Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile düzenlediği basın toplantısında, “Bizim İsrail’e borcumuz yok. Borçlu olsak bu kadar rahat konuşamayız. Ama borçlu olanlar, rahat konuşamıyorlar. Biz Holokost cenderesinden geçmedik. Öyle bir durumumuz da yok. Çünkü insana saygımız bizim çok çok farklıdır” dedi.
Mahmut Tosun-Sinan Karamurat BERLİN-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya’da temaslarını sürdürüyor. Erdoğan, Berlin temasları kapsamında Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile Başbakanlık binasında basın toplantısı gerçekleştirdi. Almanya Başbakanı Scholz’un daveti üzerine gerçekleştirdiği ziyarete büyük önem verdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Scholz ile Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkileri tüm yönleriyle ele alacaklarını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmenin, ticari, siyasi, askeri ilişkiler boyutunun, özellikle de Rusya-Ukrayna arasındaki gelişmeler ve son olarak İsrail-Filistin arasındaki gelişmeler boyutunun olacağını belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burada da açık ve net konuşacağım. Çünkü 7 Ekim tarihi bir başlangıç olarak anlatılıyor. 7 Ekim’den sonraki süreç hiç konuşulmuyor. Şu an itibarıyla malum 13 bin Filistinli çocuk, kadın, yaşlı ne yazık ki öldürülmüştür. Bunun yanında artık neredeyse Gazze diye bir yer kalmadı, her taraf yerle yeksan oldu. Şu anda yatıyorlar, kalkıyorlar, Hamas, Hamas, Hamas. Hamas’ın silah varlığı ve gücü ile acaba İsrail’in silah varlığı, gücü mukayese edilebilir mi? Şu anda İsrail’in nükleer silahı var mı? Var ama bunu İsrail’e sorarsanız ‘var’ demez. Çünkü onlar yalanı çok iyi kullanırlar. Bütün bunlarla beraber şu anda şu kadar mali destek verildiğinden bahsediliyor. Peki, Hamas’a böyle bir mali destek veriliyor mu? Böyle bir şey söz konusu mu? Hayır, böyle bir şey de yok. Filistin’in kendisine verilmesi gereken destekler de verilmiyor” dedi.
“Bir borçluluk psikolojisi içerisinde İsrail-Filistin savaşını değerlendirmemek gerekir” Bütün bunların yanında hastanelerin vurulmasının, çocukların öldürülmesinin Tevrat’ta olmadığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tevrat’ta bunların hiçbirisi yoktur. Yapamazsın. İnsan hakları beyannamesinde yapamazsın. Ama burada görüldüğü gibi bu çocuklar nasıl vuruluyor? Hastanelerde bunlar nasıl öldürülüyor? Bunlar karşısında biz elimiz, kolumuz bağlı mı duracağız? Buna karşı hiç sesimizi çıkarmayacak mıyız? Eğer burada elimiz, kolumuz, dilimiz bağlı kalırsak bunun tarihe hesabını veremeyiz. Onun için bir borçluluk psikolojisi içerisinde İsrail-Filistin savaşını değerlendirmemek gerekir. Bakın ben rahat konuşuyorum. Çünkü bizim İsrail’e borcumuz yok. Borçlu olsak bu kadar rahat konuşamayız. Ama borçlu olanlar, rahat konuşamıyorlar. Biz Holokost cenderesinden geçmedik. Öyle bir durumumuz da yok. Çünkü insana saygımız bizim çok çok farklıdır. Başbakanlığım döneminde ben ilk defa antisemitizm noktasında tavır koymuş bir liderim. Dünyada hiçbir başbakan bu tavrı koymamıştır. Ama ben koydum. Ta o zamanda. Bundan dolayı da kimseye borcumuz yok” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu seyahatte bütün bu konuları konuşacaklarını ancak konuşmaları gereken önemli bir meselenin, sorunun nasıl çözüleceği olduğunu dile getirdi.
“Katbekat fazlasıyla İsrail’in elinde rehine var” İnsani ateşkese Türkiye’nin, Almanya’nın ne kadar katkıda bulunabileceğinin ve bu adımların nasıl atılacağının önemli olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buna var mıyız, yok muyuz? Bir hafta sonra Sayın Steinmeier, İsrail’e gidiyor. Kendisinden ricada bulundum. Dedim, siz bir taraftan tutun, bize düşen görev neyse biz de diğer taraftan tutalım. Önemli olan bu insani ateşkesi birlikte sağlayalım. Bu adımı eğer atar, böyle bir insani ateşkesi birlikte Almanya-Türkiye, diğerleri, sağlayabilirsek, bu ateş çemberinden bölgeyi kurtarma imkanı yakalarız. Rehinelerin takası deniliyor. Eyvallah, biz buna da varız. Fakat rehine dediğiniz zaman, rehine sayısı itibarıyla İsrail’deki rehinelerin sayısı nedir? Öbür tarafta, Hamas’ın veya Filistin’in elindeki rehinelerin sayısı nedir? Buna da baktığımız zaman katbekat fazlasıyla İsrail’in elinde rehine var. Yılların rehineleri, tutsakları İsrail’in elinde. Bunu da görmemiz lazım. Bunu görmezsek bu da haksızlık olur. Biz bütün bunlara varız” şeklinde konuştu.
“4 veya 5 ülkeye Rusya böyle bir koridordan yine tahıl göndermeyi planladı ve adımını da atacak” Türkiye’nin Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması’ndaki çalışmalarında Avrupa-Afrika gibi bir ayrım yapmadıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Karadeniz Tahıl Koridoru’ndan gelenin yüzde 40’ı Avrupa’ya gitti, yüzde 14’ü Afrika’ya gitti, yüzde 14’ü bize geldi. Diğerleri, diğer bölgelere gitti. Şu anda bile Afrika’dan talepler var ve Rusya ciddi miktarda bir tahılı, buğdayı göndermeye karar verdi ama sıkıntıları var. Nedir o sıkıntı? Şimdi gönderilen yer, aklımda kaldığı kadarıyla Zimbabve, oraya tahıl gidiyor ama bunun değirmen safhası orada yok. Bu akşam Dışişleri Bakanıma onu söyledim, ‘onları biz hallederiz’ dedim. Türkiye olarak, Toprak Mahsulleri Ofisi olarak değirmenlerde öğütür, un olarak oralara göndeririz. Atmamız gereken adımlar var, yapmamız gerekenler var. Biz bunları yaparız. Şu anda 4 veya 5 ülkeye Rusya böyle bir koridordan yine tahıl göndermeyi planladı ve adımını da atacak. Biz de bunun ikinci safhası olan bunların una dönüştürülmesinde bu adımı atarız. Zaten daha önce de Rusya-Türkiye-Katar olarak üçlü bir adım atmıştık ve bu çalışmayı yaparız. Tabii bütün bu adımın atılması için özellikle Almanya-Türkiye arasında böyle bir adımın atılmasının yanında NATO müttefikimiz Almanya ile kararlı adımlar atmanın görüşmelerini de aramızda yapmamız lazım” dedi.
Erdoğan: Netanyahu yönetimi, siyasi ömrünü uzatmak uğruna tüm bölgemizin güvenliğini, geleceğini tehlikeye atıyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Netanyahu yönetimi, siyasi ömrünü uzatmak uğruna tüm bölgemizin güvenliğini, geleceğini tehlikeye atıyor. Çoğunluğu çocuk ve kadın 17 bin Filistinli masumun hayatını kaybetmesi insanlık suçudur, savaş suçudur. İsrail’in işlediği bu suçlar yanına kar kalmamalıdır” dedi. DOHA-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, temaslarda bulunduğu Katar’ın başkenti Doha’da 44. Körfez İşbirliği Konseyi Zirvesi’ne katıldı. Konuşmasına teşekkür ederek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Körfez ülkeleriyle ilişkilerimiz her geçen gün gelişiyor. Bugün burada sizlerle olmam da münasebetlerimizi daha da ileri taşıma irademizin bir tezahürüdür. İnşallah el birliği, gönül birliği içerisinde hareket ederek münasebetlerimizi güçlendireceğimize inanıyorum. Körfez ülkeleriyle ticaret hacmimiz son 20 yılda 13 kat artarak geçen sene itibarıyla 23 milyar dolara ulaştı. Türkiye-Körfez İşbirliği Konseyi Serbest Ticaret Anlaşması müzakerelerine yeniden başlanması ve anlaşmanın kısa sürede yürürlüğe girmesi, ticaretimizi daha da artıracaktır. Körfez ülkelerindeki kardeşlerimizin turistik seyahatlerinde en çok tercih ettiği ülkelerin başında Türkiye’nin gelmesi bizler için ayrı bir mutluluk kaynağıdır. Konseyle ilişkilerimizin temel unsuru olan Stratejik Diyalog Bakanlar mekanizması bugüne kadar 5 toplantı yaptı. Dışişleri Bakanlarımızın iştikakıyla düzenlenen toplantıların 6’ncısına inşallah 2024 yılının ilk çeyreğinde ev sahipliği yapacağız” ifadelerini kullandı.
“Savunma sanayii alanında Türkiye, Körfez’deki kardeşlerimizle çok farklı bir ivme yakaladık” Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Körfez bölgesini, ülkemiz üzerinden kara yoluyla Avrupa’ya bağlayan ulaştırma projelerine büyük önem atfediyoruz. Bu projelerin enerji iş birlikleriyle taçlandırılması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye, uluslararası yatırımcılar için güvenli liman olma vasfını koruyor. Türk ekonomisine güvenene kardeşlerimize gereken her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu ifade etmek isterim. Savunma sanayii alanında Körfez’deki kardeşlerimizle hamdolsun çok farklı bir ivme yakaladık. Son hadiseler, bu alandaki iş birliğimizin ne kadar önemli ve stratejik olduğunu ortaya koydu. Ortak üretim ve finansman dahil, savunma sanayiindeki iş birliğimizi çeşitlendirmemizde fayda görüyorum”.
“Bu fasılanın kalıcı bir ateşkese dönüşmesini temenni ediyorduk ancak bu gerçekleşmedi” Riyad’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi’yle Filistin halkıyla dayanışmanın açık ve net gösterildiğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gazze krizindeki bu ortak tavrımız, bölge ülkeleri olarak sorunlarımızı sahiplenme noktasında da bir örnek oldu. Zirvede alınan kararların takibini yapmamız önemlidir. Dışişleri Bakanları Temas Grubu, çeşitli ülkelerde görüşmeler yürüttü, bu temaslara devam edecekler. Gazze’de kısa süreli geçici insani aranın sağlanması ve esir takası konusunda Katar’ın çabalarını takdirle karşılıyoruz. Tabii bu fasılanın kalıcı bir ateşkese dönüşmesini temenni ediyorduk ancak bu gerçekleşmedi. Netanyahu yönetimi, siyasi ömrünü uzatmak uğruna tüm bölgemizin güvenliğini, geleceğini tehlikeye atıyor. Çoğunluğu çocuk ve kadın 17 bin Filistinli masumun hayatını kaybetmesi insanlık suçudur, savaş suçudur. İsrail’in işlediği bu suçlar yanına kar kalmamalıdır. Türkiye olarak bölgeye yönelik insani yardımlarımızı artırarak sürdürüyoruz. Bugüne kadar 12 uçak ve 2 sivil gemi dolusu yardım malzemesini El Ariş’e sevk ettik. Kanser hastaları ve çocuklar başta olmak üzere yaralıların Türkiye’ye intikalini sağladık. Önceliğimiz derhal kalıcı ateşkesin ilan edilmesi ve kesintisiz bir şekilde insani yardım akışının teminidir. Son gelişmelerle birlikte 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen bir Filistin devletinin kurulmasının ehemmiyeti bir kez daha görüldü. Bu maksatla garantörlük dahil, bölge ülkeleriyle birlikte sorumluluk almaya hazır olduğumuzu açıkladık” dedi.
Adalet Bakanı Tunç: Yetersiz olan 392 cezaevini kapattık
Adalet Halk Kütüphanesi açılışına katılan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, ceza infaz sisteminde 21 yılda yapılan reformlara ilişkin konuşarak, “Uluslararası standartlara ve insan onuruna uygun bir yapıya kavuşturduk. Bu anlayışımızın bir parçası olarak fiziki şartları yetersiz olan 392 cezaevini kapattık” dedi. Ahmet Furkan Gülap – Berkay Hasan Karayakas ANKARA-Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’nde Adalet Halk Kütüphanesi açılış törenine katıldı. Bakan Tunç, sözlerine başlarken bugün 8 ilde toplam 8 kütüphanenin açılışını gerçekleştireceklerini vurguladı.
“Ceza en temel caydırıcı unsurdur” Hukuk devletinin, adil, özgür ve demokratik bir toplumun temeli olduğunu söyleyen Bakan Tunç, “Devletimizin bu vasfı sayesinde milletimiz kendisini her daim güvende hisseder. Yargı haklıya hakkını verirken, haksıza da hak ettiği cezayı vererek hukuk düzenini korur. Böylece yargı sistemi, en ideal şekilde işler. Bu sistemde ceza en temel caydırıcı unsurdur. Cezanın amacı en kısa ifadesiyle adaletin yerini bulmasıdır. Ceza temelde suçun tekrarını önlemek adına verilir. Ceza kamu düzenini koruma düşüncesine, toplum huzur ve güveni adına ıslah edilmesine dayanır” ifadelerini kullandı.
İnfaz sisteminin ve bu sistemin aksamadan işlemesi çok önemli olduğunu söyleyen Bakan Tunç, ceza infaz sisteminin amacının, yalnızca suçluların özgürlüğünü kısıtlamak değil; aynı zamanda suçluları yeniden topluma kazandırmak olduğunu aktardı.
Tunç ayrıca, cezaevlerinin temel işlevinin bu amaca yönelik tedbirlerin alındığı yer olduğunu aktararak, “Bu tedbirler hem hükümlünün yeniden suç işlemesini engeller hem de hükümlünün yeniden sosyalleşmesini sağlar” diye konuştu.
Cezaevlerinde yürütülen faaliyetler hakkında bilgi veren Bakan Tunç, ceza infaz sistemini, 21 yılda yapılan reformlarla uluslararası standartlara ve insan onuruna uygun bir yapıya kavuşturduklarını söyledi.
“392 cezaevini kapattık” Fiziki şartları yetersiz olan 392 cezaevini kapattıklarını ifade eden Tunç, “Yerlerine insani ihtiyaçlara uygun, eğitim faaliyetlerinin yapılmasına da imkan sağlayan ceza infaz kurumları oluşturduk. Fiziki koşulların yanında insan kaynaklarında da önemli bir mesafe kat ettik. 2002 yılında 25 bin 407 olan İnfaz kurumlarında çalışan personel sayımızı, bugün yüzde 204‘lük artışla 77 bin 419’a çıkardık” dedi.
Ceza infaz kurumlarında hükümlü ve tutukluların eğitimleri için önemli çalışmaları hayata geçirdiklerini aktaran Bakan Tunç, “Bu kapsamda ceza infaz kurumlarının teşvik ve desteği ile 60 bin hükümlü ve tutuklu öğrenimlerine yeniden başlamış, 2 bin 505 kişi okuma-yazma öğrenmiştir” ifadelerine yer verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Batı’da yaşayan Müslümanlara yönelik saldırılar artıyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Batı’da yaşayan Müslümanlara yönelik saldırı ve tehditlerde artış yaşandığı belirterek, “İslam düşmanlığı Batı toplumlarında veba gibi yayılırken, hükümetler tarafından maalesef bir tedbir alınmıyor. Burada asıl amaç Müslümanları kışkırtarak tıpkı 85 sene önce olduğu gibi bir Müslüman sorunu oluşturmaktır. Allah’ın izni ile biz buna fırsat vermeyeceğiz. Bizi ve kardeşlerimizi çekmek istedikleri tuzağa düşmeyeceğiz” dedi. İSTANBUL-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi’nin (İSEDAK) 39. Bakanlar Toplantısı’nda katılımcılara hitap etti. Batı ülkelerinde yaşayan Müslümanlara yönelik saldırılarda artış yaşandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Müslümanlar olarak tehdit boyutu artan sorunlarımızdan birisi de İslam düşmanlığıdır. Avrupa’nın birçok ülkesinde göçmen nüfusun kahir ekseriyetini oluşturan Müslümanlar, her gün bir başka yabancı düşmanı, ırkçı, ayrımcı ve İslam karşıtı muameleye maruz kalmaktadır. Son yıllarda Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşlarımıza, mülklerine ve camilerine yönelik saldırı ve tehditlerde artış yaşanıyor. Ocak 2023’ten bu yana Kur’an-ı Kerim’in yakıldığı 500’e yakın İslam karşıtı saldırı gerçekleştirildi. Geçen hafta Filistin kefiyesi takan 3 genç, ABD’de sokak ortasında silahlı saldırıya uğradı. İslam düşmanlığı Batı toplumlarında veba gibi yayılırken, hükümetler tarafından maalesef bir tedbir alınmıyor. Kur’an-ı Kerim’e yönelik alçakla eylemler ifade özgürlüğü kisvesi altında meşru gösteriliyor. Bu saldırılara göz yumanların mesele Filistin ve Gazze’deki masumların haklarını savunmak olduğunda birden nasıl yasakçı davrandıklarını hep birlikte görüyoruz. Fikir ve toplanma hürriyeti diyenlerin aslında böyle bir hassasiyetlerinin bulunmadığını çok iyi biliyoruz. Burada asıl amaç Müslümanları kışkırtarak tıpkı 85 sene önce olduğu gibi bir Müslüman sorunu oluşturmaktır. Allah’ın izni ile biz buna fırsat vermeyeceğiz. Bizi ve kardeşlerimizi çekmek istedikleri tuzağa düşmeyeceğiz. İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler olarak bu nefret suçlarına karşı ortak hareket etmemizin ehemmiyetini tekrar vurgulamakta fayda görüyorum. Gerek ikili düzeyde, gerek uluslararası platformları kullanarak nefret suçları ile mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz” dedi.
Erdoğan’dan İslam ülkelerine çağrı İslam ülkeleri arasında tercihli ticaret sisteminin geçen yıl yürürlüğe girmiş olmasından dolayı büyük bir memnuniyet duyduklarını belirten Erdoğan, “Sisteme dahil olan ülkelerin gerekli tedbirleri alarak anlaşmayı bihakkın uygulamalarına büyük önem veriyoruz. Sisteme henüz taraf olmamış ülkeleri de bir an evvel katılmaya davet ediyoruz. Birlikte geliştireceğimiz ekonomik fırsatlar, refahı, bereketi ve ekonomik istikrarı beraberinde getirecektir. Ülkelerimiz arasındaki ticareti ve yatırımları teşvik edecek bir diğer husus ise uyuşmazlıkların çözümü meselesidir. Özellikle faaliyetlerini İstanbul’da sürdüren İslam İşbirliği Teşkilatı Tahkim merkezinin, yatırım ve ticari uyuşmazlıkların çözümü noktasında önemli bir adres olması için sizlerin de desteğini kıymetli buluyoruz. İSEDAK Kobi programının teşkilat üyesi ülkelerde faaliyet gösteren Kobilerin güçlendirilmesine katkı sağlayacağına inanıyoruz” ifadelerini kullandı.