Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Genel

Erdoğan: CHP, terör örgütünün oyuncağı HDP’ye biat etti

Derya Yetim – Hülya Keklik

ANKARA- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Irak ve Suriye tezkerelerine hayır oyu veren CHP’yi eleştirerek, “Asıl önemli olan, ülkemizin en büyük ikinci partisi durumundaki CHP’nin terör örgütünün oyuncağı HDP’ye teslim olması, HDP’ye biat etmesi, HDP’ye boyun eğmesidir. Yazık. Hem demokrasimiz adına hem milli güvenliğimiz adına ne kadar üzüntü verici, ne kadar hazin bir tablo. Kendilerine ‘Mustafa Kemal’in askerleri’ diyenlerin onlara ‘Mustafa Kemal’in itleri’ diyerek hakaret edenlerin dümen suyuna girdiğini görmek bizim bile ağırımıza gidiyor” dedi.


TBMM’de AK Parti Grup Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP’nin Suriye ve Irak tezkerelerine ‘hayır’ oyu vermesini eleştirerek, CHP’nin terör örgütünün oyuncağı haline gelen HDP’ye biat ettiğini belirtti. Erdoğan, konuşmasında CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nu da eleştirerek, Kılıçdaroğlu’nun HDP’nin emir eri konumuna geldiğini söyledi. Yangınlar ve sel baskınları ile mücadele edilen bir yılın ardından şimdi de kuraklık tehdidi olduğunu söyleyen ve ekim ayının sonuna gelinmesine rağmen Türkiye’nin önemli bir kısmının tarım üretimi için ihtiyaç olan yağışa kavuşamadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geçtiğimiz yıl da kuraklık pek çok yerde rekoltenin düşmesine yol açmıştı. Dünyadaki genel ekonomik çalkantılar ülkeleri gıda tedariki konusunda endişeye sevk etmektedir. Bu da stokları yükseltme eğilimine, dolayısıyla küresel düzeyde fiyatların yükselişine sebep olmaktadır. Türkiye olarak bu tablo karşısında tedbirlerimizi alıyoruz. Öncelikle kendi çiftçimizi destekliyoruzç Hükümetlerimiz döneminde verdiğimiz tarımsal destek rakamı bugünkü fiyatlarla 396 milyar lirayı bulmuştur. Bu yıl gübre desteğinde yüzde 100 artış yaparken, mazot maliyetinin yüzde 50’sini karşılamayı sürdürdük. Özellikle arz açığımızın olduğu ürünlerin üretimi hususunda çiftçimizi daha çok destekliyoruz. Bu anlayışla yağlı tohumlu bitkilerin üretimi ve hayvancılık gibi alanlara özel önem veriyoruz. Kırsal kalkınma yatırımlarını destekleme programları kapsamında bugüne kadar 13 bin 634 projeye 3,6 milyar lira hibe verdik. Böylece 108 binin üzerinde yeni istihdamın ortaya çıkmasını sağladık. TMO’yu hem ürünlerin hak ettikleri fiyattan alımı hem de çiftçilerimize uygun fiyatlı hububat ve yem bitkisi satışı konusunda etkin şekilde kullanıyoruz. Tarım sigortasından sonra gelir koruma sigortasını da hayata geçirerek çiftçilerimizin alın terini güvence altına almaya gayret gösteriyoruz. Çiftçimizi kuraklık karşısında koruya yönelik sigortalardaki devlet desteğini verim değerinde yüzde 80’e primde yüzde 70’e yükselttik. Bu yıl TARSİM kapsamında düzenlenen poliçe sayısı bir milyon 810 bine, prim desteği miktarı da 1,8 milyar liraya çıktı” diye konuştu.

Toprakların verimini artıran sulama sistemlerini yaygınlaştırdıklarını, bugüne kadar 600 baraj, bin 457 sulama tesisi inşa ederek hizmete sunduklarını kaydeden Erdoğan, AK Parti hükümetleri döneminde 20 milyon hektar yeni alanı sulamaya açarak yılda 60 milyar liralık zirai gelir artışı sağladıklarını kaydetti. Erdoğan, “Geçtiğimiz hafta tamamlanan Su Şurası’nın ardından ülkemizin kısa, orta ve uzun vadeli su stratejilerini kamuoyu ile paylaştık. Elbette son dönemde her kesim gibi çiftçilerimizin yaşadığı sıkıntıları yakından takip ediyoruz. Salgınla birlikte başlayan küresel üretim ve lojistik krizi tarım sektöründe gübre, yem ve enerji fiyatlarında çok ciddi artışlara yol açtı. Küresel gelişmeler kaynaklı girdi maliyetlerindeki artışları üreticilerimize en az şekilde yansıtmak için her türlü gayreti gösteriyoruz. Üreticilerimizden ricam, tek karış boş arazi bırakmadan tarlalarını ve seralarını ekmeleri, ahırlarını dolu tutmalarıdır. Dünyadaki bu dalgalanmanın bir müddet daha süreceği anlaşılıyor. Bu zor dönemde yapılan hiçbir fedakarlığın, verilen hiçbir emeğin, dökülen hiçbir alın terinin karşılıksız kalmayacağından emin olmanızı özellikle istiyorum. Açıkladığımız alım fiyatlarını bu anlayışla en yüksek seviyede belirliyoruz. Tarım ürünlerinde fiyat istikrarı ve üretim planlaması için sözleşmeye dayalı yeni modeller geliştiriyoruz. Bizim için tarım sektörü en az savunma sanayi kadar önemlidir. Üreticiyi koruyan, tüketiciyi kollayan bir anlayışla çiftçilerimizin yanında yer almayı sürdüreceğiz. Meclisimizin de bu konuda üzerine düşenleri yapacağından şüphe duymuyorum” şeklinde konuştu.

“Her milletvekili kendi karnesini kendi eli ile doldurmaktadır”

Konuşmasında milletvekillerine seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milli iradenin tecelligahı olan bu gazi kurumun çatısı altında hayata geçirilen her bir faaliyet hem demokrasimizin güçlenmesine hem de milletimizin geleceğine güvenle bakmasına vesile oluyor. Yasama sorumluluklarınız yanında cumhur ile cumhuriyetin tüm kurumları arasındaki en güçlü ilişkiyi sağlayan milletvekillerinin üzerlerindeki ağır yükün farkındayız. Bu kutlu çatı altında görev yapan her bir parlamenter için milleti temsil etme şerefinden daha değerli bir paye olamaz. Her bir milletvekili seçildiği günden itibaren ismini tarihe altın harflerle kazımaya başlamış demektir. Görev süreleri boyunca seçim bölgelerinde ve Mecliste ortaya koydukları gayretle, elde ettikleri başarıyla, geride bıraktıkları hayırlı izlerle her milletvekili kendi karnesini kendi eli ile doldurmaktadır. Yaptıkları hizmetler ve insanlarla kurdukları gönül köprüleri ile milletin kalbini kazanmayı başaran milletvekili nesiller boyunca unutulmaz, hep taktirle yad edilir. Siyasetini bu çıtaya yükseltmeyi başarmış milletvekili emeğinin karşılığını sandıkta alır” ifadelerini kullandı.

AK Parti’nin 20 yıllık geçmişindeki başarı zincirinin kendi kendine ortaya çıkmadığını, her dönemde sahada milletle bağlarını en güçlü şekilde tutarken, yönetim seviyesinde de zorlu bir mücadele verdiklerini kaydeden Erdoğan, “Tıpkı Türkiye’nin ve milletimizin bu coğrafyadaki varlığını bin yıldır hazmedemeyenler olduğu gibi AK Parti’nin 20 yılı geride bırakan iktidarını da hala kabullenemeyenler var. İlk günden beri söylediğimiz gibi, bizim tüm bu başarılarımızın tek formülü, Allah’ın ipine sarılmak ve milletimize güvenmek, milletimize dayanmaktır. Biz imanımızla, inancımızla, azmimizle, gece-gündüz çalışmakla bu günlere geldik. Karşımıza çıkan her engeli, her tuzağı, arkamızdan yazılan her senaryoyu bu şekilde aşarak yolumuza devam ettik. İktidarımızın ilk gününden itibaren sürekli rejim tartışmaları yürütüldü. Aradan 20yıl geçti, hala aynı tartışmanın ekmeğini yemeye çalışanlar olduğunu görüyoruz. Halbuki Türkiye bu süreçte demokraside, ekonomide, diplomaside, temel hizmet alt yapılarında nice tarihi reformları hayata geçirdi. Eğitimi, sağlığı, güvenliği, adaleti, ulaştırması, enerjisi, sanayisi, tarımı, şehirciliği, sporu, turizmi, sosyal yardımları ile her alanda ülkenin çehresini biz değiştirdik. Ülkemize kazandırdığımız eser ve hizmetlerle refah seviyesi yükselen, hayat kalitesi artan, ufku genişleyen milletimiz geleceğine güvenle bakmaya başlamıştır. Buna rağmen kendi siyasi ve şahsi ikbalini çalışmak ve proje üretmek yerine ülkenin ve milletin felaketine bağlayanların çırpınışları, yalan ve iftira kampanyaları hiç durmadı. Türkiye’ye husumet besleyen çevreler terör örgütleri ile küresel şer çeteleri ile birlikte çalışmaktan çekinmeyecek kadar gözü dönen eşi benzeri görülmemiş bir ekip ile karşıyayız. Bunlar sürekli olarak ‘ülke çöktü, devlet battı, millet bitti’ edebiyatı yapmaktadır. Kalbinin ve kafasının pusulası kendi ülkesini ve milletini değil de başka yerleri gösterenler ile bu toprakların asil evlatları arasındaki mücadele hiç bitmedi, bitmeyecek. Biz düşmanı fiziki olarak bu topraklardan attık ama geride bıraktığı zihniyet kirinden hala kurtulamadık. Tarihi veya güncel konular üzerinden ülkemize yönelik her saldırının gönüllü fedaisi olmayı varlık gayeleri haline getirenlere en güzel cevabı merhum Akif veriyor, ‘Afakına yüklense de binlerce mehalik, batmazdı bu devlet, ‘Batacaktır’ demeyeydik. Batmazdı, hayır batmadı, hem batmayacaktır; tek sen uluyan ye’si gebert, azmi uyandır, kafi ona can vermeye bir nefha-i iman; davransın ümidin, bu ne heybet, bu ne hirman? Mazideki hicranları susturmaya başla; evlâdına sağlam bir emel mayesi aşla, Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol. Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.‘ Nice aşılmaz sanılan engelleri aştığımız, bitirilemez sanılan sıkıntıları bitirdiğimiz gibi bu kirli, karanlık, bozguncu zihniyetin de köklerini Allah’ın izni ile kurutacağız. Umutsuzluk ve kötümserlik yerine azmi ve çalışkanlığı esas alan bir yaklaşımla milletimizin her meselesinin çözümü için gayret göstermeyi sürdüreceğiz. Büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasını adım adım gerçekleştiriyoruz” açıklamasında bulundu.

“Asıl önemli olan CHP’nin terör örgütünün oyuncağı HDP’ye biat etmesi, HDP’ye boyun eğmesidir”

Meclis Genel Kurulunda Türkiye’nin Irak ve Suriye topraklarına terörle mücadele amacıyla sınır ötesi operasyonlar yapabilmesi için cumhurbaşkanına verilen yetkinin 2 yıl uzatılmasıyla ilgili bir tezkerenin oylandığını kaydeden Erdoğan, “Esasen bu tezkere, ülkemize yönelik sınır ötesi terör tehditlerine karşı uzun yıllardır devam eden rutin bir uygulamadır. Son 71 yılda 76 ayrı tezkere Mecliste görüşülmüş ve kabul edilmiştir. Suriye ve Irak ile ilgili tezkerenin amacı da sınırlarımız boyunca kurulmak istenen terör koridoruna izin vermemek ve ülkemize yönelik terör saldırılarını kaynağında kurutmaktır. Bu tehdit PKK, YPG yanında DEAŞ gibi terör örgütlerinden de kaynaklanmaktadır. Son tezkere oylaması öncesinde HDP yöneticileri çıktılar CHP’ye çağrı yaptılar. Bu çağrı da, HDP’nin içinde fiilen yer aldığı ama resmen varlığının inkar edildiği siyasi ittifakın devamı CHP’nin tezkereye destek olmaması şartına bağlanıyordu. Bunanla da kalınmayarak CHP tehdit ediliyordu. Böyle bir durumda onurlu bir partinin ve lideri çıkıp ‘siz kim oluyorsunuz da bizi tehdit ediyorsunuz, biz kendi politikamızı kendimiz belirleriz’ diyerek HDP’lilere ağızlarının payını vermesi beklenir. Ama karşımızda artık böyle bir CHP mevcut değildir. CHP yönetimi oylamaya saatler kala tezkereye ‘hayır’ diyeceklerini ilan etti. Biz bugüne kadar nasıl CHP’ye ve iplerini ellerine verdiği efendilerine rağmen ülkemizin güvenliğini sağlayacak adımları atmışsak bundan sonra atmayı sürdüreceğiz. Türkiye’yi Suriye’den dışlamak isteyenlerin kullandığı ne kadar argüman, sergiledikleri ne kadar çirkeflik varsa hepsini de güya soru haline getirip önümüze koyuyorlar. Tamam biz kimin kılıcını çaldığınızı biliyoruz da, siz kendinizi bu kadar belli etmeyin. Burada asıl önemli olan, ülkemizin en büyük ikinci partisi durumundaki CHP’nin terör örgütünün oyuncağı HDP’ye teslim olması, HDP’ye biat etmesi, HDP’ye boyun eğmesidir. Yazık. Hem demokrasimiz adına hem milli güvenliğimiz adına ne kadar üzüntü verici, ne kadar hazin bir tablo. Kendilerine ‘Mustafa Kemal’in askerleri’ diyenlerin, onlara ‘Mustafa Kemal’in itleri’ diyerek hakaret edenlerin dümen suyuna girdiğini görmek bizim bile ağırımıza gidiyor. Allah CHP’ye gönül veren vatandaşlarımızın sabrını artırsın. Ama anlaşılan o ki, CHP yönetimi bu fotoğraftan rahatsızlık duymuyor. CHP Genel Başkanının askerliği çocuk oyuncağı veya televizyon şovu sanan cehaletini de milletin taktirine bırakıyorum. Küresel ve bölgesel askeri işbirlikler, diplomatik incelikler, ülkenin ve milletin menfaati için atılacak adımlar konusunda en küçük bir fikri, daha doğrusu böyle bir derdi olmayanla bu hususları konuşmak bile abestir. TSK’nın muharip gücünün tamamının profesyonel askerlerden oluştuğunu bilmeyecek, sınır ötesi harekatların sokaktan toplanan rastgele kişilerle yapıldığını sanacak kadar cahil bir tip ile karşı karşıyayız. Bizim TSK’nın Başkomutanı olduğumuz doğrudur, asıl sorulması gereken soru, Kılıçdaroğlu’nun nasıl olup da HDP’nin emir eri konumuna geldiğidir. Türkiye’nin ve Türk milletini aleyhinde ne malzeme varsa dört elle sarılanların ülkenin menfaatleri söz konusu olduğunda böyle savrulmalar yaşamasına artık şaşırmıyoruz. CHP ile HDP’nin perde arkasında zaten bildiğimiz ortaklığı bu tezkere oylaması vesilesiyle aleniyet kazanmıştır” dedi.
İYİ Partili milletvekillerinin tezkereye ‘evet’ oyu vermelerini memnuniyetle karşıladıklarını belirten Erdoğan, “Buna karşılık ittifakın diğer resmi ortağı İP tezkereye ‘evet’ oyu vererek CHP ve HDP’den farklı bir yol izledi. İYİ Parti yönetimi ve milletvekillerinin siyaset üstü milli bir konu olan Suriye ve Irak’taki terörle mücadele operasyonlarına imkan veren bu tezkereyi desteklemelerini memnuniyetle karşıladık. Cumhur İttifakı’nı oluşturan AK Parti ve MHP olarak ülkemizin bekasını ilgilendiren her mesele gibi bu konuda da tam bir görüş ve eylem birliği içinde olduğumuzu tekrarlamaya gerek bile duymuyorum” diye konuştu.

“Bir yüzsüzlük abidesinin böyle haysiyetli bir duruşu anlamasını zaten beklemiyorum”

Bir grup büyükelçinin Türkiye’de halen devam eden bir davaya yönelik yaptığı açıklamaya karşı sergiledikleri ilkeli ve onurlu duruşun Kılıçdaroğlu’nu rahatsız ettiğini kaydeden Erdoğan, “Bir dönem başında bulunduğu SSK’yı batıran, partisine bir kaset kumpası sayesinde genel başkan olan, ülkenin dört bir yanında yükselen partisi için taciz, tecavüz, hırsızlık skandallarına sırtını dönen, girdiği her seçimi kaybettiği, böyle bir durumda ‘gereğini yapacağını’ söylediği halde yerinden kıpırdamayan bir yüzsüzlük abidesinin böyle haysiyetli bir duruşu anlamasını, desteklemesini zaten beklemiyorum. Büyükelçilerin ülkemize ve yargı kurumlarımıza yönelik ağır bir hakaret olarak gördüğümüz açıklamasının ardından kimin nerede durduğunu hep birlikte takip ettik. Şimdi muhalefetin gayri milli tutumunu gösteren kısa bir video izleyelim” diyerek salonda bulunanlara hazırlanan videoyu izletti.
Erdoğan, “Bu tür hadiseleri aynı zamanda ülkemizdeki yerli ve milli duruş sahipleri ile müstemleke zihniyetlileri ayırt etmenin bir vesilesi olarak görüyoruz. Ülkemize ve yargımıza bühtan edilen ilk açıklamayı sevinçle karşılayıp, özür açıklaması karşısında hayal kırıklığına kapılanların bu topraklarla ne gönül bağı, ne kök bağı yoktur, olamaz” dedi.

“Buna bizim kitabımızda cibilliyet itibarıyla bozuk denir”

Kılıçdaroğlu’nun kamu görevlilerine yönelik sözlerini eleştiren Erdoğan, salondakilere ikinci bir video izletti. Videonun ardından konuşan Erdoğan, “Bu ülkenin her memuru, her kamu görevlisi, her meslek mensubu, her bireyi devletinin koruması ve güvencesi altındadır. Kılıçdaroğlu’nun hezeyanları kendini rezil etmenin ötesinde bir anlama sahip değildir. Kendi partisini yönetmekten aciz, olup bitenler karşısında çaresiz, ağzından çıkandan habersiz bir genel başkanın ülkenin idaresi hususunda atıp tutmasından daha gülünç, daha trajikomik ne olabilir. Bu zavallının durumunun tababet ilminin görev alanına gerdiğini daha önce söylemiştim. Dolayısıyla lafı fazla uzatmaya gerek yok. Adama bak, Osmanlı’ya hakaret ediyor. Sen kimsin? Sen Osmanlı’yla nasıl hakaret edersin? 600 yıl dünyaya nam salmış bir Osmanlı’ya sen nasıl hakaret edersin? Bu ne saygısızlık? Buna bizim kitabımızda cibilliyet itibarıyla bozuk denir. 6 asır dünyaya nam salacak, dünyanın bir ucundan diğer ucuna nam salacak, böyle bir ecdada hakaret edeceksin. Bunu yedirmeyiz, buna fırsat vermeyiz, buna müsaade etmeyiz. Sin kimlerle nasıl geçineceksen geçin. Bu kadar merak ettiğin Suriye, o topraklarda bile ecdadın ayak izleri var. Çok merak ediyorsun ya. Misak-ı Milli denilen o anlaşmanın da yerinde yine Osmanlı’nın mirası var. Ben inanıyorum ki, 2023 Bay Kemal’in yeni bir ders aldığı yıl alacaktır” diye konutu.

“Azerbaycan parmakla gösterilen ülkeler arasında yerini alacaktır”

Konuşmasının sonunda Azerbaycan ziyareti hakkında bilgi veren Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Azerbaycan çok ciddi bir kalkınmanın, ayağa kalkışın örneklerini veriyor. Aramızdaki bu dayanışma inşallah bu şekilde devam
etmek suretiyle de çok kısa zamanda Azerbaycan parmakla gösterilen ülkeler arasında yerini alacaktır. Tarımda güzel adımlar atıyorlar. Şu anda Ermenilerin döşediği mayınlar temizleniyor. O mayınların temizlendiği yerler tarım alanı haline getiriliyor. Bu konuda yoğun çalışmaları var.”

Yorum yapmak için tıklayın

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Genel

“Türkiye hukuka bağlılıkta 117. sırada!”

Hukukçu Figen Çalıkuşu’ndan zor soru: “Mafya mı devlete, devlet mi mafyaya operasyon çekiyor”

HABER MERKEZİ-Hukukçu Figen Çalıkuşu, Karar Gazetesi’ndeki köşe yazısında “çürüme” iddiasında bulundu.

Ülkelerin ne durumda olduğunu ölçen ‘hukukun üstünlüğü endeksi’nde, hükümetlerin, ülkeyi yönetenlerin, hukuka bağlılıkları mercek altına alındığını, bu endekste Türkiye’nin 142 ülke arasında 117. Sırada olduğunu hatırlatan Çalıkuşu, “Hukukun üstünlüğünde 1. sırada hangi ülke var derseniz; tüm endekslerde üst sıralarda olan Danimarka. Monarşiyle yönetilen ama ‘demokrasiye’ sahip olan Danimarka… Cumhuriyet olan ama bir türlü ‘demokrasi’ olamayan Türkiye’ye fark atıyor” ifadelerini kullandı.

Çalıkuşu’nun yazısının tamamı:

İçişleri Bakanlığı içindeki sert bir bilek güreşinin mafya marifetiyle “darbe mi, operasyon mu” parantezine sıkıştırıldığı, gözümüzün önünde işlenen bir cinayetin emrini verenin siyaset kurumu tarafından korunduğu buna karşın muhalif Kürt siyasetçilerin AİHM Kararlarına rağmen hayatlarına çöküldüğü, AYM üyelerini terörist ilan edebilen zihniyetin cumhurbaşkanı tarafından ödüllendirdiği, muhalif olan herkesin casus ilan edileceği bir çürüme ortamındayız.

“Mafya mı devlete, devlet mi mafyaya operasyon çekiyor” sorusu etrafında tartışan bir ülkeden söz ediyoruz.

Bu korkunç durumun nedeni nedir?

Ruhu bıçaklanmış gözleri oyulmuş kuvvetler ayrılığı olabilir mi?

Gelin birlikte bakalım.

Parlamenter monarşiyle yönetilen, gerçek bir kralın olduğu Danimarka’da kuvvetler ayrılığı var.

Biz de güya kuvvetler ayrılığı ile yönetiliyoruz…Anayasanın başlangıç kısmında öyle yazıyor zira.

İki ülke de kuvvetler ayrılığı ile yönetiliyor ama hukukun üstünlüğü endeksinde arada uçurumlar bulunuyor.

Danimarka ile Türkiye’nin kuvvetler ayrılığından anladığı aynı değil demek ki…

Anayasa değişikliğinin konuşulduğu bu günlerde, aradaki farkı anlamak isterseniz size Taha Akyol’un “Atatürk’ün Anayasası 1924” isimli son kitabını öneririm.

Taha Akyol, 100 yıllık anayasa tecrübesine sahip olmamıza rağmen, bu tecrübeden ders çıkaramadığımızı, uzlaşmayla bir anayasa yapılamadığını söylüyor ve fevkalade bir isabetle teşhisi koyuyor: “anayasal istikrarsızlık”.

Taha Akyol’un kitabından devam edelim;

“Türkiye’nin anayasal istikrarsızlığının, kuvvetler birliği ile kuvvetler ayrılığı arasındaki gelgitler ve siyasi güç karşısında hukukun zayıflığı halinde ortaya çıktığı görülüyor.”

Meclis tutanaklarından Cemal Nuri Bey’in konuşmasından “1924 Anayasasında temel olan ikinci umde kuvvetler birliğidir” cümlesini aktarıyor Taha Akyol.

Kitap sayesinde Yekta Güngör Özden’in başkanlığı dönemindeki bir AYM kararında 1924 Anayasasına yapılan eleştiriden de haberdar oldum;

“Kuvvetler birliği ilkesi esas alınan 1924 Anayasasında yargıya ilişkin ayrıntılı hükümler bulunmadığı gibi, yargının yasamaya yürütmeye karşı bağımsızlığını sağlayacak kural ve kurumlara yer verilmemiştir.”

Geldik 2024 senesine.

Anayasada bu kez kuvvetler ayrılığı yazılı.

Ama yargı, yasama ve yürütmeye karşı gene bağımsız değil, korunaksız ve saldırı altında.

Gerçek bir kuvvetler ayrılığı olmadığında bağımsız olamayan, bağımsız olamayınca tarafsız da olamayan kuşatılmış bir yargı ile baş başayız özetle.

Ülkelerin ne durumda olduğunu ölçen “hukukun üstünlüğü endeksi” nde, hükümetlerin, ülkeyi yönetenlerin, hukuka bağlılıkları mercek altına alınıyor.

İşte bu endekste Türkiye 142 ülke arasında 117. sırada.

Hukukun üstünlüğünde 1. sırada hangi ülke var derseniz; tüm endekslerde üst sıralarda olan Danimarka.

Monarşiyle yönetilen ama “demokrasiye” sahip olan Danimarka…

Cumhuriyet olan ama bir türlü “demokrasi” olamayan Türkiye’ye fark atıyor.

Endekste bir ülkenin notu 1’e ne kadar yakınsa hukukun üstünlüğü o derece yüksek olurken, 0’a ne kadar yakınsa hukukun üstünlüğü o kadar düşük olarak nitelendiriliyor.

Endeks değerlendirmesindeki başlıklarda olan “Yönetim pozisyonundaki kişiler yasal kısıtlamalara ne kadar tabi olduğunu değerlendirmesinde” Danimarka’nın puanı; 0.95.

Ülkemiz Türkiye’nin puanı; 0.28.

Yönetim pozisyonundaki kişilerin, yasal kısıtlamalara tabi olması ne demek? Kuvvetler ayrılığı demek.

Kuvvetler ayrılığı yok ise hukukun üstünlüğü endeksinde sert düşüş de kaçınılmaz zaten.

Bu düşüş yargıyı hiç rahatsız etmiyor anlaşılan.

Yargıtay üyeleri yeni başkanını ancak seçebildiler… 37 tur oylama yapıldı.

Son aşamada, adaylardan AYM üyeleri hakkında çok ağır ithamlarla suç duyurusunda bulunan 3. CD’si Başkanı Muhsin Şentürk adaylıktan, Yargıtay Başsavcılığına aday olmak için çekildi.

Bu çekilmenin arkasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müdahalesinin olduğu iddia edildi… Sadece böyle bir söylentinin olabilmesi bile ülkedeki hukukun durumunu, “kuvvetler ayrımı” olup olmadığını göstermeye yeter.

Danimarka’daki meslektaşları, 37. turda başkan seçen, bu seçimlere cumhurbaşkanının karıştığı söylenen Yargıtay ve üyeleri hakkında ne düşünürler acaba?

Yargıtay, bu ülke insanlarının hukuksal sorunlarına çözüm beklediği hukukun Kâbe’si diyebileceğimiz bir yer.

Cezaevinde tahliye tarihi geldiği halde Yargıtay’dan dosyası dönmediği için yatanlar oldu/oluyor bu ülkede.

Yasal faizin yüzde 9 olduğu bu ülkede pul olmuş alacaklarına 10 yıl sonra kavuşanlar var.

Mehmet Şimşek, endeksteki 117. sıra gerçeği önünde dururken dünyadan ne kadar para bulacak ya da bulamayacak sanırım biliyordur.

Göreve geldiğinde “rasyonalite” demişti zira.

Hukuk ve demokrasi olmadan rasyonalite olmuyor… Hayat bütün örnekleriyle bunu bize gösteriyor.

Okumaya devam et

Genel

İTÜ Robot Olimpiyatları’nda geleceğin teknoloji liderlerini destekledi

Telemecanique Sensors, İstanbul Teknik Üniversitesi Kontrol ve Otomasyon Kulübü (OTOKON) tarafından bu yıl 16’ncısı düzenlenen İTÜ Robot Olimpiyatları’nın bronz sponsoru oldu

ABDULLAH GONCA
HABER MERKEZİ-Şirket, üç gün süren etkinlik çerçevesinde geleceğin robot dünyasını şekillendirecek gençler, akademisyenler ve sektör temsilcileri ile buluşma fırsatı elde etti.

90 yılı aşkın deneyimiyle 20’den fazla ülkede sensör teknolojileri alanında fark yaratan Telemecanique Sensors, geleceğin mühendislerine destek olmak amacıyla sponsorluk çalışmalarına devam ediyor. Son olarak İstanbul Teknik Üniversitesi Kontrol ve Otomasyon Kulübü (OTOKON) tarafından düzenlenen İTÜ Robot Olimpiyatları’na bronz sponsor olarak katılan şirket, robot alanında çalışmalar yürüten öğrencilerin çalışmalarına katkı sağladı.

Bu yıl 16’ncısı düzenlenen etkinlik; heyecan verici yarışmalar, eğitici seminerler ve workshoplarla üç gün boyunca katılımcılara özel bir deneyim sundu.

Okumaya devam et

Ekonomi

JetCar’a büyük ilgi

Antalya’da üretiliyor, 110 ülkenin sularında yüzüyor

RÜMEYSA BULUT
HABER MERKEZİ
-Ankara’da düzenlenen Deniz Araçları, Ekipmanları ve Aksesuarları Fuarı Artı Boat Show’da sergilenen su sporları aracı ‘JetCar’ ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Antalyalı bir firma tarafından üretilen ve 1 milyon 200 bin TL fiyat etiketi olan deniz oyuncağı 110 ülkeye ihraç ediliyor.

Deniz Araçları, Ekipmanları ve Aksesuarları Fuarı Artı Boat Show Ankara, milyonluk tekne ve yatlara ev sahipliği yapıyor. 150 bin TL ile 7 milyon TL arasında değişen 200’ün üzerinde teknenin sergilendiği fuara, Antalya merkezli bir firma tarafından üretilen ‘JetCar’ damgasını vurdu.

EN FAZLA İHRACAT ABD’YE VE ARAP YARIMADASINA

JetCar’la ilgili detayları aktaran Ocean Marine Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Güneş, “Dünyada büyük ilgili gören JetCar’ı geliştirmeye devam ediyoruz. Daha gelişmiş versiyonunu kısa süre içerisinde denize indirmeyi hedefliyoruz. Mevcut versiyon 55 deniz mili (Yaklaşık 90 km/s) hıza ulaşıyor. Türkiye’de 400 adet JetCar sularımızda yüzüyor. ABD, Arap yarımadası ve İspanya başta olmak üzere bugün 110 ülkeye ihracat yapıyoruz. Yeni versiyonun suya inmesiyle birlikte hedefimiz ihracat yaptığımız ülke sayısını bu yıl en az 150’ye çıkarmak. Hem sektör ihracatımıza hem de Türkiye’nin toplam ihracatına daha fazla katkı vermek istiyoruz. Türkiye, deniz araçları ve ekipmanları üretiminde tasarım ve kalite özelinde dünyada üçüncü sırada yer alıyor. Mevcut konumumuzu pekiştirmek ve daha üst basamaklarda yer almak için katma değeri yüksek ürünlere odaklanmalıyız” ifadelerini kullandı.

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.