Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Türkiye olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde iklim değişikliği ile mücadeleyi kararlılıkla sürdürdüklerini belirterek, “Ülkemiz üzerine düşen sorumlulukları Paris Anlaşması’na imza atmamış olmasına rağmen atan diğer ülkelerin birçoğundan daha fazla adım atmaktadır. Bu konuda hem doğal kaynaklarımızı hem su kaynaklarımızı koruyoruz“ dedi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP26) Başkanı Alok Sharma’yı makamında ağırladı. Birleşik Krallık Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott ve Avrupa, Orta Asya, Türkiye ve İran Bölge Büyükelçisi David Moran’ın da bulunduğu görüşmede, Türkiye’nin Yeşil İklim Fonu elde etme amacıyla Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin EK-1 listesinden çıkarılma talebi de ele alındı. İkilinin görüşmesinin ardından heyetler arası görüşmeye geçildi.
Heyetlerin görüşmesinin ardından açıklamalarda bulunan Bakan Kurum, “Türkiye’nin Akdeniz Havzası’nda yer alan iklim değişikliğinin etkilerini yoğun bir şekilde hissettiğini vurgulayarak, “Aşırı seller, heyelanlar, hortumlar ve salgın hastalıkla mücadele ediyoruz. Dünyada en önemli iki problem biri iklim değişikliği, diğeri ise Covid-19 salgını. Ülkeler artık bu iki salgınla 2020 yılında çok ciddi mücadeleler verdi ve vermeye de devam ediyorlar” diye konuştu.
“COP26 Konferansı’nı bütün dünya ilgi ve dikkatle takip ediyor”
Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi kuruluşların dünyaya her geçen gün yeni teklifler sunduğunu ve tüm coğrafyaları etkileyecek kararlar aldığını belirten Kurum, “Bu kapsamda COP26 Konferansı’nın da bütün dünyanın ilgiyle ve dikkatle takip ettiği bir konferans olduğunu düşünüyorum. İnanıyorum ki burada güçlü bir irade ile iklim değişikliği ile mücadele noktasında kararlılık net bir şekilde ortaya konacaktır” dedi.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin EK-1 listesinden çıkarılma talebi Türkiye olarak COP26 Konferansı’ndan beklentisinin iklim değişikliği konusunda mücadelede Türkiye’nin mevcut pozisyonu için eşitlikçi ve adil bir çözümün sunulması olduğunu ifade eden Bakan Kurum, “Buna ilişkin iklim finansmanına ülkemizin erişim imkanının artırılması gerekliliğini Alok Sharma’ya ilettik. Biliyorsunuz ülkemiz Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin EK-1 listesinden çıkarılma talebi var. Bu haklı talebimizi Bakan Sharma’ya tekrardan ifade ettik” açıklamasını yaptı.
“Ülkemiz Paris Anlaşması’na imza atmamış olmasına rağmen atan diğer ülkelerin birçoğundan daha fazla adım atmaktadır”
Türkiye olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde iklim değişikliği ile mücadeleyi kararlılıkla sürdürdüklerini söyleyen Bakan Kurum şunları kaydetti: “Ülkemiz üzerine düşen sorumlulukları Paris Anlaşması’na imza atmamış olmasına rağmen atan diğer ülkelerin birçoğundan daha fazla adım atmaktadır. Bu konuda hem doğal kaynaklarımızı hem su kaynaklarımızı koruyoruz. Korunan alan miktarlarımızı artırıyoruz. Son 2 yılda İstanbul’un iki katı büyüklüğünde korunan alanımızı artırdık. Bu çerçevede İklim Değişikliği Eylem Planlarımızı hazırladık. Gerek yerel, gerek bölgesel eylem planları çerçevesinde adımlarımızı atıyor ve iklim değişikliğine uyum noktasında da stratejilerimizi hem 2030 hem de 2050 hedefleri doğrultusunda güncelliyoruz.” Emine Erdoğan’ın himayesinde yürüttükleri ve 2023 yılına kadar Türkiye’nin her noktasında uygulamaya geçilmesini planladıkları Sıfır Atık Projesi kapsamında geri kazanım oranını yüzde 22’ye çıkardıklarına dikkati çeken Kurum, “3 yılda 315 milyon kilovat/saat enerjiden tasarruf, 345 milyon metreküp sudan tasarruf elde ettik. 209 milyon ağacımızın kesilmesini engellemiş olduk. Bu çerçevede kararlı bir şekilde adımlarımızı atıyoruz” şeklinde konuştu. Akıllı şehir uygulamalarını yaygınlaştırdıklarını söyleyen Bakan Kurum, Türkiye’nin her yerinde enerji verimli, iklime duyarlı ve enerji kimlik belgesi olan binaların inşasını yapmaya gayret gösterdiklerini ifade etti.
“2030 yılına kadar tüm binalarda enerji kimlik belgesine sahip olmayı zorunlu kıldık”
Kentsel dönüşüm kapsamında son 19 yılda 2,5 milyon konutun dönüşümünü gerçekleştirdiklerini anımsatan Kurum, “Enerji savurmayan yalıtımı güçlü binalar yaparak bu noktada yağmur suyu toplama sistemini de zorunlu hale getirdik. 2030 yılına kadar tüm binalarda enerji kimlik belgesine sahip olmayı yayınladığımız yönetmelikle zorunlu kıldık” değerlendirmesini yaptı. Yeşil, çevre dostu ve sürdürülebilir ulaşım alternatiflerini teşvik ettiklerini aktaran Bakan Kurum, “Yerli otomobilimizle ilgili üretim çalışmalarımız başladı ve inşallah 2023 yılında da yerli otomobilimiz tüm ülkede ve tüm dünyada hizmet verecektir” ifadelerini kullandı. Yeşil yürüyüş yolları, bisiklet yolları ve Emisyon Ticaret Sistemi’ni kurma çalışmalarına devam ettiklerine işaret eden Bakan Kurum, “81 ilde 81 milyon metrekare millet bahçeleri, ülkemizin doğusuyla batısını, kuzeyiyle güneyini ayıracak ekolojik koridorların çalışmaları, bu ekolojik koridorları yeşil alanlarla bağlayarak şehirlerin ve ülkemizin nefes almasını sağlayacak adımları atıyoruz” değerlendirmesini yaptı.
Bakan Kurum, Türkiye’nin son 20 yılda dikilen 5 milyar yeni fidanla Avrupa’da ağaçlandırma lideri olduğunu söyledi. Yenilebilir enerji kaynaklarında şu anda kurulu gücün yüzde 52’sini karşıladıklarını hatırlatan Bakan Kurum, “Bu anlamda Avrupa’nın 5., dünyanın 12. ülkesi konumundayız. Yatırımlarımızla birlikte 1,5 milyon ton fosil yakıt kullanımını da engellemiş oluyoruz” diye konuştu. Bakan Kurum, İklim Kanunu ile ilgili çalışmaların yapıldığı çalıştaylar hazırladıklarını da belirterek, şunları ifade etti:
“TBMM Çevre Komisyonumuzla birlikte bu süreci yürütüyoruz. Tüm bakanlarımızla bir çalışma yaptık. Gerek iklim değişikliği gerekse Paris anlaşmasıyla alakalı fikirlerini aldık. Bu doğrultuda çalışmalarımızı ve eylemlerimizi güncelliyoruz. Biz bakanlık olarak sahip olduğumuz bu bilgi ve tecrübe ışığında meclisimize de gerekli katkıyı sağlıyoruz. Tabii ki bu noktada Paris anlaşması ile ilgili alınacak karar var ve Bakan Sharma da bu kararın ivedilikle alınması noktasında taleplerini beklentilerini aktardı. Bu konuda TBMM gerekli değerlendirmeleri yapacak ve nihai kararı verecektir.” Bakan Kurum, Sharma’nın Türkiye’ye Yeşil İklim Fonu’na erişim noktasında gerek Türk sanayisinin, gerekse kamu kuruluşlarının finansmana erişimini hızlandırmak amacıyla Londra’da Yeşil İklim Konferansı düzenleyip yatırımcılarla finans kuruluşlarını bir araya getirerek Türkiye’ye katkı sağlayabileceklerini ifade ettiğini belirterek, Bakanlık olarak bu durumu memnuniyetle karşıladıklarını söyledi.(Mustafa Cenik – Bayram Türüdü/iha)
Kızılırmak’ta iyileşen umut: Kırık kanatlara büyükşehir merhemi
KERİM KOÇ SAMSUN – Samsun’un doğayla iç içe kalbi Kızılırmak Deltası’nda, yeniden yaşam bulan bir kuş hikâyesi… Samsun Büyükşehir Belediyesi, doğaya emanet edilen canlılara sahip çıkmaya devam ediyor. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan bu eşsiz ekosistemde kurulu Yabani Hayvanlar İlk Yardım Ünitesi, bu kez Vanellus vanellus yani halk arasındaki adıyla “kız kuşu” için seferber oldu.
Deltaya yakın bir bölgede yaralı halde bulunan ve kanadında kırık tespit edilen kız kuşu, vakit kaybetmeden ünitenin uzman veterinerleri tarafından tedavi altına alındı. Doğadan koparılan her canlının yeniden ait olduğu yere dönebilmesi için büyük bir özveriyle çalışan ekip, kuşun hem fiziksel sağlığını hem de doğal beslenme ritmini adım adım yeniden inşa etti. Yaklaşık üç ay süren tedavi ve bakım sürecinin sonunda, kız kuşu yeniden gökyüzüyle buluştu.
Doğa koruma alanında uluslararası ölçekte önem taşıyan bu çalışma, Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından nesli tehdit altındaki türler arasında gösterilen kız kuşunun hayatta kalması açısından da büyük önem taşıyor.
Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin bu örnek çalışması, yalnızca bir kuşu değil, aynı zamanda doğayla kurulan sağlıklı bir ilişkinin umut veren resmini de ayağa kaldırıyor. Kırık bir kanadın iyileşmesi, kimi zaman doğanın kendini onarması kadar derin bir anlam taşıyor. Ve bu anlam, Samsun’un delta semalarında yeniden kanat çırpıyor.
Plastik kirliliğine karşı en yenilikçi çözüm ‘’Biyo-transformasyon’’ Türkiye’de
2023 yılında STFA Holding bünyesinde kurulan Temiz Dünya firması, İngiliz Polymateria firması ile birlikte dünyada ‘’Biyotransformasyon’’ olarak popülerleşen en yeni sürdürülebilir plastik teknolojisini Türk plastik sanayisi ile buluşturarak mikroplastik kirliliğinin önüne geçmeyi hedefliyor.
Londra’da Imperial College içerisindeki teknoparkta kurulan ve aralarında Türk yatırımcıların da bulunduğu bir malzeme teknolojileri firması olan Polymateria, en yaygın plastik ambalajlar üzerinde 1 yıldan kısa bir süre içerisinde mikroplastik artık oluşturmadan bozunum sağlayabildiği sertifikalanan ilk firma olmuştur. STFA Holding ise Temiz Dünya firması ile başlattığı faaliyette bu teknolojileri plastik ambalaj üretiminde Avrupa’nın 2. en büyük kapasitesine sahip Türk plastik ambalaj sanayisi ile buluşturmaya başladı.
Sorun
‘’Her yıl üretilen plastik ambalajların %32’si doğaya düşüyor. Doğaya düşen plastiklerin %80’i ise ilerleyen dönemde okyanuslara karışıyor.’’
2020 yılı itibari ile Dünya çapında her yıl 450.000.000 ton civarında plastik üretilmektedir. Üretilen bu plastiklerin istatistiksel olarak yalnız %2’lik kısmı katma değerli bir geri dönüşüm sürecine katılabilirken %32’si doğaya karışmaktadır. Bu durum her yıl 144 milyon ton ek plastik kirliliği anlamına gelmektedir. Birkaç yıl içinde ‘’mikroplastik’’ parçacılara dönüşen bu atıklar görünmeseler bile sulara karışarak tüm canlı yaşamını tehdit etmeye devam etmektedir. Bu şekilde devam ettiği takdirde 2050 yılına gelindiğinde denizlerde ağırlık olarak balıklardan daha fazla plastik olacağı hesaplanmaktadır.
Çözüm: Biyo-transformasyon Teknolojisi
‘’Aslında bütün plastikler doğada çözünebilir. Sorun kaç yüz yılda çözündükleri… ‘’
Biyotransformasyon teknolojisi plastik ürünlere üretim aşamasında eklendiğinde ortaya çıkan ürünler doğaya düştükleri anda bozunmaya başlarlar. Bu bozunma normal sürece göre 400 katın üzerinde daha hızlı gerçekleşir. Sonuçta 1 yıldan kısa bir sürede plastik ürün su ve karbondioksite dönüşerek zararsız bir şekilde doğaya dönmüş olur. Teknoloji, yalnız ürün doğaya düşerse aktif hale gelmekte olup ürünlerin istenmeyen bir zamanda, örneğin rafta, bozunmasına sebep olmaz. Bozunma sürecinde hiçbir toksik bileşen ve mikroplastik artık oluşmaz. Biyotransformasyon teknolojisi kullanan ürünler konvansiyonel plastik ürünlerle aynı işlevselliğe sahiptir, yapısal ve görsel olarak hiçbir fark barındırmamaktadır. Aynı zamanda konvansiyonel ürünler ile bir arada geri dönüşüme katılmaya uygundur.
Plastik ürünlerin hemen hepsi 400 yıl gibi çok uzun süreler alsa da moleküler seviyede yıkıma uğrayarak bakteri ve mantarlar tarafından metabolize edilmektedir. Biyodönüşüm katkı teknolojisi ile sağlanan ise bu sürenin ürünün endüstriyel kullanımını ve raf ömrünü etkilemeden birkaç ay gibi çok daha kısa bir süreye indirgenmesi için doğal süreçleri hızlandırmaktır.
Raf Ömrü Ayarlanabilir: Sektörel ihtiyaçlara göre ürünün bozunmadan önceki raf ömrü süresi ayarlanabilmektedir. Katkı kullanılmış ürünler katkısız plastik ürünlerle aynı mekanik ve yapısal özellikleri korur.
Mikroplastik Oluşturmaz: Oxo-bozunur katkıların aksine geride hiçbir mikroplastik artık bırakmadan bozunma sağlar
Toksin Oluşturmaz: Bozunma sonrası oluşan mumsu yapıda doğa için zararlı toksinler bulunmaz. Ürün, tek hücreliler tarafından sindirilebilir bir hale gelir.
Geri Dönüştürülebilir: Katkı kullanılmış ürünler geri dönüşüm çevrimlerine her aşamada katılabilir. Ürünün geri dönüştürülebilirliği etkilenmez ve özel bir geri dönüşüm akışına ihtiyaç duymaz
Türkiye Plastik Ambalaj Sanayisi
Türkiye, plastik ambalaj üretiminde güçlü bir altyapıya sahip olup, PP (Polipropilen) ve PE (Polietilen) bazlı ambalaj üretiminde önemli bir hacme sahiptir. Türk plastik ambalaj üretim endüstrisinin %67’si esnek plastiklerden, %18’i tekstil plastiklerinden ve %15’i sert plastik ambalaj malzemelerinden oluşmaktadır.
• Türkiye, plastik ambalaj üretim kapasitesinde Avrupa’da 2., dünya genelinde ise 6. sırada yer almaktadır. Türkiye’de genel olarak faaliyet gösteren 3.000 ambalaj firması bulunmaktadır. Bu firmaların 1.450’si (%48) plastik ambalaj üretimi yapmaktadır.
• Yıllık Üretim: Türkiye’de yıllık plastik ambalaj üretimi yaklaşık 3.7 milyon tondur. Pazar değeri açısından, ambalaj endüstrisinin üretiminin %40’ı plastik ambalajlardan oluşmaktadır. İç pazar talebi ise yıllık 3.1 milyon ton plastik ambalajdır.
• Pazar Hacmi: İç pazar hacmi 25.4 milyar ₺ olup, bu talebin %14’ü ithalat yoluyla karşılanmaktadır.
• İhracat ve İthalat: Türkiye, genel kullanım için daha basit plastik ambalajları ihraç ederken, daha karmaşık, genellikle kompozit ve birlikte ekstrüde edilmiş plastik türlerini ithal etmektedir.
Temiz Dünya Hakkında;
2022 yılında STFA Yatırım Holding bünyesinde kurulan Temiz Dünya Biyobozunur Plastik ve Çevre Teknolojileri A.Ş. firması Türkiye’de sanayi ve perakende temelli çevre kirliliklerinin azaltılması ve önlenmesi için plastik ve çevre teknolojileri geliştirilmesi, bu teknolojilerin yaygınlaştırılması ve bu alandaki en gelişmiş çözümlerin Türkiye’ye adaptasyonu konularında faaliyet göstermektedir.
Samsun’da çevreci ulaşım güçleniyor: Pedallı elektrikli bisikletler hizmete girdi Atakum sahilinde 100 elektrikli bisiklet vatandaşların kullanımına sunuldu
EDİTÖR: KERİM KOÇ SAMSUN – Samsun Büyükşehir Belediyesi, kent içi çevreci ulaşımı yaygınlaştırmak amacıyla önemli bir projeyi daha hayata geçirdi. Atakum sahil bandında kullanıma sunulan pedal destekli elektrikli bisikletler, SAMULAŞ A.Ş. tarafından kurulan sistemle hizmete alındı.
İlk aşamada 100 adet bisiklet, sahil boyunca ve hafif raylı sistem duraklarına yerleştirildi. Vatandaşlar, “TAZI” adlı mobil uygulama üzerinden bu bisikletleri kolayca kiralayabiliyor. Tam dolu batarya ile yaklaşık 60 kilometre menzile sahip bisikletler, 2.5 saate kadar kesintisiz sürüş imkânı sağlıyor.
Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Halit Doğan, yaptığı açıklamada, “Doğa dostu ulaşım vizyonumuz doğrultusunda pedal destekli elektrikli bisikletleri halkımızla buluşturduk. Özellikle gençlerimiz ve kentimize gelen misafirlerimiz için çevreci ve keyifli bir alternatif oluşturduk” ifadelerini kullandı.
Proje kapsamında bisiklet sayısının ilerleyen dönemde 500’e çıkarılması hedefleniyor. Yaz aylarında yoğun kullanılması beklenen bu yeni ulaşım alternatifi, kent yaşamına çevreci bir soluk kazandıracak.