Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Çevre

Vodafone e-atıkların geri dönüşümüyle 8 bin çocuğun hayatına dokundu

Vodafone’un 3 yıl önce hayata geçirdiği “Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesinde toplanan elektronik atıklar kodlama sınıfına dönüşmeye devam ediyor. Bugüne kadar toplam 12 tonu aşkın e-atığın geri dönüştürülmesini sağlayan operatör, 8 ilde kodlama sınıfları açarak yaklaşık 8 bin çocuğun hayatına dokundu.

İSTANBUL-Daha sürdürülebilir bir dünya hedefiyle çalışmalarını sürdüren Vodafone, elektronik atıkların geri dönüşümünü teşvik etmek ve bu konuda farkındalık oluşturmak amacıyla 3 yıl önce başlattığı “Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesini ülke genelinde yaygınlaştırmaya devam ediyor. Projeyle e-atıkları kodlama sınıfına dönüştüren operatör, bugüne kadar 8 ilde kodlama sınıfları açarak yaklaşık 8 bin çocuğun hayatına dokundu. Proje kapsamında toplam 12 tonu aşkın e-atık toplanırken, 2022 yılının başından bu yana toplanan e-atık miktarı, geçen yılın tamamına kıyasla 4 kat arttı.

Dünya E-atık Günü vesilesiyle bir açıklama yapan Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel şunları söyledi:

“Gezegenimizin karşı karşıya olduğu çevresel risklerin önüne geçmek ve daha kapsayıcı bir toplum inşa etmek için Çevresel, Sosyal ve Yönetişimsel (ÇSY) performansımızı son derece önemsiyoruz. Amaç odaklı bir şirket olarak, çevresel ayakizimizi küçültmek amacıyla kapsamlı bir çevre yönetim sistemi uyguluyoruz. Hedeflerimizden biri de e-atıklarımızın yüzde 100’ünün geri dönüştürülmesini veya yeniden kullanılmasını sağlamak. Döngüsel ekonomi modelini benimseyerek uyguladığımız e-atık yönetimi sayesinde, başlıca e-atıklarımız olan şebeke ve diğer bilişim ekipmanlarımızın yüzde 99’unu yeniden kullanıyor, lisanslı kuruluşa satıyor ya da geri dönüştürüyoruz. Operasyonlarımız, ürün ve hizmetlerimiz sonucu ortaya çıkan e-atıkların hem oluşmasını azaltmaya, hem de geri dönüşümünü artırmaya odaklanıyoruz. “Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesiyle de e-atıkları topluyor ve bu atıkların lisanslı geri dönüşüm firması tarafından geri dönüştürülmesini sağlıyoruz. Bugüne kadar 12 tonu aşkın e-atık topladık. Geri dönüşümden elde edilen ekonomik gelirle 8 ilde kodlama sınıfları açtık ve yaklaşık 8 bin çocuğun hayatına dokunduk. Şirket olarak, e-atıkları artı değere dönüştürmeye, böylece hem sosyal hem de çevresel etki oluşturmaya devam edeceğiz.”

Toplam 12 tonu aşkın e-atık geri dönüştürüldü

Yapılan açıklamaya göre operatör, eğitime destek olma ve çevresel etkisini azaltma hedeflerini harmanladığı “Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesiyle, çalışanlarının, iş ortaklarının ve müşterilerinin evlerinden getirdiği e-atıkları topluyor ve lisanslı geri dönüşüm firması Akademi Çevre tarafından geri dönüştürülmesini sağlıyor. Küçük ev aletlerinden bilişim ekipmanlarına, oyuncaklardan eğlence ve spor ekipmanlarına kadar pek çok e-atığın toplandığı projede bugüne kadar 12 tonu aşkın e-atık geri dönüştürüldü. Geri dönüşümden elde edilen ekonomik gelirle, Türkiye Vodafone Vakfı ve Habitat Derneği işbirliğiyle yürütülen “Yarını Kodlayanlar” projesi kapsamında okullarda kodlama sınıfı kuruluyor. Proje kapsamında bugüne kadar Mardin, Samsun, Adana, Gaziantep, Bingöl, Çanakkale, Uşak ve Bursa’da kodlama sınıfları açıldı.

Kurumlardan tam destek

“Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesine 2020 yılından bu yana kurumlar da destek veriyor. İş ortağı kurumlar İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Bursa, Denizli, Ordu, Kütahya, Batman, Tokat, Sakarya, Denizli, Diyarbakır, Gaziantep, Kayseri, Kocaeli, Samsun, Tekirdağ ve Giresun’da bulunan ofis ve fabrikalarında binlerce çalışanın desteğiyle e-atık topluyor. Projeye destek veren toplam kurum sayısı 49’a ulaştı. Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu’nun (OSBÜK) da eklenmesiyle geniş bir ekosisteme yayılan projenin destekçileri arasına son olarak, Uludağ Üniversitesi de katıldı. Kampüste konumlandırılan kutularda e-atık toplanacak, öğrencilerin e-atıkları geri dönüşüme kazandırmaları teşvik edilecek.

Yorum yapmak için tıklayın

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Çevre

DAUM Müdürü Doç. Dr. Sümer, İzmir Fayı’na dikkat çekti

İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Deprem Araştırma ve Uygulama Merkez (DAUM) Müdürü Doç. Dr. Ökmen Sümer, İzmir’de 6’nın üzerinde deprem üretebilecek 25’e yakın fayın olduğunu belirtti. İzmir’in son büyük depremini 1688 yılında yaşadığını ifade eden Doç. Dr. Sümer, “Depremin hangi fayda olduğunu bilmiyoruz. Eğer İzmir Fayı’nın Balçova segmentinde ya da Pınarbaşı segmentiyle beraber meydana geldiyse, o zaman İzmir Fayı özelinde rahatız demektir. Eğer 1688 depremi, Uzunada Fayı’nda olduysa, İzmir Fayı’nın zamanı gelmiş demektir. Çünkü bu fayda tespit edilen son deprem, 1510 yıl önce, 178 yılında. Dolayısıyla İzmir Fayı’na dikkat edilmesi gerekiyor” dedi.

KADİR ÖZEN
İZMİR-Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkez (DAUM) Müdürü Doç. Dr. Ökmen Sümer, İzmir‘i etkileme olasılığı bulunan karada ve denizdeki fayların etkisiyle ilgili bilgi verdi. Son 20 yıllık sürece değinen Doç. Dr. Ökmen Sümer, “Sadece İzmir özelinde değil, Ege yani Türkiye’nin batı kıyılarında 2002 ve 2004’te başlayan bir süreç var. Gökova Körfezi’nde bir deprem fırtınasıyla başlayarak, 2017’de Bodrum’da sürüp 2020’de bildiğiniz gibi İzmir depremi ve 2022’de Buca depremleriyle kuzeye taşınan bir hareketlilik söz konusu. Bu da özellikle kuzeyde deprem beklediğimiz faylar üzerindeki stresin de artmasına neden oluyor. Bu durumdan her fay, eşit miktarda etkilenecek anlamına gelmiyor” diye konuştu.

‘İZMİR’DE 6’NIN ÜZERİNDE DEPREM ÜRETEBİLECEK 25’E YAKIN FAY VAR’

Dokuz Eylül Üniversitesi olarak, hangi fayların nasıl etkilendiğini yaptıkları çalışmalarla az çok ortaya çıkardıklarını vurgulayan Doç. Dr. Sümer, “Şimdi hangi faylar tehlikeli? Öncellikle ilk önce tehlikesiz olanlardan bahsedelim. İzmir’de 6’nın üzerinde deprem üretebilecek 25’e yakın fay var. Gülbahçe Fayı, Yağcılar Fayı, Tuzla Fayı’nın güney segmenti gibi faylar deprem üretmişler, tarihsel dönemlerde. Yani 1389, 1040 gibi, MS 47 gibi. En son 1992’de Doğan Bey’de yaşadığımız deprem gibi. 2005’te özellikle Gülbahçe’nin güneyinde yaşadığımız 5.9’luk depremler gibi. Bu faylarda deprem tekrarlama periyoduna baktığımızda rahat faylar olarak değerlendirebiliriz. Çünkü Ege’nin tamamına baktığımızda, buradaki fayların 1500 ila 2 bin yılda bir, 7’ye yakın bir deprem ürettiğini gösteriyor. Gülbahçe Fayı, Yağcılar Fayı, Tuzla Fayının güney segmentinde deprem olmuş, o nedenle orada çok büyük deprem riski beklemiyoruz” ifadelerini kullandı.

‘ÖNCE HAVZADA ÇALIŞMA YAPMAK GEREKİYOR’

Nelere dikkat edilmesi gerektiğini de anlatan Doç. Dr. Ökmen Sümer, “İki şey çok önemli. Deprem ne zaman ve ne büyüklüğünde olacak? Bu sorular önemli. Ama öncelikle deprem olsun olmasın ilk yapmamız gereken şey, deprem bilincini geliştirmek. Bunu ilköğretim seviyesinden itibaren yapmak. Yani sosyal sorumluluk projeleriyle halkımızı deprem konusunda eğitmemiz gerekiyor. Depremde nasıl davranacaklarını bilmeliler ki bu ikincisi ve en önemlisi. Özellikle yerel yönetimlere çok büyük bir sorumluluk düşüyor. Mikro bölgeleme çalışmaları önemli. Büyük alanlarda yapılacak yer bilimsel çalışmalar olmadan mikro bölgelemeye gitmek bizi geriletebilir. Yapılması gereken, önce büyük alanlardaki yer bilimsel verileri toparlamak. Havzaya bakacağız. Bilimsel verilerini çıkartacağız. Sonra bizim yönelebileceğimiz yerlerde mikro bölgeleme çalışmaları yapacağız. Yeni yer bilimsel verilerini oluşturmalıyız. Dolayısıyla Konak gibi özellikle Kaşıyaka ve Mavişehir gibi alanlarda bizim Bornova Havzası’nda yaptığımız gibi büyük alanlardaki yer bilimsel verilerin mutlaka elde edilmesi gerekiyor” diye konuştu.


Okumaya devam et

Çevre

Antakya ve Defne’de okullara ‘sağanak’ tatili

Hatay’ın merkez Antakya ve Defne ilçelerinde kuvvetli sağanak yağış nedeniyle tüm okulların 1 gün tatil edildiği açıklandı.

HATAY-Hatay Valiliği, kentte dün etkili olan, bugün de etkisini sürdürmesi beklenen kuvvetli sağanak nedeniyle merkez Antakya ve Defne ilçelerinde tüm okulların 1 gün tatil edildiğini duyurdu. Ayrıca 24 saat esasına uygun olarak tüm ekiplerin 315 araç ve 666 personel ile sahada hazır olunduğu bildirildi.(DHA)

Okumaya devam et

Çevre

7 dakikada tsunami uyarısı

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, 19 adet yeni ‘Çok Disiplinli Tsunami Erken Uyarı’ istasyonunu devreye aldı. Tsunami Erken Uyarı Sistemi hakkında bilgi veren Kandilli Rasathanesi Müdürü Haluk Özener, “Uluslararası standartlarda biz bir deprem olduktan sonra 7 dakika içerisinde bir tsunami olup olmayacağını AFAD üzerinden vatandaşlarla paylaşacağız. Dolayısıyla uluslararası standartlar 7 dakika, Marmara Denizi için istasyon sayımızı ne kadar arttırırsak bu uyarı mesajını daha erken verme şansımız var. Bu biz bunu 4-5 dakika civarlarına indirmeyi planlıyoruz” dedi.

Feridun AÇIKGÖZ
İSTANBUL-Beklenen İstanbul depreminin yıkıcı etkisi kadar Marmara Denizi kıyılarında oluşturacağı tsunami ihtimali de endişe yaratıyor. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) kapsamında yerleştirilmesi planlanan 20 adet yeni ‘Çok Disiplinli Tsunami Erken Uyarı’ istasyonlarından 19’unu devreye aldı. Yapımı devam eden İmralı istasyonunun devreye alınmasıyla birlikte daha önce yapılan 28 istasyonla birlikte toplam erken uyarı sistemi sayısı 48’e ulaşılmış olacak. Türkiye genelinde faaliyet gösteren istasyonlar sayesinde depremin ardından 7 dakika içerisinde tsunami olup olmayacağı yönünde vatandaşların uyarılabileceğini belirten Kandilli Rasathanesi Müdürü Haluk Özener, istasyon sayısını arttırarak süreyi 4 dakika seviyesine indirmeyi planladıklarını söyledi.

“13 FARKLI ÜLKEDE 19 TANE KURUMA TSUNAMİ UYARI MESAJI YOLLUYORUZ”

Tsunami Erken Uyarı Sistemi hakkında bilgi veren Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Haluk Özener, “Hepimizin bildiği gibi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü sadece Türkiye’de değil, Ege, Akdeniz, Karadeniz ve bağlantılı denizlerde tsunami uyarı merkezi. Bu merkezin görevi sadece Türkiye’ye değil bize abone olan 13 farklı ülkede 19 tane farklı kuruma biz tsunami uyarı mesajı yolluyoruz. Bir denizde bahsetmiş olduğum denizlerde veya karadan 100 kilometre içeride, 5 buçuğun üzerinde bir deprem olduktan sonra bu depremlerin tsunami yaratma riski bulunuyor. Enstitümüzde bu konuda bir depremden sonra arkadaşlarımız bir algoritma çalıştırdıktan sonra bunun bir tsunami yaratma imkanı varsa bunu Türkiye’de AFAD aracılığıyla kamuoyuyla paylaşılıyor. Onun dışında dediğim gibi farklı ülkelere gönderiliyor” ifadelerini kullandı.

“MARMARA DENİZİ’NDE HEYELANLARDAN DOLAYI TSUNAMİ OLMA RİSKİ VAR”

Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nün 10 yılı aşkın süredir bu konuda yetkili olduğunu söyleyen Haluk Özener, “Sadece Türkiye içinde değil, bakın şu ana kadar Harita Genel Müdürlüğü’nün kurmuş olduğu 20 tane deniz seviyesi istasyonlarının verileri Kandilli’ye geliyor. Bizim kurmuş olduğumuz 8 tane daha öncesinde deniz seviyesi istasyonları var. Tsunami istasyonları diyoruz, mareograf diyoruz. Fakat önceki 8 tanenin farklılıkları, içinde sismik gözlem yapan cihazların da olmasıydı. Bununla birlikte İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) kapsamında, tabii ki bunun büyük ölçekteki organizasyonda TARAP, Türkiye Afet Risk Azaltma planı. Marmara Denizi çevresinde yakın alan tsunamisini belirlemek için Kandilli’ye verilmiş bir görev var. Yani hepiniz biliyorsunuz olası bir Marmara depremi, Marmara Denizi içinde olacak ve özellikle meydana gelecek heyelanlardan dolayı tsunami olma riski var. Biz de mümkün olan en kısa sürede vatandaşlarımıza tsunami riskine karşı haberdar etmek için bu istasyonları kuruyoruz. Bu görev bize verildi” dedi.(DHA)

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.