İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “23 Mart’ta da öncülük üstleneceğiz. Tarlada, evde, işte ve okulda, umut alevleri yükseliyor. Bir demokrasi devrine hep birlikte imza atacağız ve partimizin cumhurbaşkanı adayının bütün üyelerin katılacağı ön seçimle belirleyeceğiz. Parti içi demokrasiyi tam anlamıyla hayata geçireceğiz” dedi.
Gıyasettin TETİK-Selim KAYA DİYARBAKIR-İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, partisi tarafından cumhurbaşkanı adayının belirleneceği 23 Mart’taki ön seçim öncesindeki yurt gezileri kapsamında, Diyarbakır’a geldi. Yenişehir ilçesindeki Sezai Karakoç Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen ‘Diyarbakır Buluşması’na, Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere, İl Başkanı İsmail Akyıl, İl Kadın Kolları Başkanı Güler Koçyiğit, çevre il ve ilçe başkanları ile partililer katıldı. Burada konuşan İmamoğlu, herkesin mutlu ve huzurlu özgürce yaşayacağı bir düzen kurulacağını ifade ederek, “Ben Amedspor’a başarılar diliyorum. Bu şehre büyük bir heyecan katmıştır. Ve gerçekten o heyecanı şehirde insanların yaşadığını görüyorum. Amedspor’u bundan sonra da gücüm yettikçe destekleyeceğim. Memleketin bereketini kaçıranların uykularını kaçırdık. Beni rüyasında ya da kabusunda diyelim, görüp uyananlar var. Ben onları önümüzdeki seçime kadar kabusun kabusuna boğacağım. Biz bu israf ve istibdat düzenine son vermek için yola çıktık. Bir daha bu ülkede hiçbir siyasi otorite milletin iradesinin üstüne kayyımlarla çökmesin diye yola çıktık. Güçlü bir adalet sistemi kurmak için yola çıktık bundan hiç kuşkunuz olmasın. Bu ülkede herkesin mutlu ve huzurlu özgürce yaşayacağı halkçı ve sosyal adaletçi bir düzen kuracağız” ifadelerini kullandı.
‘ŞİDDETLE, ÇATIŞMAYLA, TERÖRLE HİÇBİR SORUN ÇÖZÜLEMEZ’
Barışın samimiyetle yapılması gerektiğini belirten İmamoğlu, “Türkiye’nin barışa, huzura kavuşması çok önemli, çok değerli bir araçtır, amaçtır ama ne yapılacaksa samimiyetle, şeffaflıkla, insanlıkla, tutarlılıkla yapılmalı. Siyasetin üstüne çıkmalı o duygu. Sandık menfaati değil, milletimizin menfaati düşünülmeli. Diyoruz ki, şiddetle, çatışmayla, terörle hiçbir sorun çözülemez. Silahlar susmalı ve çatışma bitmelidir. Çözüm toplumun tüm kesimlerinin diyaloğu ile olmalıdır. Kürtlerin ve tüm toplum kesimlerinin kendilerini bu ülkenin sahibi eşit ve onurlu yurttaşı eşit hissedarı, eşit paydaşı olarak hissetmesini sağlamak hepimizin devletimizin görevidir. Tabii ki Kürtler ‘Bizim sorunumuz var’ dediği müddetçe, ortada bir Kürt sorunu vardır. Bu sorun şeffaflıkla ve mutlaka her kesimi dinleyerek, şehit ve gazi yakınları başta olmak üzere tüm kesimlerin gönül rızasıyla, özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi zemininde çözülmelidir, adresi orasıdır. Hakkımızda davalar açılıyor. Bakın örneğin Esenyurt Belediye Başkanımız Van’ın evladı Prof. Dr. Ahmet Özer, kayyım atandı, görevinden alındı. Ovacık Belediye Başkanımız Mustafa Sarıgül aynı şekilde, uyduruk sebeplerle, teröre destek olmakla suçlanıyor. Görevden alınıyor ve hapse atılıyor. Yuh olsun bu karara. Türkiye’de en büyük Kürt nüfusunun yaşadığı şehir olan İstanbul’da, 2019’dan bu yana ‘İstanbul İttifakı’ dediğimiz, Allah’ın izniyle ‘Türkiye İttifakı’ diyeceğimiz, sandık ittifakı yaptığımız için yurttaşlarımız gibi eşit ve onurlu vatandaşlar olarak gördüğümüz Kürt hemşerilerimin de belediye meclislerinde temsil edilebilmesini sağladığımız için belediye yöneticilerimiz belediye başkanlarımız meclis üyelerimiz tutuklanıyor” diye konuştu.
‘KÜRT KÜRT’TÜR, BU MEMLEKETİN TEMEL TAŞIDIR, TEMEL DİREĞİDİR’
Esenyurt Belediyesi için iddianameyi hazırlayan savcıya tepki gösteren İmamoğlu, “Esenyurt belediye başkanımızın ve meclis üyelerinin tutuklandığı davanın iddianamesinde savcı şöyle yazmış, ‘Batıdaki Kürtler nasıl kendi kimlikleriyle çoğunluk olmadıkları yerde belediye meclislerinde temsil edilirler, söz sahibi olurlar’ bu topraklar var olduğu olalı, batıdaki Kürtler diyen birini duydunuz mu? Kürt’ün batıda olanı, doğuda olanı olur mu ya? Kürt, Kürt’tür, bu memleketin temel taşıdır, temel direğidir. Bunu bir savcı iddianamesinde yazıyor. Bu sözleri yazanların ortaya koymak olduğu zihniyet, gelecekte adil bir Türkiye’de yargılanacak size söz veriyorum. Ayrılıkçı zihinleri yargılanacak, bu milleti bölemeyecekler. Yani bu bakış açısına göre Kürtler, Güneydoğu’daki meclislerde temsil olabilir. Ta ki kayyım atanana kadar. Buraya sizinle birlikte yeni bir geleceği kurmaya, yaralarımızı sarmaya, kırılmış gönülleri onarmaya, bölünmüş yürekleri bir araya getirmeye, özlemini duyduğumuz barışın hep birlikte inşa etmeye geldim” dedi.
‘SELAHATTİN DEMİRTAŞ’I BİR SİYASİ REHİNE GİBİ HAKSIZ YERE HAPİSTE TUTAMAZSIN’
Selahattin Demirtaş’ın haksız yere cezaevinde tutulduğunu belirten İmamoğlu, şöyle konuştu:
“Artık halkın seçtiği yöneticiler halkın iradesi dışında görevden alınamasın. Söz verelim ki demokrasiye darbe vuran kayyım düzeni bu memleketin hafızasına silinip gitsin. Adaletin terazisi kimsenin elinde bir oyuncak olmasın. Hiç kimse bir partinin genel başkanı Selahattin Demirtaş’ı bir siyasi rehine gibi haksız yere hapiste tutamazsın. Şimdi aynı şeyi Ümit Özdağ için de yapıyorlar. Haksızlığa hukuksuzluğa uyan kim varsa, bir AK Parti’li belediye başkanına yapılsın, koşar onun yanına gitmeyen namerttir. Bütün bunları yaparsak Türkiye bundan böyle sonsuzluğa kadar barışın ülkesi olsun. 23 Mart’ta da öncülük üstleneceğiz. Tarlada, evde, işte ve okulda, umut alevleri yükseliyor bir demokrasi devrine hep birlikte imza atacağız ve partimizin cumhurbaşkanı adayının bütün üyelerin katılacağı ön seçimle belirleyeceğiz. Parti içi demokrasiyi tam anlamıyla hayata geçireceğiz. Gerçek demokrasi hakim kılacağız onun için bu bir devrimdir diyoruz. 23 Mart’ı demokrasi şölenine dönüştürmeye hazır mıyız? Tam da baharın müjdecisi nevruzun, baharın uyanışının, kardeşliği ve barışın bayramı müjdeli haliyle birlikte nevruzunuz kutlu olsun, birliğimiz daim olsun. Sözlerime son vermeden önce bize birimizin acısının diğerinin olduğunu tam hatırlatan 16 Mart Halepçe’deki katliamı bir kez daha kınıyorum. Bir daha bu coğrafyada böyle katliamların yaşanmamasını diliyorum. Dilemekle de kalmıyorum, hayatını kaybedenleri rahmetle anıyorum. Ama unutmayın; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yakın coğrafyamızda yaşayan herkesin teminatı olmalıdır. Türkiye yanı başımızdaki, Türkiye Alevi katliamına karşı da dimdik ayakta durmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yanı başımızda Alevi’nin de Kürt’ün de Arap’ın da Yezidi’nin de Türkmen’in de hepsinin yaşam kalitesi için vardır.” (DHA)
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bölgemizdeki savaşların menfi etkilerinden ülkemizi koruyacağız
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, 86 milyonun emanetinin emin ve ehil ellerde güvende olduğunu söyledi.
AYHAN GONCA HABER MERKEZİ– Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye çevresinde yaşanan savaşlara dikkat çekerek, Bölgedeki krizlerin menfi etkilerinden Türkiye’yi uzakta tutacaklarını belirtti.
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkeye yapılan ulaştırma ve savunma sanayi alanındaki yatırımların önemine değindi. 4-9 Haziran 2025 tarihleri arasında otoyollardan 16,3 milyon araç geçişi yapıldığını kaydeden Erdoğan, Türkiye’deki toplam araç sayısının yarısından fazlasının yollarda olduğunu söyleyerek, ulaşımda yolcu rekorları kırıldığını vurguladı.
SAMSUN’A HIZLI TREN Ankara-Kırıkkale-Çorum-Samsun Hızlı Demir Yolu Projesi’nde Delice-Çorum etabının temelinin iki gün önce atıldığını hatırlatan Erdoğan, “Saatte 200 kilometre hıza uygun şekilde planlanan hattımız tamamlandığında, Ankara-Kırıkkale-Çorum arasında kesintisiz hızlı tren bağlantısı sağlanacak. Çorum-Ankara arası 1 saat 15 dakikaya inecek. 173 kilometrelik Çorum-Merzifon-Samsun kesimlerinin de bitmesiyle Ankara-Samsun arası seyahat süresi 2,5 saat olacak. Yılda 12 milyon yolcu ve 14 milyon ton yük taşınacak bu hat ile inşallah Samsun Limanı ile Mersin Limanı’nı birleştireceğiz. İstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerindeki yük trafiğini hafifletecek, Türkiye’yi küresel ticaretin lojistik merkezi hâline getireceğiz. Beş istasyon, sekiz tünel, 26 köprü ve viyadük ile 16 üst geçitten oluşan hattı, Allah nasip ederse 2029 yılında devreye almayı planlıyoruz. Mahallî İdareler Seçimleri döneminde muhalefetin çeşitli spekülasyonlarına konu olan hattımızın şehirlerimize şimdiden hayırlı olmasını temenni ediyorum.” dedi.
KALORİFER PETEĞİ DEĞİL Savunma sanayiine verilen emeğin de karşılığının yavaş yavaş alındığını, 2 sene önce tanıtımı yapıldığında birilerinin “kalorifer peteğine benziyor” diyerek akıllarınca dalga geçtiği millî muharip uçağı KAAN projesinde çok önemli bir sözleşmeye imza atıldığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Indo Defence 2025 Fuarı’nda ilk etapta 48 adet KAAN’ın Endonezya’ya satışına yönelik mutabakata varıldı. Toplam tutarı yaklaşık 15 milyar doları bulan bu tarihî anlaşmanın da ülkemiz savunma sanayiimiz ve Endonezyalı kardeşlerimiz için hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.” diye konuştu.
“BÖLGEMİZDE CİDDİ SAVAŞLAR VAR” Türkiye çevresinde bir süredir çok ciddi gerilimler, çatışmalar, savaşlar yaşandığına da dikkat çeken Erdoğan, şunları söyledi:
“Rusya-Ukrayna Savaşı her iki tarafı da yıpratan ağır sonuçlarıyla sürüyor. Pakistan-Hindistan arasındaki gerilim çatışma boyutuyla çok uzun sürmese de tarafların sahip oldukları güç sebebiyle potansiyel tehlike vasfını koruyor. İsrail’in Gazze’de tüm dünyanın gözleri önünde işlediği soykırım ile Lübnan ve Suriye’de gerçekleştirdiği pervasız eylemler hepimizin yüreğini kanatıyor. Aynı İsrail şimdi de İran’a karşı bir saldırı başlattı. İran’ın nükleer tesislerini hedef alma bahanesiyle girişilen saldırıların aslında çok kapsamlı ve sinsi amaçları olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. Biz en başından beri İran’ın nükleer programıyla ilgili tartışmaların müzakere masasında yürütülmesi gerektiğini savunduk, bugün de aynı noktadayız. Cuma gününden beri gerek şahsen biz gerek Dışişleri Bakanımız çatışmaları durdurmak için yoğun bir diplomasi trafiği yürütüyoruz. Şimdiye kadar, ABD Başkanı Sayın Trump, İran Cumhurbaşkanı Sayın Pezeşkiyan, Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin, Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Sisi, Ürdün Kralı Sayın İkinci Abdullah, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Sayın Muhammed bin Selman, Pakistan Başkanı Sayın Şerif, Suriye Cumhurbaşkanı Sayın Şara, Umman Sultanı Sayın Heysem bin Tarık, Kuveyt Emiri Sayın Şeyh Mişel el-Ahmed el-Cabir es-Sabah, Irak Başkanı Sayın Sudani’nin de aralarında olduğu birçok liderle görüşmem oldu. Bu görüşmelerde İsrail’in artık haydutluğa varan saldırganlığının tüm bölgemiz için oluşturduğu tehdit ve tehlikelere dikkat çektik. Sorunun çözümünün diplomasi ve diyalogla mümkün olduğunu ifade ettik. Türkiye olarak kolaylaştırıcılık dâhil üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazır olduğumuzu tüm muhataplarımıza açık açık aktardık.”
“HİÇBİR ÜLKE KENDİ SINIRLARINDAN İBARET DEĞİL” Masada çözülebilecek meseleleri silahla, yıkımla, kanla, kaosla, sivil-asker ayrımı yapmadan önüne gelen her şeyi bombalamayla hâlletmeye çalışmanın ileride nelere yol açacağını kimsenin tahmin edemeyeceğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoşan, “Tarih bu tür şımarıklıkların beklenmedik sonuçlarını ortaya koyan örneklerle doludur. Batı’nın sınırsız desteğiyle İran’a saldıran, Gazze’yi yerle bir eden, bölgedeki her ülkeye kabadayılık taslayan İsrail, aslında ne yaptığının farkında değil. Unutulmasın ki, bu kadim coğrafyada hiçbir ülke kendi sınırlarından ve yönetiminden ibaret değildir. Binlerce yıllık derin ilişkiler sebebiyle bölgedeki her hadise tüm toplumları yakından ilgilendirir, etkiler, orta ve uzun vadeli sonuçlar doğurur. Nitekim Filistin halkına ve topraklarına saldırmak sadece oradaki birkaç milyon insanla sınırlı bir hadise değildir. Yine İran topraklarına ve halkına saldırmakta sadece İran devletini ilgilendiren bir vaka da değildir. Aynı tespitleri Pakistan ve Afganistan coğrafyası ile Türk Cumhuriyetleri, Kuzey Afrika Bölgesi için de yapabiliriz. Hele hele Türkiye mevzu bahis olduğunda kıtaları aşan bir etki gücünden söz etmek mümkündür. Bölgemizde bu hakikatler gözetilmeden atılan her adım ileride yaşanacak başka felaketlere davetiye çıkartır. Bu felaketler de genellikle zalimlerin bertaraf olmasıyla sonuçlanır. Dolayısıyla, İsrail yaptığı her zulümle, döktüğü her kanla, işlediği her insanlık suçuyla adım adım kendi varlığını ve toplumunun geleceğini riske etmektedir. Çünkü zulümle abat olunmaz. Zulmün sonu derin bir pişmanlıktır.” diye konuştu.
DEVLET AKLI DEVREDE “Bugüne kadar nice badirenin üstesinden nasıl anlımızın akıyla geldiysek, bölgemizdeki krizlerin menfi etkilerinden de ülkemizi inşallah uzakta tutacağız.” diyen Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ülkemizin politik ve sosyal kutuplaşma yoluyla sokak ve gerilim siyasetiyle, içi boş hamasi söylemlere zaafa uğratılması bu ülkede kimsenin hayrına değildir. İktidarı zaafa düşürmek için ülkenin zaafa düşmesine bile eyvallah diyenler, tarih önünde de, mahşeri vicdanda da bunun hesabını veremezler. Muhalefetin tribünleri oynama uğruna Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlangıcında yaptıkları yanlışa tekrar düşmemelerini arzu ediyoruz. Gün, özellikle sorumlu siyaset yapma günüdür. Türkiye, tüm hadiseleri devlet aklıyla ve köklü tecrübesiyle okumakta, sağduyulu ve soğukkanlı bir şekilde değerlendirmekte, 86 milyonun tamamının güvenliği ve huzuru için gerekli adımları atmaktadır. Birileri gibi ateşe benzin dökmenin değil, daha fazla büyümeden bir an önce yangını söndürmenin derdindeyiz. Şu hususa herkesin dikkat etmesi gerektiğine inanıyorum: Biz, millet olarak tarih boyunca metanetimizi, asaletimizi, uhuvvetimizi, dayanışmamızı muhafaza ederek önümüze konulan engelleri teker teker aştık. Bekamıza yönelik saldırıları bu şekilde püskürttük. Üzerimizde oynanan oyunları bu şekilde bozduk. Karanlık tünellerden yine bu şekilde aydınlığa çıktık. Bugün de Türkiye’nin en büyük ihtiyacı, birlik ve kardeşlik siyasetidir. Birbirimize inanarak, birbirimize güvenerek, 86 milyon kalp kalbe vererek güzel yarınlara inşallah, hep beraber varacağız.”
Gazeteci Cem Küçük, TGRT’de, Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu hakkında ‘ihaleye fesat karıştırma’ suçlamasıyla yakalama kararı verildiğini söyleyince, CHP eski milletvekili gazeteci Barış Yarkadaş, “Bu karar HalkTV’ye kayyum atanmasının ilk işareti!” dedi.
HABER MERKEZİ SAMSUN – Gazeteci Cem Küçük ortalığı karıştıracak yoldaki büyük operayonu duyurunca, gazeteci Barış Yarkadaş Halk TV’ye kayyum atanabileceği iddiasında bulundu.
Gazeteci yazar Cem Küçük, TGRT Haber’de, Türkiye gündemini değiştirecek yeni operasyon haberini ‘bu daha başlangıç olacak’ diyerek duyurdu.
İBB’ye yönelik yolsuzluk, irtikap ve ihaleye fesat karıştırma soruşturmasında tutuklanan iş insanı Aziz İhsan Aktaş itirafçı olmuştu. Aziz İhsan Aktaş itirafları çerçevesinde Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu hakkında ‘ihaleye fesat karıştırma’ suçlamasıyla yakalama kararı verildi.
İBB’ye yönelik yolsuzluk, irtikap ve ihaleye fesat karıştırma soruşturmasında tutuklanan işadamı Aziz İhsan Aktaş itirafçı olmuştu. Aziz İhsan Aktaş itirafları çerçevesinde Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu hakkında ‘ihaleye fesat karıştırma’ suçlamasıyla yakalama kararı verildi.
MAHİROĞLU İNGİLTERE’DE
TGRT Haber’de konuyla ilgili değerlendirme yapan Türkiye gazetesi yazarı Cem Küçük, yakalama kararının doğrudan ‘tutuklamaya’ yönelik olduğunu söyledi. Cem Küçük, “Adli kaynaklarıma sordum. Bu yakalama kararı direkt tutuklamaya yönelik çıkarılmıştır. Beşiktaş belediyesine rüşvet verdiğini söyleyen -daha sonra 5 belediyeye de sıçrayan- itirafçı Aziz İhsan Aktaş’ın Halk TV Sahibi Cafer Mahiroğlu ile ilgili de konuştuğu biliniyor. İtirafçı olan Aziz İhsan Aktaş’ın Halk TV Sahibi Cafer Mahiroğlu ile ilgili okuduğum tutanağa bakıldığında Mahiroğlu’nun İngiltere’de olduğu da anlaşılıyor.” diye konuştu.
HERŞEY SORULACAK
Yakalama kararı medya ayağının başlangıcı olduğunu söyleyen Cem Küçük, ortada bir suç örgütünün bulunduğuna dikkat çekerek, “Bunun medya ayağı da var. Bazı gazeteciler kamu parasını kullanarak İmamoğlu’nun reklamını yapmak için organize edildi. Para aldığını kabul edenler de var. Bu süreç medya ayağının başlangıcıdır. İmamoğlu geldiği günden beri reklamı çok iyi yapılıyor. O gazeteciler ‘para almadık’ demesinler. Roma gezilerine gidin, elden para alın. Başka gezilere gidin gibi bilgilerin paylaşıldığı başka ifadelerde var. Her şey sorulacak.” şeklinde konuştu.
KAYYUM İŞARETİ
Programa katılan gazeteci Barış Yarkadaş ise “Bu karar HalkTV’ye kayyum atanmasının ilk işareti!” dedi. Halk TV’nin muhalefetin amiral gemisi olduğunu söyleyen Yarkadaş, “Kararı gördüğümde “eyvah” dedim. Çünkü bu karar Halk TV’ye kayyım atanmasının işareti. Bu tip soruşturmalarda iş kayyıma gider. Umarım iş oralara kadar gitmez. Cafer Mahiroğlu Aziz İhsan Aktaş’ı hiç tanımadığını söylüyor. Umarım gelip burada hakim huzurunda da söyler. Aklanma hakkını kullanır” diye konuştu.
Ekrem İmamoğlu soruşturması derinleştikçe akılalmaz bilgilere ulaşılıyor. İBB’de akla gelmeyecek hayali icraatlar yapılmış. Gazeteci Mahmut Övür, “İBB’de ‘hayali işin büyüğü’ yeraltında” diyerek İBB’deki hayali icraatları kaleme aldı. İşte Mahmut Övür’ün Sabah Gazetesi’nde yayınlanan o yazısı…
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde “İmamoğlu suç örgütü” iddiasıyla başlatılan soruşturmada ortaya çıkan belgeler, bilgiler, itiraflar buzdağının sadece görünen yüzü. Soruşturma derinleştikçe çok daha büyük skandalların patlayacağı, itirafların geleceği sürpriz olmayacak. Bir süre önce “hayali asfalt” işine dikkat çekmiştim. Meğer İBB’de hayali olan sadece asfalt değil, “hayaletin büyüğü” yeraltında.
Metrodan söz ediyorum. Tabii konumuz İmamoğlu ve CHP’nin söz verip de yapmadığı yeni metro hatları değil, projesi AK Parti döneminde yapılan, temeli atılan ama kiminde az kiminde çok yol alınan ve tamamlanmayan hatlar.
Oysa çok değil üç yıl önce İstanbul’un billboardlarını, “Dünyada aynı anda 10 metro yapan tek şehir” afişleri süslemişti. Sonra o afişler görünmez oldu.
YAPILAN TEK METRO YOK
Bildiğim kadarıyla Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’in de açılışına katıldığı, hatta biraz da komik sahnelerin yaşandığı Bostancı Metrosu dışında -ki o da AK Parti projesiydi- 6 yıldır İBB’nin açılışını yaptığı tek metro yok.
Aynı anda devam eden metroların yapılıp yapılmadığı da belli değil. Daha vahimi İBB’nin CHP yönetimi, göreve gelir gelmez 4 metro hattını durdurmuş, hatta birini de toprak dökerek kapatmıştı.
Ulaştırma Bakanlığı ise bunun tam tersini yapmış ve Gayrettepe-İstanbul Havalimanı ve Kirazlı metrosunu bitirerek hizmete açmıştı.
Yapılanları, üstü kapatılanları, düşük hızda devam edenleri bir yana bırakıyorum, ortada çok temel bir soru var; peki o metrolar için alınan dış kredilere ne oldu?
Hayali asfalt gibi burada da hayali metrolar mı söz konusu? Göreve geldikten sonra İmamoğlu’nun sık sık “engelleniyoruz” dediği ve “dış kredi bulduk” diye övündüğü biliniyor.
İlkinin algı olduğu çok açık, ikincisi ise gerçek. İmamoğlu küresel finans kuruluşlarının da katkısıyla ilk 5 yıl içinde ciddi bir dış kredi buldu. Bunu da kamuoyuna “İstanbul’un ulaşım sorununu çözecek yatırımlar” olarak lanse etti.
3 MİLYAR DOLAR NEREDE?
İstanbul’a sadece metro için milyarlarca liralık kredi veren dünyanın önde gelen banka ve finans kuruluşlarının birkaçını sayalım:
EBRD’den 175 milyon Euro, Deutsche Bank’tan 110 milyon Euro, AFDE’den 86 milyon Euro, Societe Generale’den 100 milyon Euro, BNP Paribas’tan 198 milyon Euro, AIIB’den 100 milyon Euro, Emirates NBD, ING, JP Morgan, HSBC gibi kuruluşlardan toplamda 715 milyon dolar kredi.
Ciddi bir rakam… Toplam kredi miktarı, 1 milyar 445 milyon Euro ve 1 milyar 600 milyon dolar. TL karşılığı ise 120 milyar civarında.
Şimdi soralım, sadece metro için verilen bu paralar metro için harcandı mı?
Bu sorunun cevabını kimse bilmiyor; çünkü metro inşaatlarının sürüp sürmediği bilinmiyor ve daha ilginci Sayıştay dahil metro işini denetleyen hiçbir kurum yok.
Bu paraların metrolara harcanmadığının bir işareti de müteahhitlerin, “Tek kuruş ödeme alamadık” diyerek isyan etmeleri…
Bu tablo, İstanbul’un yeraltında da “hayali ve organize işler” çevrildiği şüphesini artırıyor. Özellikle iş çevrelerinde, alınan dış kredilerin, İBB iştiraklerinde sahte hakediş belgeleriyle buharlaştırıldığı iddia ediliyor.
Onlara göre, gizlice oluşturulan İBB ekosisteminde krediler ortak TL hesabına alınıyor, sonra da iştiraklere aktarılıyor. Ama nedense metro inşaatını yapan müteahhitlere tek kuruş verilmiyor.
Peki ne yapılıyor?
İşte cevabı aranan soru bu… O cevabı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu “hayalet” sistemi “zimmet ve nitelikli dolandırıcılık” suçu kapsamında yürüttüğü soruşturmadan öğreneceğiz.