Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Sağlık

Önce kızını sonra böbreğini aldı

Ali Furkan Çetiner – Mısra Ezginur Göçer

ESKİŞEHİR – Eskişehir’de diyaliz tedavisi gören Serkan Çorlu, kayınvalidesinin bağışladığı böbrek ile yeniden sağlığına kavuştu.


Böbrek yetmezliği teşhisi ile yaklaşık 4 yıldır takip edilen 45 yaşındaki Serkan Çorlu, hastalığı ilerleyince son 1 buçuk yılını diyalize bağlı yaşamak zorunda kaldı. Günün 8 saati diyaliz makinesine bağlı yaşayan Çorlu’nun kurtuluşu için tek yol organ nakliydi. Yapılan tetkikler doğrultusunda Serkan Çorlu’nun kayınvalidesi Ayser Can’ın böbreği uyum gösterdi. Ülke genelinde yapılan organ nakillerinde yüzde 1’in altında yaşanan kayınvalideden damada nakil, bu sefer de Eskişehir’de görüldü. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Böbrek Nakil Ünitesi’nde gerçekleştirilen başarılı operasyonla kayınvalidesinin böbreği nakledilen Serkan Çorlu, sağlığına kavuşarak ailesiyle birlikte taburcu oldu.

“Kayınvalidesinin böbrek verdiği hasta sayısı yüzde 1’in altındadır”

Kayınvalide Ayser Can’dan alınan böbreğin damadı Serkan Çorlu’ya nakleden Genel Cerrahi Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Mehmet Kılıç, başarılı geçen operasyonun ardından iki tarafında gayet sağlıklı olduğunu belirtti. Kayınvalideden alınan organın damada naklinin yüzde 1’in altında bir oranla görüldüğünü belirten Prof. Dr. Mehmet Kılıç, nadiren rastlanan bu operasyonun başarısında ekibinin payının yüksek olduğunu söyledi. Ameliyat kadar sonrasında geçirilen sürecin de iyileşmede büyük etkisi olduğunu ve ekibinin bu konuda çok başarılı olduğunu ileten Kılıç, “Son dönem böbrek yetmezliğine girmiş hastanın seçenekleri kısıtlıdır. Ya diyalize girer, ya canlıdan nakil alır ya da kadavradan nakil alır. Diyaliz ise hemodiyaliz ve periton diyalizi olarak iki şekilde olabiliyor. Şanslı hastalarımıza da nakil yapabiliyoruz. Hastamız Serkan Çorlu, periton diyalizi tedavisi alıyordu. Hastamız nispeten şanslı. Kayınvalidesi böbreğini verdi ve biz naklini gerçekleştirdik. Bugün de hastamız taburcu oldu. Böbrek nakli yaptığımız hastalarda genel olarak annesi, babası, kardeşleri veya eşi veriyor. Kayınvalidesinin böbrek verdiği hasta sayısı yüzde 1’in altındadır. Bu durumla çok karşılaşmıyoruz. Damadını seven bir kayınvalide böbreğini bağışlayarak ona hayatını yeniden bağışladı diyebiliriz” ifadelerini kullandı.

“Kayınvalidem hayatımı bana geri verdi”

Son bir buçuk yıldır günün 8 saatini diyaliz makinesine bağlı geçiren ve hiçbir şey yapamadığını belirten Serkan Çorlu, operasyonun ardından sağlığına kavuştu. Kayınvalidesinin kendisine hayatını ve özgürlüğünü geri verdiğini belirten Çorlu, “Yaklaşık 4 senedir böbrekle ilgili takip ediliyorum. Son dönemde hastalığım iyice kötüye gitti ve diyaliz tedavisine başladım. Kayınvalidemin bana böbrek bağışlaması çok büyük bir olay. Kayınvalidem hayatımı bana geri verdi. Aramız çok iyi, zaten iyi olmasa böyle bir şey yapmaz. Şu anda çok mutluyum. Ben her gün diyalize giriyordum. Her akşam makineye bağlanıyordum. 8 saat boyunca o makineye bağlı yaşıyordum. Bir yere gidemiyor, bir şey yapamıyordum. Şuan özgürlüğümü geri kazandım” dedi.

“Damadımın makineye bağlandığını görünce çok etkilendim”

Nadir görülen bir fedakârlık yaparak böbreğinin tekini damadına veren 62 yaşındaki Ayser Can, herkesin organ bağışına karşı duyarlı olmasını istedi. Damadının makineye bağlı olmasının böbreğini vermesinde etken olduğunu belirten Can, “Başta doktorumuz Mehmet Kılıç’a, Sultan hocamıza ve yardımcılarına çok teşekkür ediyorum. Ben evimde böyle huzur bulamadım. Ameliyatta ve yoğun bakımda çok ilgilendiler. Hocamız ve yarımcıları saç telimden ayak tırnaklarıma kadar incelediler. Çok memnunum. Hiç korkmadım. Herkes organ nakline duyarlı olsun. Hiç kimse duyarsız kalmasın. Organ bekleyen hastalarımıza herkes bağış yapsın. Damadımın makineye bağlandığını görünce çok etkilendim ve bu kararı verdim. Ne olacağımız belli değil. Onun için organımın uyması durumunda vermek istedim. Doktorlarımız organ verene daha özenli yaklaşıyor. Hiç kimse korkmasın” ifadelerini kullandı.

“Annemin duyarlılığı sayesinde eşim sağlığına kavuştu”

Annesinin böbreği ile eşinin sağlığına kavuşması mutluluğunu yaşayan 38 yaşındaki Selime Can Çorlu, organ bağışının önemini vurguladı. Bebeğinin babasının artık sağlıklı olmasından dolayı mutluluğunu dile getiren Çorlu, organ bağışının hayat kurtardığını şu ifadelerle dile getirdi:

“Yaklaşık 1 buçuk senedir zorlu bir süreçten geçiyorduk. Eşimin makineye bağlanması hepimizi üzen bir durumdu. Annemin duyarlılığı sayesinde eşim sağlığına kavuştu. Yaptığı erdemli hareket kelimelerle telafi edilemez. Ona çok çok teşekkür ediyoruz, iyi ki var. Herkes organ bağışında bulunsun. İnşallah bu cesaret örneğini annem gibi gösteren birçok insan çıkar. Ona sonsuz teşekkür ediyoruz. Küçük bebeğimiz artık sağlıklı olan babasına kavuştu. İnşallah daha huzurlu ve mutlu günlerimiz olur. Sağlık çalışanlarımıza çok teşekkür ediyoruz. Kendi evimizde gibi hissettirdiler. Mehmet Kılıç hocamıza, Nefroloji Uzmanı Sultan hocamıza çok çok teşekkür ediyoruz. Her şey çok iyi gitti. İnşallah bundan sonra da iyi olur. Organ bağışı hayat kurtarır. Cesaretli olsunlar. Sağlık her şeyden daha önemli bir durum, herkese çok teşekkür ediyorum.”

Yorum yapmak için tıklayın

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Sağlık

D vitamini eksikliği olanlarda bunama riski yüzde 19-25 artıyor

İngiltere’de yapılan uzun vadeli bir araştırmaya göre D vitamini eksikliği olanlarda bunama riskinde yüzde 19-25 oranında artış gözlendi. Düzenli olarak D vitamini takviyesi alanlarda ise Alzheimer riskinde yüzde 17 azalma görülürken damar hastalığına bağlı bunama riskinde yüzde 14 azalma gözlendi.

Nisanur Şentürk
İSTANBUL-
The American Journal of Clinical Nutrion’da yayınlanan araştırmada; 14 yıl boyunca takip edilen kişilerde, D vitamini eksikliğinden kaynaklı demans riskinin yükselerek yüzde 19-25’lere çıktığı tespit edildi. Araştırma hem Alzheimer hem de damarların tıkanmasına bağlı oluşan demans için geçerli olurken uzun süre D vitamini eksikliğinin de bunlara sebep olabileceğini gösteriyor. Kişilerin demansa karşı korunması için erken yaştan itibaren önlem almaları gerektiğini belirten Çakmak Erdem Hastanesi’nde Nöroloji Uzmanı Dr. Nazan Eryiğit, gençlere ve yetişkinlere çeşitli önerilerde bulundu.

“Yorgunluk, sürekli uyuma isteği, uyumaya rağmen vücutta ağrılar D vitamin eksikliğinden olabilir”

Demans riskinin yaşla giderek arttığına değinen Uzm. Dr. Nazan Eryiğit, “D vitaminini hep kalsiyum ve kemik gibi bilsek de özellikle gençlerin unutkanlığının en önemli sebeplerinden biridir. Bu yüzden D vitamini destekli gitmeliyiz. Nörolojiyi en çok ilgilendiren konulardan biri unutkanlıktır. Yorgunluk, sürekli uyuma isteği, uyumaya rağmen vücutta ağrılar ve dinlenememe, dinlenmeden kalkma gibi durumlar D vitamin eksikliği belirtisidir. Türkiye, D vitamini açısından çok iyi bir ülke. Sürekli güneşimiz var fakat güneşlenmiyoruz. Güneşlenirken güneş kremi sürüyoruz. D vitamininin en önemli kaynağı direkt olarak güneşe temas etmektir. Koruyucusuz ve direk ten teması olmalı” açıklaması yaptı.

Uzm. Dr. Nazan Eryiğit, “Ayrıca özellikle yağlı balıkları yemeliyiz. Belki de omega 3 takviyesi almalıyız ki onlarda D vitamini yoğun miktarda var. Düzenli beslenme de önemlidir. Akdeniz diyeti yapın, yeşillikleri kullanın. Çünkü demans sadece D vitamini eksikliğinden kaynaklanmaz. B12, folik asit yani üçünün birlikte alınmış olması lazım” dedi.

“Bilinçsiz kullanılan D vitamini tehlikelidir”

“D vitamininde yağda eriyen bir vitamin, zehirlenmesi var” diyen Uzm. Dr. Eryiğit, “O yüzden bilinçsiz şekilde kullanılması çok tehlikelidir. Doktoruna ölçüm yaptırmadan kesinlikle D vitamin takviyesine başlamasınlar. ‘Yeterli yere geldi’ demeden de vitamin takviyesi kesilmemelidir. Tedaviye ise kanda serum düzeyine bakarak karar veriyoruz” uyarısında bulundu.

“Arada cam olmasın, direk maruziyet istiyoruz”

Demanstan korunmak için kişilere tavsiyelerde bulunan Uzm. Dr. Eryiğit şunları söyledi:
“Hem zihinsel hem de bedensel egzersiz çok önemlidir. Özellikle multivitaminlerin içerisinde yer alan D vitamini son derece düşük doz ve asla yeterli olmuyor. Hasta, ‘nasıl olsa ben bir kompleks vitamin alıyorum’ deyip doktora gitmiyor. ‘Ben zaten içiyorum’ deyip ölçtürmüyor. Hâlbuki aldığı şey günlük tüketime bile yetmiyor. Unutkanlık çok önemli bir şikâyettir. Genç yaş ya da yaşlı, hiç fark etmez varsa unutkanlığınız mutlaka nöroloji uzmanına başvurun. Lütfen güneşe biraz maruz kalın. Sadece elinizden yüzünüzden değil, kollarınızdan, bacaklarınızdan da D vitamini alın. Her gün en az 45 güneşte kalın. Ama arada cam olmasın, direk maruziyet istiyoruz.”

Okumaya devam et

Sağlık

Tevfik Özlü: Türkiye’de yılda 15 bin kişi, başkasının dumanından ölüyor

Sigaranın Türkiye’de yol açtığı ölüm oranları hakkında istatistikler paylaşan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Ülkemizde her yıl aktif tütün içimine bağlı 100 bin, pasif içime bağlı ise 15 bin ölüm yaşanıyor. Tütüne bağlı ölümler trafik kazaları, yangınlar, cinayetler, AIDS, alkol, uyuşturucu ve intiharlara bağlı ölümlerin toplamından fazladır” dedi.

TRABZON-
Trabzon İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile Trabzon Yeşilay Şubesi’nin Trabzon Merkez Fen Lisesi’nde düzenlediği organizasyonda Medical Park Karadeniz Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, ‘Sigaranın Zararları’ hakkında bir söyleşi gerçekleştirdi.

“Ölümlerin yüzde 23’ü tütün nedeniyle oluyor”

Etkinlikte sigaranın sağlığa zararları ve sigara kullanımına bağlı ölüm oranları hakkında bilgilendirmede bulunan Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Her 6 saniyede bir kişi sigara içtiği için ölüyor. Türkiye’de 15 yaş üzeri 16 milyon kişi tütün kullanıyor ve ölümlerin yüzde 23’ü tütüne bağlı. Türk erkeklerinin yüzde 31’i, kadınlarının ise yüzde 10’undan fazlası tütün yüzünden hayatını kaybediyor. Ülkemizde her yıl aktif içime bağlı 100 bin, pasif içime bağlı 15 bin ölüm yaşanıyor. Tütüne bağlı ölümler trafik kazaları, yangınlar, cinayetler, AIDS, alkol, uyuşturucu ve intiharlara bağlı ölümlerin toplamından fazladır” diye konuştu.

“Sigara içen kadınlarda KOAH gelişimi 40 kat fazla”

Aynı yoğunlukta sigaraya maruz kalan kadınlarda akciğer kanseri gelişme riskinin erkeklere göre daha fazla olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Özlü, “Sigara içen kadınlarda, içmeyenlere kıyasla KOAH gelişimi 40 kat fazla” açıklamasında bulundu. Prof. Dr. Özlü, sigarayı bırakmak isteyen kişilere şu önerilerde bulundu: “Kararlı olun, özgüveninizi yüksek tutun, bırakma nedenlerinizi iyi bilin ve sık hatırlayın, sigaralı çevrelerden uzak durun, sigarayı hatırlatacak eşyaları ortadan kaldırın, çay-kahve alışkanlığınızı kontrol edin, meşguliyet ve hobi edinin, spor ve egzersiz yapın, diyet yapın, bol sıvı alın, sigaraya ayırdığınız parayla kendinizi ödüllendirin, jer şey bir taneyle başlar, unutmayın.”

Organizasyon sonrası İl Milli Eğitim Müdürü Hasan Uygun ve Trabzon Yeşilay Şube Başkanı Av. Işıl Demir Güner katılımlarından dolayı Prof. Dr. Tevfik Özlü’ ye plaket takdim etti.

Okumaya devam et

Sağlık

Uzmanından kalp krizine karşı uyarı: Gençler biraz sakin, yaşlılar hareketli olsun

Son zamanlarda gençlerde kalp krizi geçirme oranında ufak da olsa artış gözlemlediklerini belirten Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Harun Arbatlı, gençlere uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Arbatlı, “Gençler biraz sakin, yaşlılar hareketli olsun” dedi.

İSTANBUL-
10-16 Nisan Kalp Sağlığı Haftası kapsamında Ataköy Medicana Hastanesi, ‘Kalbiniz için Bilinçlenin’ seminerine ev sahipliği yaptı. Gazeteci Işıl ve Ekrem Açıkel’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen etkinlikte; Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Harun Arbatlı ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Aydın Yıldırım kalp sağlığıyla ilgili tüm soruları cevapladı. Kalp hastalıkları belirtilerini anlatan Prof. Dr. Aydın Yıldırım bunların; göğüs ortasında, çenede, sol elin yüzük parmağında, sırtta ve midede yaşanan ağrılar olabileceğini, bunlara dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.

“Türkiye’de ‘kalp krizi’ ölüm sebebi arasında en başta”

Ölüm oranının en fazla kalp hastalıklarında görüldüğünü belirten Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Harun Arbatlı, “Erişkinlerdeki ölüm oranlarının yaklaşık 3’te biri kalp ve damar hastalıklarından oluyor. Bu yüzden ciddi bir toplum bilinci gerekmektedir. Çocukluk çağından itibaren kendimizi korumamız gereken bazı durumlar var. Bunlar yerine getirilirse toplum çok daha sağlıklı hale gelecek ve sağlık giderleri de azalarak refaha kavuşmuş toplum oluşacaktır. Türkiye’de ölüm sebebi arasında en başta kalp krizi gelmektedir. Kalp krizi; damar sertliği, şeker hastalığı, stres ve sigara faktörlerinin getirdiği hastalık grubudur. Çok basit kurallara uyarak bu faktörlerden korunmanız mümkün” açıklaması yaptı.

“Son zamanlarda kalp krizi geçirme oranlarında ciddi bir artış var”

Son zamanlarda kalp krizi geçirme oranlarında ciddi bir artış olduğuna da değinen Prof. Dr. Harun Arbatlı, “Bu hem toplumun yaşının ilerlemiş olmasından hem de içinde bulunduğu ekonomik koşullar dahil olmak üzere stresin artmasından da kaynaklanıyor. Ancak kalp krizinden ölme oranları ise bir o kadar azalmış durumda. Çünkü sağlık hizmetlerinde de belirli bir artış var. İnsanlar kalp krizi geçirdiklerini fark edip hastaneye ulaştıklarında bir şekilde anjiyosu, gerekirse bir stent işlemi yapılıyor. Gerekirse ilaç tedavisiyle rahatlatıp sonrasında da gerekli tedavileri düzenlenebiliyor. Bazen bunun içerisinde ameliyatlar da oluyor” dedi.

“Gençler biraz sakin, yaşlılar ise biraz daha hareketli olsun”

Prof. Dr. Harun Arbatlı, “Gençlerde kalp krizi geçirme oranında artış gözlemliyor gibiyiz. Bazı yanlış adımlardan kaynaklı sorunlar var. Genç yaşta kalp krizi geçirebiliyorlar. Dolayısıyla bir noktada; sakinliği, sükûneti koruyabilmek lazım. Bir şeyler yapma, kendilerini ispat etme çabası içinde oluyorlar. Ama bu, onlara geri dönüşü çok pahalıya patlayabiliyor. Gençlere biraz sakin olmalarını, yaşlılara ise biraz daha hareketli olmalarını öneriyoruz. Yani ortada buluşmaları daha güzel bir şey” şeklinde konuştu.

“Kişiler eğitimle bu konuda bilinçlendirilmelidir”

Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Aydın Yıldırım ise “Türkiye’de insanlarımızın kalp sağlığı oranları iyi durumda değil. Obezite ve yüksek tansiyon dünyada yaygın. Ayrıca kalp damar hastalıklarından yaşanan ölümler, dünyada birinci sıralarda. Ülkemizde ise durum Avrupa ülkelerine göre biraz daha kötü. Hem obezite hem hipertansiyon açısından daha yüksek oranlarımız var. Bu mevcut durumumuzun daha iyileştirilmesi için yoğun bir eğitim programı veya halkın bilinçlendirilmesi gerekmektedir” dedi.

“30 dakika yürüyün, tuz tüketimini azaltın”

Prof. Dr. Aydın Yıldırım, “Özellikle Kovid sonrası insanların çalışma ortamlarının eve taşınması ve hareket aktivitelerinde düşüş olmasından sonra obezite ve hipertansiyon yoğun şekilde arttı. Bunlar aslında birbiriyle bağlantılı. Kilonuz arttıkça tansiyonunuz da yükseliyor. Pandemi bittikten sonra da dinamik, hareketli hayata geçilmesi bekleniyordu ancak maalesef bu konuda çok fazla ilerleme kaydedilmedi. Teknolojinin gelişmesi ve araçların kullanılması da hareketsiz yaşamı tetikliyor. Bundan dolayı kalp hastalıkları açısından kötüleşme var” açıklaması yaptı.
Gün içinde minimum 30 dakika yürüyüş veya aktivite yapılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Yıldırım şu önerilerde bulundu:

“Bu olmadığı takdirde kilo artışı kaçınılmazdır. Beslenmede ise tuz tüketimi kısıtlanmalıdır. Akdeniz diyetine dönülmelidir. Stresten uzak durulmalı, kolesterol ve tarama testleri düzenli yapılmalıdır. Herkesin kalbine iyi bakması ve kontrol ettirmesi gerekir. Özellikle Türkiye’de büyük bir eksiklik olan koruyucu hekimliğin önemine değinmek istiyorum. Hastalandıktan sonra işlerin hem tedavisi hem de döneme ait zorlukları daha fazla. Öncelikli olarak hastalanmadan önlem almak gerekir.”

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.