Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Sağlık

Uzmanından uyarı: Yoğun stres sonrası kalp krizi vakalarını çok görebiliyoruz

Beslenme şekli ve stresin kalp sağlığına etkileri üzerine konuşan Prof. Dr. Mehmet Mustafa Can, “Kalbi korumak için Akdeniz tipi beslenmeyi öneriyoruz. Özellikle şehir yaşamında stresle yaşayan insanlar çok daha risk altında gözüküyor. Yoğun stresli bir durum sonrası kalp krizi vakalarını çok görebiliyoruz. Bunlar gelip geçici oluyor ama hasta o sırada kalp krizi geçirmiş oluyor” dedi.

Hasibe Karadağ – Emre Baba
İSTANBUL-
Düzensiz beslenme, hareketsiz yaşam, stres faktörleri gibi birçok etken kalp sağlığına doğrudan etkide bulunuyor. Uzmanlar ise sıcak havalarda beslenme şekli ve kalp sağlığına dikkat edilmesi konusunda uyarıyor. Sultangazi Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Kardiyoloji Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Mehmet Mustafa Can da şehir yaşamı, yoğun iş temposu ve yağlı, tuzlu beslenmenin kalp sağlığını olumsuz etkilediğine dikkat etti. Prof. Dr. Can, vatandaşlara tavsiyelerde bulunurken, stresin birçok kalp rahatsızlığını tetikleyebildiğini vurguladı.

“Kalbi korumak için Akdeniz tipi beslenmeyi öneriyoruz”

Tüketilen besinlerin kalp sağlığına etkisi üzerine değerlendirmelerde bulunan Sultangazi Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Kardiyoloji Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Mehmet Mustafa Can, “Yaz döneminde sıcaklıkların artmasıyla, insanların yaz moduna girmesiyle beraber yeme içme alışkanlıklarımızda değişiklikler oluyor. Bol alkol tüketimi, susuz kalma, çok yoğun çalışma ve fast food tarzı yemeklere kayma gibi insanlar yeme alışkanlıklarını değiştirince ister istemez bu vücudumuza yansıyor. Özellikle tansiyon yükselmeleri, sıcak çarpmaları, dilatasyona bağlı çarpıntı atakları, kalp krizinin riskinin artması, stresli yaşam bunları tetikliyor. Fast food tarzı yemeklerin vücudumuzun sindirim sistemine zararlarını hepimiz biliyoruz. Çok sık yemeler, bu ürünlere çok yüklenmeler sindirim sistemi bozukluklarına yol açabiliyor. Bununla beraber damarsal yağlanmayı da artırıyor. Biz kalbi korumak için Akdeniz tipi beslenmeyi öneriyoruz, yağlı, tuzlu beslenmeyi, karbonhidrat tüketimini önermiyoruz. Yaz aylarıyla beraber aşırı karbonhidrat, tuz tüketimi ya da susuz kalma kalp hastalıklarını tetikleyen nedenler. Hem kalp hastalarımızın hastalıklarını tetikleyebiliyor hem de sağlıklı insanlarımızda yeni kalp hastalıklarına yol açabiliyor. Onun için yaz döneminde suyu bol tüketmelerini, beslenirken sık ve az yiyip Akdeniz tarzı beslenmelerini fast food tarzı ürünlere aşırı yüklenmemelerini istiyoruz. En çok kalp krizleriyle karşılaşıyoruz, bu sıklığımız hiçbir zaman değişmedi. İkinci sıklıkta tansiyon ataklarıyla gelen hastalarımız oluyor. Yaz döneminde susuz kaldıkları için biraz çarpıntı sıklığı artıyor” dedi.

“Yoğun stresli bir durum sonrası biz kalp krizi vakalarını çok görebiliyoruz”

Stresin oluşturduğu olumsuz etkilere ilişkin konuşan Prof. Dr. Can, “Yoğun stresli bir durum sonrası biz kalp krizi vakalarını çok görebiliyoruz. Ciddi bir üzülme, stres sonrası kalpte boğumlanma diye tanımladığımız bir hastalık oluyor. Bunlar gelip geçici oluyor ama hasta o sırada kalp krizi geçirmiş oluyor. Pandemi bitmedi ama yaz dönemi bir rahatlama oldu, insanlar artık eski sıkı tedbirleri uygulamıyorlar. Bu konularda da dikkat edelim. Streslerimiz hayatımızın her döneminde olacaktır. Bunlarla baş etmek önemli, bunların kalıcı olmadığını, gelip geçici olduğunu bilmemiz gerekiyor. Sağlığımıza bu konuda çok dikkat etmemiz, sporumuzu düzenli yapmamız, vücudumuzu zinde tutmamız gerektiğini hepimizin bilmesi gerekiyor. Depresyondan tutun da kalp krizi tetiklemelerine, tansiyon düzensizliklerine ruh hali bozukluklarına kadar türlü hastalıklarla karşı karşıya kalırız. Halkımıza, vatandaşlarımıza bu konuda çok dikkat edilmesi gerektiğini özellikle söylemek istiyorum. Özellikle şehir yaşamında bu stresle yaşayan insanlar çok daha risk altında gözüküyor. Metropol şehirlerindeki yoğun nüfus kalabalığı, belli spor alanlarının olmaması, iş yoğunluğu, insanların kendine vakit ayıramamasından dolayı insanlarımızdaki stres faktörü köydeki yaşama göre çok çok fazla” ifadelerini kullandı.

“En çok kalp dostu olarak önereceğimiz şey; yürüyüş”

Kalp sağlığını korumak için önerilerde bulunan Prof. Dr. Can, vatandaşların spor yapmayı ihmal etmemesi gerektiğine dikkat çekerek şöyle konuştu: “En çok kalp dostu olarak önereceğimiz şey; yürüyüş, haftanın belli günlerini insanların kendine ayırması, en az 3 veya 4 günü yarım saat ya da 1 saatlik bir yürüyüş yapması çok iyi gelecektir. Akdeniz tipi beslenme dediğimiz özellikle yeşil ağırlıklı, suyun bol olduğu, haşlanmış etin olduğu, yağlı besinlerin, karbonhidratın az olduğu bir diyet öneriyoruz. Bunlar hem vücudu yormayacaktır hem hastayı sağlıklı ve zinde tutacaktır. Yeşil ağırlıklı, balık tarzı, beyaz et tarzı besinler sağlığımızı koruyacaktır. İlla ‘kırmızı etten uzak duracaksınız’ diye bir yaklaşımımız yok fakat ölçülü bir şekilde tüketilebilir, haşlama tarzında yiyebilirsiniz. Izgara tarzında yiyebilirsiniz ama haftanın belli günlerinde abartmadan vücudu yormadan yenebilir. Hamur ağırlıklı ürünler, karbonhidratlardan da uzak durmanızı tavsiye ederim”

Yorum yapmak için tıklayın

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Sağlık

“Baharı mutlu geçirmek için magnezyumdan zengin beslenin”

Baharın gelmesiyle uygulanacak dengeli bir beslenme modeli ile mutluluk hormonunun artabileceğine değinen Uzman Diyetisyen Mısra Beste Köleoğlu, “Triptofan, Omega-3 yağ asitleri, magnezyum, B3 vitamini, folik asit ve antioksidanlar açısından zengin besinlerle beslenerek mutluluk hormonlarımızın düzeylerini artırabilir ve baharın keyfini çıkarabiliriz. Ayrıca, dengeli bir beslenmeyle birlikte meditasyon ve düzenli fiziksel egzersiz de ruh halimizi olumlu etkileyebilir” dedi.

İSTANBUL-Medical Park Bahçelievler Hastanesi’nden Uzman Diyetisyen Mısra Beste Köleoğlu, mutluluk hormonunu artıran besinler hakkında açıklamada bulundu. Kış aylarında serotonin hormonunun azalabildiğine dikkat çeken Köleoğlu, “Kışın günlerin ve güneş ışığının azalması, melatonin ve serotonin gibi hormonlarımızın vücuttaki düzeylerini etkileyerek ruh halimizde değişikliklere sebep olabilmektedir. Havalar ısınmaya ve bahçenizde tomurcuklar açmaya başladığında, bu baharın geldiği anlamına gelir. Baharın gelmesiyle aktivite düzeyleri ve sosyal etkinlikler de artış gösterir. Bu duruma uyum sağlamakta zorlanan bireylerde ise stres ve kaygı gibi duygu durumları ortaya çıkabilmektedir. Bu durum herkes için geçerli olmasa da, bazı bireyler için bahar ayları zorlu geçebilir” diye konuştu.

DENGELİ BESLENMEYLE MUTLULUK HORMONU ARTIRABİLİR

Vücudumuzda nörotransmitterler olarak da bilinen 4 adet mutluluk ve coşku uyandıran hormon bulunduğunu söyleyen Köleoğlu, “Bunlar serotonin, endorfin, oksitosin ve dopamin hormonlarıdır. Dengeli bir beslenme düzeni, meditasyon ve fiziksel egzersiz ile bu hormonların vücuttaki salınımını yükselterek ruh halimizi olumlu etkileyebilir ve bahar depresyonundan kaçınabiliriz” şeklinde konuştu.

BAHARDA DEPRESYON RİSKİNİ AZALTACAK 7 BESİN TÜRÜ

Köleoğlu, bahar depresyonunun etkilerini azaltmak ve mutluluk hormonlarımızın düzeylerini yükseltmek için tüketebileceğimiz besinleri şöyle sıraladı:

Triptofan içeren besinler: Triptofan, vücutta serotonin üretiminde kullanılan bir amino asittir. Triptofan açısından zengin besinler, vücuttaki serotonin hormonu seviyelerini yükseltebilir. Bunlar arasında; muz, süt ve süt ürünleri, tavuk, hindi, balık, yumurta ve fındık bulunur.

Omega-3 yağ asitleri içeren besinler: Omega-3 yağ asitleri, beyindeki serotonin hormonu düzeylerini yükseltebilir ve depresyonla bağlantılı semptomları hafifletebilir. Somon, sardalya, ton balığı, ceviz, chia tohumu ve keten tohumu omega-3 açısından zengin besinlerdir. Magnezyum içeren besinler: Magnezyum, sinir sistemi fonksiyonlarını düzenler ve ruh halini dengeleyebilir. Badem, fındık, ıspanak, avokado ve koyu yeşil yapraklı sebzeler magnezyum açısından zengin besinlerdir. B3 vitamini (niasin) içeren besinler: B3 vitamini, serotonin sentezinde rol oynar. Yer fıstığı, tavuk, somon, ton balığı ve mısır gibi besinler B3 vitamini açısından zengindir. Folik asit içeren besinler: Folik asit, vücuttaki serotonin üretimini destekler. Ispanak, kuşkonmaz, brokoli, mercimek ve nohut folik asit açısından zengin besinlerdir. Antioksidan içeren besinler: Antioksidanlar, vücudu serbest radikallerin zararlı etkilerinden korur ve genel sağlığı destekler. Çilek, böğürtlen, kırmızı lahana, kırmızı biber, ıspanak ve yeşil çay antioksidan açısından zengin besinlerdir. Fermente besinler: Fermente besinler, bağırsak sağlığını iyileştirerek serotonin üretimini artırabilirler. Örneğin; probiyotik içeren yoğurt, kefir, turşu, kombucha.

Okumaya devam et

Sağlık

Uzmanından bebek isteyen çiftlere beslenme önerileri

Jinekolog Kağan Açıkgözoğlu doğurganlığı etkileyen faktörlere dikkat çekerken, hamile kalmada sperm ve yumurta kalitesinin, sperm ve yumurta kalitesinde de beslenmenin önemli rolü olduğunu söyledi. Uzm. Dr. Akıçgözoğlu, “Kadınlar hayatı boyunca oluşacak tüm yumurta sayısı genetik olarak belirlenmiş olarak dünyaya gelirler. Sonradan bu sayıyı artıracak önlemler alamazlar. Ancak yumurtalarının kalitesini iyileştirmek ve bunu yaparak doğal olarak gebe kalmayı kolaylaştırmak için atabilecekleri adımlar var” diyerek önerilerde bulundu.

İZMİR-
Acıbadem Kent Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Kağan Açıkgözoğlu, kadın ve erkekte üreme sağlığı konusunda önerilerinin de yer aldığı bilgiler verdi. Açıkgözoğlu, doğurganlığı olumsuz etkileyen faktörleri; sigara kullanımı, kontrolsüz kilo alımı, ileri yaş, kafein, çevresel zararlı maddeler, stres, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar olarak sıraladı. Bunların dışında beslenmede yapılan yanlışların da sperm ve yumurta kalitesini azalttığını kaydeden Açıkgözoğlu, “Gebelik planlayan çiftler, üreme hücrelerinin sağlığını koruyabilmek için sadece karbonhidrat içeren gıdalardan, trans yağlardan, salam, sosis, jambon gibi işlenmiş et ürünlerinden, aşırı tuzlu veya şekerli gıdalardan uzak durmalı” diye konuştu.

“35-50 dakika arası kardiyo egzersizleri yapmalarını tavsiye ediyorum”

Jinekolog Açıkgözoğlu, bebek sahibi olmak isteyen çiftlere daha az kırmızı et, daha fazla deniz ürünü ve taze meyve sebze tüketme önerisinde bulundu. Açıkgözoğlu, çiftlerin öğünlerine böğürtlen, çilek, nar, karadut, zerdeçal, keklik otu, zencefil ve kimyon gibi antioksidan zengini ürünlerini eklemelerinin de yararlı olacağını söyledi. Çiftlere her gün olmasa da haftada en az 4 gün düzenli egzersiz yapmayı tavsiye eden Açıkgözoğlu, “Yumurta ve sperm kalitesi açısından egzersiz çok önemli. Anne ve baba adaylarının kendilerini zorlamadan 35-50 dakika arası kardiyo egzersizleri yapmalarını tavsiye ediyorum” dedi.

Kadınlar için öneriler

Yumurta rezervi ve kalitesinin genetik faktörlerden etkilendiği için bazı durumlarda tamamen kontrol dışı olabileceğini kaydeden Uzm. Dr. Açıkgözoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“Fakat sağlıklı yaşam tarzı seçimleri ve profesyonel yönlendirme ve tedavi ile bu konuda olumlu adımlar atılabilir. Benim önerim; antioksidanlar vücudu serbest radikallerden korur ve yumurta kalitesini artırabilir, C vitamini, E vitamini, beta-karoten gibi antioksidanları içeren yiyecekler tüketin. Nar, avokado, muz, brüksel lahanası, brokoli, havuç, karides gibi kabuklu deniz ürünleri, somon, badem, kuzu ciğeri, incir yumurta kalitesini artıran yiyeceklerdir. Uykusuzluk ve sürekli stres, hormon seviyelerini etkiler ve yumurta kalitesini düşürebilir. Yeterince dinlenmek, stresi azaltmak önemlidir. Özellikle folik asit, D vitamini ve omega-3 yağ asitleri, Çinko, Selenyum, CoQ10 gibi fertilite destekleyici takviyeler yumurta sağlığını destekleyebilir, güvenle kullanabilirsiniz. Yumurtalık Uyarım Tedavisi’nden destek alabilirsiniz, bu tedavi yumurta üretimini artırmak için kullandığımız bir yöntem. Yumurtalık uyarım tedavisinde hormonal bazı ilaçları kullanarak yumurtalıkların daha fazla yumurta üretmesini teşvik edebiliyoruz. IVF (Tüp Bebek) veya diğer üreme prosedürleri için yumurta toplama işlemi öncesinde sıklıkla kullanılmaktadır. Hamilelik istiyorsanız 12 aylık denemeden sonra (veya 6 ay – 35 yaşın üzerindeyseniz) hala hamile kalamıyorsanız, olası sebeplerin belirlenmesi ve tedavi seçeneklerinin uygulanması için bir kadın doğum uzmanından destek almanız gerekir.”

Erkekler için öneriler

Açıkgözoğlu, baba olmak isteyen erkeklere de sperm kalitesini artıracak 10 besin önerisinde bulundu. Bunları; yaban mersini, yağsız dana eti, kabak çekirdeği, keçiboynuzu, somon, bitter çikolata, istiridye, yumurta, fındık, domates olarak sıraladı. Her bireyin farklı olduğunu ve bireyin özelinde tedavi seçeneklerinin de farklı olacağını ifade eden Açıkgözoğlu, “Rutin kontrolleri aksatmamak ve herhangi bir tedaviye başlamadan önce uzman bir doktora danışmak oldukça önemli” bilgilerini verdi.

Okumaya devam et

Sağlık

Samsun’da aşı reddinde yüzde 300 artış

 Samsun İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Mustafa Uras, Samsun’da son 5 yılda aşı reddi sayısının yüzde 300 artış gösterdiğine dikkat çekerek, “Bu konuda tereddüt yaşayan tüm anne-babalara destek vermeye hazırız” dedi.

SAMSUN-
“24-30 Nisan Dünya Aşı Haftası” kapsamında Samsun’daki genel durum ve aşı süreçleri hakkında açıklamalarda bulunan İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Mustafa Uras, “Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1974 yılında başlatılan ve coğrafi konumu veya sosyoekonomik durumu ne olursa olsun, her çocuğun, hayat kurtaran aşılara eşit erişimini sağlamayı amaçlayan genişletilmiş bağışıklama programı geçtiğimiz 50 yılda büyük başarılar elde etti. İnsanlık tarihinde büyük salgınlara ve ölümlere neden olan çiçek, difteri gibi pek çok hastalık günümüzde aşılama sayesinde ortadan kalktı. 1998 yılından beri ülkemizde aşılama programı sayesinde çocuk felci hastalığı görülmüyor. Yenidoğan tetanosu da Türkiye’de elimine edilmiş hastalıklar arasına 2009 yılında girdi. Bu büyük başarılar, aşılamanın gücünü ve etkinliği en iyi gösteren veriler. Her çocuk için yaşamsal bir destek olan aşılamanın, çocukların sağlıklı yaşam hakkının bir parçası olduğu bilinciyle hareket eden Sağlık Bakanlığımız da bu anlamda etkin bir aşılama süreci yürütmektedir. Ülkemizde uluslararası referans laboratuvarlarında test edilerek teslim alınan aşılar, kullanım öncesi ‘Ulusal Referans Laboratuvarlarımızda’ da test edilmekte ve tüm kontrolleri yapılmaktadır. Tüm bu başarılı verilere, uluslararası ve ulusal bazda Sağlık Bakanlığımız denetiminde yapılan kontrollere rağmen, maalesef son yıllarda hem dünyada hem ülkemizde hem şehrimizde artan aşı reddi vakaları, 50 yıldır sürdürülen çabaların önümüzdeki yıllarda boşa gitmesine yol açabilir. Bunun önlenmesi, çocuklarımızın çeşitli bulaşıcı hastalıklardan korunması için, aşılama sürecinin ailelerin de desteğiyle güçlendirilmesi gerekmektedir” diye konuştu.

Aşı reddinde yüzde 300 artış

Samsun’da son 5 yılda aşı reddi sayısının yüzde 300 arttığını açıklayan Dr. Uras, “Son 12 yılda aşı reddi sayısı ilimizde sadece ‘1’ iken, 2023 yılı itibarıyla bu rakam 886’ya ulaşmıştır. 2024 yılı sonuna kadar rakamın bin 400’ü geçeceği öngörülmektedir. Samsun’da sadece son 5 yılda aşı reddi sayısı yüzde 300 artış göstermiştir. 2014 -2018 yılları arasında şehrimizde sadece tek bir kızamık vakası görülmüşken, 2020-2024 yılları arasında Mart ayı itibariyle kızamık sayısı 46’ya yükselmiştir. Bu veriler hepimiz için uyarıcı olmalıdır. Rakamlardaki artış henüz endişe verici boyuta çok uzaksa da, bu tablo özellikle aşı süreçlerinde önemli bir yeri olan ailelerimize büyük görevler yüklemektedir. Bilinçli davranılması, geçmiş yıllarda pek çok insanın ölümüne yol açan bulaşıcı hastalıkları kontrol altına alıp, bazılarını tamamen yok edilmesiyle başarısı dünya çapında kanıtlanan aşılama programı karşıtı çabalara destek verilmemesi büyük önem taşımaktadır. Kimi vatandaşlarımız doğru kaynaklardan alınmayan, yanıltıcı, tıbbi içeriği hatalı bilgilerle en kıymetlileri olan çocuklarının aşılanması konusunda tereddüt yaşıyor olabilirler. Biz Sağlık Müdürlüğü olarak en ufak bir tereddüde bile pay bırakmak; kızamık gibi kontrol altına alınmış hastalıklardan çocuklarımızı yeniden kaybetmek istemiyoruz. Sağlık Müdürlüğü olarak bu konuda tereddüt yaşayan tüm anne-babalara bilgilendirme yaparak destek vermeye hazırız. Bize sosyal medya adreslerimizden rahatlıkla ulaşabilirler. Ekiplerimiz tarafından onlara mutlaka dönüş yapılacaktır. El birliğiyle aşı reddine dur diyelim, çocuklarımızın çözümü bulunmuş, artık yeryüzünde görülmeyen hastalıklarla yeniden yüz yüze gelmesine izin vermeyelim” ifadelerini kullandı.

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.