenlik bulgularının görüldüğüne dair endişe verici bir tablo ortaya çıktı. Gün geçtikçe artan vakalarla karşı karşıya kaldıklarını söyleyen Biruni Üniversite Hastanesi Çocuk Endokrinoloji Bölümünden Prof. Dr. İlker Tolga Özgen, 6 yaşından önce başlayan ergenliğin 20 cm’ye kadar boy kısalığına yol açabileceği ve meme kanseri gibi hastalıklar için risk faktörü oluşturduğu uyarısında bulundu.
“3 yaşında ergenliği başlamış, 4 yaşında adet görerek gelen çocuklar var” Erken ergenliğin biyolojik saatin biraz bozuk çalışmasıyla alakalı bir problem olduğunu ve tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bu yardımcı üreme tekniklerine başvuru sayısının günden güne arttığını ifade eden Prof. Dr. İlker Tolga Özgen, “Maalesef 3 yaşında ergenliği başlamış, 4 yaşında adet görerek gelen çocuklar görüyoruz. Tabii bunlar çok sık değil fakat 6 yaş civarında başlayan ergenliği son zamanlarda çok sık görmeye başladık. Normalde 8 yaşından küçük kız çocuklarında meme büyümesi gibi ergenlik belirtilerinin görülmesi erken ergenlik olarak kabul edilir. Son yıllarda bu durumun sıklığı artmış durumda” dedi.
Kız ve erkeklerde farklılık gözleniyor, peki sebepleri neler? Erken ergenlik yaşının kız çocuklarında gerilediğinin, erkek çocuklarda ise uzadığının altını çizen Prof. Dr. Özgen, en büyük sebebin ise obezite olduğunu söyledi. Bir diğer sebebin ise plastiklerin içinde bulunan Bisfenol A maddesi olduğunu belirten Özgen, “Kız çocuklarında çok daha sık, erkeklerde de tam tersine geç ergenlik görülüyor. Bunun birkaç sebebi olduğu düşünülüyor. Özellikle beslenme alışkanlıklarımız değişti. Kilo alıyoruz ve daha obez bir toplum haline geldik. Dolayısıyla da fazla kilo beyni uyarıp ergenliğin daha erken başlamasına yol açıyor. Küresel ısınma da sebeplerden bir tanesi. Mesela Arap Yarımadası’nda ergenlik yaşı daha erken iken, kuzey İskandinav ülkelerinde daha geç. Dolayısıyla küresel ısınmanın da böyle bir etkisi var. Bunun yanı sıra bir takım endokrin bozucular dediğimiz özellikle plastik maddelerin içerisindeki Bisfenol A gibi maddelerin besinlere karışıp gene pozitif olarak kızlarda uyarı yaptığı, erkeklerde ise bunun östronejik etkisi olduğu için ergenlik yaşını geciktirdiğini söyleyebiliriz. Tabii bunların bilimsel kanıt seviyeleri düşük olmakla beraber teoride doğru. Sonuç itibarıyla hangi sebeple olursa olsun yüzyılın trendi dediğimiz bir trend var ve ergenlik yaşı giderek geriye doğru kaymaya başladı. Ve biz 8 yaşından önce çok sayıda erken ergen vakası görüyoruz” şeklinde konuştu.
6 yaş öncesi girilen ergenlik 20 cm’ye varan boy kısalığına sebep oluyor Erken ergenliğin sebep olduğu 20 cm’ye varan boy kısalığına ve sonrasında ise yetişkinlik dönemindeki kanser sorunlarına karşı da uyarılarda bulunan Özgen, sözlerine şöyle devam etti: “Yapılan çalışmalarda 6 yaşından önce başlayan ergenliklerde yaklaşık 20 cm’ye yakın boy kaybı olduğu görülmüş. Yani ciddi boy kısalığına sebep olabiliyor. Bir diğer problem ise psikolojik ve sosyal etkiler. Yani hiçbir arkadaşı adet görmemişken çocuk adet görünce okul başarısında ciddi düşüklüklere yol açabiliyor. Erişkin hayatta da erken yaşta adet görenlerin meme, rahim ağzı kanseri gibi hastalıklarda risk faktörünün arttığı, menopoza daha erken girdikleri kanıtlanmış durumda. Dolayısıyla çok erken, yani 6 yaşından küçük olan çocuklarda mutlaka tedavi edilmesi gerekiyor. 6-8 yaş arası başlayan çocuklarda da çocuğa göre bir değerlendirme yapılıyor. Gerçekten çok hızlı ilerliyorsa tedavi verilmesi öneriliyor.”
Yumurtalık kanseri sinsice ilerliyor, geç belirti veriyor
Jinekolog Kağan Açıkgözoğlu kadınlarda hayati risk oluşturan jinekolojik sorunlarından birinin yumurtalık kanseri olduğunu hatırlattı. Geç belirti verdiği için tanının da geç koyulduğunu belirten Uzm. Dr. Açıkgözoğlu, “Erken teşhiste tedavide başarı şansı yüzde 80-90’larda. Bu şansı kullanabilmek için yıllık muayenelerin önemi büyük.” dedi, kadınlara şüphe duymalarını gerektirecek 6 belirtiyi sıraladı.
İZMİR-Yumurtalık kanserinin geç belirti vermesi yüzünden toplumda “sessiz katil” olarak adlandırıldığını ifade eden Acıbadem Kent Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Kağan Açıkgözoğlu erken teşhisin önemine dikkat çekti. Her 80 kadından 1’inde yumurtalık kanseri görüldüğünü, Türkiye’de her yıl yaklaşık 4 bin kadında bu kanserin teşhis edildiğini kaydeden Uzm. Dr. Açıkgözoğlu, şu bilgileri verdi:
“Yumurtalık kanseri jinekolojik kanserler arasında rahim kanserinden sonra en sık gördüğümüz 2. kanser türü. Hastaların büyük bölümünün ileri evrede tanı alması nedeniyle tedavideki gecikme neticesinde bu kanser en ölümcül kanserler arasında yer alıyor. Oysa erken teşhis edildiğinde tedavisinde yüzde 90’lara varan başarılı sonuçlar elde edilebiliyoruz. Erken teşhis bu hastalıkla mücadelede çok büyük önem taşıyor. Erken teşhis için ise yıllık muayene şart. Hastalığın erken teşhis edilmesi tedavi noktasındaki en önemli kıstas olduğu için yıllık yaptığımız rutin jinekolojik muayene ve ultrasonografi oldukça önemli. Bu kontrollerde hastanın diğer genital organları ile birlikte yumurtalıklarını da kontrol ettiğimiz için semptomlar henüz ortaya çıkmadan varsa yumurtalık kitlelerini de yakalayabilmekteyiz. Tabii erken teşhis için dikkat edilmesi gereken bir başka önemli nokta ise yumurtalık kanserinin belirtilerinde zaman kaybetmeden hekime başvurmak.”
Hekime başvurmanızı gerektirecek belirtiler – Uzun süreli olarak meydana gelen hazımsızlık ve gaz problemleri – Mesane alışkanlıklarında yani idrar alışkanlıklarında meydana gelen değişikler – Karın bölgesinde devamlı meydana gelen bir şişlik hali ve basınç hali – Kasık bölgesinde bir dolgunluk hali ve kasıklarda meydana gelen ağrı durumu – İştah kaybı ve çok hızlı bir şekilde meydana gelen tokluk hissi, bu duruma bağlı olarak da meydana gelen kilo kaybı – Aşırı veya düzensiz vajinal kanama durumu
Kimin riski yüksek, kimin az Öte yandan Uzm. Dr. Açıkgözoğlu, yumurtalık kanserine yakalanma riskini artıran ve tıbben ispat edilmiş faktörleri; “Menopozda ya da 50 yaşın üzerinde olmak, erken adet görmek, menopoza geç girmek, doğum yapmamış olmak, ailede yumurtalık ya da meme kanseri öyküsünün olması, BRCA1 ya da BRCA2 gen mutasyonları taşımak, çikolata kisti varlığı” olarak sıraladı.
Karabaş otu ile sigara bağımlılığından kurtulmak mümkün
Sigara tiryakilerinin sigara bırakabilmek için kullandıkları Karabaş otu, Ramazan ayında oruçlu tiryakilerin sigara ihtiyacını azaltıyor. SİVAS-Yoğun olarak Akdeniz bölgesinde yetişen Karabaş otu, ramazan ayında tiryakilerin sigaraya olan ihtiyaçlarını azaltıyor. Acı tadıyla bilinen Karabaş otu, sigara içme isteğini azaltmasının yanı sıra kan dolaşımını hızlandırarak cildin yenilenmesine de katkı sağlıyor. Sivas’ta aktarlık yapan Orhun Özfidancı, Karabaş otu hakkında açıklamalarda bulunarak, ” Düzenli kullanımda sigara tiryakilerinin ramazan ayında sigara içme potansiyelini düşürür. Ayın zaman ’da kan dolaşımını ‘da hızlandırdığı için de cildin yenilenmesine de vesile olur” ifadelerini kullandı.
“Sigaranın bırakılmasında yardımcı olur” Sivas’ta aktarlık yapan Orhun Özfidancı, Karabaş otunun sigara ile birlikte düzenli bir şekilde kullanıldığı zaman hem akciğer temizliğini sağlar hem bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiğini belirterek, ”Karabaş otu soğuk algınlığı ve bağışıklığımızı güçlendirmek için kullanılan bir bitki çayı olmakla beraber, sigara kullanımını bıraktırmak içinde kullanılan bir bitki çayıdır. Karabaş otunun sigara ile birlikte tüketilmesi gerekir, sigara içen insanın yanı sıra karabaş otunu da içmesi de gerekmektedir ki sigaradan tiksinmeye başlasın. Sigara bıraktırmak için kullanılan bu tip bitkilerin sigarayı tiksindirerek bıraktırması beklenir ve o şekilde de bıraktırılır. Karabaş otu sigara ile birlikte kullanılması gereken bir bitki çayıdır, sigara içerken de Karabaş otunun tüketilmesi gerekir. Tadı biraz acı olduğu içinde tiksindirici bir özelliği vardır. Sigara ile birlikte düzenli bir şekilde kullanıldığı zaman hem akciğer temizliğini sağlar hem bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Bunun yanı sıra da sigarayla beraber de kullanıldığı zamanda sigarayı tiksindirerek de bırakılmasına yardımcı olur. Sahurda ve iftarda sıcak suyun içerisine bir iki baş atılarak demlenir ve bu şekilde tüketilir. Düzenli kullanımda sigara tiryakilerinin ramazan ayında sigara içme potansiyelini düşürür. Aynı zamanda kan dolaşımını da hızlandırdığı için de cildin yenilenmesine de vesile olur” diye konuştu.