Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Siyaset

Suat Kılıç: Türkiye ile Suriye’nin acilen normalleşmesi elzemdir

Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, “Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yapılan açıklamalar doğrultusunda Türkiye ile Suriye arasında normalleşme yönünde atılacak olan adımlara Yeniden Refah Partisi olarak gereken desteği vermeye hazırız. Türkiye ve Suriye düşman değil tarihten bu yana devam eden ilişkileriyle dost iki devlettir. Bölgedeki düşmanların gönlünce at koşturmaması, düşmanın sevinmemesi, dostun üzülmemesi için Türkiye ile Suriye’nin acilen normalleşmesi, barış iklimine dönmesi ve Türkiye’deki Suriye vatandaşlarına onurlu geri dönüş kapılarının ardına kadar açılması elzemdir” dedi.

 Gizem KARADAĞ-Celal ATALAY
ANKARA-Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, Genel Başkan Fatih Erbakan başkanlığında gerçekleştirilen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Kılıç, “Kayseri ilimizde hepimizi üzen, derinden sarsan bir hadise yaşandı. Bunu şiddetle, nefretle kınıyor, telin ediyor ve saldırgan tarafı lanetliyoruz. Bu konular karşısında toplumun, reaksiyonunu, tepkiselliğini, duyarlılığını elbette ki anlayabiliyoruz. Ama her şeyden evvel bilmemiz lazımdır ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir. Ve böylesi dramatik hadiseler karşısında Türkiye Cumhuriyeti Devleti başta savcıları olmak üzere bütün kurumlarıyla görevinin başındadır. Bu tür hadiseler karşısında sivil şahısların vatandaşlarımızın ya da vatandaş olmayanların kendi hakkını kendi eliyle alma yoluna sapmaları çıkar yol değildir. Yanlış bir yoldur. Yargılama yetkisine sahip olan kuruma biz devlet diyoruz. Türkiye’de son yıllarda özellikle son aylarda sığınmacı, mülteci ya da yabancı karşıtlığı had safhaya çıkmış bulunmaktadır. Türkiye’nin elbette ki mülteciler meselesini yönetmek gibi bir problemi vardır. Devlet kurumlarıyla, mülteci meselesinde çözüm yollarını bulmak, alternatif yollar açmak, seçim öncesi topluma verilen sözler doğrultusunda onurlu geri dönüşleri teşvik etmekle mükelleftir. Ama öte yandan bütün siyasilerin özellikle muhalif siyasilerin dikkatli olmaları gereken bir konu başlığı vardır. Irkçılık ve yabancı düşmanlığı. Irkçılığı da yabancı düşmanlığını da kesin bir dille reddediyoruz. Türkiye’de ırkçılık ya da yabancı düşmanlığı üzerinden siyaset yapan, seçmeni kontrolü de etmeye çalışan, partisini ayakta tutmayı, ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına dayandıran siyaset anlayışını kesin bir dille reddediyoruz” diye konuştu.

‘GEREKEN DESTEĞİ VERMEYE HAZIRIZ’

Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yeniden Refah Partisi olarak ayrıca Türkiye Cumhuriyeti ile Suriye Devleti arasında normalleşme yönünde verilen mesajları destekliyor ve teşvik ediyoruz. İki ülke arasında düşmanca yaklaşımların sebebini anlamak izahını yapmak zaten mümkün değildir. Suriye’deki istikrarsızlık, iç savaş ve Suriye’nin yaşadığı yıkımlar Suriye’deki etkisine benzer bir etkiyi Türkiye üzerinde de göstermiştir. Suriye’deki iç savaş nedeniyle kaçan ya da ülkesini terk etmeye zorlananların sığınağı yine Türkiye olmuştur. Türkiye sığınanların her türlü maddi, manevi külfetini çekmek durumunda kalmıştır. Bölgede demografik yapılar bozulmuştur. Suriye’nin demografisi bozulmuştur. Irak’ın demografisi bozulmuştur. Aynı zamanda Türkiye’mizin de demografik yapısı bozulmuştur. Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yapılan açıklamalar doğrultusunda Türkiye ile Suriye arasında normalleşme yönünde atılacak olan adımlara Yeniden Refah Partisi olarak gereken desteği vermeye hazırız. Türkiye ve Suriye düşman değil tarihten bu yana devam eden ilişkileriyle dost iki devlettir. Bölgedeki düşmanların gönlünce at koşturmaması, düşmanın sevinmemesi, dostun üzülmemesi için Türkiye ile Suriye’nin acilen normalleşmesi, barış iklimine dönmesi ve Türkiye’deki Suriye vatandaşlarına onurlu geri dönüş kapılarının ardına kadar açılması elzemdir.”

‘EY SAYIN ŞİMŞEK BU RAKAMI GÖRMENİZ LAZIM’

Kılıç, Türkiye’de asgari ücretin istisnai bir ücret olmadığını söyleyerek “Bir aylık emeğin karşılığı olan asgari ücret rakamı 17 bin 2 lira. Ne yazık ki, Türkiye’de asgari ücret istisnai bir ücret değil. Türkiye’de asgari ücret artık devletin de özel sektöründe hemen hemen bütün çalışanlar için baz aldığı bir genel uygulama ücreti haline gelmiş bulunmaktadır. Türkiye’de çalışanların yarıdan fazlasının bir aylık emeğinin karşılığı olarak aldığı rakam burada. 18 bin 978 lira 77 kuruş açlık sınırı. Nedir açlık sınırı; 4 kişilik bir ailenin bir aylık dengeli ve yeterli beslenmesi için gereken zorunlu Türk lirası karşılığıdır. Bunun için de kira yok, elektrik yok, su yok, doğal gaz yok, ulaşım yok, eğitim yok. Bunun içerisinde sadece dört kişilik bir ailenin dengeli ve yeterli beslenmesi için gereken otuz günlük ihtiyaçların karşılığı var. Bu rakamı bütün toplumun dikkatlerine sunuyorum. ‘Yıl sonuna kadar asgari ücrete tekrar bir artış yapılmayacak’ diyen Sayın Hazine ve Maliye Bakanı. Ey Sayın Şimşek, açlık sınırı burada. Bu rakamı görmeniz lazım. ‘Emekliye yıl sonuna kadar yeni bir artış düşünmüyoruz’ diyen ekonomi yönetimi ey Sayın Şimşek. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı burada. En düşük emekli maaşı 10 bin lira, dört kişilik bir aile için geçerli olan açlık sınırı en düşük emekli maaşının 8 bin 978 lira üzerine çıkmış durumda. Burada kira yok, ulaşım yok, doğal gaz yok, elektrik yok, su yok, eğitim yok giyim-kuşam yok. El insaf diyoruz. Vicdanları harekete geçmeye davet ediyoruz. Asgari ücret on yedi bin iki lira. En düşük emekli maaşı on bin lira. Açlık sınırı on sekiz bin dokuz yüz yetmiş sekiz lira. Bu tablo sürdürülebilir bir tablo değildir. Bu tablonun vicdana ihtiyacı vardır. Bu tablonun izana, izaha ihtiyacı vardır. Anlayan insanlara ihtiyacı var” dedi. (DHA)

Gündem

Erdoğan: Güçlünün haklı değil, haklının güçlü olduğu bir düzen için çalışıyoruz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Genişletişmiş Oturumu’nda açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası düzenin zafiyetlerine dikkat çekerek, “Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu, küresel adaletsizlikleri ortadan kaldıran, ekonomik eşitsizliklerin üzerine giden, barış, güvenlik, istikrar ve refah üreten, etkili ve tüm insanlığı kucaklayıcı bir uluslararası sistemin inşası için tüm engellemelere rağmen çalışıyoruz” dedi.

KAZAKİSTAN-Cumhurbaşkanı Erdoğan, ŞİÖ Genişletilmiş Oturumu’nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin mevcut uluslararası düzenin zafiyetlerini sık sık dikkat çektiğini belirtti. Erdoğan, “Elbette uluslararası düzenin karşı karşıya kaldığı tüm bu krizler karşısında karamsarlığa kapılmadan tüm samimiyet ve gayretiyle küresel adalet için seslerini yükselten ilkeli ülkeler de var. Türkiye olarak mütemadiyen mevcut uluslararası düzenin zafiyetlerine dikkat çekiyoruz. Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu, küresel adaletsizlikleri ortadan kaldıran, ekonomik eşitsizliklerin üzerine giden, barış, güvenlik, istikrar ve refah üreten, etkili ve tüm insanlığı kucaklayıcı bir uluslararası sistemin inşası için tüm engellemelere rağmen çalışıyoruz. Amacımız, insanı ve insani değerleri merkeze alan, girişimci diplomasi anlayışıyla bölgemizde ve ötesinde bir barış kuşağı tesis etmektir” dedi.

“GAZZE’DEKİ YIKIMA SON VERMEK İÇİN İSRAİL’E BASKI ARTIRILMALI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kural temelli uluslararası sistemin sarsıldığı bir dönemden geçildiğini, bunun son örneğinin de Gazze’de yaşanan insani trajedi olduğunu vurguladı. Erdoğan, “Zirve için belirlenen ‘sürdürülebilir barış ve kalkınma arayışında çok taraflı diyaloğun güçlendirilmesi’ teması son derece isabetli olmuştur. Kural temelli uluslararası sistemin sütunlarının sarsılmakta olduğu bir dönemden geçiyoruz. Terörizm, İslam ve yabancı düşmanlığı, düzensiz göç, iklim değişikliği, enerji ve gıda güvenliği ile tedarik zincirlerindeki aksamalar gibi meydan okumalar, yaşanan jeopolitik sarsıntıların şiddetini artırıyor. Bunun en son ve acı örneği, hepimizin gözleri önünde Gazze başta olmak üzere işgal edilmiş Filistin topraklarında sergilenmektedir. Gazze’de ayrım gözetmeksizin gerçekleştirilen saldırılar sonucu, yaklaşık 40 bin masum hayatını kaybetti. Yaklaşık 90 bin Filistinli yaralandı. 16 binden fazla masum çocuğun altında can verdiği yıkıntılar esasen meşruiyetini kaybeden uluslararası sistemin enkazıdır. Bu yıkıma son vermek için İsrail’in durdurulması ve kalıcı ateşkesi kabul etmeye zorlanması lazım. Bunun için de İsrail yönetimi üzerindeki baskının artırılarak sürdürülmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“DÜNYA TERÖR TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYA”

Erdoğan, dünyanın terör tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ve Türkiye’nin terörle mücadelede 40 yıllık bir tecrübeye sahip olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:

“Dünya bu çalkantıları yaşarken aynı zamanda bir terör tehlikesiyle de karşı karşıyadır. On binlerce vatandaşını terör örgütlerine kurban vermiş Türkiye, terörün kanlı yüzünü çok iyi bilen, tanıyan bir ülkedir. PKK, PYD, YPG, FETÖ ve DEAŞ dahil terörizmin farklı biçim ve tezahürleriyle 40 yıldır mücadele ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz. Uzun yıllara dayanan terörle mücadele tecrübemiz, uluslararası iş birliğinin bu tehditle başa çıkmak için elzem olduğunu gösteriyor. Bu kapsamda Şanghay İşbirliği Teşkilatı’yla diyaloğumuzu daha da güçlendirmeye hazırız. Bölgesel çatışmalar, siyasi istikrarsızlıklar ve yoksulluk tarafından tetiklenen uluslararası göç hareketleri de temel kırılganlıklardan birisi haline geldi. Türkiye olarak, geçici koruma altındaki Suriyeliler de dahil olmak üzere takiben 4 milyondan fazla yerinden edilmiş insana ev sahipliği yapıyoruz. Uluslararası toplumun da sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerektiğini her fırsatta dile getiriyoruz. İnsani yardımlar, bahsettiğimiz sorunlarla mücadelede temel araçlardan bir diğeridir. Gazze’ye gönderilen yardımların üçte birini Türkiye olarak biz üstlendik. Yaklaşık 620 ton insani yardım taşıyan 20’nci iyilik trenimiz 12 Haziran’da Afganistan’a ulaştı. Keza yakın zamanda toplamda 24 tonluk gıda maddesi ve ilacı da Türk Hava Kuvvetlerimize ait bir kargo uçağıyla Afganistan’a ilettik. Bu bağlamda da sizlerle ortak bir sinerji oluşturmaya hazırız.”(DHA)

Okumaya devam et

Siyaset

MHP’li Yalçın: Asıl ırkçı olanlar; bozkurt işaretini kullananlar değil, yasaklanmasını savunanlardır

MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Semih Yalçın, Almanya’da bozkurt işaretinin yasaklanması tartışmalarına ilişkin, “Asıl ırkçı olanlar; bozkurt işaretini kullananlar değil, yasaklanmasını savunanlardır. Bozkurt üzerinden, Türk ve yabancı düşmanlığı yapılmaktadır” dedi.

ANKARA-MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Semih Yalçın, yaptığı yazılı açıklamada, “Avusturya’dan sonra Almanya’da da bozkurt işaretinin yasaklanması tartışmalarının başlatılmasını hayret ve üzüntüyle takip ediyoruz. Biz Avusturya’da politikacıların yıllardır göstere göstere ırkçılık yaptıklarını, bunun ülkedeki azınlıklar üzerinde bir baskı ve zulüm aracı haline gelmeye başladığını söyleyip durmakta ve bunun doğuracağı mahzurlar üzerinde ilgilileri uyarmaktayız. Irkçılığın ve yabancı düşmanlığının, özellikle Türk düşmanlığının; Avusturya’dan sonra öteki AB ülkelerine sıçraması, büyük bir tehlikedir. Bu ilkel ve vandalca tutumun; hükümetlerin resmi politikaları haline getirilmek istenmesi, dünya barışı açısından bir felaketin habercisidir” ifadelerini kullandı.

‘CESARETİN VE ÖZGÜRLÜĞÜN SEMBOLÜDÜR’

Bozkurt işaretinin Türkler için cesaretin, bağımsızlık azminin ve özgürlüğün sembolü olduğunu belirten Yalçın, “Üstelik bozkurt, Almanya’da yasalar çerçevesinde yıllardır faaliyet gösteren, ülkede toplumsal barış ve huzura katkıda bulunan Türk federasyonlarının da kullandığı bir simgedir. Azılı PKK militanları, paçavraları ve elebaşlarının resimleriyle sokakları terör arenasına çevirirken; Türkler, büyük bir vakar ve olgunlukla Almanya’da toplumsal barışa hizmet etmektedir. Milli değerlerimizin bir parçası olan bozkurt motifinin kullanılması nasıl yasaklanabilir? Almanya’da yaşayan Türkler; en doğal, demokratik ve yasal haklarından nasıl mahrum bırakılabilir? Bozkurt işaretinin yasaklanması; Almanya’nın entegrasyon çabalarını sekteye uğratacak, sosyal barış ve dayanışmayı, bir arada yaşama kültürünü zedeleyecek; ayrımcı, ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı bir adım olacaktır. Nasıl Almanya bayrağında yer alan kartal, Fransızların sembolü olan horoz, İspanyolları temsil eden boğa zararsız milli sembollerse bozkurt da Türklerin en masum remzidir. Bunlar da mı Avrupa’da yasaklanacaktır? Asıl ırkçı olanlar; bozkurt işaretini kullananlar değil, yasaklanmasını savunanlardır. Bozkurt üzerinden, Türk ve yabancı düşmanlığı yapılmaktadır” ifadelerini kullandı.

‘AB, GERİYE DOĞRU GİTMEKTEDİR’

MHP’li Yalçın, Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser’ın olaya aşırı sağcılardan da Naziler’den de daha beter bir tutum gösterdiğini işaret ederek, şunları kaydetti:

“AB kamuoyunda bozkurt işareti etrafında dönen tartışmalar; demokrasinin beşiği olduğu öne sürülen; insan haklarının, din, ibadet ve fikir hürriyetinin bir zamanlar evrensel değerler bağlamında titizlikle savunulduğu Avrupa’nın geriye gittiğinin göstergesidir. Milli sembollerimizin kullanılmasına yasak getirilmeye çalışılmasının ardında, esasen Türkiye ve Türk korkusu yatmaktadır. Çünkü Türkiye; artık dünyada ve bölgesinde büyük Batılı ülkelerden daha etkin, küresel bir güç haline gelmiştir. Buna karşılık AB; küresel aktör olmaktan giderek uzaklaşmakta, her anlamda geriye doğru gitmektedir. Türkiye’nin mevcut konumuyla dünyada bir yıldız gibi parlaması, Batılı ülkeleri rahatsız etmektedir. Başta Almanya olmak üzeri AB ülkelerinde yükselen aşırı sağ ve ırkçılığın, futbol sahalarına yansıtılması ise ayrı bir endişe vesilesi olmuştur. Gerileme ve çöküş devresine giren AB’nin, aşırı sağın yükselişini Türk düşmanlığı üzerinden setretmeye çalışması, sadece yıkımı hızlandıracaktır. Almanya’da yaşayan Türklerin, bozkurt sevgisi yüzünden suçlanmaya ve yasaklarla boğulmaya çalışılması, bindiği dalı kesmekten farksızdır. Çünkü Türkler, sadece Almanya’da değil; bütün AB ülkelerinde toplumsal barışa, birlikte yaşama azmine ve ekonomik refaha katkıda bulunan en önemli diasporadır. Üstelik gerek Türkiye’deki gerekse AB ülkelerindeki Türklerin milliyetçiliği; asla tutucu, faşist ve ırkçı değildir. Türklerin milliyetçiliği; modernist, rasyonel ve evrensel değerlerle uyumludur. Türklerin milliyetçiliğinden, AB ülkelerine gelse gelse yarar gelir. Alman hükümetini, spor kültürünü zehirleyen söylemlerden ve siyasi başarısızlıklarına kılıf uydurmak için Türkleri dışlamaktan vaz geçmeye çağırıyoruz.”(DHA)

Okumaya devam et

Siyaset

Özgür Özel: Çürümüşleri ayıklayın, bu yükten kurtulun

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Sinan Ateş cinayeti davasına ilişkin, “Bu cinayeti azmettiren ve işin içinde suç örgütleriyle temas edenleri ayırmazsanız bu çürümüşlük hepinize sirayet ediyor. Partinizi ve ittifakınızı bu çürümüşlükten kurtarmak için yapmanız gereken şey; o çürümüşleri o sepetten ayırmak. İllegal yapılarla iş birliği içinde olan çürümüşleri ayıklayın, bu yükten hepiniz kurtulun” dedi.

 Ruken KADIOĞLU-Muhammet BAYRAM
ANKARA-Eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş’in 30 Aralık 2022’de Ankara’da öldürülmesine ilişkin dava, Ankara 32’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bir süre duruşmayı izledikten sonra Sincan Ceza İnfaz Kurumları kampüsü önünde basın mensuplarına açıklamada bulundu. Özel, Sinan Ateş cinayeti duruşmasının 4’üncü gününde olduklarını hatırlatarak, programı elverdikçe Sinan Ateş’in eşinin, annesinin ve kız kardeşlerinin yanında olmaya gayret ettiğini söyledi.

Bugün duruşmada anne Saniye Ateş’in ifade verdiğini söyleyen Özel, “22 sanık ve 22 sanık avukatının yarımşar saat süren savunmaları, ifadeleri, hepsi bir yana; Saniye Ateş konuştu ve bence orada bunun üzerine söylenebilecek bir kelime kalmadı. Oğlunu nasıl yetiştirdiğini anlattı. Oğlunu vuranların değil vurdurtanların, ipini çekenlerin, dosyadaki ifadelerle kalemini kıranların kim olduğunu öğrenmek istediğini söyledi. Dedi ki; ‘Oğlum öldü, babasının kalbi dayanmadı öldü. Ben zaten ölüyüm’. Gerçekten kimin azmettirdiğini öğrenmek istediğini söyledi. Siyasilerin isimlerini söyledi. Sinan Ateş’in, öldürüleceğini kendisine söylediğini, kendisinin kalemini kırdıklarını söylediğini aktardı ve sözlerini bitiremeden de baygınlık geçirerek salondan sağlık sebebiyle çıkarılmak zorunda kaldı” dedi.

‘BU SALONDA MIZRAK ÇUVALA SIĞMIYOR’

Birazdan Ayşe Ateş’in konuşacağını ve onun da muhakkak çok kritik şeyler söyleyeceğini belirten Özel, “Artık bu salonda mızrak çuvala sığmıyor. Ezberletilmiş ifadeler, daha önceki ifadelerin hiçbirini hatırlamayan, hepsini geri alan, suçu üstüne alan ve meseleyi bir adli cinayet olarak göstermeye çalışanların neye çabaladıkları, kimleri korudukları ve bu siyasi cinayetin nasıl basit bir cinayete dönüştürülmeye çalışıldığını hep birlikte görüyoruz. Bu cinayeti azmettiren ve işin içinde suç örgütleriyle temas edenleri ayırmazsanız bu çürümüşlük hepinize sirayet ediyor. Partinizi ve ittifakınızı bu çürümüşlükten kurtarmak için yapmanız gereken şey; o çürümüşleri o sepetten ayırmak. Yok, ‘Bize de bulaşır. Biz onlara sarı öküzü vermeyiz, verirsek başka yerlere de gider’ derseniz, vallahi Saniye Ateş’in, Ayşe Ateş’in gözyaşlarında boğulacaksınız. Birkaç tane olmadık ve illegal yapılarla iş birliği içinde olan çürümüşleri ayıklayın, bu yükten hepiniz kurtulun. Bu hem o partinin hem de ittifak ortağının vermesi gereken tarihi bir karardır” diye konuştu.

‘BU İŞ BİR VİCDAN MESELESİDİR’

Bir süre sonra buradan dönüş olmayacağına ifade eden Özel, “Milletin vicdanında çok olumsuz bir yere doğru gidiyorsunuz. Bu meselenin artık siyaseti, çıkarı filan kalmadı. Bu iş bir vicdan meselesidir. Vicdanı olanlarla olmayanlar ayrışacak. Unutmayın burada siyasi bir hesap yapıyorsanız da vicdanı olanlar, vicdansızları her zaman yenerler. Millet de vicdanın yanında konumlanır. Gücün, kaba kuvvetin, devlet gücünün, istihbarat gücünün ya da siyasi tehdit ve şantajların değil; Saniye Ateş’in yanında durur millet. Sinan Ateş’ten bizim siyasi pozisyonumuzun ne kadar farklı olduğunu herkes biliyor. Ama ailesi diyor ki ‘Dost bildiklerimiz düşmanmış, düşman bildiklerimiz dostmuş’. Bu milletin vicdanı böyle bir vicdandır. Hepiniz göreceksiniz ki burada herkes pozisyonunu korumaya çalışırsa esas milletin pozisyonu belirleyici olacak; sis perdesi indirmeye çalışıp, kendilerini kurtarmaya çalışanların tam karşısında duracak. Bu milletin vicdanı bu cinayetin aydınlanmasına kim mani oluyorsa onu tarihe gömecek. Bu kadar net söylüyorum. Başka da hiçbir şey söylemeye gerek yok” ifadelerini kullandı.(DHA)

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.