Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Sağlık

Samsun’dan dünyaya uzanan başarı hikayesi

Turizm Haftası nedeniyle düzenlenen ‘Sağlık Turizmi’ konulu konferansta konuşan Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Hayati Akbaş, “Bir hedefim vardı. Samsun’u dünyada tanınan bir merkez haline getirmekti. Bunu da başardığıma inanıyorum. Dünyanın her yerinden insanlar estetik için Samsun’a geliyor. O ülkeden bu ülkeye para akışı oluyor” dedi.

Furkan Abrek Ünal
SAMSUN-
15 -22 Nisan Turizm Haftası nedeniyle Samsun İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü koordinasyonunda Gazi İl Kütüphanesi’nde Sağlık Turizmi konulu konferans düzenlendi. Konferansa konuşmacı olarak katılan FBM Tıp Merkezi ünlü Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Hayati Akbaş hayat hikayesini anlattı. Kimi zaman salonu güldüren Akbaş, başarısı ile dikkat çekti.

“Ailem gecekonduda yaşıyordu”

Hayat hikayesini anlatan Dr. Akbaş, “O zamanlar Ankara’da gecekondu mahallesinde otuyorum. 2 odalı bir yerde oturuyorum. Baba işsiz durumdadır. 6 tane çocuk var. Böyle bir durumda ben bunu kıracağım dedim. Bu fakirlik zincirini kıracağım dedim. İlk girişimde Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandım. Başka bir yerde okuma imkanım yoktu. Okula otobüsle evimden gidip geliyorum. O günün şartlarında gerçekten yokluk, sıkıntılı dönemlerdi. O dönemde arkadaşlarım TUS’a hazırlanıyorlardı. Ben de mecbur hizmete gittiğim zaman oraya muayenehane açmam lazım. Para kazanmam lazım. Ailemin çok şiddetle ihtiyacı var. Ailemi kurtarmam lazım diye nasıl kan bakılır, nasıl test yapılır diye çalışıyorum. Bir buçuk ay sonra hangi bölüme girmek istediğin bir TUS var. Ben okulu bitirdiğim gün kurayı çektim ve göreve gittim. 1 ay maaş lazımdı. Biran önce hayata atılmam lazımdı. Arkadaşlarım TUS’a çalışırken ben de Artvin Yusufeli’nde göreve başladım. Yusufeli’nde ilk gittiğim gün muayene açtım. Benim şiddetle para kazanmam lazımdı. Çünkü 6 çocuk var. Babam elinde çanta ile inşaata gidiyor. Ulus’ta duvar dibinde oturur beklerlerdi. Orada biri gelecekte benim babamı alıp götürecekte o da akşam belki bugünün parası ile eve 100 -150 TL para getirecek. Böyle şartlarda okuduk. Ben de bunları düşünerek Yusufeli’nde hemen muayenehane açtım” dedi.

“Oğlum biz bunun safra kesesini 10 yıl önce aldırdık”

Meslek hayatında dönüm noktası olan hikayelerden birini anlatan Akbaş, “Muayenehane açtım ama bir buçuk ay gelen giden kimse yok. Sonra bir tane yaşlı teyze ile amca geldi. Muayene olmak istediklerini söylediler. Ben de çıktım geldim. Sevinçliyim. İlk defa muayene yapacağım. Para kazanacağım, kendimi ifade edeceğim. Sonra yarım saat uğraştım. Hastanın kanına baktım, test yaptım. Sonrasında dede dedim. Nenenim safra kesesinde taş var. Şu ilaçları yazıyorum dedim. Ben ilaçları yazarken dede de başımda duruyor. Elini omzuma koydu. ‘Sen daha yenisin’ dedi. ‘Oğlum biz bunun safra kesesini 10 yıl önce aldırdık’ dedi. Ben ama şoktayım. Çok ağır psikolojiydi benim için. Dedi ki ‘bir şeyler yaptın, al şu 20 TL’yi. Eğer doğru teşhis koysaydım 80 TL verecekti. Dedim amca lütfen şu paranı al. Ben zaten kafayı yemek üzereyim. Ağlıyorum, masaya yatıyorum. Sen nasıl tıpçısın diye kendime soruyorum. Şimdi seni herkes tanıyacak diyorum kendi kendime. 4 gün sonra hastanede görev sırası bendeydi. Masamda otururken dedeyi gördüm. Elinde dosya ile bekliyor. O sırada nabzım 180’lere çıktı. Dedim herhâlde dede başhekim ile konuşacak. Bu adam doktor falan değil diyecek. Sonra hastanede otururken eski bir belediye başkanı beni konuşmaya çağırıyor. Dedim yandık herhalde. İlk fırsatta tayinim çıkacak benim Hakkari’ye gönderecekler dedim içimden. Sonra dede yanıma geldi. Elindeki dosyayı çıkarttı. İçinde bir kağıt gösterdi. Üzerinde ultrason yazıyor. Kağıda bir baktım bu ne dedim. Dedi ki ‘sen dedin ya doktor safra kesesinde taş var’ diye. Gerçekten de varmış. Benden sonra ultrasona sokmuşlar ve taş çıkmış. Sonra işler tersine döndü. Sen nasıl bir doktorsun durumuna döndü olaylar. ‘Televizyonun yok, makinen yok. Bir kana baktın, bir idrara baktın. Taşı anladın’ dedi. Çok ilginçtir. O günden sonra o amca gördüğüne mektup yazdı. Görmediğine telefon açmış. Neredeyse herkese demiş. ‘Burada bir doktor var. İdrarına, kanına bakıyor içinde ne varsa söylüyor.’ Adımız Yusufeli’nde çıktı. Bir buçuk ayda 1 hasta baktığım zamanlardan artık zamanın yetmediği dönemlere geldik. Artık ful çekiyorum. Artık para kazanmaya çalıştım. Sonra 1 günde hastaneden 1 ayda kazandığımı kendi muayenehanemde 1 günde kazandım. Sonra kendime sordum. Mutlu değilim dedim. Çünkü aklım plastik cerrahisindeydi. Sonra çok sıkı ders çalıştım ve TUS’u kazandım. Akabinde Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) plastik ve cerrahi bölümünü kazandım. Burada 6 yıllık ihtisas eğitimimi tamamladım” diye konuştu.

“Dünyanın her yerinden insanlar Samsun’a geliyor”

Akabinde OMÜ’de yardımcı doçent olarak göreve başladığını söyleyen Akbaş, “Sonra Amerika hayalim vardı. Özgüvensiz gittim, sonra müthiş bir özgüvenle geldim. Sonra OMÜ’de şartlar anabilim dalı olmamı gerektirdi. Çünkü oradaki hocalar hep İstanbul’a gitti. Sonra çalışmaya başladım. Bir zaman sonra üniversite idaresi değişti ve benim üstüme başka bir anabilim dalı başkanı atadılar. Sonra ben kafamda bir marka oluşturacağım dedim. Bu markayı dünyada tanınan bir marka haline getireceğim dedim. Çocuklarımın isminin baş harfinden oluşan FBM isimli bir marka kurdum. Sonra Azerbaycan’da, Gürcistan’da bir şube açtım. İstanbul’da açtım. Ben hedefimizi gerçekleştirmiş oldum. Samsunumuzu bu anlamda dünyada tanınan, bilinen bir nokta haline getirmiş olduk. Benim için öncelik para değil. Bir hedefim vardı. Samsun’u dünyada tanınan bir merkez haline getirmekti. Bunu da başardığıma inanıyorum. Dünyanın her yerinden insanlar Samsun’a geliyor” şeklinde konuştu.

Sağlık

D vitamini eksikliği olanlarda bunama riski yüzde 19-25 artıyor

İngiltere’de yapılan uzun vadeli bir araştırmaya göre D vitamini eksikliği olanlarda bunama riskinde yüzde 19-25 oranında artış gözlendi. Düzenli olarak D vitamini takviyesi alanlarda ise Alzheimer riskinde yüzde 17 azalma görülürken damar hastalığına bağlı bunama riskinde yüzde 14 azalma gözlendi.

Nisanur Şentürk
İSTANBUL-
The American Journal of Clinical Nutrion’da yayınlanan araştırmada; 14 yıl boyunca takip edilen kişilerde, D vitamini eksikliğinden kaynaklı demans riskinin yükselerek yüzde 19-25’lere çıktığı tespit edildi. Araştırma hem Alzheimer hem de damarların tıkanmasına bağlı oluşan demans için geçerli olurken uzun süre D vitamini eksikliğinin de bunlara sebep olabileceğini gösteriyor. Kişilerin demansa karşı korunması için erken yaştan itibaren önlem almaları gerektiğini belirten Çakmak Erdem Hastanesi’nde Nöroloji Uzmanı Dr. Nazan Eryiğit, gençlere ve yetişkinlere çeşitli önerilerde bulundu.

“Yorgunluk, sürekli uyuma isteği, uyumaya rağmen vücutta ağrılar D vitamin eksikliğinden olabilir”

Demans riskinin yaşla giderek arttığına değinen Uzm. Dr. Nazan Eryiğit, “D vitaminini hep kalsiyum ve kemik gibi bilsek de özellikle gençlerin unutkanlığının en önemli sebeplerinden biridir. Bu yüzden D vitamini destekli gitmeliyiz. Nörolojiyi en çok ilgilendiren konulardan biri unutkanlıktır. Yorgunluk, sürekli uyuma isteği, uyumaya rağmen vücutta ağrılar ve dinlenememe, dinlenmeden kalkma gibi durumlar D vitamin eksikliği belirtisidir. Türkiye, D vitamini açısından çok iyi bir ülke. Sürekli güneşimiz var fakat güneşlenmiyoruz. Güneşlenirken güneş kremi sürüyoruz. D vitamininin en önemli kaynağı direkt olarak güneşe temas etmektir. Koruyucusuz ve direk ten teması olmalı” açıklaması yaptı.

Uzm. Dr. Nazan Eryiğit, “Ayrıca özellikle yağlı balıkları yemeliyiz. Belki de omega 3 takviyesi almalıyız ki onlarda D vitamini yoğun miktarda var. Düzenli beslenme de önemlidir. Akdeniz diyeti yapın, yeşillikleri kullanın. Çünkü demans sadece D vitamini eksikliğinden kaynaklanmaz. B12, folik asit yani üçünün birlikte alınmış olması lazım” dedi.

“Bilinçsiz kullanılan D vitamini tehlikelidir”

“D vitamininde yağda eriyen bir vitamin, zehirlenmesi var” diyen Uzm. Dr. Eryiğit, “O yüzden bilinçsiz şekilde kullanılması çok tehlikelidir. Doktoruna ölçüm yaptırmadan kesinlikle D vitamin takviyesine başlamasınlar. ‘Yeterli yere geldi’ demeden de vitamin takviyesi kesilmemelidir. Tedaviye ise kanda serum düzeyine bakarak karar veriyoruz” uyarısında bulundu.

“Arada cam olmasın, direk maruziyet istiyoruz”

Demanstan korunmak için kişilere tavsiyelerde bulunan Uzm. Dr. Eryiğit şunları söyledi:
“Hem zihinsel hem de bedensel egzersiz çok önemlidir. Özellikle multivitaminlerin içerisinde yer alan D vitamini son derece düşük doz ve asla yeterli olmuyor. Hasta, ‘nasıl olsa ben bir kompleks vitamin alıyorum’ deyip doktora gitmiyor. ‘Ben zaten içiyorum’ deyip ölçtürmüyor. Hâlbuki aldığı şey günlük tüketime bile yetmiyor. Unutkanlık çok önemli bir şikâyettir. Genç yaş ya da yaşlı, hiç fark etmez varsa unutkanlığınız mutlaka nöroloji uzmanına başvurun. Lütfen güneşe biraz maruz kalın. Sadece elinizden yüzünüzden değil, kollarınızdan, bacaklarınızdan da D vitamini alın. Her gün en az 45 güneşte kalın. Ama arada cam olmasın, direk maruziyet istiyoruz.”

Okumaya devam et

Sağlık

Tevfik Özlü: Türkiye’de yılda 15 bin kişi, başkasının dumanından ölüyor

Sigaranın Türkiye’de yol açtığı ölüm oranları hakkında istatistikler paylaşan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Ülkemizde her yıl aktif tütün içimine bağlı 100 bin, pasif içime bağlı ise 15 bin ölüm yaşanıyor. Tütüne bağlı ölümler trafik kazaları, yangınlar, cinayetler, AIDS, alkol, uyuşturucu ve intiharlara bağlı ölümlerin toplamından fazladır” dedi.

TRABZON-
Trabzon İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile Trabzon Yeşilay Şubesi’nin Trabzon Merkez Fen Lisesi’nde düzenlediği organizasyonda Medical Park Karadeniz Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, ‘Sigaranın Zararları’ hakkında bir söyleşi gerçekleştirdi.

“Ölümlerin yüzde 23’ü tütün nedeniyle oluyor”

Etkinlikte sigaranın sağlığa zararları ve sigara kullanımına bağlı ölüm oranları hakkında bilgilendirmede bulunan Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Her 6 saniyede bir kişi sigara içtiği için ölüyor. Türkiye’de 15 yaş üzeri 16 milyon kişi tütün kullanıyor ve ölümlerin yüzde 23’ü tütüne bağlı. Türk erkeklerinin yüzde 31’i, kadınlarının ise yüzde 10’undan fazlası tütün yüzünden hayatını kaybediyor. Ülkemizde her yıl aktif içime bağlı 100 bin, pasif içime bağlı 15 bin ölüm yaşanıyor. Tütüne bağlı ölümler trafik kazaları, yangınlar, cinayetler, AIDS, alkol, uyuşturucu ve intiharlara bağlı ölümlerin toplamından fazladır” diye konuştu.

“Sigara içen kadınlarda KOAH gelişimi 40 kat fazla”

Aynı yoğunlukta sigaraya maruz kalan kadınlarda akciğer kanseri gelişme riskinin erkeklere göre daha fazla olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Özlü, “Sigara içen kadınlarda, içmeyenlere kıyasla KOAH gelişimi 40 kat fazla” açıklamasında bulundu. Prof. Dr. Özlü, sigarayı bırakmak isteyen kişilere şu önerilerde bulundu: “Kararlı olun, özgüveninizi yüksek tutun, bırakma nedenlerinizi iyi bilin ve sık hatırlayın, sigaralı çevrelerden uzak durun, sigarayı hatırlatacak eşyaları ortadan kaldırın, çay-kahve alışkanlığınızı kontrol edin, meşguliyet ve hobi edinin, spor ve egzersiz yapın, diyet yapın, bol sıvı alın, sigaraya ayırdığınız parayla kendinizi ödüllendirin, jer şey bir taneyle başlar, unutmayın.”

Organizasyon sonrası İl Milli Eğitim Müdürü Hasan Uygun ve Trabzon Yeşilay Şube Başkanı Av. Işıl Demir Güner katılımlarından dolayı Prof. Dr. Tevfik Özlü’ ye plaket takdim etti.

Okumaya devam et

Sağlık

Uzmanından kalp krizine karşı uyarı: Gençler biraz sakin, yaşlılar hareketli olsun

Son zamanlarda gençlerde kalp krizi geçirme oranında ufak da olsa artış gözlemlediklerini belirten Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Harun Arbatlı, gençlere uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Arbatlı, “Gençler biraz sakin, yaşlılar hareketli olsun” dedi.

İSTANBUL-
10-16 Nisan Kalp Sağlığı Haftası kapsamında Ataköy Medicana Hastanesi, ‘Kalbiniz için Bilinçlenin’ seminerine ev sahipliği yaptı. Gazeteci Işıl ve Ekrem Açıkel’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen etkinlikte; Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Harun Arbatlı ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Aydın Yıldırım kalp sağlığıyla ilgili tüm soruları cevapladı. Kalp hastalıkları belirtilerini anlatan Prof. Dr. Aydın Yıldırım bunların; göğüs ortasında, çenede, sol elin yüzük parmağında, sırtta ve midede yaşanan ağrılar olabileceğini, bunlara dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.

“Türkiye’de ‘kalp krizi’ ölüm sebebi arasında en başta”

Ölüm oranının en fazla kalp hastalıklarında görüldüğünü belirten Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Harun Arbatlı, “Erişkinlerdeki ölüm oranlarının yaklaşık 3’te biri kalp ve damar hastalıklarından oluyor. Bu yüzden ciddi bir toplum bilinci gerekmektedir. Çocukluk çağından itibaren kendimizi korumamız gereken bazı durumlar var. Bunlar yerine getirilirse toplum çok daha sağlıklı hale gelecek ve sağlık giderleri de azalarak refaha kavuşmuş toplum oluşacaktır. Türkiye’de ölüm sebebi arasında en başta kalp krizi gelmektedir. Kalp krizi; damar sertliği, şeker hastalığı, stres ve sigara faktörlerinin getirdiği hastalık grubudur. Çok basit kurallara uyarak bu faktörlerden korunmanız mümkün” açıklaması yaptı.

“Son zamanlarda kalp krizi geçirme oranlarında ciddi bir artış var”

Son zamanlarda kalp krizi geçirme oranlarında ciddi bir artış olduğuna da değinen Prof. Dr. Harun Arbatlı, “Bu hem toplumun yaşının ilerlemiş olmasından hem de içinde bulunduğu ekonomik koşullar dahil olmak üzere stresin artmasından da kaynaklanıyor. Ancak kalp krizinden ölme oranları ise bir o kadar azalmış durumda. Çünkü sağlık hizmetlerinde de belirli bir artış var. İnsanlar kalp krizi geçirdiklerini fark edip hastaneye ulaştıklarında bir şekilde anjiyosu, gerekirse bir stent işlemi yapılıyor. Gerekirse ilaç tedavisiyle rahatlatıp sonrasında da gerekli tedavileri düzenlenebiliyor. Bazen bunun içerisinde ameliyatlar da oluyor” dedi.

“Gençler biraz sakin, yaşlılar ise biraz daha hareketli olsun”

Prof. Dr. Harun Arbatlı, “Gençlerde kalp krizi geçirme oranında artış gözlemliyor gibiyiz. Bazı yanlış adımlardan kaynaklı sorunlar var. Genç yaşta kalp krizi geçirebiliyorlar. Dolayısıyla bir noktada; sakinliği, sükûneti koruyabilmek lazım. Bir şeyler yapma, kendilerini ispat etme çabası içinde oluyorlar. Ama bu, onlara geri dönüşü çok pahalıya patlayabiliyor. Gençlere biraz sakin olmalarını, yaşlılara ise biraz daha hareketli olmalarını öneriyoruz. Yani ortada buluşmaları daha güzel bir şey” şeklinde konuştu.

“Kişiler eğitimle bu konuda bilinçlendirilmelidir”

Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Aydın Yıldırım ise “Türkiye’de insanlarımızın kalp sağlığı oranları iyi durumda değil. Obezite ve yüksek tansiyon dünyada yaygın. Ayrıca kalp damar hastalıklarından yaşanan ölümler, dünyada birinci sıralarda. Ülkemizde ise durum Avrupa ülkelerine göre biraz daha kötü. Hem obezite hem hipertansiyon açısından daha yüksek oranlarımız var. Bu mevcut durumumuzun daha iyileştirilmesi için yoğun bir eğitim programı veya halkın bilinçlendirilmesi gerekmektedir” dedi.

“30 dakika yürüyün, tuz tüketimini azaltın”

Prof. Dr. Aydın Yıldırım, “Özellikle Kovid sonrası insanların çalışma ortamlarının eve taşınması ve hareket aktivitelerinde düşüş olmasından sonra obezite ve hipertansiyon yoğun şekilde arttı. Bunlar aslında birbiriyle bağlantılı. Kilonuz arttıkça tansiyonunuz da yükseliyor. Pandemi bittikten sonra da dinamik, hareketli hayata geçilmesi bekleniyordu ancak maalesef bu konuda çok fazla ilerleme kaydedilmedi. Teknolojinin gelişmesi ve araçların kullanılması da hareketsiz yaşamı tetikliyor. Bundan dolayı kalp hastalıkları açısından kötüleşme var” açıklaması yaptı.
Gün içinde minimum 30 dakika yürüyüş veya aktivite yapılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Yıldırım şu önerilerde bulundu:

“Bu olmadığı takdirde kilo artışı kaçınılmazdır. Beslenmede ise tuz tüketimi kısıtlanmalıdır. Akdeniz diyetine dönülmelidir. Stresten uzak durulmalı, kolesterol ve tarama testleri düzenli yapılmalıdır. Herkesin kalbine iyi bakması ve kontrol ettirmesi gerekir. Özellikle Türkiye’de büyük bir eksiklik olan koruyucu hekimliğin önemine değinmek istiyorum. Hastalandıktan sonra işlerin hem tedavisi hem de döneme ait zorlukları daha fazla. Öncelikli olarak hastalanmadan önlem almak gerekir.”

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.