Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Sağlık

Bilimsel Direktör Gürgan: Hem tatil yapın hem bebek sahibi olun

Tüp Bebek Merkezi Bilimsel Direktörü Prof. Dr. Timur Gürgan, bebek sahibi olmak isteyen aileleri merkezlerine beklediklerini belirterek, “Bilgi alın, bakın, değerlendirin, sadece internetteki veya başka yerlerdeki kişilerden aldığınız bu bilgiler ile işe girmeyin, herkesin sorunu sizin sorununuz olmayabilir. Almanya’da Avrupa’da dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan ve Türkiye’de bu bölgede tatile gelmek isteyen çiftler var. Onlara ‘2 gelin, 3 gidin’ diyoruz” dedi.

İsa Akar – Gazi Taş
ANTALYA-
Antalya Sağlık Vakfı Yaşam Hastanesi Tüp Bebek Merkezi Bilimsel Direktörü Prof. Dr. Timur Gürgan, Antalya’nın hem turizm hem de sağlık alanında uluslararası bağlantıları olan bir kent olduğunu söyledi.

Türkiye’nin sağlık kalitesi ve başarısı yönünden hep ön planda olduğunun altını çizen Gürgan, “Antalya ziyaretçilerine sağlık ve turizmi bir arada veriyor. Uzun süredir hem Uluslararası Kısırlık ve Üreme Derneği Başkanı olarak hem de Akdeniz ülkeleri veya Ortadoğu’da içinde bulunduğum yönetim kurulu görevlerimde Türkiye’nin dışarıdan da takip edildiğini biliyorum. Bu noktada Antalya’da kadın sağlığı ile ilgili nasıl bir çalışma yapabiliriz diye düşündük. Ailelerin hayali olan çocuklara kavuşturulması için çok güzel bir sistem kurulmasına karar verdik. Bu sistemde hizmetin kaliteli olması lazım çünkü bir insanın dünyaya gelmesi için uğraşıyorsunuz. Ayrıca belli bir maddi yatırım yapıyorsunuz. Psikolojik yatırım yapıyorsunuz. O zaman bunun karşılığı olarak tıbbi, etik, ahlaki, kanunlara uyan, ve başarılı sonuç veren bu sistemin burada ihtiyaç olduğunu gördük” diye konuştu.

“Bazen herkes yumurta diyor, embriyo diyor”

Dünyada özellikle çocuksuzluk özlemi çeken ailelere ve kişilere belli bir prosedür gerçekleştirdiğini belirten Gürkan, “Yeni bir sistem ki buna balanslama veya dengeleme metodu deniyor ve dünyada da şu an yaygın olarak kullanılıyor. Yani sağlıklı bir çocuğa ulaşabilmek için bunu sağlayan sistemlerdeki negatifliklerin bilimsel doğrular ve teknolojinin katkısıyla dengelenmesi gerekir. Burada yapılan şey şudur, bazen herkes ‘yumurta diyor, embriyo diyor, bunu yapalım diyor’, ama gördük ki rahim içi zarı, bağışıklık sistemi, genetik faktörler önemli ve eğer embriyo iyi olsa bile rahim içi iyi olmazsa da gebelik oluşmuyor veya düşük ihtimali artıyor. Ayrıca genetik hastalıklar, aile içi evlilikler, onların getirdiği anomali oranların artmasına sebep olabiliyor. Burada sadece başarıyı gebelik olarak görmeden sağlıklı çocuğa gidebilmek için neler yapacağımızı belirledik” dedi.

Gürgan, bunun için Antalya’ya da kısırlık, tüp bebek ve insan genetiği içeren bir sistemi açtıklarını kaydetti.

“İllaki tüp bebek değil”

Her şeyin tüp bebek ile olmadığının altını çizen Gürgan, “Bazen çiftlerin sorunlarını hem sperme ait hem yumurtaya ait ya da genetik sorunları çözerseniz ve onlara dokunursanız, genellikle Tüp bebek olmadan da çocuk kendiliğinden olabiliyor. Onun için illaki tüp bebek değil, özellikle teknolojiyi çifte özel olarak ne zaman kullanacağınızı iyi bilmemiz gerekir. Teknolojiyi erken zamanda kullanırsanız lüzumsuz olabilir, çok fazla teknoloji kullanırsanız o da bazen gebelik şpansını azaltabilir veya çok geç kalırsanız sonuç alamazsınız. Onun için bizim yaptığımız sistem Avrupa ve Dünya ayağındaki her şeyi içeren, kişiye özel olarak uygulanan; ne fazla ne eksik bir sistem ve bunları içeren bir sistemi Antalya’ya getirdik” diye konuştu.

“Kişiye özel bir sistem”

Gürgan, örneğin erkekle ilgili sorunların erken tespitinin ardından ufak tedavilerle, dokunuşlarla, gebeliğin sağlanması, kadın-erkek ilişkileri, psikolojik, sosyal faktörler, ekonomik faktörler kişiye özel olarak organizasyonları göz önüne alarak kişiye özel bir bilgisayar ve yazılım sistemiyle de destekleyerek geliştirdiklerini kaydetti.

“İnternetteki bilgilerle bu işe girmeyin”

Bir şekilde yapay zekayı, kişinin sorunlarını saptayarak, o sorunların çözümüne güncel bilgi ve teknolojiyi de koyarak sonuca ulaşmayı hedeflediklerini kaydeden Gürgan, “ Burada verilmesi gereken şey şuydu, fazla beklerseniz, ümidinizi harcarsanız, iyi organize olmamış bir sistemle ve bilgisizlikle işin içine girdiğiniz anda kaybeden siz olursunuz. Bilgi alın, bakın, değerlendirin, sadece internetteki veya başka yerlerdeki kişilerden aldığınız bu bilgiler ile işe girmeyin. Çünkü herkesin sorunu sizin sorununuz olmayabilir, o zaman da bazen de lüzumsuz para ödeyebilirsiniz. O zaman bizim yaptığımız bu dengeleme sisteminde erkek kısırlığında çok önemli bir şey getirdik. Özellikle spermi olmayan erkeklerde; bunlara azospermi vakaları deniyor. Bu vakalarda testisten bir parça alınsın, orada sperm bulunsun veya bulunamayan durumlarda ise gidin şeklinde oluyordu. Şu anda ise biz dünyada ne varsa uyguluyoruz. Round spermatid, rosi tekniği de olmak üzere tedaviyi yapın, bakın güncel olarak ne varsa yapın ki, ya olacak ya olmayacak. Bunu bildirin kişilere. Bu olmadı onu yapayım, o olmadı, bunu yapayım olmaz” ifadelerine yer verdi.

“Kişiye özel tedavi”

Ankara’daki tüm çalışmaların aynısını Antalya’da yapacaklarının altını çizen Timur Gürgan, “ Bunların içinde rosi tekniğiyle hiç spermi olmamasına rağmen, gelişmemiş spermlerin geliştirilerek, onlarla elektrik ortamlarda döllenmeyi sağlamak var ki dünyadaki liderlerden biridir bizim teknoloji. 3 kişide şu ana kadar olmayacak denen şeyler oldu. Sperm, yumurta faktörleri, bunların dışında maalesef yaştan farklı olarak obezite, sigara, alkol kullanımı, genetiği değiştirilmiş gıdalar, yorgunluk, iklim değişiklikleri kişiden kişiye farklı olmak kaydıyla yumurtaların kadınlarda azalmasına yol açabiliyor. Bundan dolayı erken yaşlarda yumurta rezervi azalıyor, biz bunları erken teşhis ederek, belli yönde yumurtaların gençleştirilmesi için, kadının kendi kanından almış olduğumuz hücrelerle aktive ederek kadının yumurtalıklarını tekrardan daha iyi hale gelmesini sağlıyoruz. Bunları yaparken kime hangi uygulama ne oranda uygulanır, planlayarak burada bunu yapacağız” diye konuştu.

Sağlık

D vitamini eksikliği olanlarda bunama riski yüzde 19-25 artıyor

İngiltere’de yapılan uzun vadeli bir araştırmaya göre D vitamini eksikliği olanlarda bunama riskinde yüzde 19-25 oranında artış gözlendi. Düzenli olarak D vitamini takviyesi alanlarda ise Alzheimer riskinde yüzde 17 azalma görülürken damar hastalığına bağlı bunama riskinde yüzde 14 azalma gözlendi.

Nisanur Şentürk
İSTANBUL-
The American Journal of Clinical Nutrion’da yayınlanan araştırmada; 14 yıl boyunca takip edilen kişilerde, D vitamini eksikliğinden kaynaklı demans riskinin yükselerek yüzde 19-25’lere çıktığı tespit edildi. Araştırma hem Alzheimer hem de damarların tıkanmasına bağlı oluşan demans için geçerli olurken uzun süre D vitamini eksikliğinin de bunlara sebep olabileceğini gösteriyor. Kişilerin demansa karşı korunması için erken yaştan itibaren önlem almaları gerektiğini belirten Çakmak Erdem Hastanesi’nde Nöroloji Uzmanı Dr. Nazan Eryiğit, gençlere ve yetişkinlere çeşitli önerilerde bulundu.

“Yorgunluk, sürekli uyuma isteği, uyumaya rağmen vücutta ağrılar D vitamin eksikliğinden olabilir”

Demans riskinin yaşla giderek arttığına değinen Uzm. Dr. Nazan Eryiğit, “D vitaminini hep kalsiyum ve kemik gibi bilsek de özellikle gençlerin unutkanlığının en önemli sebeplerinden biridir. Bu yüzden D vitamini destekli gitmeliyiz. Nörolojiyi en çok ilgilendiren konulardan biri unutkanlıktır. Yorgunluk, sürekli uyuma isteği, uyumaya rağmen vücutta ağrılar ve dinlenememe, dinlenmeden kalkma gibi durumlar D vitamin eksikliği belirtisidir. Türkiye, D vitamini açısından çok iyi bir ülke. Sürekli güneşimiz var fakat güneşlenmiyoruz. Güneşlenirken güneş kremi sürüyoruz. D vitamininin en önemli kaynağı direkt olarak güneşe temas etmektir. Koruyucusuz ve direk ten teması olmalı” açıklaması yaptı.

Uzm. Dr. Nazan Eryiğit, “Ayrıca özellikle yağlı balıkları yemeliyiz. Belki de omega 3 takviyesi almalıyız ki onlarda D vitamini yoğun miktarda var. Düzenli beslenme de önemlidir. Akdeniz diyeti yapın, yeşillikleri kullanın. Çünkü demans sadece D vitamini eksikliğinden kaynaklanmaz. B12, folik asit yani üçünün birlikte alınmış olması lazım” dedi.

“Bilinçsiz kullanılan D vitamini tehlikelidir”

“D vitamininde yağda eriyen bir vitamin, zehirlenmesi var” diyen Uzm. Dr. Eryiğit, “O yüzden bilinçsiz şekilde kullanılması çok tehlikelidir. Doktoruna ölçüm yaptırmadan kesinlikle D vitamin takviyesine başlamasınlar. ‘Yeterli yere geldi’ demeden de vitamin takviyesi kesilmemelidir. Tedaviye ise kanda serum düzeyine bakarak karar veriyoruz” uyarısında bulundu.

“Arada cam olmasın, direk maruziyet istiyoruz”

Demanstan korunmak için kişilere tavsiyelerde bulunan Uzm. Dr. Eryiğit şunları söyledi:
“Hem zihinsel hem de bedensel egzersiz çok önemlidir. Özellikle multivitaminlerin içerisinde yer alan D vitamini son derece düşük doz ve asla yeterli olmuyor. Hasta, ‘nasıl olsa ben bir kompleks vitamin alıyorum’ deyip doktora gitmiyor. ‘Ben zaten içiyorum’ deyip ölçtürmüyor. Hâlbuki aldığı şey günlük tüketime bile yetmiyor. Unutkanlık çok önemli bir şikâyettir. Genç yaş ya da yaşlı, hiç fark etmez varsa unutkanlığınız mutlaka nöroloji uzmanına başvurun. Lütfen güneşe biraz maruz kalın. Sadece elinizden yüzünüzden değil, kollarınızdan, bacaklarınızdan da D vitamini alın. Her gün en az 45 güneşte kalın. Ama arada cam olmasın, direk maruziyet istiyoruz.”

Okumaya devam et

Sağlık

Tevfik Özlü: Türkiye’de yılda 15 bin kişi, başkasının dumanından ölüyor

Sigaranın Türkiye’de yol açtığı ölüm oranları hakkında istatistikler paylaşan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Ülkemizde her yıl aktif tütün içimine bağlı 100 bin, pasif içime bağlı ise 15 bin ölüm yaşanıyor. Tütüne bağlı ölümler trafik kazaları, yangınlar, cinayetler, AIDS, alkol, uyuşturucu ve intiharlara bağlı ölümlerin toplamından fazladır” dedi.

TRABZON-
Trabzon İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile Trabzon Yeşilay Şubesi’nin Trabzon Merkez Fen Lisesi’nde düzenlediği organizasyonda Medical Park Karadeniz Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, ‘Sigaranın Zararları’ hakkında bir söyleşi gerçekleştirdi.

“Ölümlerin yüzde 23’ü tütün nedeniyle oluyor”

Etkinlikte sigaranın sağlığa zararları ve sigara kullanımına bağlı ölüm oranları hakkında bilgilendirmede bulunan Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Her 6 saniyede bir kişi sigara içtiği için ölüyor. Türkiye’de 15 yaş üzeri 16 milyon kişi tütün kullanıyor ve ölümlerin yüzde 23’ü tütüne bağlı. Türk erkeklerinin yüzde 31’i, kadınlarının ise yüzde 10’undan fazlası tütün yüzünden hayatını kaybediyor. Ülkemizde her yıl aktif içime bağlı 100 bin, pasif içime bağlı 15 bin ölüm yaşanıyor. Tütüne bağlı ölümler trafik kazaları, yangınlar, cinayetler, AIDS, alkol, uyuşturucu ve intiharlara bağlı ölümlerin toplamından fazladır” diye konuştu.

“Sigara içen kadınlarda KOAH gelişimi 40 kat fazla”

Aynı yoğunlukta sigaraya maruz kalan kadınlarda akciğer kanseri gelişme riskinin erkeklere göre daha fazla olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Özlü, “Sigara içen kadınlarda, içmeyenlere kıyasla KOAH gelişimi 40 kat fazla” açıklamasında bulundu. Prof. Dr. Özlü, sigarayı bırakmak isteyen kişilere şu önerilerde bulundu: “Kararlı olun, özgüveninizi yüksek tutun, bırakma nedenlerinizi iyi bilin ve sık hatırlayın, sigaralı çevrelerden uzak durun, sigarayı hatırlatacak eşyaları ortadan kaldırın, çay-kahve alışkanlığınızı kontrol edin, meşguliyet ve hobi edinin, spor ve egzersiz yapın, diyet yapın, bol sıvı alın, sigaraya ayırdığınız parayla kendinizi ödüllendirin, jer şey bir taneyle başlar, unutmayın.”

Organizasyon sonrası İl Milli Eğitim Müdürü Hasan Uygun ve Trabzon Yeşilay Şube Başkanı Av. Işıl Demir Güner katılımlarından dolayı Prof. Dr. Tevfik Özlü’ ye plaket takdim etti.

Okumaya devam et

Sağlık

Uzmanından kalp krizine karşı uyarı: Gençler biraz sakin, yaşlılar hareketli olsun

Son zamanlarda gençlerde kalp krizi geçirme oranında ufak da olsa artış gözlemlediklerini belirten Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Harun Arbatlı, gençlere uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Arbatlı, “Gençler biraz sakin, yaşlılar hareketli olsun” dedi.

İSTANBUL-
10-16 Nisan Kalp Sağlığı Haftası kapsamında Ataköy Medicana Hastanesi, ‘Kalbiniz için Bilinçlenin’ seminerine ev sahipliği yaptı. Gazeteci Işıl ve Ekrem Açıkel’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen etkinlikte; Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Harun Arbatlı ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Aydın Yıldırım kalp sağlığıyla ilgili tüm soruları cevapladı. Kalp hastalıkları belirtilerini anlatan Prof. Dr. Aydın Yıldırım bunların; göğüs ortasında, çenede, sol elin yüzük parmağında, sırtta ve midede yaşanan ağrılar olabileceğini, bunlara dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.

“Türkiye’de ‘kalp krizi’ ölüm sebebi arasında en başta”

Ölüm oranının en fazla kalp hastalıklarında görüldüğünü belirten Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Harun Arbatlı, “Erişkinlerdeki ölüm oranlarının yaklaşık 3’te biri kalp ve damar hastalıklarından oluyor. Bu yüzden ciddi bir toplum bilinci gerekmektedir. Çocukluk çağından itibaren kendimizi korumamız gereken bazı durumlar var. Bunlar yerine getirilirse toplum çok daha sağlıklı hale gelecek ve sağlık giderleri de azalarak refaha kavuşmuş toplum oluşacaktır. Türkiye’de ölüm sebebi arasında en başta kalp krizi gelmektedir. Kalp krizi; damar sertliği, şeker hastalığı, stres ve sigara faktörlerinin getirdiği hastalık grubudur. Çok basit kurallara uyarak bu faktörlerden korunmanız mümkün” açıklaması yaptı.

“Son zamanlarda kalp krizi geçirme oranlarında ciddi bir artış var”

Son zamanlarda kalp krizi geçirme oranlarında ciddi bir artış olduğuna da değinen Prof. Dr. Harun Arbatlı, “Bu hem toplumun yaşının ilerlemiş olmasından hem de içinde bulunduğu ekonomik koşullar dahil olmak üzere stresin artmasından da kaynaklanıyor. Ancak kalp krizinden ölme oranları ise bir o kadar azalmış durumda. Çünkü sağlık hizmetlerinde de belirli bir artış var. İnsanlar kalp krizi geçirdiklerini fark edip hastaneye ulaştıklarında bir şekilde anjiyosu, gerekirse bir stent işlemi yapılıyor. Gerekirse ilaç tedavisiyle rahatlatıp sonrasında da gerekli tedavileri düzenlenebiliyor. Bazen bunun içerisinde ameliyatlar da oluyor” dedi.

“Gençler biraz sakin, yaşlılar ise biraz daha hareketli olsun”

Prof. Dr. Harun Arbatlı, “Gençlerde kalp krizi geçirme oranında artış gözlemliyor gibiyiz. Bazı yanlış adımlardan kaynaklı sorunlar var. Genç yaşta kalp krizi geçirebiliyorlar. Dolayısıyla bir noktada; sakinliği, sükûneti koruyabilmek lazım. Bir şeyler yapma, kendilerini ispat etme çabası içinde oluyorlar. Ama bu, onlara geri dönüşü çok pahalıya patlayabiliyor. Gençlere biraz sakin olmalarını, yaşlılara ise biraz daha hareketli olmalarını öneriyoruz. Yani ortada buluşmaları daha güzel bir şey” şeklinde konuştu.

“Kişiler eğitimle bu konuda bilinçlendirilmelidir”

Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Aydın Yıldırım ise “Türkiye’de insanlarımızın kalp sağlığı oranları iyi durumda değil. Obezite ve yüksek tansiyon dünyada yaygın. Ayrıca kalp damar hastalıklarından yaşanan ölümler, dünyada birinci sıralarda. Ülkemizde ise durum Avrupa ülkelerine göre biraz daha kötü. Hem obezite hem hipertansiyon açısından daha yüksek oranlarımız var. Bu mevcut durumumuzun daha iyileştirilmesi için yoğun bir eğitim programı veya halkın bilinçlendirilmesi gerekmektedir” dedi.

“30 dakika yürüyün, tuz tüketimini azaltın”

Prof. Dr. Aydın Yıldırım, “Özellikle Kovid sonrası insanların çalışma ortamlarının eve taşınması ve hareket aktivitelerinde düşüş olmasından sonra obezite ve hipertansiyon yoğun şekilde arttı. Bunlar aslında birbiriyle bağlantılı. Kilonuz arttıkça tansiyonunuz da yükseliyor. Pandemi bittikten sonra da dinamik, hareketli hayata geçilmesi bekleniyordu ancak maalesef bu konuda çok fazla ilerleme kaydedilmedi. Teknolojinin gelişmesi ve araçların kullanılması da hareketsiz yaşamı tetikliyor. Bundan dolayı kalp hastalıkları açısından kötüleşme var” açıklaması yaptı.
Gün içinde minimum 30 dakika yürüyüş veya aktivite yapılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Yıldırım şu önerilerde bulundu:

“Bu olmadığı takdirde kilo artışı kaçınılmazdır. Beslenmede ise tuz tüketimi kısıtlanmalıdır. Akdeniz diyetine dönülmelidir. Stresten uzak durulmalı, kolesterol ve tarama testleri düzenli yapılmalıdır. Herkesin kalbine iyi bakması ve kontrol ettirmesi gerekir. Özellikle Türkiye’de büyük bir eksiklik olan koruyucu hekimliğin önemine değinmek istiyorum. Hastalandıktan sonra işlerin hem tedavisi hem de döneme ait zorlukları daha fazla. Öncelikli olarak hastalanmadan önlem almak gerekir.”

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.