Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Reyhanlı‘da 2013 yılında 53 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısının faillerinden Temir Dükancı’yı Suriye’den Lübnan’a kaçmak üzereyken yakaladı.
ANKARA-Güvenlik kaynaklarından alınan bilgiye göre; MİT, Reyhanlı saldırısının faili olan ve aynı zamanda Suriye istihbaratına angaje Temir Dükancı’nın Reyhanlı patlamalarında kullanılan patlayıcıların deniz yoluyla Türkiye’ye geçirilmesine yardım ettiğini ve patlayıcıları taşıyacak araçları temin ettiğini belirledi. Faaliyetleri MİT tarafından adım adım takip edilen Dükancı’nın, Suriye’de son dönemde yaşanan gelişmeler sonucunda Lübnan’a kaçmayı planladığını öğrenildi.
PASAPORT ARAYIŞINDA OLDUĞU TESPİT EDİLDİ
Dükancı’nın burada toplayacağı örgüt mensuplarıyla Türkiye’nin yurt dışındaki temsilciliklerine yönelik eylem yapmayı planladığı, bu nedenle sahte pasaport arayışında olduğu tespit edildi. Terörden arananlar listesinde turuncu kategoride yer alan Dükancı’nın tam yerinin belirlenmesi üzerine harekete geçildi. Reyhanlı saldırısının faillerinden Dükancı, MİT’in Suriye-Lübnan sınırında düzenlediği sınır ötesi operasyon ile yakalanarak Türkiye’ye getirildi. Suriye’den Lübnan’a kaçmak üzereyken yakalanan Dükancı, Hatay İl Emniyet Müdürlüğü’ne teslim edildi. MİT, saldırının faillerinden Yusuf Nazik’i 2018’de, Muhammed Dib Koralı’yı da Ocak 2025’te Suriye’de yakalayarak Türkiye’ye getirmişti. (DHA)
Esnaf KDV muafiyeti ve 7200 günle emeklilik istiyor
ABDULLAH GONCA HABER MERKEZİ– Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) tarafından esnaf ve sanatkârların sorunlarını yerinde tespit etmek ve çözüm önerilerini birlikte istişare etmek amacıyla düzenlenen Bölge Toplantılarının üçüncüsü, Adana’da gerçekleştirildi. Toplantıya Antalya, Hatay, Kahramanmaraş, Mersin, Osmaniye, Konya, Karaman, Gaziantep ve Kilis illerinden gelen Birlik ve Federasyonların Yönetim Kurulu Üyeleri ile Birlik Genel Sekreterleri katılım sağladı. Adana Valisi Yavuz Selim Köşger, Ticaret Bakan Yardımcısı Mahmut Gürcan, Esnaf, Sanatkârlar ve Kooperatifçilik Genel Müdürü Taha Enes Şener, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Adana Ticaret Odası Başkanı Yücel Bayram ve Ticaret Borsası Başkanı Şahin Bilgiç ile Ticaret İl Müdürü Hüseyin Gödelek de toplantıda hazır bulundu.
-“ESNAF VE SANATKARLAR ŞURASI DÜZENLENECEK”
Toplantıda konuşan TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken şu ifadelere yer verdi: “5262 sayılı yasa deyince akla ne gelir? Esnaf ve sanatkârın yasası. Bu yasanın belirttiği gibi, NACE kodlarının etkin şekilde uygulanması ve bu kodlara göre düzenlemelerin yapılması şart. Esnaf ve sanatkâr odalarının tabanındaki sıkıntılarla ilgili olarak Bakanlık bazı çalışmalar yürütüyor. Bu toplantılar da bu çalışmaların bir parçası. Bu çalışmalar sonrasında Sayın Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımı ile de bu yıl bir esnaf şurası düzenlenecek” dedi.
Esnaf ve sanatkarlar için düzenlenecek esnaf şurasının yanı sıra sahada yaşanan birçok sorunun da zaman kaybedilmeden giderilmesi gerektiğini belirten Palandöken, “Sadece iş yeri kiralarındaki artış bile ciddi bir sorun. Bugün 10 bin TL’ye tuttuğunuz bir dükkân, önümüzdeki yıl 16 bin TL’ye çıkacak. Üstelik bu 16 bin TL’nin yüzde 20’si kira stopajı olarak Maliye’ye yatırılacak. Bu kirayı alan mülk sahibi de ayrıca kendi vergisini verecek. Bu durumda çifte vergilendirme söz konusu oluyor. Oysa bunun çözümü son derece basit. Maliye Bakanı diyecek ki: ‘Kardeşim, bu yüzde 20’lik tutarı zaten biz tahsil ediyoruz. Esnaf bu dükkânın kirasını niye artırıyor?’ ve bu uygulamayı kaldıracak. Bu kaldırıldığında kira fiyatlarında doğrudan yüzde 20 oranında bir düşüş sağlanacak. Yine aynı şekilde ulaştırma ve nakliye sektöründe çalışan esnafımıza ticari akaryakıt verilmesi halinde fiyatlar aşağı gelecektir. Bugün köylü tarlasında işçi, esnaf ise zincir markette ya da AVM’de tezgahtar oldu. Kendi iş yerlerine sahip olamıyorlar, ayakta duramıyorlar. Çünkü karşılarında bankası, sanayisi, fabrikası olan devlerle rekabet etmek zorundalar. Sonra da küçük esnaf denilerek, yüreği büyük ama ismi küçük bu insanlar yalnız bırakılıyor. Oysa esnafın olmadığı bir toplumda düzen olmaz. Komşuluk ilişkisi kalmaz, rol model insanlar yetişmez. Dara düşenin başını okşayacak kimse bulunmaz. Milli Eğitim’de yaşanan sıkıntıları da hepimiz biliyoruz. Çocukların sanayiye yönelmesi için mesleki eğitimde ciddi bir düzenleme gerekiyor. Çıraklık okullarında staj dönemlerinde sağlık sigortası nasıl yapılıyorsa, aynı şekilde emeklilik hakkı da tanınmalı ki aileler çocuklarını bu okullara gönül rahatlığıyla gönderebilsin” diye konuştu.
-“ FATURALARI DÜŞÜRÜN ÖTV VE KDV MUAFİYETİ GETİRİN”
Küçük sanayiye sahip çıkılmanın esnaf ve sanatkâr geleneğini yaşatacağına değinen Palandöken, “Elektrik ve su faturalarını düşürün. Çiftçiye verdiğiniz desteği bireysel çiftçiye doğrudan verin. Piyasayı canlandırın, araçları yenileyin. Beş yıl önce ticari araç alanlara sağlanan ÖTV ve KDV muafiyetini yeniden devreye sokun. O dönemde devlet zarar etmedi, aksine bugün altı firma Türkiye’de fabrika kuruyor veya kurma aşamasında. Ayrıca, esnafın yanında çalışan kişi 7 bin 200 günde emekli olurken, dükkan sahibi neden 9 bin günde emekli oluyor? Bu çözülemeyecek bir sorun değil. Biz maaş da istemiyoruz. 7 bin 200 günde emekli statüsüne alının, sağlık hizmetimiz devam etsin, ödediğimiz 8 bin lira primi de bari ödemeyelim. Pazarlarda tezgâh açan esnaf sayısı 200’den 100’e düştü. Yük artıyor ama iş yerinde süreklilik sağlanamıyor. Çoğu esnaf iki-üç yılda faaliyetini sonlandırıyor. Bu durumun düzelmesi için yapılacak işler belli. Enflasyonun neden yükseldiği ortada: Dolmuş, taksi ve otobüs fiyatları. Bu taşıma araçlarının kullandığı mazottaki ÖTV ve KDV’yi kaldırın ki vatandaş uygun fiyata binebilsin” ifadelerini kullandı.
Ticaret Bakan Yardımcısı Sayın Mahmut Gürcan ise yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi, “ Bilindiği üzere devletimizce ve sayın Cumhurbaşkanımızca esnaf ve sanatkarımızın korunması ve güçlendirilmesi hususuna her zaman ayrı bir ehemmiyet göstermiş olup bu doğrultuda pek çok tedbir ve destekler hayata geçirilmiştir.”
Adana Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Niyazi Göger ise toplantıda yaptığı konuşmada şunları söyledi, “Adana, tarımın, sanayinin ve ticaretin kalbinde yer alır; tarihi boyunca emeğiyle büyümüş bir şehirdir. Bu topraklarda sadece üretim yapılmaz; dayanışma, komşuluk ve birlikte ayakta durma kültürü de yaşatılır.”
Samsun’da, neredeyse tüm sahillerde denize girmek yasaklandı. Samsun Valiliği, ilde denize girilmesi yasak bölgelerle yüzme alanı olarak belirlenen bölgeleri açıkladı
RÜMEYSA BULUT SAMSUN – 204 kilometrelik Samsun kıyı şeridinde 2025 yılında toplamda 20 kilometre uzunluğunda 10 adet yüzme alanı belirlendi. Diğer bölgelerde ise denize girmek son derece tehlikeli. Zeminde kum kayması denize girenlerin hayatını tehlikeye atıyor. Samsun’da denize girilmesi yasak olan ve yüzme alanı olarak belirlenen bölgeler şöyle:
YÜZME ALANLARI:
Atakum •Kurupelit Deresi ile Polis Koleji arası (5 km) •Golf Sahası ile Kurupelit Liman Girişi arası (7 km)
İlkadım •Fener Plajı
Canik •Mavi Işıklar Engelliler Eğitim, Dinlenme ve Rehabilitasyon Merkezi Kampı önü (80 m)
Tekkeköy •Tekkeköy Limanı ile Yunus Emre Caddesi arası (2,8 km)
19 Mayıs •Yörükler Sahilindeki Aquapark’tan itibaren Bafra istikametine doğru olan bölüm (1,7 km)
Alaçam
Uluçay Deresi ile Alaçam Kamp Alanı arası (0,4 km)
Terme
Miliç Köprüsünden Ünye istikametine doğru olan bölüm (2 km)
Yakakent
Merkez Cami ile 3. dalgakıran arası (0,5 km)
Yakakent Limanının doğusu (0,2 km
DENİZE GİRMENİN YASAKLANDIĞI YERLER:
Atakum
Peçko Fırın ile Kurupelit Deresi arası (1,4 km)
Kürtün Irmağı ile Golf Sahasının bitimine kadar olan kıyı bölgesi (840 m)
İlkadım
Mert Irmağı ile Kürtün Deresi arasında kalan bölgede Fener Plajı haricinde kalan yerler
Canik
Yüzme alanı ve önerilmeyen alan dışında kalan tüm kıyı şeridi,
Tekkeköy
Tekkeköy Limanı ile Canik ilçe sınırı arası (9 km)
19 Mayıs
Dereköy Balıkçı Barınağı ile Aquapark arası (1,22 km)
Kelin Deresi’nin 250 m doğusu ve batısı (0,5 km)
Alaçam
Etyemez Mahallesi Kışla Mevkii (2,5 km)
Göçkün ve Toplu Mahalleleri sahil şeridi (5,75 km)
Çarşamba
Tekkeköy (Costal Sahili) ile Hürriyet Mahallesi arası (2,9 km)
Terme
Çobanyatağı Sahili hattı (3,78 km)
Balıkçı Barınağı ile Miliç Irmağı arası (1 km)
Miliç Plajı bitiminden Ünye istikametine doğru olan bölüm (6 km)
Yakakent
Çayağzı ile Zilfansuyu arası (6,31 km)
Zilfansuyu son dalgakırandan Yakakent Limanı doğu sınırı arası (3 km)
Merkez Cami ile Belediye Otoparkı arası (0,24 km)
Yakakent Çayı’nın denize döküldüğü bölge (0,16 km)
Bahçelievler son dalgakıran ile Alaçam ilçe sınırı arası (1,55 km)
BAFRA’DA TÜM SAHİL ŞERİDİ TEHLİKELİ
Ayrıca, Atakum, 19 Mayıs, Alaçam, Çarşamba, Terme ve Yakakent ilçelerinde yüzme alanları ve denize girmenin yasaklandığı alanlar ile mevzuatla yasaklanmış alanlar dışında kalan, cankurtaran hizmeti ile herhangi bir altyapı bulunmayan diğer tüm alanlar, Canik ilçesinde Bandırma Vapuru’nun bulunduğu kıyı şeridi, Bafra ilçesinde tüm sahil şeridi denize girilmesi önerilmeyen alan olarak ilan edildi.
Ekrem İmamoğlu soruşturması derinleştikçe akılalmaz bilgilere ulaşılıyor. İBB’de akla gelmeyecek hayali icraatlar yapılmış. Gazeteci Mahmut Övür, “İBB’de ‘hayali işin büyüğü’ yeraltında” diyerek İBB’deki hayali icraatları kaleme aldı. İşte Mahmut Övür’ün Sabah Gazetesi’nde yayınlanan o yazısı…
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde “İmamoğlu suç örgütü” iddiasıyla başlatılan soruşturmada ortaya çıkan belgeler, bilgiler, itiraflar buzdağının sadece görünen yüzü. Soruşturma derinleştikçe çok daha büyük skandalların patlayacağı, itirafların geleceği sürpriz olmayacak. Bir süre önce “hayali asfalt” işine dikkat çekmiştim. Meğer İBB’de hayali olan sadece asfalt değil, “hayaletin büyüğü” yeraltında.
Metrodan söz ediyorum. Tabii konumuz İmamoğlu ve CHP’nin söz verip de yapmadığı yeni metro hatları değil, projesi AK Parti döneminde yapılan, temeli atılan ama kiminde az kiminde çok yol alınan ve tamamlanmayan hatlar.
Oysa çok değil üç yıl önce İstanbul’un billboardlarını, “Dünyada aynı anda 10 metro yapan tek şehir” afişleri süslemişti. Sonra o afişler görünmez oldu.
YAPILAN TEK METRO YOK
Bildiğim kadarıyla Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’in de açılışına katıldığı, hatta biraz da komik sahnelerin yaşandığı Bostancı Metrosu dışında -ki o da AK Parti projesiydi- 6 yıldır İBB’nin açılışını yaptığı tek metro yok.
Aynı anda devam eden metroların yapılıp yapılmadığı da belli değil. Daha vahimi İBB’nin CHP yönetimi, göreve gelir gelmez 4 metro hattını durdurmuş, hatta birini de toprak dökerek kapatmıştı.
Ulaştırma Bakanlığı ise bunun tam tersini yapmış ve Gayrettepe-İstanbul Havalimanı ve Kirazlı metrosunu bitirerek hizmete açmıştı.
Yapılanları, üstü kapatılanları, düşük hızda devam edenleri bir yana bırakıyorum, ortada çok temel bir soru var; peki o metrolar için alınan dış kredilere ne oldu?
Hayali asfalt gibi burada da hayali metrolar mı söz konusu? Göreve geldikten sonra İmamoğlu’nun sık sık “engelleniyoruz” dediği ve “dış kredi bulduk” diye övündüğü biliniyor.
İlkinin algı olduğu çok açık, ikincisi ise gerçek. İmamoğlu küresel finans kuruluşlarının da katkısıyla ilk 5 yıl içinde ciddi bir dış kredi buldu. Bunu da kamuoyuna “İstanbul’un ulaşım sorununu çözecek yatırımlar” olarak lanse etti.
3 MİLYAR DOLAR NEREDE?
İstanbul’a sadece metro için milyarlarca liralık kredi veren dünyanın önde gelen banka ve finans kuruluşlarının birkaçını sayalım:
EBRD’den 175 milyon Euro, Deutsche Bank’tan 110 milyon Euro, AFDE’den 86 milyon Euro, Societe Generale’den 100 milyon Euro, BNP Paribas’tan 198 milyon Euro, AIIB’den 100 milyon Euro, Emirates NBD, ING, JP Morgan, HSBC gibi kuruluşlardan toplamda 715 milyon dolar kredi.
Ciddi bir rakam… Toplam kredi miktarı, 1 milyar 445 milyon Euro ve 1 milyar 600 milyon dolar. TL karşılığı ise 120 milyar civarında.
Şimdi soralım, sadece metro için verilen bu paralar metro için harcandı mı?
Bu sorunun cevabını kimse bilmiyor; çünkü metro inşaatlarının sürüp sürmediği bilinmiyor ve daha ilginci Sayıştay dahil metro işini denetleyen hiçbir kurum yok.
Bu paraların metrolara harcanmadığının bir işareti de müteahhitlerin, “Tek kuruş ödeme alamadık” diyerek isyan etmeleri…
Bu tablo, İstanbul’un yeraltında da “hayali ve organize işler” çevrildiği şüphesini artırıyor. Özellikle iş çevrelerinde, alınan dış kredilerin, İBB iştiraklerinde sahte hakediş belgeleriyle buharlaştırıldığı iddia ediliyor.
Onlara göre, gizlice oluşturulan İBB ekosisteminde krediler ortak TL hesabına alınıyor, sonra da iştiraklere aktarılıyor. Ama nedense metro inşaatını yapan müteahhitlere tek kuruş verilmiyor.
Peki ne yapılıyor?
İşte cevabı aranan soru bu… O cevabı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu “hayalet” sistemi “zimmet ve nitelikli dolandırıcılık” suçu kapsamında yürüttüğü soruşturmadan öğreneceğiz.