Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Sağlık

Gebelikte tarama testlerinin önemi

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Abdullah Kurhan, gelişen teknoloji sayesinde bebek anne rahmindeyken bile muhtemel sorunların tarama testleri ile önceden belirlenebildiğini söyledi.

SAMSUN-
Gebelikte kadınların en büyük korkusu bebeğinin sağlıklı olup olmadığı düşüncesidir. Gelişen ve hızla ilerleyen teknoloji sayesinde bebek anne rahmindeyken bile muhtemel sorunlar gebelik sürecinde yapılan testler ile önceden saptanabiliyor. Büyük Anadolu Meydan Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Abdullah Kurhan, gebelikte yapılması gereken bazı testler hakkında önemli bilgiler verdi.

Ortak amaca hizmet eden testler

Opr. Dr. Abdullah Kurhan, “Gebelikte yapılan tarama testlerin ortak ve temel amacı fetusun sağlıklı olup olmadığının ayırımının yapılmasıdır. Bu tarama testleri anne karnında bulunan fetusun sağlıklı olup olmadığını yüzde yüz söylemez. Bu testler bizlere bir olasılık hesabını söylemektedir. Gebelikte tarama testleri ikili, üçlü, dörtlü test olarak yapılmaktadır. Bu testler ortak amaca hizmet etmektedirler. İkili, Üçlü ve dörtlü tarama testleri aynı amaçla yapılan testlerdir. Bu testlerin yapılma sebebi çocukta herhangi bir kromozon anomolisi varlığına ait bir risk artışının olup olmadığının saptanmasıdır. Birbirinden farklı testler olmasına rağmen aynı amaca hizmet etmektedirler. Bu testleri birbirlerinden ayıran özellik bakılan hormon değerlerinin farklı olması ve yapılan haftaların farklı olmasıdır” dedi.

İkili, üçlü ve dörtlü tarama testleri

İkili, üçlü ve dörtlü tarama testleri hakkında bilgi veren Dr. Kurhan, şunları söyledi:
“İkili tarama testi gebeliğin 11 ila 14. haftasında yapılmakta olup iki tane hormonun değerine bakılmaktadır. Bunları uluturasongrafide çocuğun ense kalınlığının ölçümü, burun kemiğinin varlığı yokluğu ve kişinin diyabet taşıyıcısı olup olmadığı tüp bebek olup olmamasına göre, ortalama bir risk analizi yapılmaktadır. Bilgisayar tarafından bir risk analizi yapılmakta, kişi buna bağlı olarak riskli veya risksiz olarak belirlenmektedir. Bu tarama testlerinin hiçbiri biz hekimlere kromozom bozukluğunu yüzde yüz söylemez sadece buna ait artmış bir risk varmı onu söylemektedir. Üçlü tarama testi 14 ila 18. haftalar arasında yapılmaktadır. Bu testte 3 gruba bakılmaktadır bunlar hormon bileşikleridir. Herhangi bir Ultrason değeri bu tarama testinde kullanılmamaktadır. Dörtlü tarama testinin isminden de anlaşıldığı gibi dört tane hormon parametresine bakılmaktadır. Dörtlü Tarama testi Gebeliğin 16 ila 20. haftalarında yapılmaktadır. Tarama testleri birbirlerini doğrulamak için yapılması gereksizdir. Tarama testlerinden uygun haftada başvuran kişiye herhangi birinin yapılması ve üçlü tarama testi AFP denilen hormon 16 ila 20. haftasında bakılması temel öngörü kaynağıdır. Tarama testleri denilince akla sadece kanda yapılan testler gelmemelidir.”

“Ayrıntılı ultrason yapılması çok önemli”

Ayrıntılı ultrasonun önemine değinen Opr. Dr. Abdullah Kurhan, “Gebeliğin 18 ila 22. haftaları veya 24. haftasında yapılan ayrıntılı ultrason iki düzey Ultrason testi vardır. Bu gebelik boyunca yaptırılması gereken en önemli ultrason testidir. Bu testle çocuğun oluşmuş olan bütün organları dikkatlice değerlendirilip herhangi bir anomalinin varlığı yokluğu yada ileriki haftalarda bir sorun teşkil edebilecek düşünülen bulguların tespiti açısından çok önemlidir. Daha öncesinde sadece anomali doğum öyküleri olan insanlara bu haftalarda ultrason yapılması önerilir ken artık rutin pratikle bütün gebelere 18 ila 24. haftalar arasında ayrıntılı ultrason yaptırmalarını önermekteyiz. 24 ila 28. haftalar arasında ise şeker yüklemesi diye adlandırılan 50 gr OGTT testi vardır. Özellikle ilk gebeliği olan insanlarda, aile öyküsünde diyabet olan insanlarda, kilo alımına meyilli, çok kilo almış insanlarda şeker yüklemesinin yapılmasını önermekteyiz” diyerek sözlerini tamamladı.

Genel

LÖSEV’li çocuklar yeni yaşlarını DigiZoo’da kutladı

RÜMEYSA BULUT
HABER MERKEZİ
-Her ay farklı bir gönüllü firmanın ve LÖSEV dostlarının desteği ile gerçekleşen doğum günü kutlamalarının bu ayki adresi Türkiye’nin ilk holografik eğlence parkı Katılım Emeklilik DigiZoo oldu. Nisan ayında doğan ve lösemi tedavisi devam eden çocukların arkadaşlarıyla buluşarak moral bulduğu etkinlikte yaklaşık 30 çocuk birlikte pasta kesip oyunlar oynayarak neşe dolu bir gün geçirdiler.

Ocak ayında Akasya’da kapılarını açan Türkiye’nin ilk holografik eğlence parkı Katılım Emeklilik DigiZoo, sivil toplum örgütleri ile iş birliğinde düzenlediği ücretsiz etkinliklerle çocukları ağırlamaya devam ediyor. 25 yıldır binlerce lösemili ve kanserli çocuğun tedavisini üstlenen, maddi ve manevi yardım ulaştıran Lösemili Çocuklar Vakfı’na (LÖSEV) kayıtlı olan çocuklar DigiZoo’da düzenlenen doğum günü etkinliğinde bir araya geldi.

Tedavisi süren çocuklara moral oldu

Nisan ayında doğan ve hastanelerde lösemi tedavisi devam eden çocukların arkadaşlarıyla buluşarak moral bulduğu etkinlikte yaşanan mutluluk görülmeye değerdi. Etkinliğe katılan çocuklar 30’dan fazla canlı türünü 3 boyutlu hologramlarla deneyimleme fırsatı yakaladı, resimler yapıp atölyelere katıldı. Sonrasında pasta keserek doğum günü kutlaması yapan yaklaşık 30 çocuk, birlikte oyunlar oynayıp dans ederek neşe ve eğlence dolu bir gün geçirdiler.

Okumaya devam et

Asayiş

Türkiye’de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan Prof. Dr. Cevat Yakut hayatını kaybetti

Türkiye ve dünyanın önde gelen kalp doktorlarından Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kurucu Başhekimi Prof. Dr. Cevat Yakut, 82 yaşında hayatını kaybetti.

Gamze ŞİMŞEK
İSTANBULTürkiye‘de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan biri olan 82 yaşındaki Prof. Dr. Cevat Yakut, dün hayatını kaybetti. Kalp damar cerrahisinin duayenlerinden kabul edilen Yakut’un vefat haberini, kurucu başhekimi olduğu Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, yayımladığı mesajla duyurdu.

82 yaşındaki Prof. Dr. Cevat Yakut’un dün hayatını kaybetmesinin ardından Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesince yayımlanan baş sağlığı mesajında “Derin üzüntüyle bildiriyoruz ki, uzun yıllar boyunca sağlık sektöründe önemli hizmetler vermiş olan Hastanemiz kurucu Başhekimi Prof. Dr. Cevat Yakut hocamız, vefat etmiştir. Kendisi, meslek hayatı boyunca nitelikli sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve toplum sağlığının korunması adına önemli katkılarda bulunmuştur. Bu acı kaybı yaşayan sağlık camiasına, Koşuyolu ailesine ve sevdiklerine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Onun anısını daima yaşatacağız ve yaptığı değerli katkıları asla unutmayacağız.” ifadelerine yer verildi.

PROF. DR. CEVAT YAKUT KİMDİR?

Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hastanesi’nin kurucularından Prof. Dr. Cevat Yakut, Ankara’nın Beypazarı ilçesinde dünyaya geldi. Van Yüksek İhtisas Hastanesi’nde de kalp cerrahisini başlatmak üzere görevlendirilen Yakut, 10 yıl boyunca hafta sonlarını Van’da ameliyat yaparak geçirdi. Azerbaycan Bakü Merkezi Klinik Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Genel Koordinatörlüğü görevini üstlenen Yakut, iki dönem Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği başkanlığı yaptı. Başta Başbakanlık Onur Belgesi olmak üzere pek çok ödülü bulunan Yakut, 1990 yılında Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hastanesi’nin başhekimi oldu. Türkiye’de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan biri olan Cevat Yakut, 2009 yılında emekli oldu.(DHA)

Okumaya devam et

Sağlık

TRABZON Prof. Dr. Özlü: Astıma bağlı ölümler en çok genç yaşta

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Astım tedavi edilmediğinde yaşam kalitesini çok olumsuz olarak etkiler. Hatta bazen ölümlere yol açabilir. Maalesef astıma bağlı ölümler genç yaşta ölümlerdir. Astım aslında tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bugünkü elimizde mevcut tedavi imkanlarıyla astımı, astımı olmayan bir kişi gibi kontrol altına alabiliyor ve normal bir hayat yaşatabiliyoruz” dedi.

TRABZON-Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, ‘7 Mayıs Dünya Astım Günü’ nedeniyle astım hastalığı ve tedavisi sürecine ilişkin uyarılarda bulundu. Astımın tedavisinin mümkün olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özlü, “Astım, tüm dünyada en sık görülen hastalıklar arasında yer alır. Ülkemizde ortalama her 4-5 evden birisinde bir aslında hastanın yaşadığını biliyoruz. Hem çocukları hem erişkinleri tutabilir. Astım tedavi edilmediğinde yaşam kalitesini çok olumsuz olarak etkiler. Hatta bazen ölümlere yol açabilir. Maalesef astıma bağlı ölümler, genç yaşta ölümlerdir. Bu açıdan çok daha acı vericidir. Astım, aslında tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bugünkü elimizde mevcut tedavi imkanlarıyla astımı, astımı olmayan bir kişi gibi kontrol altına alabiliyor ve normal bir hayat yaşatabiliyoruz. Tabii öncelikle astımın tanısının konulması önemlidir. Nefes darlığı, hırıltılı solunum, öksürük, göğüste sıkışma hissi gibi yakınmalarınız varsa sizde de astım olabilir. Özellikle bunlar zaman zaman tekrarlıyorsa bilhassa sabaha karşı uykudan uyandıracak yakınmalarınız varsa bunun astıma bağlı olma ihtimali çok daha yüksektir” dedi.

HASTA-HEKİM İŞ BİRLİĞİ ÖNEMLİ

Astım tedavisinde başarılı olmada hasta ve hekimin iş birliğinin önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Özlü, “Aslında hastaların birçoğunda alerjik nezle belirtileri de vardır. Hapşırma, burun akıntısı, geniz akıntısı, burunda tıkama gibi belirtilerle kendisini gösterebilir. Astımın tanısı çok kolaydır. Tedavisi de mümkündür ve tedavinin başarısı da çok yüksektir. İyi tedavi edildiğinde hastalar diğer normal sağlıklı kişiler gibi rahat yaşayabilirler. Ancak astımda tedavinin başarılı olması için hastayla hekimin iş birliği yapması gerekir. Hekimin tanıyı koyması, astıma sebep olabilecek tetik faktörleri tespit etmesi, bunun için alerji testleri yapılabilir ve bunların sonucunda da hastanın tavsiyeleri uyması, ilaçlarını düzenli kullanması ve kontrollerini yaptırmasını bekliyoruz. Tedaviye uyum çok önemlidir. Astımlı hastalarda en çok rastladığımız sorun tedaviye başladıktan sonra biraz iyileşmeyi takiben, ‘Ben iyi oldum artık geçti’ diye düşünerek tedaviyi terk etmeleridir. Oysa astım çoğu zaman kronik bir hastalıktır ve bir hipertansiyon tedavisi gibi uzun süreli takip ve tedavi gerektirir. O açıdan rahat olmamız, astımınınız geçtiği, sizden hastalığın kaybolduğu anlamına gelmez” diye konuştu.

‘TEKRARLAMA OLASILIĞI VAR’

Her astımlı hastanın ömür boyu astım ilacı kullanmasının gerekmeyeceğini de söyleyen Prof. Dr. Özlü, “Hekimle iş birliğinizi sürdürünüz, tavsiyelerine uyunuz. Size zarar verecek tetikleyici faktörlerden uzak kalınız. Bazen iş yerinde maruz kalan faktörler, bazen kullanılan ilaçlar astımı tetikleyebilir. Astım hastalarının bir kısmında tedavi sonrası alınan cevaba göre tedavide azaltma ve daha sonra da tedaviyi tamamen kesmek mümkün olabilir. Ama bazı astımlı hastalarda tedaviyi kestikten sonra tekrar semptomlarda tekrarlama olasılığı vardır. Astımın hangi hastada nasıl seyredeceğini, önceden çok tahmin etmek mümkün değil ama takip içerisinde hekim tedaviye devam ya da tedaviyi sonlandırma konusunda, hastaya özel bir karar vermesi gerekir. Her astımlı hastanın ömür boyu devamlı astım ilacı kullanması gerekmez. Bazen tamamen tedaviyi sonlandırdığımız, bir daha hiç tedavi etmediğimiz hastalarımız da var. Bazen de arada kesip tekrar başladığımız hastalar var. Bazen de başlayıp dozunu azalttığımız, uzun süre devam ettiğimiz hastalar var. Bu hastaya özel bir durumdur” ifadelerini kullandı. (DHA)

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.