Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Genel

Muhammed Enes ve ağabeyi enkaz altındaki 198 saati İHA’ya anlattı

Kahramanmaraş’ta depremin 9.gününde 198. saatte enkazdan sağlıklı olarak çıkarılan 17 yaşındaki Muhammed Enes ve 21 yaşındaki ağabeyi Abdülbaki Yeninar, o saatleri İHA’ya anlattı. Kardeşinin vücut geliştirmek için aldığı protein ile idare ettiklerini belirten Abdülbaki Yeninar, “İçim rahattı. Kurtarılacağımı biliyordum. Dua ettim sadece. Enkaz altındayken hava geliyordu. Çektikçe çekesim geliyordu. Kardeşimin protein tozlarını içtik” dedi.

Göktürk Fırat – Onur Erden
KAHRAMANMARAŞ-
İki gün önce enkazdan sağ olarak çıkarılan annesini sürekli soran 17 yaşındaki Muhammed Enes de, “Annem nasıl? Onu merak ediyorum. Depremden sonra ağabeyimle ilk bir iki gün ağladık. Sonra nasıl kardeşlik yaptığımızı konuştuk” dedi. Doktorlar depremin sembolü olan ağabey ve kardeşin başından bir an olsun ayrılmazken, Yeninar kardeşlerin sağlık durumlarının iyi olduğu öğrenildi.

Pınar Apartmanı’nda Muhammed Enes’in sesi duyulunca askerler, madenciler ve AFAD görevlilerinin yanı sıra, yerli ve yabancı kurtarma ekipleri seferber oldu Madenciler ‘Domuz damı’ yaptı, askerler de enkaz altındaki sporcu Muhammed Enes’e ulaştılar. Muhammed Enes yanında ağabeyi 21 yaşındaki ağabeyi Abdülbaki ile konuştuklarını daha büyük ağabeyinden ilk günlerde ses aldığını söyledi. Zamanla yarış sonrası 4-5 saatlik çalışma ile önce Muhammed Enes ardından da ağabeyi Abdülbaki Yeninar enkazdan şuuru açık olarak çıkarıldı.112 ambulansıyla Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılan Yeninar kardeşlerin durumunun iyi olduğu bildirildi. Doktorlar da burada seferber olup bütün kan değerleri, filmleri ve diğer tetkikleri incelediler.

Sürekli annesini sordu

17 yaşındaki Muhammed Enes, görevlilere sürekli annesini sordu. Annesinin de enkazdan 2 gün önce sağ olarak çıkarıldığı ayaklarında problem olduğu için Kayseri’deki hastaneye sevk edildiği öğrenildi. Ağabeyi ile birkaç gün ağladıklarını, annesi ve ailesi hakkında konuştuklarını sonra da diğer günler ağabey kardeş nasıl günler geçirdiklerini konuştuklarını ifade eden Muhammed Enes, “Yanımızda erzak da vardı. Ancak protein tozu içtik. Bir asker ağabeyimiz var. Mehmet abi onun geleceğini de biliyordum. Askerler yanımıza gelince sesleri gelince ferahladık. Daha sonra önce beni sonra ağabeyimi çıkardılar” dedi.

“Dua ettik enkaz altınayken”

21 yaşındaki Abdülbaki Yeninar da inancını kaybetmediğini, kurtulacağını bildiğini vurgulayarak, “Kardeşim vücut yapıyor, sporla ilgileniyor. Onun protein tozları vardı. Onu kullandık. İçim çok rahattı. Kurtarılacağımı biliyordum. Dua ettik enkaz altınayken. Orada içeriye hava geliyordu. Dışarıda oradaki kadar iyi nefes almadım. İçime çektikçe çekesim geliyordu. Oksijen problemi hiç yaşamadık” diye konuştu.

Yorum yapmak için tıklayın

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Genel

Başörtülü hakimler için ‘reddi hakim’ talebinde bulunan avukat hakkında suç duyurusu

Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen bir uyuşturucu davası duruşmasında sanık avukatı Alperen D.’nin, mahkeme heyetindeki başkan ve üye hakimin başörtülü olması sebebiyle reddi hakim talebinde bulunmasına, mahkeme başkanı tarafından suç duyurusunda bulunuldu. Suç duyurusunda ‘İnancının gereği ve bir yansıması olarak başörtüsü takan tüm kadınlara karşı gerçekleştirdiği bu hareketi kabul etmek ve sindirmek mümkün değildir’ ifadeleri yer aldı.

EDA KOÇ
ANKARA-Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde sanıklar Ufuk A. ve Serdar B., geçen 14 Mayıs’ta ‘uyuşturucu ticareti yapmak’ suçundan yargılandıkları davada hakim karşısına çıktı. Sanık Serdar B.’nin avukatı Alperen D., reddi hakim talebinde bulundu. Avukat Alperen D., “Türkiye Cumhuriyeti laik bir hukuk devletidir. Anayasada mahkemenin bağımsızlığı teminat altına alınmıştır. Dini simgelerle görev yapan mahkeme başkanı ve üyesini reddediyorum” dedi.

Avukat Alperen D. ayrıca, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi dini simgelerle görev yapmasına ilişkin herhangi bir içtihatta bulunmamıştır. CMK 25 ve devamında gerekçeleri yazılı olarak bildireceğim. Hakimin reddi talebinin reddi halinde mahkeme heyetinin kendiliğinden dosyadan çekilmesini talep ediyorum. Müvekkilin sorgusunun akabinde alınmasını istiyorum” demiş ve yargılama mahkeme başkanı tarafından durdurulmuştu. Olayın ardından Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Avukat Alperen D. hakkında soruşturma başlatıldığını duyurmuştu.

‘HERKES VİCDAN, DİNİ İNANÇ VE KANAAT HÜRRİYETİNE SAHİPTİR’

Mahkeme başkanı ve üye hakimin ‘başörtülü’ olması sebebiyle reddi hakim talebinde bulunan Avukat Alperen D. hakkında, mahkeme başkanı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda, Ankara Barosu’da da şikayette bulundu. Konuya ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına sunulan suç duyurusunda, 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasası işaret edilerek, “‘Herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir’ ve ‘kimse dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.’ Yürürlükte olan kanunlarda ve ‘Kılık Kıyafet Yönetmeliği’nde kamu kurumlarında ve bir kamu kurumu olan adliyelerde başörtüsünün yasaklılığına dair yasal bir düzenleme bulunmamaktadır” ifadelerine yer verildi.

‘BU DAVRANIŞA GÖZ YUMMANIN BENZER DAVRANIŞLARIN ÖNÜNÜ AÇMASI MUHTEMEL’

Avukat Alperen D.’nin reddi hakim talebinin, din ve vicdan hürriyetine aykırı bir durum olduğu kaydedilen suç duyurusunda, “Avukat Alperen D.’nin pek çok kişinin önünde inancının gereği ve bir yansıması olarak başörtüsü takan tüm kadınlara karşı gerçekleştirdiği bu hareketi kabul etmek ve sindirmek mümkün değildir. Bu davranışa göz yummanın veya görmezden gelmenin benzer davranışlarla karşılaşılmasının önünü açması muhtemeldir” beyanları yer aldı.

Hazırlanan dilekçede Avukat Alperen D. hakkında ‘Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret’, ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılamak’ ve ‘Haksız gerekçe ile hakimleri reddetme ve bu sebeple davanın bilerek ve isteyerek gereksiz yere uzamasına neden olması ile görevi kötüye kullanma’ suçlarından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca dava açılması talep edildi.

Ankara Barosu Başkanlığı’na sunulan dilekçede ise “Avukat Alperen D. hakkında bu davranışı ve avukatlık mesleğine yakışmayan duruşmadaki hal ve tavırları sebebiyle disiplin işlemlerinin yapılması hususunda gereğinin takdir ve ifası Baro Başkanlığı’nızdan rica olunur” diye belirtildi.(DHA)

Okumaya devam et

Genel

“Türkiye hukuka bağlılıkta 117. sırada!”

Hukukçu Figen Çalıkuşu’ndan zor soru: “Mafya mı devlete, devlet mi mafyaya operasyon çekiyor”

HABER MERKEZİ-Hukukçu Figen Çalıkuşu, Karar Gazetesi’ndeki köşe yazısında “çürüme” iddiasında bulundu.

Ülkelerin ne durumda olduğunu ölçen ‘hukukun üstünlüğü endeksi’nde, hükümetlerin, ülkeyi yönetenlerin, hukuka bağlılıkları mercek altına alındığını, bu endekste Türkiye’nin 142 ülke arasında 117. Sırada olduğunu hatırlatan Çalıkuşu, “Hukukun üstünlüğünde 1. sırada hangi ülke var derseniz; tüm endekslerde üst sıralarda olan Danimarka. Monarşiyle yönetilen ama ‘demokrasiye’ sahip olan Danimarka… Cumhuriyet olan ama bir türlü ‘demokrasi’ olamayan Türkiye’ye fark atıyor” ifadelerini kullandı.

Çalıkuşu’nun yazısının tamamı:

İçişleri Bakanlığı içindeki sert bir bilek güreşinin mafya marifetiyle “darbe mi, operasyon mu” parantezine sıkıştırıldığı, gözümüzün önünde işlenen bir cinayetin emrini verenin siyaset kurumu tarafından korunduğu buna karşın muhalif Kürt siyasetçilerin AİHM Kararlarına rağmen hayatlarına çöküldüğü, AYM üyelerini terörist ilan edebilen zihniyetin cumhurbaşkanı tarafından ödüllendirdiği, muhalif olan herkesin casus ilan edileceği bir çürüme ortamındayız.

“Mafya mı devlete, devlet mi mafyaya operasyon çekiyor” sorusu etrafında tartışan bir ülkeden söz ediyoruz.

Bu korkunç durumun nedeni nedir?

Ruhu bıçaklanmış gözleri oyulmuş kuvvetler ayrılığı olabilir mi?

Gelin birlikte bakalım.

Parlamenter monarşiyle yönetilen, gerçek bir kralın olduğu Danimarka’da kuvvetler ayrılığı var.

Biz de güya kuvvetler ayrılığı ile yönetiliyoruz…Anayasanın başlangıç kısmında öyle yazıyor zira.

İki ülke de kuvvetler ayrılığı ile yönetiliyor ama hukukun üstünlüğü endeksinde arada uçurumlar bulunuyor.

Danimarka ile Türkiye’nin kuvvetler ayrılığından anladığı aynı değil demek ki…

Anayasa değişikliğinin konuşulduğu bu günlerde, aradaki farkı anlamak isterseniz size Taha Akyol’un “Atatürk’ün Anayasası 1924” isimli son kitabını öneririm.

Taha Akyol, 100 yıllık anayasa tecrübesine sahip olmamıza rağmen, bu tecrübeden ders çıkaramadığımızı, uzlaşmayla bir anayasa yapılamadığını söylüyor ve fevkalade bir isabetle teşhisi koyuyor: “anayasal istikrarsızlık”.

Taha Akyol’un kitabından devam edelim;

“Türkiye’nin anayasal istikrarsızlığının, kuvvetler birliği ile kuvvetler ayrılığı arasındaki gelgitler ve siyasi güç karşısında hukukun zayıflığı halinde ortaya çıktığı görülüyor.”

Meclis tutanaklarından Cemal Nuri Bey’in konuşmasından “1924 Anayasasında temel olan ikinci umde kuvvetler birliğidir” cümlesini aktarıyor Taha Akyol.

Kitap sayesinde Yekta Güngör Özden’in başkanlığı dönemindeki bir AYM kararında 1924 Anayasasına yapılan eleştiriden de haberdar oldum;

“Kuvvetler birliği ilkesi esas alınan 1924 Anayasasında yargıya ilişkin ayrıntılı hükümler bulunmadığı gibi, yargının yasamaya yürütmeye karşı bağımsızlığını sağlayacak kural ve kurumlara yer verilmemiştir.”

Geldik 2024 senesine.

Anayasada bu kez kuvvetler ayrılığı yazılı.

Ama yargı, yasama ve yürütmeye karşı gene bağımsız değil, korunaksız ve saldırı altında.

Gerçek bir kuvvetler ayrılığı olmadığında bağımsız olamayan, bağımsız olamayınca tarafsız da olamayan kuşatılmış bir yargı ile baş başayız özetle.

Ülkelerin ne durumda olduğunu ölçen “hukukun üstünlüğü endeksi” nde, hükümetlerin, ülkeyi yönetenlerin, hukuka bağlılıkları mercek altına alınıyor.

İşte bu endekste Türkiye 142 ülke arasında 117. sırada.

Hukukun üstünlüğünde 1. sırada hangi ülke var derseniz; tüm endekslerde üst sıralarda olan Danimarka.

Monarşiyle yönetilen ama “demokrasiye” sahip olan Danimarka…

Cumhuriyet olan ama bir türlü “demokrasi” olamayan Türkiye’ye fark atıyor.

Endekste bir ülkenin notu 1’e ne kadar yakınsa hukukun üstünlüğü o derece yüksek olurken, 0’a ne kadar yakınsa hukukun üstünlüğü o kadar düşük olarak nitelendiriliyor.

Endeks değerlendirmesindeki başlıklarda olan “Yönetim pozisyonundaki kişiler yasal kısıtlamalara ne kadar tabi olduğunu değerlendirmesinde” Danimarka’nın puanı; 0.95.

Ülkemiz Türkiye’nin puanı; 0.28.

Yönetim pozisyonundaki kişilerin, yasal kısıtlamalara tabi olması ne demek? Kuvvetler ayrılığı demek.

Kuvvetler ayrılığı yok ise hukukun üstünlüğü endeksinde sert düşüş de kaçınılmaz zaten.

Bu düşüş yargıyı hiç rahatsız etmiyor anlaşılan.

Yargıtay üyeleri yeni başkanını ancak seçebildiler… 37 tur oylama yapıldı.

Son aşamada, adaylardan AYM üyeleri hakkında çok ağır ithamlarla suç duyurusunda bulunan 3. CD’si Başkanı Muhsin Şentürk adaylıktan, Yargıtay Başsavcılığına aday olmak için çekildi.

Bu çekilmenin arkasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müdahalesinin olduğu iddia edildi… Sadece böyle bir söylentinin olabilmesi bile ülkedeki hukukun durumunu, “kuvvetler ayrımı” olup olmadığını göstermeye yeter.

Danimarka’daki meslektaşları, 37. turda başkan seçen, bu seçimlere cumhurbaşkanının karıştığı söylenen Yargıtay ve üyeleri hakkında ne düşünürler acaba?

Yargıtay, bu ülke insanlarının hukuksal sorunlarına çözüm beklediği hukukun Kâbe’si diyebileceğimiz bir yer.

Cezaevinde tahliye tarihi geldiği halde Yargıtay’dan dosyası dönmediği için yatanlar oldu/oluyor bu ülkede.

Yasal faizin yüzde 9 olduğu bu ülkede pul olmuş alacaklarına 10 yıl sonra kavuşanlar var.

Mehmet Şimşek, endeksteki 117. sıra gerçeği önünde dururken dünyadan ne kadar para bulacak ya da bulamayacak sanırım biliyordur.

Göreve geldiğinde “rasyonalite” demişti zira.

Hukuk ve demokrasi olmadan rasyonalite olmuyor… Hayat bütün örnekleriyle bunu bize gösteriyor.

Okumaya devam et

Genel

İTÜ Robot Olimpiyatları’nda geleceğin teknoloji liderlerini destekledi

Telemecanique Sensors, İstanbul Teknik Üniversitesi Kontrol ve Otomasyon Kulübü (OTOKON) tarafından bu yıl 16’ncısı düzenlenen İTÜ Robot Olimpiyatları’nın bronz sponsoru oldu

ABDULLAH GONCA
HABER MERKEZİ-Şirket, üç gün süren etkinlik çerçevesinde geleceğin robot dünyasını şekillendirecek gençler, akademisyenler ve sektör temsilcileri ile buluşma fırsatı elde etti.

90 yılı aşkın deneyimiyle 20’den fazla ülkede sensör teknolojileri alanında fark yaratan Telemecanique Sensors, geleceğin mühendislerine destek olmak amacıyla sponsorluk çalışmalarına devam ediyor. Son olarak İstanbul Teknik Üniversitesi Kontrol ve Otomasyon Kulübü (OTOKON) tarafından düzenlenen İTÜ Robot Olimpiyatları’na bronz sponsor olarak katılan şirket, robot alanında çalışmalar yürüten öğrencilerin çalışmalarına katkı sağladı.

Bu yıl 16’ncısı düzenlenen etkinlik; heyecan verici yarışmalar, eğitici seminerler ve workshoplarla üç gün boyunca katılımcılara özel bir deneyim sundu.

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.