Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Teknoloji

Salgınlar biyolojik değil bilgisayar temelli!

“19. yüzyıla kadar savaşlar sadece ordular ve donanmayla yapılırdı. 20. Yüzyıla gelindiğinde bu denkleme hava kuvvetleri eklendi. 21. Yüzyıla gelindiğinde ise diğer üç faktörden çok daha farklı bir savaş yöntemi keşfedildi. Siber savaş.”

Rıdvan Yener – (Analiz) – Tarih 1136…

Cizre’nin Tor mahallesinde belkide tarihin en büyük dehalarından birisi doğacaktı. Ebû’l İz İsmail ibni Rezzaz El Cezerî

Tedrisatını Cizre’de medresede idame ettirirken fizik ve mekanik sahalarına eğilmiş, kimsenin daha önce keşfedemediği ilimleri ortaya çıkarmıştı. Robotik ve Sibernetik

En meşhuru “Fil Saati” olan altmış farklı makine yaparak tarihin kırılma noktalarından birini inşaa etmişti. Zira bilgisayar ilimlerinin babası hiç şüphesiz ki El Cezerî’dir.

Keşifleri pek çok insana ilham kaynağı olmuştu. Bunlardan biride meşhur ressam ve İtalyan rönesansının mimarı Leonardo da Vinci’dir. Malûmdur ki resimlerinin yanı sıra teknik çizimleriyle de dikkat çekmiştir.

2. dünya harbi sırasında Naziler mesajlarını şifreleyecek ve şifreyi çözecek bir cihaz yaptılar adını ise Türkçe muamma manasına gelen Enigma koymuşlardı. Şifreleme yöntemleri bir türlü kırılamıyordu. Bir grup matematikçi ve kriptolog birleşip bir çözüm formülü bulmaya çalışıyorlardı. Aralarında Leonardo da Vinci gibi eşcinsel olan Alan Turing’de vardı. Turing, zeka ve matematiğin birleşiminden doğan metodun şifreleri kırmak için hızlı ve yeterli olamayacağını görmüştü. O da çözümü “Makineye karşı makine” fikrinde buldu. Yaptığı cihaz bilgisayarın atası olacaktı. Elbette Enigma Nazi üretimi olduğu için bu ünvanı alamayacaktı. Ve Turing’in ellerinde Dijital Rönesans başlayacaktı.

Turing, savaşı sonlandıracak adımı atmıştı. Lakin her çağ yeni bir savaş yöntemine gebedir. Dijital Rönesans’ın getirdiği ve getireceği ise Siber Savaştır.

Correll Ünivertesi (ABD) bilgisayar bilimleri sahasında master yapan Robert Tappan Morris, 1988’de bir proje geliştirmeye başladı. Projenin maksadı kendi kendine yayılan, kendi kendini kopyalıyan ve internet ağına enjekte edilebilen bir yazılım üretmekti. 1988’in 2 Kasım’ında bu yazılımı deneme kararı almıştı. Yazılımı, kendini saklamak için master yaptığı üniversite de değil Harvard Üniversitesinde çalıştırdı.

Morris programı çalıştırdığında tahmin edemeyeceği kadar hızlı yayılıyordu. Öyle ki ülke genelinde internete bağlı sistemlerin %10’u çalışmaz hale geldi. Böylece ilk bilgisayar solucanı olan “Morris Solucanı” inkışaf etti.

Morris, yeni bir silahı dünyanın gözü önünde Amerika’da denemişti. Bu testin ülkeye maliyeti 10 milyon dolara yaklaşmıştı.

İranSelçuklu Devleti’nin başkentliğini de yapmış Isfahan’da kimsenin dikkatini çekmeden bir nükleer santral kurmuştu. Natanz.

2008 yılında Ahmedinejad Natanz’ı ziyareti sırasında çekilen fotoğrafları medyaya yansımış bu da ABD ve İsrail’in dikkatini çekmişti. Bir fotoğrafta bilgisayar ekranının yarısı çıkmış ve bu kare Natanz’daki nükleer santrifüzlerin sayısını ve yapısını göstermekteydi.

Bir grup istihbaratçı ve askeri personel başkan Bush’un yanına gelerek “Bir fikrimiz var” dediler. İsrail’in istediği gibi bombalayarak yahut saldırmak yerine Natanz’ı çok daha farklı bir yöntemle etkisiz hale getirmeyi öneriyorlardı. Bir solucanla.

Böylece NSA (ABD Ulusal Güvenlik Dairesi) ve Birim 8200 (İsrail Siber Savaş Birimi) bir solucan üzerinde çalışmaya başladılar. NSA bu projenin kodlama kısmında yer alıyordu.

Bir gün NSA’dan bir grup ellerindeki santrifüj parçalarıyla ABD Başkan’nın yanına gittiler. Yaptıkları solucanın etkisini görünce Bush, bu programın uygulamaya konulmasına izin verdi. Sıra solucanın Natanz’deki bilgisayarlara ve PLC’lere bulaştırılmasına gelmişti. İş Mossad ve Birim 8200’e kalmıştı.

Natanz’a teknik destek veren şirketlerin bilgisayarlarına Mossad ajanlarının eliyle bu solucan yerleştirilmişti. Solucan o kadar hızlı yayılıyordu ki Natanz’daki bilgisayar ve PLC’lere bulaşması uzun sürmemişti.Lakin Natanz’la sınırlı kalmamıştı. Neredeyse dünyadaki Windows ile çalışan bütün bilgisayarlara bulaşmıştı ve Türkiye’deki bilgisayarlarda buna dahildi. Amerikan’ın stratejik sanayi sistemleri bile bu solucandan etkilenmişti.

Bu solucan Belarus’ta bir anti-virüs uzmanı tarafından keşfedildi. Solucanı incelemeye başlamışlardı. Oldukça yoğun bir kod yapısına sahipti ve neredeyse hatasız kodlanmıştı. Bu da bir devlet elinden çıktığını kanıtlamaya neredeyse yeterdi. İçinde değeri yarım milyon doları bulan dört tane Zero Day yani Sıfır Gün bulunuyordu. Adını StuxNet koydular.

StuxNet, Natanz’daki Siemens PLC’lerini hedef alıyordu. PLC’ler tesisteki nükleer santrifüjlerin açılmasını, kapanmasını ve hızlarını ayarlıyordu. StuxNet ise satrifüjlerin normalin çok üzerinde bir hızla çalışmasını sağlayarak patlamasına sebebiyet veriyordu ve kendini çok iyi saklayabiliyordu. Natanz’daki patlamalar aylarca devam etti. Lakin solucan bir türlü fark edilememişti. Bütün suçun çalışanlarda olduğu düşünüldü. StuxNet fark edildiğinde ise İran’ın nükleer çalışması 1,5 yıl geriye gitmişti. Bütün dünya “Siber fezada ne kadar güvende olduklarını” sormaya başlamıştı.

Lakin yine saldırıya maruz kaldıktan sonra mı önlem alacağız?

Transhümanistik çağa doğru hacklenebilen insan modeli…

Crispr-Cas9 sistemi ile Basel’de bir grup bilim adamı hücreyi programlanabilir hâle getirdiler. Crispr-Cas9 sistemi ile hücreye enjekte edilen klavuz RNA sayesinde mutasyona uğratılan DNA yeni bir hâl alıyordu.

1994’te bir bilgisayar bilimcisi olan Leonard Adleman karmaşık matematik problemlerini çözmek için DNA’nın kullanılabileceği fikrini ortaya attı. Harddisk’in bilgiyi DNA gibi depoladığını keşfeden Adleman, Hamilton Patika problemini çözerek DNA’nın hesaplama aracı olarak kullanılabileceğini kanıtlamış oldu. Böylece DNA Bilgisayar’ı ortaya çıktı.

DNA bilgisayarlarıyla, normal bilgisayarların çok ötesinde hız ve depolama alanı elde edilebileceği gibi tamamen organik yapılar üzerinde DNA’yı etkilemek için kullanılabilecek. Harvard Üniversitesindeki bilim adamlarının böcekler üzerindeki yaptıkları deneyde DNA’yı hasarlarlı hücreleri bulabilecek şekilde yeniden kodlamayı başardılar. Böylece bu teknolojinin insanlar üzerinde kullanımın yolu açılmış oldu. Yani programlanabilen insan. Programlanabiliyorsa Hacklenebilir de.

Öyle ki inşaa edilmeye çalışılan yeni Transhümanistik çağda salgınlar biyolojik temelli değil bilgisayar temelli olabilir…

Çevre

Orman yangınlarına karşı yapay zeka destekli erken uyarı sistemi geliştirdiler

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi (SCÜ) Mühendislik Fakültesi Harita Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Önder Gürsoy ve öğrencisi İzzet Ersoy tarafından, İngilizce ismi ‘Forest Fire Danger Assessment System’ (FoFİDAS) olan ‘Orman Yangın Tehlikesi Değerlendirme Sistemi’ adlı yapay zeka destekli bir erken uyarı sistemi geliştirildi. FoFİDAS’ın yüzde 95 doğruluk payıyla çalıştığını belirten Doç. Dr. Önder Gürsoy, “Hem harita mühendisliğinin kullandığı coğrafi bilgi, uzaktan algılama teknolojilerini hem de yapay zeka ve derin öğrenme gibi yöntemleri bir araya getirerek bir yangın tehlike risk değerlendirme sistemi oluşturduk” dedi.

Alperen YILDIZ
SİVAS-SCÜ Mühendislik Fakültesi Harita Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Önder Gürsoy ve öğrencisi İzzet Ersoy, orman yangınlarının yol açtığı kayıplardan etkilenerek yangına müdahale süresini en aza indirmeyi amaçlayan FoFİDAS isimli yapay zeka destekli bir erken uyarı sistemi geliştirdi. İzzet Ersoy’un Doç. Dr. Önder Gürsoy danışmanlığında ve Dr. Öğretim Üyesi Emre Ünsal’ın yapay zeka desteğiyle yüksek lisans tezi olarak yayınlanan çalışması, yaklaşık 2,5 yıl süren hazırlık sonrasında hayata geçti. 

Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ortamında kurulan sistem, makine öğrenmesi algoritması kullanılarak test edildi ve yüzde 95’lik doğruluk elde edildi. Önceki yıllarda yaşanan ve felaketle sonuçlanan yangınların büyük çoğunluğu, sistem tarafından oluşturulan haritalardaki yüksek ve çok yüksek riskli alanlarda kaldığı görüldü. Yükseklik, eğim, bakı, arazi örtüsü, ağaç kapalılığı, ağaç gelişme çağları, sıcaklık, nem, rüzgar hızı, yağış, yollara uzaklık, yerleşim yerlerine uzaklık ve tarım alanlarına uzaklık gibi 13 farklı parametreye ait bilgilerin işlenmesiyle çalışan sistem, bölgeye ait yangın risk haritasını oluşturuyor.

‘KAYIPLARI FELAKET BOYUTUNA ULAŞMADAN ENGELLEMİŞ OLACAKLAR’ 

Orman yangınlarından kaynaklanan zararları en aza indirmeyi hedeflediklerini belirten Doç. Dr. Önder Gürsoy, “Hem harita mühendisliğinin kullandığı coğrafi bilgi, uzaktan algılama teknolojilerini hem de yapay zeka ve derin öğrenme gibi yöntemleri bir araya getirerek bir yangın tehlike risk değerlendirme sistemi oluşturduk. Yangınla mücadele ekiplerinin basit, hızlı ve etkin şekilde kullanabileceği yaklaşık yüzde 90-95 doğrulukta veri sunan, bunu görsel olarak da bize sağlayan bir sistem oluşturduk. 

Bir tehlikeyi fark ederseniz buna müdahale edeceğiniz zamanı da ayarlayabilirsiniz. Yangınla mücadele ekiplerinin daha çok odaklanacakları bölgeleri meteorolojik verilerle dinamik bir şekilde yapmaları da bu çalışmayla birlikte daha kolay olacaktır. Yangının çıkma potansiyelinin en fazla olduğu bölgelere ne kadar çok odaklanılırsa, hem yangını önleme hem de bir yangın oluşumunda hızlı bir şekilde müdahale ederek kayıpları felaket boyutuna ulaşmadan engellemiş olacaklar” diye konuştu.(DHA)




Okumaya devam et

Teknoloji

Türksat 6A uydusu bu gece uzaya fırlatılıyor

Türk mühendisleri tarafından yerli imkanlarla üretilen Türkiye’nin ilk yerli ve milli haberleşme uydusu Türksat 6A, bu gece yörüngesine doğru yola çıkıyor.

ANKARA-Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Türksat 6A, bu gece saat 00.20’de SpaceX firmasının Amerika’nın Florida eyaletindeki Kennedy Uzay Merkezi’nden yörüngesine fırlatılacak. Fırlatma törenine Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu da katılacak. Fırlatma sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan video mesaj yayınlayacak. Bakan Uraloğlu da Kennedy Uzay Merkezi’nden canlı bağlantı ile orada yaşanacak heyecanı Türkiye’ye aktaracak.

BAKAN URALOĞLU: UZAYA İMZAMIZI ATACAĞIZ

Açıklamada görüşlerine yer verilen Bakan Uraloğlu, Türksat 6A’nın Türkiye’nin en önemli Ar-Ge projelerinden biri olduğunu ve Türk mühendislerinin yoğun çalışmaları sonucu yüzde 80’in üzerinde bir yerlilik oranıyla üretildiğini hatırlatarak, “Şu an fırlatma işlemleri için hazırlıklarımız sorunsuz devam ediyor. Bizler de ekibimiz ile birlikte fırlatma öncesi son hazırlıkları titizlikle takip ediyoruz. Bu gece inşallah bağımsızlığımızın sembolü Türksat 6A’nın fırlatma işlemlerini başarıyla gerçekleştirerek, kendi uydusunu üreten 11 ülkeden biri olacağız ve uzaya imzamızı atacağız” dedi.

‘5 MİLYAR İNSANA HİZMET VERECEK’

Uydunun fırlatılmasından itibaren yaşanacak süreçle ilgili de bilgi veren Bakan Uraloğlu, “Fırlatmanın ardından kimyasal itki sistemi ile yola çıkacak olan uydumuz 35 bin 786 kilometre uzaklıkta 42 derece doğu boylamındaki kalıcı yörüngesine ulaşacak. Burada yörünge testlerine başlamayı planlıyoruz. Yaklaşık 1 ay sürecek testlerin ardından uydumuzu teslim alacağız ve faaliyete geçireceğiz. Uydumuz TV yayıncılığı başta olmak üzere haberleşme hizmetleri ve geniş kapsama alanı ile Türkiye’nin uydu haberleşme ihtiyaçlarını karşılayabilecek. Ayrıca Hindistan, Tayland, Malezya ve Endonezya’nın da kapsama alanına girecek ve 5 milyar insana hizmet verecek” ifadelerini kullandı. (DHA)

Okumaya devam et

Teknoloji

TBMM Sanayi Komisyonu’ndan Çin’in teknoloji üssüne ziyaret

TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeleri, Çin‘in daveti üzerine pek çok teknoloji firmasının yer aldığı Shenzen ve Dongguan’da temaslarda bulundu. Komisyon Başkanı Mustafa Varank, “Önümüzdeki dönemde Çinli şirketlerin Türkiye’ye daha fazla ilgi göstereceğini göreceğiz” dedi.

ANKARA-TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa Varank, Başkanvekili Şahin Tin, Komisyon Sözcüsü Cevahir Uzkurt, üyeler Adem Çalkın, Arslan Tatar, Yusuf Ziya Aldatmaz, Mehmet Eyüp Özkeçeci, Müzeyyen Şevkin, Ednan Arslan, Şeref Arpacı, Ömer Öcalan ve Rıdvan Uz’dan oluşan heyet, Shenzhen ve Dongguan kentlerindeki enerji ve teknoloji tesislerine ziyaret gerçekleştirdi. Komisyon üyeleri, ziyaretin son gününde dünyanın önde gelen teknoloji şirketleri arasında bulunan Huawei’nin üst düzey yöneticileriyle Shenzhen’deki teknoloji üssünde toplantı yaptı. Toplantıda, Huawei’in küresel teknoloji stratejileri, yeşil enerji, dijital dönüşüm ve 5G teknolojileri çalışmaları hakkında bilgi alışverişinde bulunuldu. Milletvekilleri, Huawei’nin geliştirdiği otonom araçları da test etti.

‘ONLAR DA TÜRKİYE’YE GELECEK’

Ziyareti değerlendiren Varank, Shenzen’in teknoloji ve üretim anlamında dünyadaki örnek şehirlerden biri olduğunu kaydetti. Mustafa Varank, “Bu bölgeye ‘Çin’in Silikon Vadisi’ deniyor. Burası hem sanayi üretimi hem de teknoloji geliştirme anlamında dünyanın en önemli yerlerinden bir tanesi.

Burada farklı şirketleri ve farklı alanlarda çalışan firmaları ziyaret ettik. Aynı zamanda Shenzhen bölgesinin yönetimiyle de temaslarımızı sürdürdük. Onlar da Türkiye ile iş birliğini geliştirmek için gerekli adımları atmak üzere ülkemize bir ziyaret gerçekleştirecekler” ifadelerini kullandı.(DHA)

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.