Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Genel

Almanya’da seçimleri az farkla Sosyal Demokrat Parti önde götürüyor

Almanya’da resmi olmayan sonuçlara göre Sosyal Demokrat Parti (SPD) oyların 25,9’unu alarak, oyların yüzde 24,1’ini alan Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) ile aradaki farkı yüzde 1,8’e yükseltti.


Almanya’da halk 20. federal hükümeti seçmek için sandık başına gitti. Yaklaşık 60 milyon 400 bin kayıtlı seçmen, 85 bin sandıkta oy kullanırken, yerel saatle 08.00’de başlayan oy kullanma işlemleri saat 18.00’de sona erdi. 47 parti ve 6 bin 211 adayın yarıştığı seçimde, resmi olmayan sonuçlara göre, Sosyal Demokrat Parti (SPD) oyların 25,9’unu alarak, oyların yüzde 24,1’ini alan Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) ile aradaki farkı yüzde 1,8’e yükseltti.
Seçime katılan Yeşiller (Die Grünen) oyların yüzde 14,7’sini, Liberal Parti (FDP) oyların yüzde 11,5’ini, Almanya için Alternatif Parti (AfD) oyların yüzde 10,4’ünü ve Sol Parti (Die Linke) oyların yüzde 5’ini aldı.


Hıristiyan Birlik Partileri’nin (CDU/CSU) Başbakan Sdayı Armin Laschet yaptığı açıklamada, alınan sonuçtan memnun olmadığını, yarışın başa baş geçtiğini, uzun bir gecenin olacağını belirtti. Laschet, Birlik tarafından yönetilen bir hükümet istediğini belirterek, “Birliğe verilen bir oy, solcu bir federal hükümete karşı bir oydur. Bu nedenle, Birliğin önderliğinde bir federal hükümet kurmak için elimizden gelen her şeyi yapacağız” dedi.


Laschet, FDP ve Yeşiller ile bir ittifaka işaret etti. Seçim sonucu büyük bir zorluk teşkil ettiğini aktararak, “Bu yüzden tüm demokratların şimdi büyük çaba sarf etmesi gerekiyor. Almanya’yı bir arada tutmalıyız” dedi.

SDP seçim sonuçlarından memnun


Sosyal Demokrat Parti (SPD) Başbakan Adayı Olaf Scholz, seçim sonuçlarından memnun olduğunu, halkın değişim istediğini ve oylarıyla bu değişimi gerçekleştirdiklerini belirterek, seçimin “büyük bir başarı” olduğunu aktardı. Scholz, birçok Alman’ın “değişimi görmek” istedikleri için SPD’ye oy verdiğini belirterek, seçmenlere SPD’yi destekledikleri için teşekkür etti.

Koalisyon görüşmeleri yılbaşına kadar tamamlanmak isteniyor


Scholz, “Almanya’da iyi, olumlu bir hükümetin kurulması için görevin kendisine verildiğini” aktardı. Koalisyon görüşmelerini yılbaşına kadar tamamlamak istediklerini belirten Scholz, “Bu ancak birbirimizle yapıcı şekilde konuşmakla olur” dedi.

Liberaller koalisyona sıcak bakıyor


FDP Başkanı Christian Lindner, partisinin tarihinin en iyi seçim sonuçlarından birini elde ettiği söyleyerek, Liberal Parti’nin büyümeyle birlikte sorumluluğunun arttığını kaydetti. Alman halkının merkezden bir hükümet kurulmasını ve Almanya’ya idare etmesini istediğini aktaran Lindner, CDU/CSU, Yeşiller ve Liberallerin kuracağı hükümete sıcak baktığını ifade ederek, koalisyona hazır olduğu ifade etti.

Baerbock, sorumluluğu üstlendi


Yeşiller Başbakan Adayı Annalena Baerbock ise, partinin seçim hedefine ulaşamadığını ve kendi hataları yüzünden başaramadıklarını itiraf etti. Baerbock, partinin geleceği için önemli bir mesafe kat ettiklerini ifade ederek, Yeşillerin tarihinin en iyi seçim sonucunu aldığını açıkladı.

Mehmet Koca

Yorum yapmak için tıklayın

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Genel

Bakan Fidan’dan İran için taziye mesajı

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın helikopter kazasında hayatlarını kaybetmesiyle ilgili taziye mesajı yayımladı.

ANKARA-Bakan Fidan, “İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın vefat haberi bizleri derinden üzdü. Dost ve kardeş İran halkının derin acısını paylaşıyor, hayatlarını kaybedenlere Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum. Bölgemizin içinde bulunduğu kritik dönemde kendisiyle yakın mesai yapma fırsatı bulduğum Abdullahiyan’ın ülkelerimiz arasındaki ikili ilişkileri daha da güçlendirmeye yönelik katkılarını hayırla yad ediyorum” ifadelerini kullandı.(DHA)

Okumaya devam et

Genel

Başörtülü hakimler için ‘reddi hakim’ talebinde bulunan avukat hakkında suç duyurusu

Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen bir uyuşturucu davası duruşmasında sanık avukatı Alperen D.’nin, mahkeme heyetindeki başkan ve üye hakimin başörtülü olması sebebiyle reddi hakim talebinde bulunmasına, mahkeme başkanı tarafından suç duyurusunda bulunuldu. Suç duyurusunda ‘İnancının gereği ve bir yansıması olarak başörtüsü takan tüm kadınlara karşı gerçekleştirdiği bu hareketi kabul etmek ve sindirmek mümkün değildir’ ifadeleri yer aldı.

EDA KOÇ
ANKARA-Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde sanıklar Ufuk A. ve Serdar B., geçen 14 Mayıs’ta ‘uyuşturucu ticareti yapmak’ suçundan yargılandıkları davada hakim karşısına çıktı. Sanık Serdar B.’nin avukatı Alperen D., reddi hakim talebinde bulundu. Avukat Alperen D., “Türkiye Cumhuriyeti laik bir hukuk devletidir. Anayasada mahkemenin bağımsızlığı teminat altına alınmıştır. Dini simgelerle görev yapan mahkeme başkanı ve üyesini reddediyorum” dedi.

Avukat Alperen D. ayrıca, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi dini simgelerle görev yapmasına ilişkin herhangi bir içtihatta bulunmamıştır. CMK 25 ve devamında gerekçeleri yazılı olarak bildireceğim. Hakimin reddi talebinin reddi halinde mahkeme heyetinin kendiliğinden dosyadan çekilmesini talep ediyorum. Müvekkilin sorgusunun akabinde alınmasını istiyorum” demiş ve yargılama mahkeme başkanı tarafından durdurulmuştu. Olayın ardından Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Avukat Alperen D. hakkında soruşturma başlatıldığını duyurmuştu.

‘HERKES VİCDAN, DİNİ İNANÇ VE KANAAT HÜRRİYETİNE SAHİPTİR’

Mahkeme başkanı ve üye hakimin ‘başörtülü’ olması sebebiyle reddi hakim talebinde bulunan Avukat Alperen D. hakkında, mahkeme başkanı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda, Ankara Barosu’da da şikayette bulundu. Konuya ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına sunulan suç duyurusunda, 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasası işaret edilerek, “‘Herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir’ ve ‘kimse dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.’ Yürürlükte olan kanunlarda ve ‘Kılık Kıyafet Yönetmeliği’nde kamu kurumlarında ve bir kamu kurumu olan adliyelerde başörtüsünün yasaklılığına dair yasal bir düzenleme bulunmamaktadır” ifadelerine yer verildi.

‘BU DAVRANIŞA GÖZ YUMMANIN BENZER DAVRANIŞLARIN ÖNÜNÜ AÇMASI MUHTEMEL’

Avukat Alperen D.’nin reddi hakim talebinin, din ve vicdan hürriyetine aykırı bir durum olduğu kaydedilen suç duyurusunda, “Avukat Alperen D.’nin pek çok kişinin önünde inancının gereği ve bir yansıması olarak başörtüsü takan tüm kadınlara karşı gerçekleştirdiği bu hareketi kabul etmek ve sindirmek mümkün değildir. Bu davranışa göz yummanın veya görmezden gelmenin benzer davranışlarla karşılaşılmasının önünü açması muhtemeldir” beyanları yer aldı.

Hazırlanan dilekçede Avukat Alperen D. hakkında ‘Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret’, ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılamak’ ve ‘Haksız gerekçe ile hakimleri reddetme ve bu sebeple davanın bilerek ve isteyerek gereksiz yere uzamasına neden olması ile görevi kötüye kullanma’ suçlarından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca dava açılması talep edildi.

Ankara Barosu Başkanlığı’na sunulan dilekçede ise “Avukat Alperen D. hakkında bu davranışı ve avukatlık mesleğine yakışmayan duruşmadaki hal ve tavırları sebebiyle disiplin işlemlerinin yapılması hususunda gereğinin takdir ve ifası Baro Başkanlığı’nızdan rica olunur” diye belirtildi.(DHA)

Okumaya devam et

Genel

“Türkiye hukuka bağlılıkta 117. sırada!”

Hukukçu Figen Çalıkuşu’ndan zor soru: “Mafya mı devlete, devlet mi mafyaya operasyon çekiyor”

HABER MERKEZİ-Hukukçu Figen Çalıkuşu, Karar Gazetesi’ndeki köşe yazısında “çürüme” iddiasında bulundu.

Ülkelerin ne durumda olduğunu ölçen ‘hukukun üstünlüğü endeksi’nde, hükümetlerin, ülkeyi yönetenlerin, hukuka bağlılıkları mercek altına alındığını, bu endekste Türkiye’nin 142 ülke arasında 117. Sırada olduğunu hatırlatan Çalıkuşu, “Hukukun üstünlüğünde 1. sırada hangi ülke var derseniz; tüm endekslerde üst sıralarda olan Danimarka. Monarşiyle yönetilen ama ‘demokrasiye’ sahip olan Danimarka… Cumhuriyet olan ama bir türlü ‘demokrasi’ olamayan Türkiye’ye fark atıyor” ifadelerini kullandı.

Çalıkuşu’nun yazısının tamamı:

İçişleri Bakanlığı içindeki sert bir bilek güreşinin mafya marifetiyle “darbe mi, operasyon mu” parantezine sıkıştırıldığı, gözümüzün önünde işlenen bir cinayetin emrini verenin siyaset kurumu tarafından korunduğu buna karşın muhalif Kürt siyasetçilerin AİHM Kararlarına rağmen hayatlarına çöküldüğü, AYM üyelerini terörist ilan edebilen zihniyetin cumhurbaşkanı tarafından ödüllendirdiği, muhalif olan herkesin casus ilan edileceği bir çürüme ortamındayız.

“Mafya mı devlete, devlet mi mafyaya operasyon çekiyor” sorusu etrafında tartışan bir ülkeden söz ediyoruz.

Bu korkunç durumun nedeni nedir?

Ruhu bıçaklanmış gözleri oyulmuş kuvvetler ayrılığı olabilir mi?

Gelin birlikte bakalım.

Parlamenter monarşiyle yönetilen, gerçek bir kralın olduğu Danimarka’da kuvvetler ayrılığı var.

Biz de güya kuvvetler ayrılığı ile yönetiliyoruz…Anayasanın başlangıç kısmında öyle yazıyor zira.

İki ülke de kuvvetler ayrılığı ile yönetiliyor ama hukukun üstünlüğü endeksinde arada uçurumlar bulunuyor.

Danimarka ile Türkiye’nin kuvvetler ayrılığından anladığı aynı değil demek ki…

Anayasa değişikliğinin konuşulduğu bu günlerde, aradaki farkı anlamak isterseniz size Taha Akyol’un “Atatürk’ün Anayasası 1924” isimli son kitabını öneririm.

Taha Akyol, 100 yıllık anayasa tecrübesine sahip olmamıza rağmen, bu tecrübeden ders çıkaramadığımızı, uzlaşmayla bir anayasa yapılamadığını söylüyor ve fevkalade bir isabetle teşhisi koyuyor: “anayasal istikrarsızlık”.

Taha Akyol’un kitabından devam edelim;

“Türkiye’nin anayasal istikrarsızlığının, kuvvetler birliği ile kuvvetler ayrılığı arasındaki gelgitler ve siyasi güç karşısında hukukun zayıflığı halinde ortaya çıktığı görülüyor.”

Meclis tutanaklarından Cemal Nuri Bey’in konuşmasından “1924 Anayasasında temel olan ikinci umde kuvvetler birliğidir” cümlesini aktarıyor Taha Akyol.

Kitap sayesinde Yekta Güngör Özden’in başkanlığı dönemindeki bir AYM kararında 1924 Anayasasına yapılan eleştiriden de haberdar oldum;

“Kuvvetler birliği ilkesi esas alınan 1924 Anayasasında yargıya ilişkin ayrıntılı hükümler bulunmadığı gibi, yargının yasamaya yürütmeye karşı bağımsızlığını sağlayacak kural ve kurumlara yer verilmemiştir.”

Geldik 2024 senesine.

Anayasada bu kez kuvvetler ayrılığı yazılı.

Ama yargı, yasama ve yürütmeye karşı gene bağımsız değil, korunaksız ve saldırı altında.

Gerçek bir kuvvetler ayrılığı olmadığında bağımsız olamayan, bağımsız olamayınca tarafsız da olamayan kuşatılmış bir yargı ile baş başayız özetle.

Ülkelerin ne durumda olduğunu ölçen “hukukun üstünlüğü endeksi” nde, hükümetlerin, ülkeyi yönetenlerin, hukuka bağlılıkları mercek altına alınıyor.

İşte bu endekste Türkiye 142 ülke arasında 117. sırada.

Hukukun üstünlüğünde 1. sırada hangi ülke var derseniz; tüm endekslerde üst sıralarda olan Danimarka.

Monarşiyle yönetilen ama “demokrasiye” sahip olan Danimarka…

Cumhuriyet olan ama bir türlü “demokrasi” olamayan Türkiye’ye fark atıyor.

Endekste bir ülkenin notu 1’e ne kadar yakınsa hukukun üstünlüğü o derece yüksek olurken, 0’a ne kadar yakınsa hukukun üstünlüğü o kadar düşük olarak nitelendiriliyor.

Endeks değerlendirmesindeki başlıklarda olan “Yönetim pozisyonundaki kişiler yasal kısıtlamalara ne kadar tabi olduğunu değerlendirmesinde” Danimarka’nın puanı; 0.95.

Ülkemiz Türkiye’nin puanı; 0.28.

Yönetim pozisyonundaki kişilerin, yasal kısıtlamalara tabi olması ne demek? Kuvvetler ayrılığı demek.

Kuvvetler ayrılığı yok ise hukukun üstünlüğü endeksinde sert düşüş de kaçınılmaz zaten.

Bu düşüş yargıyı hiç rahatsız etmiyor anlaşılan.

Yargıtay üyeleri yeni başkanını ancak seçebildiler… 37 tur oylama yapıldı.

Son aşamada, adaylardan AYM üyeleri hakkında çok ağır ithamlarla suç duyurusunda bulunan 3. CD’si Başkanı Muhsin Şentürk adaylıktan, Yargıtay Başsavcılığına aday olmak için çekildi.

Bu çekilmenin arkasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müdahalesinin olduğu iddia edildi… Sadece böyle bir söylentinin olabilmesi bile ülkedeki hukukun durumunu, “kuvvetler ayrımı” olup olmadığını göstermeye yeter.

Danimarka’daki meslektaşları, 37. turda başkan seçen, bu seçimlere cumhurbaşkanının karıştığı söylenen Yargıtay ve üyeleri hakkında ne düşünürler acaba?

Yargıtay, bu ülke insanlarının hukuksal sorunlarına çözüm beklediği hukukun Kâbe’si diyebileceğimiz bir yer.

Cezaevinde tahliye tarihi geldiği halde Yargıtay’dan dosyası dönmediği için yatanlar oldu/oluyor bu ülkede.

Yasal faizin yüzde 9 olduğu bu ülkede pul olmuş alacaklarına 10 yıl sonra kavuşanlar var.

Mehmet Şimşek, endeksteki 117. sıra gerçeği önünde dururken dünyadan ne kadar para bulacak ya da bulamayacak sanırım biliyordur.

Göreve geldiğinde “rasyonalite” demişti zira.

Hukuk ve demokrasi olmadan rasyonalite olmuyor… Hayat bütün örnekleriyle bunu bize gösteriyor.

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.