Türkiye Büyük Millet Meclisi Müsilaj Sorunu Araştırma Komisyonu İstanbul İstişare toplantısı gerçekleştirildi. Komisyon Başkanı Mustafa Demir, “Müsilajın oluşmasıyla ilgili 3 etken var. Müsilaj Komisyonu olarak kirletilme konusunu ön planda tutup onunla ilgili çalışmalar yapıyoruz” dedi.
Marmara Denizi’ni etkisi altına alan müsilaj sorunun çözülmesi için oluşturulan Türkiye Büyük Millet Meclisi Müsilaj Sorunu Araştırma Komisyonu İstanbul İstişare Toplantısı Beşiktaş’ta bir otelde gerçekleştirildi. Toplantıya Marmara Bölgesi’ne kıyısı bulunan şehirlerin belediye başkanları, milletvekilleri ve temsilciler katıldı. Müsilaj sorunu ile ilgili yapılması gerekenlerin konuşulduğu toplantıda müsilaja neden olan etkenler, sorunla mücadelede izlenecek yol haritası gibi konular ele alındı. Komisyon Başkanı Mustafa Demir, Marmara Denizi’nde oluşan müsilajın 3 temel etkeni olduğunu, müsilajdan arındırılmasının bu etkenlerin ortadan kaldırılmasıyla mümkün olacağını ifade etti.
“Müsilajın oluşmasıyla ilgili 3 etken var, komisyon olarak kirletilmeyi ön planda tutuyoruz” Toplantıda konuşan TBMM Müsilaj Komisyonu Başkanı Mustafa Demir, “TBMM Müsilaj Sorunu Araştırma Komisyonu, TBMM’de grubu bulunan tüm partilerin temsilcilerinin önerileri doğrultusunda oluşturulmuş bir komisyondur. Müsilajın oluşmasıyla ilgili 3 tane temel etken var. Bunlardan bir tanesi küresel ısınma nedeniyle denizlerin ısınmasıdır. Son 40 yılda Marmara Denizi’nde 2 derecelik bir artış söz konusudur. İkincisi Marmara Denizi’nin jeolojik yapısı nedeniyle durgun bir suya sahip olmasıdır. Üçüncüsü ve en önemli etken ise Marmara Denizi’nin kirletilmesidir. Müsilaj Komisyonu olarak kirletilme konusunu ön planda tutup onunla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Kirlenmelerin birçok kaynağı, sebebi var. Bunlardan en önemlileri kentsel kirlilik, evsel atıklar ve bunların yeterince arıtılmadan derin deşarja verilmesidir. Bugün bizim için son derece önemli bir gündür. Müsilaj Araştırma Komisyonunun problemlerin tespiti ve Marmara Denizi’nin kirletilme problemlerinin bertaraf edilmesi, kontrol edilmesi, sürdürülebilir olması açısından en önemli paydaşlarımızdan bir tanesi hiç şüphesiz yerel yönetimlerdir. Onların yaptıkları çalışmalar, şu an yaptıkları çalışmalar, projeler, yapmayı düşündükleri çalışmalar hakkında detaylı bilgi almaya çalışıyoruz.
Son derece verimli bir toplantı oluyor. Buraya davet ettiğimiz belediyelerimiz Marmara Denizi’nin çevresinde bulunan belediyelerimizin temsilcileridir. Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda son derece hassastır. 22 maddelik Marmara Denizi Koruma Eylem Planı çerçevesinde aslında bizim yaptığımız çalışmalarda o 22 maddelik eylem planının içerisinde önemli bir çalışma olarak kabul edilebilir. Marmara Denizi’nin tamamen müsilajdan arındırılabilmesi meselesi bu etkenlerin ortadan kaldırılmasıyla doğru orantılıdır. Dolayısıyla bugünden yarına Marmara’nın müsilaj sorununun çözülmesinin çok mümkün olduğu düşünülemez. Demin bahsettiğimiz etkenlerden en önemlisi kirletilmesi ve insan kaynaklı kirliliğin oluşmasıdır. Sonuç itibarıyla bu üç unsurdan biri ve en önemlisi, Marmara’nın biyo çeşitliliğini bozan bu kirliliğin, özellikle azot ve fosfor oranının yükselmesinin önüne geçebilirsek eğer ben süreç içerisinde Marmara’nın kurtulacağını düşünüyorum” dedi.
“Meclis komisyonunun da sürece katkı vereceğini düşünüyorum”
Toplantıya katılan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın ise, “Marmara Belediyeler Birliği olarak varlık sebebimiz esasen Marmara Denizi’nin sürdürülebilirliğinin sağlanmasıdır. Bu manada yakın zamanda yaşadığımız en büyük tehdit de müsilaj problemidir. Yapılması gerekenlerin neler olduğu, bunların yeterli olup olmadığı, sürecin takibiyle ilgili mecliste bir komisyonun oluşturulmuş olması, çalışmaların üzerinden geçilerek bir rapora bağlanacak olması bana göre sevindirici bir gelişmedir. Şimdiye kadar Çevre Bakanlığı, ilgili bakanlıkların koordinasyonu ve belediyelerimizle birlikte güzel çalışmalar yapıldı. Şu ana kadar ciddi mesafeler de alındı. Bu manada meclis komisyonunun da sürece katkı vereceğini, özellikle sürecin devam eden kısımlarında ihtiyaç duyulan yasal düzenlemelere yönelik yol göstereceği, katkılar sunacağına inanıyorum” diye konuştu.
SAMKUŞ, Kızılırmak Deltası’nda konutlaşmaya izin vermiyor…
SAMKUŞ, Kızılırmak Deltası’nda konutlaşmaya izin vermiyor…
Kızılırmak Deltası’nın yönetim, koruma-kontrol faaliyetlerinin SAMKUŞ’ a devredildiği 2015 tarihinden itibaren alanda mevcut 330 adet yazlık konutun, Samsun Büyükşehir Belediyesi’nce yıkılarak bu alanların eski doğal haline dönüştürülmesi için gerekli çalışmalar yapıldı.
DERLEME: MUSTAFA YUNUS GONCA SAMSUN/ONDOKUZMAYIS – Sivas’ın İmranlı İlçesinde 3 bin metre yükseklikteki Kızıldağ’dan doğup bin 355 kilometrelik yolculuğun sonunda Samsun’un Bafra İlçesinde denize döküleceği Karadeniz ile buluşur. Denize doğru sürdürdüğü yolculuğu sırasında, bünyesine aldığı kil, kum, toprak, çakıl gibi malzemeleri Karadeniz’ e kadar itina ile taşıyan Kızılırmak yolun sonunda oluşturduğu delta ve kuş cennetiyle dünyanın ilgi odağı.
Samsun’un Ondokuzmayıs, Bafra ve Alaçam ilçe sınırlarında yer alan Kızılırmak Deltası, Türkiye’nin Karadeniz sahilindeki önemli sulak alan ekosistemleri arasında. Yönetim Planı bulunan alanın en önemli sembolleri ise manda ve turna. Deltada,ziyaretçi merkezi, yönetim merkezi, kuş gözlem kuleleri, yürüyüş yolları, kuş gözlem noktaları, Kır lokantaları, Konaklama üniteleri, ürün satış ve tanıtım birimleri, eğitim birimleri bulunuyor.
Kızılırmak Deltası’nda doğal hayatı korumaya yönelik çalışmalar sonucunda çeşitli sınırlara sahip farklı koruma statüleri belirlenmiş durumda. Alanda I., II. ve III. derece doğal sit alanları, Yaban Hayatı Geliştirme Sahası, Uluslararası sözleşme statüsü gereği RAMSAR ALANI statüleri bulunmakta. Aynı zamanda alanın koruma-kullanım kriterlerinin belirli standartlarda yapılabilmesi amacı ile “Kızılırmak Deltası Çevre Düzen Planı” yapıldı.
SULAKALANLAR NEDEN ÖNEMLİDİR ?
Sahip olduğu biyolojik çeşitlilik nedeniyle dünyanın doğal zenginlik müzeleri olarak kabul edilen sulak alanlar; doğal işlevleri ve ekonomik değerleriyle yeryüzünün en önemli ekosistemleridir.
Sulak alanlar; Yeraltı sularını besleyerek veya boşaltarak, taban suyunu dengeler. Sel sularını depolayarak, taşkınları kontrol ederek, kıyıları deniz suyunun girişini önleyerek bölgenin su rejimini düzenler. Bulundukları yörede nem oranını yükselterek, başta yağış ve sıcaklık olmak üzere yerel iklim elemanları üzerinde olumlu etki yaparlar. Tortu ve zehirli maddeleri alıkoyarak ya da besin maddelerini (azot, fosfor gibi) kullanarak suyu temizler. Tropikal ormanlarla birlikte yeryüzünün en fazla biyolojik üretim yapan ekosistemleridir. Başta balıklar ve su kuşları olmak üzere gerek ekolojik değeri, gerekse ticari değerleri yüksek, zengin bitki ve hayvan çeşitliliği ile birçok türün yaşamasına olanak sağlarlar. Yüksek bir ekonomik değere sahiptirler. Balıkçılık, tarım ve hayvancılık, saz üretimi, turizm ve ulaşım olanaklarıyla bölge ve ülke ekonomisine önemli katkı sağlarlar.
RAMSAR SÜRECİ VE TÜRKİYE Tüm dünyanın “bataklık” dediği, sivrisinek ve hastalık yatağı olarak gördüğü, kurutmaya çabaladığı bir doğal sistemin, sanılanın aksine yararlı ve korunması gereken alanlar olduklarını düşünen bir gurup insan bir araya gelmiştir. Bu küçük gurubun Ramsar’ da toplanma amacı, “bataklık” yerine “sulak alan” demeyi tercih ettikleri bu doğal sistemlerin korunması için, bir uluslararası sözleşmenin ilk adımının atılmasıdır. Müzakereler üç gün sürer ve üçüncü gün yani 2 Şubat 1971, Salı günü, anlaşma metni imzaya hazırdır.
Tarih, 30 Ocak 1971 Hazar Denizi’nin güney kıyısında ki Ramsar kentinde, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 18 ülke ile birlikte, FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü), UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı) devletler arası kuruluşlar ile uluslararası devlet dışı yapılar (sivil toplum kuruluşları) bu toplantıda yer alırlar. Sözleşmenin ilk halinin resmi adı; “Özellikle Su Kuşlarının Yaşam Alanı Olarak, Uluslararası Sulak Alanlar Sözleşmesi” olmuştur. Kısaca RAMSAR SÖZLEŞMESİ olarak anılacaktır.
TÜRKİYE’NİN RAMSAR ALANI SAYISI 14 1980 yılına gelindiğinde, sözleşmeye ancak 10 ülke daha imza atabilmiştir. Dünya, hala sulak alanları işe yaramaz alanlar olarak görmeye devam etmektedir. 1990’ ların başında insanlar, dünyada yaşanan kuraklıkların, gıda kayıplarının, sel felaketlerinin, biyolojik çeşitlilik kayıplarının sulak alanların tahrip edilmeleri sonucunda oluştuğunu fark etmeye başlar. Bu farkındalığın etkisi, sözleşmeye atılan imzalara da yansır ve 1993 yılına gelindiğinde, üye ülke sayısı 77 olmuştur. Günümüzde, Birleşmiş Milletlere üye olan 193 ülkenin 164’ü Sözleşmeyi imzalayarak, Ramsar Sözleşmesine taraf olmuştur. Türkiye’nin Ramsar Sözleşmesine taraf olması 1994 yılındadır. Türkiye o yıl; Kayseri’ de Sultan Sazlığı, Balıkesir’ de Manyas Gölü, Kırşehir’ de Seyfe Gölü, Mersin’ de Göksu Deltası, Burdur ve Isparta’ da Burdur Gölü’ nü, 1998 yılında; Samsun’ da Kızılırmak Deltası, Bursa’ da Uluabat Gölü, İzmir’de Gediz Deltası, Adana’da Akyatan Gölü’nü, 2005 yılında; Adana’ da Yumurtalık Lagünleri, Konya’ da Meke Gölü’nü, 2006 yılında; Konya’ da Kızören, 2009 yılında; Kars’ ta Kuyucak Gölü’nü, 2013 yılında; Bitlis’ te Nemrut Kalderası ile birlikte Türkiye’ nin RAMSAR ALANI sayısı 14 olur.
YÖNETİM 2015’TE SAMKUŞ’A DEVREDİLDİ Kızılırmak Deltası sahip olduğu biyolojik çeşitlilik, nadir habitatlar ve bu yaşam alanları ile türler arasındaki ortak yaşam birlikteliği nedeni ile birçok kurumun sorumluluk ve faaliyet alanına girmektedir. Alanın; Yaban Hayatı Geliştirme Sahası ve Ramsar Alanı olması sebebi ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Orman ve Su işleri 11. Bölge Müdürlüğü Samsun İl Şube Müdürlüğü sorumluk ve faaliyet alanı içine girmektedir. Doğal Sit Alanı (I. II. ve III. Derece Doğal Sit) ve Kızılırmak Deltası Çevre Düzen Planı olması nedeni ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Samsun İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü Sorumluluk ve Faaliyet Alanına girmektedir. 2015 tarihinde, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile Samsun Kızılırmak Deltası Koruma ve Geliştirme Birliği (SAMKUŞ) arasında yapılan işbirliği protokolü ile alanın koruma-kontrol, yönetim faaliyetleri SAMKUŞ’a devredilmiştir.
KIZILIRMAK DELTASI DÜNYANIN GÖZDESİ Kızılırmak Deltası, Türkiye’nin 26 su havzasından biri olan Kızılırmak Havzası içinde yer almaktadır. Bafra Ovası ve yakın çevresi 1810.84 km2’lik drenaj alanına sahip olup hidrolojik olarak 8 tane alt havzadan oluşmaktadır. Kızılırmak Nehri, Türkiye’de, Fırat Nehri’nden sonra ikinci en büyük drenaj havzasına sahip olup deltanın en önemli akarsuyunu oluşturmaktadır. Kızılırmak Nehri dışında deltadaki sürekli akarsuları, Bafra Ovası’nın doğusunda Engiz ve Piliç çayı ile Darboğaz ve Mera dereleri, batısında ise İlyaslı Çayı ile Bedeş, Gökçesu, Söğütlük, Gökçeboğaz ve Uluçay (Alaçam) dereleri oluşturmaktadır. Kızılırmak Deltası’nın batı ve doğu sahilinde, delta ve kıyı oluşumunu meydana getiren doğal şartlar, farklı büyüklüklerde göllerin meydana gelmesini sağlamıştır. Kızılırmak Deltası’nın doğu sahilinde on, batı sahilinde ise iki göl yer almaktadır. Doğu sahilinde, Balık, Uzun, Gıcı, Tatlı, Alıntılı, Paralı, Cernek, Liman, Tuzlu ve Sülüklü gölleri yer alırken batı sahilinde ise Karaboğaz ve Mülk gölleri yer almaktadır.
DELTADA NESLİ TEHLİKEDE 9 TÜR VAR Kızılırmak Deltası, 355 bitki türü ile ülkemizde bitkiler için önemli bir yaşam alanıdır. Delta, sahip olduğu nadir bitki türlerinden dolayı ülkemizin 122 önemli bitki alanından biri ilan edilmiştir. Alanda bulunan bitki türleri arasında nesli tehlike altında olan dokuz öncelikli tür bulunmaktadır. Nesli “Tehlike altında” türlerinden birisi olan Rhaponticum serratuloides, Kızılırmak Deltası dışında Türkiye’de yalnızca Sakarya Nehri vadisinde bulunmaktadır. Akdeniz ve Batı Karadeniz kıyı kumullarında geniş yayılım göstermesine rağmen soğanlarının toplanması ve kumulların turistik faaliyete açılması yüzünden nesli “Tehlike altında” olan kum zambağı (Pancratium maritimum) da Kızılırmak Deltası’nda bulunan önemli bitki türleri arasındadır. Alanda bulunan ve nesli “Hassas” durumda olan Jurinea kilaea, ülkemizde Karadeniz kıyılarında yalnızca birkaç bölgede bulunmaktadır. Tıbbi öneme sahip olan ve ticareti yapılan göl soğanı (Leucojum aestivum), Kızılırmak Deltası’nda bulunan nesli “Hassas” (VU) durumdaki türler arasındadır.
29 BALIK TÜRÜNE EV SAHİBİ Kızılırmak Deltası, birçok balık türüne ev sahipliği yapmaktadır. Deltada 11 familyaya ait 29 balık türü tespit edilmiştir. Bu balık türleri arasında özellikle Mersin balıkları (Acipenseridae sp.) büyük önem taşımaktadır. Bunun nedeni, bazı Mersin balıklarının dünya ölçeğinde yok olmaya en yakın durumda olan yok olmak üzere olan balık türleri arasında olmasıdır. Mersin balıklarının ülkemizde Kızılırmak Deltası dışında yalnızca diğer 2 alanda üremeleri, deltanın Türkiye’de türün devamı açısından önemini artırmaktadır. Alanda Mersin balığı (Acipenser gueldenstaedtii), şip balığı (Acipenser nudiventris), sivrişka (Acipenser stellatus) ve Mersin morinası (Huso huso) kayıtları vardır.
Türkiye’de yaklaşık 150 çift yaşamlı ve sürüngen türü bulunmaktadır. Bu türlerin yaklaşık Yüzde 14’ü (9 tür çift yaşamlı, 12 tür sürüngen) Kızılırmak Deltası’nda bulunmaktadır. Deltada sürüngenler, yaprak döken orman ve çalılıkların diplerinden kuru kayalıklara, dere kenarlarındaki ıslak zeminlerden orman katının üzerinde step alanlardaki çayırlıklara kadar değişik alanlarda dağılım göstermektedirler. Deltada bulunan 9 tür çift yaşamlının 2 türü semender ve 7 türü kurbağadır. Alandaki başlıca türler; şeritli semender (Triturus vittatus), pürtüklü semender (Triturus karaelinii), siğilli kurbağa, kara kurbağası (Bufo bufo), yeşil karakurbağası (Bufo viridis), ağaç kurbağası (Hyla arborea), toprak kurbağa, çevik kurbağa (Rana dalmatin) ve Uludağ kurbağası (Rana macrocnemis) olarak sıralanabilir.
Kızılırmak Deltası’nda bulunan 12 sürüngen türünden 2’si kaplumbağa, 5’i kertenkele ve 5’i ise yılan türleridir. Bunlar; küresel ölçekte nesli “Hassas” durumda olan tosbağa (Testudo graeca) ve nesli “Tehlike Altına Girmeye Yakın” benekli su kaplumbağası (Emys orbicularis) alandaki öncelikli sürüngen türleridir. Deltada bulunan sürüngen türleri tosbağa (Testudo graeca), benekli sukaplumbağası (Emys orbicularis), kaya kertenkelesi (Lacerta saxicola), yeşil kertenkele (Lacerta viridis), büyük yeşil kertenkele (Lacerta trilienata), yılan kertenkele (Anguis fragilis), oluklu kertenekele (Ophisaurus apodus), kedigözlü yılan (Telescopus fallax), hazer yılanı (Coluber caspius), küpeli yılan (Natrix natrix), su yılanı (Natrix tessellata), boynuzlu engerek (Vipera ammodytes)’tir.
EN ÇOK KUŞ TÜRÜ BU DELTADA Türkiye’de 483 kuş türünün bulunduğu bilinmektedir. Kızılırmak Deltası, kuş varlığı açısından son derece önemli bir alandır. Alanda bugüne kadar 354 kuş türü tespit edilmiştir ve bu Türkiye kuşlarının yaklaşık % 73’ine karşılık gelmektedir. Kızılırmak Deltası, kuşların üreme, kışlama ve göçleri açısından önemli bir konuma sahiptir. Delta, temsil ettiği bölgede (Batı Palearktik) tespit edilen kuş türleri ve yoğunlukları bakımında çok özel bir yere sahiptir. Kızılırmak Deltası, sonbahar ve ilkbaharda göç eden kuşlar açısından da çok önemlidir. Kış aylarında yaklaşık olarak 100.000-150.000 adet su kuşu Delta’da barınmaktadır. 1992 yılı araştırması sonucunda tüm deltada yaklaşık 88’i kesin olmak üzere 140 kuş türünün kuluçkaya yattığı belirlenmiştir (Hustings ve van Dijk 1994). Güncel verilere göre alanda 157 kuş türü üremektedir (Kiraz Erciyas Yavuz, kişisel gözlem). Alanda üreyen önemli kuş türleri balaban (Botaurus stellaris), erguvani balıkçıl (Ardea pupurea) kara leylek (Ciconia nigra), kaşıkçı (Platalea leucorodia), boz ördek (Anas strepera), çıkrıkcın (Anas querquedula), Macar ördeği (Netta rufina), elmabaş patka (Aythya ferina), pasbaş patka, (Aythya nyoca), küçük orman kartalı (Aquila pomarina), turna (Grus grus), sazhorozu (Porphyrio porphyrio), uzunbacak (Himantopus himantopus) kocagöz (Burhinus oedicnemus), bataklıkkırlangıcı (Glareola pratincola), çizgili ötleğen (Sylvia nisoria)’dir. Bölgede göç sırasında önemli sayılarda küçük karabatak (Phalacrocorax pygmeus, en fazla 88), küçük akbalıkçıl (Egretta garzetta, en fazla 3200), çeltikçi (Plegadis falcinellus, en fazla 590), dikkuyruk (Oxyura leucocephala, en fazla 1240), küçük martı (Larus minutus, en fazla 41.000) ve akkanatlı sumru (Chlidonias leucopterus, en fazla 3000) izlenebilir. Kızılırmak Deltası’nda yapılan çalışmalar 33 memeli türünün (ülkemizde bulunan memelilerin %20’si) alanda yaşadığını göstermiştir. Alanda bulunan en öncelikli türler arasında nesli küresel ölçekte “Hassas” durumda olan kirpikli yarasa (Myotis emarginatus) bulunmaktadır. Ayrıca deltada küresel ölçekte nesilleri tehlike altına girmeye yakın (NT) Blasius’un nalburunlu yarasası (Rhinolophus blasii), büyük nalburunlu yarasa (Rhinolophus ferrumequinum), Anadolu sincabı (Sicurus anomalus) ve cüce avurtlak (Cricetulus migratorius) bulunmaktadır. Son olarak susamuru da (Lutra lutra) deltada yaşayan ve nesli dünya ölçeğinde tehlike altına girmeye yakın türler arasındadır.
İKİZTEPE ÖRENYERİ KIZILIRMAK DELTASI’NDA Kızılırmak Deltası ve çevresinde, yerleşim tarihinin aşamalarını ve tarihsel dönemlerin uygarlık birikimlerini yansıtan pek çok arkeolojik ve kültürel esere rastlamak mümkündür. Deltadaki en önemli arkeolojik değerlerin başında, Anadolu ve hatta uygarlık tarihi açısından önemli bir yere sahip olduğu düşünülen İkiztepe ören yeri gelmektedir. Bafra İlçesinin İkiztepe Köyü’nde bulunan İkiztepe ören yerindeki arkeolojik kazılar kapsamında 57 höyük, 6 tane düz yerleşim yeri, 25 adet antik çağile hemen sonrası kalıntısı, 48 tümülüs, 5 kaya mezar, mezarlık, 1 kale, 1 hamam, 1 köprü bulunmuştur.
DELTANIN BÜYÜMESİNİ BARAJLAR DURDURDU 1990 yıllarının başında Altınkaya (1987) ve Derbent (1991) barajlarının yapımı ile Kızılırmak Nehri’nin geçtiği yerlerde aşındırdığı irili ufaklı çakıl, kum, mil ve topraktan oluşan malzemeleri eğimin azaldığı yerlerde biriktirmesi sonucunda oluşan alüvyal malzeme akışı kesilmiş ve deltanın büyümesinin durmasına neden olmuştur. 1990’larda başlayan orman tahribi ve kaçak yapılaşma artarak devam etmiş ve 73 hektar alan üzerinde, 300’ün üzerinde konut yapılmıştır. Alanın, Yönetim, koruma-kontrol faaliyetlerinin SAMKUŞ’ a devredildiği 2015 tarihinden itibaren alanda mevcut 330 adet yazlık konut, Samsun Büyükşehir Belediyesi’nce yıkılarak bu alanlar eski doğal haline dönüştürülmesi için gerekli çalışmalar yapılmıştır.
Sarıyer Maslak’ta Eski Büyükdere Caddesi’nde yol çöktü.
Hasan YILDIRIM – Ahmet YEŞİLMEN – Uğur ŞAHİN İSTANBUL-Olay, saat 02.41’de Eski Büyükdere Caddesi’nde meydana geldi. Yoldaki çökmenin ardından olay yerine itfaiye polis ve İGDAŞ ekipleri sevk edildi. Güvenlik önlemi alınan alanda doğalgaz sıkışması sonucu küçük çaplı patlama meydana gelirken İGDAŞ ekipleri doğalgazı kesti. Yol trafiğe kapatıldı.
Diğer yandan yolun çöktüğü bölgede hareketlilik sürüyor. Güvenlik önlemi alınan bölgede asfaltın kırıldığı anlar kameraya yansıdı. Asfalt kırıldığı sırada altındaki toprak da kaydı. Saat 10.00 sıralarında asfaltın büyük bir bölümü daha çöktü. Yolun çöktüğü alanın çevresinde polis ve İBB ekiplerinin bekleyişi ve güvenlik önlemleri sürüyor. (DHA)
Ankara’nın Ayaş ilçesinde sağanak sele neden oldu; evleri su bastı, itfaiye aracı sele kapıldı.
Muammer DAŞDELEN ANKARA-Ayaş ilçesine bağlı Gençali Mahallesi’nde etkili olan sağanak, günlük yaşamı olumsuz etkiledi. Aniden bastıran yağmur sonrası mahallede bazı yollar suyla kaplandı. İtfaiyeye ait bir kamyon derenin taştığı bölgeden geçerken sele kapıldı.
Araçta bulunan şoför Macit Kömürcü ve yanında bulunan belediye personeli son anda araçtan atlayarak kurtuldu. Selin götürdüğü itfaiye aracı bölgeye sevk edilen ekipler tarafından kurtarıldı. Ayaş Belediye Başkanı İzzet Demircioğlu, sele kapılan personelin durumlarının iyi olduğunu ifade etti. (DHA)