Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kurban Bayramı mesajında, “Siyasette oluşan yumuşama ikliminin milletimizin tekrar kucaklaşmasına katkı sağladığını memnuniyetle müşahede ediyoruz. İnşallah, hep birlikte gönül gönüle vererek bu bayramı tam anlamıyla bir kardeşlik şölenine dönüştüreceğimize inanıyorum” dedi.
Kaan ULU ANKARA-Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kurban Bayramı nedeniyle video mesaj paylaştı. Erdoğan, “Bu mübarek günlerin milletimize, İslam alemine ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini Rabbimden niyaz ediyorum. Cenab-ı Allah kestiğimiz kurbanları, yaptığımız ibadetleri katında kabul ve makbul eylesin. Tüm milletimizin, Ümmet-i Muhammed’in daha nice bayramlara sağlıkla, huzurla, mutlulukla erişmesini temenni ediyorum. Özellikle Gazze’de, soykırımcı İsrail’in mezalimi altında bayramı idrak eden kardeşlerimin Kurban Bayramı’nı yürekten tebrik ediyor; acı çeken, zulme ve her gün katliama uğrayan kardeşlerimizin de bir an önce huzura, güven ve istikrar ortamına kavuşmasını diliyorum” dedi.
‘DAYANIŞMAYA İHTİYACIMIZ OLAN GÜNLERDEN GEÇİYORUZ’
Erdoğan, bayramların, birlik, beraberlik, dayanışma ve kardeşlik duygularının en üst seviyede yaşandığı müstesna günler olduğuna işaret ederek, “Bayramlar, yetimlerin, öksüzlerin garip gurebanın hatırlandığı, akrabalık ve komşuluk münasebetlerinin sıklaştığı, millet olarak birbirimize daha sıkı kenetlendiğimiz özel günlerdir. Koronavirüs salgını sebebiyle maalesef komşuluk, akrabalık, dostluk ilişkilerimizde araya mesafeler girdi. Bayramlar vasıtasıyla bu mesafeleri kapatıyor, sıla-i rahimi daha çok hatırlıyoruz. Atalarımız ‘Gözden ırak olan gönülden de ırak olur’ demişlerdir. Millet olarak her zamankinden daha fazla gönül birliğine, kalp birliğine, dayanışmaya ihtiyacımız olan günlerden geçiyoruz. Siyasette oluşan yumuşama ikliminin milletimizin tekrar kucaklaşmasına katkı sağladığını memnuniyetle müşahede ediyoruz. İnşallah, hep birlikte gönül gönüle vererek bu bayramı tam anlamıyla bir kardeşlik şölenine dönüştüreceğimize inanıyorum” açıklamasında bulundu.
‘ENFLASYONU TEK HANELİ RAKAMLARA İNDİRECEĞİZ’
Erdoğan, 1 yıl içerisinde üst üste üç seçim yaşadıklarını hatırlatarak, “Bu seçimlerin hepsinden de demokrasimiz güçlenerek çıktı. Hükümet olarak önümüzde 4 yıllık icraat dönemi bulunuyor. Dünyada yüksek seyreden enflasyon halen endişe kaynağı olmaya devam ediyor. Aşımıza, işimize, ekmeğimize ortak olan enflasyon canavarından kurtulma sürecine girdik. Ekonomi programımız üretim, istihdam ve ihracat tarafında meyvelerini veriyor. Enflasyonda da yılın ikinci yarısından itibaren inşallah daha güzel neticeler alacağız. Çiftçisinden memuruna, beyaz yakalısından işçisine kadar bu milletin refahını yükselten, gelişmiş ülkeler seviyesine getiren bir iktidarız. Salgın, savaşlar, küresel krizler gibi sebeplerle tekrar nükseden enflasyon sorununu, geçmişte olduğu gibi, tek haneli rakamlara mutlaka indireceğiz. Terörle mücadele konusunda elde ettiğimiz tarihi kazanımlarımızdan taviz vermemiz asla söz konusu değildir. 40 yıldır milletimizin kanını ve kaynaklarını sülük gibi emen bölücü terör belasına son verinceye kadar operasyonlarımızı devam ettireceğiz” dedi.
‘ZAFER, FİLİSTİN HALKININ OLACAKTIR’
Erdoğan, İsrail’in, 7 Ekim’den beri Gazze’de ve işgal edilmiş Filistin topraklarında yürüttüğü soykırım politikası karşısında dik duruşu sürdürdüklerini kaydederek, “Gazze’ye gönderdiğimiz insani yardımların miktarı 55 bin tonu aştı. İsrail ile olan tüm ticari işlemleri durdurduk. Uluslararası Adalet Divanı’ndaki soykırım davasına müdahil olma kararı aldık. Filistin devletinin tanınması için en yoğun çaba harcayan ülkelerdeniz. Siyonist şebekenin tüm baskısına rağmen, her platformda hakkı, adaleti ve barışı savunuyor, doğruları cesaretle haykırmaktan çekinmiyoruz. Çocuk katili İsrail’in ve destekçilerinin tüm barbarlıklarına rağmen zafer inşallah, Filistin halkının olacaktır. Bu zorlu mücadelelerde en büyük kuvvet ve ilham kaynağımız milletimizin duası, desteği, birliği, beraberliği ve kendi arasındaki kardeşlik ruhudur. Millet olarak birbirimize ne kadar sıkı sarılırsak sorunların üstesinden o derece kolay gelir, mücadelemizi o derece başarılı veririz. Bayramlar vasıtasıyla yeniden tazelediğimiz kardeşliğimiz, yardımlaşma ve dayanışma şuurumuz bu bakımdan ayrıca önemlidir. Bu bayramda yine büyüklerimizin ellerinden, küçüklerimizin gözlerinden öpecek, eşimizin, dostumuzun, komşumuzun kapısını çalacak, dargınsak barışacak inşallah, ezeli ve ebedi kardeşliğimizi daha da perçinleyeceğiz” değerlendirmesinde bulundu. (DHA)
Yeniden Refah Partili Aydal, Blinken’ın Türkiye ziyaretini değerlendirdi
Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Doğan Aydal, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın, Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyareti değerlendirdi.
ANKARA-Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Vekili ve Ar-Ge’den Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Doğan Aydal, yaptığı yazılı açıklamada, “ABD-Biden yönetimi, Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in Türkiye ziyaretinin PKK ile bağlantılı olduğu kamuoyuna yansıyan bilgiler arasındadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu konuya çok dikkat edilmelidir. Özellikle son zamanlarda ‘Öcalan’a, PKK’ya af’ cümlelerinin tesadüf olmadığı, ABD arka odalarında pişirilen yemeğin kokuları olduğu bilinmektedir. PKK, 27 Kasım 1978’de Lice’nin Fis köyünde resmen kurulan ve Türkiye’ye karşı ilk önemli eylemini 1984 yılında Siirt Eruh’ta gerçekleştiren bir terör örgütüdür. İlk kurulduğu yıllarda kendini Marksist, Leninist olarak tanımlasa da daha sonra karakter ve hedef değiştirmiştir. PKK’yı terör örgütü olarak tanıyan ilk ülke 1984 yılında İsveç’tir ve bu kararları Olaf Palm cinayeti ile sonuçlanmış; PKK cani yüzünü göstermekte gecikmemiştir. ABD Dışişleri Bakanlığı, Ekim 1997’de PKK’yı yabancı terör örgütü ilan etmiş; ayrıca ABD, Dışişleri Bakanlığı 2003’te yaptığı açıklamada, PKK’nın her ne isim altında olursa olsun terör örgütü olarak kabul edildiğini açıklamıştır. AB ise PKK’ya 2002 yılından itibaren terör örgütleri listesinde yer vermiştir. Duran Kalkan ve Cemil Bayık, 2014 yılında PKK’nın terör listesinden çıkarılması için Avrupa Adalet Divanı’na başvurmuşsa da Adalet Divanı PKK’nın AB Konseyi’nin terör örgütü listesinde tutulması gerektiğine hükmetti ve başvuruyu reddetmiştir. Benzer şekilde İngiltere, Japonya, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve Kazakistan PKK’yı terör örgütü olarak ilan eden diğer önemli ülkelerdir. PKK’ın terör olarak ilan edilmiş olması, özellikle ABD’nin Orta Doğu’da ve özellikle Suriye’deki hareketlerini çok kısıtlamıştır. Bu sebeple yeni teknikler aranmış ve PYD, 17 Ekim 2003’te PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan verdiği talimatlar ve PKK 8’inci Kongresi’nde, ‘Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de de yeni isimlerle örgütlenmelere gidilmesi’ yönünde kararlar alınarak kurulmuştur” dedi.
Aydal, sözlerine şöyle devam etti;
“2011’de Suriye’de iç savaş başladığı zaman PYD’de de 2012’de Halk Savunma Birlikleri (YPG) adı altında silahlı örgütünü oluşturduğunu duyurmuştur. Planının ikinci safhasına geçen ABD ve Batı güçleri PYD-YPG’nin yıldızlarını parlatmaya başlatacak yeni bir yol bulmuşlardır. Nisan 2013 yılında nereden geldiği olmayan birçok terörist DEAŞ adı altında bir araya gelip kafa kesmeye başlamış, ABD ve Batı ülkelerinin nefretini uyandıracak birçok faaliyette bulunmuşlardır. Hiçbir temel örgüt bağlantısı bulunmayan bu grup çok kısa sürede Suriye ve Irak içinde önemli büyüklükteki toprakları işgal etmiştir. Bu karışıklıktan istifade eden PYD, Ocak 2014’te de Ayn El Arap (Kobani), Kamışlı ve Afrin’de özerklik ilan etmiştir. DEAŞ, her nasılsa Ayn El Arap-Kobani’ye saldırısına kadar PYD, YPG’nin bulunduğu bölgeler dışında, her yere ve her örgüte saldırmıştır. Kobani olayının da bir kurgu olduğu çok net görülmektedir. DEAŞ’ın Kobani bölgesine saldırmasını bahane eden ABD Barack Obama yönetimi, YPG-PYD’ye havadan tonlarca ve karadan, binlerce kamyon silah göndermenin; ABD, AB, NATO nezdinde kabul edilebilir yolunu bulmuştur. Hatta, her türlü itiraza rağmen, Türkiye’de ikna edilerek Iraklı peşmergelerin lahmacun, kebap ziyafetiyle Türkiye üzerinden Kobani’ye, YPG’ye yardım için getirilmesi sağlanmıştır. Bütün bu olaylar sonunda, YPG-PYD, cihatçı, kafa kesen olarak kendi seçmenlerine tanıttıkları DEAŞ’ı yok eden, özgürlük isteyen Kürtler olarak takdim edilmiştir.”
Prof. Dr. Aydal, “ABD Dışişleri Bakanlığı’nın o dönemki sözcüsü Marie Harf, PYD’yi ‘terör örgütü olarak görmediklerini’ açıkladı. Planlarına devam eden ABD, Temmuz 2017’de Özel Kuvvetler Komutanı Orgeneral Raymond Thomas, ABD’nin önemli düşünce kuruluşlarından Aspen Enstitüsünün yıllık güvenlik toplantısında; Türkiye’nin, terör örgütü PKK ile ilişkili görmesi sebebiyle YPG’ye isim değiştirme tavsiyesinde bulunduklarını açıkladı. Bunun üzerine örgüt, bünyesine sınırlı sayıda Arap, Süryani, Türkmen alarak adını Suriye Demokratik Güçleri (SDG) olarak değiştirdiğini belirtmiştir. Aklanan paklanan SDG, YPG batı gözünde artık demokratik bir güç olmuş ve kabullenilmiştir. Suriye’nin parçalanmasından sonra bu bölge ayrı bir devlet olarak ilan edilebilir duruma da gelmiştir. Ancak bu karar, ABD, AB ve İsrail için kısa dönemli bir çözüm olur. ABD, AB ve NATO başta olmak üzere birçok ülke tarafından terör örgütü olarak adlandırdıkları PKK’nın zaferi gibi de gözükeceğinden bu durum Batılı güçlerin uzun vadeli hesaplarına uygun düşmemektedir. Sıra, terör örgütü olarak ilan ettikleri PKK’nın geçici olarak bir şekilde pasivize edilmesine zahiri olarak eritilmesine gelmiştir” diye konuştu. (DHA)
Bakan Bayraktar: 2024’te doğal gaz ve elektrik faturalarının 314 milyar liralık tutarını devlet karşıladı
TBMM Genel Kurulu’nda Bakanlığının bütçe sunumunu gerçekleştiren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, “Tüm vatandaşlarımızın elektrik ve doğal gaz faturalarında; 2023 yılında 328 milyar liralık, 2024 yılının 11 aylık döneminde ise 314 milyar liralık tutar devletimiz tarafından karşılanmıştır” dedi.
Ayça YASLI ANKARA-TBMM Genel Kurulu, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ile bağlı kurum ve kuruluşların 2025 yılı bütçe tekliflerini görüşmek üzere Meclis Başkan Vekili Bekir Bozdağ başkanlığında toplandı. Genel Kurul’da sunum yapan Bakan Bayraktar, Türkiye’nin yer altı kaynakları açısından çok zengin bir ülke olduğunu ve üretilen maden çeşitliliğinde dünyada yedinci sırada yer aldığını belirterek, “Sahip olduğumuz bu potansiyeli ekonomiye kazandırmak adına çalışmalarımızı, ‘önce insan, sonra çevre ve sonra katma değerli madencilik’ vizyonuyla sürdürüyoruz. Malumunuz, ülkelerin gelişmişlik düzeylerini belirleyen en önemli unsurlardan biri sahip oldukları yer altı kaynaklarını kullanma kabiliyetleridir. Zira madencilik yatırımları özellikle ilgili yerel ekonomiye önemli bir katkı sağlar, istihdam oluşturur ve sosyal refahı artırır. Bugün madencilik sektörü olarak 155 bin emekçimizle biz büyük bir aileyiz. Madenlerimizin güvenilir ve sürdürülebilir bir şekilde işletilmesini temin edebilmek için arama faaliyetlerinden üretim süreçlerine kadar her aşamada radar, sonar, drone, elektronik takip ve dijital uyarı sistemleri gibi teknolojileri kullanarak, kapsamlı denetimler yapıyoruz. Bu çerçevede, 2024 Kasım sonu itibarıyla yaptığımız denetim sayısı 8 bin 546’ya ulaştı. Yıl sonuna kadar yaklaşık 9 bin saha denetimi gerçekleştirmiş olacağız” ifadelerini kullandı.
‘9 BİN HEKTAR REHABİLİTASYON ALANINA 21 MİLYON AĞAÇ DİKİLDİ’
Faaliyeti tamamlanan maden sahalarının rehabilite edilmesinin temel önceliklerden biri olduğunu söyleyen Bakan Bayraktar, “Madenciliğin çevreyle, doğayla ilgili boyutunu asla göz ardı etmiyoruz. Aslında bunu, sadece bugünün sorumluluğu değil, aynı zamanda gelecek nesillere olan bir borç olarak görüyoruz. Onun için çevreyle uyumlu, çevreye rağmen değil ‘çevreyle birlikte’ madencilik anlayışını benimsiyoruz. Madencilik faaliyetlerinin sonlandırıldığı alanları yeniden doğaya kazandırıyoruz. Bu kapsamda, bugüne kadar 45 ilde 9 bin hektar rehabilitasyon alanına 21 milyon ağaç dikildi. Madencilik sektörümüzün Gayrisafi Yurt içi Hasıla içindeki payını, 20 yıl içinde bugünkü fiyatlarla 65 milyar TL’den 270 milyar TL’ye; yıllık maden ihracatımızı ise aynı sürede 7 kat artışla 5,7 milyar dolara yükselttik. Sahip olduğumuz bor rezervlerinin katma değerli üretimini sağlayarak Türkiye’yi, yüzde 60’lık payla, küresel bor pazarının lideri konumuna getirdik. 2024 yılında, yüzde 97’si ihracat olmak üzere 2,5 milyon ton bor ürünü satışından toplam, 1,3 milyar dolarlık satış geliri ile yeni bir rekora daha imza atacağız” dedi.
‘NİJER’DE RUHSAT SAHİBİ OLDUĞUMUZ ALTIN SAHASINDA 2025 YILINDA İLK ÜRETİME BAŞLAMAYI HEDEFLİYORUZ’
Son dönemde dünyada yaşanan tedarik zinciri sorunları ve madencilik ürünlerinin ticari yaptırım aracı olarak kullanılmasına da dikkat çeken Bakan Bayraktar, “Ülkemizin ihtiyaç duyduğu madenlerin kendi kaynaklarımızdan sağlanması hayati bir öneme sahiptir. Bunun için, madencilikte yurt içi üretimin yanında yurt dışındaki sahalarımızdan da üretime odaklandık. Asya’dan Afrika’ya farklı coğrafyalarda yürüttüğümüz madencilik çalışmaları kapsamında, Nijer’de ruhsat sahibi olduğumuz altın sahalarından birinde 2025 yılında ilk üretime başlamayı hedefliyoruz. Stratejik ve kritik madenlere, savunma sanayi ve ileri teknoloji gerektiren alanlarda, özellikle enerji dönüşümün temel unsurları olan yenilenebilir enerji, depolama ve elektrikli araçlarda yoğun olarak ihtiyaç duyulmaktadır. Nadir toprak elementleri alanında Eskişehir Beylikova’da keşfettiğimiz rezervleri işleyerek ülkemizi önemli bir tedarikçi yapacağız” diye konuştu.
‘SAKARYA GAZ SAHASINDA TARİHİN EN BÜYÜK DOĞAL GAZ KEŞFİNİ GERÇEKLEŞTİRDİK’
‘Türkiye’de her eve, her haneye doğal gaz hizmeti götüreceğiz’ hedefi kapsamında 5 ilde olan doğal gazı 81 il, 893 yerleşim yeri ve 222 organize sanayi bölgesine götürdüklerini kaydeden Bakan Bayraktar, böylelikle Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 85’ine doğal gaz kullanım imkanı sunulduğunu söyledi. Bayraktar, Türkiye’nin doğal gazda Avrupa’nın 4’üncü büyük tüketimine sahip olduğunu da vurguladı. Ayrıca, doğalgaz alt yapısını ve giriş kapasitesinin artırıldığını da belirten Bakan Bayraktar, şunları söyledi:
“Bu gelişmiş alt yapının yanında, Milli Enerji ve Maden Politikamız kapsamında, yeni bir vizyon ve anlayışla kendi sondaj ve sismik araştırma gemilerimiz, kulelerimiz ve insan kaynağımızla petrol ve doğal gaz arama ve üretim stratejisini de hayata geçirdik. Kara alanlarımızın yanında Mavi Vatanımızda ve farklı coğrafyalarda yoğun arama çalışmaları yapıyoruz. 2020 yılı Ağustos ayında Sakarya Gaz Sahasında tarihimizin en büyük doğal gaz keşfini gerçekleştirdik. Karadan 170 km mesafede ve deniz yüzeyinin 4 bin metre altında bulduğumuz gazı rekor bir sürede vatandaşlarımızın kullanımına sunduk. Sakarya Gaz Sahamızda günlük doğal gaz üretimimiz yaklaşık 7 milyon metreküpe, yurt içi ve yurt dışı toplam üretimimiz ise 20 milyon metreküpe ulaştı. Bu üretim ile 8,6 milyon hanenin ihtiyacını kendi doğalgazımızla karşılıyoruz. Sakarya Gaz Sahasındaki üretimi 2025 yılının ilk çeyreğinde günlük 10 milyon metreküpe, sonraki süreçte günlük 40 milyon metreküpe çıkarmayı hedefliyoruz. Böylece yaklaşık 17 milyon konut abonesinin gaz ihtiyacını Sakarya sahasından karşılayacağız.”
‘ŞIRNAK’IN ADI TERÖRLE DEĞİL ÜRETİMLE ANILACAK’
Sunumunun devamında ithalatın en önemli kalemlerinden birinin petrol olduğunu vurgulayan Bakan Bayraktar, “Zorlu bir coğrafyada, bir zamanlar adı terörle anılan, Şırnak Gabar’da Cumhuriyet tarihimizin en büyük petrol rezervini keşfettik. Bu keşifle birlikte, Şırnak’ın adı artık terörle değil, üretimle, istihdamla ve kalkınmayla anılmaktadır. Gabar’da üretimin artırılması ve yeni sahalarda arama çalışmaları için Ankara–İzmir arası bir mesafeye denk gelen toplam 540 kilometre yol yaptık ve buradaki üretimimizi son bir yıl içinde 2,5 kat artırarak bugün itibariyle günlük 61 bin varilin üstüne çıkardık. Bölgenin tamamında sondaj faaliyetlerimizi devam ettirerek 2025 yılında 143 yeni sondaj yapmayı hedefliyoruz. Gabar sahasıyla birlikte yurt içi ve yurt dışında ulaştığımız 160 bin varilin üzerindeki günlük üretimimizle yaklaşık 6,4 milyon aracın yakıt ihtiyacını karşılayabiliyoruz” ifadelerini kullandı. (DHA)
Mansur Yavaş: Suriye’ye gitmek isteyenlere destek olmaya hazırız
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Suriye‘de Esad rejiminin sona ermesine ilişkin, “Şimdiye kadar şöyle bir bahane vardı; Esad’ın zulmü var. Esad falan kalmadığına göre gitmelerinin önünde hiçbir engel kalmadı. Biz gitmeleri yönünde destek olmaya hazırız” dedi.
Gizem ÇORLU-Samet ÖKSÜZ ANKARA- Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Tarihi Kentler Birliği tarafından Ankara Ticaret Odası Meclis Salonu’nda düzenlenen ‘UNESCO Buluşması’na katıldı. Burada konuşan Yavaş, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin tarihi korumak için başkentte yaptığı hizmetleri anlattı.
‘BİZ BORÇLARIMIZI ÖDEMEYE HAZIRIZ’
Programın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Yavaş, bir gazetecinin, ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakan Işıkhan’a ‘Belediyeleri daha kararlı bir şekilde silkelemende fayda var’ ifadelerini kullandı. Neler söyleyeceksiniz?’ sorusuna, şöyle yanıt verdi:
“Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) alacağının yüzde 9’u belediyelere ait. Bunun da yarısı AK Parti’li belediyelere, yarısı CHP’li belediyelere ait. Örneğin Ankara’da AK Parti ve MHP’den Cumhuriyet Halk Partisi’ne geçen belediyelerin borcu toplam 2 milyar TL. Daha önce kimseyi silkelememişler, onların bu şekilde borç yapmalarına izin vermişler ancak milli irade bu şekilde tecelli edince görüyoruz ki hala hazmedilememiş. Biz borçlarımızı ödemeye hazırız. Bir önceki durumu da biliyoruz. Ben bunu Sayın Cumhurbaşkanına da arz etmiştim. Bütün mevduatımız kamu bankalarında olmasına rağmen 5 milyonluk teminat mektubunu dahi vermiyorlar. İller Bankası’ndan bir kuruş alamadık. Dolayısıyla bizler de önceki dönemden gelen faizli borçları ödemek için SGK borçlarını ertelemek zorunda kaldık. Ayrıca belediyenin gayrimenkullerini kullanan kamu kurumları var. Bunların mahsubu için vergi dairesi ve SGK ile de zaten görüşüyoruz. Ancak belediyemizin de alacakları var. Belediyemizin alacaklarına gelince hiç ses çıkmıyor. Belediyemizin de alacaklarını ödesinler, mahsuplaşalım. Bunlar çözülmeyecek şeyler değil. Hangi patronlardan alacaklarını almadılar, hangi patronların alacaklarını erteliyorlar. Neden onları silkelemiyorlar. İstiyorlar ki belediyeler direkt halka temas eden kuruluşlar olduğu için aslında halkı silkelemek istiyorlar. Bize hiçbir şey olmaz, borcumuzu öderiz ama adil olmak lazım. Takdiri ben artık Ankara halkına bırakıyorum.”
‘GİTMEK İSTEYENLERE DESTEK OLURUZ’
Yavaş, bir gazetecinin, ‘Suriyelilerin geri dönüşüyle ilgili bazı belediyelerin yardım edeceği açıklamaları var. Siz konuya ilişkin ne söylemek istersiniz?’ sorusuna da “Gördüğümüz kadarıyla öyle yoğun bir gidiş henüz yok. Ama gitmek isteyenlere tabii ki hepimiz destek oluruz, yardımcı oluruz. Çünkü ülkemizin demokrasisi tehlike altında. Şimdiye kadar şöyle bir bahane vardı; Esad’ın zulmü var. Esad falan kalmadığına göre gitmelerinin önünde hiçbir engel kalmadı. Biz gitmeleri yönünde destek olmaya hazırız” diye yanıt verdi.
‘ANKAPARK’I REKREASYON ALANI YAPACAĞIZ’
Mansur Yavaş, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Ankapark’ı işleten şirketle sözleşmesini iptal etmesine ilişkin davaya ilişkin de “Zaten firma iflas ettiği için geri dönüşü olmayan bir yolda, firmanın hiçbir yetkisi orada kalmadı. Ankara halkı ile yaptığımız anketler doğrultusunda tamamen ücretsiz ve rekreasyon alanı olarak bahar aylarında Ankaralı ailelerin, gençlerin hizmetini açıyoruz. O da benim müjdem olsun” dedi. (DHA)