Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Sağlık

Kanser ile mücadeleye onkolog önerisi: Kansere karşı günde 150 dakika yürüyün

Günümüzde kanser vakalarının giderek artığına değinen Onkolog Doç. Dr. Yusuf Karakaş, kanser ile mücadelede öncelikle yaşam tarzı değişikliği ve erken tanı için tarama testlerinin ihmal edilmemesi gerektiğine dikkat çekti.

Eren Ayhan
MUĞLA-
Acıbadem Bodrum Hastanesi Onkoloji Uzmanı Doçent Dr. Yusuf Karakaş, en basit haliyle ‘vücudumuzdaki anormal hücrelerin kontrolsüz bölünmesi’ olarak tanımlanan kanserin, çevresel maruziyet, yaşam şekli ve enfeksiyonlar gibi dışsal ve genetik yatkınlıklar gibi içsel faktörlerden kaynaklandığını söyledi. 1-7 Nisan Kanser Farkındalık haftası vesilesiyle önemli bilgiler veren Doç. Dr. Yusuf Karakaş, sigara, alkol, iyonize veya UV radyasyon ile bazı özel enfeksiyonların kanser riskini arttıran dışsal faktörlerden olduğunu belirtti. Doç. Dr. Karakaş, özellikle sigaranın 13 farklı kanser türüne neden olduğunu ve örneğin Amerika’da tüm kanserden ölümlerin yüzde 48’inin sigara ile ilişkisinin olduğunu ifade etti.

“Kırmızı ve işlenmiş et kolon kanseri riskini artırıyor”

İyonize radyasyonun, lösemi, tiroid kanseri ve meme kanserine, UV radyasyonun ise melanom ve diğer cilt kanserlerine neden olabileceğini dile getiren Doç. Dr. Karakaş “Enfektif ajanlardan en iyi bilinenleri, human papilloma virüs (HPV), rahim ağzı kanseri, hepatit B ve C, karaciğer kanseri, Epstein- Barr virüs (EBV), Burkit lenfoma ve nazofarenks kanseri, H Pylori enfeksiyonu ise mide kanseri ile ilişkilidir” dedi.

Beslenme ile kanser ilişkisinin yoğun olarak araştırıldığına değinen Doç. Dr. Karakaş “Özetle fazlaca kırmızı ve işlenmiş et tüketmek kolon kanseri riskini arttırırken, tam tahıllı ve lifli besinler almak ve obeziteden kaçınmak riski azaltır. Yapılan insidans çalışmalarından 2. Dünya Savaşı’ndan sonra mide kanseri vakalarının azaldığı görülmüş. Başta bilim çevreleri bunu açıklayamasa da, bu durumun yemeklerin saklanmasında tütsüleme, tuzlama ve salamura yapma yerine buzdolaplarının günlük hayata girmesiyle açıklanmıştır. Bu durum beslenme ve kanser ilişkisinin en çarpıcı örneklerinden biridir” diye konuştu.
Yoğun alkol kullanımının ise karaciğer, oral kavite ve özofagus kanseri, erkekte kolorektal kanser, kadında ise meme kanseri riskini arttırdığını sözlerine ekledi.

“Haftada en az 150 dakika fiziksel aktivite”

Fiziksel aktivitenin başta kolorektal olmak üzere, kadında meme ve endometrium kanser sıklığını azalttığının altını çizen Doç. Dr. Karakaş “Dünya Sağlık Örgütü’nün fiziksel aktivite önerisi, haftada en az 150 dk orta fiziksel aktivite (ev işleri, yürüme), veya en az 75 dk yüzme, tenis veya futbol oynama gibi eforlu fiziksel aktivite yapılmasını önerir. Obezite ise sigara gibi 13 ayrı kanser türünde risk artışına neden olur” dedi.

“Kanser, erkeklerde yüzde 13 daha çok görülüyor”

Doç. Dr. Karakaş içsel faktörlerin başlıcalarının yaş, cinsiyet, aile hikayesi, genetik ve epigenetik değişiklikler gibi kişinin kendine ait değiştirilemeyecek faktörler olduğunu söyledi. Ayrıca 65 yaşından büyüklerde, küçüklere kıyasla 8.5 kat daha fazla kanser görülebildiğini; cinsiyet açısından bakıldığında ise; erkeklerde kadınlara göre yüzde 13 daha fazla kanserle karşılaşıldığı ve ölüm oranlarının da erkekte yüzde 35 daha fazla olduğunu söyledi.

“Akciğer kanseri en çok ölüme neden olan kanser türü”

Günümüzde eskiye kıyasla daha fazla kanser görülmesi nedeniyle bunun bir halk sağlığı sorunu kabul edilerek bazı tümör türlerinde tarama programları oluşturulduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Karakaş “Son verilere göre yılda 19.3 milyon yeni kanser vakası tespit edilmiş ve 10 milyon kişi de ne yazık ki hayatını kaybetmiştir. Hem erkek, hem de kadınlar birlikte değerlendirildiğinde akciğer kanseri en sık görülen ve en çok ölüme neden olan kanser türüdür. Erkeklerde bunu prostat ve kolorektal (bağırsak) kanserleri izler. Kadınlarda ise en sık ve ölümcül olan meme kanseridir. Kadınlarda meme kanserini, akciğer ve kolorektal (bağırsak) kanseri takip eder” dedi.

Genel

LÖSEV’li çocuklar yeni yaşlarını DigiZoo’da kutladı

RÜMEYSA BULUT
HABER MERKEZİ
-Her ay farklı bir gönüllü firmanın ve LÖSEV dostlarının desteği ile gerçekleşen doğum günü kutlamalarının bu ayki adresi Türkiye’nin ilk holografik eğlence parkı Katılım Emeklilik DigiZoo oldu. Nisan ayında doğan ve lösemi tedavisi devam eden çocukların arkadaşlarıyla buluşarak moral bulduğu etkinlikte yaklaşık 30 çocuk birlikte pasta kesip oyunlar oynayarak neşe dolu bir gün geçirdiler.

Ocak ayında Akasya’da kapılarını açan Türkiye’nin ilk holografik eğlence parkı Katılım Emeklilik DigiZoo, sivil toplum örgütleri ile iş birliğinde düzenlediği ücretsiz etkinliklerle çocukları ağırlamaya devam ediyor. 25 yıldır binlerce lösemili ve kanserli çocuğun tedavisini üstlenen, maddi ve manevi yardım ulaştıran Lösemili Çocuklar Vakfı’na (LÖSEV) kayıtlı olan çocuklar DigiZoo’da düzenlenen doğum günü etkinliğinde bir araya geldi.

Tedavisi süren çocuklara moral oldu

Nisan ayında doğan ve hastanelerde lösemi tedavisi devam eden çocukların arkadaşlarıyla buluşarak moral bulduğu etkinlikte yaşanan mutluluk görülmeye değerdi. Etkinliğe katılan çocuklar 30’dan fazla canlı türünü 3 boyutlu hologramlarla deneyimleme fırsatı yakaladı, resimler yapıp atölyelere katıldı. Sonrasında pasta keserek doğum günü kutlaması yapan yaklaşık 30 çocuk, birlikte oyunlar oynayıp dans ederek neşe ve eğlence dolu bir gün geçirdiler.

Okumaya devam et

Asayiş

Türkiye’de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan Prof. Dr. Cevat Yakut hayatını kaybetti

Türkiye ve dünyanın önde gelen kalp doktorlarından Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kurucu Başhekimi Prof. Dr. Cevat Yakut, 82 yaşında hayatını kaybetti.

Gamze ŞİMŞEK
İSTANBULTürkiye‘de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan biri olan 82 yaşındaki Prof. Dr. Cevat Yakut, dün hayatını kaybetti. Kalp damar cerrahisinin duayenlerinden kabul edilen Yakut’un vefat haberini, kurucu başhekimi olduğu Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, yayımladığı mesajla duyurdu.

82 yaşındaki Prof. Dr. Cevat Yakut’un dün hayatını kaybetmesinin ardından Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesince yayımlanan baş sağlığı mesajında “Derin üzüntüyle bildiriyoruz ki, uzun yıllar boyunca sağlık sektöründe önemli hizmetler vermiş olan Hastanemiz kurucu Başhekimi Prof. Dr. Cevat Yakut hocamız, vefat etmiştir. Kendisi, meslek hayatı boyunca nitelikli sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve toplum sağlığının korunması adına önemli katkılarda bulunmuştur. Bu acı kaybı yaşayan sağlık camiasına, Koşuyolu ailesine ve sevdiklerine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Onun anısını daima yaşatacağız ve yaptığı değerli katkıları asla unutmayacağız.” ifadelerine yer verildi.

PROF. DR. CEVAT YAKUT KİMDİR?

Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hastanesi’nin kurucularından Prof. Dr. Cevat Yakut, Ankara’nın Beypazarı ilçesinde dünyaya geldi. Van Yüksek İhtisas Hastanesi’nde de kalp cerrahisini başlatmak üzere görevlendirilen Yakut, 10 yıl boyunca hafta sonlarını Van’da ameliyat yaparak geçirdi. Azerbaycan Bakü Merkezi Klinik Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Genel Koordinatörlüğü görevini üstlenen Yakut, iki dönem Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği başkanlığı yaptı. Başta Başbakanlık Onur Belgesi olmak üzere pek çok ödülü bulunan Yakut, 1990 yılında Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hastanesi’nin başhekimi oldu. Türkiye’de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan biri olan Cevat Yakut, 2009 yılında emekli oldu.(DHA)

Okumaya devam et

Sağlık

TRABZON Prof. Dr. Özlü: Astıma bağlı ölümler en çok genç yaşta

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Astım tedavi edilmediğinde yaşam kalitesini çok olumsuz olarak etkiler. Hatta bazen ölümlere yol açabilir. Maalesef astıma bağlı ölümler genç yaşta ölümlerdir. Astım aslında tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bugünkü elimizde mevcut tedavi imkanlarıyla astımı, astımı olmayan bir kişi gibi kontrol altına alabiliyor ve normal bir hayat yaşatabiliyoruz” dedi.

TRABZON-Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, ‘7 Mayıs Dünya Astım Günü’ nedeniyle astım hastalığı ve tedavisi sürecine ilişkin uyarılarda bulundu. Astımın tedavisinin mümkün olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özlü, “Astım, tüm dünyada en sık görülen hastalıklar arasında yer alır. Ülkemizde ortalama her 4-5 evden birisinde bir aslında hastanın yaşadığını biliyoruz. Hem çocukları hem erişkinleri tutabilir. Astım tedavi edilmediğinde yaşam kalitesini çok olumsuz olarak etkiler. Hatta bazen ölümlere yol açabilir. Maalesef astıma bağlı ölümler, genç yaşta ölümlerdir. Bu açıdan çok daha acı vericidir. Astım, aslında tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bugünkü elimizde mevcut tedavi imkanlarıyla astımı, astımı olmayan bir kişi gibi kontrol altına alabiliyor ve normal bir hayat yaşatabiliyoruz. Tabii öncelikle astımın tanısının konulması önemlidir. Nefes darlığı, hırıltılı solunum, öksürük, göğüste sıkışma hissi gibi yakınmalarınız varsa sizde de astım olabilir. Özellikle bunlar zaman zaman tekrarlıyorsa bilhassa sabaha karşı uykudan uyandıracak yakınmalarınız varsa bunun astıma bağlı olma ihtimali çok daha yüksektir” dedi.

HASTA-HEKİM İŞ BİRLİĞİ ÖNEMLİ

Astım tedavisinde başarılı olmada hasta ve hekimin iş birliğinin önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Özlü, “Aslında hastaların birçoğunda alerjik nezle belirtileri de vardır. Hapşırma, burun akıntısı, geniz akıntısı, burunda tıkama gibi belirtilerle kendisini gösterebilir. Astımın tanısı çok kolaydır. Tedavisi de mümkündür ve tedavinin başarısı da çok yüksektir. İyi tedavi edildiğinde hastalar diğer normal sağlıklı kişiler gibi rahat yaşayabilirler. Ancak astımda tedavinin başarılı olması için hastayla hekimin iş birliği yapması gerekir. Hekimin tanıyı koyması, astıma sebep olabilecek tetik faktörleri tespit etmesi, bunun için alerji testleri yapılabilir ve bunların sonucunda da hastanın tavsiyeleri uyması, ilaçlarını düzenli kullanması ve kontrollerini yaptırmasını bekliyoruz. Tedaviye uyum çok önemlidir. Astımlı hastalarda en çok rastladığımız sorun tedaviye başladıktan sonra biraz iyileşmeyi takiben, ‘Ben iyi oldum artık geçti’ diye düşünerek tedaviyi terk etmeleridir. Oysa astım çoğu zaman kronik bir hastalıktır ve bir hipertansiyon tedavisi gibi uzun süreli takip ve tedavi gerektirir. O açıdan rahat olmamız, astımınınız geçtiği, sizden hastalığın kaybolduğu anlamına gelmez” diye konuştu.

‘TEKRARLAMA OLASILIĞI VAR’

Her astımlı hastanın ömür boyu astım ilacı kullanmasının gerekmeyeceğini de söyleyen Prof. Dr. Özlü, “Hekimle iş birliğinizi sürdürünüz, tavsiyelerine uyunuz. Size zarar verecek tetikleyici faktörlerden uzak kalınız. Bazen iş yerinde maruz kalan faktörler, bazen kullanılan ilaçlar astımı tetikleyebilir. Astım hastalarının bir kısmında tedavi sonrası alınan cevaba göre tedavide azaltma ve daha sonra da tedaviyi tamamen kesmek mümkün olabilir. Ama bazı astımlı hastalarda tedaviyi kestikten sonra tekrar semptomlarda tekrarlama olasılığı vardır. Astımın hangi hastada nasıl seyredeceğini, önceden çok tahmin etmek mümkün değil ama takip içerisinde hekim tedaviye devam ya da tedaviyi sonlandırma konusunda, hastaya özel bir karar vermesi gerekir. Her astımlı hastanın ömür boyu devamlı astım ilacı kullanması gerekmez. Bazen tamamen tedaviyi sonlandırdığımız, bir daha hiç tedavi etmediğimiz hastalarımız da var. Bazen de arada kesip tekrar başladığımız hastalar var. Bazen de başlayıp dozunu azalttığımız, uzun süre devam ettiğimiz hastalar var. Bu hastaya özel bir durumdur” ifadelerini kullandı. (DHA)

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.