Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Kölenin talebesi…

RAGIP KARADAYI YAZDIZamanın birinde Belh’te, kuraklık sebebiyle büyük bir kıtlık

RAGIP KARADAYI YAZDI
Zamanın birinde Belh’te, kuraklık sebebiyle büyük bir kıtlık meydana gelmişti. Halk, açlıktan per perişandı. Ahali tam bir fâciânın eşiğindeydi. Çektikleri dert ve ıztıraptan dolayı kalpler yorgun düşmüş, sıkıntı ve fukaralık yüzünden sîmâlara hüzün çökmüştü. Gönüllerden taşan sessiz feryatlar, duâlar hâlinde gökyüzüne yükselmekte, akıttığı kanlı yaşlarla gözler toprağı sulamaktaydı. Lâkin ne tuhaftır ki, çarşıda, ahâlînin bütün bu kederli hâline bir nebze bile aldırış etmeden dolaşan, yüzünde güller açmış, neş’eli biri vardı. Üstelik o bir köleydi. Onun bu davranışına bir mânâ veremeyenler, keyifli olmasının sebebini öğrenmek istiyorlardı. Başına toplanarak; biraz şaşkın, biraz da kızgın sordular:


“Bütün insanlar sıkıntı içinde mahzun iken, sen bu derece şen-şakrak olmaya utanmıyor musun? Niçin bu kadar vurdumduymazsın? Hem keyiflenecek ne var?” diye sordular.


Bu haklı suâllere, yine mütebessim bir çehre ile şu mukābelede bulundu:


“Hiç dert ve kasâvet çekmem! Benim sahibim, efendim var! Zira her şeyi olan bir beyin kölesiyim. Onun emniyeti altında huzurla yaşamaktayım! Onun gücü- kuvveti, gönlümdeki kasveti, dünya meşgûliyetini, geçim sıkıntılarını ve dertlerini ortadan kaldırmaya yetiyor!”

Bu anlatılanlara şâhit olanlar arasında Şakîk-i Belhî de vardı. O kölenin vermiş olduğu bu hikmet dolu ifâde karşısında sarsıldı, tevekkül ve teslîmiyet ufkunda, daha kat etmesi lazım gelen ne kadar da çok mesafe olduğunun idrâki içerisinde derin tefekküre daldı. Bir müddet sonra da dilinden dökülen şu cümleler gönlüne tercüman oldu:

“Yâ İlâhî! Sen ne kadar yücesin! Şu köle, ‘bütün kâinâta nisbetle iğne ucu kadar bile olmayan…’ bir zenginliğe sahip, kendisini himâye edecek efendisi olduğu için bu kadar neş’elidir.


Ey Rabbim! Sen ki, Mâlikü’l-Mülkʼsün, mülkün yegâne ve hakiki sahibisin, rızkımızı vereceğini de tekeffül etmişsin. Buna rağmen şu bizim kalbimizi bu kadar çok dert ve ıztırap içinde bırakan gafletimiz neyin nesidir?”

İşte bu hâdise neticesinde Şakîk-i Belhî Hazretleri, dünyevî endişeleri bir kenara bırakarak kendini tamamen Hakk’ın rızasına verdi. O günden sonra sebeplere sarılarak rızkını helâlden kazanmaya çalıştı. Rızık endişesini, hiçbir zaman aklının ucundan bile geçirmedi.

Ömrünün sonuna kadar huzur ve saadet içinde yaşadı. Tevâzû ile dâimâ şunu tekrarlayıp durdu:

“BEN BİR KÖLENİN TALEBESİYİM!

Her ne bulmuş isem onun bana vermiş olduğu ‘hikmetli teslîmiyet’ dersi sâyesinde bulmuşumdur!”

Rabbim şefaatlerine nail eylesin cümlemizi de.