Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Sağlık

Aşırı sosyal medya kullanımı, uyku düzenini bozuyor

Günlük hayatı olumsuz etkileyen aşırı sosyal medya kullanımı çeşitli sorunları beraberinde getiriyor. Uzmanlar, uyku probleminin sağlık ve başka sorunlara sebep olduğunu belirterek, özenti ve kendini başkalarıyla kıyaslamadan kaçınılması gerektiğinin altını çizdi.

İbrahim Yetkin
KONYA-
Sosyal medya platformlarının aşırı kullanımıyla cihazlardan yayılan ışıklar uykuyu düzenleyen hormonu olumsuz şekilde etkileyebiliyor. Uyku sorunları ise zincirleme problemlere sebep olabiliyor. Cihazlardan yayılan ışıkların, uyku düzenini sağlayan melatonin hormonunu olumsuz etkileyebildiğini ifade eden Medicana Sağlık Grubu Psikoloji Bölümü Uzmanı Psikolog B. Sümeyra Bilgiç, “Dolayısıyla kişiler daha geç vakitlerde uyuyor. Gözler olumsuz etkileniyor. Göz kızarıklıkları, göz kuruluğu oluşabiliyor ya da uyku sorunları ortaya çıkıyor. Bu da günlük hayatına, işine, aile ilişkilerine etki ediyor. Uyuyamayan insan dinlenemez. Vücudu da dinlenemez, kendisi de zihinsel olarak dinlenemez. Dolayısıyla bu da biraz daha gerginliğe, daha çok strese sebep olabiliyor, kaygı gibi durumlar artabiliyor. Bunun yanında fiziksel bir takım diğer unsurlar da var. Çok fazla telefona bakan insanda boyunda, ellerde ağrılar ve elde titremeler başlayabiliyor. Kullanımlar arttığında sadece psikolojik olarak değil, fiziksel olarak da birçok farklı olumsuz etkisini görebiliyoruz” dedi.

“Kıyaslama, kendilerinde yetersizlik duygusuna sebep oluyor”

Sosyal medyada şu an gençlerin de yetişkinlerin de en çok etkilendiği durumlardan birisinin özenti olduğunu kaydeden Psikolog Bilgiç, “Özellikle fenomenler, kişiler orada kendi hayatlarını çok mükemmelmiş gibi ya da bir şeyleri başarmak, kazanmak çok daha kolaymış gibi gösterebiliyor. Hayatlarında hiçbir sorun olmadığını, bunları yansıtıyorlar daha çok. Ya da mükemmeliyetçi bir fiziki görünüm, bunlardan bahsedebiliyorlar. Dolayısıyla bu da gençleri, insanları etkiliyor ve bir kıyaslamaya girebiliyorlar. Bu kıyaslama da kendilerinde bir yetersizlik duygusuna sebep oluyor. Kendi hayatlarının neden bu kadar iyi gitmediğini düşünebiliyorlar. O hayatlara erişmek için neler yapabilirler sürekli bunların peşinde durarak aslında kendi hayatlarından tamamıyla uzaklaşıyor ve kendilerinden yabancılaşıyorlar. Bu da memnuniyetsizliğe sebep oluyor. Yani sürekli şikayet etmeye, depresif bir duruma gitmeye, kendi yapabileceklerinden uzaklaşmaya sebep oluyor. Buna da dikkat etmemiz lazım” şeklinde konuştu.

“Sosyal medya kullanımı yoğun olan gençlerde asosyalleşmeyi görüyoruz”

Çok fazla sosyal medyayla haşır neşir olmanın kişilerin gerçek hayattan uzaklaşmasına sebep olduğunu belirten Bilgiç, “Genç yaştan, hatta ortaokul dönemlerinden 40’lı yaşlara kadar olan kesimde artık ciddi bir sorun olduğu ortaya çıkmaya başlıyor. Yani nasıl? Çok fazla sosyal medyayla haşır neşir olmak kişilerin gerçek hayattan uzaklaşmasına sebep oluyor. Gerçek hayatta aldığı hazlardan, keyiflerden, sosyal ortamlardan uzaklaşarak aslında kişi sosyal medya ortamında bu hazları aramaya başlıyor. Çünkü daha kolay, elinin altında tek tıkla her yere ulaşabiliyor. Sosyal medya uygulamalarında istediği kişiyle arkadaş oluyor, istediği kişiyle konuşuyor ya da normalde yüz yüze kendini daha iyi ifade edemezken, sosyal medyada yazarak daha rahat ifade edebildiğini düşünüyor. Bu da biraz daha gerçek hayattan uzaklaşmaya, yalnızlaşmaya götürebiliyor. Özellikle sosyal medya kullanımı yoğun olan gençlerde gerçek arkadaşlardan uzaklaşmayı ve yalnızlaşmayı, asosyalleşmeyi görüyoruz. Bu da ne yapıyor? Biraz daha dıştan uzaklaştırdıktan sonra depresif, daha keyifsiz daha içe kapanık bir dünya oluşmasına sebep olabiliyor” ifadelerini kullandı.

Genel

LÖSEV’li çocuklar yeni yaşlarını DigiZoo’da kutladı

RÜMEYSA BULUT
HABER MERKEZİ
-Her ay farklı bir gönüllü firmanın ve LÖSEV dostlarının desteği ile gerçekleşen doğum günü kutlamalarının bu ayki adresi Türkiye’nin ilk holografik eğlence parkı Katılım Emeklilik DigiZoo oldu. Nisan ayında doğan ve lösemi tedavisi devam eden çocukların arkadaşlarıyla buluşarak moral bulduğu etkinlikte yaklaşık 30 çocuk birlikte pasta kesip oyunlar oynayarak neşe dolu bir gün geçirdiler.

Ocak ayında Akasya’da kapılarını açan Türkiye’nin ilk holografik eğlence parkı Katılım Emeklilik DigiZoo, sivil toplum örgütleri ile iş birliğinde düzenlediği ücretsiz etkinliklerle çocukları ağırlamaya devam ediyor. 25 yıldır binlerce lösemili ve kanserli çocuğun tedavisini üstlenen, maddi ve manevi yardım ulaştıran Lösemili Çocuklar Vakfı’na (LÖSEV) kayıtlı olan çocuklar DigiZoo’da düzenlenen doğum günü etkinliğinde bir araya geldi.

Tedavisi süren çocuklara moral oldu

Nisan ayında doğan ve hastanelerde lösemi tedavisi devam eden çocukların arkadaşlarıyla buluşarak moral bulduğu etkinlikte yaşanan mutluluk görülmeye değerdi. Etkinliğe katılan çocuklar 30’dan fazla canlı türünü 3 boyutlu hologramlarla deneyimleme fırsatı yakaladı, resimler yapıp atölyelere katıldı. Sonrasında pasta keserek doğum günü kutlaması yapan yaklaşık 30 çocuk, birlikte oyunlar oynayıp dans ederek neşe ve eğlence dolu bir gün geçirdiler.

Okumaya devam et

Asayiş

Türkiye’de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan Prof. Dr. Cevat Yakut hayatını kaybetti

Türkiye ve dünyanın önde gelen kalp doktorlarından Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kurucu Başhekimi Prof. Dr. Cevat Yakut, 82 yaşında hayatını kaybetti.

Gamze ŞİMŞEK
İSTANBULTürkiye‘de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan biri olan 82 yaşındaki Prof. Dr. Cevat Yakut, dün hayatını kaybetti. Kalp damar cerrahisinin duayenlerinden kabul edilen Yakut’un vefat haberini, kurucu başhekimi olduğu Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, yayımladığı mesajla duyurdu.

82 yaşındaki Prof. Dr. Cevat Yakut’un dün hayatını kaybetmesinin ardından Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesince yayımlanan baş sağlığı mesajında “Derin üzüntüyle bildiriyoruz ki, uzun yıllar boyunca sağlık sektöründe önemli hizmetler vermiş olan Hastanemiz kurucu Başhekimi Prof. Dr. Cevat Yakut hocamız, vefat etmiştir. Kendisi, meslek hayatı boyunca nitelikli sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve toplum sağlığının korunması adına önemli katkılarda bulunmuştur. Bu acı kaybı yaşayan sağlık camiasına, Koşuyolu ailesine ve sevdiklerine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Onun anısını daima yaşatacağız ve yaptığı değerli katkıları asla unutmayacağız.” ifadelerine yer verildi.

PROF. DR. CEVAT YAKUT KİMDİR?

Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hastanesi’nin kurucularından Prof. Dr. Cevat Yakut, Ankara’nın Beypazarı ilçesinde dünyaya geldi. Van Yüksek İhtisas Hastanesi’nde de kalp cerrahisini başlatmak üzere görevlendirilen Yakut, 10 yıl boyunca hafta sonlarını Van’da ameliyat yaparak geçirdi. Azerbaycan Bakü Merkezi Klinik Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Genel Koordinatörlüğü görevini üstlenen Yakut, iki dönem Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği başkanlığı yaptı. Başta Başbakanlık Onur Belgesi olmak üzere pek çok ödülü bulunan Yakut, 1990 yılında Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hastanesi’nin başhekimi oldu. Türkiye’de ilk kalp nakli yapan cerrahlardan biri olan Cevat Yakut, 2009 yılında emekli oldu.(DHA)

Okumaya devam et

Sağlık

TRABZON Prof. Dr. Özlü: Astıma bağlı ölümler en çok genç yaşta

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Astım tedavi edilmediğinde yaşam kalitesini çok olumsuz olarak etkiler. Hatta bazen ölümlere yol açabilir. Maalesef astıma bağlı ölümler genç yaşta ölümlerdir. Astım aslında tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bugünkü elimizde mevcut tedavi imkanlarıyla astımı, astımı olmayan bir kişi gibi kontrol altına alabiliyor ve normal bir hayat yaşatabiliyoruz” dedi.

TRABZON-Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, ‘7 Mayıs Dünya Astım Günü’ nedeniyle astım hastalığı ve tedavisi sürecine ilişkin uyarılarda bulundu. Astımın tedavisinin mümkün olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özlü, “Astım, tüm dünyada en sık görülen hastalıklar arasında yer alır. Ülkemizde ortalama her 4-5 evden birisinde bir aslında hastanın yaşadığını biliyoruz. Hem çocukları hem erişkinleri tutabilir. Astım tedavi edilmediğinde yaşam kalitesini çok olumsuz olarak etkiler. Hatta bazen ölümlere yol açabilir. Maalesef astıma bağlı ölümler, genç yaşta ölümlerdir. Bu açıdan çok daha acı vericidir. Astım, aslında tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bugünkü elimizde mevcut tedavi imkanlarıyla astımı, astımı olmayan bir kişi gibi kontrol altına alabiliyor ve normal bir hayat yaşatabiliyoruz. Tabii öncelikle astımın tanısının konulması önemlidir. Nefes darlığı, hırıltılı solunum, öksürük, göğüste sıkışma hissi gibi yakınmalarınız varsa sizde de astım olabilir. Özellikle bunlar zaman zaman tekrarlıyorsa bilhassa sabaha karşı uykudan uyandıracak yakınmalarınız varsa bunun astıma bağlı olma ihtimali çok daha yüksektir” dedi.

HASTA-HEKİM İŞ BİRLİĞİ ÖNEMLİ

Astım tedavisinde başarılı olmada hasta ve hekimin iş birliğinin önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Özlü, “Aslında hastaların birçoğunda alerjik nezle belirtileri de vardır. Hapşırma, burun akıntısı, geniz akıntısı, burunda tıkama gibi belirtilerle kendisini gösterebilir. Astımın tanısı çok kolaydır. Tedavisi de mümkündür ve tedavinin başarısı da çok yüksektir. İyi tedavi edildiğinde hastalar diğer normal sağlıklı kişiler gibi rahat yaşayabilirler. Ancak astımda tedavinin başarılı olması için hastayla hekimin iş birliği yapması gerekir. Hekimin tanıyı koyması, astıma sebep olabilecek tetik faktörleri tespit etmesi, bunun için alerji testleri yapılabilir ve bunların sonucunda da hastanın tavsiyeleri uyması, ilaçlarını düzenli kullanması ve kontrollerini yaptırmasını bekliyoruz. Tedaviye uyum çok önemlidir. Astımlı hastalarda en çok rastladığımız sorun tedaviye başladıktan sonra biraz iyileşmeyi takiben, ‘Ben iyi oldum artık geçti’ diye düşünerek tedaviyi terk etmeleridir. Oysa astım çoğu zaman kronik bir hastalıktır ve bir hipertansiyon tedavisi gibi uzun süreli takip ve tedavi gerektirir. O açıdan rahat olmamız, astımınınız geçtiği, sizden hastalığın kaybolduğu anlamına gelmez” diye konuştu.

‘TEKRARLAMA OLASILIĞI VAR’

Her astımlı hastanın ömür boyu astım ilacı kullanmasının gerekmeyeceğini de söyleyen Prof. Dr. Özlü, “Hekimle iş birliğinizi sürdürünüz, tavsiyelerine uyunuz. Size zarar verecek tetikleyici faktörlerden uzak kalınız. Bazen iş yerinde maruz kalan faktörler, bazen kullanılan ilaçlar astımı tetikleyebilir. Astım hastalarının bir kısmında tedavi sonrası alınan cevaba göre tedavide azaltma ve daha sonra da tedaviyi tamamen kesmek mümkün olabilir. Ama bazı astımlı hastalarda tedaviyi kestikten sonra tekrar semptomlarda tekrarlama olasılığı vardır. Astımın hangi hastada nasıl seyredeceğini, önceden çok tahmin etmek mümkün değil ama takip içerisinde hekim tedaviye devam ya da tedaviyi sonlandırma konusunda, hastaya özel bir karar vermesi gerekir. Her astımlı hastanın ömür boyu devamlı astım ilacı kullanması gerekmez. Bazen tamamen tedaviyi sonlandırdığımız, bir daha hiç tedavi etmediğimiz hastalarımız da var. Bazen de arada kesip tekrar başladığımız hastalar var. Bazen de başlayıp dozunu azalttığımız, uzun süre devam ettiğimiz hastalar var. Bu hastaya özel bir durumdur” ifadelerini kullandı. (DHA)

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.