Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Siyaset

Devlet Bahçeli: “Yeni bir anayasa Türkiye’ye hizmettir”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Yeni bir anayasa yapmak, Türkiye’nin ‘21’inci Yüzyılda Lider Ülke’ gayesine muazzam bir hizmettir” dedi.

Partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenleyerek gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Milliyetçi Hareket Partisi yeni anayasa konusunda sık sık dile getirdiği çalışmalarını Allah’a şükürler olsun ki bitirmiş ve metin yazımı sonuçlanmıştır. ‘Cumhuriyet’in 100. Yılında 100 Maddelik Yeni Anayasa’ adıyla ve bu çerçeve içinde 100 maddelik anayasa önerimizin, iftiharla belirtmek isterim ki, hazırlık aşaması tamamlanmıştır. Stratejik hedeflerimizden birisiyle ilgili sözümüz yerine getirilmiştir. Bu kapsamda titizlikle sürdürülen ön çalışma şu anda elimizdedir. Partimiz, Cumhuriyet’in 100’üncü yılını yeni anayasa açısından hem bir fırsat hem de tarihi bir dönüm noktası olarak ele almaktadır. Bilindiği üzere, Türk milleti yüz yıl önce Kurtuluş Savaşı verirken egemenlik yetkisini Büyük Millet Meclisi’ne devretmiştir. Gazi Meclis kurucu iktidar yetkisine dayanarak 20 Ocak 1921 tarihinde Teşkilat-ı Esasi’ye Kanunu’nu kabul etmiş, 29 Ekim 1923 tarihinde de bir anayasa değişikliği ile Cumhuriyet rejimine geçiş sağlamıştır. Cumhuriyet’in 100’üncü yılında, milletin iradesinden feyzini alarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kabul edip aziz milletimizin takdir ve tensibine sunmasını amaçladığımız sivil anayasa ile ‘Yeni yüzyılı lehimize çevirme’ imkanı doğmuştur. Her zaman millet iradesini ve egemenlik haklarını esas alan, bu doğrultuda fikri ve siyasi mücadelesini kararlılıkla ifa ve icra eden partimiz ‘Cumhuriyet’in 100. yılında 100 maddelik Yeni Anayasa Önerisi’ni milletimize ve siyasi muhataplarımıza bugün itibariyle duyurmaktadır” ifadelerini kullandı.

“Yeni bir anayasa yapmak, Türkiye’nin ‘21’inci Yüzyılda Lider Ülke’ gayesine muazzam bir hizmettir”

MHP Genel Başkanı Bahçeli, “Milliyetçi Hareket Partisi’ne göre, ‘Cumhuriyet’in 100. yılında yeni anayasa yapmak, yeni bir toplum sözleşmesini milletimize kazandırmak bir tercihten öte tarihi, ahlaki ve milli bir sorumluluktur.’ Biz bu sorumluluk duygusuyla hareket ederek üstümüze düşen siyasi görevi yapmanın bahtiyarlığını yaşıyoruz. Eğer istikbalin yol haritasını çizeceksek; ruh kökümüzü yansıtan, yalnızca bize özgü, bizi anlatan, geçmişle gelecek arasında herkesi kucaklayacak bir köprü kuracaksak yeni bir anayasadan başka bir seçenek kalmamıştır. Bu anayasa önerimiz önümüzdeki yüz yılın demokratik meşalesi, milletimizin geleceği inşa ve ihya hamlesidir. Her şeyden önce bu çağın insan hakları, devlet düzeni, demokrasi kazanımları ve hukuk anlayışına müzahir yeni bir anayasa yapmak, Türkiye’nin ‘21’inci Yüzyılda Lider Ülke’ gayesine muazzam bir hizmettir” açıklamasında bulundu.

“Türkiye’nin dünyada yükselen güçlü rolünü destekleyecek yeni bir anayasaya ihtiyaç ileri düzeydedir”

Anayasa ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yani, Türk Tipi Başkanlık Modeli arasında onarımı, tamiri ve telafisi imkansız bir çelişki ve uyumsuzluk yumağı söz konusu olduğunu ve bu çelişkinin yeni bir anayasa marifetiyle süratle aşılmasının elzem olduğunu vurgulayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Dünya genelinde, 19’uncu yüzyılda hazırlığı yapılmış 7 ülke anayasası kalmış, 51 ülke ise 21’inci yüzyılda yeni bir anayasa yazmış ve yapmıştır. Değişim dinamikleri ve tarihin hızı bakımından bundan daha doğal bir şey de olmayacaktır. İlk olarak, milli ve manevi müktesebatımızla çelişmeyen, yeni yönetim sisteminin doğasıyla katiyen çatışmayan, aynı zamanda Türkiye’nin dünyada yükselen güçlü rolünü destekleyecek yeni bir anayasaya ihtiyaç ileri düzeydedir. İkinci olarak, Cumhuriyet’in 100’üncü yılında ‘Demokratik ve sivil nitelikli bir anayasa’ yapma fırsatı doğmuş, siyaset kurumu ve sivil toplum kuruluşları tarih huzurunda sorumluluk altına girmişlerdir. Cumhuriyet’in 100’üncü yılı, çoğulcu, katılımcı, kapsayıcı ve demokratik usullerle yeni bir anayasa hazırlamak için büyük bir ‘Şevk, heyecan, ilham kaynağı’ olarak önümüzdedir. Kaldı ki, bu değerlendirmemizin hilafına görüş beyan eden henüz hiç kimse, hiçbir siyasi parti veya sivil toplum kuruluşu da çıkmamış, görülmemiştir. Üçüncü olarak, darbeci bir özelliğe sahip ve parlamenter sistemin mantığına göre yapılmış mevcut Anayasa ile 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü sonrası yönetim hayatımıza giren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yani, Türk Tipi Başkanlık Modeli arasında onarımı, tamiri ve telafisi imkansız bir çelişki ve uyumsuzluk yumağı söz konusudur. Bu çelişkinin yeni bir anayasa marifetiyle süratle aşılması acildir, elzemdir” şeklinde konuştu.

“Türk milleti bu süreçte, anayasa yapılmasıyla ilgili açık iradesini net bir şekilde göstermiştir”

Devlet Bahçeli, “Bahsettiğim bu uyumsuzluğu ortadan kaldırmak, başkanlık sistemini kurumsallaştırmak, Cumhuriyet’in 100’üncü yılı anısına 100 maddelik yeni anayasa yapmak, Türk milletine vefa borcumuz, demokratik görevimizdir. Milliyetçi Hareket Partisi, bu sorumluluk bilinciyle Cumhuriyet’in 100. yılı anısına, ‘100 maddelik tam metin anayasa önerisi’yle ilgili çalışmasını milletimizin ve siyasi muhataplarımızın bilgisine sunmaktadır. Partimiz yeni anayasa yapılması gerektiği yönünde ‘Genel rapor hazırlama’ döneminin geride kaldığını düşünmektedir. 1982 Anayasası’nın kabul edilmesinden kısa bir süre sonra başlayan gerilim ve arayışlar günümüze kadar hiç azalmadan, bilakis yoğunlaşarak devam edegelmiştir. Bu dönemde 1993, 1995, 2001, 2007, 2010 ve 2017 yıllarında anayasa çalışmaları yapılmış, geniş katılımlı tartışmalar ve müzakereler yürütülmüş, fakat arzu edilen yeni bir anayasa ortaya çıkmamıştır. Demokratik bir anayasa hazırlığı konusunda sayısız ‘Genel rapor’ kamuoyuyla paylaşılmıştır. Türk milleti bu süreçte, anayasa yapılmasıyla ilgili açık iradesini net bir şekilde göstermiştir. Ancak muhtevadaki anlaşmazlıklar mutabakat arayışlarını her defasında sekteye uğratmış, sabote etmiştir” dedi.

“Samimiyiz, taşıdığımız misyon ve yeni anayasa önerimizle elhak hazırız”

Cumhuriyet’in 100. Yılında ümit ettikleri ‘Milli uzlaşma’ için tarihi bir fırsat kapısının açılacağını dile getiren MHP Genel Başkanı Bahçeli, konuşmasına şu şekilde devam etti:
“Bugüne kadar yapılan temaslardan, kurulan müzakere masalarından, öyle zannediyorum ki, elde edilen kazanımlar, alınan ders ve sonuçlar Cumhuriyet’in 100. Yılında ümit ettiğimiz ‘Milli uzlaşma’ için tarihi bir fırsat kapısı açacaktır. Türkiye’de siyasi partiler geçmişte yeni anayasa için çalışmalar yapsa da bu girişimler her defasında yarım ve sonuçsuz kalmıştır. Bu çalışmalar anayasal gelişmeler bakımından elbette önemli ve üzerinde durulması gereken bir kazanımdır. Geldiğimiz bu aşamada, siyasi partilere düşen ‘Yeni anayasa istiyoruz’ söylemini bir kenara bırakıp, ‘Nasıl bir anayasa’ istediklerini somut bir teklif halinde ortaya koymalarıdır. Milliyetçi Hareket Partisi, nasıl bir anayasa istediğini ‘Gerekçeli 100 maddelik somut öneri’yle tek tek belirlemiş, nihayetinde kararlılığını, ciddiyetini, vermiş olduğu söze bağlılığını tevsik etmiştir.Samimiyiz, taşıdığımız misyon ve yeni anayasa önerimizle elhak hazırız.”

“Öneri metnimizin maddeleri yazılırken mevcut Anayasa’dan farklı olarak konu bütünlüğü özenle sağlanmaya gayret edilmiştir”

İlk etapta anayasa hukuku alanında uzman bir akademisyen grubu tarafından, bilimsel verilere dayalı, ‘100 maddelik yeni anayasa metni’ yazıldığını vurgulayan Bahçeli, “Parti olarak; uzmanlık, müzakere, katılım, çoğulculuk ve şeffaflık ilkelerine uygun bir yöntemle anayasa çalışmalarına bu yılın başından itibaren başlamıştık. İlk etapta anayasa hukuku alanında uzman bir akademisyen grubu tarafından, bilimsel verilere dayalı, ‘100 maddelik yeni anayasa metni’ yazılmıştır. Bu metin tam bir anayasa olup, ‘Genel gerekçe ve madde gerekçelerini’ içermektedir. Metin hazırlanırken, mevcut Anayasa, geçmiş dönem Osmanlı-Türk anayasaları, dünya anayasaları, uluslararası insan hakları sözleşmeleri, uluslararası örgütlerin karar ve raporları, bugüne kadar hazırlanmış anayasa öneri ve raporları, bilimsel yayınlar dikkatle incelenmiş, kuyumcu hassasiyetiyle analiz edilmiştir. Öneri metnimizin maddeleri yazılırken mevcut Anayasa’dan farklı olarak konu bütünlüğü özenle sağlanmaya gayret edilmiştir. Hatırlatırım ki, yürürlükteki Anayasa’da yapılan eklemeler ya da mülga edilen maddelerle birlikte konu bütünlüğü kalmamıştır” ifadelerini kullandı.

“Mevcut Anayasa, yapılan kısmi değişiklikler nedeniyle ‘Dil tutarlılığını’ kaybetmiştir”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Bizim anayasa önerimizde, mümkün olduğunca her bir konu tek bir madde içinde düzenlenmiştir. Maddeler içinde anayasal değerde olmayan ve anayasa ile düzenlenmesi zorunlu olmayan başlıklar ayıklanmıştır. Ayrıca maddelerde sürekli tekrar edilen bazı hususlar, genel esaslarda tüm maddeler bakımından ortak hüküm haline getirilerek yeni bir tekrara düşülmesi engellenmiştir. Anayasanın maddelerinde fıkralar numaralandırılmamıştır. Osmanlı-Türk anayasalarında diğer kanunlardan farklı olarak anayasalar için fıkralara numara verilmemiştir. Anayasaları diğer kanunlardan ayıran bu geleneğin sürdürülmesi adına önceki anayasalarda olduğu gibi fıkralarda ‘Paragraf uygulaması’ devam ettirilmiştir. Mevcut Anayasa, yapılan kısmi değişiklikler nedeniyle ‘Dil tutarlılığını’ kaybetmiştir. Anayasanın dili aynı zamanda diğer mevzuatın dili bakımından yol gösterici olduğundan çok önem taşımaktadır. Misal olarak, mevcut Anayasa’da danışma niteliğindeki organlardan bazıları için ‘Kurul’, bazıları için de ‘Konsey’ kelimesi kullanılmaktadır. Konsey yabancı bir kelimedir ve kurulun muadili olarak değerlendirilmiştir. Bir yanda ‘Milli Güvenlik Kurulu’ tanımlaması varken, diğer yanda ‘Ekonomik ve Sosyal Konsey’ ifadesi yer almış, bu suretle kelimeler/kavramlar arasında bir dengesizlik ve düzensizlik göze çarpmıştır” diye konuştu.

“Hazırladığımız anayasa önerisinde, insan haklarının dinamik yapısı göz önüne alınarak temel hak ve hürriyetler anlayışı güncellenmiştir”

Anayasaların başlangıcı, anayasal düzenin ‘Vizyon ve misyon’ bölümleri olduğunu söyleyen MHP Genel Başkanı Bahçeli, “Bir başka tutarsızlık da, Anayasa’nın genelinde ‘hürriyet’ kavramının kullanılması, bazı maddelerde de ‘özgürlük’ kelimesinin geçmesidir. Bu nedenle anayasa önerimizde anayasanın dil tutarlılığı ve Türkçeye riayet azami ölçüde tahkim ve takviye edilmiştir. Hazırladığımız anayasa önerisinde, insan haklarının dinamik yapısı göz önüne alınarak temel hak ve hürriyetler anlayışı güncellenmiştir. Dikkatle üzerinde durduğumuz bir diğer konu da şudur: Anayasalarda başlangıca yer vermek yaygın uygulamadır. Dünyada ilk yazılı anayasa kabul edilen 1787 Amerika Birleşik Devletleri Anayasası’nda da başlangıç yer almaktadır. Günümüzde 193 ülkenin anayasasının 164’ünde başlangıç kısmı bulunmaktadır. Genel uygulama anayasaların başlangıcında anayasal düzenin benimsediği temel değerlerin öne çıkmasıdır. Bu değerler arasında; milli kimlikler, dini değerler, devlet ideolojileri, tarihi ve kültürel olaylar, devletin kurucu liderleri, devlete ve hukuk sistemine ilişkin temel ilkeler, anayasayı kabul eden kurucu irade ve kurucu meclislere yer verilmektedir. Yerleşik hukuk düzeninin değerlerden mahrum olması düşünülemeyecektir. Yasa piramidinin en üstündeki temel metin olan anayasaların da değerlerden ayrı ve kopuk olması mümkün değildir. Anayasaların başlangıcı, anayasal düzenin ‘Vizyon ve misyon’ bölümleridir. Hukuk düzeninin ‘ruhu’ başlangıç kısmında yansıtılmaya çalışılmaktadır. Anayasanın ‘Toplumsal sözleşme’ boyutu dikkate alınarak değerler arasında bir uzlaşma ortaya konulmaktadır. Bu nedenle başlangıç metinleri ‘Normatif dille’ kaleme alınamayacaktır” şeklinde konuştu.

“Milli irade görüşüne göre ‘Anayasa devleti kurmaz, millet anayasayı yaparak devleti kurar.’”

Bahçeli, “Hazırlığını tamamladığımız 100 maddelik anayasa hazırlık önerimizi öncelikle Sayın Cumhurbaşkanımızla ve Cumhur İttifakı’nın ana paydaşı olan AK Parti’yle paylaşmak hedefimizdir. Ardından yapılacak müzakere ve görüşmeler doğrultusunda diğer partilere de anayasa önerimizi sunmamız söz konusu olacaktır. Çalışmamız son olarak ‘şeffaflık ilkesi’ doğrultusunda ‘kamuoyunun tartışmasına’ da açılacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi’ne göre, Türk Milleti, kurucu iktidar yetkisine dayanarak her zaman yeni bir anayasa yapmaya tam yetkilidir. Dünya örneklerinde ve tarihimizde görüldüğü gibi anayasayla ne devlet kurulacak ne de devlet yıkılacaktır. Milli irade görüşüne göre ‘Anayasa devleti kurmaz, millet anayasayı yaparak devleti kurar.’ Devlet belli bir toprak parçası üzerinde millet olmuş bir insan topluğunun egemenliği tesis ve teminiyle teşekkül etmektedir. Tarih boyunca kurulan Türk devletleri de böyle hayat bulmuştur. Uyarıyorum ki, millet olma bilincinin ortadan kalkması, ülkenin bölünmesine ve devletin yıkılmasına kadar gidecek karanlık yolu açacaktır. Bu itibarla anayasalar çağın ihtiyaçlarıyla birlikte, milletin ruh köküne, milli kimliğine, milli dokusuna, milli ve manevi değerlerinin üzerine bina edilmek durumundadır. Milli değerlere dayanan, modern anayasacılığın kabullerine uygun, 21’inci yüzyılda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hükmüne ve hükümdarlık haklarına tercüman olan, yeni yönetim sistemiyle bütünleşip birleşen bir teşkilat düzeni kurmak maksat ve muradıyla Milliyetçi Hareket Partisi anayasa önerisini hazırlamıştır” açıklamasında bulundu.

Hazırlanan 100 maddelik yeni anayasa önerinin temel özellikleri

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, konuşmasına şu şekilde devam etti:
“Cumhuriyetin 100’üncü yılı vizyonuyla hazırladığımız 100 maddelik yeni anayasa önerimizin temel özellikleri özet halinde şu şekilde sıralanabilecektir:
– Anayasa önerimiz, ‘Başlangıç, Genel Esaslar, Temel Hak ve Ödevler, Cumhuriyetin Temel Organları ve Son Hükümler’ şeklinde dört kısım ve 100 maddeden oluşmaktadır.
– Şekli bakımdan kısa ya da uzun bir anayasa değil, ‘Kaliteli temel kanun’ anlayışı ile çatısı örülmüştür.
– Anayasanın başlangıcı, dünyada 164 ülke anayasa başlangıçları incelenerek, Türk milletinin ortak değerlerini kucaklayan ve muasır devlet olmanın gereklerini dikkate alan bir yaklaşımla yazılmıştır.
– Başlangıca, ‘Allah’ın lütfu, kardeşlik ruhu ve vatan sevgisiyle varlık bulmuş biz Türk Milleti’ düsturu ile giriş yapılmıştır.
– Devletin genel esasları ilk beş maddede düzenlen, ‘Devletin şekli ve nitelikleri’ aynen korunarak birinci maddede ele alınmış, maddenin son fıkrasında ‘Bu madde değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez’ denilmiştir.
– Anayasa’nın ikinci kısmında ‘Temel Hak ve Ödevler’ düzenlenmiş, birinci bölümde tüm haklara dair ortak rejimi belirleyen ‘Genel Hükümler’ yer almış, ikinci bölümde ‘Haklar ve Hürriyetler’ başlığı ile temel hak ve hürriyetler “sınıflandırılmadan” en geniş şekilde güvenceye kavuşturulmuştur.
– Temel haklara dair genel rejimde ‘Hakların bütünlüğü’ yaklaşımı esas alınmış, sınırlama rejimi tek bir maddede düzenlenmiş, temel hak ve hürriyetlerin korunması kenar başlığı altında yeni bir madde eklenmiştir.
– Hakları düzenleyen tüm maddelerdeki sınırlama sebepleri kaldırılmıştır.
– Temel hak ve hürriyetlerin kapsamı, taraf olduğumuz insan hakları sözleşmeleri baz alınarak kanunla belirlenmesi öngörülmüş, hakları düzenleyen maddelerde sadece ek güvencelere yer verilmiştir.
– Hürriyetin esas, sınırlamanın istisna olduğu yaklaşım gerçek anlamıyla buluşturulmuştur.
– Anayasa’nın üçüncü kısmında, üç bölüm halinde ‘Cumhuriyetin Temel Organları’, yasama, yürütme ve yargı başlıkları ile düzenlenmiş, Yasama organı için ‘Milli birliği sağlama’, yürütme için ‘Kurumsallaşmış başkanlık sistemi’, yargı için ‘Bağımsız ve tarafsız yapılanma’ anlayışı ön plana çıkarılmıştır.
– Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, yüz yıl önce kuruluş felsefesinde var olan ‘Milli birliği sağlama’ misyonu daha da güçlendirilmiştir.
– Bu kapsamda TBMM Başkanı’na ‘Tarafsız konumuyla’ milli uzlaşmanın sağlanmasında ve siyasi krizlerin çözümünde arabuluculuk işlevi yüklenmiştir.
– TBMM’nin yetkileri; kanun yapımında, antlaşmaların onaylanmasında ve sona erdirilmesinde, bütçenin kabul edilmesinde, anayasal kurum ve kuruluşlara üye seçmede, meclis soruşturması açılmasında kuvvetlendirilmiştir.
– Milletvekillerinin dokunulmazlığıyla milletvekilliğinin düşme sebeplerine dair belirsizlikler giderilmiştir.
– Yürütme organı ‘Başkan’ ve ‘İdare’ şeklinde iki başlık altında düzenlenmiş, Başkanlık Sistemi, yeni anayasa bütünlüğü içinde ‘kurumsal yapıya’ kavuşturulmuş, Başkan ile birlikte iki Başkan Yardımcısının seçilmesi öngörülmüş, Başkanlık Kabinesi anayasal statüye dahil edilmiş, Başkanlık Hükümet Programı’nın Meclise sunulması yöntemi getirilmiş, Başkanlık Kararnameleri ile kanunların münhasır yetki alanları çatışmayacak şekilde belirlenmiştir.
– Türkiye’nin üniter yapısına uygun olarak, idarenin kuruluşunda ‘kanunilik ilkesi’ sağlam ve sağlıklı bir içeriğe taşınmıştır.
– Üniter devlet ilkesine anayasada açıkça yer verilerek, idari yapılanmada “il esası” korunmuştur.
– Anayasal kurumlardan Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Kurumu varlığını sürdürmüş, Diyanet İşleri başkanlığı ‘Türkiye Diyanet Kurumu”’olarak yeniden yapılandırılmış, Yükseköğretim Kurulu’nun oluşumunda TBMM’nin yetkileri artırılmış, yeni bir kurum olarak ‘Türkiye Liyakat Kurumu’ önerilmiş ve Türkiye Merkez Bankası anayasal kuruluş haline getirilmiştir.
-Yargı organının yapılanmasında, ‘Yargı ayrılığı sistemi’ devam ettirilmiş, Hakimler ve Savcılar Kurulu, ‘Yargı Yüksek Kurulu’ adıyla yeniden ele alınmış, avukatlık ve arabuluculuk mesleklerine anayasal statü tanınmış, Anayasa Mahkemesi yüksek mahkeme değil, özel bir statüde düzenlenmiş, Yüce Divan yargılaması ve siyasi parti kapatma davaları ‘Yüce Divan’ adıyla oluşturulan yeni bir mahkemeye verilmiş, Yüksek Mahkemeler başlığı altında Sayıştay ve Yüksek Seçim Kurulu’nun statüsü açıklığa kavuşturulmuş, yargıya ilişkin üye seçiminde TBMM’nin yetkileri genişletilmiştir.
– Anayasa’nın son kısmında değiştirilme usulü genel olarak korunmuş, Anayasa değişikliklerini halkoyuna sunma konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yetki verilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin, yukarıda ana hatları açıklanan 100 maddelik anayasa önerisi, genel gerekçe ve madde gerekçeleri ile bir bütün olarak hazırdır.”

“Parça parça yapılan bu değişiklikler nedeniyle Anayasa’nın sistematiği ve konu bütünlüğü temelinden bozulmuştur”

Bahçeli, “Hedefimiz, geçmiş yüzyılın tecrübelerinden istifade ederek, gelecek yüzyıla hitabeden yeni bir anayasa yapılmasına katkı sunmaktır. Osmanlı-Türk Anayasacılığında, parlamenter sistem, yüz yılı aşkın bir süre uygulanmış, ancak Türkiye’de başarılı sonuçlar vermemiştir. Her kanun gibi anayasaların da bir sistematiği ve konusu bulunmaktadır. Ancak her kanun gibi anayasaların da sistematiği ve içeriği zamanın gerisinde kalabilmektedir. 1982 Anayasası’nda bugüne kadar 19 defada 184 değişiklik yapılmıştır. Parça parça yapılan bu değişiklikler nedeniyle Anayasa’nın sistematiği ve konu bütünlüğü temelinden bozulmuştur. Türk milletinin muhkem ve muteber beklentisi, Cumhuriyet 100. yılında ‘Parlamenter sistemle geriye gidiş’ değil, gelecek yüzyılı milli ve vizyoner bir bakışla kavrayan ‘Türk Tipi Başkanlık Sistemi’nin kökleşmesi, bunun yanı sıra huzuru, refahı, birlik ve kardeşlik bağlarını tahkim edecek yeni bir anayasa yazılması ve yapılmasıdır” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.

Siyaset

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Akıl ve vicdan tutulmasıyla karşı karşıyayız

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı Tanıtım Toplantısı’na katıldı. Toplantıda konuşan Erdoğan, “Bırakın katliamı durdurmayı elinde 150 bin Gazzeli’nin kanı olan bir kasabı, kongresinde ağırlayan bu caniye kürsü veren, bununla yetinmeyip hezeyanlarla dolu konuşmasını büyük bir şevkle 57 kez ayakta alkışlayan bir akıl ve vicdan tutulmasıyla karşı karşıyayız” dedi.

 Mikail BIYIKLI-Ömer HASAR
İSTANBUL-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı Tanıtım Toplantısı’na katıldı. Programa Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, İstanbul Valisi Davut Gül ve teknoloji alanında faaliyet gösteren firma yetkilileri katıldı.

“57 KEZ AYAKTA ALKIŞLAYAN BİR AKIL VE VİCDAN TUTULMASIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ”

Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Özellikle dünyamızın içinden geçtiği büyük dönüşüm sürecinde geleceği öngörerek atılan bu adımlar Türkiye’nin hedefleri açısından çok önemlidir. Burada şu gerçeği öncelikle vurgulamak isterim. İkinci Dünya Savaşı’nın galiplerinin; ekonomik, siyasi, askeri ve diplomatik çıkarlarını korumak amacıyla kurulan, mevcut küresel sistem artık miadını doldurmaya başlamıştır. Sistemin, sorunlara çözüm üretme kabiliyetini yitirdiğinin işaretlerini uzun zamandır zaten görmekteyiz. Sadece yakın geçmişte yaşanan krizlere bakmak bile sistemin iflas bayrağını çoktan çektiğini göstermeye yeterlidir. Mesela Suriye’deki ihtilaf tam 13 yıldır sürüyor. Ukrayna’daki savaş 2.5 yıldır aralıksız devam ediyor. Yemen istikrara kavuşmadan maalesef Sudan karıştı. Gazze’de 16 bin masum çocuk, 40 bin sivil hayattan koptu. Soykırımın önüne yaklaşık 10 aydır geçilemedi. Amerika’nın kongresinde soykırımcı bir katilin, nasıl alkışlandığını tüm dünya izledi. Gördük. Kim alkışlanır? İnsanlığa hizmeti olan alkışlanır. 40 bine yakın çocuk, kadın, yaşlı, bu insanları katledenleri düşünün temsilciler meclisi, alkışlıyor. Öbür taraftan temsilciler meclisinin dışında da onlara karşı tam aksi bir tavır ortaya konuluyor. Bu dünyanın nereye gittiğini gösteriyor. 7 Ekim’den beri insanlar, sinema filmi izler gibi çocukların, kadınların daha kuvözdeki bebeklerin öldürülmesini uzaktan seyrediyor. Bunların katili olan bir Netanyahu, Amerika’da alkışlanıyor. Bu nasıl bir iştir? Bunu anlamak mümkün mü? Hani demokrasi? Hani özgürlük? Hani insan hakları? Hani insan hakları beyannamesindeki o alt alta yazılmış maddeler? Hepsi bir tarafta, orada bir alkış curcunasıdır gidiyor. Bırakın katliamı durdurmayı elinde 150 bin Gazzeli’nin kanı olan bir kasabı, kongresinde ağırlayan bu caniye kürsü veren bununla yetinmeyip hezeyanlarla dolu konuşmasını büyük bir şevkle 57 kez ayakta alkışlayan bir akıl ve vicdan tutulmasıyla karşı karşıyayız” dedi.

“40 BİN İNSANIN KATİLİNİ KAHRAMAN GİBİ AĞIRLARKEN YÜZLERİ KIZARMIYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Lafa gelince tüm dünyaya demokrasi ve insan hakları dersi verenler, çağımızın Hitlerini baş tacı ederken zerre miskal utanmıyor. 40 bin insanın katilini kahraman gibi ağırlarken yüzleri kızarmıyor. Adalet yok. Hukuk yok. Kural yok. Merhamet, şefkat, vicdan yok. Barış için sorumluluk almak yok. İnsanlığın umudunu artıracak hiçbir çaba yok. Zalimin, zulmünden dolayı adete itibar gördüğü mazlumun hakkının yok sayıldığı bir cinnet haline hep birlikte şahitlik ediyoruz. Küresel sistemin kökten sarsıldığı bu kaostan ancak güçlü durabilen, ayakta kalabilen, var olanın üstüne koyabilen, kendi göbeğini kendi kesebilen ülkeler başarıyla çıkma şansına sahiptir. Türkiye olarak insanlığın gündeminde yer alan meselelere bu zaviyeden bakıyoruz. Onun için tam bağımsız Türkiye hedefiyle, Türkiye yüzyılını inşa etmek için her alanda yoğun bir çabanın içindeyiz. Yatırım, üretim, istihdam, icat ve ihracat bütün bunlarla birlikte kalkınma yolculuğumuzu hız kesmeden sürdürüyoruz. Ne etrafımızda yaşanan çatışmalar ne de 6 Şubat depremlerinin 400 milyar doları bulan faturası bizi yolumuzdan alıkoymadı. Elbette sarsıldık. Elbette sıkıntılar, zorluklar yaşadık. Elbette fedakarlıklarda bulunmak zorunda kaldık. Ama şartlar ne olursa olsun hedeflerimizden asla ve asla kopmadık, kopmuyoruz. Küresel ekonomik fırtınadan ülkemizin en az şekilde etkilenmesi için ne gerekiyorsa yapıyoruz. Türk ekonomisiyle ilgili son dönemde açıklanan veriler hamdolsun doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Sadece kendi iş çevrelerimizin değil yurt dışındaki piyasa aktörlerinin de Türkiye’ye ve Türk ekonomisine güveni yükseliyor. İnşallah çok daha iyi olacak. İçeride ekonomi yatırım ortamımızın iyileştirilmesi için gereken adımları da atıyoruz” şeklinde konuştu.

“TÜRKİYE YÜZYILINI AYNI ZAMANDA YATIRIMIN YÜZYILI YAPMAYI HEDEFLİYORUZ”

Savunma sanayisinde yakalanan ivmeyi yüksek teknolojili diğer alanlara da taşımanın gayreti içerisinde olduklarını söyleyen Erdoğan, “Ülkemizin teknoloji geliştirme kabiliyetinin nişanelerinden olan yerli ve milli elektrikli otomobilimiz Togg artık yollarda. Yapamazsınız diyenlere, yapsanız bile satamazsınız diyenlere, gurur duymak yerine Togg’a, çamur atanlara rağmen hedefimize ulaştık. Togg’da gösterdiğimiz irade diğer sektörlere de ilham kaynağı oldu. Ayrıca küresel otomotiv firmaları ve diğer büyük ölçekli araç üreticilerinin elektrikli araç yatırımlarını Türkiye’ye yöneltmesinin önünü açtı. Kısa süre önce dünyanın en büyük elektrikli araç üreticisi BYD ile bir milyar doları aşan bir yatırım sözleşmesi imzaladık. Buna göre ülkemizde üretim tesisi ve AR-GE merkezi kuracak Manisa’da. Başka şirketlerle de görüşmelerimiz sürüyor. Tabii tüm bunlar sadece birer başlangıç. Önümüzdeki dönemde uluslararası doğrudan yatırımlarda daha güçlü bir canlanma göreceğiz. Türkiye yüzyılını aynı zamanda yatırımın yüzyılı yapmayı hedefliyoruz. Bu amaçla hazırladığımız uluslararası doğrudan yatırım stratejisini, yakında uygulamaya geçiriyoruz. 2024-2028 yıllarını kapsayan strateji belgemizle yüksek teknolojiye dayalı ve nitelikli istihdam sağlayan yatırımları daha fazla ülkemize çekmek istiyoruz” diye konuştu.(DHA)

Okumaya devam et

Siyaset

Bakan Göktaş: Her hanenin bir aile danışmanı olsun istiyoruz, çalışmamızı başlattık

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, “Nasıl her ailenin bir aile hekimi varsa, biz de her hanenin bir aile danışmanı olsun istiyoruz. Bununla ilgili çalışmamızı başlattık. Bu sayede mahalle mahalle ülkemizin sosyal risk haritasını çıkaracağız” dedi.

ANKARA-Yaşlı nüfusunun son 5 yılda yüzde 21,4 arttığını kaydetti. Yine TÜİK verilerine göre; Türkiye’de doğurganlık oranının nüfusun kendini yenilemede kritik seviye olan yüzde 2,1’in altında, yüzde 1,51 olduğuna dikkat çeken Bakan Göktaş, “Aslında bu trend tüm dünyada yaşanıyor. Bizim nüfusumuz Avrupa’ya göre daha genç olsa da yine bir alarm durumu söz konusu. Zaten Sayın Cumhurbaşkanımız da bu nedenle konuyu ‘Varoluşsal bir tehdit’ olarak nitelendiriyor. Birçok Avrupa ülkesi bu konuyla ilgili meclislerinde özel oturumlar yapıyor. Durumun ciddiyetini anlatmak için şöyle bir örnek vermek isterim. Eğer bu trend bu şekilde devam ederse bundan 20-25 sene sonra biz yeterince askere gönderecek genç bulamayacağız” diye konuştu.

Genç nüfusun artması ve doğurganlık oranlarının yükselmesi için geniş kapsamlı çalışmalar yaptıklarını ifade eden Bakan Göktaş, “Bunu sadece bizim bakanlığımız üzerinden değil çoklu yönlü olarak, tüm paydaşlarla iş birliği içinde, bir devlet politikası olarak ele almak zorundayız. Bu nedenle Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Sağlık, Hazine ve Maliye bakanlıkları ile birlikte bir çalışma grubu oluşturuyoruz” dedi.

Bakan Göktaş, bu konuda akademik anlamda geniş çaplı bir saha çalışması yapacaklarını belirterek, çalışma grubunun da sahadan gelecek verileri, mevcut politikaları, hizmetleri de kullanarak kısa, orta ve uzun vadeli politikaları ortaya koyacağını bildirdi. Aile ve nüfus konularını ele alan Aile ve Nüfus Politikaları Daire Başkanlığı’nı haziran ayında kurduklarını anımsatan Bakan Göktaş, “Diğer yandan biz de önleyici tedbirlerle, mahalle bazlı sosyal hizmet anlayışı ile sağlıklı aileyi korumak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Nasıl her ailenin bir aile hekimi varsa, biz de her hanenin bir aile danışmanı olsun istiyoruz. İlk defa açıklıyorum, bununla ilgili çalışmamızı başlattık. Bu sayede mahalle mahalle ülkemizin sosyal risk haritasını çıkaracağız. Olası riskleri önceden görüp ona göre hareket edeceğiz. Böylece önleyici tedbirlerimizi de almış olacağız” ifadelerini kullandı.

‘AİLE GENÇLİK FONU’NA 3 İL EKLENECEK’

Bakan Göktaş, Aile ve Gençlik Fonu’na gençlerin yoğun ilgi gösterdiğini, bugüne kadar 11 bin 257 çiftin başvurduğunu söyledi. Gerekli kriterleri sağlayan, eğitim, danışmanlık hizmetlerine katılan ve resmi nikahı gerçekleşen 2 bin 386 çifte de toplam 357 milyon 900 bin lira ödeme gerçekleştirdiklerini dile getiren Göktaş, deprem bölgesinde başlayan projenin uygulamasına doğum oranının en düşük olduğu Zonguldak, Bartın ve Karabük’ün de ekleneceğini açıkladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde gerçekleştirilen Gönül Elçileri Projesi’nde devlet himayesindeki çocukların huzurlu bir aile ortamında büyümelerini sağlamayı amaçladıklarını belirten Bakan Göktaş, “2002’de 500 koruyucu aile yanında 515 çocuğumuz varken, şu anda 8 bin 588 koruyucu ailemizin yanında 10 bin 268 çocuğumuz bulunuyor. Bu sene koruyucu ailelerin yaşadığı bazı sorunların önüne geçmek üzere Sağlık ve Milli Eğitim Bakanlıkları ile çalışmalar yürüttük. İlk defa paylaşmak isterim, artık koruyucu ailelerimiz e-okul, MHRS (Merkezi Hekim Randevu Sistemi) ve e-nabız gibi sistemler üzerinden çocukların takibini ve işlemlerini kolaylıkla yürütebilecek. Böylece koruyucu ailelerimizden bu yönde bize gelen talepleri de karşılamış oluyoruz” dedi.

‘ERİŞİM ENGELİ İSTEDİK’

Bakan Göktaş, çocukların internetin zararlı içeriklerinden korunmasına yönelik yapılan çalışmalarla ilgili, bakanlık bünyesinde sosyal medya çalışma grubu olduğunu, bu grubun geleneksel ve sosyal medya ortamında çocukları ve aileleri tehdit eden içerikleri 7/24 takip ettiğini vurguladı. Bakanlığın internet sitesinden de ulaşılabilen Çocuklar İçin Duy, Duyarlı Ol (DUY) ihbar hattı olduğunu aktaran Bakan Göktaş, “Bakanlık olarak ailelerden ‘wattpad’ hikaye platformu hakkında çok fazla şikayet alıyorduk. Bu platformda 18 yaş altı çocuklarımız her türlü zorbalık, şiddet, cinsel istismar, intihar, madde bağımlılığı gibi son derece olumsuz içeriklere hiçbir filtre ve kontrol mekanizması olmaksızın maruz kalıyordu. Bu platformun Türkiye’de bir temsilcisi yok, içeriklerle ilgili şikayetimizi iletecek muhatap bulamıyorduk. Buna seyirci kalmadık ve harekete geçerek platform ile ilgili erişim engeli istedik. Bu konuda ailelerden teşekkür ve destek mesajları aldığımızı da ifade edeyim” diye konuştu.(DHA)

Okumaya devam et

Siyaset

Bakan Kurum: Ayder’de yıkılan otellerin yerine hiçbir yapı yapılmayacak

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, “Ayder‘de yenileme kapsamında başlattığımız çalışmalarda artık son safhaya gelmiş durumdayız. Orada 7-8 otel ile oradaki dönüşümü gerçekleştireceğiz. Yıkılan otellerin yerine de hiçbir yapı yapılmayacak” dedi.

Mehmet Can PEÇE- Osman Kubilay KÜÇÜKMUSTAFA
RİZE-Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, geldiği Rize’de deniz dolgusu üzerinde korozyon nedeniyle riskli duruma geldiği için 25 bin metrekare alanda başlatılan kentsel dönüşümle yıkılan binaların yerine yapılan Belediye Bloklarındaki esnafı ziyaret etti. Ziyaret sonrası açıklamalarda bulunan Bakan Kurum, “Daha önce hep kamuoyuna gelip, gündem olmuş ‘belediye blokları’ diye bildiğimiz Rize’nin merkezindeyiz. Burada hem deniz dolgusu üzerine yapılmış hem de korozyona uğramış binaları yeniledik, esnafımızı ziyaret ettik. Yaklaşık 200 dükkanımızın, 400 ofisimizin olduğu muhteşem bir eseri Rize’mize kazandırmış olduk, mutluyuz. Çünkü Rize’miz her şeyin en iyisini hak ediyor. Rize, Sayın Cumhurbaşkanımızın memleketi ve Rizeli kardeşlerimiz her zaman AK Parti’mizin, Sayın Cumhurbaşkanımızın yanında dimdik durmuş kardeşlerimiz. Tabii biz, bir taraftan deprem bölgesinde çalışmalarımızı yürütürken, bir taraftan da ülkemizin 81 ilinde yapılması gereken altyapıdan üstyapıya çalışmaları, yürütmeye gayret gösteriyoruz. Yarın inşallah Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle de Rize’mizde yaklaşık değeri 2 milyar 700 milyon lirayı bulan çok önemli projelerin açılışlarını gerçekleştireceğiz” diye konuştu.

AYDER‘DE ARTIK SON SAFHAYA GELMİŞ DURUMDAYIZ’

Ayder Yaylası’ndaki kentsel dönüşüme ilişkin bilgiler paylaşan Bakan Kurum, “Bu eserlerin içinde yine bizim çok önemsediğimiz kentsel dönüşüm, doğa koruma projelerimiz var. En önemlisi de benim nezdimde doğa ve koruma projesi olarak değerlendirdiğimiz Ayder’imiz. Ayder’de yenileme kapsamda başlattığımız çalışmalarda artık son safhaya gelmiş durumdayız. Orada kapalı bir otopark yaptık ve Ayder’in o doğal güzelliğine zarar vermeyecek şekli ile tamamen yerin altında ve Ayder’e gelen vatandaşlarımıza, turistlerimize hizmet verecek bin 800 araçlık bir otoparkı yarın inşallah açıyor olacağız. Orada daha önce orada altyapı, üstyapı yenilemeye çalışmaları yapmış, peyzaj düzenlemesi çalışmaları yapmış yine Ayder’in o güzelliğine zarar verdiğini düşündüğümüz görüntü kirliliğine sebebiyet veren salıncakların kaldırılmasını sağlamıştık. Bu kapsamda yenileme çalışmalarımız devam ediyor. Oradaki görüntü kirliliğine, binaların Ayder’imize, gözümüzün nuru yaylamızda zarar vermemesi için çalışmalarımızı özenle yürütüyoruz” ifadelerini kullandı.

‘RİZE’MİZLE GURUR DUYUYORUZ’

Rize’de yaşanan sel afetlerinde verdikleri sözleri yerine getirdiklerini söyleyen Bakan Murat Kurum, “Sellerde milletimize sözler vermiştik. Daha önceki Elazığ, Malatya, Antalya yangınlarında olduğu gibi milletimize verdiğimiz sözleri tutmuş ve evlerin hızlı bir şekilde teslimlerini gerçekleştirmiştik. Yine AFAD’ımızla, bakanlığımızla yapmış olduğumuz çalışmalar çerçevesinde, selde yaşanan hasarlar sebebiyle vatandaşlarımıza verdiğimiz sözleri yarın inşallah tutuyor olacağız; o konutlarımızın anahtar teslimlerini yapacağız. Diğer taraftan da sahilde millet bahçesi ile Rize’mizin nefes alacağı, Karadeniz rüzgarının tamamen Rize’ye hakim olacağı bir projeyi gerçekleştireceğiz. Rize’mizle ve Rizeli kardeşlerimize gurur duyuyoruz; Rize sadece Rize’den ibaret değil, bugün İstanbul’da da Ankara’da da 81 ilimizde de Rizeli kardeşlerimiz var. Biz de onları mutlu etmek için tüm gayretimizle çalışıyoruz. Bu heyecanı yine ilk günkü aşkla, şevkle devam ettireceğiz” dedi.

Rize’de meydan alanında 2’nci etap kentsel dönüşüm çalışmalarının da başlayacağını aktaran Bakan Kurum, “İkinci etap diye belirlediğimiz alanda inşallah vatandaşlarımızın talepleri doğrultusunda bu projeye dahil edeceğiz ve oraların da dönüşümünü gerçekleştireceğiz” diye konuştu.(DHA)

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.