Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Siyaset

Adalet Bakanı Bozdağ: Yargıda yapay zeka kullanımı çalışması yürütüyoruz

Adalet Akademisi’nde düzenlenen ödül töreninde hakim ve savcı adaylarıyla bir araya gelen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Yargıda yapay zeka kullanımı çalışması yürütüyoruz” dedi.

Ahmet Furkan Gülap
ANKARA-
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Adalet Akademisi’nde düzenlenen Mesleki Uygulama Yarışması ödül törenin de hakim ve savcı adaylarıyla bir araya geldi. Bakan Bozdağ, 4 farklı alanda yapılan yarışmalarda derece alan hakim ve savcı adaylarına ödüllerini verdi.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, yargıda yapay zekanın kullanımı hususunda çalışmalar yapıldığını vurgulayarak şunları söyledi:

“Yapay zekayı yargıda kullanma konusunda kararlı adımlar atıyor ve bu konuda bakanlık olarak ciddi çalışmalar yürütüyoruz. Dünyada öncü olan ve en önce teknolojiyi yargının hizmetine sunan, milletimizin beklentilerine cevap veren bir hale getirme konusunda kararlıyız.”

“Adaletle hükmetmek hem Yüce Allah’ın hem kültürümüzün hem de Anayasa ve yasalarımızın bize emridir”

Hakim ve savcıların her alanda adil, tarafsız, dürüst olarak Anayasa, kanun, hukuka uygun vicdani kanaatleri ile hakkı tespit edip, gerçek sahibine teslim etmekle görevli olduklarını belirten Bakan Bozdağ, “Bizim inancımıza göre adalet ve adaletle hükmetmek hem Yüce Allah’ın hem kültürümüzün hem medeniyetimizin hem de Anayasa ve yasalarımızın bize emridir. Biz hayatımız boyunca bu emirlere uygun hareket ederek milletimize, devletimize ve adalet gibi yüce bir değere hizmet etmekle vazifelenmiş insanlarız” dedi.

“Türkiye’nin yargısı anayasa, kanun, hukuk ve vicdani kanaate bağlıdır”

Hakim ve savcı adaylarına, verilen kararlarda gerekçelerin açık ve anlaşılır şekilde yazılmasının önemini de anlatan Bakan Bozdağ şu ifadelere yer verdi:

“Türkiye’nin yargısı, hakim ve savcılarımızın hükmü ve kararı neye bağlıdır. Anayasa, kanun, hukuk buna bağlı vicdani kanaate bağlıdır. Sosyal medyaya trollere efendim birtakım taraftarlıklara göre ahkam kesenlere bağlı değildir. Eğer herhangi bir hakim ve savcı sosyal medyada hakimlik yapanlara, savcılık yapanlara, avukatlık yapanlara, ahkam kesenlere boyun eğerse, boyun eğdiği gün adaleti ayağının altına almış olur. Bunu yapmamak lazım. Onlar adalete bakacak. Onlar sizin kararlarınıza bakacak. Onlar sizi anlamaya çalışacak. Ha yanlış bir karar verdiniz, eleştirildi. Elbette ondan biz de ders çıkaracağız, siz de ders çıkaracaksınız. Yanlış karar verdiysek, yanlışı yeri geldiğinde düzeltmek de elbette bizim boynumuzun vazifesidir. İlk dereceden çıktı, istinaf düzeltir, oradan çıktı, Yargıtay düzeltir, düzeltme mekanizmaları kendi içinde vardır.”

“Avrupa standartlarının üzerine taşıma konusunda kararlıyız”

Hakim, savcı ve yardımcı personel eğitimlerine büyük önem verdiklerini aktaran Bakan Bozdağ, alandaki istihdamın artmasının da yargısal süreçleri hızlandırdığını kaydetti. Bozdağ, “Şu anda yaklaşık 23 bin hakim ve savcımız kürsüde görev yapıyorlar. İnşallah sizlerin katılımıyla bu sayı 24 bini geçecek, 25 binlere yaklaşacaktır. Bu fevkalade önemli bir kıymettir. Bizim adalete hizmet eden hakim ve savcılarımızın sayısının artması, hakim ve savcı başına düşen dosya sayısının azalması, vatandaşlarımızın hak arama süreçlerinde bekledikleri adil kararların kısa sürede ortaya çıkması bakımından son derece önem arz etmektedir. O yüzden biz hakim ve savcı sayılarımızı artırmak konusunda attığımız adımları Avrupa standartlarının üzerine taşıma konusunda kararlıyız. Bundan sonra da atacağımız adımlar olduğunu buradan ifade etmek isterim. Mahkemelerimizin sayısını da ciddi oranda artıran adımları attık. 2002’de 3 bin 500 civarında olan Türkiye’deki mahkeme sayıları şu anda 8 binlere dayanmış durumdadır. Yargıyı hızlandırmak, adaletin gecikmesini önlemek, adaletin zamanında tecellisini temin etmek bakımından bunların son derece kıymetli olduğunun altını bir kez daha çizmek isterim” diye konuştu.

“Yeterince zabit katibi yoktu”

Birçok kurumla entegrasyonlu çalışan Ulusal Yargı Ağı Projesi’nin (UYAP) önemini de anlatan Bakan Bozdağ, yardımcı personel sayısının da büyük ölçüde arttırıldığını ve teknik imkanların geliştirildiğini kaydeden Bakan Bozdağ, “Zabıt katibi yeterince olmadığı için savcılarımız, hakimlerimiz adli işlemlerini yaparken nöbetleşe zabıt katibi kullanır, avukatlar da zabıt katibi boşalsın da bizim mahkemedeki duruşmaya katılsın diye öbür mahkemenin bitmesini beklerdi. Yeteri kadar bu ülkenin adliyelerinde zabıt katibi maalesef yoktu. Ama şu anda yeteri kadar her mahkemede zabıt katibimiz olduğu gibi diğer yardımcı personelimiz de bulunmakta. Bütün bunlar da yargılama süreçlerini hızlandıran, adaletin gecikmesini önleyen adımlardan bir başkası olmuştur” dedi.

“Dünyada öncü olarak teknolojiyi yargının hizmetine sunmakta kararlıyız”

Yargıda yapay zekanın kullanılması hususunda da çalışmalar yapıldığını anlatan Bakan Bozdağ, “Şimdi yapay zekayı da bu alanda kullanma konusunda kararlı adımlar atıyor ve bu konuda bakanlık olarak ciddi çalışmalar yürüttüğümüzü buradan bir kez daha kamuoyuna bildirmek isteriz. Önümüzdeki zaman dilimi içinde yapay zekanın yargıda hakim ve savcılarımıza yardımcı olmak üzere kullanılması hususunda, Ne gibi adımlar atarız. Bu teknolojiyi nasıl kullanırız ve bunu Anayasa ve yasalarımıza uygun bir biçimde hakim ve savcılarımızın hizmetine nasıl sunarız. Bununla ilgili de ciddi çalışmalar yürüttüğümüzü buradan ifade etmek isterim” diye konuştu.

“İstinaf yargılama süreçlerini kısalttı”

2016 yılından bu yana hizmet veren İstinaf Mahkemelerinin işleyişiyle ilgili de bilgi aktaran Bakan Bozdağ, “İstinafları biz tarihi bir adım olarak faaliyete geçirdik. Bazı algılar var, o algıların yanlışlığını burada ifade etmek isterim. Ne derseniz bazı çevreler Türkiye’de istinaf faaliyete geçti Yargıtay ile ilk derece mahkemeleri arasına yeni bir yargı kondu dolayısıyla davalar istinaf yüzünden uzuyor uzatılıyor şeklinde yersiz ve haksız bir eleştiri yapıyorlar. İstinaf yargılamayı uzatan değil, aksine yargılamayı kısaltan çok önemli bir fonksiyonu hayata geçirdi ve ortaya çıkan rakamlara baktığımız zaman istinafın yargılamayı nasıl hızlandırdığı çok net bir şekilde ortadadır. Rakamları bilmeden, sonuçları görmeden sadece ‘Temyiz mahkemesiyle ilk derece mahkemesi arasında istinafı koydular. İşte bir yeni bir şey koyunca bu işi uzadı’ demek amiyane tabirle istinafın yargımıza, adalet hizmetlerine sunduğu katkıyı görmemek çok büyük bir haksızlığın altına imza atmaktır. İstinaf yargılama süreçlerinin uzatan değil, yargılama süreçlerini kısaltan bir fonksiyonu ortaya koyduğu sonuçlar itibariyle kurulduğu günden beri 20 Temmuz 2016’dan bugüne kadar icra etmiştir, icra etmeye de devam etmektedir” diye konuştu.

Siyaset

Dışişleri Bakanlığı’ndan Türkiye- Azerbaycan- Pakistan üçlü zirvesi hakkında açıklama

Dışişleri Bakanlığı’nca yapılan açıklamada, “Üçlü Zirvede, Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan arasındaki ilişkiler ele alınmış; Gazze, Kıbrıs, Keşmir, İslamofobi gibi bölgesel ve küresel konular değerlendirildi” denildi.

 Salih HÜDAVERDİ
ANKARA-Dışişleri Bakanlığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif’in 3 Temmuz 2024 tarihinde Astana’da Şanghay İşbirliği Teşkilatı 24. Devlet Başkanları Konseyi vesilesiyle bir araya geldiği zirveye dair bir ortak açıklama yayımladı. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, 3 Temmuz 2024 tarihinde Astana’da Şanghay İşbirliği Teşkilatı 24. Devlet Başkanları Konseyi vesilesiyle bir araya gelmişlerdir. Üçlü Zirvede, Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan arasındaki ilişkiler ele alınmış; Gazze, Kıbrıs, Keşmir, İslamofobi gibi bölgesel ve küresel konular değerlendirilmiştir. Zirvede, daha önce Parlamento Başkanları ve Dışişleri Bakanları düzeyinde toplantılar gerçekleştirmiş olan üçlü iş birliği sürecinin liderler düzeyine taşınması kararlaştırılmış; dost ve kardeş üç ülke arasındaki işbirliği olanaklarının geliştirilmesine yönelik güçlü irade teyit edilmiştir” ifadeleri yer aldı.

‘MÜTEAKİP TOPLANTILARIN TÜRKİYE, AZERBAYCAN VE PAKİSTAN’DA DÜZENLENMESİ KARARLAŞTIRILDI’

Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, Türkiye- Azerbaycan- Pakistan arasındaki iş birliğinin güçlendirilmesinin üç ülke halklarının refahına katkı yapmanın yanı sıra bölgesel ve küresel barışa ve istikrara hizmet edeceği üzerinde mutabık kalındığı belirtilerek, “İhtilafların egemenliğe ve toprak bütünlüğüne saygı ilkeleri gözetilerek ilgili ülkeler arasında diyalog yoluyla çözümlenmesine öncelik verilmesine üç ülkenin desteği vurgulanmıştır. Terörle mücadele başta olmak üzere sınır aşan tehditlerle mücadelede üç ülke arasındaki iş birliğinin önemi ve bu konudaki ortak kararlılık keza teyit edilmiştir. Üçlü iş birliği sürecinin müteakip toplantılarının önümüzdeki dönemde Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan’da düzenlenmesi kararlaştırılmıştır” ifadelerine yer verildi.(DHA)

Okumaya devam et

Gündem

Erdoğan: Güçlünün haklı değil, haklının güçlü olduğu bir düzen için çalışıyoruz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Genişletişmiş Oturumu’nda açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası düzenin zafiyetlerine dikkat çekerek, “Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu, küresel adaletsizlikleri ortadan kaldıran, ekonomik eşitsizliklerin üzerine giden, barış, güvenlik, istikrar ve refah üreten, etkili ve tüm insanlığı kucaklayıcı bir uluslararası sistemin inşası için tüm engellemelere rağmen çalışıyoruz” dedi.

KAZAKİSTAN-Cumhurbaşkanı Erdoğan, ŞİÖ Genişletilmiş Oturumu’nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin mevcut uluslararası düzenin zafiyetlerini sık sık dikkat çektiğini belirtti. Erdoğan, “Elbette uluslararası düzenin karşı karşıya kaldığı tüm bu krizler karşısında karamsarlığa kapılmadan tüm samimiyet ve gayretiyle küresel adalet için seslerini yükselten ilkeli ülkeler de var. Türkiye olarak mütemadiyen mevcut uluslararası düzenin zafiyetlerine dikkat çekiyoruz. Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu, küresel adaletsizlikleri ortadan kaldıran, ekonomik eşitsizliklerin üzerine giden, barış, güvenlik, istikrar ve refah üreten, etkili ve tüm insanlığı kucaklayıcı bir uluslararası sistemin inşası için tüm engellemelere rağmen çalışıyoruz. Amacımız, insanı ve insani değerleri merkeze alan, girişimci diplomasi anlayışıyla bölgemizde ve ötesinde bir barış kuşağı tesis etmektir” dedi.

“GAZZE’DEKİ YIKIMA SON VERMEK İÇİN İSRAİL’E BASKI ARTIRILMALI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kural temelli uluslararası sistemin sarsıldığı bir dönemden geçildiğini, bunun son örneğinin de Gazze’de yaşanan insani trajedi olduğunu vurguladı. Erdoğan, “Zirve için belirlenen ‘sürdürülebilir barış ve kalkınma arayışında çok taraflı diyaloğun güçlendirilmesi’ teması son derece isabetli olmuştur. Kural temelli uluslararası sistemin sütunlarının sarsılmakta olduğu bir dönemden geçiyoruz. Terörizm, İslam ve yabancı düşmanlığı, düzensiz göç, iklim değişikliği, enerji ve gıda güvenliği ile tedarik zincirlerindeki aksamalar gibi meydan okumalar, yaşanan jeopolitik sarsıntıların şiddetini artırıyor. Bunun en son ve acı örneği, hepimizin gözleri önünde Gazze başta olmak üzere işgal edilmiş Filistin topraklarında sergilenmektedir. Gazze’de ayrım gözetmeksizin gerçekleştirilen saldırılar sonucu, yaklaşık 40 bin masum hayatını kaybetti. Yaklaşık 90 bin Filistinli yaralandı. 16 binden fazla masum çocuğun altında can verdiği yıkıntılar esasen meşruiyetini kaybeden uluslararası sistemin enkazıdır. Bu yıkıma son vermek için İsrail’in durdurulması ve kalıcı ateşkesi kabul etmeye zorlanması lazım. Bunun için de İsrail yönetimi üzerindeki baskının artırılarak sürdürülmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“DÜNYA TERÖR TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYA”

Erdoğan, dünyanın terör tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ve Türkiye’nin terörle mücadelede 40 yıllık bir tecrübeye sahip olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:

“Dünya bu çalkantıları yaşarken aynı zamanda bir terör tehlikesiyle de karşı karşıyadır. On binlerce vatandaşını terör örgütlerine kurban vermiş Türkiye, terörün kanlı yüzünü çok iyi bilen, tanıyan bir ülkedir. PKK, PYD, YPG, FETÖ ve DEAŞ dahil terörizmin farklı biçim ve tezahürleriyle 40 yıldır mücadele ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz. Uzun yıllara dayanan terörle mücadele tecrübemiz, uluslararası iş birliğinin bu tehditle başa çıkmak için elzem olduğunu gösteriyor. Bu kapsamda Şanghay İşbirliği Teşkilatı’yla diyaloğumuzu daha da güçlendirmeye hazırız. Bölgesel çatışmalar, siyasi istikrarsızlıklar ve yoksulluk tarafından tetiklenen uluslararası göç hareketleri de temel kırılganlıklardan birisi haline geldi. Türkiye olarak, geçici koruma altındaki Suriyeliler de dahil olmak üzere takiben 4 milyondan fazla yerinden edilmiş insana ev sahipliği yapıyoruz. Uluslararası toplumun da sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerektiğini her fırsatta dile getiriyoruz. İnsani yardımlar, bahsettiğimiz sorunlarla mücadelede temel araçlardan bir diğeridir. Gazze’ye gönderilen yardımların üçte birini Türkiye olarak biz üstlendik. Yaklaşık 620 ton insani yardım taşıyan 20’nci iyilik trenimiz 12 Haziran’da Afganistan’a ulaştı. Keza yakın zamanda toplamda 24 tonluk gıda maddesi ve ilacı da Türk Hava Kuvvetlerimize ait bir kargo uçağıyla Afganistan’a ilettik. Bu bağlamda da sizlerle ortak bir sinerji oluşturmaya hazırız.”(DHA)

Okumaya devam et

Siyaset

MHP’li Yalçın: Asıl ırkçı olanlar; bozkurt işaretini kullananlar değil, yasaklanmasını savunanlardır

MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Semih Yalçın, Almanya’da bozkurt işaretinin yasaklanması tartışmalarına ilişkin, “Asıl ırkçı olanlar; bozkurt işaretini kullananlar değil, yasaklanmasını savunanlardır. Bozkurt üzerinden, Türk ve yabancı düşmanlığı yapılmaktadır” dedi.

ANKARA-MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Semih Yalçın, yaptığı yazılı açıklamada, “Avusturya’dan sonra Almanya’da da bozkurt işaretinin yasaklanması tartışmalarının başlatılmasını hayret ve üzüntüyle takip ediyoruz. Biz Avusturya’da politikacıların yıllardır göstere göstere ırkçılık yaptıklarını, bunun ülkedeki azınlıklar üzerinde bir baskı ve zulüm aracı haline gelmeye başladığını söyleyip durmakta ve bunun doğuracağı mahzurlar üzerinde ilgilileri uyarmaktayız. Irkçılığın ve yabancı düşmanlığının, özellikle Türk düşmanlığının; Avusturya’dan sonra öteki AB ülkelerine sıçraması, büyük bir tehlikedir. Bu ilkel ve vandalca tutumun; hükümetlerin resmi politikaları haline getirilmek istenmesi, dünya barışı açısından bir felaketin habercisidir” ifadelerini kullandı.

‘CESARETİN VE ÖZGÜRLÜĞÜN SEMBOLÜDÜR’

Bozkurt işaretinin Türkler için cesaretin, bağımsızlık azminin ve özgürlüğün sembolü olduğunu belirten Yalçın, “Üstelik bozkurt, Almanya’da yasalar çerçevesinde yıllardır faaliyet gösteren, ülkede toplumsal barış ve huzura katkıda bulunan Türk federasyonlarının da kullandığı bir simgedir. Azılı PKK militanları, paçavraları ve elebaşlarının resimleriyle sokakları terör arenasına çevirirken; Türkler, büyük bir vakar ve olgunlukla Almanya’da toplumsal barışa hizmet etmektedir. Milli değerlerimizin bir parçası olan bozkurt motifinin kullanılması nasıl yasaklanabilir? Almanya’da yaşayan Türkler; en doğal, demokratik ve yasal haklarından nasıl mahrum bırakılabilir? Bozkurt işaretinin yasaklanması; Almanya’nın entegrasyon çabalarını sekteye uğratacak, sosyal barış ve dayanışmayı, bir arada yaşama kültürünü zedeleyecek; ayrımcı, ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı bir adım olacaktır. Nasıl Almanya bayrağında yer alan kartal, Fransızların sembolü olan horoz, İspanyolları temsil eden boğa zararsız milli sembollerse bozkurt da Türklerin en masum remzidir. Bunlar da mı Avrupa’da yasaklanacaktır? Asıl ırkçı olanlar; bozkurt işaretini kullananlar değil, yasaklanmasını savunanlardır. Bozkurt üzerinden, Türk ve yabancı düşmanlığı yapılmaktadır” ifadelerini kullandı.

‘AB, GERİYE DOĞRU GİTMEKTEDİR’

MHP’li Yalçın, Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser’ın olaya aşırı sağcılardan da Naziler’den de daha beter bir tutum gösterdiğini işaret ederek, şunları kaydetti:

“AB kamuoyunda bozkurt işareti etrafında dönen tartışmalar; demokrasinin beşiği olduğu öne sürülen; insan haklarının, din, ibadet ve fikir hürriyetinin bir zamanlar evrensel değerler bağlamında titizlikle savunulduğu Avrupa’nın geriye gittiğinin göstergesidir. Milli sembollerimizin kullanılmasına yasak getirilmeye çalışılmasının ardında, esasen Türkiye ve Türk korkusu yatmaktadır. Çünkü Türkiye; artık dünyada ve bölgesinde büyük Batılı ülkelerden daha etkin, küresel bir güç haline gelmiştir. Buna karşılık AB; küresel aktör olmaktan giderek uzaklaşmakta, her anlamda geriye doğru gitmektedir. Türkiye’nin mevcut konumuyla dünyada bir yıldız gibi parlaması, Batılı ülkeleri rahatsız etmektedir. Başta Almanya olmak üzeri AB ülkelerinde yükselen aşırı sağ ve ırkçılığın, futbol sahalarına yansıtılması ise ayrı bir endişe vesilesi olmuştur. Gerileme ve çöküş devresine giren AB’nin, aşırı sağın yükselişini Türk düşmanlığı üzerinden setretmeye çalışması, sadece yıkımı hızlandıracaktır. Almanya’da yaşayan Türklerin, bozkurt sevgisi yüzünden suçlanmaya ve yasaklarla boğulmaya çalışılması, bindiği dalı kesmekten farksızdır. Çünkü Türkler, sadece Almanya’da değil; bütün AB ülkelerinde toplumsal barışa, birlikte yaşama azmine ve ekonomik refaha katkıda bulunan en önemli diasporadır. Üstelik gerek Türkiye’deki gerekse AB ülkelerindeki Türklerin milliyetçiliği; asla tutucu, faşist ve ırkçı değildir. Türklerin milliyetçiliği; modernist, rasyonel ve evrensel değerlerle uyumludur. Türklerin milliyetçiliğinden, AB ülkelerine gelse gelse yarar gelir. Alman hükümetini, spor kültürünü zehirleyen söylemlerden ve siyasi başarısızlıklarına kılıf uydurmak için Türkleri dışlamaktan vaz geçmeye çağırıyoruz.”(DHA)

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.