ONUR ERCAN’IN YAZISI
Bir memlekette suçlu siyasetçiler taktir görüp, dürüst siyaset yapanlar tahkir görüyorsa buna nasıl bir tanımlama yapılmalıdır?
Bu cümleye kullanılacak bir “kelime” olmalı. İşte bunu bir kelime ile ifade edemiyoruz.
Neden?
Çünkü böyle bir kelime yok.
Bunca zaman böyle bir kelimeye ihtiyaç yoktu.
İmanlı, Vicdanlı, Merhametli bir seçmen vardı. Son çeyrek asırda, dış güçler, İslam düşmanları, bizi bizden alacak bir stratejiyle geliyorlar.
Şimdilerde ise; vicdanlar delik deşik, merhamet ise kalbur.

Nasıl bir mantık anlaşılır gibi değil. Biz toplum olarak ne ara bu hale geldik?
Seçmesini bilmeyen, seçerken, aranılan kriterlerin ne olması gerektiğini gözetmeyenlerin seçtiği kişiler, zamanla yaptığı hamlelerle, bağlı olduğu kurumun ocağına incir ağacı dikermiş.
İşte acı gerçek burada başlıyor. En sonunda, seçmenin severek seçtiği, zatı muhterem yapacağını yaptı. Elindeki incir ağacını ocağına dikti. O kadar yolsuzluklara rağmen, halkın gözünde hala kahramanmış gibi, masum ve mağdur gibi lanse ediliyor.

Kahramanımız, yala yut başkanın,
*Çocukluğunu bilmiyoruz. *Ergenliğini bilmiyoruz.
*Lisede başarılı değildi. *Üniversite için İyi bir puan alamadı, sahte diplomayla başkasının hakkını gasp etti.
*İlk belediye başkanlığında yolsuzluklar, itirafçılarla ve şahitlerle sabitlendi.
*Büyük şehir belediye başkanlığında, tarihin en skandal yolsuzluk, irtikap, rüşveti belgelendi. *Yurtdışından alınan kredilerin ne olduğu belli değil.
*Kurultayda delege satın alındığı gerekçesiyle yargı son sözü bir sonraki duruşmada söyleyecek.
*Halen diğer yargılanması devam ediyor.
*Beraberinde yüzden fazla kişi tutuklandı.
*Organize suç örgütü suçlamasıyla yargılanıyor. *Aynı örgüte mensup kişilerin hemen hemen hepsi etkin pişmanlıktan yararlanarak itiraflarda bulundu.
*Bir iddamede siyasi yasakla yargılanıyor.
*Yerel seçimlerde bizzat kendinin yerleştirdiği başkanların bir kısmı, aynı partinin mensuplarınca şikayet edildi yargılanıyor. Bunların hiç biri suç üstü değil ama yolsuzluk, rüşvet, irtikap, ihalede yolsuzluk olarak belge, itiraf dosyalarıyla yargılanıyor.

Partinin genel başkanı, Cumhuriyet tarihinde eşine rastlanmayan ve hiç bir genel başkanın yapmadığı tehditi, şantajı, blöfü ve hakareti yaptı. Bundan dolayı Meclis başkanlığına 26. defa fezlekesi verildi.
Bütün bunlara rağmen, “irade de irade, irademize sahip çıkalım, sokağa çıkalım, hayatı çekilmez yaşanmaz hale getirelim. Kanunsuz bir şekilde ve ağır bir tehdit diliyle, Mısır meydanına dönüştürelim, ortalığı kaos ortamına çevirelim” şeklinde mücadele veriliyor.
Bir taraftan bir belediye varki; odasında rüşvet aldığına dair suç üstü yakalandı. Baklava kutusunda 110 bin Euro rüşvet vardı. Görüntüler, konuşmalar rüşveti teyit ediyordu. Belediye başkanı tutuklandı, hapse atıldı.
Demek ki, suç üstü yakalanan bu kişi aday olsa, tekrar seçilecek. Bu nasıl anlayış, bu nasıl ahlak?

“Haller ağlamalık durum çok acı.”
Hiç kimse takkesini önüne koyup, biz kimi seçmişiz, seçtiğimiz kişinin yaptıklarına bakın!
Bu ne rezalet, ellerimiz kırılsaydı da size oy vermeseydik, yazıklar olsun, tüyü bitmemiş yetimin hakkına nasıl olurda el uzatırsınız demiyor? Bu güne kadar da aleyhinde bir kişi bile ağzını açıkta kınamadı gibi, bir çift söz de söylemedi.
“Vicdanlar delik deşik, merhamet ise kalbur.”
Şimdi de suç üstü yakalanan belediye için, “Manavgat iradesine sahip çıkıyor” diye duyuru yapılıyor.
Pes doğrusu, artık söylenecek bir söz kalmadı. Sözün bittiği yer burası.

Dürüst çalışan o kadar belediye varki; bu adamlar her türlü taktire layık, kimse meydanlara çıkıpta dürüst belediye, doğru insan, aldığın para ananın ak sütü gibi helal olsun. Başkaları gibi, yolsuzluk yapmadın, hizmetlerin yerinde, ne kadar teşekkür etsek azdır denilmiyor.
Tam tersi, rüşvet alan başkana her türlü destek yapılıyor.
Peki burada, dürüst çalışan Belediye başkanlarının suçu ne?
Manavgat’lı rüşvetçi başkanına ağlayan seçmenin küçük çocuğu annesine sorar.
Tabi çocuk ya, aklı daha bazı şeylere ermiyor. Her şeyi sorarak öğreniyor.
“Anne biz çalana mı, çalmayana mı sahip çıkacaktık?
Ben orasını karıştırdım diye sorar.
Sizce rüşvetçi başkanın iradesine sahip çıkan anne, bu körpecik çocuğuna nasıl bir cevap vermiş olabilir?
Ya da sizin çocuğunuz, baba, hangisine sahip çıkmalıyız? Çalana mı çalmayana mı?
Diye sorsa.
Elinizi vicdanınıza koyarak nasıl bir cevap verirdiniz?

