Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Sağlık

Meme kanserinde erken tanı iyileşme oranını arttırıyor

Adana Acıbadem Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Demircan, “Meme kanserinin erken yakalanması, iyileşme oranını yaklaşık yüzde 95’e çıkarıyor” dedi.

Ramazan İlın – Umutcan İşledici
ADANA-
Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Demircan, meme kanserinin dünya genelinde milyonlarca kadını etkileyen önemli bir sağlık sorunu olduğunu belirterek, dünyada yaklaşık her 8 kadından birinde, Türkiye’de 10 kadından birinde görülmekte olduğunu ve bu kadar yaygın görüldüğü için hastalıkla ilgili toplumda farkındalık oluşturmak için çalışmalar yürütüldüğünü söyledi. Kadınların farkında olmasının en önemli göstergesinin de erken tanıya ulaşmak olduğunu belirten Prof. Dr. Demircan, “Geçmişte meme kanseri sıklığı daha az. Yaklaşık 40 yıl önce 13-14 kadında bir, günümüzde ise her 8 kadından birisinde görülüyor. Ülkemizde meme kanserinin görülme sıklığı artarken, hastalığın daha genç yaştaki kadınlarda da görülme oranı da yükseliyor. Hal böyle olunca bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de farkındalık artırıcı çalışmalar yapılmakta. Öncelikle bu farkındalığın toplumun geniş kesimlerine yaymak gerekiyor. Bugün farkındalığın geçmiş yıllara göre artmasıyla hem daha çok kadın meme kontrolünü yaptırıyor hem de kanserin erken dönemde teşhis edilme oranı artıyor” dedi.

“Meme kanserinde en iyi görüntüleme aracı mamografi”

Meme kanserini önlemenin yolu az ama meme kanserini erken tanımanın çok fazla yöntemi olduğu vurgusunu yapan Prof. Dr. Demircan, “Meme kanserinin özellikle 40’lı yaşlardan sonra görülme sıklığı artmakta. O nedenle toplumsal taramalar bütün dünyada 40’lı yaşlarda başlıyor. Meme kanserinin teşhisinde en önemli görüntüleme yöntemi mamografidir. Bu görüntüleme yöntemi, hastalığı bize çok erken evrede gösterebiliyor” ifadelerini kullandı.

“Erken teşhis, iyileşme oranını yaklaşık yüzde 95’e çıkarıyor”

Ülkemizde genç yaşta meme kanserlerinin çok fazla olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Demircan, şunları söyledi:

“Bu nedenle bu algoritmayı daha çok 20’li yaşlardan itibaren görüntülemede x-ray ışınlarını içermeyen, kendi sağlığına herhangi bir problem oluşturmayacak olan ultrasonografi ile yapıyoruz. Sonuç olarak 20 ve 40 yaş arasında kadınlara önce kendi kendine meme muayenesini öğretiyoruz. Her ay adet bitimini takiben kendi muayenelerini yapıyorlar. Bu gruba 2 yılda bir hekim muayenesi ve meme ultrasonografisi yapılıyor. Tarama mamografisinde problem bulunan hastalara da ultrasonografi ilave ediliyor. Dolayısıyla bu kılavuzlar takip edildiğinde meme kanserini erken yakalama ihtimali oldukça yüksek. Erken teşhis edilen meme kanserinde iyileşme oranı yüzde 95’e çıkıyor.”

“Aile geçmişinde olmasa bile meme kanserine yakalanabilir”

Dünyada meme kanseri ile ilgili yayınlarda genç hastalarda görülen meme kanserlerinin kalıtsal olduğu gösterilirken, kendi deneyimlerine göre genç hastalarda hiçbir risk faktörü olmadığını söyleyen Prof. Dr. Demircan, “Hasta gençlerin birçoğu ailelerinin ilk hastaları ve genetik hiçbir taşınma belirtisi yok. Toplum genç ama bu konuda çok daha fazla araştırmaya ihtiyaç var. Bu deneyimlerimiz nedeniyle de biz özellikle genç yaştan itibaren kontrollerini yapmaya başlıyoruz. Özellikle bu gruptaki hastalarda tespit edilen meme kanserleri biraz daha saldırgan oluyor. O nedenle düzenli kontrolleri, muayeneleri ve erken tanı yöntemlerini kullanarak bu grupta da oldukça başarılı sonuçlar elde ediyoruz. Kadınlarda yanlış bir algı var. Benim ailemde meme kanseri yok, o nedenle bende de olmaz diye düşünüyorlar. Oysa tüm meme kanserlerinin yaklaşık yüzde 80’inde hiçbir risk faktörü yok. Bu nedenle biz kadınlara mutlaka düzenli taramalarını yaptırmalarını söylüyoruz. Meme kanserinin sadece yüzde 20’si ırsi ya da genetik yolla taşınıyor. Bu grup zaten özel bir takip altında oluyor. Bu grubu diğer gruptan biz ayırıyoruz, takiplerini daha sık ve farklı görüntüleme yöntemleriyle yapıyoruz” diye konuştu.

Genel

LÖSEV’li çocuklar yeni yaşlarını DigiZoo’da kutladı

RÜMEYSA BULUT
HABER MERKEZİ
-Her ay farklı bir gönüllü firmanın ve LÖSEV dostlarının desteği ile gerçekleşen doğum günü kutlamalarının bu ayki adresi Türkiye’nin ilk holografik eğlence parkı Katılım Emeklilik DigiZoo oldu. Nisan ayında doğan ve lösemi tedavisi devam eden çocukların arkadaşlarıyla buluşarak moral bulduğu etkinlikte yaklaşık 30 çocuk birlikte pasta kesip oyunlar oynayarak neşe dolu bir gün geçirdiler.

Ocak ayında Akasya’da kapılarını açan Türkiye’nin ilk holografik eğlence parkı Katılım Emeklilik DigiZoo, sivil toplum örgütleri ile iş birliğinde düzenlediği ücretsiz etkinliklerle çocukları ağırlamaya devam ediyor. 25 yıldır binlerce lösemili ve kanserli çocuğun tedavisini üstlenen, maddi ve manevi yardım ulaştıran Lösemili Çocuklar Vakfı’na (LÖSEV) kayıtlı olan çocuklar DigiZoo’da düzenlenen doğum günü etkinliğinde bir araya geldi.

Tedavisi süren çocuklara moral oldu

Nisan ayında doğan ve hastanelerde lösemi tedavisi devam eden çocukların arkadaşlarıyla buluşarak moral bulduğu etkinlikte yaşanan mutluluk görülmeye değerdi. Etkinliğe katılan çocuklar 30’dan fazla canlı türünü 3 boyutlu hologramlarla deneyimleme fırsatı yakaladı, resimler yapıp atölyelere katıldı. Sonrasında pasta keserek doğum günü kutlaması yapan yaklaşık 30 çocuk, birlikte oyunlar oynayıp dans ederek neşe ve eğlence dolu bir gün geçirdiler.

Okumaya devam et

Asayiş

Türkiye’de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan Prof. Dr. Cevat Yakut hayatını kaybetti

Türkiye ve dünyanın önde gelen kalp doktorlarından Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kurucu Başhekimi Prof. Dr. Cevat Yakut, 82 yaşında hayatını kaybetti.

Gamze ŞİMŞEK
İSTANBULTürkiye‘de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan biri olan 82 yaşındaki Prof. Dr. Cevat Yakut, dün hayatını kaybetti. Kalp damar cerrahisinin duayenlerinden kabul edilen Yakut’un vefat haberini, kurucu başhekimi olduğu Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, yayımladığı mesajla duyurdu.

82 yaşındaki Prof. Dr. Cevat Yakut’un dün hayatını kaybetmesinin ardından Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesince yayımlanan baş sağlığı mesajında “Derin üzüntüyle bildiriyoruz ki, uzun yıllar boyunca sağlık sektöründe önemli hizmetler vermiş olan Hastanemiz kurucu Başhekimi Prof. Dr. Cevat Yakut hocamız, vefat etmiştir. Kendisi, meslek hayatı boyunca nitelikli sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve toplum sağlığının korunması adına önemli katkılarda bulunmuştur. Bu acı kaybı yaşayan sağlık camiasına, Koşuyolu ailesine ve sevdiklerine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Onun anısını daima yaşatacağız ve yaptığı değerli katkıları asla unutmayacağız.” ifadelerine yer verildi.

PROF. DR. CEVAT YAKUT KİMDİR?

Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hastanesi’nin kurucularından Prof. Dr. Cevat Yakut, Ankara’nın Beypazarı ilçesinde dünyaya geldi. Van Yüksek İhtisas Hastanesi’nde de kalp cerrahisini başlatmak üzere görevlendirilen Yakut, 10 yıl boyunca hafta sonlarını Van’da ameliyat yaparak geçirdi. Azerbaycan Bakü Merkezi Klinik Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Genel Koordinatörlüğü görevini üstlenen Yakut, iki dönem Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği başkanlığı yaptı. Başta Başbakanlık Onur Belgesi olmak üzere pek çok ödülü bulunan Yakut, 1990 yılında Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hastanesi’nin başhekimi oldu. Türkiye’de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan biri olan Cevat Yakut, 2009 yılında emekli oldu.(DHA)

Okumaya devam et

Sağlık

TRABZON Prof. Dr. Özlü: Astıma bağlı ölümler en çok genç yaşta

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Astım tedavi edilmediğinde yaşam kalitesini çok olumsuz olarak etkiler. Hatta bazen ölümlere yol açabilir. Maalesef astıma bağlı ölümler genç yaşta ölümlerdir. Astım aslında tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bugünkü elimizde mevcut tedavi imkanlarıyla astımı, astımı olmayan bir kişi gibi kontrol altına alabiliyor ve normal bir hayat yaşatabiliyoruz” dedi.

TRABZON-Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, ‘7 Mayıs Dünya Astım Günü’ nedeniyle astım hastalığı ve tedavisi sürecine ilişkin uyarılarda bulundu. Astımın tedavisinin mümkün olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özlü, “Astım, tüm dünyada en sık görülen hastalıklar arasında yer alır. Ülkemizde ortalama her 4-5 evden birisinde bir aslında hastanın yaşadığını biliyoruz. Hem çocukları hem erişkinleri tutabilir. Astım tedavi edilmediğinde yaşam kalitesini çok olumsuz olarak etkiler. Hatta bazen ölümlere yol açabilir. Maalesef astıma bağlı ölümler, genç yaşta ölümlerdir. Bu açıdan çok daha acı vericidir. Astım, aslında tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bugünkü elimizde mevcut tedavi imkanlarıyla astımı, astımı olmayan bir kişi gibi kontrol altına alabiliyor ve normal bir hayat yaşatabiliyoruz. Tabii öncelikle astımın tanısının konulması önemlidir. Nefes darlığı, hırıltılı solunum, öksürük, göğüste sıkışma hissi gibi yakınmalarınız varsa sizde de astım olabilir. Özellikle bunlar zaman zaman tekrarlıyorsa bilhassa sabaha karşı uykudan uyandıracak yakınmalarınız varsa bunun astıma bağlı olma ihtimali çok daha yüksektir” dedi.

HASTA-HEKİM İŞ BİRLİĞİ ÖNEMLİ

Astım tedavisinde başarılı olmada hasta ve hekimin iş birliğinin önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Özlü, “Aslında hastaların birçoğunda alerjik nezle belirtileri de vardır. Hapşırma, burun akıntısı, geniz akıntısı, burunda tıkama gibi belirtilerle kendisini gösterebilir. Astımın tanısı çok kolaydır. Tedavisi de mümkündür ve tedavinin başarısı da çok yüksektir. İyi tedavi edildiğinde hastalar diğer normal sağlıklı kişiler gibi rahat yaşayabilirler. Ancak astımda tedavinin başarılı olması için hastayla hekimin iş birliği yapması gerekir. Hekimin tanıyı koyması, astıma sebep olabilecek tetik faktörleri tespit etmesi, bunun için alerji testleri yapılabilir ve bunların sonucunda da hastanın tavsiyeleri uyması, ilaçlarını düzenli kullanması ve kontrollerini yaptırmasını bekliyoruz. Tedaviye uyum çok önemlidir. Astımlı hastalarda en çok rastladığımız sorun tedaviye başladıktan sonra biraz iyileşmeyi takiben, ‘Ben iyi oldum artık geçti’ diye düşünerek tedaviyi terk etmeleridir. Oysa astım çoğu zaman kronik bir hastalıktır ve bir hipertansiyon tedavisi gibi uzun süreli takip ve tedavi gerektirir. O açıdan rahat olmamız, astımınınız geçtiği, sizden hastalığın kaybolduğu anlamına gelmez” diye konuştu.

‘TEKRARLAMA OLASILIĞI VAR’

Her astımlı hastanın ömür boyu astım ilacı kullanmasının gerekmeyeceğini de söyleyen Prof. Dr. Özlü, “Hekimle iş birliğinizi sürdürünüz, tavsiyelerine uyunuz. Size zarar verecek tetikleyici faktörlerden uzak kalınız. Bazen iş yerinde maruz kalan faktörler, bazen kullanılan ilaçlar astımı tetikleyebilir. Astım hastalarının bir kısmında tedavi sonrası alınan cevaba göre tedavide azaltma ve daha sonra da tedaviyi tamamen kesmek mümkün olabilir. Ama bazı astımlı hastalarda tedaviyi kestikten sonra tekrar semptomlarda tekrarlama olasılığı vardır. Astımın hangi hastada nasıl seyredeceğini, önceden çok tahmin etmek mümkün değil ama takip içerisinde hekim tedaviye devam ya da tedaviyi sonlandırma konusunda, hastaya özel bir karar vermesi gerekir. Her astımlı hastanın ömür boyu devamlı astım ilacı kullanması gerekmez. Bazen tamamen tedaviyi sonlandırdığımız, bir daha hiç tedavi etmediğimiz hastalarımız da var. Bazen de arada kesip tekrar başladığımız hastalar var. Bazen de başlayıp dozunu azalttığımız, uzun süre devam ettiğimiz hastalar var. Bu hastaya özel bir durumdur” ifadelerini kullandı. (DHA)

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.