Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Sağlık

Türkiye yaşlandıkça inme riski artıyor

Nöroloji Uzmanı Dr. Elif Sarıönder Gencer, inmenin tüm ölümlerin nedenleri arasında 3. sırada yer aldığına dikkat çekerek, “Türkiye’de yaşlanan nüfus ve değişen demografik veriyle birlikte, yılda 50 binin üzerinde, 100 bine yakın inme vakası bekleniyor” dedi. Gencer, yüzde ani kayma, aynı taraf kol ya da bacakta güçsüzlük, konuşma veya konuşulanı anlam sorunlarına yol açabildiğini belirterek, tedavide ilk 4 saatin büyük önemli olduğunu vurguladı.

İsa Akar-Gazi Taş
ANTALYA-
Memoraial Antalya Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Elif Sarıönder Gencer, ‘Dünya Beyin Günü’ çerçevesinde inme ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Gencer, inme beyin kan akımının azalması veya beyin damarlarının tıkanmasıyla, ortaya çıkan belirti ve bulgular topluluğu olduğunu belirtti.

Vücudun belirli bir bölgesinde ani bir kayma, kolda bacakta aynı tarafta uyuşma yada güçsüzlük şeklinde belirti verebileceğine değinen Gencer, “ Konuşma bozukluğu da yapabilir. Nadir görülen bir hastalık değil. Dünyada ve ülkemizde tüm ölümlerin nedeni olarak üçüncü, sakatlığın ise ikinci sırada nedeni olarak yer alıyor. Sadece Antalya’da turizm sezonu hariç bin 500-2 bine yakın inme vakası bekleniyor” diye konuştu.

Türkiye’de yaşlanan nüfus ve değişen demografik veriyle birlikte yılda 100 bine yakın inme vakasının beklendiğini ifade eden Gencer, “ Hastalık yükü göz önüne alındığında bu sayının oldukça yüksek olduğu görülmektedir” dedi.

“Yaş arttıkça inme artıyor”

İnme geçiren hastalarda kalıcı olabilen sakatlıklar nedeniyle hastaların uzun süren bakım ihtiyacı önemli düzeyde toplumsal ve ekonomik sorunlara neden olduğunu ifade eden Gencer, “İnme sorası ortaya çıkabilen sakatlık nedeniyle uzun süre bakımı gerektiren hastalar da giderek artmaktadır. Yaş ilerledikçe inme sıklığının arttığını bilinmektedir. Ayrıca Hipertansiyon, diyabet, hiperlidemi gibi kronik hastalıkları olanlarda, sigara kullananlarda, sağlıklı beslenmemeye bağlı obezite sorunu yaşayanlarda daha sık görülüyor. Bu sorunların yaşlandıkça arttığı düşünülürse bizim toplumumuzda da yaşlı nüfusu arttıkça inme riskinin artacağı söylenebilir ” dedi.

“İnme üçüncü ölüm nedeni”

Araştırmalar inmenin tüm dünyada ve Türkiye’de en sık ikinci sakatlık, üçüncü ölüm nedeni olduğunu aktaran Gencer, “Sık görüldüğü ve ciddi sorunlara yol açabildiği için inmeden korunma ve tedavi yöntemlerinin önemi giderek artmaktadır. Kardiyovasküler hastalık risk faktörleri, hipertansiyon, diyabet, hiperlipidemi gibi kronik hastalıkları olan kişilerin inme riski de yüksek olduğundan bu hastalıkların takip ve tedavilerini ihmal etmemeleri oldukça önemlidir” ifadelerini kullandı.

“Hareketsiz kalma ve kötü beslenme”

İnme geçirme riski açısından menapozdan önce kadınlarda erkeklere oranla düşük görülürken Geç yaşlarda kadın erkek arasında belirgin bir fark olmadığını söyleyen Gencer. Gebelik döneminde gibi özel durumlarda bazı sebeplerle inme riskinin artabileceğini söyledi. Pandemi inmemin yaş ve cinsiyet dağılımını biraz değiştirdi. Covid 19 pıhtılaşmaya yatkınlıkla ilgili sorunları biraz ön plana çıkardı. Pandemi döneminde inme sıklık ve şiddetini arttığını gözlemledik. Ayrıca hareketsiz kalmak ve kötü beslenmek inme görülme sıklığını inme şiddetini değiştiriyor” dedi.

Gencer, inme geçiren kişinin bu durumun farkında olmayabileceğini, olsa da bazen yardım isteyemeyebileceğinin altını çizdi.

“Belirtileri”

İnmenin yüzde ani kayma, aynı taraf kol ve bacakta güçsüzlük, şeklinde belirti verebileceği gibi konuşma veya konuşulanı anlama sorunlarına yol açabileceğini kaydeden Gencer, “Daha nadir olarak ani görme kaybı, ani yutma güçlüğü, ani bilinç kaybı olabilir. İnme geçiren hastada etkilenen nöronları tedavi etmeye çalışıyoruz. Nöronlar kemik ya da cilt gibi tamamen kendini yenileyebilme kabiliyetine sahip değildir. Nöronlar öldükten sonra yerine yenisini koymak mümkün olmaz. Yeterli kan ve oksijene ulaşamadığında beyin hücreleri iki dakika içinde ölmeye başlıyor. Damar tıkanıklığı başladıktan sonra her dakikada iki milyon nöron kaybediyoruz. 4 saat gibi kısa bir tedavi süremiz var. Belirtiler başladıktan sonra ilk 4 saatte en yakın inme merkezine hastanın başvurması ve tedavi olması en önemli şarttır. Zaman geçtikçe inmeyi tedavi etmek güçleşiyor” dedi.

“4 saatin önemi”

İnmeden korunmak ve ortaya çıkan hasarın kötüleşmesini önlemek için ilaçlar ve rehabilitasyon yöntemleri kullanılabilir ancak geç dönemde damar açıcı tedaviler ile kaybedilen hücrelerin geri getirilmesi mümkün olmuyor. Bu nedenle ilk saatler özellikle de 4 saatte tedavinin öneminin altını bir kez daha çizdi.

Gencer, belirtiler olduktan sonra başvurulan merkezde, hastaya damar yolundan verilen ilaç tedavisi, damarın içine girip pıhtının çıkarılması yada dar damarın stent ya da balonla açma şeklinde tedavisinin yapılabileceğini bildirdi.

“İnme hastasının takip ve tedavisi nasıl olmalı”

İnme hastasında yakın takip ve tedavi şekillerinden bahseden Gencer, “İnmenin tekrarlama riski ilk günlerde fazladır bu nedenle genellikle yatarak takip edilmelidir. Hastaneye yatışı sırasında inme Sebebi araştırılır. En sık görülen inme nedenleri; kardiyo enbolik inme, büyük ve küçük damar tıkanıklıkları olabilir. İlk bir haftada destek tedavi ve rehabilitasyon yöntemleri uygulanan hastaya aynı zamanda Sebebe yönelik koruyucu tedaviye başlarız. Kalple sorunu olan hastaların ilaçlarını düzenleriz. Büyük damar hastalarında tedavi edilmesi gereken darlıklar varsa en uygun yöntem ve tedavi zamanı belirlenir” diye konuştu.

Genel

LÖSEV’li çocuklar yeni yaşlarını DigiZoo’da kutladı

RÜMEYSA BULUT
HABER MERKEZİ
-Her ay farklı bir gönüllü firmanın ve LÖSEV dostlarının desteği ile gerçekleşen doğum günü kutlamalarının bu ayki adresi Türkiye’nin ilk holografik eğlence parkı Katılım Emeklilik DigiZoo oldu. Nisan ayında doğan ve lösemi tedavisi devam eden çocukların arkadaşlarıyla buluşarak moral bulduğu etkinlikte yaklaşık 30 çocuk birlikte pasta kesip oyunlar oynayarak neşe dolu bir gün geçirdiler.

Ocak ayında Akasya’da kapılarını açan Türkiye’nin ilk holografik eğlence parkı Katılım Emeklilik DigiZoo, sivil toplum örgütleri ile iş birliğinde düzenlediği ücretsiz etkinliklerle çocukları ağırlamaya devam ediyor. 25 yıldır binlerce lösemili ve kanserli çocuğun tedavisini üstlenen, maddi ve manevi yardım ulaştıran Lösemili Çocuklar Vakfı’na (LÖSEV) kayıtlı olan çocuklar DigiZoo’da düzenlenen doğum günü etkinliğinde bir araya geldi.

Tedavisi süren çocuklara moral oldu

Nisan ayında doğan ve hastanelerde lösemi tedavisi devam eden çocukların arkadaşlarıyla buluşarak moral bulduğu etkinlikte yaşanan mutluluk görülmeye değerdi. Etkinliğe katılan çocuklar 30’dan fazla canlı türünü 3 boyutlu hologramlarla deneyimleme fırsatı yakaladı, resimler yapıp atölyelere katıldı. Sonrasında pasta keserek doğum günü kutlaması yapan yaklaşık 30 çocuk, birlikte oyunlar oynayıp dans ederek neşe ve eğlence dolu bir gün geçirdiler.

Okumaya devam et

Asayiş

Türkiye’de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan Prof. Dr. Cevat Yakut hayatını kaybetti

Türkiye ve dünyanın önde gelen kalp doktorlarından Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kurucu Başhekimi Prof. Dr. Cevat Yakut, 82 yaşında hayatını kaybetti.

Gamze ŞİMŞEK
İSTANBULTürkiye‘de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan biri olan 82 yaşındaki Prof. Dr. Cevat Yakut, dün hayatını kaybetti. Kalp damar cerrahisinin duayenlerinden kabul edilen Yakut’un vefat haberini, kurucu başhekimi olduğu Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, yayımladığı mesajla duyurdu.

82 yaşındaki Prof. Dr. Cevat Yakut’un dün hayatını kaybetmesinin ardından Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesince yayımlanan baş sağlığı mesajında “Derin üzüntüyle bildiriyoruz ki, uzun yıllar boyunca sağlık sektöründe önemli hizmetler vermiş olan Hastanemiz kurucu Başhekimi Prof. Dr. Cevat Yakut hocamız, vefat etmiştir. Kendisi, meslek hayatı boyunca nitelikli sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve toplum sağlığının korunması adına önemli katkılarda bulunmuştur. Bu acı kaybı yaşayan sağlık camiasına, Koşuyolu ailesine ve sevdiklerine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Onun anısını daima yaşatacağız ve yaptığı değerli katkıları asla unutmayacağız.” ifadelerine yer verildi.

PROF. DR. CEVAT YAKUT KİMDİR?

Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hastanesi’nin kurucularından Prof. Dr. Cevat Yakut, Ankara’nın Beypazarı ilçesinde dünyaya geldi. Van Yüksek İhtisas Hastanesi’nde de kalp cerrahisini başlatmak üzere görevlendirilen Yakut, 10 yıl boyunca hafta sonlarını Van’da ameliyat yaparak geçirdi. Azerbaycan Bakü Merkezi Klinik Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Genel Koordinatörlüğü görevini üstlenen Yakut, iki dönem Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği başkanlığı yaptı. Başta Başbakanlık Onur Belgesi olmak üzere pek çok ödülü bulunan Yakut, 1990 yılında Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hastanesi’nin başhekimi oldu. Türkiye’de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan biri olan Cevat Yakut, 2009 yılında emekli oldu.(DHA)

Okumaya devam et

Sağlık

TRABZON Prof. Dr. Özlü: Astıma bağlı ölümler en çok genç yaşta

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Astım tedavi edilmediğinde yaşam kalitesini çok olumsuz olarak etkiler. Hatta bazen ölümlere yol açabilir. Maalesef astıma bağlı ölümler genç yaşta ölümlerdir. Astım aslında tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bugünkü elimizde mevcut tedavi imkanlarıyla astımı, astımı olmayan bir kişi gibi kontrol altına alabiliyor ve normal bir hayat yaşatabiliyoruz” dedi.

TRABZON-Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, ‘7 Mayıs Dünya Astım Günü’ nedeniyle astım hastalığı ve tedavisi sürecine ilişkin uyarılarda bulundu. Astımın tedavisinin mümkün olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özlü, “Astım, tüm dünyada en sık görülen hastalıklar arasında yer alır. Ülkemizde ortalama her 4-5 evden birisinde bir aslında hastanın yaşadığını biliyoruz. Hem çocukları hem erişkinleri tutabilir. Astım tedavi edilmediğinde yaşam kalitesini çok olumsuz olarak etkiler. Hatta bazen ölümlere yol açabilir. Maalesef astıma bağlı ölümler, genç yaşta ölümlerdir. Bu açıdan çok daha acı vericidir. Astım, aslında tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bugünkü elimizde mevcut tedavi imkanlarıyla astımı, astımı olmayan bir kişi gibi kontrol altına alabiliyor ve normal bir hayat yaşatabiliyoruz. Tabii öncelikle astımın tanısının konulması önemlidir. Nefes darlığı, hırıltılı solunum, öksürük, göğüste sıkışma hissi gibi yakınmalarınız varsa sizde de astım olabilir. Özellikle bunlar zaman zaman tekrarlıyorsa bilhassa sabaha karşı uykudan uyandıracak yakınmalarınız varsa bunun astıma bağlı olma ihtimali çok daha yüksektir” dedi.

HASTA-HEKİM İŞ BİRLİĞİ ÖNEMLİ

Astım tedavisinde başarılı olmada hasta ve hekimin iş birliğinin önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Özlü, “Aslında hastaların birçoğunda alerjik nezle belirtileri de vardır. Hapşırma, burun akıntısı, geniz akıntısı, burunda tıkama gibi belirtilerle kendisini gösterebilir. Astımın tanısı çok kolaydır. Tedavisi de mümkündür ve tedavinin başarısı da çok yüksektir. İyi tedavi edildiğinde hastalar diğer normal sağlıklı kişiler gibi rahat yaşayabilirler. Ancak astımda tedavinin başarılı olması için hastayla hekimin iş birliği yapması gerekir. Hekimin tanıyı koyması, astıma sebep olabilecek tetik faktörleri tespit etmesi, bunun için alerji testleri yapılabilir ve bunların sonucunda da hastanın tavsiyeleri uyması, ilaçlarını düzenli kullanması ve kontrollerini yaptırmasını bekliyoruz. Tedaviye uyum çok önemlidir. Astımlı hastalarda en çok rastladığımız sorun tedaviye başladıktan sonra biraz iyileşmeyi takiben, ‘Ben iyi oldum artık geçti’ diye düşünerek tedaviyi terk etmeleridir. Oysa astım çoğu zaman kronik bir hastalıktır ve bir hipertansiyon tedavisi gibi uzun süreli takip ve tedavi gerektirir. O açıdan rahat olmamız, astımınınız geçtiği, sizden hastalığın kaybolduğu anlamına gelmez” diye konuştu.

‘TEKRARLAMA OLASILIĞI VAR’

Her astımlı hastanın ömür boyu astım ilacı kullanmasının gerekmeyeceğini de söyleyen Prof. Dr. Özlü, “Hekimle iş birliğinizi sürdürünüz, tavsiyelerine uyunuz. Size zarar verecek tetikleyici faktörlerden uzak kalınız. Bazen iş yerinde maruz kalan faktörler, bazen kullanılan ilaçlar astımı tetikleyebilir. Astım hastalarının bir kısmında tedavi sonrası alınan cevaba göre tedavide azaltma ve daha sonra da tedaviyi tamamen kesmek mümkün olabilir. Ama bazı astımlı hastalarda tedaviyi kestikten sonra tekrar semptomlarda tekrarlama olasılığı vardır. Astımın hangi hastada nasıl seyredeceğini, önceden çok tahmin etmek mümkün değil ama takip içerisinde hekim tedaviye devam ya da tedaviyi sonlandırma konusunda, hastaya özel bir karar vermesi gerekir. Her astımlı hastanın ömür boyu devamlı astım ilacı kullanması gerekmez. Bazen tamamen tedaviyi sonlandırdığımız, bir daha hiç tedavi etmediğimiz hastalarımız da var. Bazen de arada kesip tekrar başladığımız hastalar var. Bazen de başlayıp dozunu azalttığımız, uzun süre devam ettiğimiz hastalar var. Bu hastaya özel bir durumdur” ifadelerini kullandı. (DHA)

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.