Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Sağlık

Prof. Dr. Kuzu: Genç yaşta görülen kalın bağırsak kanserinde son 20 yılda yüzde 30’luk bir artış var

Türk Kolon ve Rektum Hastalıkları Cerrahi Derneği (TKRCD) Başkanı Prof. Dr. Ayhan Kuzu, kalın bağırsak kanserine ilişkin, “Genç yaşta görülen kalın bağırsak kanserinde son 20 yılda yüzde 30’luk bir artış var” dedi.

Muhammed Musab Gümüşer – Berkay Hasan Karayakas
ANKARA-
Uzmanlar kolorektal kanserin kadın ve erkekler arasında en sık görülen üçüncü tip kanser olduğunu belirtiyor. Ayrıca uzmanlar, ölümle sonuçlanan hastalıklar listesinde kolorektal kanserin en çok ölümle sonuçlanan ikinci tip kanser olduğuna da vurgu yapıyor. Tüm dünyada ve Türkiye’de her yıl Mart ayında farkındalık oluşturmak amacıyla çeşitli etkinlikler düzenlenen Kolorektal Kanser Farkındalık Ayı dolayısıyla basın açıklaması yapan TKRCD Başkanı Prof. Dr. Ayhan Kuzu, 50 yaş altında görülen kalın bağırsak kanserinin son 20 yılda yüzde 30’un üzerinde artış gösterdiğine dikkat çekerek, “Özellikle 50 yaş üzerinde görülen kanser Sağlık Bakanlığı istatistiklerinde giderek azalma gösteriyor. 50 yaş altındaki kanserlerde de artış gösteriyor. Bu Türkiye’de de böyle. Sağlık Bakanlığı’na göre kadın ve erkekte tüm yaşlarda kalın bağırsak kanseri üçüncü sıklıkta görülürken, 50 yaş altındaki sıralamada kalın bağırsak kanseri ikinci sıraya yükseliyor. Dolayısıyla sık görülmesine karşı bir şeyler yapmamız gerekiyor” diye konuştu.

“Genç yaşta görülen kanser, yüzde 10 hastada hiçbir şikayet yapmıyor”

Amerika’da yapılan bir çalışmaya göre 1990 yılı doğumlu olanların 1950 yılı doğumlu olanlara kıyasla kalın bağırsak kanserinde 2 kat, rektum kanserinde ise 4 kat daha fazla risk taşıdığını vurgulayan Kuzu, “Genç yaşta görülen kalın bağırsak kanserinde son 20 yılda yüzde 30’luk bir artış var. Bu hastaları incelediğimizde genç yaşta görülen kanser, yüzde 10 hastada hiçbir şikayet yapmıyor. Geriye kalan yüzde 90 oranındaki bu gençlerin bir şikayeti var fakat hastaneye gitmiyorlar, öteliyorlar. 50 yaş altındaki kanser hastalarına bakıldığında, bunların yaklaşık yüzde 50’si 6 aydan sonra doktora gidiyor ve yaklaşık yüzde 70 kadarı bize geldiğinde ileri evre olarak geliyor. Hastalık bağırsak duvarını aşmış, lenf bezlerine geçmiş olarak geliyor” ifadelerini kullandı.

“Hareketsiz kalan bünyelerle spor yapanlar arasında ciddi fark var”

Kalın Bağırsak kanserinin önlenebilecek ve önlenemeyecek nedenleri olduğunu dile getiren Kuzu, sözlerine şöyle devam etti:

“İleri yaşta olmak, ailede kalın bağırsak kanseri veya kalın bağırsak polibi olması, tip-2 diyabet hastalığı ve iltihabi bağırsak hastalığı olması bizim önleyemeyeceğimiz nedenler olarak ön plana çıkıyor. Eğer bunlar varsa bunlar zaten bir risk grubu teşkil ediyor. Fakat önemli olan bizim değiştirebileceğimiz risk faktörleridir. Değiştirebileceğimiz risk faktörleri deyince bunun başında aşırı kilo bunların başında aşırı kilolardan kurtulmak geliyor. Yapılan bir çalışmada vücut kitle endeksi metrekarede 5 kilo arttığında kadında ve erkekte artış gözüküyor. Bu artış bakıldığında erkekte yüzde 30, kadında ise yüzde 12’lik bir artışa denk geliyor. Metrekareye 5 kilogramdan fazla kilo alınırsa, kolorektal kanserin genç yaşta görülme oranı da artıyor. Bir diğer neden ise hareketsizliktir. Hareketsiz kalan bünyelerle spor yapanlar arasında ciddi fark var. Gençlerde bu oran yaklaşık yaklaşık yüzde 15’lik artışa neden oluyor.”

Öte yandan sigara kullanımının kolorektal kanser türünde de ciddi etkileri olduğunu ifade eden Kuzu, aynı zamanda sucuk, sosis ve salam gibi işlenmiş gıdalar, paket gıdalar ve düşük lifli gıdaların tüketilmesinin de kolorektal kanserin nedenleri arasında olduğunu ekledi.

Kuzu, 50 yaş altındaki gençlerde hangi ırklarda daha çok görüldüğüne dair yapılan bir araştırmaya da atıfta bulunarak, 1990 ile 2014 yılı arasında beyaz ırkta yaklaşık yüzde 47 artış olduğunu söyledi.

Yorum yapmak için tıklayın

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Sağlık

Prof. Dr. Fındıkçıoğlu: Türkiye’de yılda 30 bin kişiye akciğer kanseri teşhisi konuluyor

Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Alper Fındıkçıoğlu, tüm dünyada ölüme en çok yol açan kanser türünün akciğer kanseri olduğunu belirterek, “İnatçı öksürük, kanlı balgam, nefes darlığı, göğüs ağrısı gibi şikayetler ciddiye alınmalıdır. Akciğer kanseri erken safhada teşhis edilirse tedavi edilebilir bir kanser türüdür” uyarısında bulundu.

Furkan Sabrican Ünlü
ANKARA-
Acıbadem Adana Hastanesi Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Alper Fındıkçıoğlu, akciğer kanserinin tüm dünyada en çok ölüme yol açan kanser tipi olduğuna dikkat çekerek, “Kadınlarda en sık meme kanseri erkeklerde ise prostat kanseri görülmesine rağmen kansere bağlı ölümlerde akciğer kanseri birinciliğini sürdürmektedir. Her yıl dünyada yaklaşık 2 milyon 200 bin insan akciğer kanserine yakalanmakta ve 1 milyon 800 bin insan hayatını kaybetmektedir. Ülkemizde ise yılda 30 bin üzerinde insanımıza akciğer kanseri teşhisi konulmaktadır. Teşhis edildiğinde ise hastaların yarısından fazlası ileri evrede olduğundan tedavisi oldukça zordur” dedi.

“En büyük sebebi tütün ve tütün mamulleri”

Akciğer kanserinin en büyük sebebinin tütün ve tütün mamullerinin tüketilmesi olduğunun altını çizen Prof. Dr. Fındıkçıoğlu, gelişmiş toplumlarda azalan sigara alışkanlığının ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde aynı şekilde devam ettiğini; özellikle kadınların sigara içme oranındaki artışın kanser istatistiklerine de yansıdığını söyledi. Fındıkçıoğlu, akciğer kanserinden korunmak için sigara içmemek ve dumanına maruz kalmamak gerektiğini vurgulayarak radyasyon, asbest, radon gazı, ağır metaller ve hava kirliliği gibi faktörlere uzun süre maruz kalmanın da kanser riskini artırdığını sözlerine ekledi.

“Akıllı ilaç sigara içmeyenlerde çok etkili”

Sigara içmeyenlerde de düşük bir oranda akciğer kanseri görüldüğünü belirten Prof. Dr. Fındıkçıoğlu, “Çünkü genetik ve hormonal faktörler de kanser gelişiminde rol oynamaktadır. Günümüzde, sigara içmeyen hastalarda, halk arasında akıllı ilaç denilen hedefe yönelik tedavilerin oldukça etkin olduğu gösterilmiştir. En son kanser aşısı olarak bilinen immunoterapiler, akciğer kanserinde kullanılmaya başlanmış umut vaat eden sonuçlar alınmıştır. Bunun yanında radyoterapideki gelişmeler de tedavi sürecine katkı yapmaktadır” diye konuştu.

“Erken teşhis edilirse tedavi edilebilir”

Akciğer kanserinin erken safhada teşhis edilirse tedavi edilebilir bir kanser türü olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Fındıkçıoğlu, bunun için cerrahi tedavilerin önemli bir yer tuttuğunu; cerrahi tedavi ile tümör dokusu tamamen temizlenebilir ise hastalıktan kurtulma şansının yüksek olduğunu ifade etti. Günümüzde hastaların kapalı cerrahi yöntemler ile kısa sürede sağlığına kavuşup, normal hayatlarına dönebildiklerine değinen Prof. Dr. Fındıkçıoğlu, erken evrede tespit edilen bir tümörden akciğerin bir bölümü ve lenf bezlerinin çıkarılması yoluyla kurtulmanın mümkün olduğunu dile getirdi.

Okumaya devam et

Sağlık

Ergenlik 8 yaşın altına düştü, 20 cm’ye kadar boy kısalığına sebep oluyor

Son dönemde özellikle kız çocuklarında 8 yaş öncesi erken ergenlik vakalarında artış gözlemleniyor. 6 yaş civarında başlayan ve giderek artan erken ergenlik vakalarına dikkat çeken Prof. Dr. İlker Tolga Özgen, bu durumun 20 cm’ye varan boy kısalığı gibi ciddi sonuçlara yol açabileceğini, yetişkinlikte ise kanser riskini artırabileceğini belirtti.

Şeyda Ceylan
İSTANBUL-
Ülkemizde ve dünya genelinde erken ergenlik vakalarının artması, sağlık uzmanlarını ve ebeveynleri endişelendiriyor. Çocukların normal büyüme sürecini etkileyen bu durum, hem fiziksel hem de psikolojik sağlık açısından ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Son yıllarda ise ergenlik yaşının düştüğü ve 6 yaşından küçük çocuklarda dahi ergenlik bulgularının görüldüğüne dair endişe verici bir tablo ortaya çıktı. Gün geçtikçe artan vakalarla karşı karşıya kaldıklarını söyleyen Biruni Üniversite Hastanesi Çocuk Endokrinoloji Bölümünden Prof. Dr. İlker Tolga Özgen, 6 yaşından önce başlayan ergenliğin 20 cm’ye kadar boy kısalığına yol açabileceği ve meme kanseri gibi hastalıklar için risk faktörü oluşturduğu uyarısında bulundu.

“3 yaşında ergenliği başlamış, 4 yaşında adet görerek gelen çocuklar var”

Erken ergenliğin biyolojik saatin biraz bozuk çalışmasıyla alakalı bir problem olduğunu ve tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bu yardımcı üreme tekniklerine başvuru sayısının günden güne arttığını ifade eden Prof. Dr. İlker Tolga Özgen, “Maalesef 3 yaşında ergenliği başlamış, 4 yaşında adet görerek gelen çocuklar görüyoruz. Tabii bunlar çok sık değil fakat 6 yaş civarında başlayan ergenliği son zamanlarda çok sık görmeye başladık. Normalde 8 yaşından küçük kız çocuklarında meme büyümesi gibi ergenlik belirtilerinin görülmesi erken ergenlik olarak kabul edilir. Son yıllarda bu durumun sıklığı artmış durumda” dedi.

Kız ve erkeklerde farklılık gözleniyor, peki sebepleri neler?

Erken ergenlik yaşının kız çocuklarında gerilediğinin, erkek çocuklarda ise uzadığının altını çizen Prof. Dr. Özgen, en büyük sebebin ise obezite olduğunu söyledi. Bir diğer sebebin ise plastiklerin içinde bulunan Bisfenol A maddesi olduğunu belirten Özgen, “Kız çocuklarında çok daha sık, erkeklerde de tam tersine geç ergenlik görülüyor. Bunun birkaç sebebi olduğu düşünülüyor. Özellikle beslenme alışkanlıklarımız değişti. Kilo alıyoruz ve daha obez bir toplum haline geldik. Dolayısıyla da fazla kilo beyni uyarıp ergenliğin daha erken başlamasına yol açıyor. Küresel ısınma da sebeplerden bir tanesi. Mesela Arap Yarımadası’nda ergenlik yaşı daha erken iken, kuzey İskandinav ülkelerinde daha geç. Dolayısıyla küresel ısınmanın da böyle bir etkisi var. Bunun yanı sıra bir takım endokrin bozucular dediğimiz özellikle plastik maddelerin içerisindeki Bisfenol A gibi maddelerin besinlere karışıp gene pozitif olarak kızlarda uyarı yaptığı, erkeklerde ise bunun östronejik etkisi olduğu için ergenlik yaşını geciktirdiğini söyleyebiliriz. Tabii bunların bilimsel kanıt seviyeleri düşük olmakla beraber teoride doğru. Sonuç itibarıyla hangi sebeple olursa olsun yüzyılın trendi dediğimiz bir trend var ve ergenlik yaşı giderek geriye doğru kaymaya başladı. Ve biz 8 yaşından önce çok sayıda erken ergen vakası görüyoruz” şeklinde konuştu.

6 yaş öncesi girilen ergenlik 20 cm’ye varan boy kısalığına sebep oluyor

Erken ergenliğin sebep olduğu 20 cm’ye varan boy kısalığına ve sonrasında ise yetişkinlik dönemindeki kanser sorunlarına karşı da uyarılarda bulunan Özgen, sözlerine şöyle devam etti:
“Yapılan çalışmalarda 6 yaşından önce başlayan ergenliklerde yaklaşık 20 cm’ye yakın boy kaybı olduğu görülmüş. Yani ciddi boy kısalığına sebep olabiliyor. Bir diğer problem ise psikolojik ve sosyal etkiler. Yani hiçbir arkadaşı adet görmemişken çocuk adet görünce okul başarısında ciddi düşüklüklere yol açabiliyor. Erişkin hayatta da erken yaşta adet görenlerin meme, rahim ağzı kanseri gibi hastalıklarda risk faktörünün arttığı, menopoza daha erken girdikleri kanıtlanmış durumda. Dolayısıyla çok erken, yani 6 yaşından küçük olan çocuklarda mutlaka tedavi edilmesi gerekiyor. 6-8 yaş arası başlayan çocuklarda da çocuğa göre bir değerlendirme yapılıyor. Gerçekten çok hızlı ilerliyorsa tedavi verilmesi öneriliyor.”

Okumaya devam et

Sağlık

Yumurtalık kanseri sinsice ilerliyor, geç belirti veriyor

Jinekolog Kağan Açıkgözoğlu kadınlarda hayati risk oluşturan jinekolojik sorunlarından birinin yumurtalık kanseri olduğunu hatırlattı. Geç belirti verdiği için tanının da geç koyulduğunu belirten Uzm. Dr. Açıkgözoğlu, “Erken teşhiste tedavide başarı şansı yüzde 80-90’larda. Bu şansı kullanabilmek için yıllık muayenelerin önemi büyük.” dedi, kadınlara şüphe duymalarını gerektirecek 6 belirtiyi sıraladı.

İZMİR-Yumurtalık kanserinin geç belirti vermesi yüzünden toplumda “sessiz katil” olarak adlandırıldığını ifade eden Acıbadem Kent Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Kağan Açıkgözoğlu erken teşhisin önemine dikkat çekti. Her 80 kadından 1’inde yumurtalık kanseri görüldüğünü, Türkiye’de her yıl yaklaşık 4 bin kadında bu kanserin teşhis edildiğini kaydeden Uzm. Dr. Açıkgözoğlu, şu bilgileri verdi:

“Yumurtalık kanseri jinekolojik kanserler arasında rahim kanserinden sonra en sık gördüğümüz 2. kanser türü. Hastaların büyük bölümünün ileri evrede tanı alması nedeniyle tedavideki gecikme neticesinde bu kanser en ölümcül kanserler arasında yer alıyor. Oysa erken teşhis edildiğinde tedavisinde yüzde 90’lara varan başarılı sonuçlar elde edilebiliyoruz. Erken teşhis bu hastalıkla mücadelede çok büyük önem taşıyor. Erken teşhis için ise yıllık muayene şart. Hastalığın erken teşhis edilmesi tedavi noktasındaki en önemli kıstas olduğu için yıllık yaptığımız rutin jinekolojik muayene ve ultrasonografi oldukça önemli. Bu kontrollerde hastanın diğer genital organları ile birlikte yumurtalıklarını da kontrol ettiğimiz için semptomlar henüz ortaya çıkmadan varsa yumurtalık kitlelerini de yakalayabilmekteyiz. Tabii erken teşhis için dikkat edilmesi gereken bir başka önemli nokta ise yumurtalık kanserinin belirtilerinde zaman kaybetmeden hekime başvurmak.”

Hekime başvurmanızı gerektirecek belirtiler

– Uzun süreli olarak meydana gelen hazımsızlık ve gaz problemleri
– Mesane alışkanlıklarında yani idrar alışkanlıklarında meydana gelen değişikler
– Karın bölgesinde devamlı meydana gelen bir şişlik hali ve basınç hali
– Kasık bölgesinde bir dolgunluk hali ve kasıklarda meydana gelen ağrı durumu
– İştah kaybı ve çok hızlı bir şekilde meydana gelen tokluk hissi, bu duruma bağlı olarak da meydana gelen kilo kaybı
– Aşırı veya düzensiz vajinal kanama durumu

Kimin riski yüksek, kimin az

Öte yandan Uzm. Dr. Açıkgözoğlu, yumurtalık kanserine yakalanma riskini artıran ve tıbben ispat edilmiş faktörleri; “Menopozda ya da 50 yaşın üzerinde olmak, erken adet görmek, menopoza geç girmek, doğum yapmamış olmak, ailede yumurtalık ya da meme kanseri öyküsünün olması, BRCA1 ya da BRCA2 gen mutasyonları taşımak, çikolata kisti varlığı” olarak sıraladı.

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.