Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Siyaset

Fatih Erbakan’dan 6’lı masadaki 5 partiye kritik çağrı

Yeniden Refah Partisi lideri Erbakan, altılı masayı oluşturan 5 muhalefet partisine seslenerek, “CHP dışındaki partilere çağrıda bulunuyoruz; gelin bu yanlıştan dönün ve gelin Milli Görüş ilkeleri ve çatısı altında bir ittifak kuralım. Gelin Sayın Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı yapma planına, 60 sene sonra ülkenin başına CHP’li bir cumhurbaşkanı getirme planına ortak olmayın” çağrısında bulundu.

Engin Yağcı
ANKARA-
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, partisinin Antalya’da bir otelde gerçekleştirilen Aylık Olağan İl Başkanları Toplantısı’ndan ülke ve dünya gündemine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

6’lı masayı oluşturan 5 partiye kritik çağrı

‘İktidar böyle de muhalefet ne durumda’ diyen Erbakan, sözü 28 Şubat’ta yapılan 6’lı masa toplantısına getirerek, 5 muhalefet partisine şu önemli çağrıyı yaptı:

“28 Şubatçılar, Bilderbergçiler, Chatham House’çular, İstanbul Sözleşmesi severler, yıllarca ekonomiden sorumlu bakanlık yapıp ekonominin bugünkü hale gelmesinde en büyük pay sahibi olanlar, daha şimdiden her hafta İngiliz-Amerikan Büyükelçileriyle bir araya gelenler bir masada toplanmışlar. Erbakan Hocamızın tabiriyle ‘alt alta mı gelelim üst üste mi gelelim, yan yana mı gelelim’ bunu tartışıyorlar. Kim üstte olsun, kim altta olsun, kim yanda olsun bunu tartışıyorlar. Buradan CHP dışındaki partilere çağrıda bulunuyoruz; gelin bütün bu yanlışlarınızdan dönün ve gelin Milli Görüş ilkeleri ve çatısı altında bir ittifak kuralım. Yaşanabilir ve Yeniden büyük Türkiye’nin kurulması için, dış politikada Avrupa’nın G20’nin, ABD’nin peşinden koşmaktan kurtulup D-60 projesini yürütmek için ve ekonomi alanında da borç ve faiz ekonomisi yerine üretim istihdam ihracat odaklı bir ekonomi modeline geçmek için, paylaşımda ve yönetimde adaleti tesis etmek için, önce imtiyazlılar değil önce millet diyen bir iktidarın Türkiye’nin başına gelmesi için geliniz yeni bir ittifak kuralım. Geliniz Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı yapma planına, 60 sene sonra ülkenin başına CHP’li bir cumhurbaşkanı getirme planına ortak olmayınız. Gelin Önce imtiyazlılar diyen, paylaşımda ve yönetimde adaleti unutmuş olan bu iktidarı değiştirelim.”

Ukrayna ve Rusya savaşında Batı da en az Rusya kadar suçlu

Dünyanın gözünü çevirdiği Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin, ülkemizi yakından ilgilendirdiğini kaydeden Erbakan, “En başta söylenmesi gereken hangi ülke olursa olsun toprak bütünlüğüne yapılan saldırıları kabul etmemiz mümkün değildir. Burada da Ukrayna’nın bağımsızlığına egemenliğine toprak bütünlüğüne yapılan saldırıyı kabul etmemiz mümkün değildir. Hiçbir zaman savaşın hele de sivillerin öldürülmesini kabul etmemiz mümkün değildir. Bir an önce savaşın durması, ateşkesin ilan edilmesi ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saygı duyulması çağrısında bulunuyoruz. Ancak tabii Rusya’nın bu davranışları sergilemesi de durup dururken olmadı. Bu saldırıları her ne kadar tasvip etmesek de bütün dünyanın jandarması ve kaosun, fesadın başı ABD’nin NATO aracılığıyla son 15 senedir Rusya’yı tahrik etmekten geri durmamıştır. 2009’dan beri Gürcistan’da yapılan NATO tatbikatları, Kafkasya’dan Rusya’yı kuşatma planı doğrultusunda Gürcistan ve Ukrayna’yı Avrupa Birliğine aday ülke haline getirilmesi, Turuncu ve Gül devrimleri ile değiştirilen iktidarların NATO yanlısı olması, Ukrayna’ya yerleştirilebilecek orta menzilli füzelerle Moskova’nın vurulabilecek noktaya gelmesi, Ukrayna’nın Odessa Limanı’nın bir NATO limanı haline gelmesi gibi tehditler bu savaşa neden olmuştur. 1994 yılında İngiltere, ABD, Ukrayna ve Rusya arasından yapılan Lizbon ve Budapeşte anlaşmalarına ABD ve İngiltere, ‘NATO’yu Doğu Avrupa’ya doğru genişletmeyeceğiz’ sözlerini tutmadılar. Özellikle ABD sözünü tutmuyor ve Gürcistan’a ve Ukrayna’ya varıncaya kadar NATO’ya katmak için harekete geçiyor. Yeniden Sovyet hayali kuran Putin gibi bir liderin de NATO’nun bu yayılmacı politikasına karşı kayıtsız kalması da tabii ki düşünülemez. Ayrıca Rusya’nın doğalgaz silahını da henüz kullanmadığını da söylemek lazım. Bu tablo karşısında Türkiye’nin mutlaka Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne sahip çıkması lazım. NATO, Ukrayna ve Rusya nezdinden bu savaşın durması için elinden geleni yapması lazım. Montrö anlaşmasının önemi bu savaş vesilesiyle bir kez daha öne çıktı. Tavizsiz bir şekilde uygulanması lazım” şeklinde konuştu.

Siyaset

Çevre Komisyonu Başkanı Kurum: Yeşil dönüşüm için ‘İklim Kanunu’ yapılmalıdır

TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Murat Kurum, “Bütüncül bir yaklaşımla ülkemizin tamamını kapsayacak iklim dostu yeşil dönüşümü gerçekleştirmeliyiz. Ancak yeşil dönüşüm çalışmalarında en önemli adım hiç şüphesiz İklim Kanunu‘nun yapılmasıdır” dedi.

ANKARA-Murat Kurum, 15 Mayıs Dünya İklim Günü nedeniyle sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Son yıllarda karşı karşıya kaldığımız ve tüm insanlığı derinden etkileyen iklim krizi, ani ve aşırı hava olayları, orman yangınları, sel ve kuraklık gibi birçok afete neden olmuştur. Bu kriz ekolojik istikrarsızlık, biyolojik çeşitliliğin azalması ve çevre kirliliği gibi küresel sorunları beraberinde getirmiştir. Rusya ve Kazakistan’da nehir buzullarının ani erimesi sonucu insanlık tarihinde eşi görülmemiş su baskınlarının yaşanması, milyonlarca insanın yaşadığı yerleri terk etmek zorunda kalması, Dubai’de, Suudi Arabistan’da yaşanan aşırı hava olayları sonucu ortaya çıkan sel manzaraları iklim krizinin boyutlarını göstermesi bakımından önemlidir. Bu örnekler artık hepimizin iklim krizinin çıktılarıyla yüzleşmesi gerektiğini gösteriyor. Bugün dünya kritik bir eşikten geçiyor ve bu kritik eşikte küresel ısınmayı 1,5 derece sınırında tutmak zorundayız. Bu hedefe ulaşmak için küresel emisyonların 2030 yılında yüzde 45 azaltılması, 2050 yılında ise net sıfıra ulaştırılması gerekiyor. İklim krizinden çıkışın şartsız ve koşulsuz tek yolu ise tüm insanlığın ve devletlerin iş birliği içerisinde doğa ile uyumu yeniden yakalamasından geçiyor” ifadelerini kullandı.

‘SIFIR ATIK, KIYMETLİ BİR ÇÖZÜM MEKANİZMASI’

Dünyanın kirlenmesinde ve iklim krizinde, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere kıyasla Türkiye’nin tarihi sorumluluğunun yok denecek kadar az olduğunu vurgulayan Kurum, “Buna rağmen ülkemiz, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde tüm insani konularda olduğu gibi bu bağlamda da yeni sorumluluklar yüklenmeye devam etmekte, yaşanan sorunların çözümü için yeni enstrümanlar geliştirmektedir. Bundan tam 7 yıl önce Saygıdeğer Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayeleri ve destekleriyle hayata geçirdiğimiz ‘Sıfır Atık Hareketi’ çok kıymetli bir çözüm mekanizmasıdır. Sıfır Atık Hareketi insaf ile israf arasındaki çizgiyi tüm insanlığa yeniden hatırlatmış küresel bir enstrüman olarak tüm insanlığa hizmet etmektedir. Bugün Türkiye’nin diplomatik girişimleri ile 30 Mart, tüm dünyada Uluslararası Sıfır Atık Günü olarak kutlanmaktadır. Sıfır Atık, ‘Türkiye Yüzyılı’nın ekonomi politikalarında ihtiyaç duyulan bir kalkınma ve büyüme mekanizması, yeşil ekonomi modeli çerçevesinde geliştirilen finansal politikalar için yenilikçi bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım aynı zamanda yine üzerinde ısrarla durduğumuz Türkiye’nin ve şehirlerimizin iklim dostu yeşil dönüşümünün ne denli zaruri olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Tüm alanlarda ve sektörlerde gerçekleştireceğimiz yeşil dönüşüm ile bir yandan iklim uyumlu yaklaşımlar sergileyecek diğer yandan da küresel iklim değişikliği ve iklim kriziyle mücadele etmiş olacağız” dedi.

‘YEŞİL DÖNÜŞÜMÜ GERÇEKLEŞTİRMELİYİZ’

Afet ve kriz çağına yeşil çözümler getiren yaklaşımlar ile doğayı restore edip, ‘Türkiye Yüzyılı’nda çevre odaklı yatırımlar yapmaya devam edeceklerini aktaran Kurum, “Yine yürüttüğümüz iklim diplomasisinin bir sonucu olarak 2021 yılında taraf olduğumuz Paris İklim Anlaşması ile doğal ekosistemlerin bütüncül bir anlayışla korunması için yaptığımız çalışmalara uluslararası alanda yeni bir ivme kazandırdık. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde ‘Türkiye Yüzyılı’nın iklim politikalarını belirledik. Şehirlerimiz ve ortak evimiz dünyamız için ‘2053 Net Sıfır Emisyon’, ‘Yeşil Kalkınma’ hedeflerini ortaya koyduk. Bütüncül bir yaklaşımla ülkemizin tamamını kapsayacak iklim dostu yeşil dönüşümü gerçekleştirmeliyiz. Ancak yeşil dönüşüm çalışmalarında en önemli adım hiç şüphesiz İklim Kanunu‘nun yapılmasıdır. İklim dirençli bir toplum ve ülke için tüm alanlarda ve sektörlerde çevre odaklı bir yaklaşım sergiliyor, milletimiz için ‘Türkiye Yüzyılı’nda bir güvence kaynağı oluşturuyoruz. Bu güvencenin yasal dayanağı İklim Kanunu olacaktır. Ülkemizin ve tüm dünyanın ortak sorunu olan iklim değişikliği ile mücadele kapsamında çıkaracağımız İklim Kanunu ile tüm vatandaşlarımızın, gelecek nesillerimizin çevre ve iklim hakkını koruyacak, çevre ve iklim adaletini en güzel şekilde sağlayacağız. Dünyanın halen yaşanabilir bir yer olarak kalmasını sağlayacak son nesil olduğumuz bilinciyle 15 Mayıs Dünya İklim Günü’nün tüm sorunların çözümüne vesile olmasını temenni ediyor, gelecek nesillerin yaşam hakkı için tüm insanlığı harekete geçmeye davet ediyorum” açıklamasında bulundu.(DHA)

Okumaya devam et

Siyaset

TBMM Genel Kurulu’nda ‘Kürtçe’ tartışması

TBMM Genel Kurulu’nda, DEM Parti Grubu’nun Meclis Başkanlığına sunduğu, ‘Kürtçe Ana Dilin Korunması İçin Atılacak Adımların Belirlenmesi’ başlıklı araştırma önergenin tartışıldığı sırasında tansiyon yükseldi.

Aliekber METE
ANKARA-TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder başkanlığında toplandı. Siyasi parti gruplarının, Meclis Başkanlığına sunduğu önergeler bölümünde, DEM Parti’nin ‘Kürtçe Ana Dilin Korunması için Atılacak Adımların Belirlenmesi’ başlıklı önergesinin görüşüldüğü sırada DEM Parti, İYİ Parti ve MHP’li vekiller arasında tartışma yaşandı. DEM Parti Grup Başkanvekili Ayşegül Doğan, önergenin gerekçesini açıklamak için söz aldı. Doğan, “Önce Türkçesini ifade ettim, sonra Kürtçeye geçtim. İzin ve müsaade alarak değil, bildirimde bulunarak. Bu da farklı ana dil hakkına duyduğumuz saygının gereği yaptığım bir şey. Aynı saygıyı biz de bekliyoruz, kendi ana dilimiz için bekliyoruz. O yüzden tüm siyasi parti gruplarını, başta Kürtçenin bir yasal güvenceye ve statüye kavuşması için, üzerindeki yasakların kaldırılması için, bu retçi ve inkarcı politikaların son bulması için bizim önergemize desteğe davet ediyorum. Sayın milletvekilleri, dillerden korkmayın, savaşlardan korkun. Dillerden niye korkuyorsunuz? Diller bölmez, bütünleştirir. Ayrıştırmaz, aradaki mesafeleri kapatır” diye konuştu.

‘MECLİSTE TÜRKÇE KONUŞULMASI İCAP EDER’

Doğan’ın konuşmasının üzerine söz alan AK Parti Grup Başkanvekili Bahadır Yenişehirlioğlu, hiç kimsenin dili ve diniyle sorunları olmadığını belirterek, “Kürtçe konusunda AK Parti’nin yaptığı çalışmalar ve faydalar zaten biliniyor. Ama Anayasa’nın 3’üncü maddesi gereği ortak dilimiz Türkçedir. Mecliste Türkçe konuşulması icap eder, herkesin buna saygılı olmasını rica ediyorum” dedi.

‘KÜRTÇE KONUŞULDUĞUNDA MİKROFON KAPATILMALI’

Milletvekilleri arasında karşılıklı atışmaların sürdüğü esnada söz alan MHP Grup Başkanvekili Filiz Kılıç ise anayasanın 3’üncü maddesine atıfta bulunarak, “Konuşmaların Genel Kurulda Türkçe yapılması gerekmektedir. Aksi durumda İç Tüzük’ün 66’ncı maddesi uyarınca mikrofonun kapatılması gerekmektedir. Genel Kurulda konuşma yapan hatiplerin bu hususa riayet etmesini özellikle istirham ediyoruz. Sayın Başkan, mikrofonu sizin kapatmanız gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Türkiye’de herkes istediği dili konuşur, buna hiçbir mani yoktur lakin ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında Türkçeden başka bir dil konuşulmaz’ diye açık bir hüküm vardır” ifadelerini kullandı.

‘BURASI DEVLET KURUMU, BİZLER DE MEMUR DEĞİLİZ’

DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli de Kılıç’ın sözlerine cevaben, “Burası bir devlet kurumu, bizler de devlet memuru değiliz. Biz temsil ettiğimiz halkın diliyle burada hitap edebiliriz. Ama biz şunu biliyoruz, Meclisin çalışma dili Türkçedir. Biz de çalışmalarımızı Türkçe yapıyoruz ama temsiliyet ve halkımızı selamlamak, bir iki cümle Kürtçe kullanmak burada ne Anayasa 3’e aykırıdır ne Anayasa’ya aykırıdır ne de söylenen herhangi bir yasaya aykırıdır. AKP Grup Başkanvekili de Kürtçe konusundaki hassasiyetlerini belirtti. Fakat çok önemli bir konuyu atlıyorlar, geçen haftaki grup başkanvekilleri temsiliyetten bahsetti, dedi ki, ‘Biz de Kürt halkını temsil ediyoruz, bizde de Kürt milletvekilleri var. Gerçi MHP onlara, ‘Kürt kökenli’ diyor, hala o hakarete cevap vermiş değilsiniz” diye konuştu.

‘OKULLARDA EĞİTİM DİLİ OLMASI MÜMKÜN DEĞİL’

Tartışmalar üzerine söz alan İYİ Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez ise ana dili öğrenmenin insani bir hak olduğunu ancak ana dilde eğitimin aykırı olduğunu belirterek, “O sebeple ısrarla bu talepleri tekrar ederek gündeme getirmenizi de çok da doğru ve yerinde bulmuyorum. Ancak altını çizerek söylüyorum, kimliğiyle ve diliyle insanların gurur duyması lazım. Çünkü ana dil demek, bir insanın annesinden duyduğu dildir ve annesinden öğrendiği dildir ve bir haktır. Ama siz bunu eğitim dili olarak ortaya koymaya çalışır ve bunu bir hak olarak iddia ederseniz bunun ardından başka şeyler gelir. Öğrenilmesini kesinlikle teşvik ediyoruz. Bu bir haktır arkasında duruyoruz ama siz derseniz ki ‘Okullarda eğitim olsun’ bunun mümkün olmadığını dünya göstermiştir” diye konuştu.

‘BEN ANA DİLİMİ PARİS’TE ÖĞRENDİM’

Çömez’in açıklamaları sürerken DEM Parti sıralarından tepkiler yükseldi. DEM Parti Şırnak Milletvekili Ayşegül Doğan, “Turhan Bey, nasıl öğreneceğiz, kuşaktan kuşağa nasıl aktaracağız? Okuyamıyoruz, yazamıyoruz. Ben ana dilimde okuma ve yazmayı Paris’te öğrendim. Bu utanç kimin utancı, benim mi?” dedi.

‘PARİS’TE KÜRTÇE KURS YOK, DOĞRU SÖYLEMİYORSUNUZ’

Çömez ve Doğan arasında karşılıklı tartışma sürerken Çömez, Paris’te Kürtçe kurs olmadığını ifade ederek, “Siz annenizden öğrendiniz belli ki Paris’i bırakın, Paris umurumda değil. Bakın, zaten okullarda eğitim için imkanlar tanınıyor, kurslar da var. Dolayısıyla, bunlara bir itirazımız yok. Ama siz Paris’te ana dil olarak, eğitim dili olarak Kürtçe bir okul açıldığını bana söyleyebilir misiniz? Söyleyemezsiniz, yok çünkü. Hayır, efendim, yok. Doğru söylemiyorsunuz. Şu yazdığınız, şu ortaya koyduğunuz pankartlardan bir tek kelime anlamıyorum ben. Niye gözümüzün içine sokuyorsunuz? Bir tek kelime anlamıyorum. Provoke ederek hak arayamazsınız. İletişim kurmaya çalışırsanız netice alırsınız” diye konuştu.

Okumaya devam et

Siyaset

Suat Kılıç: Tasarrufun en büyüğü ihaleler yapılırken yapılacak olan tasarruftur

Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, “Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek’e açık çağrıda bulunuyoruz. İşçi ve memur servislerini kaldırmakla bu paket amacına ulaşmaz. Aslolan, esas kayıp ve kaçakları tespit etmek, önlemek, önüne geçmek ve kamuda gerçek tasarrufu kaynağında yapabilmektir. Tasarrufun en büyüğü ihaleler yapılırken yapılacak olan tasarruftur” dedi.

Gizem KARADAĞ-Celal ATALAY
ANKARA-Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, Genel Başkan Fatih Erbakan başkanlığında gerçekleştirilen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Kılıç açıklamasında, “Bölücü terör örgütü PKK ve FETÖ olmak üzere her türlü terör yapılanmaları, organize suç örgütleri, uyuşturucu kartelleri ve irili ufaklı mücadelelerde devlet birimlerimizin yanındayız. Toplumun ifsadına ve başta aile olmak üzere toplumsal değerlerimizin içten çökertilmesine yönelik örgütlü yapılarla, emniyet, adalet ve istihbarat teşkilatlarının yürüttüğü mücadeleyi sonuna kadar destekliyoruz. Adı, sanı, faaliyet alanı ne olursa olsun hiçbir yapılanma Türkiye Cumhuriyeti müesseselerinden daha güçlü ve dokunulamaz değildir. İllegal faaliyetlerle mücadele halinde olan emniyet ve adalet teşkilatlarımıza güveniyoruz. Güvenimizi sonuna kadar korumak istiyoruz” diye konuştu.

‘YAŞ ÇAY ALIM FİYATI 2023 RAKAMINA ÇIKARILMALI’

Kılıç, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü hatırlatarak, çiftçilere güzel haber verilmesini beklediklerini belirtti. Kılıç, “Ama maalesef olmadı. Türkiye tarım ve hayvancılıkta yeniden kendi kendine yeten bir ülke olmak hatta nitelikli ve işlenmiş tarım ürünleri ihracatını arttıran bir ülke olmak zorundadır. Tarım ve hayvancılıkta verimliliği artırmadan gıda enflasyonunu dizginlemek mümkün değildir. Köylünün acil ihtiyacı, mazot, gübre, tohum ve zirai ilaç giderlerine devletimizin ortak olmasıdır. Çiftçinin üretim maliyeti düşürülmeden tüketicinin gıda enflasyonu düşürülemez. Yaş çay kilogram fiyatı destekleme rakamıyla birlikte 19 lira olarak açıklandı. Bu rakam üreticinin beklentisini karşılamaktan uzaktır. Geçen sene Rize’de 1 kilo yaş çay ile 2,5 ekmek alınabilirken bu sene 1 kilo yaş çay ile 1,5 ekmek alınabilmektedir. Yani 1 kilogram yaş çayın sofraya getirdiği ekmek geçen seneden bu seneye 1 adet eksilmiş durumdadır. Yaş çayın yüzde 40’ını Çaykur almakta kalanı özel sektöre satılmaktadır. Özel sektörün kilo fiyatı Çaykur baş fiyatının da bu şekilde altında kalmaktadır. Hükümetten beklentimiz yaş çay alım fiyatının hiç değilse satın alma gücü bakımından 2023 rakamına çıkarılmasıdır” dedi.

‘AÇIK ÇAĞRIDA BUULUNUYORUZ’

Kılıç, ekonomide yaşanan kaynak sıkıntısının farkında olduklarını, emeklilikte adalet arayanların da yanında durmaya devam edeceklerini söyleyerek, şunları kaydetti:

“Emeklilikte Yaşa Takılanların (EYT) sorunu çözülürken kademeli geçiş göz ardı edildiğinden yaşanan adaletsizliğin verdiğimiz kanun teklifi doğrultusunda çözüme kavuşturulmasını bekliyoruz. Aynı şekilde staj ve çıraklık mağdurları için de adalet arayışlarını desteklemeye devam ediyoruz. Staj ve çıraklık mağdurlarıyla kademeli emeklilik bekleyen vatandaşlarımızın sorunlarını Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde düzenlediği basın toplantılarıyla gündemde tutan Konya milletvekilimiz Sayın Ali Yüksel’e de bu vesileyle teşekkürlerimizi ifade ediyoruz. Geçtiğimiz günlerde hükümet kamuda tasarruf önlemleri paketini kamuoyuna duyurdu. Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek tarafından açıklanan tasarruf tedbirlerini Yeniden Refah Partisi olarak destekliyoruz. Ancak araç kiralama sözleşmeleriyle işçi ve memurların minibüs ve otobüs servisleriyle yapılacak tasarruftan beklenen faydanın sağlanması mümkün değildir. Türkiye’nin tasarruf ihtiyacı 100-200 milyar lira değil, çok daha fazlasıdır. Bunun için de kara deliklerin kapatılması kaçınılmazdır. Vergi af ve muafiyetleriyle yap, işlet devret projelerin mercek altına alınması halinde tasarruf paketinin tümünden daha fazla tasarruf yapılacağı açıkça ortadadır. Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek’e bu anlamda açık çağrıda bulunuyoruz. İşçi ve memur servislerini kaldırmakla bu paket amacına ulaşmaz. Aslolan, esas kayıp ve kaçakları tespit etmek, önlemek, önüne geçmek ve kamuda gerçek tasarrufu kaynağında yapabilmektir. Tasarrufun en büyüğü ihaleler yapılırken yapılacak olan tasarruftur. Kalitede ve fiyatta rekabeti gözetecek, rekabetçi ortamın kamu ihalelerinde sağlanması halinde çok daha fazla 100 milyarlarca tasarrufun yapılacağı açıkça ortadadır. Kamuda tasarruf, zayıf ve sönük bir umut olarak değil, çok daha kapsamlı radikal bir icraat olarak uygulamaya alınmalıdır.” (DHA)

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.