Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Siyaset

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: Göç meselesi, insanlık meselesidir

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, NATO Parlamenter Asamblesi (NATO PA) Siyasi Komisyon ile Akdeniz ve Orta Doğu Özel Grubu ortak toplantısına katıldı. Göç meselesinin Türkiye ya da başka bir ülkenin değil tüm dünyanın sorunu olduğunu söyleyen Bakan Soylu, “Göç meselesi, insanlık meselesidir” dedi. Bakan Soylu, sosyal medya şirketleri hakkında ise, “WhatsApp, Twitter, Facebook elinizde değil. Kimin elindeyse dünyayı yönetenleri tehdit ettiği bir dönemdeyiz” diye konuştu.

Yunus Emre Şeker – Batuhan Altınbaş
İSTANBUL-
Dün başlayan NATO Parlamenter Asamblesi (NATO PA) Siyasi Komisyon ile Akdeniz ve Orta Doğu Özel Grubu Ortak Toplantısı bugün Sarıyer Vilayetler Evi’nde devam etti. Toplantıya katılan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, göç meselesi hakkında konuştu. Bakan Soylu, göç meselesinin yalnızca Türkiye’yi ya da başka bir ülkeyi ilgilendiren bir konu olmadığını söyleyerek, bu sorunun insanlık meselesi olduğunu vurguladı. Soylu, ayrıca, vekalet savaşlarının devam ettiğini ve bugün yaşanan pek çok sorunun kaynağının bu olduğunu ifade etti. Sosyal medya platformları ile ilgili de konuşan Soylu, sosyal medyanın büyük bir güç haline geldiğini ve onu kontrol edenlerin dünyayı karmaşık bir süreç içerisine sürüklediğini dile getirdi.

“Göçün kaynağına müdahale edilmelidir”

Konuşmasına, göç meselesine değinerek başlayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “21’inci yüzyılı böyle beklemiyorduk. Özellikle Avrupa Birliği’nin 21. yüzyılda vaaz ettikleriyle daha birbirine uyumlu bir dünyaya, sınırların açık olduğu, insan haklarının çok daha üstün olduğu ve her meselenin dünya tarafından çok net bir şekilde takip edildiği bir dünya bekliyorduk. 21. yüzyıl bize böyle bir dünya sunmadı. Bunu hepimiz yaşıyoruz. Gerek dünyanın, gerekse bölgemizdeki göç hareketliliğinin nasıl olduğunu ama buna dair herhangi bir sonuç ortaya konulmadığını ifade etmek istiyorum. Göçün kaynağına müdahale edilmedikten sonra ortaya konan tüm süreçler başarısızlığa mahkumdur. Peki küresel kulüplerin bu sürece dair olumlu bir katkıları var mı? Hayır, yok. Amerika dahil büyük ülkelerin herhangi, Avrupa dahil, büyük ülkelerin herhangi bir katkıları var mı? Hayır, yok. Varmış gibi gösteriyorlar” dedi.

“Dünyada vekalet savaşları hala devam ediyor”

Dünyanın pek çok önemli sorunla boğuştuğun, bunun sebebinin vekalet savaşları olduğunu belirten Bakan Soylu, “Şu anda dünya büyük bir enerji kriziyle karşı karşıya. Peki çözülecek mi? Hayır çözülmeyecek. Bakınız Afganistan iyileşmeyeceğine göre Pakistan düzelmeyeceğine göre, Suriye meselesi bitmeyeceğine göre Irak, Amerika’nın vaaz ettiği gibi demokratik bir süreçle karşı karşıya kalmayacağına göre, Yemen düzelmeyeceğine göre, Libya düzelmeyeceğine göre, Lübnan’da fukaralık sona ermeyeceğine göre, dünyadaki göç meselesi de devam edecektir. Aynen enerji meselesinin devam edeceği gibi. Yani herkes ağzını açmış, Amerika’daki kaya gazını beklemektedir. Vekalet savaşları devam ediyor hala dünyada. Dünyanın batısında sentetik uyuşturucu üretiliyor. Dünyanın doğusunda doğal uyuşturucu üretiliyor. Amerika, Afganistan’a girdiğinde Afganistan’daki afyon üretim yerinin miktarı 17 bin hektardı. Çıktığında 300 bin hektara kadar ulaştı. 230 bin- 240 bin hektarla beraber çıktı. Batıdan doğuya kimyasal uyuşturucu doğudan batıya doğal uyuşturucu sevkiyatı kuzey rota, güney rota, Balkanlar rotası, aynen devam etmektedir. Şimdi Kolombiya’dan Amerika’ya ve başka ülkelere olanlar diğer ülke rotaları elbette farklılarıdır. Bunlar da karşı karşıya kaldığımız farklı problemler ve farklı alanlardır” diye konuştu.

“En büyük problemlerinden bir tanesi mali suç yaygınlığıdır”

Terörün oluşturduğu bir finansmanın ortada olduğunu ancak dünyanın büyük ülkelerinin bunu görmezden geldiğini söyleyen Soylu, “Dünyanın önümüzdeki en büyük problemlerinden bir tanesi mali suç yaygınlığıdır. Bir elinizde kripto para var, diğer elinizde sanal ve sanal kumar var. Bir elinizde bir taraftan bir tarafından nakledilen para var. Yani kara paranın yani terörün oluşturduğu bir finansmanın yani kumar parasının ve uyuşturucu parasının dünyanın her tarafında istediği gibi dolanabileceği bir sisteme bugün kimse sesini çıkarmamaktadır. Bu da karşı karşıya kaldığımız önemli bir problemdir. Bana sorarsanız yine küresel kulüpler yine bize sorarsanız dünyanın büyük ülkeleri bunu yok görüyorlar ve herhangi bir müdahale ortaya koymuyorlar” şeklinde konuştu.

“WhatsApp, Twitter, Facebook elinizde değil. Kimin elindeyse dünyayı yönetenleri tehdit ettiği bir dönemdeyiz”

Süleyman Soylu, sosyal medyanın büyük bir güç haline geldiğini ve onu kontrol edenlerin dünyayı karmaşık bir süreç içerisine sürüklediğini vurguladı. Soylu, “Hepimiz ülkelerimizin milletvekilleriyiz, parlamenterleriyiz ve yöneticileriyiz. 21. asır kadar dünyayı yönetenlerin savunmasız kaldığı herhangi bir dönem olmamıştır. WhatsApp elinizde değil, Twitter da elinizde değil. Facebook da elinizde değil. Kimin elindeyse dünyada yeni bir vesayet sistemi kurduğu, dünyayı yönetenleri tehdit ettiği, itibarlarını altüst ettiği ve bunun kontrol edilemediği bir dönemle karşı karşıyayız. Sadece 20. yüzyılın son çeyreğinde hiç hayal etmediğimiz Londra’da yüksek makineli tüfeklerle gezen polisler değil, metroların polis kontrolü altında gidip geldiği bir dünya değil, Berlin’de ve dünyanın başka ülkelerinde özel harekat polislerinin otellerin etrafında alışveriş merkezlerinin etrafında dolaştığı bir dünya değil, tamamen insanı hedef alan ve hepimizi bir karmaşıkla karşı karşıya kalan bir sürecin içerisindeyiz” ifadelerini kullandı.

“Göç meselesi, insanlık meselesidir”

Göç meselesinin tüm dünyayı ilgilendiren bir sorun olduğunu ifade eden Soylu, “Geçen yıl bütçe konuşmalarında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Karadeniz’de yeni bir savaşın başlayacağını önerdiğimde muhalefet partisi milletvekillerimiz dudak bükmüşlerdi. Doğruydu, olmayabilirdi. Ama maalesef Rusya’yla Ukrayna’nın karşı karşıya kaldığı savaşı ve Ukrayna’da, Ukrayna’nın bir sürü tarikiyle orada çocukların öldüğü, yaşlıların ve yüz binlerin ve milyonların topraklarını terk etmek zorunda kaldığı süreci hep beraber yaşadık. Ve dünyanın büyük bölümü de seyretti. Eğer biz bunları seyreder, birilerinin düzeltmesini beklersek aynen Suriye’de olduğu gibi 14 milyon insan yerinden edilir. Afganistan’dan Avrupa’ya gitmek isteyen yüz binlerce insan dört metre beş metre karın altında kalarak ölürler. Ve bu mesele belki de dönemimizin maliyeti olarak gelecek nesillere sirayet eder ve gelecek nesiller hepimizi lanetlerler. Bu bir insanlık meselesidir. Göç meselesinde yanılgı maalesef batının, Avrupa’nın özellikle göç meselesini bir sınır meselesi olarak değerlendirmesidir. Göç meselesi Türkiye ile Yunanistan arasında bir sınır meselesi değildir. Göç meselesi Türkiye’yle Suriye’nin 911 kilometre arasındaki bir sınır meselesi de değildir. Göç meselesi Afganistan’la İran hattındaki bir mesele de değildir. Göç meselesi İran Türkiye sınırındaki bir mesele de değil. Göç meselesi, vekalet savaşlarından, iç savaşlardan, gelir eşitsizliğinden, adalete, eğitime, sağlığa, gıdaya erişememekten kaynaklanan ve bundan sonra daha fazla da devam edebilecek bir meseledir. Eğer biz bu meseleyi böyle görmez tam da 2018 yılında Merkel’in konuştuğu, şimdiki Avrupa Birliği Başkanlarından birinin konuştuğu gibi bu mesele kaynağında çözülmeye yönelik yüksek bir siyasetle değerlendirilmezse bütün dünya için yakıcı bir hal alacaktır ve devam edecektir. Peşi sıra şehirlerdeki kentlerdeki yaşamı zorlaştıracak. Peşi sıra yabancı düşmanlığını artıracak, peşi sıra kendine ait problemlerle iç karmaşıklıklar oluşturacaktır. Bu da yirmi birinci yüzyıldaki bir dünyaya üniversitelerimize, bilim dünyamıza bu iletişim çağına, teknolojinin yüksek durumuna hiçbir şekilde yakışmamaktadır” dedi.

Siyaset

Arapça tabelalar kalktı, İngilizce tabelalar duruyor: O zaman İngilizce tabelalar da kaldırılsın

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yönetimindeki belediyelerin başlatmış olduğu Arapça tabelaların kaldırılmasını Bolulu vatandaşlar destekleyerek, İngilizce tabelaların da kaldırılması gerektiğini savundu.

Enes Özkan
BOLU-
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yönetimindeki belediyeler Arapça yazılı tabelalara yönelik harekete geçti. Bursa, Kilis, İzmir ve Uşak’taki Arapça tabelalar zabıta ekipleri tarafından kaldırıldı. Sığınmacılara yönelik sert söylemleri ve yaptırımları bulunan Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan da geçtiğimiz aylarda Bolu Afganistan Gençleri Sosyal Kültürel ve Yardımlaşma Derneği binasının önüne giderek çağırdığı zabıta ekiplerine tabelayı söktürmüştü. Bolu genelinde göreve geldiği günden bu yana Arapça tabelaya izin vermeyen Başkan Özcan, kentteki İngilizce tabelalara ise dokunmadı. Küresel markaların tabelaları ve bayraklarının dalgalandığı Bolu’da vatandaşlar CHP’li belediyelerinin kararları hakkında konuştu.

Tabelaların kaldırılmasında adaletli olunmadığını ifade eden Mahmut Alan, “Türkiye genelinde, CHP’li belediyelerde görüyoruz bunu daha çok. Esasında bana göre kararlar doğru. Çünkü Türkiye’de yaşıyoruz, Türkçe tabelalar olabilir. Ben bu uygulamayı adaletli bulmuyorum. Türkçe harici tabelalar kaldırılıyorsa o zaman İngilizce tabelalar da kaldırılsın. Madem bir uygulama yapılacak, hepsine uygulanmalı” dedi.

Arapça tabelaların yerine küresel markaların tabelalarının sökülmesi gerektiğini ifade eden Yadigar Keleş, “Öncelikle küresel markaların tabelaları indirilsin. Türklerin kanını sömüren markalar var. Onlar kaldırılmalı” diye konuştu. Sadece Türkçe tabelaların kalması gerektiğini savunan Recep Eren, “Arapça bilmiyoruz, tercümanla dolaşmamız lazım. İngilizceden de anlamayız. Türkçe olacak. Özümüz sözümüz Türk” ifadelerini kullandı.

CHP’ye tepki gösteren Mustafa Bayındır ise “CHP önce kendini kaldırsın. O 6 ok milletin ciğerine batıyor. Kendine bir şey mi zannediyor? Görelim bakalım PKK ile ortaklık nasıl oluyormuş görelim. Ne tabelası, milletin kimliğini kaldıracaklar. Adana ve Mersin’e kadar bölecekler PKK ile birlikte” şeklinde düşüncelerini ifade etti.

Okumaya devam et

Siyaset

TBMM Başkanı Kurtulmuş: Dünya barışının kalbi Ortadoğu’dur

Mardin’de sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya gelen Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, “Dünya barışının kalbi Ortadoğu’dur. Bu kilidi açan anahtar ise Filistin‘dir. Filistin’de barış ve huzur gerçekten sağlanmışsa dünya çapında barış olmuştur demektir” dedi.

Sadiye Alav
MARDİN-
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Mardin’de sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Kurtulmuş, yaptığı konuşmada, “Hemen yanıbaşımızda bölgede hem ülkeler arasındaki gerilim ve çatışma, hem de bu bölgede faaliyet gösteren terör grupları üzerinden ortaya çıkarılan bazı çatışmalar ve gerilimler bu bölgeye fevkalade hassas hale getirmiştir. Her şeyden evvel 6 ayı aşkın bir süredir İsrail’de hükümetin saldırgan tutumları Gazze halkına karşı yapılan insanlık suçları hepimizi derinden etkiliyor ve hepimizin kalbini buruk bir hale getiriyor. İşte biz Türkiye olarak başından itibaren başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere bütün kurum ve kuruluşlarımızla birlikte Gazze’nin masum ve mazlum halkının yanında yer aldık. Acilen ateşkesin sağlanması ve Gazze’ye insani yardımların götürülmesi için üzerimize düşen bütün sorumlulukları yerine getirmeye çalışıyoruz. Yine bu bölgede sorunun devam etmesi bölgede yeni sorunların da başlangıcı olabileceği ilk günden itibaren uluslararası bütün platformlarda bir uyarı olarak ortaya koyduk. Dünya barışın kapısı Ortadoğu‘dur. Bu kilidi açan anahtar ise Filistin‘dir. Filistin’de barış ve huzur gerçekten sağlanmışsa dünya çapında barış olmuştur demektir. Türkiye olarak diyoruz ki ateş daha fazla büyütmeden bu bölgedeki ateşi söndürmek ve Filistinlerin haklı davasında iki devlet bir çözüm esasıyla özgür ve bağımsız bir Filistin devletinin kuruluşunun yolunu açmaktır” dedi.

TBMM Başkanı Kurtulmuş, “Gücünden çekinilen bir Türkiye olmak mecburiyetindeyiz yoksa diğer bazı başka ülkelerin karşılaştığı gibi oradan oraya savrulma ihtimali çeşit çeşit yeni tehditlerle muhatap olma ihtimali mevcuttur. Bunun için diyoruz ki hep beraber Türkiye’de 85 milyon olarak ortak hedeflerimize yönelik Türkiye’yi her alanda güçlü ve büyük Türkiye yapabilmek için el ele verelim. Aramızdaki farklılıklarımızı ülkemizin güçlülüğü olarak kabul edip Türkiye’yi dünyada layık olduğu yere süratle ulaştıralım. Bunun için başta bölgede var olan halkın ve bölge halklarının düşmanları olan terör örgütlerine, milletimize birbirimize esenliğimize kasteden yerli ve yabancı kimseye fırsat vermeyelim. Bunun yolu birlikten ve beraberlikten kardeşlikten geçiyor. İşte Mardin bunun en güzel örneğidir. Ekonomisi güçlü, toplumsal yapısı güçlü, barışı ve kardeşliği güçlü, üniversitesi, sanayisi, yatırımcısı gençlerin eğitim alanındaki varlığı ve kabiliyetleri güçlü velhasıl hangi alana el atarsanız atın Türkiye’nin bütün diğer devletlerle yarışabilecek bir ülkedir. Mardin’in de bütün diğer şehirlerle yarışabileceği bir güce ulaşması temel hedefimiz olmalıdır. Bunun yolu tek tek 81 ilimizin kendi öncelikleri adımları atmasıdır. Mardin’in büyük potansiyelleri olan bir il olduğunu siz daha iyi biliyorsunuz. Mardin’in heba edeceği vakti yoktur, ihmal edeceği bir tek günü yoktur. Bunun için hepsini bir araya getirerek bu anlamda bu güzel şehri yeniden Türkiye’nin gözbebeği bir şehri haline getirmemiz gerekiyor. Üniversitesinden havaalanına ve bu anlamda yatırım yapan arkadaşlar buradalar. Mardin’i bir başkası gelip ayağa kaldıracak değil. Devlet olarak bizim size yapacağımız ve sizin yapmak istediğiniz alanların önünü açıp size omuz vermek, güç vermek ve hep beraber hedeflerimize yürümektir” dedi.

Okumaya devam et

Siyaset

Dışişleri Bakanı Fidan: Netanyahu’nun iktidarda kalabilmek için bölgemizi bir savaşa sürüklemeye çalıştığı aşikardır

 Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Mohammed bin Abdulrahman Al-Thani ile düzenlediği ortak basın toplantısında, “Netanyahu’nun iktidarda kalabilmek için bölgemizi bir savaşa sürüklemeye çalıştığı aşikardır” ifadelerini kullanarak, “Biz bölge ülkeleri olarak üçüncü tarafların kendi çatışmalarını bu coğrafyaya taşımasını istemiyoruz” dedi.

DOHA-
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Katar’ın başkenti Doha’da temaslarına devam ediyor. Bakan Fidan, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Mohammed bin Abdulrahman Al-Thani ile bir araya geldi. Görüşmenin ardından Fidan ve Al-Thani ortak basın toplantısı düzenledi. Bakan Fidan, Al-Thani ile iki ülke arasındaki ilişkiler ve bölgesel konular açısından çok yoğun ve nitelikli bir koordinasyonu olduğunu belirterek, “Sürekli bölge meselelerini bir koordinasyon ve danışma içerisinde beraber götürmekteyiz” dedi.

Katar ve Türkiye arasındaki ilişkilerin son on yılda müstesna bir düzeye ulaştığına dikkat çeken Bakan Fidan, “İşbirliğimizin temelinde Sayın Cumhurbaşkanımız ile Katar Emiri Şeyh Tamim’in ortaya koyduğu kuvvetli irade bulunmaktadır. Yüksek Stratejik Komite’nin dokuzuncu toplantısını liderlerimizin başkanlığında biliyorsunuz geçtiğimiz aylarda Doha’da gerçekleştirmiştik. Bir sonraki toplantıyı bu yıl içinde inşallah Türkiye’de düzenleyeceğiz” dedi.

“Görüşmelerimizde askeri ve savunma sanayi alanındaki işbirliğimizi de görüştük”

Bugünkü görüşmelerde Türkiye ve Katar arasındaki ekonomik ve ticari işbirliğinin kapsamlı bir şekilde ele alındığını aktaran Bakan Fidan, “Kısa ve orta vadedeki hedefimiz olan 5 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşabileceğimize inanıyoruz. Keza yatırımlar, turizm ve enerji gibi alanlardaki mevcut işbirliğimizi daha da derinleştirme imkanlarını ele aldık. Ticaret ve Ekonomik Ortaklık Anlaşması geçtiğimiz şubat ayında bildiğiniz gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmıştı. Bunun ekonomik ve ticari ilişkilerimizde hedeflerimize ulaşmada önemli bir ivme oluşturacağını düşünüyoruz. Körfez İşbirliği Konseyi ve ülkemiz arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması müzakerelerinin yeniden başlatılması kararı Katar’la ticaretimize de katkı sağlayacaktır. Körfez İşbirliği Konseyi ile kurumsal ilişkilerimizi güçlendirmek için Katar ve diğer üye ülkelerle birlikte çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Görüşmelerimizde askeri ve savunma sanayi alanındaki işbirliğimizi de görüştük. Doha’da bulunan Türk Katar Birleşik Müşterek Kuvvet Komutanlığımızın faaliyetlerini değerlendirme imkanımız oldu” dedi.

“Biz İsrail’in Gazze’de işlediği suçların bölgesel bir çatışmaya dönüşme riski barındırdığını baştan itibaren ifade etmiştik”

Bölgedeki son gelişmeleri de ele aldıklarını aktaran Bakan Fidan, “Biz İsrail’in Gazze’de işlediği suçların bölgesel bir çatışmaya dönüşme riski barındırdığını baştan itibaren ifade etmiştik. Tırmanma ve yayılma ihtimaline karşı uyarılarımızı yapmıştık. Geçtiğimiz hafta sonu yaşananlar, bölge dışı ülkelerin de dahil olduğu bir savaş ihtimalinin çok uzak olmadığını hepimize bir kez daha gösterdi. Bu risk maalesef hala devam etmekte. Olaylar başlamadan önce gerilimin nispeten kontrollü şekilde aşılması için yoğun bir çaba harcadık. Bazı görüşmelerimiz oldu. Bu çalışmalarımızı halen sürdürmekte ve itidal mesajlarımızı tüm ilgili taraflara iletmekteyiz. Bölge dışı güçlerin de gelişmelere soğukkanlı yaklaşması gerekmektedir. Biz bölge ülkeleri olarak üçüncü tarafların kendi çatışmalarını bu coğrafyaya taşımasını istemiyoruz” dedi.

“Uluslararası hukuk herkes için bağlayıcıdır”

İran’ın İsrail’e 13 Nisan’da düzenlediği saldırıya değinen Bakan Fidan, “13 Nisan’da yaşananlar bizim için çok önemli dersler ortaya koymakta. Birinci olarak uluslararası hukuk herkes için bağlayıcıdır. Küresel düzeyde barışın ve istikrarın anahtarı uluslararası hukuka uyulmasıdır. İkinci olarak, Netanyahu’nun iktidarda kalabilmek için bölgemizi bir savaşa sürüklemeye çalıştığı aşikardır. Netanyahu’yu kayıtsız ve şartsız destekleyenler, tutumlarını acilen gözden geçirmek zorundadırlar. Üçüncüsü ve en önemlisi yaşanan olayların temelinde Gazze’de İsrail tarafından uygulanan şiddet ve zulüm yatmakta. Şu hususun altını çizmek istiyorum. Şu anda mağdur olan ne İsrail ne de İran’dır. Mağdur olan Gazze halkıdır. Hepimiz Gazze’de yaşanan felaketi sona erdirmek için daha fazla çaba harcamalıyız. İsrail’in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2728 sayılı kararını ve Uluslararası Adalet Divanı’nın aldığı ihtiyati tedbirleri harfiyen uygulaması şarttır” dedi.

“ABD başta olmak üzere İsrail üzerinde etkisi olan ülkelerin ortak tutum sergilemeleri ve İsrail’e dur demeleri gerekmektedir”

Gazze Şeridi’nde bir an önce acil ve kalıcı ateşkes sağlanması gerektiğine vurgu yapan Bakan Fidan, “İnsani yardımlara izin verilmelidir. Sonrasında ise iki devletli çözümü hayata geçirmeye dönük adımları ivedilikle atmalıyız. Batılı ülkelerin İran karşısında tek bir ses olarak tepki vere bildiklerini gördük. Şimdi de aynı şekilde ABD başta olmak üzere İsrail üzerinde etkisi olan ülkelerin ortak tutum sergilemeleri ve İsrail’e dur demeleri gerekmektedir” dedi.

“Tüm bu yaşananlar Filistinliler arası birliğin tesisinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur”

Türkiye’nin Katar’ın ateşkes için yürüttüğü çalışmaları desteklediğini belirten Bakan Fidan, “Kendilerine de canı gönülden teşekkür ediyoruz. Sürecin Filistin halkının vazgeçilmez haklarına ve istikbaline halel getirmemesi için çalışmayı sürdüreceğiz. Tüm bu yaşananlar Filistinliler arası birliğin tesisinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Bu amaca yönelik olarak tüm tarafların yapıcı tutum sergilemesin de büyük fayda görmekteyiz. Nihai amacımız adil ve kalıcı barışın tesisidir. 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin kurulmasını desteklemeye var gücümüzle devam edeceğiz. Bu ziyaretin Filistin halkı, Türkiye-Katar ilişkileri ve bölgemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum” dedi.



Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.