Karaciğer yetmezliğine yol açabilen Hepatit B hakkında bilgiler paylaşan Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, “Asemptomatik hepatit B taşıyıcısı olan veya daha önce hepatit B geçirmiş kanserli hastalarda sessiz olarak vücutta bulunan hepatit B kemoterapi ile bağışıklığın baskılanması sonucu alevlenebilir” dedi.
Hepatit B hastalığı hakkında açıklamalarda bulunan VM Medical Park Samsun Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Kliniği’nden Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, yapılan çalışmaların viral hepatit B’li hastaların çoğunun hastalığından habersiz yaşamını sürdürdüğünü gösterdiğini ifade etti. Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, “Özellikle asemptomatik hepatit B taşıyıcısı olan veya daha önce Hepatit B geçirmiş kanserli hastalarda sessiz olarak vücutta bulunan hepatit B kemoterapi ile bağışıklığın baskılanması sonucu alevlenebilir (reaktivasyon). Hastanın yaşamını tehdit eden karaciğer yetmezliğine kadar gidebilecek klinik tablolar ortaya çıkabilir” diye konuştu.
“Kemoterapi hastalarında Hepatit B test edilmelidir”
Kendisinde Hepatit B olduğunu bilmeyen veya daha önce Hepatit B geçirmiş ve bağışıklığı baskılayan ilaç tedavisi uygulanan romatizma hastalarında da hastalığın alevlenebileceğini söyleyen Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, şunları söyledi: “4 aydan uzun süreli ve yüksek doz kortizon uygulanacak hastalarda da Hepatit B reaktivasyonu olabilir. Bu nedenle kemoterapi veya bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar kullanılacak olan hastalar Hepatit B açısından test edilmelidir. Bu hastalarda antiviral tedaviler ile Hepatit alevlenmesi önlenebilir. Antiviral tedavi kemoterapi ve bağışıklığı baskılayan ilaç tedavisinden önce veya birlikte başlanmalıdır. Tedaviye kemoterapi bittikten sonra 6-12 ay daha devam edilmelidir.”
Hamile olduğunu sanıyordu, karnından 15 kilo kist çıktı
Kocaeli’de hamile olduğunu düşünen ve yaşadığı ağrılar sebebiyle hastaneye başvuran kadın gerçeği öğrenince şoke oldu. 37 yaşındaki kadının karnından 15 kilo kist çıkartıldı.
Ardacan Uzun KOCAELİ-Gebze’de yaşan 37 yaşındaki Mona Dahhan, 3 ay önce mide bulantı ve ağrısı yaşamaya başladı. Karnı şişmeye başlayan kadın hamile olduğunu düşünerek, Gebze Fatih Devlet Hastanesi’ne başvurdu. Burada yapılan kontrollerde hamile olmadığı anlaşılan kadın, Kocaeli Şehir Hastanesine yönlendirildi. Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Karanfil tarafından yapılan kontrollerde kadının karnında kist olduğunu belirlendi. Karanfil, meslektaşı Genel Cerrahi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Çiftçi’ye durumu anlattı. İkilinin istişaresi neticesinde ameliyat kararı aldı. Patlama riski olan kütle, 1 buçuk saat süren zorlu operasyonla çıkarıldı. Başarılı ameliyatla kadın sağlığına kavuşurken, 15 kilo kisti görenler gözlerine inanamadı. Patoloji sonucunun ardından kistin ne olduğu tespit edilecek.
“Hamile olduğumu düşündüm” Karnındaki şişlik dolayısıyla hamile olduğunu düşünen Mona Dahhan, “Karnımda ağrı oldu ve dinmedi. Adetim gecikti bunun üzerine hamile olduğumu düşündüm. Ayak ve kollarımda ağrıyınca doktora başvurdum. Gebze Fatih Devlet Hastanesi’ndeki kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurdum, doktor karnımda kist olduğunu söyledi ve Kocaeli Şehir Hastanesine yönlendirdi. Ameliyatım iyi geçti doktorum Mehmet Karanfil, Ali Çiftçi ve tüm çalışanlara teşekkür ediyorum. Ameliyat sonrası karnımdan çıkan kisti görünce çok şaşırdım, başarılı ameliyat geçirdim şu anda kendimi iyi hissediyorum” dedi.
“32 yıldır cerrahi mesleğinin içerisineydim, bu büyüklükteki bir kitle görmedim” Başarılı bir ameliyat gerçekleştirdiklerini ifade eden Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Karanfil, “Hastayı muayene ettim, karnında 4 kadranı da dolduran, elle dokununca sınırları belirlenen kitle tespit ettim. Bunun üzerine ileri tetkiklerimizi yaptık, kitlesel olduğunu tespit ettik ve hastayı operasyona hazırladım. Doktor Ali Çiftçi ile ameliyatta başarılı operasyon gerçekleştirdik. Hastanın karın kısmını açtığımızda çok heyecanlandık. ‘Kitleyi çıkarabilecek miyiz?’ diye düşündük çünkü kitlenin yanında hayati organlar ve damarlar vardı. Kısa sürede olaya hakim olduk ve başarılı şekilde kitleyi çıkardık. Yaklaşık 32 yıldır cerrahi mesleğinin içerisineydim, bu büyüklükteki bir kitle görmedim, bu yüzden çıkartırken çok heyecanlandım. Sonuç başarılı oldu ve hastam sağlığına kavuştu. Bize bu imkanları sağlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’a ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya teşekkür ediyorum. Kocaeli Şehir Hastanesi’ne bu hizmeti vermek beni çok gururlandırdı” diye konuştu.
“15 kilogram ağırlığında olduğunu gördük” Kitleyi gördüğünde şaşırdığını söyleyen Genel Cerrahi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Çiftçi, “Yaklaşık 1 buçuk saat süren ameliyatla kitleye ulaştık, kitlenin karnın tüm katmanlarını doldurduğunu gördük. Kitleyi çıkardıktan sonra kitlenin yaklaşık, 40×35 santimetre boyutunda ve 15 kilogram ağırlığında olduğunu tespit ettik. Hastamız büyük bir cerrahi operasyon geçirdiği için yoğun bakım ünitesine alındı. 2 gün sonra herhangi bir olumsuzluk yaşamayan hasta servise alındı. Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeyken meslektaşlarım 10 kilogram ağırlığında kitle çıkarmışlardı. O kitleyi görünce baya şaşırmıştım ama bu hastamızı görünce daha çok şaşırdım. Çıkardığımız bütün materyalleri patolojiye gönderiyoruz. Patoloji materyalleri gelmeden bu konu hakkında konuşmak yanlış. Ameliyat öncesinde patlama ihtimalinden dolayı biyopsi yapma yoluna gitmedik. Kistin ne olduğunu öğrenmek için patoloji sonucunu bekliyoruz” ifadelerini konuştu.
Denizli’de aylarca göğsündeki karpuz büyüklüğündeki tümörle yaşayan kadın, korktuğu için doktora gitmedi. Alternatif tedavilere yönelen kadın, göğsünü patlatan tümör sebebiyle kan kaybından ölmek üzereyken yapılan başarılı operasyonla kurtarıldı.
Atilla Özer DENİZLİ-Denizli’de yaşayan 57 yaşındaki Fatma Özen, 5 ay önce göğüs bölümünde yaşadığı ağrı ve leke görüntüsüne rağmen hekime başvurmadı. Ağrılarının hızla artması ve sağ göğsünde hızla büyüyen bir kitlenin olduğunu fark eden kadın, uzmana başvurmak yerine bitkisel tedavi yöntemlerine yöneldi. Hekimlerden tepki alacağından endişe eden Özen, ağrıların dayanılmaz hale gelmesi ve kanamanın başlamasının ardından en yakın hastaneye başvurdu. Yapılan tetikler sonucunda sağ göğünde tümör olduğunu öğrenen Özen, kentin farklı noktalarındaki hastaneleri kapı kapı gezmeye başladı. Derdine derman aradığı sırada halsizlik ve yoğun kan kaybı yaşayan Özen, bir hekimin önerisi üzerine Genel Cerrahi Uzmanı Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İmdat Koçberber ile tanıştı. Op. Dr. Koçberber tarafından çok acil bir ameliyata alınan kadın, göğsünü patlatan 20 santimlik tümörden kurtularak sağlığına kavuştu.
“Kitlenin devasa boyutta ulaştığını ve 20 santimetre olduğunu gördük” Karpuz büyüklüğündeki kitlenin tamamen temizlendiğini ve başarılı bir ameliyat yapıldığını ifade eden Op. Dr. İmdat Koçberber, “Hastamız yaklaşık 10 gün önce kliniğimize başvurdu. Bütün göğsünü kaplayan açık yara halinde ve aktif kanamalı bir kitlesi vardı. 3-4 ay önce göğüs bölgesinde kütlenin hızla büyüdüğünü, değişik doktorlara gittiğini ve netice alamadığı ortaya çıktı. Belli süre geçmesi nedeniyle tedavide geç kalınmış ve hiçbir hekimin yanaşmadığını öğrendik. Çok şiddetli kanaması vardı. Hastamızın küçük bir parçasını alıp, patolojik incelemesini yaptıktan sonra kitlenin alınmasına karar verdik. Hızlıca yapılan işlemlerin ardından kitlenin devasa boyutta ulaştığını ve 20 santimetre olduğunu gördük. Meme bölgesini tamamen zarar verdiği ve kanama sorununu ortaya çıkardığını tespit edilmesinin ardından zor da olsa kitle ve kalıntılarının tamamını temizledik. Göğsünü başarılı çalışma ile kapatmayı başarabildik” dedi.
“Yüzde 1’den az görülen ve hızlı büyüyen meme tümörü olduğunu tespit ettik” Literatürde bu hastalığa çok az rastladıklarını ve bu boyutta ilk defa tümör gördüklerini anlatan Op. Dr. İmdat Koçberber, “Patolojik incelemesi sonucunda bütün meme tümörlerini çok nadir cinsi olan sistosarkoma olduğunu gördük. Çok nadir olan, yüzde 1’den az görülen ve hızlı büyüyen meme tümörü olduğunu tespit ettik. Hastamızın durumu şu anda çok iyidir. Literatürde bu tür meme türlerinde yaklaşık 10-15 santim büyüklüğünde olanlara dev tümör demekteyiz. Hastamızdaki tümör ise 20 santim büyüklüğünde olup, oldukça boyutu büyüktü. Burada önemli olan kadınlarımızın göğüslerinde herhangi bir kitle ya da kızarıklık olduğunda bunu önemsemeleri ve kısa sürede doktora başvurmaları gerekiyor. Bu boyutlara ulaşmadan gerekli tedavileri yapmalarını istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Meme kanserinde erken tanı iyileşme oranını arttırıyor
Adana Acıbadem Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Demircan, “Meme kanserinin erken yakalanması, iyileşme oranını yaklaşık yüzde 95’e çıkarıyor” dedi.
Ramazan İlın – Umutcan İşledici ADANA-Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Demircan, meme kanserinin dünya genelinde milyonlarca kadını etkileyen önemli bir sağlık sorunu olduğunu belirterek, dünyada yaklaşık her 8 kadından birinde, Türkiye’de 10 kadından birinde görülmekte olduğunu ve bu kadar yaygın görüldüğü için hastalıkla ilgili toplumda farkındalık oluşturmak için çalışmalar yürütüldüğünü söyledi. Kadınların farkında olmasının en önemli göstergesinin de erken tanıya ulaşmak olduğunu belirten Prof. Dr. Demircan, “Geçmişte meme kanseri sıklığı daha az. Yaklaşık 40 yıl önce 13-14 kadında bir, günümüzde ise her 8 kadından birisinde görülüyor. Ülkemizde meme kanserinin görülme sıklığı artarken, hastalığın daha genç yaştaki kadınlarda da görülme oranı da yükseliyor. Hal böyle olunca bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de farkındalık artırıcı çalışmalar yapılmakta. Öncelikle bu farkındalığın toplumun geniş kesimlerine yaymak gerekiyor. Bugün farkındalığın geçmiş yıllara göre artmasıyla hem daha çok kadın meme kontrolünü yaptırıyor hem de kanserin erken dönemde teşhis edilme oranı artıyor” dedi.
“Meme kanserinde en iyi görüntüleme aracı mamografi” Meme kanserini önlemenin yolu az ama meme kanserini erken tanımanın çok fazla yöntemi olduğu vurgusunu yapan Prof. Dr. Demircan, “Meme kanserinin özellikle 40’lı yaşlardan sonra görülme sıklığı artmakta. O nedenle toplumsal taramalar bütün dünyada 40’lı yaşlarda başlıyor. Meme kanserinin teşhisinde en önemli görüntüleme yöntemi mamografidir. Bu görüntüleme yöntemi, hastalığı bize çok erken evrede gösterebiliyor” ifadelerini kullandı.
“Erken teşhis, iyileşme oranını yaklaşık yüzde 95’e çıkarıyor” Ülkemizde genç yaşta meme kanserlerinin çok fazla olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Demircan, şunları söyledi:
“Bu nedenle bu algoritmayı daha çok 20’li yaşlardan itibaren görüntülemede x-ray ışınlarını içermeyen, kendi sağlığına herhangi bir problem oluşturmayacak olan ultrasonografi ile yapıyoruz. Sonuç olarak 20 ve 40 yaş arasında kadınlara önce kendi kendine meme muayenesini öğretiyoruz. Her ay adet bitimini takiben kendi muayenelerini yapıyorlar. Bu gruba 2 yılda bir hekim muayenesi ve meme ultrasonografisi yapılıyor. Tarama mamografisinde problem bulunan hastalara da ultrasonografi ilave ediliyor. Dolayısıyla bu kılavuzlar takip edildiğinde meme kanserini erken yakalama ihtimali oldukça yüksek. Erken teşhis edilen meme kanserinde iyileşme oranı yüzde 95’e çıkıyor.”
“Aile geçmişinde olmasa bile meme kanserine yakalanabilir” Dünyada meme kanseri ile ilgili yayınlarda genç hastalarda görülen meme kanserlerinin kalıtsal olduğu gösterilirken, kendi deneyimlerine göre genç hastalarda hiçbir risk faktörü olmadığını söyleyen Prof. Dr. Demircan, “Hasta gençlerin birçoğu ailelerinin ilk hastaları ve genetik hiçbir taşınma belirtisi yok. Toplum genç ama bu konuda çok daha fazla araştırmaya ihtiyaç var. Bu deneyimlerimiz nedeniyle de biz özellikle genç yaştan itibaren kontrollerini yapmaya başlıyoruz. Özellikle bu gruptaki hastalarda tespit edilen meme kanserleri biraz daha saldırgan oluyor. O nedenle düzenli kontrolleri, muayeneleri ve erken tanı yöntemlerini kullanarak bu grupta da oldukça başarılı sonuçlar elde ediyoruz. Kadınlarda yanlış bir algı var. Benim ailemde meme kanseri yok, o nedenle bende de olmaz diye düşünüyorlar. Oysa tüm meme kanserlerinin yaklaşık yüzde 80’inde hiçbir risk faktörü yok. Bu nedenle biz kadınlara mutlaka düzenli taramalarını yaptırmalarını söylüyoruz. Meme kanserinin sadece yüzde 20’si ırsi ya da genetik yolla taşınıyor. Bu grup zaten özel bir takip altında oluyor. Bu grubu diğer gruptan biz ayırıyoruz, takiplerini daha sık ve farklı görüntüleme yöntemleriyle yapıyoruz” diye konuştu.