İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Deprem Araştırma ve Uygulama Merkez (DAUM) Müdürü Doç. Dr. Ökmen Sümer, İzmir’de 6’nın üzerinde deprem üretebilecek 25’e yakın fayın olduğunu belirtti. İzmir’in son büyük depremini 1688 yılında yaşadığını ifade eden Doç. Dr. Sümer, “Depremin hangi fayda olduğunu bilmiyoruz. Eğer İzmir Fayı’nın Balçova segmentinde ya da Pınarbaşı segmentiyle beraber meydana geldiyse, o zaman İzmir Fayı özelinde rahatız demektir. Eğer 1688 depremi, Uzunada Fayı’nda olduysa, İzmir Fayı’nın zamanı gelmiş demektir. Çünkü bu fayda tespit edilen son deprem, 1510 yıl önce, 178 yılında. Dolayısıyla İzmir Fayı’na dikkat edilmesi gerekiyor” dedi.
KADİR ÖZEN İZMİR-Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkez (DAUM) Müdürü Doç. Dr. Ökmen Sümer, İzmir‘i etkileme olasılığı bulunan karada ve denizdeki fayların etkisiyle ilgili bilgi verdi. Son 20 yıllık sürece değinen Doç. Dr. Ökmen Sümer, “Sadece İzmir özelinde değil, Ege yani Türkiye’nin batı kıyılarında 2002 ve 2004’te başlayan bir süreç var. Gökova Körfezi’nde bir deprem fırtınasıyla başlayarak, 2017’de Bodrum’da sürüp 2020’de bildiğiniz gibi İzmir depremi ve 2022’de Buca depremleriyle kuzeye taşınan bir hareketlilik söz konusu. Bu da özellikle kuzeyde deprem beklediğimiz faylar üzerindeki stresin de artmasına neden oluyor. Bu durumdan her fay, eşit miktarda etkilenecek anlamına gelmiyor” diye konuştu.
Dokuz Eylül Üniversitesi olarak, hangi fayların nasıl etkilendiğini yaptıkları çalışmalarla az çok ortaya çıkardıklarını vurgulayan Doç. Dr. Sümer, “Şimdi hangi faylar tehlikeli? Öncellikle ilk önce tehlikesiz olanlardan bahsedelim. İzmir’de 6’nın üzerinde deprem üretebilecek 25’e yakın fay var. Gülbahçe Fayı, Yağcılar Fayı, Tuzla Fayı’nın güney segmenti gibi faylar deprem üretmişler, tarihsel dönemlerde. Yani 1389, 1040 gibi, MS 47 gibi. En son 1992’de Doğan Bey’de yaşadığımız deprem gibi. 2005’te özellikle Gülbahçe’nin güneyinde yaşadığımız 5.9’luk depremler gibi. Bu faylarda deprem tekrarlama periyoduna baktığımızda rahat faylar olarak değerlendirebiliriz. Çünkü Ege’nin tamamına baktığımızda, buradaki fayların 1500 ila 2 bin yılda bir, 7’ye yakın bir deprem ürettiğini gösteriyor. Gülbahçe Fayı, Yağcılar Fayı, Tuzla Fayının güney segmentinde deprem olmuş, o nedenle orada çok büyük deprem riski beklemiyoruz” ifadelerini kullandı.
‘ÖNCE HAVZADA ÇALIŞMA YAPMAK GEREKİYOR’
Nelere dikkat edilmesi gerektiğini de anlatan Doç. Dr. Ökmen Sümer, “İki şey çok önemli. Deprem ne zaman ve ne büyüklüğünde olacak? Bu sorular önemli. Ama öncelikle deprem olsun olmasın ilk yapmamız gereken şey, deprem bilincini geliştirmek. Bunu ilköğretim seviyesinden itibaren yapmak. Yani sosyal sorumluluk projeleriyle halkımızı deprem konusunda eğitmemiz gerekiyor. Depremde nasıl davranacaklarını bilmeliler ki bu ikincisi ve en önemlisi. Özellikle yerel yönetimlere çok büyük bir sorumluluk düşüyor. Mikro bölgeleme çalışmaları önemli. Büyük alanlarda yapılacak yer bilimsel çalışmalar olmadan mikro bölgelemeye gitmek bizi geriletebilir. Yapılması gereken, önce büyük alanlardaki yer bilimsel verileri toparlamak. Havzaya bakacağız. Bilimsel verilerini çıkartacağız. Sonra bizim yönelebileceğimiz yerlerde mikro bölgeleme çalışmaları yapacağız. Yeni yer bilimsel verilerini oluşturmalıyız. Dolayısıyla Konak gibi özellikle Kaşıyaka ve Mavişehir gibi alanlarda bizim Bornova Havzası’nda yaptığımız gibi büyük alanlardaki yer bilimsel verilerin mutlaka elde edilmesi gerekiyor” diye konuştu.
Ege Denizi‘nde 00.30 ile 15.30 saatleri arasındaki 15 saatlik zaman dilimde büyüklükleri 1.7 ile 4.8 arasında değişen 89 deprem oldu.
Seza Nur ALPDÜNDAR İZMİR-Ege Denizi‘nde 28 Ocak itibarıyla yoğunlaşan sismik hareketlilik sonucunda bölgedeki deprem sayısı 400’ü geçti. Yunanistan’ın Santorini Adası’nın yaklaşık 25 kilometre kuzeydoğusunda yoğunlaşan, derinlikleri 5 ile 25 kilometre arasında değişen depremler Türkiye’de hissedilmese de tedirginliğe neden oldu. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) verilerine göre, bugün 00.30 ile 15.30 saatleri arasındaki 15 saatlik zaman dilimde en küçüğü 1.7 en büyüğü 4.8 olmak üzere toplam 89 deprem meydana geldi. (DHA)
Prof. Dr. Şengör: Depremde Marmara’da 7 metre tsunami dalgası olabilir
Prof. Dr. Celal Şengör, “Eğer bir yer kayması olursa merkezi havzada bu tsunami yaratabilir. Doğu Marmara’da bu hesaplandı büyük bir yer kayması muhtemel bir yer kayması olması neticesinde 7 metreye yakın tsunami dalgası olabilir diye Türk Hava Kuvvetleri’nin isteği üzerine böyle bir araştırma yapıldı. Hava Harp Okulu’nun bulunduğu yerde dalga yüksekliği 7 metreyi buluyor Yeşilköy’de” dedi.
Mehmet YİRUN-Şafak TAŞOYAR TEKİRDAĞ-Tekirdağ’ın Marmaraereğlisi İlçe Belediyesi ve İstanbul Yaşam Derneği iş birliğinde, ‘Beklenen İstanbul Depremi Marmaraereğlisi’ne Etkileri’ konulu konferans, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. CHP Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar, Marmaraereğlisi Belediye Başkanı Mustafa Onur Bozkurter ve vatandaşların katıldığı konferansa konuşmacı olarak katılan jeolog Prof. Dr. Celal Şengör, depremle ilgili bilgiler verdi.
Slaytlar eşliğinde görsellerin izletilmesinin ardından konuşan Prof. Dr. Şengör, deprem konusunda gerçekçi olunmak zorunda olunduğunu söyledi. Şengör, “Kuzey Anadolu Fay Hattı, İstanbul’dan başlayıp, Marmaraereğlisi’ne kadar uzanıyor ve bu fayın hareketi, bölgedeki deprem riskini doğrudan etkiliyor. Maramaraereğlisi’nde 7,6 deprem bekleniyor. Dolayısıyla Marmarereğlisi topun ağzında. Bir yer kayması olup olmamasına bağlı. Eğer bir yer kayması olursa ki olabilir, merkezi havzada bu tsunami yaratabilir. Doğu Marmara’da bu hesaplandı büyük bir yer kayması muhtemel bir yer kayması olması neticesinde 7 metreye yakın tsunami dalgası olabilir diye Türk Hava Kuvvetleri’nin isteği üzerine böyle bir araştırma yapıldı. Hava Harp Okulu’nun bulunduğu yerde dalga yüksekliği 7 metreyi buluyor Yeşilköy’de” dedi.
‘GERÇEKÇİ OLMAK MECBURİYETİNDEYİZ’
Karanlık bir manzara çizdiğini söyleyen Şengör, “Ama gerçekçi olmak mecburiyetindeyiz. Her şey güllük gülistanlık deyip de kendimizi aldatıp yaşayamayız. İstanbul’da olacak felaketin düşünemiyorum. Korkunç olacak ve bunun için tedbir alınmadığından emin olun” dedi. (DHA)
Ocak ayında, dünyanın en sıcak ilk 27 günü yaşandı
İstanbul Teknik Üniversitesi’nden (İTÜ) iklim bilimci Prof. Dr. Barış Önol, 2025’in ilk 27 gününün, dünya genelinde kayıtlara geçen en sıcak ilk 27 gün olduğunu belirterek, “2025’in ilk ayı da küresel ölçekte ölçülmüş ‘en sıcak ocak‘ olma yolunda” dedi.
Mehmet ÇINAR ANTALYA-Dünyada ve Türkiye’de en sıcak yıl olarak kayıtlara geçen 2024’ün ardından 2025’in ilk verileri açıklandı. 2024, Türkiye’de son 53 yılın, dünyadaysa son 75 yıllık ölçüm tarihinin en sıcak yılı oldu. 2025 yılının ilk ayı, 2024’ü de geride bıraktı. İklim Değişikliği Enstitüsü’nün (Climate Change Institute) ölçümlerine göre, 2025 yılı ocak ayının ilk 27 günü, dünya genelinde kayıtlara geçen en sıcak ilk 27 gün olarak açıklandı. İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Barış Önol, “2025 yılının ilk 27 günü, dünya genelinde kayıtlara geçen en sıcak ilk 27 gün. 27’sine kadar ortalama, önceki rekor olan 2024’ün başlangıcından 0,11 derece daha sıcak. Artık Ocak 2025’in küresel olarak kayıtlardaki en sıcak ay olacağı kesin. Ancak İngiltere, güneye kayan jet akımı nedeniyle ocak ayı boyunca genel ortalamanın altında sıcaklıkların görüldüğü birkaç yerden biriydi. 2025’in ilk ayı da küresel ölçekte ölçülmüş ‘en sıcak ocak’ olma yolunda” diye konuştu. (DHA)