TBB Yönetim Kurulu Başkanı Alpaslan Çakar, Mart 2020-2021 döneminde bilanço büyüklüğü yüzde 33 oranında artarak 6,5 trilyon TL’ye ulaştığını söyleyerek, “Bilançonun milli gelire oranı yüzde 122’ye yükselmiştir. TL krediler yüzde 33 artarak 2,4 trilyon TL’yi, toplam krediler ise yüzde 30 artarak 3,8 trilyon TL’yi aşmıştır. Özel sektöre ve kamuya kullandırılan kaynakların bilanço içindeki payı yüzde 75 düzeyindedir” dedi.
Türkiye Bankalar Birliği (TBB), 64’üncü Genel Kurul Toplantısı’nı düzenledi. Toplantıya Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben de katıldı. Toplantıda açıklamalarda bulunan TBB Yönetim Kurulu Başkanı Alpaslan Çakar, son bir yılda dünyada olduğu gibi Türkiye’nin de gündeminin ilk sırasında, sosyal ve ekonomik hayatı olumsuz etkileyen salgın ile mücadele yer aldığını söyledi. Çakar, “Salgının ilk aşamasından itibaren çok yönlü ve hızlı önlemler devreye alındı. Tüm faaliyetleri kapsayıcı nitelikte, çok yönlü adımlar atıldı, karma bir maliye, para ve kredi politikası uygulandı. Bu dönemde büyümenin sürdürülebilmesi amacıyla bankalar da önemli bir rol üstlendi. Bankalar tüm imkanlarıyla ekonomik faaliyeti destekledi” ifadelerini kullandı.
“Bilançonun milli gelire oranı yüzde 122’ye yükselmiştir”
TBB Yönetim Kurulu Başkanı Çakar, Mart 2020-2021 döneminde bilanço büyüklüğü yüzde 33 oranında artarak 6,5 trilyon TL’ye ulaştığını söyleyerek, “Bilançonun milli gelire oranı yüzde 122’ye yükselmiştir. TL krediler yüzde 33 artarak 2,4 trilyon TL’yi, toplam krediler ise yüzde 30 artarak 3,8 trilyon TL’yi aşmıştır. Özel sektöre ve kamuya kullandırılan kaynakların bilanço içindeki payı yüzde 75 düzeyindedir. Kredilerin milli gelire oranı yüzde 70’i geçerek, tarihsel olarak en yüksek düzeye çıkmıştır. Kredilerin yüzde 78’i ticari, yüzde 22’si bireysel kredilerden oluşmaktadır. KOBİ kredilerinin toplam içindeki payı ise yüzde 23’tür. Ticari krediler içinde imalat sanayinin payı yüzde 27 ile ilk sıradadır. Ticaret sektörü yüzde 16, inşaat sektörü yüzde 11, enerji sektörü yüzde 9 oranında paya sahiptir. Üretimi ve yatırımları ile ekonomimizin öncelikli sektörü olan imalat sanayinin ilk sırada yer alması bizler açısından da sevindiricidir. Bilançonun yüzde 56’sı mevduat ile finanse edilmiştir. Toplam mevduatın yüzde 30 büyüdüğü bu dönemde döviz mevduatı ve altına olan talep de artmıştır. Bankalar sendikasyon ve diğer yurtdışı kredilerini yüksek oranlarla çevirmeyi başarabilmişlerdir. Yurtdışı borçlanmada ülkemize ve sektörümüze duyulan güven devam etmiştir” açıklamalarında bulundu.
Kredi riskinin makul bir düzeyde seyrettiğini vurgulayan Çakar, “Tahsili gecikmiş alacak oranı Mart 2021 itibariyle yüzde 3.9 düzeyindedir. Bu oran ticari krediler için yüzde 4.4, bireysel krediler için ise yüzde 2’dir. Kredilerin takibe atılma sürelerinin uzatılmasına ilişkin düzenlemenin etkisinin sınırlı düzeyde kaldığı tahmin edilmektedir. Çeklerde karşılıksız çıkma oranı da düşük düzeyde seyretmiştir. Bankaların tek başlarına veya birlikte yapılandırdıkları ile yeni bir itfa planına bağladıkları kredi miktarı 2020 sonunda 204 milyar TL olmuştur” dedi.
“Ekonomimizin önemli destek noktalarından birisi de Türk bankacılık sektörü olmuştur”
BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben ise, “Ülkemizde ilgili kurumlarla eş güdümlü olarak başta dalgalanmalardan en çok etkilenen kobilerimize esnafımıza yönelik olmak üzere zamanında alınan tedbirler ile finansal dalgalanmanın etkilerini sınırlı bir seviyede tutmaya gayret ediyoruz. Bu süreçte kararlı duruşuyla ekonomimizin önemli destek noktalarından birisi de Türk bankacılık sektörü olmuştur. Türk bankaları sağlam mali yapıları etkin risk yönetim kapasiteleri ve sahip oldukları gelişmiş teknolojik alt yapıları ile sağlam ve istikrarlı duruşlarını korumuşlardır. Bu güçlü duruş sayesinde Türk bankacılık sektörünün toplam aktif büyüklüğü 2020 yıl sonunda bir önceki yıla göre yüzde 36 oranında artışla 6.1 milyar TL’ye ulaşmıştır. Benzer şekilde sektörün mevduat ve kredi toplamları da 2019 yıl sonuna göre yüzde 35 oranında artarak sırasıyla 3.5 milyar ve 3.6 milyar TL olarak gerçekleşmiştir” diye konuştu.
TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan: Türk Lirasına geçiş başlamıştır
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, “Türk Lirasına geçiş başladı. Türk lirası tasarruf araçlarına ve özellikle vadeli mevduata olan talep artmıştır. 17 Kasım itibarıyla, 12 hafta içerisinde, Türk lirası mevduat 1,7 trilyon Türk lirası artarken, kur korumalı mevduat 601 milyar Türk lirası ve döviz cinsi mevduat da yaklaşık 3 milyar ABD doları gerilemiştir” dedi.
Murat Ergin – Muhammed Fırat Aksoy İSTANBUL-Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Dr. Hafize Gaye Erkan, İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı’na katıldı. Erkan, program kapsamında ekonomi ve finans alanındaki güncel gelişmelerin yanı sıra enflasyonla mücadelede izlenen politikalar ve sonuçları, Türk Lirasını güçlendirmeye yönelik atılan adımlar, bireysel ve ticari kredi konularındaki gelişmelere ilişkin açıklamalarda bulundu.
Enflasyonla mücadele konusunda uygulanan politikalar ve bu politikaların sonuçlarını anlatarak konuşmasına başlayan TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan, ‘‘Enflasyon ile mücadelede önkoşul tüm paydaşlarda ve karar alıcılarda aynı algının oluşması ve mücadeleye dair olan kararlılıktır. Enflasyonla mücadelenin ikinci olmazsa olmaz koşulu, doğru dezenflasyon politikalarının devreye sokulması halinde öngörülebilir enflasyon politikasının toplum geneli ve özellikle fiyat koyucular tarafından kabul ve itibar görmesidir’’ dedi.
Erkan, ‘’Biz üzerimize düşeni yaptığımız ve yaptıklarımız üzerinden bizi değerlendirip bu patikaya olan inancınızı pekiştirirseniz, enflasyonu bu patika üzerinde oturtup dezenflasyonu minimum maliyetle gerçekleştirmemiz mümkün olabilecektir. Biz üzerimize düşeni yaparken şu ya da bu sebeple “algı, kabul, itibar” üçlüsü devreye girmiyorsa, enflasyonu daha yüksek bir maliyetle de olsa bu patikaya oturtmaya azimli ve kararlıyız’’ diye konuştu.
‘Politika kararlarımızın etkileri devreye girdi, iyileşme işaretleri belirmeye başladı’’ Uygulanan politikaların sonuç vermeye başladığına dikkat çeken Erkan, ‘‘Enflasyondaki yükselişten sonra, politika kararlarımızın etkilerinin devreye girmeye başlamasıyla birlikte beklentilerde ve beklenti dağılımında iyileşme işaretleri belirmeye başlamıştır. Otomobil, beyaz eşya ve mobilya gibi, para politikasından daha çok etkilenen ürün gruplarında fiyat artış hızı azalmakla kalmadı, uzun bir süreden sonra ilk kez indirimler görülmeye başladı. Kasım ayı öncü göstergeleri de aylık enflasyondaki gerilemenin devam edeceğine işaret etmektedir’’ şeklinde konuştu.
‘’Enflasyondaki düşüş süreci birçok kanalla kendini gösterecek’’ Enflasyon Raporu’nda da belirttiğimiz gibi yıllık enflasyon mayıs ayındaki baz etkisiyle tepe noktasına ulaştıktan sonra 2024’ün ikinci yarısında gerileyecek. Baz etkilerinin ötesinde, enflasyondaki düşüş süreci birçok kanalla kendini gösterecek. Yapısı gereği yılda bir kere fiyatın güncellendiği kira ve eğitim gibi kalemlerde de manşet enflasyon geriledikçe daha kademeli bir yavaşlama göreceğiz. Bu tür kalemlerde dezenflasyon 2024 yılı sonu ve 2025 yılında daha hissedilir hale gelecek. Özellikle büyükşehirlerde, kiralık ev ilanlarındaki fiyat artışlarında belirgin yavaşlama sinyalleri alıyoruz. Parasal aktarım sürdükçe bu gözlemler daha da yaygınlık gösterecektir’’ dedi.
‘’Bireysel kredilerde israf ve enflasyona yol açan aşırılık giderildi’’ Kredilerde uygulanan politikalara ilişkin de açıklamalarda bulunan Erkan, ‘‘Aldığımız seçici kredi tedbirleri sonucunda, temmuz ayından itibaren bireysel kredilerde normalleşme başlamıştır. Bireysel kredilerde israf ve enflasyona yol açan aşırılık giderilirken, ticari krediler ise süreklilik göstererek üretim kapasitesine katkıda bulunmaktadır. 2023’ün ilk yarısında görülen hızlanmanın ardından, ticari kredi büyümesi mayıs ayı sonunda durma noktasına gelmişti. Gerek öncesindeki aşırılık gerekse sonrasındaki ani duruş hem firmalarımız hem de bankacılık sistemi için sağlıklı değildir. Bu değerlendirme ışığında hızla hareket geçerek piyasa mekanizmasının yeniden tesisini sağladık. Böylece, reel sektöre Türk lirası cinsinden kredi akışının toparlanmasıyla ticari kredi büyümesi dengeli ve sürekli bir yapıya kavuşmuştur’’ ifadelerini kullandı.
Ekonomik güven endeksi Ekim ayında 96,5 iken, Kasım ayında yüzde 1,3 oranında azalarak 95,3 değerini aldı. İSTANBUL-Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Kasım ayı Ekonomik Güven Endeksi’ni açıkladı. Buna göre, ekonomik güven endeksi Ekim ayında 96,5 iken, Kasım ayında yüzde 1,3 oranında azalarak 95,3 değerini aldı. Bir önceki aya göre Kasım ayında tüketici güven endeksi yüzde 1,1 oranında artarak 75,5 değerini, reel kesim (imalat sanayi) güven endeksi yüzde 1,3 oranında azalarak 103,9 değerini, hizmet sektörü güven endeksi yüzde 2,4 oranında azalarak 110,9 değerini, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 1,9 oranında azalarak 111,7 değerini, inşaat sektörü güven endeksi yüzde 2,2 oranında artarak 91,0 değerini aldı.
Samsun İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Sağlam, Samsun’un birçok tarım ürününde Türkiye’de ilk sıralarda yer aldığını söyledi. SAMSUN-Müdür İbrahim Sağlam, sınırları içinde üç büyük ovaya ve iki önemli akarsuya ev sahipliği yapan Samsun’un üretim deseninin çok büyük çeşitlilik gösterdiğini ve 50’ye yakın ürün çeşidinin bulunduğunu ifade etti. Sağlam, “İlimizin iç bölgelerinde başta buğday, yağlık ayçiçeği ve kanola; doğusunda fındık, soya ve kivi gibi meyvelerimiz; batısında ise sebze üretimi ile öne çıkmaktadır. İlimiz tarla bitkilerinden çeltik üretiminde 142 bin 480 ton ile ülke ölçeğinde 2. sırada olup, 6 bin 942 ton soya üretimiyle 5. sırada ve ayçiçeği tohumu yağlık olarak önemli bir artışla birlikte 55 bin 695 ton üretim ile 11. sırada yerini bulmuştur. Yem bitkileri üretiminde ise ilimiz 411 bin 527 ton fiğ (yeşil ot) üretimiyle 1. sırada, 42 bin 344 ton yem bezelyesi üretimi ile 2. sırada ve 1 milyon 75 bin 975 ton silajlık mısır üretimi ile 8. sırada yer almaktadır” dedi.
Lahana ve karnabaharda Türkiye’de 1., fındıkta 2., kivide 3. Müdür Sağlam şu bilgileri verdi: “Sebze üretimine 406 bin 101 ton lahana üretimiyle 1.sırada, 60 bin 98 ton karnabahar üretimiyle 1. sırada, 6 bin 577 ton barbunya, 21 bin 641 ton pırasa üretimiyle 3. sırada, 7 bin 610 ton turp üretimiyle 4. sırada, 960 ton kırmızı pancar ve 168 bin 230 ton biber üretimiyle 5. sırada, 7 bin 800 ton brokoli üretimiyle ile 6. sırada yer almaktayız. Meyve üretiminde ilimiz fındık üretiminde 111 bin 701 ton üretim miktarıyla 2. sırada ve 12 bin 967 ton kivi üretimiyle 3. sırada olup son yıllarda kivi üretiminde yüzde 50 oranında artış olmuştur. Hayvancılıkta büyükbaş hayvan varlığı bakımından, 20 bin 671 baş manda ile ülke sıralamasında 1. ve 361 bin 973 baş toplam büyükbaş hayvan varlığı bakımındansa 13. sıradayız. Toplamda balıkçı gemi sayımız 616 adet olup, Samsun ilimiz su ürünleri bakımından 64 bin ton avcılık ve yaklaşık 11 bin ton yetiştiricilik olmak üzere toplamda 75 bin ton su ürünleri ile Türkiye de önemli bir paya sahip olmakla birlikte avcılıkta 1’inci ve yetiştiricilikte 5’inci sırada bulunmaktadır. Sıfırdan 1550 rakıma kadar üretim yaptığımız ve 50’ye yakın ürün çeşidimizin olduğu ilimizde, üretimi doğrudan tehdit eden zararlılarla etkin mücadelemize devam ediyoruz. Entegre mücadelelerde ve survey çalışmalarında toplam 92 adet zararlıyla mücadele etmekteyiz. Kahverengi kokarca da bunlardan bir tanesi” diye konuştu.