Yükseköğretim Kurumu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, “Hayvancılık sektöründe karşılaştığımız bu sorunların çözümünde üniversitelerimize büyük sorumluluklar düştüğüne inanıyorum. Bulundukları bölgelerin bilgi ve teknoloji merkezleri olan üniversiteler, aynı zamanda bölgesel kalkınmanın lokomotifi olma görevini üstlenmelidir. Üniversitelerimizin bilimsel araştırma yoluyla ürettikleri bilgiler, teknikler ve yenilikler sahadaki problemlerin giderilmesine hizmet etmelidir” dedi.
Bedir ALTUNOK
KARS-Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi tarafından ‘İneklerde döl verimi problemleri ve buzağı ölümlerinin engellenmesi’ çalıştayı düzenlendi. Prof. Dr. Necdet Leloğlu Konferans Salonu’ndaki çalıştaya katılan YÖK Başkanı Erol Özvar, tarım ve hayvancılık sektörünün ekonomik ve stratejik açıdan Türkiye’nin en kritik alanlarından biri olduğunu söyledi. Türkiye’de istihdamın yüzde 13,9’unun tarım, hayvancılık ve ormancılık sektörlerinde olmasına rağmen, bu sektörlerin milli gelirdeki payının yüzde 6,2 düzeyinde olduğunu belirten Özvar, “Bu oran, sektörde verimliliğin ve karlılığın istenen seviyede olmadığını göstermesi bakımından son derece anlamlıdır. Bu durum doğal olarak kırsal kesimde yaşayan vatandaşlarımızın refah düzeyini de olumsuz etkilemektedir. Buna rağmen tarım ve hayvancılık gıda güvenliğimizin teminatı, istihdamın kaynağı ve sürdürülebilir büyümenin vazgeçilmez bir unsurudur. Özellikle küresel ölçekte yaşanan iklim değişikliği, artan nüfus, su kaynaklarının azalması ve benzeri sınamalar tarım ve hayvancılığın stratejik önemini daha da artırmıştır. Ülkemizin stratejik tarım-hayvancılık bölgelerinden biri de Kars ilimizdir. Geniş mera ve çayır varlığı, iklim koşulları ve sanayileşmemiş doğal yapısı sayesinde Kars, özellikle büyükbaş hayvancılık için son derece elverişli şartlara sahiptir. Kars, yaklaşık 615 bin büyükbaş hayvan varlığı ile bu alanda Türkiye’nin 4’üncü ili konumundadır. Büyükbaş hayvan varlığının yüzde 50’lik kısmını ise sağmal sığırlar oluşturmaktadır. Benzer şekilde, hayvancılıkta önde gelen bölgemizin bir diğer güzide ili Ardahan da 320 binden fazla büyükbaş hayvana ve bunun yüzde 50’sine tekabül eden yaklaşık 160 bin sağmal sığıra sahiptir. Bu iki kentimizden yetiştiricilerin bugün burada bulunması bu bakımdan son derece önemlidir” dedi.
‘ÖNCELİKLİ SORUNLARDAN BİRİ DÜŞÜK VERİMLİKTİR’
Erol Özvar, “Sahip olduğumuz bu büyük potansiyele rağmen bölgemizde hayvancılıkta bazı sorunlar yaşandığını da belirtmek durumundayız. Öncelikli sorunlardan biri düşük verimliktir. Türkiye’de inek başına yıllık süt verimi ortalaması maalesef Avrupa Birliği ortalamasının yarısından azdır. Bu büyük fark, Kars ilimiz de dahil olmak üzere, geleneksel yetiştiricilik yapılan bölgelerde verimliliğin arttırılması gerektiğine işaret etmektedir. Bir diğer dikkat çekici ve çözüm bulmamız gereken sorun olarak da bölgede ciddi ekonomik zararlara yol açan buzağı ölümleri ve döl verimi kayıpları konusudur. Raporlara göre, maalesef her yıl tek bir doğum sezonunda binlerce buzağı çeşitli hastalıklar nedeniyle telef olmakta, inekler döl tutmama sorunları yaşamaktadır. Nitekim yapılan araştırmalar Kars’ta buzağı ölümleri ve ineklerde döl tutmama nedeniyle ortaya çıkan ekonomik kaybın yılda yaklaşık 6,6 milyar TL gibi çok yüksek bir düzeyde olduğunu ortaya koymaktadır. Bu rakamlar, bölge hayvancılığının potansiyelinin önündeki engelleri net bir biçimde ortaya koymaktadır” diye konuştu.
‘ÇİFTÇİ-YETİŞTİRİCİ EĞİTİMLERİNİN ÖZEL BİR ÖNEMİ VARDIR’
Sorunun çözümünde üniversitelere büyük sorumluluklar düştüğünü ifade eden Özvar, şunları söyledi: “Hayvancılık sektöründe karşılaştığımız bu sorunların çözümünde üniversitelerimize büyük sorumluluklar düştüğüne inanıyorum. Bulundukları bölgelerin bilgi ve teknoloji merkezleri olan üniversiteler, aynı zamanda bölgesel kalkınmanın lokomotifi olma görevini üstlenmelidir. Üniversitelerimizin bilimsel araştırma yoluyla ürettikleri bilgiler, teknikler ve yenilikler sahadaki problemlerin giderilmesine hizmet etmelidir. Aynı zamanda üniversiteler nitelikli insan kaynağı yetiştirerek sektörün ihtiyacı olan uzman veteriner hekimleri, ziraat mühendislerini, teknikerleri ve girişimcileri topluma kazandırmak konusunda da önemli bir rol üstlenmelidir. Bu noktada uygulamalı eğitimlerin ve doğrudan çiftçi-yetiştirici eğitimlerinin özel bir önemi vardır. Teorik bilginin sahaya aktarılması ancak öğrencilerimizin eğitim sürecinde gerçek saha tecrübesi edinmeleri ve üniversitelerin bilgiyi yetiştiricilere ulaştırmasıyla mümkündür. Nitekim bugün gerçekleştirdiğimiz bu çalıştay da üniversitemizin bilgi birikimini doğrudan yetiştiricilerimize aktarma çabasının somut bir örneğidir.”

