Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Sağlık

Oruç tutacaklara uyarı: Sahursuz oruç kalp krizi riskini artırıyor

Ramazan ayında doğru ve sağlıklı beslenme konusunda vatandaşlara tavsiyelerde bulunan Prof. Dr. Canan Hecer, sahursuz oruç tutup iftarda yemeğe fazla yüklenenleri kalp krizi riskine karşı uyardı. Dengeli beslenme ile bu ayda kilo vermenin mümkün olduğunu da kaydeden Hecer, hem metabolizmayı hızlandırması hem de tatlı ihtiyacının giderilmesi adına ‘tarçınlı elma’ tüketilmesini önerdi.

İSTANBUL-
11 ayın sultanı Ramazan ayı heyecanını hissettirmeye başladı. İlk oruçla birlikte daha sağlıklı bir Ramazan ayı geçirilmesi noktasında tavsiyelerde bulunan İstanbul Esenyurt Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Canan Hecer, iftarda ve sahurda doğru ve dengeli beslenmenin sağlığı korumak için önemli olduğuna dikkat çekti. Sahura mutlaka kalkılması gerektiğini ve sahur yapmadan yemek yiyip, yatmanın iftarda yemeğe fazla yüklenildiği için kalp krizi riskini arttırdığı kaydeden Prof. Dr. Canan Hecer, bu süreci kilo vermek isteyenlerin ise fırsata dönüştürebileceğini söyleyerek, “İftardan sonra 1 saatlik yürüyüş yapılması ve tatlı yerine birkaç dilim tarçınlı elma tüketilmesi metabolizmayı hızlandırdığı gibi zayıflamaya da yardımcı olacaktır“ dedi.

Prof. Dr. Canan Hecer, iftarın olmazsa olmazı olarak çorbayı işaret ederken, daha sonrasında ufak bir ara verip, hafif dengeli beslenmenin önemli olduğunu vurguladı. Tuz tüketimine de değinen Hecer, sahurda tüketilecek orantısız tuzun gün içerisinde susuzluk oluşturacağı için tuzlu ve yağlı yiyecekler yerine sahurda kahvaltılık ve haşlanmış yumurta tüketilmesinin daha yararlı olacağını belirtti.

“Çorba hem besleyici hem doyurucu”

İftarın olmazsa olmazı çorba olduğunu söyleyen Hecer, “Çorba hem çok besleyici hem de doyurucu özelliği var. Çorbamızı içelim, midemizde gezinsin, mide çeperlerini sarsın ki aşırı yemeyelim ve mide asitliğimizi düşürsün. 15 dakika ara verip, kendimize gelelim ve arkasından hafif çapta dengeli beslenelim. Dengeli beslenmek derken mutlaka sebzemiz olsun. Etimiz olsun diyorum, ama tabii ki alım gücüyle alakalı bir şey bu da. Mutlaka en azından tavuk tarzı ve az da olsa kırmızı ete yer verelim” dedi.

Limon demir sindiriminde önemli

Türkiye’nin sağlık konusunda en önemli sorunlarından birinin kansızlık ve demir eksikliği olduğunu belirten Hecer, “Demir eksikliği anemisi Türkiye’de zaten çok yoğun. Bu nedenle de besindeki demiri almak lazım. Ispanağın içinde, hayvansal gıdalarda ve ette bol demir var, ama bunları az tüketiyorsak, kurubaklagilden yani mercimekten, kuru fasulyeden demir ihtiyacını karşılayabiliriz. Yeşil yapraklı sebzelerde de demir bulunmakta, ancak demirin oradaki emilimini arttırmak için yemeğin içine bir parça kıyma katalım. Normalde bir sebzedeki ya da kurubaklagildeki demirin yüzde 4’ü ila 15’i emilebilmektedir. Vücudumuz o kadarından faydalanabiliyor. Ama bunun içerisine biz bir parça et katarsak ve biraz da C vitaminini arttırırsak, mesela limon sıkarsak o zaman demirin emilimini yüzde 40’lara kadar çıkartabiliriz. Et tüketemiyorsak bile böyle destekleyebiliriz” diye konuştu.

“İftarda yemeğe fazla yüklenmek kalp krizi riskini arttırır”

Sahura mutlaka kalkılması gerektiğini, tok bir şekilde yatıp sahura kalkmamanın sağlık için tehlikeli olduğuna dikkat çeken Hecer, “Karnımız toksa ve sahura kalkmamak için yiyip yatıyorsak, bu durum midemizde çok büyük bir rahatsızlık oluşturacaktır. Sahursuz oruç tuttuğumuzda iftarda çok aç olacağımız için yemeğe fazla yükleniriz bu da kalp krizi riskini arttırır. O yüzden yatarken midemiz biraz boş olsun. O zaman sahurda yiyip tekrar yatacağız diyeceksiniz, sahurda hafif yiyeceğiz. Kahvaltı ile geçirelim. Yumurta mutlaka tüketelim çünkü bizi tok tutacaktır ve aynı zamanda müthiş bir demir kaynağıdır. Bağışıklık sistemimizi güçlendirecektir. Bir yumurtayı haşlayalım yanında da kahvaltılıkla mutlaka sahurumuzu yapalım” şeklinde konuştu.

“Tarçınlı elma metabolizmanızı hızlandırır”

İftardan sonra yapılacak sporun kilo vermeye yardımcı olacağını söyleyen Hecer, “Evlerimizin etrafında parklar var, yeşil alanlar var. Bu parklarda yavaş tempoda bile 1 saat kadar yürüyüş yapıp, daha sonra gelip tatlı veya meyvemizi yiyebiliriz. Tatlı yemek istiyorsak, bu güzel bir sütlaç, kazandibi olabilir. Hiç olmazsa bir helva kavurabiliriz. Bu tarz tatlılar, yani bir baklava, şöbiyet değil de hafif tatlılar daha yararlı olur. Tatlı yerine daha çok hafif, kalorisi düşük ama vitamin yönünden zengin meyveleri önerebiliriz. Yeşil elma da tüketebilirsiniz. Yeşil elmayı üzerine tarçın dökerek tüketebilirsiniz. Böylece metabolizmanız daha da hızlanır. Fakat bütün gün aç kalan mideyi çok fazla doldurmamak gerekiyor. Aksi halde kalp krizini riski artar, tansiyon ise tetiklenebilir” diye konuştu.

Yorum yapmak için tıklayın

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Asayiş

Türkiye’de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan Prof. Dr. Cevat Yakut hayatını kaybetti

Türkiye ve dünyanın önde gelen kalp doktorlarından Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kurucu Başhekimi Prof. Dr. Cevat Yakut, 82 yaşında hayatını kaybetti.

Gamze ŞİMŞEK
İSTANBULTürkiye‘de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan biri olan 82 yaşındaki Prof. Dr. Cevat Yakut, dün hayatını kaybetti. Kalp damar cerrahisinin duayenlerinden kabul edilen Yakut’un vefat haberini, kurucu başhekimi olduğu Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, yayımladığı mesajla duyurdu.

82 yaşındaki Prof. Dr. Cevat Yakut’un dün hayatını kaybetmesinin ardından Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesince yayımlanan baş sağlığı mesajında “Derin üzüntüyle bildiriyoruz ki, uzun yıllar boyunca sağlık sektöründe önemli hizmetler vermiş olan Hastanemiz kurucu Başhekimi Prof. Dr. Cevat Yakut hocamız, vefat etmiştir. Kendisi, meslek hayatı boyunca nitelikli sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve toplum sağlığının korunması adına önemli katkılarda bulunmuştur. Bu acı kaybı yaşayan sağlık camiasına, Koşuyolu ailesine ve sevdiklerine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Onun anısını daima yaşatacağız ve yaptığı değerli katkıları asla unutmayacağız.” ifadelerine yer verildi.

PROF. DR. CEVAT YAKUT KİMDİR?

Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hastanesi’nin kurucularından Prof. Dr. Cevat Yakut, Ankara’nın Beypazarı ilçesinde dünyaya geldi. Van Yüksek İhtisas Hastanesi’nde de kalp cerrahisini başlatmak üzere görevlendirilen Yakut, 10 yıl boyunca hafta sonlarını Van’da ameliyat yaparak geçirdi. Azerbaycan Bakü Merkezi Klinik Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Genel Koordinatörlüğü görevini üstlenen Yakut, iki dönem Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği başkanlığı yaptı. Başta Başbakanlık Onur Belgesi olmak üzere pek çok ödülü bulunan Yakut, 1990 yılında Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hastanesi’nin başhekimi oldu. Türkiye’de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan biri olan Cevat Yakut, 2009 yılında emekli oldu.(DHA)

Okumaya devam et

Sağlık

TRABZON Prof. Dr. Özlü: Astıma bağlı ölümler en çok genç yaşta

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Astım tedavi edilmediğinde yaşam kalitesini çok olumsuz olarak etkiler. Hatta bazen ölümlere yol açabilir. Maalesef astıma bağlı ölümler genç yaşta ölümlerdir. Astım aslında tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bugünkü elimizde mevcut tedavi imkanlarıyla astımı, astımı olmayan bir kişi gibi kontrol altına alabiliyor ve normal bir hayat yaşatabiliyoruz” dedi.

TRABZON-Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, ‘7 Mayıs Dünya Astım Günü’ nedeniyle astım hastalığı ve tedavisi sürecine ilişkin uyarılarda bulundu. Astımın tedavisinin mümkün olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özlü, “Astım, tüm dünyada en sık görülen hastalıklar arasında yer alır. Ülkemizde ortalama her 4-5 evden birisinde bir aslında hastanın yaşadığını biliyoruz. Hem çocukları hem erişkinleri tutabilir. Astım tedavi edilmediğinde yaşam kalitesini çok olumsuz olarak etkiler. Hatta bazen ölümlere yol açabilir. Maalesef astıma bağlı ölümler, genç yaşta ölümlerdir. Bu açıdan çok daha acı vericidir. Astım, aslında tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bugünkü elimizde mevcut tedavi imkanlarıyla astımı, astımı olmayan bir kişi gibi kontrol altına alabiliyor ve normal bir hayat yaşatabiliyoruz. Tabii öncelikle astımın tanısının konulması önemlidir. Nefes darlığı, hırıltılı solunum, öksürük, göğüste sıkışma hissi gibi yakınmalarınız varsa sizde de astım olabilir. Özellikle bunlar zaman zaman tekrarlıyorsa bilhassa sabaha karşı uykudan uyandıracak yakınmalarınız varsa bunun astıma bağlı olma ihtimali çok daha yüksektir” dedi.

HASTA-HEKİM İŞ BİRLİĞİ ÖNEMLİ

Astım tedavisinde başarılı olmada hasta ve hekimin iş birliğinin önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Özlü, “Aslında hastaların birçoğunda alerjik nezle belirtileri de vardır. Hapşırma, burun akıntısı, geniz akıntısı, burunda tıkama gibi belirtilerle kendisini gösterebilir. Astımın tanısı çok kolaydır. Tedavisi de mümkündür ve tedavinin başarısı da çok yüksektir. İyi tedavi edildiğinde hastalar diğer normal sağlıklı kişiler gibi rahat yaşayabilirler. Ancak astımda tedavinin başarılı olması için hastayla hekimin iş birliği yapması gerekir. Hekimin tanıyı koyması, astıma sebep olabilecek tetik faktörleri tespit etmesi, bunun için alerji testleri yapılabilir ve bunların sonucunda da hastanın tavsiyeleri uyması, ilaçlarını düzenli kullanması ve kontrollerini yaptırmasını bekliyoruz. Tedaviye uyum çok önemlidir. Astımlı hastalarda en çok rastladığımız sorun tedaviye başladıktan sonra biraz iyileşmeyi takiben, ‘Ben iyi oldum artık geçti’ diye düşünerek tedaviyi terk etmeleridir. Oysa astım çoğu zaman kronik bir hastalıktır ve bir hipertansiyon tedavisi gibi uzun süreli takip ve tedavi gerektirir. O açıdan rahat olmamız, astımınınız geçtiği, sizden hastalığın kaybolduğu anlamına gelmez” diye konuştu.

‘TEKRARLAMA OLASILIĞI VAR’

Her astımlı hastanın ömür boyu astım ilacı kullanmasının gerekmeyeceğini de söyleyen Prof. Dr. Özlü, “Hekimle iş birliğinizi sürdürünüz, tavsiyelerine uyunuz. Size zarar verecek tetikleyici faktörlerden uzak kalınız. Bazen iş yerinde maruz kalan faktörler, bazen kullanılan ilaçlar astımı tetikleyebilir. Astım hastalarının bir kısmında tedavi sonrası alınan cevaba göre tedavide azaltma ve daha sonra da tedaviyi tamamen kesmek mümkün olabilir. Ama bazı astımlı hastalarda tedaviyi kestikten sonra tekrar semptomlarda tekrarlama olasılığı vardır. Astımın hangi hastada nasıl seyredeceğini, önceden çok tahmin etmek mümkün değil ama takip içerisinde hekim tedaviye devam ya da tedaviyi sonlandırma konusunda, hastaya özel bir karar vermesi gerekir. Her astımlı hastanın ömür boyu devamlı astım ilacı kullanması gerekmez. Bazen tamamen tedaviyi sonlandırdığımız, bir daha hiç tedavi etmediğimiz hastalarımız da var. Bazen de arada kesip tekrar başladığımız hastalar var. Bazen de başlayıp dozunu azalttığımız, uzun süre devam ettiğimiz hastalar var. Bu hastaya özel bir durumdur” ifadelerini kullandı. (DHA)

Okumaya devam et

Ekonomi

Mesleki yaralanmalarda Türkiye 11. sırada

RÜMEYSA BULUT
HABER MERKEZİ-İş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin sadece yasal bir zorunluluk değil insanın en temel haklarından biri olduğunu vurgulayan TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Ülkemizde, iş sağlığı ve güvenliği konusunda önemli adımlar atılmakla birlikte hala iyileştirilmesi gereken alanlar bulunmaktadır. Özellikle küçük ölçekli işletmelerde ve belirli sektörlerde iş kazaları ve meslek hastalıkları daha sık görülmektedir. Bu nedenle, iş sağlığı ve güvenliği konusunda farkındalığın artırılması, yasal düzenlemelerin takip edilmesi, düzenli denetimlerin yapılması ve çalışanların eğitimine önem verilmesi büyük önem taşımaktadır. Sonuç olarak, iş sağlığı ve güvenliği sadece bir yasal zorunluluk değil, aynı zamanda insanların en temel haklarından biridir” dedi.

– “2023’TE 2 BİN İŞÇİ HAYATINI KAYBETTİ”

İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası vesilesiyle yazılı bir mesaj yayınlayan Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “ILO verilerine göre 2023 yılında Türkiye, ölümcül olmayan mesleki yaralanmalar bakımından dünyada 11. sırada, ölümlü iş kazası sayısı bakımından ise 15. sırada yer alıyor. İş kazaları üzerine veriler toplayan ve paylaşan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre 2023 yılında en az bin 929 işçi hayatını kaybetti. Bir ülkede meydana gelen iş kazalarının sayısının azalması, o ülkenin iş sağlığı ve güvenliği açısından ne kadar başarılı olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. İş sağlığı ve güvenliği yönetiminin uygulanabilirliği ile iş kazalarının önceden engellenmesi oldukça önemlidir. Unutulmamalıdır ki her iş kazası önlenebilir nitelikte bir risktir ve bu konuda alınacak önlemler hayati önem taşır. Herkesin sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamına sahip olması, daha verimli ve mutlu bir işgücü yaratmaya yardımcı olur” ifadelerini kullandı.

-“SAĞLIKLI ÇALIŞMA ORTAMI İŞLETME YARARINDIR”

İş sağlığı ve güvenliği konusunun seçenek değil zorunluluk olduğunu belirten Palandöken, “Çalışanların daha güvenli bir ortamda çalışmalarını sağlamak, hem işverenlerin hem de çalışanların ortak sorumluluğudur. İşverenlerin ve çalışanların iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilinçlenmeleri, uygun ekipmanların kullanımı, risklerin değerlendirilmesi ve önleyici tedbirlerin alınması önemlidir. Sağlıklı çalışma ortamları oluşturarak, çalışanların daha mutlu, daha sağlıklı ve daha verimli olmalarını sağlamak hem işletmelerin hem de toplumun yararınadır. Esnaf ve sanatkarlar için iş sağlığı ve güvenliği konularına uyum sağlamak, yasal sorunlardan kaçınmak ve işletmelerini güvende tutmak açısından hayati öneme sahiptir. İşletmelerin itibarını korumak için düzenli olarak iş sağlığı ve güvenliği önlemleri alınmalı ve çalışanlara gerekli eğitimler verilmelidir. Bu vesile ile 4 – 10 Mayıs İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası’nda tüm işletmelere kazasız bir çalışma hayatı dilerken, bu konuda daha bilinçli, duyarlı ve sorumlu olmamız gerektiğinin altını çiziyorum” dedi.

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.