Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Ekonomi

Karbonsuz gelecek nükleersiz olmaz

MERSİN- Avrupa’da yaşanan enerji krizi ve iklim değişikliği, enerji ihtiyacının karşılanmasında nükleer enerjinin rolünü daha fazla gündeme taşıyor. Uzmanlar, nükleer santrallerin hem düşük karbonlu elektrik hem de ısı üretmesiyle enerji yoğun endüstrileri karbondan arındırmak için fırsatlar sunduğunu kaydediyor.

Temiz ve güvenli elektrik üreten nükleer enerjinin kullanımı, pandemi sonrası ülke ekonomilerinin canlandırılması ve teknolojik gelişimde de artık daha önemli görülüyor. Bununla beraber pek çok ülkede halen enerji politikalarını gerçeklerden ziyade korkular yönlendiriyor. İnsanların duyduğu korku, nükleerin hidroelektrikten sonra dünyadaki en büyük ikinci düşük karbonlu elektrik kaynağı olmasına rağmen, “temiz enerji” tartışmasının dışında bırakılmasının önemli nedenlerinden biri. Bill Gates’in nükleer enerjinin iklim değişikliğine bir çözüm olup olmadığı sorulduğunda verdiği, “İnsanlar rasyonel olsaydı, evet” yanıtı, aslında nükleer enerjinin yaşadığı algı sorununu ortaya koyuyor. Hollywood’un nükleer ile ilgili çektiği sayısız film, Godzilla gibi canavarlar, Kaptan Atom gibi radyoaktif süper kahramanlar, nefes kesen sansasyonel haberler; negatif nükleer algısını oluşturan önemli unsurlar arasında.

“Korkuları gidermenin tek yolu, bilimsel gerçekleri kabul etmektir”

Nükleer enerji ile ilgili pek çok şehir efsanesi bulunduğuna dikkat çeken İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Enerji Enstitüsü Müdür Yardımcısı Dr. Senem Şentürk Lüle, insanların nükleer enerji ile ilgili korku ve endişelerinin de bilgi eksikliğinden kaynaklandığının altını çizdi. Lüle, “Nükleer enerji ve nükleer santraller konusunda bilinçli olmak, nükleer teknoloji hakkında araştırma yapmak, bilgi sahibi olmak çok önemli. İnsanlar bilmedikleri şeyden korkar ve tedirgin olurlar. Doğru cevapları bulabilmek için bilimsel verilere güvenmek gerekir. Korkuları gidermenin tek yolu, bilimsel gerçekleri kabul etmektir” diye konuştu.

“Karbonsuz gelecek için nükleer enerji”

Dr. Lüle, Türkiye’de Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) ile birlikte nükleer enerji ile ilgili tartışmaların daha sık gündeme taşındığını ifade ederek, nükleer enerjinin kullanımının karbonsuz geleceğin inşası için çok önemli olduğuna işaret etti. Lüle, “Küresel ısınma ile mücadele edildiğini de göz önüne alırsak, ülkelerin enerji politikalarının tamamen temiz enerji talebine uyumlu olarak dönüştürülmesi önem taşıyor. Türkiye, Akkuyu NGS ile hem kaynak çeşitliliğini artıracak hem arz güvenliğini sağlayacak, hem de karbon emisyonunu azaltacaktır. Akkuyu’nun yıllık 128 milyon ton, 60 yıl boyunca da 2,4 milyar ton karbon emisyonunu engelleyeceği hesaplanıyor” dedi.

Korkunun sebebi radyasyon

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ikinci ve üçüncü nükleer santraller için harekete geçileceğini açıklaması ile nükleer enerji karşıtı argümanların yeniden gündeme geldiğine dikkat çeken Lüle, bu argümanlardan birinin de “radyasyon korkusu” üzerine kurulduğunun altını çizdi. Lüle’ye göre, nükleer enerji denince akla ilk gelen “radyasyon” oluyor. “İnsanların nükleer ile ilgili olumsuz algılarının ve korkularının ana sebebini de radyasyon ile ilgili yanlış bilgiler oluşturuyor” diyen Lüle, radyasyonun aslında yaşadığımız çevrenin doğal bir parçası olduğunu ifade etti. Lüle’nin bu konuda verdiği bilgiler şöyle:

“Röntgen çektirdiğimizde, uçakla seyahat ettiğimizde, evimizde dinlenirken, hatta besinleri tükettiğimizde radyasyona maruz kalıyoruz. Örnek vermek gerekirse muzda kilogram başına 3500 pCi radyasyon bulunuyor. İçinde en çok radyasyon bulunan gıda ise kilogram başına 6600 pCi ile Brezilya fıstığıdır. ‘Doğada hiç radyasyon yok!’ Bu son derece yanlış bir bilgi. Seviyesi bulunduğumuz bölgeye göre değişmekle birlikte, sürekli kozmik ve karasal radyasyona maruz kalırız. Bazı yerlerdeki doğal radyasyon oranlarını karşılaştırmak gerekirse şu anda ilk nükleer güç santralimizin inşa edildiği Akkuyu bölgesinde yıllık 0,53 mSv bir doz var. Çanakkale’de 1,23 mSv, Kars’ta 1,58 mSv. Bu değerler Hindistan’da 15,80 mSv, Brezilya’nın kumsallarında ise 788 mSv’e kadar çıkıyor. Doğal radyasyondan kaçınmamızın imkanı yok. Bu radyasyon topraktan ve uzaydan bize geliyor. ABD’de ise bir kişi ortalama olarak doğal kaynaklardan yıllık 3,1 mSv radyasyona maruz kalır. Bunlar doğal radyasyon için oldukça küçük birimlerdir. Akıllara yine reaktörlerden üretilen radyasyonun farklı olduğu ve daha zararlı olduğu gelebilir ama bu tamamen yanlış bir bilgidir. Çünkü santralin etrafındaki radyasyon, doğal arka plan radyasyondan farklı değildir. Doğada pek çok elementin radyoaktif izotopları var. Radyasyon kararsız atomlardan gelir. Kararsız atomlar, üzerindeki fazla enerjiden kurtulmak ister. Bu fazla enerjisini, alfa ve beta parçacıkların, nötron, X-Işını veya Gama-Işını bozunmalarından biriyle atar ve kararlı bir hale geçer. Bu hem doğal hem de yapay olarak üretilen radyoaktif maddelerde böyledir. Yani her iki durumda da doğal ya da yapay, radyasyon aynıdır ve ikisi arasında hiçbir fark yoktur.”

Santral yakınında radyasyon

Türkiye Nükleer Mühendisler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Nükleer Enerji Yüksek Mühendisi Korcan Kayrın da nükleer santrallerin çevreye radyasyon yayacağı gibi endişelerin bilgi eksikliği ile oluştuğuna dikkat çekti. Halk için tıbbı uygulamalar ve artalan dışında izin verilen ilave doğal radyasyon dozunun yıllık 1 mSv olduğunu hatırlatan Kayrın, şöyle konuştu:
“Uluslararası standartlara göre, bir nükleer enerji santrali çevresindeki radyasyon düzeyi sıkı bir şekilde kontrol edilir ve düzenlenir. Bu düzey mevcut artalan radyasyon seviyesini aşmaz. Aslında deniz seviyesinden yükseldikçe artalan radyasyonu da arttığı için iki yıl boyunca bir nükleer enerji santralinin civarında kalıcı yerleşim nedeniyle alınan radyasyon ile dağlarda iki haftalık tatil geçiren bir kişi aynı dozda radyasyon alacaktır. Artalan radyasyon, dünyada herkesin maruz kaldığı doğal ve suni kaynaklardan yayılabilen ve her yerde bulunabilen iyonlaştırıcı bir ışınımdır. Örnek verecek olursak, yüksek irtifada uçan pilotlar, güneşe daha yakın olduğu için bizden biraz daha fazla radyasyon alır. Bu ölümcül ya da tehlikeli değildir. Bu süreç, ne kadar radyasyona maruz kaldığınızla ilgilidir. Yani burada süre önemlidir.

Hesaplamalara göre, nükleer santral çevresinde yaşayan insanlar yılda 0,01 mSv’den daha az dozda radyasyona maruz kalıyor. Akciğer radyografisinde 0,02 mSv, İstanbul-Newyork uçuşunda 0,08 mSv, tüm vücut tomografisi çektirildiğinde ise bu değer 11 mSv oluyor. Bir senede nükleer santralden alınan toplam doz, hava yoluyla seyahatlerde 6 saatlik bir uçuştan alınan doza ya da yıl içinde her gün yenilen bir muzdan alınan toplam doza eşdeğerdir.”
Dünyada 30’dan fazla ülkede faaliyet gösteren yüzlerce nükleer enerji tesisinin performans kayıtlarının nükleer enerjinin güvenli olduğunu gösteren önemli belgeler olduğunu belirten Kayrın, şöyle devam etti: “Dünya Nükleer Operatörler Birliği, güvenlik sistemi performansı, yakıt güvenilirliği ve endüstriyel kaza oranları dahil olmak üzere tesis performansına ilişkin verileri izler ve bu izleme sonuçlarını yayınlar. Nükleer enerji tesisleri son derece güvenli ve santral yakınında yaşam kesinlikle tehlikeli değildir.” (İHA)

Yorum yapmak için tıklayın

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Ekonomi

Kurbanlık telaşı erken başladı

Kurban Bayramının yaklaşmasıyla vatandaşlar büyükbaş ve küçükbaş hayvan üreticilerini ziyaret etmeye başladı.

İbrahim Acıkara
DENİZLİ-
Denizli’de Kurban Bayramında kurbanlık kesmek isteyen vatandaşlar 2 ay öncesinden üreticileri ziyaret etmeye başladı. Buldan ilçesi Türlübey mahallesinde hayvan yetiştiriciliği yapan Murat Taşkıner, bu yıl hayvan üretiminde büyük zorluklar yaşadıklarını dile getirerek “Müşterilerimiz geliyorlar. Yaşadıkları ekonomik sıkıntıları dile getiriyorlar. Ancak bizimde girdi maliyetlerimiz oldukça yükseldi. Yem, ilaç ve veteriner kontrolleri ne yazık ki hayvan fiyatlarının artmasına neden oldu. Hayvan yetiştiriciliği gerçekten çok zor. Koyun ve keçi kurbanlıklarımız 15 bin ila 25 bin TL arasında. Allah hepimizin yardımcısı olsun” dedi.

Buldan Kadıköy mahallesinde büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yapan Zafer Özinsel ise, bu yıl canlı büyükbaş hayvan kilogram fiyatlarının 125 ile 150 TL’den belirlediklerini ifade etti.

Okumaya devam et

Ekonomi

Palandöken: Konaklama fiyatlarında abartıya gidilmemeli

Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, konaklama fiyatlarında abartıya gidilmemesi uyarısını yaparak, “İnsanların yaşadığı ülkede tatil yapma şartları kolaylaşsın” dedi.

Billur Çetinkaya
ANKARA-
Dokuz günlük bayram tatilinde otel fiyatları cep yakınca yerli turistin yurtdışına yöneldiğini belirten TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “2024’te turizm sektöründen önemli katkılar beklerken potansiyel olarak turizm gelirimiz de artıyor. Ancak yerli turistin yurtdışına çıkarak döviz bırakmasının önüne geçilmeli. Bayram tatilinde 6,8 milyon kişi hava yolu ile seyahat etti. Döviz kurlarındaki artış ve yüksek enflasyona bağlı olarak son dönemde otel fiyatları yükseldi. Yerli turistin bu ücretlerle yurt içinde seyahat edebilmesi mümkün değil. Dolayısıyla bir taraftan döviz girdimiz artsın, turist kazanalım derken diğer taraftan da yerli turisti kaybetmeyelim. Bildiğiniz gibi birçok ülke ile 3-5 günlük tatillerde vize sorunu kalktı. Bu bir taraftan sevindirici ancak diğer taraftan da ülkemizden dövizin çıkması ve turizm gelirimizin azalması anlamına geliyor. Turizm Bakanlığımız tarafından iç turizmde yerli turiste teşvik mekanizmaları ile promosyonların tanınması ve bu sıkıntının giderilmesi lazım. İnsanların yaşadığı ülkede tatil yapmasının şartları kolaylaştırılmalı” diye konuştu.

“2023’te 56.7 milyon turist Türkiye’yi tercih etti”

Ülkemizin dövize ihtiyacı olduğu dönemde yerli turistin yurt dışına kaçmaması için formül bulunması gerektiğini söyleyen Palandöken, “Coğrafi konumu, doğal turizm kaynakları, köklü tarihsel geçmişi ve geniş mutfağı ile ülkemiz adeta bir turizm cenneti. Turizm açısından son yılların rekoru olarak nitelendirilen 2023’te 56.7 milyon turist Türkiye’yi tercih etti. Turizm geliri ise 54,3 milyar dolar olarak gerçekleşti. Turizmdeki başarımız ülke ekonomisi açısından sevindirici ancak Türkiye turizm açısından çok daha yüksek bir potansiyele sahip. Dört mevsimi bir arada yaşayan ve eşsiz coğrafi özelliğe sahip ülkemizin turizmdeki payını artırmalıyız. Bununla birlikte yerli turistimiz de yabancı ülkelere kaptırılmamalıyız. 2023’te ülkeden çıkış yapan ziyaretçi sayısı bir önceki yıla göre yüzde 11,1 artarak 57.7 milyon oldu. Çünkü yüksek döviz kuruna rağmen vatandaşın yurtdışı tatili yurtiçinde her şey dahil konseptli bir tatilden daha uyguna gelmeye başladı. Buna bir de çeşitli kampanyalar ve kapıda vize vb. gibi uygulamalar eklenince yerli turistin parası yurtdışına kaçıyor” diye konuştu.

“Turizmi yılın 12 ayı canlı tutmalıyız”

Turizm gelirimizi yabancı ülkelere kaptırmamak için formüller bulunması gerektiğini belirten Palandöken, “Öncelikle turizmi mevsimsellikten kurtararak yılın 12 ayı canlı tutmalıyız. Esnaf ve sanatkârlarımızın turizm gelirinden elde ettiği payı arttırarak ülke ekonomisine katkıda bulunmalıyız. Özellikle son zamanlarda trend haline gelen sağlık turizmi, gastronomi turizmi ve kültür turizmi gibi turizm alanlarından daha çok fayda sağlamalıyız. Turist sayısındaki artışı ülkemizin ve yerli üretimlerimizin tanıtımında fırsata çevirmek için yeni konseptler belirlemeliyiz. Yabancı turistler yalnızca otellerle sınırlı kalmamalı, gittikleri şehirlerin özelliklerini, yöresel ürünlerini tanımalı ve Türk insanının misafirperverliğini hissetmeli. Havaalanı, otogar ve otel gibi kalabalık noktalarda doğal güzelliklerimizin, yöresel ürünlerimizin ve yerli üretimlerimizin tanıtımını içeren broşürlerin dağıtımı zorunlu olmalı” şeklinde konuştu.

Okumaya devam et

Ekonomi

Ticaret Bakanı Bolat: Türkiye ve Tanzanya arasında yıllık 1 milyar dolar ticaret hedefi belirlendi

Türkiye-Tanzanya İş Forumu’nda konuşan Ticaret Bakanı Ömer Bolat, “İki ülke arasından yıllık 1 milyar dolar ticaret hedefi belirlendi. Geçen yıl 350 milyon dolar olan karşılıklı ticaretimizin 1 milyar dolar hedefini yakalaması konusunda tarım, sanayi, tekstil-giyim, ilaç sektörü gibi önemli fırsatlar bulunuyor” dedi.

Uğur Çetin – İsmail Coşkun
İSTANBUL-
Türkiye Tanzanya İş Forumu Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti Devlet Başkanı Samia Suluhu Hassan’ın katılımı ile gerçekleşti. Forumda konuşan Bolat, “İki ülke arasında 1 milyar dolar ticaret hacminin belirlendi. Geçen yıl 350 milyon dolar olan karşılıklı ticaretimizde söz konusu 1 milyar dolar hedefini yakalaması konusunda tarım, sanayi, tekstil-giyim, ilaç sektörü gibi önemli fırsatlar bulunuyor. Tanzanya tarafı ise altın, elmas, kömür, kaju ve pamuk gibi bizlere tedarik edeceği çok önemli tarımsal ürünler var” dedi.

“Türkiye ve Tanzanya arasında yıllık 1 milyar dolar ticaret hedefi belirlendi”

Türkiye ve Tanzanya’nın birbirine sunduğu çok önemli fırsatların olduğunu belirten Bakan Bolat, “Bu fırsatların arasında tarım, tekstil-giyim, ilaç gibi sektörler büyük önem taşıyor. Tanzanya tarafında ise altın, elmas, kömür, kaju ve pamuk gibi bizlere tedarik edeceği çok önemli tarımsal ürünler var. Türkiye-Tanzanya arasında 2023 yılında 350 milyon dolar olan karşılıklı ticaretimiz bu yıl 1 milyar dolar olarak belirlendi. İki ülke arasında çifte vergilendirilmenin önlenmesi anlaşması için maliye bakanlıklarına talepte bulunacak. Daha hızlı aksiyon alabilmek adına JETCO yeni nesil ekonomik taslak anlaşma metinlerini gönderip hızlandırma gerçekleştireceğiz. Müteahhitlik hizmetleri noktasında Tanzanya önemli fırsatlar sunmakta. Şu ana kadar 6.4 milyar dolarlık 14 adet projeyi üstlenen Türk müteahhitlerini tebrik ediyoruz. Türk müteahhitler Tanzanya’da yeni projeler üstleneceklerdir. Bu forum inşallah Türkiye-Tanzanya arasında hem siyasi alanında hem de ekonomik ticaret konusunda yeni bir dönüm noktası olmasını temenni ediyorum” şeklinde konuştu.

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.