Van Arıcılar Birliği ve Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü işbirliği kapsamında 30 kadın kursiyer arı yetiştiriciliği sertifikası aldı.
Van Arıcılar Birliği ve Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü işbirliğinde 30 kadına 14 hafta arı sütü üretimi ve ana arı yetiştiriciliği eğitimi verildi. Eğitimlerini tamamlayan kadınlar, bal üretiminin yanı sıra ekonomik değeri yüksek arı sütü, propolis ve polen gibi ürünleri de üretip gelirlerini artırarak ekonomilerine daha fazla katkı sağlayacak. Kursu başarıyla bitiren 30 kadına Van Arıcılar Birliği tarafından sertifikaları verildi.
“Önce kraliçeleri eğitiyoruz”
İHA muhabirine konuşan Van Arıcılar Birliği Ziraat Yüksek Mühendisi Necla Aydoğdu, çok talep olması nedeniyle bölgede arıcılık kursu başlattıklarını söyledi. Aydoğdu, “Başlattığımız kursta önceliği kadınlara verdik. Önce kraliçeleri eğitelim dedik. Malum kraliçe arı bütün kovanı yönetiyor. 30 kursiyerimizle başladık. Öncelikle eğitimlerini tamamlayan 30 kadın arkadaşımıza sertifikalarını verdik. Bu anlamda Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğümüze verdikleri desteklerden dolayı teşekkür ediyoruz” dedi.
“Kadın eli değdikten sonra arılar sakinleşti”
Yıllardır arıcılıkla ilgilendiğini ifade eden Aydoğdu, “Bir erkek çiftçimiz geçtiğimiz günlerde ‘eşim arıcılığa girdiğinden bu yana arılarım daha sakinleşti’ dedi. Bu kadınların yapabileceği bir iş. Zorluğu elbet vardır. Her meslekte olduğu gibi ama arıcılık kadınların yapabileceği bir iştir. Keyifli ve zevkli bir iştir. Bir sıkıntısı da yoktur. Bir inek beslediğinizde, ahıra girdiğinizde kokarsınız. Arılığa girdiğinizde ise mis gibi kokarsınız. Çünkü çiçekli bir ortamda çalışıyorsunuz.
Bu anlamda tamda kadınlara göre bir iştir. Kursiyerlerimize 14 haftalık eğitim verdik. Kursumuza gerek erkeklerden gerekse de kadınlardan olsun talep çok fazla. Biz önceliği kadınlara verdik. Bundan sonra ki süreçte de kurslarımız devam edecek. Bölgenin arıcılığa çok uygun olması nedeniyle bizde bunu teşvik ediyoruz. Arıcılığın yaygınlaşmasını istiyoruz. Van arıcılık için gerçekten çok müsait. Florası olsun, yapısı ve coğrafyası çok uygun” diye konuştu.
Van Arıcılar Birliği Başkanı Halil Tandoğan ise kadın çiftçilerin arıcılık eğitimini tamamlanmasının ardından sertifika takdim töreni gerçekleştirdiklerini belirterek, “Arıcılık erkek işi olarak biliniyordu, arı saldırmasından dolayı. Bugün burada gördük ki kadın üretici ve kadın çiftçimiz bu işi yapabileceğini ortaya koymuş oldu. Bu anlamda başvurularımız devam ediyor. Birliğimizin bünyesinde hizmet veren ziraat mühendisi arkadaşlarımız eğitimleri veriyor, Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü tarafından da eğitimini tamamlayan kursiyerlere sertifikaları veriliyor. Bu anlamda Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğüne desteklerinden dolayı teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu.
İzmir Ödemiş Kaymakçı çok programlı Lisesi Müdürü Ayhan Kökmen iki öğrencisi tarafından öldürülmesi üzerine hazırlanan rapor Türkiye için endişe verici…
ABDULLAH GONCA SAMSUN – Okul Müdürü Ayhan Kökmen’in iki genç tarafından öldürülmesi üzerine olayın araştırılması için Maarif Müfettişi Doğan Ceylan görevlendiriliyor. Müfettiş, öyle bir rapor düzenliyor ki, tüm anne-babaların okuması ve kendilerine ders çıkarması gereken bir rapor.
Müfettiş Doğan Ceylan, raporda, Türk gençliğinin içinde bulunduğu durumu analiz ediyor ve “DUYGUSUZ NESİL” tehlikesine işaret ediyor.
Eğitim Müfettişi Doğan Ceylan’ın hazırladığı rapor… Lütfen okuyun ve günümüz gençliğinin son durumunu değerlendirin.
DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ Hayatın gerçekliklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor. Şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını anlamıyorlar. Başkalarının çocukları için ağlamaya anlam veremiyorlar. Yanıbaşımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen onbinlerce insan onları hiç ilgilendirmiyor. Tüm acı gerçekleri çizgi film tadında izliyorlar ve yürekleri hiç acımıyor. Hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek. Eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence olarak görüyorlar. Kendileri için yapılan fedakarlıkların hiç farkında değiller. Kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar. Herkesi kendine hizmet etmek için yaratılmış görüyorlar. İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı. Hayatlarında eğlenmeden başka bir amaç olmadığı için artık tek eğlence kaynağına dönmüş telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyanın sonunun geldiğini zannediyorlar. Geçmiş onları pek ilgilendirmiyor, atalarımıza karşı vefasızlar.
Dedelerinin canları, kanları pahasına vermediği vatan toprağını en iyi fiyatı verene satacak kadar maneviyattan yoksunlar. Vatan, onlar için son model bir cep telefonundan daha değersiz. Milletimizin geleceği açısından endişeleniyorum. 20 yıl sonra bu nesil, nasıl ana-baba olacak? Kendine hayrı olmayan bu nesil nasıl çocuk yetiştirecek? Evlerini nasıl idare edebilecek? Ülkeyi nasıl yönetecek? Vatanı nasıl savunup can verecek? Bütün bunlar neden oluyor izah edeyim. Altın kafeslerde çocuklar yetiştiriyoruz artık. Uçmayı bilmeyen kuşlar gibi. Çocuklar hayattan bihaber. Açlık nedir bilmiyorlar, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında, acıkmalarına fırsat bile vermiyoruz.
Öyle ki yemek yemeyi bile işkence görür hale geliyorlar. Susuzluk nedir hiç bilmiyorlar. Hiç susuz kalmamışlar. Üç adımlık yolda bile susarlar diye yanımızda içecek taşıyoruz. Çocuk daha “susadım” demeden ağzına suyu dayıyoruz. Çocuklar hiç üşümüyorlar. Soğuk havalarda evden çıkarmıyoruz. Okula giderken kırk kat sarmalayıp çıkarıyoruz dışarı, hiç titremiyorlar. Çocuklar hiç ıslanmıyorlar, evden arabaya kadar bile üç metrelik mesafede şemsiyesini başına tutuyoruz. Saçına bir tek yağmur damlası düşürmüyoruz. Bu yüzden çocuklar ıslanmak nedir bilmiyorlar. Yorgunluk nedir bilmiyor çocuklar. İki adımlık mesafelere bile arabayla götürüyoruz onları yorulmasınlar diye. Birazcık parkta koşsalar, hasta olacak diye engel oluyoruz. Onlar takatleri tükenecek kadar hiç yorulmuyorlar. Yokluk nedir bilmiyorlar, daha istemeden her şeyi önlerine sunuyoruz. Bu yüzden varlığın kıymetini bilmiyorlar.
Onlar bir yanığın veya bıçak kesiğinin acısını bilmiyorlar. Elleri yanmasın, kesilmesin sakın diye onlara ne bıçak tutturuyor ne ocak yaktırıyoruz. Çocuklar hissetmiyor yaşamı, açlığı bilmediği için açlara acımıyor, üşümek nedir bilmedikleri için sokaktaki evsizleri umursamıyor. Yokluk nedir bilmedikleri için ekmeğe gelen zam onların dikkatini bile çekmiyor, haber kalabalığı olarak görüyor, gülüp geçiyorlar. Sıcak odalarında yaşadıkları için evsizlik nedir, sürgün nedir anlamıyor, savaşları, kurşunlanan ölen insanları umursamıyorlar. Acımıyorlar…… Kıymetini bilmiyorlar ekmeğin, elbisenin, barışın ve huzurun, ana babanın…. Müdahale edilmezse gelecek iyi şeyler getirmeyecek güzel ülkemize. Bu sorunu Devlet derinden hissetmeli. Bu sorunun çözümü için ciddi çalıştaylar düzenlenmeli. Öğretim programları ve ders materyalleri revize edilmeli. Okulların duygu eğitimi konusunda rolleri artırılmalı. Geç kalınmadan bu sorun mutlaka çözülmeli. Bu sorun çözülmezse ülke çözülecek…
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu‘nun (TÜBİTAK), Milli Eğitim Bakanlığı ile iş birliğinde geliştirdiği ilk yerli ve milli zeka testi ‘Türk Ulusal Zeka Ölçeği’ (TUZÖ) nisan ayından itibaren özel yetenekli ve özel eğitime ihtiyaç duyan bireylerin zihinsel beceri ve yeteneklerini belirlemede kullanılmaya başlanacak. Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Mustafa Otrar, testin devreye girmesiyle bu alanda dışa bağımlılığın önüne geçilerek, yılda 200 milyon liraya kadar tasarruf sağlanacağını söyledi.
Ruken KADIOĞLU-Canberk ÖZTÜRK ANKARA-Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Mustafa Otrar, yerli ve milli imkanlarla geliştirilen TUZÖ’nun nisan ayında 3 ile 22 yaş arasındaki bireylerde kullanılmaya başlayacağını söyledi. Otrar, TUZÖ ile Türkiye’de özel yetenekliler ve özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin belirleneceğini söyleyerek, “Bu test gerekirse kağıt-kalem testi şeklinde kullanılabilir, gerekirse de bireye uyarlanmış bilgisayar uygulamaları şeklinde kullanılabiliyor. Çok sayıda bilişsel özelliğin ortaya konmasına, ölçülmesine, sayısal değerlerle betimlenmesine fırsat veren bir ölçme aracı şeklinde tasarlandı. Elde ettiğimiz veriler bireylerin birçok özelliğini ortaya koyması açısından özellikle yönlendirme gerektiğinde eğitim türü, seçmeli dersler, eğitimin farklı kategorilerine nereye yönlendirileceği gibi sorularda bize güçlü cevaplar veriyor olacak” dedi.
‘KENDİ KÜLTÜREL KODLARIMIZ ALINDI’
Otrar, zeka testlerinin daha çok 6-7 yaş itibarıyla kullanıldığını ve 22 yaşa kadar ölçüm yapabilen başka bir test olmadığını da söyleyerek, “Dolayısıyla bu testimiz sadece belirli bir yaş için değil, çok geniş bir yaş aralığı için bize kullanma avantajı, kullanışlılığı sağlıyor. Bir test her zaman kendi kültürünün içerisinde gerçek ölçücülüğünü yansıtır. Yani eğer bir testi Amerika’dan geliştirmişseniz, Amerikan çocukları üzerinde geliştirmişseniz, bu testi hazırlamış olduğunuz maddeler yani sorular, o kültürün içerisinden beslenerek hazırlanırlar. Geliştirdiğimiz test tam olarak kendi çocuklarımızdan aldığımız verilerle, kendi kültürel kodlarımızın işin içerisine alınmasıyla geliştirilmiş bir test. Dolayısıyla kültürden kaynaklanabilecek, kültür farklılığından kaynaklanabilecek ve test sonuçlarını etkileyebilecek olası gömülü değişkenler, bu testte bertaraf edilmiş oluyor” diye konuştu.
‘SORULARI YAPAY ZEKA KODLAMASI BELİRLEYECEK’
Otrar, testin bir başka özelliğinin de mahremiyet korunmasına destek verici nitelikte olması olduğunu söyleyerek, “Özellikle özel yeteneklilerle ilgili eğitim kurumlarımıza öğrenci alırken yapılan değerlendirme sürecinde öğrencilerimizin şu veya bu biçimiyle bu testlere çalıştırıldığı gerçeğiyle karşılaştık. Bazen online kurslar şeklinde, bazen doğrudan kurslar şeklinde aslında alenen bir zeka testine hazırlık yapılıyordu. Dolayısıyla uzun zamandır kullandığımız testlerde bir etik problemi oluşmuştu. Çalışıp gelen öğrencilerle karşılaşıyorduk. Ama bu yeni testimizde bunu kırmış oluyoruz. Testimiz yapay zeka destekli bir altyapıya sahip. Ve her ne kadar tek bir test gibi görünüyor olsa da aslında içeride tek bir test yok. Daha karmaşık algoritmaları olan 5 farklı testten oluşan bir test. Burada hangi soruların sorulacağını da yapay zeka kodlaması belirleyecek” dedi. (DHA)
MEB: Özel okul öğrenci kıyafetleri, velilere mali yük getirmeyecek
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), yeni mevzuat doğrultusunda, özel okullardaki öğrenci formalarının, devlet okullarındaki uygulamada olduğu gibi veliye ek mali yük getirmeyecek şekilde serbest piyasa koşullarından temin edilebileceğini duyurdu.
ANKARA-Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamaya göre, 6 Aralık 2024’te Resmi Gazete’de yayımlanan ‘Milli Eğitim Bakanlığı’na Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik’te Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik’ hükümleri, milletlerarası özel öğretim kurumları ve azınlık okulları dışındaki özel okullarda da geçerli olacak. Ayrıca, Resmi Gazete’de 3 Ocak’ta yayımlanan ‘Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nde de özel okullardaki öğrenci kıyafetlerine ilişkin yeni hükümler yer aldı.
VELİLER KIYAFETLERİ İSTEDİĞİ YERDEN ALABİLECEK
Bu kapsamda, marka lisans sözleşmesi yapan özel okullar da dahil olmak üzere tüm özel okullarda okuyan öğrencilerin kıyafetlerinin temininde velilere mali yük getirmeyecek kriterler esas olacak. Yeni düzenlemeye göre özel okul velileri, okul kıyafetlerini serbest piyasa koşullarından temin edebilecek. Velilere, öğrenci kıyafetlerini elektronik ticaret platformu üzerinden almak için dayatmaya müsaade edilmeyecek. Bu dayatma ile karşılaşan veliler buna karşı koyarak serbest piyasa koşullarında kıyafetleri istediği yerden alabilecek. Diğer yandan veliler özel gün, hafta ve kutlamalarda ders içi ve ders dışı faaliyetlerde kullanılmak üzere mali yük getirecek özel kıyafetler de almayacaklar.
KIYAFETLERDE ÖZEL İŞARET, BASKI VE DESEN OLMAYACAK
Ayrıca okul kıyafeti belirlenirken devlet okullarında olduğu gibi okul-aile birliği yönetim kurulunun ve öğretmenler kurulunun görüşleri alınacak. Okul müdürlüğü tarafından belirlenecek kıyafette, özel işaret, baskı ve desen gibi kısıtlamalar yer almayacak. Bu şekilde bir kısıtlamanın konulması Yönetmeliklerin ihlali anlamına gelecek. Bunun yanında okulu kıyafetlerin serbest piyasadan alınmasını engelleyecek şekilde okul armaları, okul formalarının üzerine dokunarak üretilemeyecek. Okul kıyafeti görseli, okulun internet sitesinde yayımlanacak ve kıyafet değişikliği 4 eğitim ve öğretim yılı boyunca yapılmayacak. Okul kıyafeti, Milli Eğitim Temel Kanunu’nda yer alan temel ilkeler doğrultusunda ekonomik, sade, kullanışlı, kolay temin edilebilir ve pedagojik esaslara uygun olacak. (DHA)