Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Gündem

Bahçeli: Türkiye’yi kimse kaosa sürükleyemez, biz Fransa mıyız?

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sınır aşan göç olgusunun tüm ülkeler için çetin ve çetrefilli bir sınav olduğunu savunarak, “Sınır aşan göç sorunu çok nazik bir konudur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak göç sorununun idrakindeyiz. Düzensiz göçün istila olduğunu sürekli olarak vurguladık” dedi.

Mustafa Cenik – İbrahim Berat Yılmaz
ANKARA –
MHP lideri Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu. Bahçeli, Kurban Bayramı’nın birinci günü İsveç’te bir cami önünde Kur’an-ı Kerim yakılmasının, vandallığın himaye edilmesinin hem Türk milletinin inancına hem de insanlık değerlerine aykırı olduğunu belirterek, “Kur’an okumak ilahi bir nasip ve nimet, yakmak ise namertlik ve soysuzluktur. Bu nefret suçu mahiyetindeki provokasyonu Irak asıllı malum meczubun tek başına planlayıp hayata geçirmesini düşünmek pek tabii hayatın ve hadiselerin olağan akışına bütünüyle aykırıdır” değerlendirmesini yaptı.

“Barbarlığın özgürlüğü olamaz”
Kur’an-ı Kerim’i yakmanın ifade ve düşünce özgürlüğü olarak değerlendirilemeyeceğinin altını çizen Bahçeli, “Barbarlığın özgürlüğü olamaz. Özgürlük başkasına zarar vermeyen bir şeyi yapma hakkıdır. Şunu ikazla hatırlatırım ki, Kur’an-ı Kerim bir kağıt parçası değil, Allah’ın yeryüzüne indirilmiş nuru, akıl sahibi inananların düşünmeleri, anlamaları ve ders almaları için lütfedilmiş saadet, selamet, hidayet ve hikmet surudur. Kur’an yakan kendini yakmıştır. Kur’an yakan ta cehennemin dibini boylamıştır” ifadelerini kullandı.
Her insanın arayış ve arzusunun huzur olduğunu savunan Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
“Yine bize göre beşeriyetin bir huzur çağına ihtiyacı vardır. Milliyetçi Hareket Partisi bu inanç ve irade muvaffakiyetiyle ‘İnsanlığın Huzuru Projesi’ni hazırlamış, çağımızın ve esasen yeni bir Türk asrının vizyon çağrısı olarak sadece Türk insanıyla değil, tüm insanlıkla paylaşma duyarlılığı göstermiştir. Huzur; açlık veya toklukla, varlık veya yoklukla, eksik veya fazlalıkla izah edilemeyecek fenomen bir kavram olup insanın iç alemi ile dış alemi arasındaki kararlı ve tutarlı denge noktasını işaret etmektedir. Huzur, insanın manevi bir bütün halinde kendisi olması, kendi kendisini ve çevresini tanımakla beraber vicdan sesini duymasıdır.”
Bir dava insanının her şeyden önce insan olduğunu söyleyen Bahçeli, “Sonra ülkücüdür. İnsan olan haklı davasıyla mutlaka aynı potada buluşacaktır” dedi.

“Küresel emperyalizmin kullanıma girmekten gocunmayan siyasi partilere demokraside yer olmamalıdır”
Bahçeli, Türk siyasetinde faal halde bulunan her partinin birincil kaynağının Türk milleti, aidiyetinin ise Türkiye olduğunu dile getirerek, “Demem odur ki, her parti Türkiye partisi olmak mecburiyetindedir. Suç ve suçluyu övmek, ihanete ve melanete çanak tutmak siyasetin değil doğrudan doğruya hukukun konusudur. Genel merkezi Ankara’da olup, genel emri yabancı başkentlerden alan bir partinin demokrasiye, millete ve insana şerefli hizmetinden bahsedilemeyecektir. Milletin hak ve çıkarlarını gözetmeyen, devletin egemenlik ve hükümranlık iradesini savunmayan, düşmana ganimet olmaktan utanmayan, terör örgütlerinin ve küresel emperyalizmin kullanıma girmekten gocunmayan siyasi partilere demokraside yer olmamalıdır” diye konuştu.

“Bir televizyon kanalında bebek katilini övmek suçtur”
Siyasi partilerin Anayasa ve kanunlara uygun faaliyet göstermek zorunda olduğuna dikkati çeken Bahçeli, “Mehmetlerimize kurşun sıkan hainleri arkalamak suçtur. Ölen teröristlere taziyeler yayımlamak suçtur. Bir televizyon kanalında bebek katilini övmek, çok kitap okuduğundan bahisle filozof mertebesine çıkarmak, bununla yetinmeyip hak gaspına uğradığını iddia etmek suçtur, bu suça montaj diyerek destek çıkmak katmerli suçtur” ifadelerine yer verdi.

“Anayasa Mahkemesi Kandil’in düzmece mahkemesi, zilletin arka bahçesi değildir, asla da olamayacaktır”
Siyasi partilerin kuruluşunun, programının, faaliyetinin ve hedeflerinin Türkiye’nin kurucu felsefesi ile, Anayasa’nın ilk maddesiyle çelişmemesi gerektiğinin altını çizen Bahçeli, “Tam tersi fiiller Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının sahasına ve müteakiben de Anayasa Mahkemesi’nin görev alanına girecektir. Anayasa Mahkemesi Kandil’in düzmece mahkemesi, zilletin arka bahçesi değildir, asla da olamayacaktır. Eğer adalet suçluyu aklama gayesi güderse, eğer adalet ihaneti biberonla beslerse orada adalet batmış demektir” dedi.

“Anayasa Mahkemesi PKK terör örgütünü aklama, temize çıkarma, hunhar eylemlerini ibra makamı değildir”
Adaletin ve hukukun devlet anlamına geldiğini belirten Bahçeli, “Devlet giderse vatan gitmiş olacaktır. Bazı mihrakların sinsi, gizli ve potansiyel maksatları da işte budur. Anayasa’nın 6’ncı maddesine göre, hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacaktır. Anayasa Mahkemesi PKK terör örgütünü aklama, temize çıkarma, hunhar eylemlerini ibra makamı değildir. Aynı husus siyasi partiler için de geçerlidir” diye konuştu.
Bahçeli, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Siyasi kaygı ve gayelerle yanlışa yanlış diyemeyen, doğrunun hakkını telaffuz edemeyen, irtibat ve ilişki ağlarını millete rağmen tayin eden partilerin hukuk devletinin yegane tehdidi haline dönüşecekleri ortadadır. Siyasetlerini insana değil de ihanetin hizmetine koşanların evrensel hukuk kaidelerine sığınarak meşruiyet sağlamaları bile söz konusu değildir.”

“Sınır aşan göç sorunu çok nazik bir konudur”
Sınır aşan göç olgusunun tüm ülkeler için çetin ve çetrefilli bir sınav olduğunu savunan Bahçeli, “Yerini yurdunu bırakıp, baskı ve zulümden kaçan on binlerce insan ya bir sınır hattında, ya dalgalı bir deniz ortasında, ya da gittikleri bir ülkede reva görülen kötü muamelelerle eziyet görmekte, perişanlık çekmekte, en kötüsü de hayatlarını kaybetmektedir. Sınır aşan göç sorunu çok nazik bir konudur” değerlendirmesini yaptı.

“Milliyetçi Hareket Partisi olarak göç sorununun idrakindeyiz”
Göç olgusunun siyasetin konusu olması gerektiğinin altını çizen Bahçeli, “Ancak istismar ve tahrikleriyle bu konuyu asıl mecrasından saptırmak ve siyasi rant devşirmek gayesi güdenlerin iyi niyetli olmadığı gibi samimi olmadıkları da ayan beyan ortadadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak göç sorununun idrakindeyiz. Düzensiz göçün istila olduğunu sürekli olarak vurguladık. Anadolu coğrafyasındaki demografik gelecek ve güvenliğimizi titizlikle düşünmek, telaşa kapılmadan tedbir geliştirmek, taşkınlıklara prim vermeden de tetikte olmak durumundayız” dedi.

“Türkiye’de mülteci veya göçmen değil, adı üstünde geçici koruma statüsünde bulunan sığınmacılar vardır”
Göç konusunu herkesten önce gündeme getirdiklerini söyleyen Bahçeli, “Herkes duruyorken göç konusuyla meşgul oluyorduk. Sabah geleni akşam göndereceğim diyenler ipe un seren, suya yazı yazan aymazlar ve şaşkınlardır. Göç konusu ile ilgili proje hazırlamak her babayiğidin harcı da değildir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak çalışmalarımızı kamuoyuyla, ilgili devlet kurumlarıyla, üniversitelerle, medyayla ve sivil toplum kuruluşlarıyla paylaştık. Türkiye bu yükün altından Allah’ın izniyle kalkacaktır. Ganimet avına çıkanlar da elleri boş dönmeye mahkum olacaklardır. Türkiye’de mülteci veya göçmen değil, adı üstünde geçici koruma statüsünde bulunan sığınmacılar vardır ve bunların sayılarını 13 milyon diye açıklamak kuyruklu yalandır. Düzensiz göç ile tavizsiz mücadele devam etmektedir. Suriyeli sığınmacıların ülkelerine güvenli, gönüllü ve onurlu geri dönüşleri bu kapsamdaki siyasetimizin ana fikir ve felsefesidir” diye konuştu.

“Türkiye Fransa’ya benzemez, Türkiye onun bunun kirli emeliyle kaosa çekilemez”
Türkiye’yi tahrik ve taciz kıskacına alıp iç huzursuzluğa hapsetmek için fırsat kollayanlara müsamaha gösterilmemesi gerektiğini dile getiren Bahçeli, “Türkiye Fransa’ya benzemez, Türkiye onun bunun kirli emeliyle kaosa çekilemez. Herkes aklını başına alsın. Devlet, millet ve vatan üstünde kazı yaptırmayız. Yabancı istihbarat örgütlerine piyonluk yapanlara göz açtırmayız. Göç konusu insanlık sorunudur” dedi.
Grup Toplantısı, Bahçeli’nin partililer ile hatıra fotoğrafı çekilmesinin ardından son buldu.

Yorum yapmak için tıklayın

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Gündem

Süresinde bitmeyen inşaat için ev parasından fazla tazminat kazandı

Ankara’da kooperatiften ev sahibi olabilmek için inşaat firmasına peşinat ve taksitleriyle birlikte toplam 460 bin lira ödeme yapan Bora Yalçın, 2 yıl taahhüdü bulunan sözleşme süresince inşaatta ilerleme kaydedilmemesi üzerine açtığı ‘müspet zarar’ davasında 578 bin lira tazminat kazandı.

Umutcan ÖREN-Muhammet BAYRAM
ANKARA-Bora Yalçın, kooperatiften ev sahibi olabilmek için 2015 ve 2016 yıllarında inşaat firmasına peşinat ve taksitleriyle birlikte toplam 460 bin lira ödeme yaptı. Noterden evinin tapusunu almasına rağmen, inşaat şirketi ile yaptığı sözleşmedeki 2 yıllık süre boyunca inşaatta ilerleme kaydedilmediğini fark eden Yalçın, durumu yargıya taşıdı. Yalçın, süreçteki zararı ve sözleşmede taahhüt edilen kira yatırma şartı nedeniyle Ankara 14’üncü Tüketici Mahkemesi’nde açılan ‘müspet zarar’ davasında 578 bin lira tazminat kazandı.

Yalçın, kooperatif projesinin akıllı daireler ve rezidansı içeren büyük bir lansman ile duyurulduğunu belirterek, “Bize de iyi bir vakıftan mesaj olarak geldi. Biz bu şekilde geldik. Topraktan daire almak adına bu projeye girdik. Önce bir peşinat ödedik, peyderpey ödemeye başladık. Hızlı bir şekilde bütün borcumu bitirip ben ilk 1-1,5 yıl içerisinde bütün borcu bitirip tapuyu almayı tercih ettim. Devlet tapusunun elimizde daha güçlü bir referans olarak kalması amacıyla bunu yaptık. Fakat ev, söz verildiği tarihte teslim edilmedi. Zaten noterdeki sözleşmemizde de bu evin teslim edilmemesi durumunda bize kira yatırma taahhüdü vardı. Bu sebepten dava açtık. Evdeki hakkımdan feragat etmek istemedim. Evdeki tapu hakkımın devam etmesi koşuluyla ve alamadığım kiralar ve müspet kayıplarım sebebiyle açtığımız davada çok başarılı bir süreç sonrasında davayı kazandık. Tapum bende, müspet zararım için 500 bin lira, üzerine de kira bedelleri aldım” diye konuştu.

‘SÖZLEŞME AYAKTA’

Avukat Senem Yılmazel, bu tarz zararlara ilişkin ‘menfi zarar’ ve ‘müspet zarar’ olmak üzere iki çeşit dava açılabildiğine işaret ederek, “Bora Bey’in davası müspet zarar davasıdır. Bu davada tapu alıcıda kalır. Tapuyu iade etmeyiz. Sözleşme ayakta kalır, sözleşmeyi de feshetmeyiz. Sözleşme nedeniyle uğradığı zararın tazminini isteriz. Biz buna da müspet zarar deriz. Bu durumda müvekkilim o zamanın parasıyla 460 bin lira para ödemişti gayrimenkul için. Tapu müvekkilde kaldı. Bir para iadesi olmadı. Bir de biz müspet zarar olarak 515 bin lira bir tazminat ödenmesini talep ettik. Mahkeme bu talebimizi kabul etti. Karar kesinleşti. Ayrıca bir de müvekkilin yoksun kaldığı kiralar vardı. 66 bin lira da kiranın davalıdan alınarak davacı vekiline ödenmesine karar verildi. Ev halen bitmedi. Bu arada bu ev taahhüt edilen tarihte müvekkilime teslim edilmedi. Tapu devredildi, müvekkilin tapusu var. Ancak gayrimenkul teslim edilmedi. Halen de teslim edilmedi ki bu nedenle hala yoksun kaldığı kira alacakları devam ediyor” ifadelerini kullandı.

Yılmazel, topraktan ev almak isteyenlerin dikkat etmesi gereken hususlara değinerek, “Birincisi öncelikle bu sözleşmenin mutlaka tapudan ya da noter aracılığıyla yapılması gerekiyor. Noterden yapılırsa tapunun tescil edilmesi gerekiyor. Veya tapuda doğrudan sözleşme yapılması gerekiyor. Benim birinci önerim tapunun alınmasıdır. Eğer o tarihte bu gayrimenkul teslim edilmezse onlar için hangi yol uygunsa o yol için hukuki yollara başvurmaları gerekir” dedi.(DHA)

Okumaya devam et

Genel

Erdoğan: Yetiştirdikleri nesillerle geleceğimizi inşa eden öğretmenlerimiz başımızın tacıdır

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ulvi bir mesleği icra eden, yetiştirdikleri nesillerle geleceğimizi inşa ve ihya eden öğretmenlerimiz başımızın tacıdır. Bu anlayışa kararlılıkla sahip çıkan bir hükümet olarak öğretmenlerimize ve diğer eğitim çalışanlarımıza yönelik şiddete ilişkin kapsamlı bir düzenlemeyi süratle hayata geçireceğiz” dedi.

ANKARA-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, öğretmenlere ve eğitim çalışanlarına yönelik şiddete ilişkin düzenlemenin geleceğini bildirdi. Erdoğan konuyla ilgili sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Evlatlarımıza kattıkları bilgi ve değerler bütünüyle ülkemizin kalkınma mücadelesinde hayati önemde olan öğretmenlerimizi her türlü olumsuzluktan korumak, onlara mesleklerini icra edecekleri rahat ve güvenli ortamı sunmak asli görevimizdir. Ulvi bir mesleği icra eden, yetiştirdikleri nesillerle geleceğimizi inşa ve ihya eden öğretmenlerimiz başımızın tacıdır. Bu anlayışa kararlılıkla sahip çıkan bir hükümet olarak öğretmenlerimize ve diğer eğitim çalışanlarımıza yönelik şiddete ilişkin kapsamlı bir düzenlemeyi süratle hayata geçireceğiz” ifadelerini kullandı.

‘ÖĞRETMENLERE YÖNELİK İŞLENEN SUÇLARA YENİ KANUN DÜZENLEMESİ’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamasına şöyle devam etti:

“Kanun teklifi olarak Gazi Meclisimize sunacağımız düzenlemeyle; Öğretmenlerimize yönelik fiillerde ceza kanunlarında öngörülen cezalar yarı oranında artırılacak. Bu fiilleri işleyenlerin cezasının ertelenmesi engellenecek. Bu fiiller tutuklama sebebi sayılarak tutuksuz yargılamanın önüne geçilecek. Özel kurumlarda çalışan öğretmenlerimiz ve diğer eğitim çalışanlarımız da görevleri sebebiyle kendilerine yönelik işlenen suçlar bakımından kamu görevlisi sayılacak.”

ÖĞRETMENLERİMİZE KARŞI ŞİDDET OLAYLARINA ASLA SESSİZ KALMADIK, KALMAYACAĞIZ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öğretmenlerimiz müsterih olsun. Böylesine önemli bir mesleği ülkemizin her bölgesinde fedakârca yürüten öğretmenlerimize karşı şiddet olaylarına asla sessiz kalmadık, kalmayacağız. Bu vesileyle, İstanbul’da canice yapılan bir saldırı sonucu hayatını kaybeden İbrahim Oktugan öğretmenimize Allah’tan rahmet; ailesine, sevenlerine, öğrencilerine ve tüm eğitim camiamıza başsağlığı diliyorum” dedi.(DHA)

Okumaya devam et

Asayiş

Fahiş fiyat artışı ve stokçuluk yapan işletmelere 61,6 milyon lira ceza uygulandı

Ticaret Bakanlığı, Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu tarafından fahiş fiyat artışı ve stokçuluk yaptığı tespit edilen işletmelere toplam 61 milyon 66 bin 431 lira idari para cezası uygulandığını açıkladı.

ANKARA-Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre; Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu’nun 2 Mayıs 2024 tarihinde gerçekleştirilen toplantısında başta marketlerdeki temel gıda ve ihtiyaç ürünlerindeki fahiş fiyat artışları olmak üzere; otomotiv sektöründeki stokçuluk eylemleri, hazır beton ve çimento sektöründeki fahiş fiyat artışları ve ekmek fiyat tarifelerine aykırı satışlar kurul gündemine alınarak incelendi. Böylece, Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu tarafından fahiş fiyat artışı ve stokçuluk yaptığı tespit edilen işletmelere toplam 61 milyon 66 bin 431 lira idari para cezası uygulandı. Ayrıca; Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu tarafından 2023 yılında fahiş fiyat artışı ve stokçuluk yaptığı tespit edilen işletmelere 355 milyon 804 bin 957 lira idari para cezası uygulandı. (DHA)

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.