Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Kültür Sanat

Saf gümüşten yapılan Göbeklitepe heykeli göz kamaştırdı

25 yıllık gümüş telkari ustası Ömer Ayseli, bin 400 gram saf gümüşten ortaya çıkardığı ‘Göbeklitepe’ eseriyle büyük beğeni topladı. Tuzla Gençlik ve Kültür Festivali’nde sergilenen eser, 12 bin 450 parça ile işlenerek 6 aylık sürede ortaya çıkarıldı

Enes Şamil Gönenç
İSTANBUL-
El zanaatkarları, sahaflar ve antikacıların gençlerle buluştuğu, Tuzla Belediyesinin düzenlediği Gençlik ve Kültür Festivali’nde eserini sergileyen gümüş telkari ustası Ömer Ayseli’nin saf gümüşten tasarladığı Göbeklitepe heykeli festivale katılan vatandaşların ilgi odağı oldu. Yaklaşık bin 400 gram saf gümüşten oluşan ‘Göbeklitepe’ eseri 12 bin 450 parça ile işlenerek 6 aylık sürede icra edildi. Festivale katılan sanatseverlerin gözünü kamaştıran eser, telkari ustası Ömer Ayseli tarafından Tuzla Belediyesi’nin düzenlediği Gençlik ve Kültür Festivali’nde vatandaşlardan tam not aldı.

Atölye çalışmaları, sahne performansları, sinema gösterimlerinin de yer aldığı festivale birçok zanaatkar eserleri ve çalışmalarıyla renk kattı. Birçok vatandaşı ağırlayan Gençlik ve Kültür Festivali geçtiğimiz Pazar günü itibariyle sonlandı.

Festivalde sanatını icra eden 60 yıllık kaşık ustası Sabri Özşahin, “Kaşık 14-15 sefer taslaktan başlar ve elden geçer. Bunlar yemek karıştırma kaşığıdır. Yemek yeme kaşığı daha ufak ve estetik olur. Ben günde 250 tane kaşık yaptığımı biliyorum. Ama şimşirden olmaz kayın ağacından olur” dedi.

Festivalin ilgi odağı saf gümüşten tasarlanan Göbeklitepe eserinin sahibi gümüş telkari ustası Ömer Ayseli, “25 yıldır bu sanatı sürdürmekteyim. Eserimi tek vav ve kake sarım tekniği ile işledim. Yaklaşık bin 400 gram civarı bir işçilik yapıldı ve halen devam etmekte eserim, henüz bitirmedim. 12 bin 450 parça şu ana kadar işlendi eserde. Yapılmasında geçen süre yaklaşık 6 ayı buldu. Gençlerin özellikle ilgisi çok yüksekti. Bazısı Göbeklitepe’yi görür görmez tanıdı. Bizlere sorular sordular. Biz onlara kendi düşüncelerimizi aktardık. Güzel bir etkileşim oldu. Türk kültür-sanatımız olan telkariyi tanıttığımızı düşünüyorum bu etkinlikte. Tuzla Belediye Başkanı Doktor Şadi Yazıcı’ya tekrardan teşekkürlerimizi sunuyoruz” dedi.


Yorum yapmak için tıklayın

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Genel

Çocuk Cezaevinde ‘Kültür Sokağı’ açıldı

SAMSUN Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ), Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı ile yapmış olduğu protokol kapsamında Kavak Cezaevi yerleşkesinde bulunan Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu içerisinde ‘Kültür Sokağı’ açıldı.

SAMSUN-Mahkum çocukların sanatla iyileşmesini, ıslah edilmesini amaçlayan proje ile cezaevi içerisindeki el sanatları, resim gibi birçok farklı atölyelerin bulunduğu koridor, OMÜ Görsel Sanatları Topluluğu’ndan resim bölümü öğrencileri ile mahkum çocukların iş birliği ile rengârenk hale getirildi. Sabahattin Ali, Mehmet Akif Ersoy, Neşet Ertaş gibi sanatçıların resmedildiği duvarlar beğeni topladı. Kültür Sokağı ismi verilen bölümün açılışı törenle yapıldı. Kültür Sokağı’nın açılışına; Samsun Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Sabri Kılıç, OMÜ Rektörü Prof. Dr. Yavuz Ünal, Kavak Kaymakamı Erdem Karanfil, Samsun Vakıflar Bölge Müdürü Ali Erkan Öztürk, OMÜ öğretim üyeleri ve öğrencileri de katıldı.

YENİDEN TOPLUMA KAZANDIRIP, ISLAH EDİP ONDAN SONRA DIŞARIYA GÖNDERMEK ZORUNDAYIZ’

Açılışta konuşan Samsun Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Sabri Kılıç, “Hocalarımız ve çocuklarımızın birlikte hazırlamış olduğu kültür sokağının açılışını yaptık. Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin çok kıymetli hocalarından çocuklarımızı yetiştirmede, ıslah etmede çok büyük destek alıyoruz. Yavuz hocamla yapmış olduğumuz protokol gereğince buradaki öğretmenlerimize, hocalarımıza OMÜ’nün öğretim görevlileri çok ciddi destek vermektedir. Bu çocuklarımız suç işlese de, suça sürüklense de bizim çocuklarımızdır. Bunları yeniden topluma kazandırıp, ıslah edip ondan sonra dışarıya göndermek zorundayız. Burası bir cezaevinden ziyade bir eğitim yuvasıdır. Çocuklarımızı inşallah burada ıslah edip, eğitip, yeniden topluma kazandırarak evlerine gönderiyoruz” dedi.

‘BU TİP SOSYAL SORUMLULUK ÇALIŞMALARI SON DERECE ÖNEM ARZ ETMEKTEDİR’

OMÜ Rektörü Prof. Dr. Yavuz Ünal ise “Samsun’da adaleti toplumla buluşturan, adaletin sevimli yüzünü gösterme, iletişim kanalarını açık tutma noktasında kurumlar arasında çok ciddi bir çaba sarf eden Başsavcımıza teşekkür ediyoruz. OMÜ’nün sosyal sorumluluk anlamında böyle bir programı uygulaması ve sonucunda ödül takdim töreninde bir arada bulunmaktan son derece mutluyuz. Bu aşamada suça sürüklenmiş çocuklarla ilgili suçun nedenini çok fazla sorgulamanın pek bir anlamı yok ama bir kurum eğer ıslah ederek topluma yeniden kazandırmayı önemserse suç öbeği yükselmekten geriye doğru düşecektir. En büyük kayıp buraya düşmekten ziyade, burada sadece vaktini geçirip ıslah olmadan, bir eğitime almadan, hayatla barışmadan sürenin doldurularak harcanmasıdır. Bu durum, hem birey hem de toplum açısından risk devam ediyor demektir. Bu nedenle bu tip sosyal sorumluluk çalışmaları son derece önem arz etmektedir. Bu hususta akademisyenlerimiz ve öğrencilerimizle burada olmaktan böyle bir çalışmada paydaş olmaktan son derece mutluyuz. Emeği geçen bütün hocalarıma ve öğrencilerime teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

SUÇA SÜRÜKLENMİŞ ÇOCUKLARIN HAYATLARINA DOKUNULDU

OMÜ akademik personeli, çocuk ceza evinde bulunan suça sürüklenmiş çocuklar için bağımlılıkla mücadele eğitimleri, konserler, spor müsabakaları, ahşap ve resim atölyeleri, sinema atölyeleri, seminer ve söyleşiler düzenledi. Üniversite öğrencilerinin de destek verdiği projede, suça sürüklenmiş çocuklarımızın hayatlarına dokunmak, onların cezaevindeki süreçte, bilgi beceri ve davranış bakımından yeni bir sayfa açmalarına destek olmak amaçlandı.

Açılışta Samsun Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nce Kavak Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndaki çocuk mahkumlara tatlı ve içecek ikram edildi. (DHA)

Okumaya devam et

Genel

“Türkiye hukuka bağlılıkta 117. sırada!”

Hukukçu Figen Çalıkuşu’ndan zor soru: “Mafya mı devlete, devlet mi mafyaya operasyon çekiyor”

HABER MERKEZİ-Hukukçu Figen Çalıkuşu, Karar Gazetesi’ndeki köşe yazısında “çürüme” iddiasında bulundu.

Ülkelerin ne durumda olduğunu ölçen ‘hukukun üstünlüğü endeksi’nde, hükümetlerin, ülkeyi yönetenlerin, hukuka bağlılıkları mercek altına alındığını, bu endekste Türkiye’nin 142 ülke arasında 117. Sırada olduğunu hatırlatan Çalıkuşu, “Hukukun üstünlüğünde 1. sırada hangi ülke var derseniz; tüm endekslerde üst sıralarda olan Danimarka. Monarşiyle yönetilen ama ‘demokrasiye’ sahip olan Danimarka… Cumhuriyet olan ama bir türlü ‘demokrasi’ olamayan Türkiye’ye fark atıyor” ifadelerini kullandı.

Çalıkuşu’nun yazısının tamamı:

İçişleri Bakanlığı içindeki sert bir bilek güreşinin mafya marifetiyle “darbe mi, operasyon mu” parantezine sıkıştırıldığı, gözümüzün önünde işlenen bir cinayetin emrini verenin siyaset kurumu tarafından korunduğu buna karşın muhalif Kürt siyasetçilerin AİHM Kararlarına rağmen hayatlarına çöküldüğü, AYM üyelerini terörist ilan edebilen zihniyetin cumhurbaşkanı tarafından ödüllendirdiği, muhalif olan herkesin casus ilan edileceği bir çürüme ortamındayız.

“Mafya mı devlete, devlet mi mafyaya operasyon çekiyor” sorusu etrafında tartışan bir ülkeden söz ediyoruz.

Bu korkunç durumun nedeni nedir?

Ruhu bıçaklanmış gözleri oyulmuş kuvvetler ayrılığı olabilir mi?

Gelin birlikte bakalım.

Parlamenter monarşiyle yönetilen, gerçek bir kralın olduğu Danimarka’da kuvvetler ayrılığı var.

Biz de güya kuvvetler ayrılığı ile yönetiliyoruz…Anayasanın başlangıç kısmında öyle yazıyor zira.

İki ülke de kuvvetler ayrılığı ile yönetiliyor ama hukukun üstünlüğü endeksinde arada uçurumlar bulunuyor.

Danimarka ile Türkiye’nin kuvvetler ayrılığından anladığı aynı değil demek ki…

Anayasa değişikliğinin konuşulduğu bu günlerde, aradaki farkı anlamak isterseniz size Taha Akyol’un “Atatürk’ün Anayasası 1924” isimli son kitabını öneririm.

Taha Akyol, 100 yıllık anayasa tecrübesine sahip olmamıza rağmen, bu tecrübeden ders çıkaramadığımızı, uzlaşmayla bir anayasa yapılamadığını söylüyor ve fevkalade bir isabetle teşhisi koyuyor: “anayasal istikrarsızlık”.

Taha Akyol’un kitabından devam edelim;

“Türkiye’nin anayasal istikrarsızlığının, kuvvetler birliği ile kuvvetler ayrılığı arasındaki gelgitler ve siyasi güç karşısında hukukun zayıflığı halinde ortaya çıktığı görülüyor.”

Meclis tutanaklarından Cemal Nuri Bey’in konuşmasından “1924 Anayasasında temel olan ikinci umde kuvvetler birliğidir” cümlesini aktarıyor Taha Akyol.

Kitap sayesinde Yekta Güngör Özden’in başkanlığı dönemindeki bir AYM kararında 1924 Anayasasına yapılan eleştiriden de haberdar oldum;

“Kuvvetler birliği ilkesi esas alınan 1924 Anayasasında yargıya ilişkin ayrıntılı hükümler bulunmadığı gibi, yargının yasamaya yürütmeye karşı bağımsızlığını sağlayacak kural ve kurumlara yer verilmemiştir.”

Geldik 2024 senesine.

Anayasada bu kez kuvvetler ayrılığı yazılı.

Ama yargı, yasama ve yürütmeye karşı gene bağımsız değil, korunaksız ve saldırı altında.

Gerçek bir kuvvetler ayrılığı olmadığında bağımsız olamayan, bağımsız olamayınca tarafsız da olamayan kuşatılmış bir yargı ile baş başayız özetle.

Ülkelerin ne durumda olduğunu ölçen “hukukun üstünlüğü endeksi” nde, hükümetlerin, ülkeyi yönetenlerin, hukuka bağlılıkları mercek altına alınıyor.

İşte bu endekste Türkiye 142 ülke arasında 117. sırada.

Hukukun üstünlüğünde 1. sırada hangi ülke var derseniz; tüm endekslerde üst sıralarda olan Danimarka.

Monarşiyle yönetilen ama “demokrasiye” sahip olan Danimarka…

Cumhuriyet olan ama bir türlü “demokrasi” olamayan Türkiye’ye fark atıyor.

Endekste bir ülkenin notu 1’e ne kadar yakınsa hukukun üstünlüğü o derece yüksek olurken, 0’a ne kadar yakınsa hukukun üstünlüğü o kadar düşük olarak nitelendiriliyor.

Endeks değerlendirmesindeki başlıklarda olan “Yönetim pozisyonundaki kişiler yasal kısıtlamalara ne kadar tabi olduğunu değerlendirmesinde” Danimarka’nın puanı; 0.95.

Ülkemiz Türkiye’nin puanı; 0.28.

Yönetim pozisyonundaki kişilerin, yasal kısıtlamalara tabi olması ne demek? Kuvvetler ayrılığı demek.

Kuvvetler ayrılığı yok ise hukukun üstünlüğü endeksinde sert düşüş de kaçınılmaz zaten.

Bu düşüş yargıyı hiç rahatsız etmiyor anlaşılan.

Yargıtay üyeleri yeni başkanını ancak seçebildiler… 37 tur oylama yapıldı.

Son aşamada, adaylardan AYM üyeleri hakkında çok ağır ithamlarla suç duyurusunda bulunan 3. CD’si Başkanı Muhsin Şentürk adaylıktan, Yargıtay Başsavcılığına aday olmak için çekildi.

Bu çekilmenin arkasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müdahalesinin olduğu iddia edildi… Sadece böyle bir söylentinin olabilmesi bile ülkedeki hukukun durumunu, “kuvvetler ayrımı” olup olmadığını göstermeye yeter.

Danimarka’daki meslektaşları, 37. turda başkan seçen, bu seçimlere cumhurbaşkanının karıştığı söylenen Yargıtay ve üyeleri hakkında ne düşünürler acaba?

Yargıtay, bu ülke insanlarının hukuksal sorunlarına çözüm beklediği hukukun Kâbe’si diyebileceğimiz bir yer.

Cezaevinde tahliye tarihi geldiği halde Yargıtay’dan dosyası dönmediği için yatanlar oldu/oluyor bu ülkede.

Yasal faizin yüzde 9 olduğu bu ülkede pul olmuş alacaklarına 10 yıl sonra kavuşanlar var.

Mehmet Şimşek, endeksteki 117. sıra gerçeği önünde dururken dünyadan ne kadar para bulacak ya da bulamayacak sanırım biliyordur.

Göreve geldiğinde “rasyonalite” demişti zira.

Hukuk ve demokrasi olmadan rasyonalite olmuyor… Hayat bütün örnekleriyle bunu bize gösteriyor.

Okumaya devam et

Kültür Sanat

DHA’ya Yılın Haber Ajansı ödülü

İstanbul İş İnsanları Derneği’nin düzenlediği 8’inci Türkiye Marka Zirvesi’nde Demirören Haber Ajansı (DHA) ‘Yılın Haber Ajansı’ olurken, CNN Türk de ‘Yılın Haber Kanalı’ ödülüne layık görüldü.

Murat DELİKLİTAŞ-Mustafa Mert KARACA
İSTANBUL-İstanbul İş İnsanları Derneği tarafından düzenlenen 8’inci Türkiye Marka Zirvesi ödül töreni, dün akşam İstanbul’da gerçekleşti. Tören öncesi, ‘İhracatın Yol Haritası’ ve ‘Markalar Konuşuyor’ başlıklı iki panelin yapıldığı zirveye iş, sanat, basın ve cemiyet dünyasından yaklaşık 400 kişi katıldı.

ÖDÜLÜ DHA ÇALIŞANLARI ADINA ALIYORUM 

Türkiye Marka Zirvesi ile ilgili tanıtım ve konuşmaların yapılmasının ardından gerçekleşen törende, Demirören Haber Ajansı’na ‘Yılın Haber Ajansı’ ödülü verilirken, CNN Türk de ‘Yılın Haber Kanalı’ ödülüne layık görüldü.DHA ve CNN Türk adına ödülleri alan DHA Genel Müdürü Celal Korkut, “Biz Demirören Haber Ajansı olarak, Türkiye’nin en ücra köşesine yayılan haber ağımızda, en nitelikli, en doğru haberi, en hızlı şekilde yayıncı kuruluşlara yetiştirmeye çalışıyoruz.

İşimizi de en iyi şekilde yaptığımıza inanıyoruz. Bizi ödüle layık gören Türkiye Marka Zirvesi’ne çok teşekkür ederiz. Ödülü, büyük bir özveriyle çalışan DHA çalışanları adına alıyorum” dedi.

Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’in ‘Kültür Sanat Özel Ödülü’, Sinop Belediye Başkanı Metin Gürbüz’ün ‘Türkiye’de Yılın Mutlu Şehri’ ödülünü aldığı törende, toplamda 52 kurum ve kişiye ödül dağıtıldı. ‘Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü almak için sahneye çıkan şarkıcı Demet Sağıroğlu, mini bir konser vererek sevilen şarkılarını seslendirdi.(DHA)

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.