Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı koordinesinde BİTES Savunma Havacılık ve Uzay Teknolojileri A.Ş. tarafından geliştirilen ATOK Sistemi sayesinde Mehmetçik, geleceğin giyilebilir teknolojileri ile donatılacak. Böylece güvenlik güçlerinin operasyon sahasına hakimiyetleri en üst seviyeye çıkarılacak.
Utku Şimşek – Yunus Özkan – Oğuzhan Halil Özbek ANKARA-Yakın dönem içerisinde Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine de girmesi beklenen Askeri Taktik Operasyon Kiti’nin (ATOK), Mehmetçik’in operasyon sahasındaki gücünü artırması planlanıyor. Geleceğin askeri yetenekleri ile donatılan ATOK, dokunmatik ekrana sahip mini bir bilgisayar ve akıllı kol saati, algılayıcılar, sensörler ve artırılmış gerçeklik gözlüğü gibi bir takım hafif ve giyilebilir bileşenlerden oluşuyor. Sistemin ana sunucuları ve haberleşme sistemleri, zırhlı bir araç üzerine monte edilmek suretiyle tüm sistem mobil hale getiriliyor. ATOK sistemi, zırhlı araç üzerine kurulu özel 4.5G/LTE haberleşme ağı ile operasyon sırasında tim içi sesli ve görüntülü haberleşme imkanı da sağlıyor. LTE haberleşme ağı ile istihbarat amaçlı fotoğraf, mesaj, video ve sayısal dosya paylaşımını da mümkün kılıyor. Ayrıca, operasyon sırasında kullanılan İHA görüntüleri de ATOK Sistemine aktarılarak tim içerisinde paylaşılabiliyor. Öte yandan sistem sayesinde taktik saha ekranı ile alan hakimiyeti, dost birlik takibi ile dost unsurların güvenliği, mesajlaşma özelliği ile hızlı ve güvenli mesajlaşma, paraşütçü modülü ile alan güvenliği, İHA görüntü gösterimi ile havadan alana hakimiyet, sağlık modülü ile personelin anlık sağlık durum bilgisi gibi bir çok avantaj sağlanıyor.
“Şuan sistemlerimizin yaygınlaştırılması fazındayız” ATOK Sistemi hakkındaki detayları İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine değerlendiren BİTES Savunma ve Bilgi Sistemleri Genel Müdür Yardımcısı Erinç Albayrak, “Askeri Taktik Operasyon Kiti ATOK projemiz 15 Ocak 2020 tarihinde Savunma Sanayii Başkanlığı ile birlikte imzaladığımız sözleşme ile başladı. Akabinde 2 yıl gibi çok kısa bir süre içerisinde 15 Aralık 2021’de de prototip kabulleri gerçekleştirildi. Şuan sistemlerimizin yaygınlaştırılması fazındayız” ifadelerini kullandı.
“Klasik orduların meskun mahallerde muharebesi yeni bir sorun” Askeri sahanın yeni bir düzeye yöneldiğini ve özellikle meskun mahal operasyonlarının oldukça arttığını belirten Albayrak, “Muharebe sahasında bildiğimiz harp teknikleri açısından çok değişikliğin yaşandığı bir dünyadayız. Normal şartlarda muharebeler cephe hattında icra edilirken artık meskun mahallere girdi. Yakın dönemden bir örnek vermek gerekirse Ukrayna Rusya savaşında Rusya işgale başladığında Kiev’in sınırlarına kadar çok hızlı bir şekilde ilerledi ancak, Kiev’in şehir sınırlarına girdiğinde bir anda çok ciddi bir direniş ile karşılaşarak durdu. Dolayısıyla klasik orduların meskun mahallerde muharebesi yeni bir sorun. ATOK da bu sorunu çözmeye yönelik olarak, güncel teknolojileri kullandığımız; geniş bant haberleşme, IOT teknolojileri ya da askeri değim ile B-IOT teknolojilerinden yararlandırılarak, özellikle meskun mahal operasyonları esnasında burada operasyon icra eden güvenlik güçlerimizin durumsal farkındalığını artıran, temel haritacılık fonksiyonlarına destek olan, WhastApp gibi sesli, yazılı, görüntülü görüşme imkanı tanıyabilen, GPS olmayan ya da güvenilmeyen ortamlardaki konum ve durum belirleme, sağlık sensörü ile askerimizin, polisimizin sağlık durumunu belirleme gibi bir çok yeni teknolojiyi, artırılmış gerçeklik sistemini de bünyesinde barındıran bir bilgi sistemi” ifadelerini kullandı.
“Sistemimiz öncelikle bir zırhlı araç unsuru ile başlıyor” ATOK sisteminin kendi içerisinde kurduğu mesajlaşma sistemi ile güvenlik güçlerinin tam güven ile birbiri arasındaki iletişimi sağlamasının sağlandığına dikkat çeken Albayrak, “Sistemimiz öncelikle bir zırhlı araç unsuru ile başlıyor. Bu zırhlı aracımızın üzerinde bir anten mastı, bu cihazın üzerine takılı GSM ya da LTE antenleri, yine bir ASELSAN iştiraki olan ULAK tarafından üretilmiş sistemleri kullanıyoruz. Bu zırhlı aracımız muharebe sahasının geri hattında, güvenli bölgesinde konuşlanıyor ve anten mastını yükseltmek marifetiyle bir kapsam alanı tesis ediyor. Bu altyapımız bizim tamamen silahlı kuvvetlere kapalı ağ olarak hizmet eden, ticari ağlardan beslenmeyen, bir nevi TSKCELL diyebileceğimiz bir ağ oluşturuyor. Bu ağ içerisinde gerekli güvenlik işlemleri ile birlikte tüm akıllı cihazlar ağlara kayıtlanarak sistemin haberleşme altyapısını tesis ediyor” şeklinde konuştu.
“ATOK birbirinden farklı özellikleri bünyesinde barındırıyor, o yüzden adını Askeri Taktik Operasyon Kiti olarak koyduk” ATOK sisteminin adından da anlaşılacağı üzere birçok farklı bileşenin bir araya getirildiği bir kit sistemi olduğuna vurgu yapan Albayrak, “ATOK birbirinden farklı özellikleri bünyesinde barındırıyor, o yüzden adını Askeri Taktik Operasyon Kiti olarak koyduk. Kit olması birbirinden farklı birçok özelliği bünyesinde barındırıyor anlamına geliyor. Silahlı kuvvetlerimiz yenilikçi projeler kapsamında birçok insansız kara aracı drone olarak tabir ettiğimiz insansız hava araçlarını da artık operasyonlarında etkin bir şekilde kullanıyor. Ancak bu araçların yer kontrol istasyonları olması gerekiyor. Her bir sistemin kendine ait. Ancak askerimizin üzerinde 100 gramlık bir kumanda dahi 3 saat- 5 saatlik yola intikal ettiğinizde önemli bir ağırlık ve beden performansı etkisi oluşturuyor. Bunu da çözmek adına biz ATOK içerisinde envanterde bulunan İHA’ların ve insansız kara araçlarının da kumanda ve kontrol işlemlerini de bünyesine ekledik. Dolayısıyla harici bir yer kontrol merkezi taşımadan ATOK üzerinden gerek İHA’ları gerekse insansız kara araçlarını yönetebiliyorlar. Bu da gerçekten operasyon sahasında askerimizin taşıdığı yük noktasında ciddi bir avantaj sağlıyor” diye konuştu.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu‘nun (TÜBİTAK), Milli Eğitim Bakanlığı ile iş birliğinde geliştirdiği ilk yerli ve milli zeka testi ‘Türk Ulusal Zeka Ölçeği’ (TUZÖ) nisan ayından itibaren özel yetenekli ve özel eğitime ihtiyaç duyan bireylerin zihinsel beceri ve yeteneklerini belirlemede kullanılmaya başlanacak. Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Mustafa Otrar, testin devreye girmesiyle bu alanda dışa bağımlılığın önüne geçilerek, yılda 200 milyon liraya kadar tasarruf sağlanacağını söyledi.
Ruken KADIOĞLU-Canberk ÖZTÜRK ANKARA-Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Mustafa Otrar, yerli ve milli imkanlarla geliştirilen TUZÖ’nun nisan ayında 3 ile 22 yaş arasındaki bireylerde kullanılmaya başlayacağını söyledi. Otrar, TUZÖ ile Türkiye’de özel yetenekliler ve özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin belirleneceğini söyleyerek, “Bu test gerekirse kağıt-kalem testi şeklinde kullanılabilir, gerekirse de bireye uyarlanmış bilgisayar uygulamaları şeklinde kullanılabiliyor. Çok sayıda bilişsel özelliğin ortaya konmasına, ölçülmesine, sayısal değerlerle betimlenmesine fırsat veren bir ölçme aracı şeklinde tasarlandı. Elde ettiğimiz veriler bireylerin birçok özelliğini ortaya koyması açısından özellikle yönlendirme gerektiğinde eğitim türü, seçmeli dersler, eğitimin farklı kategorilerine nereye yönlendirileceği gibi sorularda bize güçlü cevaplar veriyor olacak” dedi.
‘KENDİ KÜLTÜREL KODLARIMIZ ALINDI’
Otrar, zeka testlerinin daha çok 6-7 yaş itibarıyla kullanıldığını ve 22 yaşa kadar ölçüm yapabilen başka bir test olmadığını da söyleyerek, “Dolayısıyla bu testimiz sadece belirli bir yaş için değil, çok geniş bir yaş aralığı için bize kullanma avantajı, kullanışlılığı sağlıyor. Bir test her zaman kendi kültürünün içerisinde gerçek ölçücülüğünü yansıtır. Yani eğer bir testi Amerika’dan geliştirmişseniz, Amerikan çocukları üzerinde geliştirmişseniz, bu testi hazırlamış olduğunuz maddeler yani sorular, o kültürün içerisinden beslenerek hazırlanırlar. Geliştirdiğimiz test tam olarak kendi çocuklarımızdan aldığımız verilerle, kendi kültürel kodlarımızın işin içerisine alınmasıyla geliştirilmiş bir test. Dolayısıyla kültürden kaynaklanabilecek, kültür farklılığından kaynaklanabilecek ve test sonuçlarını etkileyebilecek olası gömülü değişkenler, bu testte bertaraf edilmiş oluyor” diye konuştu.
‘SORULARI YAPAY ZEKA KODLAMASI BELİRLEYECEK’
Otrar, testin bir başka özelliğinin de mahremiyet korunmasına destek verici nitelikte olması olduğunu söyleyerek, “Özellikle özel yeteneklilerle ilgili eğitim kurumlarımıza öğrenci alırken yapılan değerlendirme sürecinde öğrencilerimizin şu veya bu biçimiyle bu testlere çalıştırıldığı gerçeğiyle karşılaştık. Bazen online kurslar şeklinde, bazen doğrudan kurslar şeklinde aslında alenen bir zeka testine hazırlık yapılıyordu. Dolayısıyla uzun zamandır kullandığımız testlerde bir etik problemi oluşmuştu. Çalışıp gelen öğrencilerle karşılaşıyorduk. Ama bu yeni testimizde bunu kırmış oluyoruz. Testimiz yapay zeka destekli bir altyapıya sahip. Ve her ne kadar tek bir test gibi görünüyor olsa da aslında içeride tek bir test yok. Daha karmaşık algoritmaları olan 5 farklı testten oluşan bir test. Burada hangi soruların sorulacağını da yapay zeka kodlaması belirleyecek” dedi. (DHA)
Jandarma Genel Komutanlığı’na 3’üncü GÖKBEY teslim edildi
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ) tarafından üretilen 3’üncü GÖKBEY helikopteri, Jandarma Genel Komutanlığı envanterine katıldı.
ANKARA-Jandarma Genel Komutanlığı‘nın sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, “Ailemiz büyüyor, gururumuz katlanıyor, 3’üncü GÖKBEY‘imiz aramıza katıldı. Jandarma Genel Komutanlığı envanterinde yerini alacak olan 3’üncü GÖKBEY’imizin teslim alınma süreci tamamlandı. Üreten ülkemizin nişanesi, gururumuz GÖKBEY’lerimiz ile çok daha güçlüyüz. Vatana, millete ve Jandarma Havacılık Komutanlığımıza hayırlı, uğurlu olsun” denildi. (DHA)
Uzayda mahsur kalan astronotların Dünya’ya dönüşü bir kez daha ertelendi
NASA, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (UUİ) aylardır mahsur kalan iki ABD’li astronotun dönüşünün en erken Mart 2025’e ertelendiğini duyurdu.
ABD-NASA, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (UUİ) aylardır mahsur kalan iki ABD’li astronotun dönüşünün en erken Mart 2025’e ertelendiğini açıkladı. Bu gecikme, astronotların planlanan tarihte Dünya’ya dönemeyeceği anlamına geliyor. Butch Wilmore ve Suni Williams haziran ayında UUİ’ye ulaştı. Plana göre astronotlar istasyonda 8 gün kalacaktı. Ancak Boeing’in Starliner itki sisteminde yaşanan sorunlar nedeniyle NASA, dönüş planlarını tamamen değiştirmek zorunda kaldı. NASA, neredeyse 9 aydır uzayda olan astronotların en erken Mart 2025’de dönebileceğini ifade etti. (DHA)