Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Sağlık

Magnezyum eksikliği psikolojik rahatsızlıklara neden oluyor

İSTANBUL- Magnezyum içeriği bakımından zengin besinlerin tüketimi ve önemini belirten Diyetisyen Dilek Sivri magnezyum eksikliğinde karşılaşılan rahatsızlıklar konusunda uyardı. Sivri ayrıca magnezyum eksikliğinin psikolojik rahatsızlıklara da sebep olabileceğinin altını çizdi.

Beykent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Arş. Gör. Dilek Sivri, magnezyum içeriği bakımından zengin besinlerin tüketiminin önemine değinerek, “Koyu yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, pazı, marul, pırasa vb.), köklü sebzeler (patates, havuç, kereviz vb.), yağlı tohumlar (badem, kabak çekirdeği, kaju vb. ), kuru baklagiller (soya fasulyesi, bezelye, nohut, fasulye vb.) muz, avakado, kavun gibi meyveler, tam tahıllar (buğday, yulaf, çavdar), bitter çikolata, kinoa, somon, uskumru gibi balıklar ve sert sular iyi magnezyum kaynaklarıdır. Bu besinlerden yeterli miktarda tüketiyorsanız magnezyum eksikliği görülme oranı düşüktür. Ancak kullanılan bazı antibiyotik ilaçlar, gereksiz yere kullanılan idrar söktürücüler, bazı kronik hastalıklar, aşırı alkol tüketimi gibi bazı faktörler magnezyum eksikliğine neden olabilir” uyarısında bulundu.

“Magnezyum eksikliği psikolojik rahatsızlıklara neden olabilir”

Sivri, magnezyum protein sentezi, kan şekeri ve kan basıncının düzenlenmesi, kemik metabolizması, merkezi sinir sistemi fonksiyonları dâhil olmak üzere vücudun birçok işlevi için gerekli olan 300’den fazla farklı enzimi aktive ettiği için sağlığın korunmasında birçok rol oynadığını söyledi. Sivri, “Magnezyum eksikliği halsizlik, yorgunluk, kas krampları hatta depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklara da neden olabilmektedir” dedi.

“Mineral seviyelerini arttırmaya yönelik magnezyum formları”

Magnezyum alımını artırmak için birçok insan magnezyuma yönelmekte olduğunu belirten Sivri, bununla birlikte birden fazla magnezyum çeşidi mevcut olduğundan, hangisinin ihtiyaçlarınıza en uygun olduğunu bilmek zor olabileceğine değindi. Doğru magnezyum desteğini seçmenin, bu mineralin seviyelerini artırmaya yardımcı olabileceğine değinerek magnezyum formları hakkında önemli açıklamalarda bulundu:

Magnezyum sitrat: Bu formdaki magnezyum organik yapıda olduğu için daha kolay emilir. Sitrik asit hafif bir müshil olduğundan, magnezyum sitrat magnezyum seviyelerini yükseltmek ve kabızlığı tedavi etmek için kullanılabilir. Ayrıca spor sonrasında kasların onarılması, migren, menstruasyon dönemi ağrıları için de kullanılabilir.

Magnezyum oksit: Bu form magnezyum eksikliklerini önlemek veya tedavi etmek için kullanılmaz, çünkü biyolojik yararlanımı düşüktür. Hazımsızlık, mide ekşimesi, reflü ve kabızlık gibi sindirim sistemi semptomlarının kısa süreli rahatlaması için daha sık kullanılırken migreni tedavi etmek ve önlemek için de kullanılabilir.

Magnezyum klorür: Bu form kolayca emilir. Kabızlık, mide ekşimesi gibi sindirim sistemi semptomlarını azaltmak ve düşük magnezyum seviyelerini artırmak için kullanılabilir.
Magnezyum lakta: Bu formun sindirim sistemi üzerinde daha az olumsuz etkisi vardır. Diğer magnezyum formlarını tolere edemeyen veya büyük dozlarda magnezyum desteği alması gereken bireyler için uygun bir form olabilir.

Magnezyum malat: Kolayca emilir, diğer formlara kıyasla daha az mühil etkilidir. Fibromiyalji, kas ağrıları, kronik yorgunluk durumlarında kullanılabilir

Magnezyum taurat: Bu form yüksek kan şekeri ve tansiyonu düzenlemek için kullanılabilir.
Magnezyum L-treonat: Depresyon ve hafıza kaybı gibi sinir sistemi bozukluklarının tedavisine yardımcı olup beyin sağlığını destekleyebilir.

Magnezyum sülfat: Genellikle epsom tuzu olarak bilinen bu form ağız yoluyla alınmayıp stres ve ağrı bulunan kasları tedavi etmek için kullanılabilir.

Magnezyum glisinat: Depresyon, kaygı ve uyku bozukluklarını tedavi etmek için kullanılabilir.
Magnezyum orotat: Bu form kolayca emilir ve diğer formların karakteristik özelliği olan güçlü müshil etkilerine sahip değildir bu nedenle, sporcular arasında popülerdir, ayrıca kalp ve kan damarı dokularında enerji üretimini iyileştirerek kalp sağlığını destekleyebilir.
Yukarıda bahsedilen magnezyum formları mide ekşimesi, reflü, kabızlık ve diğer rahatsızlıkları hafifletmeye yardımcı olabileceğini belirten Sivri, “Bu desteklerin doktorunuz tarafından yönlendirilmedikçe alınmaması önerilir. Ayrıca magnezyum eksikliğini magnezyum içeren besinlerden karşılamak diğer besin öğelerinden faydalanmak açısından önemlidir. Kan magnezyum seviyeleri düşükse bu eksikliği düzeltmek için doktor tarafından önerilen magnezyum formu alınmalıdır” açıklamasında bulundu.

Genel

LÖSEV’li çocuklar yeni yaşlarını DigiZoo’da kutladı

RÜMEYSA BULUT
HABER MERKEZİ
-Her ay farklı bir gönüllü firmanın ve LÖSEV dostlarının desteği ile gerçekleşen doğum günü kutlamalarının bu ayki adresi Türkiye’nin ilk holografik eğlence parkı Katılım Emeklilik DigiZoo oldu. Nisan ayında doğan ve lösemi tedavisi devam eden çocukların arkadaşlarıyla buluşarak moral bulduğu etkinlikte yaklaşık 30 çocuk birlikte pasta kesip oyunlar oynayarak neşe dolu bir gün geçirdiler.

Ocak ayında Akasya’da kapılarını açan Türkiye’nin ilk holografik eğlence parkı Katılım Emeklilik DigiZoo, sivil toplum örgütleri ile iş birliğinde düzenlediği ücretsiz etkinliklerle çocukları ağırlamaya devam ediyor. 25 yıldır binlerce lösemili ve kanserli çocuğun tedavisini üstlenen, maddi ve manevi yardım ulaştıran Lösemili Çocuklar Vakfı’na (LÖSEV) kayıtlı olan çocuklar DigiZoo’da düzenlenen doğum günü etkinliğinde bir araya geldi.

Tedavisi süren çocuklara moral oldu

Nisan ayında doğan ve hastanelerde lösemi tedavisi devam eden çocukların arkadaşlarıyla buluşarak moral bulduğu etkinlikte yaşanan mutluluk görülmeye değerdi. Etkinliğe katılan çocuklar 30’dan fazla canlı türünü 3 boyutlu hologramlarla deneyimleme fırsatı yakaladı, resimler yapıp atölyelere katıldı. Sonrasında pasta keserek doğum günü kutlaması yapan yaklaşık 30 çocuk, birlikte oyunlar oynayıp dans ederek neşe ve eğlence dolu bir gün geçirdiler.

Okumaya devam et

Asayiş

Türkiye’de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan Prof. Dr. Cevat Yakut hayatını kaybetti

Türkiye ve dünyanın önde gelen kalp doktorlarından Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kurucu Başhekimi Prof. Dr. Cevat Yakut, 82 yaşında hayatını kaybetti.

Gamze ŞİMŞEK
İSTANBULTürkiye‘de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan biri olan 82 yaşındaki Prof. Dr. Cevat Yakut, dün hayatını kaybetti. Kalp damar cerrahisinin duayenlerinden kabul edilen Yakut’un vefat haberini, kurucu başhekimi olduğu Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, yayımladığı mesajla duyurdu.

82 yaşındaki Prof. Dr. Cevat Yakut’un dün hayatını kaybetmesinin ardından Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesince yayımlanan baş sağlığı mesajında “Derin üzüntüyle bildiriyoruz ki, uzun yıllar boyunca sağlık sektöründe önemli hizmetler vermiş olan Hastanemiz kurucu Başhekimi Prof. Dr. Cevat Yakut hocamız, vefat etmiştir. Kendisi, meslek hayatı boyunca nitelikli sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve toplum sağlığının korunması adına önemli katkılarda bulunmuştur. Bu acı kaybı yaşayan sağlık camiasına, Koşuyolu ailesine ve sevdiklerine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Onun anısını daima yaşatacağız ve yaptığı değerli katkıları asla unutmayacağız.” ifadelerine yer verildi.

PROF. DR. CEVAT YAKUT KİMDİR?

Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hastanesi’nin kurucularından Prof. Dr. Cevat Yakut, Ankara’nın Beypazarı ilçesinde dünyaya geldi. Van Yüksek İhtisas Hastanesi’nde de kalp cerrahisini başlatmak üzere görevlendirilen Yakut, 10 yıl boyunca hafta sonlarını Van’da ameliyat yaparak geçirdi. Azerbaycan Bakü Merkezi Klinik Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Genel Koordinatörlüğü görevini üstlenen Yakut, iki dönem Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği başkanlığı yaptı. Başta Başbakanlık Onur Belgesi olmak üzere pek çok ödülü bulunan Yakut, 1990 yılında Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hastanesi’nin başhekimi oldu. Türkiye’de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan biri olan Cevat Yakut, 2009 yılında emekli oldu.(DHA)

Okumaya devam et

Sağlık

TRABZON Prof. Dr. Özlü: Astıma bağlı ölümler en çok genç yaşta

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Astım tedavi edilmediğinde yaşam kalitesini çok olumsuz olarak etkiler. Hatta bazen ölümlere yol açabilir. Maalesef astıma bağlı ölümler genç yaşta ölümlerdir. Astım aslında tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bugünkü elimizde mevcut tedavi imkanlarıyla astımı, astımı olmayan bir kişi gibi kontrol altına alabiliyor ve normal bir hayat yaşatabiliyoruz” dedi.

TRABZON-Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, ‘7 Mayıs Dünya Astım Günü’ nedeniyle astım hastalığı ve tedavisi sürecine ilişkin uyarılarda bulundu. Astımın tedavisinin mümkün olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özlü, “Astım, tüm dünyada en sık görülen hastalıklar arasında yer alır. Ülkemizde ortalama her 4-5 evden birisinde bir aslında hastanın yaşadığını biliyoruz. Hem çocukları hem erişkinleri tutabilir. Astım tedavi edilmediğinde yaşam kalitesini çok olumsuz olarak etkiler. Hatta bazen ölümlere yol açabilir. Maalesef astıma bağlı ölümler, genç yaşta ölümlerdir. Bu açıdan çok daha acı vericidir. Astım, aslında tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bugünkü elimizde mevcut tedavi imkanlarıyla astımı, astımı olmayan bir kişi gibi kontrol altına alabiliyor ve normal bir hayat yaşatabiliyoruz. Tabii öncelikle astımın tanısının konulması önemlidir. Nefes darlığı, hırıltılı solunum, öksürük, göğüste sıkışma hissi gibi yakınmalarınız varsa sizde de astım olabilir. Özellikle bunlar zaman zaman tekrarlıyorsa bilhassa sabaha karşı uykudan uyandıracak yakınmalarınız varsa bunun astıma bağlı olma ihtimali çok daha yüksektir” dedi.

HASTA-HEKİM İŞ BİRLİĞİ ÖNEMLİ

Astım tedavisinde başarılı olmada hasta ve hekimin iş birliğinin önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Özlü, “Aslında hastaların birçoğunda alerjik nezle belirtileri de vardır. Hapşırma, burun akıntısı, geniz akıntısı, burunda tıkama gibi belirtilerle kendisini gösterebilir. Astımın tanısı çok kolaydır. Tedavisi de mümkündür ve tedavinin başarısı da çok yüksektir. İyi tedavi edildiğinde hastalar diğer normal sağlıklı kişiler gibi rahat yaşayabilirler. Ancak astımda tedavinin başarılı olması için hastayla hekimin iş birliği yapması gerekir. Hekimin tanıyı koyması, astıma sebep olabilecek tetik faktörleri tespit etmesi, bunun için alerji testleri yapılabilir ve bunların sonucunda da hastanın tavsiyeleri uyması, ilaçlarını düzenli kullanması ve kontrollerini yaptırmasını bekliyoruz. Tedaviye uyum çok önemlidir. Astımlı hastalarda en çok rastladığımız sorun tedaviye başladıktan sonra biraz iyileşmeyi takiben, ‘Ben iyi oldum artık geçti’ diye düşünerek tedaviyi terk etmeleridir. Oysa astım çoğu zaman kronik bir hastalıktır ve bir hipertansiyon tedavisi gibi uzun süreli takip ve tedavi gerektirir. O açıdan rahat olmamız, astımınınız geçtiği, sizden hastalığın kaybolduğu anlamına gelmez” diye konuştu.

‘TEKRARLAMA OLASILIĞI VAR’

Her astımlı hastanın ömür boyu astım ilacı kullanmasının gerekmeyeceğini de söyleyen Prof. Dr. Özlü, “Hekimle iş birliğinizi sürdürünüz, tavsiyelerine uyunuz. Size zarar verecek tetikleyici faktörlerden uzak kalınız. Bazen iş yerinde maruz kalan faktörler, bazen kullanılan ilaçlar astımı tetikleyebilir. Astım hastalarının bir kısmında tedavi sonrası alınan cevaba göre tedavide azaltma ve daha sonra da tedaviyi tamamen kesmek mümkün olabilir. Ama bazı astımlı hastalarda tedaviyi kestikten sonra tekrar semptomlarda tekrarlama olasılığı vardır. Astımın hangi hastada nasıl seyredeceğini, önceden çok tahmin etmek mümkün değil ama takip içerisinde hekim tedaviye devam ya da tedaviyi sonlandırma konusunda, hastaya özel bir karar vermesi gerekir. Her astımlı hastanın ömür boyu devamlı astım ilacı kullanması gerekmez. Bazen tamamen tedaviyi sonlandırdığımız, bir daha hiç tedavi etmediğimiz hastalarımız da var. Bazen de arada kesip tekrar başladığımız hastalar var. Bazen de başlayıp dozunu azalttığımız, uzun süre devam ettiğimiz hastalar var. Bu hastaya özel bir durumdur” ifadelerini kullandı. (DHA)

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.