Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Ekonomi

Merkez Bankası: Enflasyonun kısa dönemde oynak bir seyir izlemesi bekleniyor

Merkez Bankası PPK toplantısı özetinde enflasyonun kısa dönemde arz ve talep yönlü çeşitli unsurların etkisiyle oynak bir seyir izlemesinin beklendiği bildirildi.

İSTANBUL-
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Para Politikası Kurulu toplantı özetini yayınladı. metinde enflasyonun kısa dönemde oynak seyir izleyeceğinin tahmin edildiği belirtildi.

Özette enflasyon gelişmeleriyle ilgili “Ekim ayında tüketici fiyatları yüzde 2,39 oranında artmış, yıllık enflasyon 0,31 puan yükselişle yüzde 19,89 olarak gerçekleşmiştir. Bu gelişmede, enerji ve tütün gruplarındaki fiyat artışlarının etkisi öne çıkmıştır. Bu dönemde, uluslararası enerji fiyatlarında kayda değer artışlar izlenirken, Türk lirasındaki görünümle beraber yurt içi enerji fiyatlarında yüksek fiyat artışları gözlenmiştir. Üretici firmaların sigara fiyatlarında artışa gitmeleri nedeniyle tütün ürünleri fiyatlarında yaşanan yükselişin tüketici enflasyonuna etkisi ise yaklaşık 0,30 puan olmuştur. Gıda grubu yıllık enflasyonunda bir miktar gerileme gözlenmesine rağmen yüksek seviyeler korunmuştur. Türk lirasındaki gelişmeler, süregelen emtia fiyat artışları ve arz kısıtlarının devamıyla üretici enflasyonu alt gruplar genelinde yükselmiştir. Bu görünüm altında, B ve C endekslerinin yıllık enflasyonları sınırlı bir oranda gerilemiş, yakın dönem eğilimlerinde ise bir miktar yavaşlama gözlenmesine karşın yüksek seviyeler korunmuştur.

Gıda ve alkolsüz içecekler grubu fiyatları Ekim ayında yüzde 1,92 oranında artmış, grup yıllık enflasyonu bir önceki yıldaki yüksek bazın da etkisiyle 1,38 puan gerileyerek yüzde 27,41 olmuştur. Yıllık enflasyon işlenmemiş gıda grubunda yüzde 29,20’ye, işlenmiş gıda grubunda ise yüzde 25,71’e gerilemiştir. Taze meyve ve sebze fiyatları işlenmemiş gıda yıllık enflasyonundaki gerilemede temel unsur olurken, mevsimsellikten arındırılmış verilerle Eylül ayında taze meyve-sebze grubunda gözlenen düzeltme taze meyve kaynaklı olarak bu dönemde de devam etmiştir. Diğer işlenmemiş gıda grubunda tarımsal kuraklığa bağlı rekolte kaybı, kur gelişmeleri ve girdi maliyetlerinin etkili olduğu değerlendirilen bakliyat, süt ve patates fiyatlarındaki artışlar dikkat çekmiştir. Genele yayılan fiyat artışlarının gözlendiği işlenmiş gıdada, uluslararası ve yurt içi buğday fiyatlarındaki olumsuz seyrin baskı oluşturduğu ekmek ve tahıllar grubunda fiyatlar yüzde 3,16 ile bir miktar daha hızlanmıştır.
Enerji fiyatları Ekim ayında yüzde 4,58 oranında artarken, grup yıllık enflasyonu 2,99 puan yükselişle yüzde 25,76 olmuştur. Bu dönemde, uluslararası enerji fiyatları ABD doları bazında güçlü bir artış kaydetmiş, Türk lirasındaki görünüm ile birlikte akaryakıt, tüp gaz ve katı yakıt kalemlerinde yüksek aylık fiyat artışları izlenmiştir.

Temel mal grubu fiyatları Ekim ayında yüzde 2,49 oranında artarken, grup yıllık enflasyonu 0,92 puan düşüşle yüzde 18,46’ya gerilemiştir. Yıllık enflasyon dayanıklı mal grubunda gerilerken, diğer temel mallarda yatay seyretmiş, giyim ve ayakkabı grubunda ise yükselmiştir. Ekim ayında yüzde 1,23 oranında artan dayanıklı mal fiyatlarında beyaz eşya fiyatlarındaki artış belirleyici olurken, mobilya ve otomobil kalemlerindeki ılımlı seyir grup aylık enflasyonunu sınırlamıştır. Bu gelişmelerle, dayanıklı mal grubu yıllık enflasyonu 1,88 puan azalarak yüzde 20,24’e gerilemiştir. Ekim ayında mevsimsel ortalamasının altında bir artış gösteren giyim ve ayakkabı grubunda ise yıllık enflasyon geçen yılın aynı döneminde salgın hastalık kaynaklı düşük bazın etkisiyle yükseliş kaydetmiştir. 5. Hizmet fiyatları Ekim ayında yüzde 1,04 oranında yükselmiş, grup yıllık enflasyonu 0,37 puan artışla yüzde 15,43 olmuştur. Yıllık enflasyon ulaştırma ve diğer hizmetlerde gerilerken, haberleşme hizmetlerinde yataya yakın seyretmiş, kira ve lokanta-otelde ise yükselmiştir.

Lokanta-otel grubunda gözlenen yüksek fiyat artışları, gıda fiyatlarındaki görünüm ve geçici KDV indirimlerinin sona ermesinin de etkileriyle Ekim ayında da devam ederek hizmet enflasyonunu olumsuz etkilemiştir. Ayrıca, mevsimsel etkilerden arındırılmış verilerle kira enflasyonundaki yükseliş eğilimi bu dönemde de sürmüştür.

Piyasa Katılımcıları Anketi sonuçlarına göre, enflasyon beklentileri Kasım ayında da yukarı yönlü güncellenmeye devam etmiştir. Cari yıl sonu enflasyon beklentisi 1,68 puan artışla yüzde 19,31’e, gelecek on iki aya ilişkin enflasyon beklentisi 1,70 puan artışla yüzde 15,61’e yükselmiştir. Mevcut durumda, gelecek yirmi dört aya ilişkin enflasyon beklentisi yüzde 11,76 olurken, gelecek beş yıla ilişkin enflasyon beklentisi ise yüzde 7,96 seviyesindedir” ifadeleri yer aldı.

Enflasyonu etkileyen unsurlar ve riskler

Öncü göstergelerin küresel ekonomideki güçlü toparlanmanın, bazı bölgelerde bir miktar hız kaybetmekle birlikte, devam ettiğine işaret ettiğinin bildirildiği metinde “Yakın dönemde salgının etkisiyle ABD’de tüketici güven endeksleri düşük seyrederken, bazı Avrupa ülkelerinde tüketici güveninde kısmi bir iyileşme görülmektedir. Küresel iktisadi faaliyette yılın ilk yarısında yaşanan toparlanma ve aşılama oranlarındaki artışa rağmen salgında yeni varyantlar küresel iktisadi faaliyet üzerindeki aşağı yönlü riskleri canlı tutmaktadır.

Küresel talepteki toparlanma, emtia fiyatlarındaki yüksek seyir, bazı sektörlerdeki arz kısıtları ve taşımacılık faaliyetlerindeki artış uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının yükselmesine yol açmaktadır. Başlıca tarımsal emtia ihracatçısı ülkelerde yaşanan iklim koşullarının küresel gıda fiyatları üzerinde olumsuz yansımaları görülmektedir. Yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmekle birlikte, gelişmiş ülke merkez bankaları artan enerji fiyatları ve arz-talep uyumsuzluğuna bağlı olarak enflasyonda görülen yükselişin beklenenden uzun sürebileceğini değerlendirmektedir. Bununla birlikte, birçok merkez bankası enflasyondaki artışın arızi unsurlardan kaynaklandığı değerlendirmesine bağlı olarak enflasyondaki yükselişin geçici olduğu kanaatindedir. Bu çerçevede gelişmiş ülke merkez bankaları destekleyici parasal duruşlarını sürdürmekte, varlık alım programlarına devam etmektedir.

Ekim ayının ikinci yarısından itibaren gelişmekte olan ülke borçlanma senedi piyasaları dalgalı bir seyir izlerken hisse senedi piyasalarında girişler gözlenmektedir. Gelişmiş ülkelerde uzun vadeli tahvil faizlerindeki oynaklık ve küresel finansal koşulların seyri gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımlarına ilişkin riskleri canlı tutmaktadır. Söz konusu risklerin Türkiye’ye yönelik portföy akımları kanalıyla oluşturabileceği etkilerin, yurt dışında yerleşiklerin portföy pozisyonlanmalarındaki mevcut seviyeler dikkate alındığında daha sınırlı kalabileceği değerlendirilmektedir.

Üretici enflasyonu, Türk lirasındaki görünüm, başta enerji olmak üzere süregelen emtia fiyat artışları ve arz kısıtlarına bağlı olarak Ekim ayında yükseliş kaydetmiştir. Fiyat artışları endeks geneline yayılırken, en belirgin yükseliş rafine edilmiş petrol ürünleri, gaz imalatı, su ve kömür fiyatları öncülüğünde enerji grubunda gözlenmiştir. Yüksek fiyat artışı ile öne çıkan bir diğer alt grup olan ara mallarında ise temelde metallerle bağlantılı gruplar, tekstil iplik ve elyafları başta olmak üzere tekstille ilgili kalemler, temel kimyasallar ile plastik ve kağıt ürünleri etkili olmuştur.

Öncü göstergeler yurt içinde iktisadi faaliyetin dış talebin de etkisiyle güçlü seyrettiğine işaret etmektedir. Sanayi üretimi Eylül ayında tedarik sıkıntıları kaynaklı fabrika tatilleri ile tarihsel olarak yüksek oynaklık sergileyen kalemler kaynaklı bir önceki aya göre yüzde 1,5 azalmıştır. Buna karşın, üçüncü çeyrekte sanayi üretimi ikinci çeyreğe göre yüzde 1,6 oranında artış kaydetmiş ve yükseliş eğilimini korumuştur. Ciro endeksleri üçüncü çeyrekte yurt dışı talebin sanayi üretimini desteklemeye devam ettiğine işaret etmektedir. İmalat sanayi firmalarının gelecek on iki aylık döneme ilişkin yatırım eğilimlerindeki güçlenme devam etmektedir.
Aşılamanın toplumun geneline yayılması salgından olumsuz etkilenen hizmetler, turizm ve bağlantılı sektörlerin canlanmasına ve iktisadi faaliyetin daha dengeli bir bileşimle sürdürülmesine olanak tanımaktadır. Perakende satış hacmi ve hizmet ciro endeksleri özellikle turizm bağlantılı kalemlerin desteğiyle üçüncü çeyrekte kuvvetli bir artış kaydetmiştir. Aşılamadaki güçlü ivme ile birlikte kısıtlamaların hafifletilmesi, turizm faaliyetindeki ve ilgili hizmet kalemlerindeki toparlanma eğiliminin belirginleşmesinde rol oynamıştır. Dayanıklı tüketim malları talebi yavaşlarken, dayanıksız tüketim mallarında bir toparlanma gözlenmektedir.

İstihdamın üçüncü çeyrekteki seyri açılma, turizmdeki toparlanma ve güçlü seyreden ihracatla birlikte iktisadi faaliyette gözlenmekte olan dengelenme ile uyumludur. Üçüncü çeyrekte tarım dışı istihdam artışı yüzde 2,5 ile bir önceki çeyreğe göre hızlanmıştır. Hizmet istihdamı lokanta-oteller ve perakende ticaret sektörleri öncülüğünde ikinci çeyreğe göre yüzde 3,0 artarken, sanayi ve inşaat sektörleri de istihdam artışına katkı vermiştir. İşgücüne katılım oranındaki yükselişe rağmen istihdamdaki güçlü artışla işsizlik oranı Eylül ayı itibarıyla yüzde 11,5’e gerilemiştir. Anket göstergeleri ve yüksek frekanslı veriler, istihdam görünümündeki iyileşmenin ve işgücü piyasasındaki olumlu seyrin sürdüğüne işaret etmektedir.

Olumlu dış talep koşulları cari işlemler dengesini pozitif etkilemektedir. Cari işlemler dengesi Eylül ayında 1,7 milyar ABD doları fazla vermiş, 12 aylık birikimli olarak ise 4 milyar ABD doları azalışla 18,4 milyar ABD dolarına gerilemiştir. Geçici dış ticaret verileri, mevsimsellikten arındırılmış altın hariç ihracat ve ithalatın Ekim ayında ihracatta daha kuvvetli olmak üzere arttığına ve ihracatın ithalatı karşılama oranının yükseldiğine işaret etmektedir. Turizm gelirlerinde ise toparlanma eğiliminin belirginleştiği izlenmektedir. İhracattaki güçlü artış eğilimiyle yılın geri kalanında yıllıklandırılmış cari işlemler dengesindeki iyileşmenin sürmesi beklenmekte, bu eğilimin güçlenerek devam etmesi fiyat istikrarı hedefi için önem arz etmektedir” denildi.

Para politikası

Özette para politikasıyla ilgili şunlara yer verildi: “Para politikası duruşu, enflasyon görünümüne yönelik risklerin kaynağına, kalıcılığına ve para politikası ile ne ölçüde kontrol altına alınabileceğine dair değerlendirmeler dikkate alınarak, temkinli bir yaklaşımla enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi ve fiyat istikrarı hedefine ulaşılması odağında belirlenecektir. Bu doğrultuda politika duruşu, enflasyon gelişmeleri, enflasyon beklentileri ve bunlar üzerinde kısa vadede etkili olacağı öngörülen geçici unsurlar da dikkate alınarak dezenflasyon sürecini en kısa sürede tesis edecek ve orta vadeli hedeflere ulaşıncaya kadar bunun sürekliliğini sağlayacak bir sıkılık düzeyinde belirlenmeye devam edilecektir.
Enflasyonda son dönemde gözlenen yükselişte; gıda ve başta enerji olmak üzere ithalat fiyatlarındaki artışlar ile tedarik süreçlerindeki aksaklıklar gibi arz yönlü unsurlar, yönetilen/yönlendirilen fiyatlardaki artışlar ve talep gelişmeleri etkili olmaktadır. Para politikası duruşunda yapılan güncellemenin ticari krediler üzerinde olumlu etkileri görülmeye başlamıştır. Bunun yanında, bireysel kredilerle ilgili gelişmeler yakından takip edilmektedir.
Kurul, para politikasının etkileyebildiği talep unsurları, çekirdek enflasyon gelişmeleri ve arz şoklarının oluşturduğu etkilerin ayrıştırılmasına yönelik analizleri değerlendirerek politika faizinin 100 baz puan indirilerek yüzde 15 olarak belirlenmesine karar vermiştir. Kurul, arz yönlü ve para politikası etki alanı dışındaki faktörlerin fiyat artışları üzerinde oluşturduğu geçici etkilerin 2022 yılının ilk yarısı boyunca da etkisini sürdürmesini beklemektedir. Kurul, bu etkilerin ima ettiği sınırlı alanın kullanımını Aralık ayında tamamlamayı değerlendirecektir.
TCMB, iklim ve diğer çevre kaynaklı riskleri sınırlandırmak amacıyla, para politikasının ana hedeflerinde bir değişikliğe yol açmadan sürdürülebilir finans uygulamalarını uzun vadeli bir politika olarak destekleme kararı kapsamında “Yeşil Ekonomi ve İklim Değişikliği Müdürlüğü” adı altında yeni bir birim kurma kararı almıştır. Söz konusu birimin, iklim değişikliğinin finansal sistem içerisinde ortaya çıkarabileceği kırılganlıkları ve fırsatları tespit edebilme ve ilgili riskleri azaltmak amacıyla çalışmalar yapması hedeflenmektedir.

Enflasyonun kısa dönemde, başta emtia fiyatları ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlar olmak üzere arz ve talep yönlü çeşitli unsurların etkisiyle oynak bir seyir izlemesi beklenmektedir. Bununla birlikte, geçici etkilerin ortadan kalkmasıyla enflasyonun yeniden düşüş eğilimine dönmesini sağlayacak sıkılıktaki parasal duruş; enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve finansal piyasa gelişmeleri bağlamında dışsal ve geçici oynaklıklara karşı önemli bir tampon işlevi görecektir.

TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir.

Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar, ülke risk primlerindeki düşüş, ters para ikamesinin ve döviz rezervlerindeki artış eğiliminin sürmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik istikrarı ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir. Böylelikle, yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zemin oluşacaktır.

Kredi piyasası, iktisadi faaliyet, arz yönlü unsurlar ve ithalat fiyatlarındaki gelişmeler doğrultusunda enflasyon üzerindeki talep ve maliyet yönlü etkiler yakından izlenmektedir. Gelişmiş ülkelerdeki para politikası ile küresel risk iştahına ilişkin görünüm, gelişmekte olan ülkelere yönelik portföy akımları üzerindeki riskleri canlı tutmaktadır. Kurul, para politikasında fiyat istikrarı hedefi doğrultusunda finansal istikrara yönelik riskleri de gözeten bir yaklaşım sergilemeyi sürdürecektir. Bu bağlamda makroihtiyati politikaların krediler üzerindeki etkisi ile TCMB fonlamasının APİ ve swap işlemleri arasındaki kompozisyonu yakından takip edilmektedir. Kurul, fiyat istikrarının sağlanması için, güçlü bir politika koordinasyonuyla tüm paydaşları içeren bütüncül bir makro politika bileşimine ihtiyaç bulunduğu değerlendirmesini yinelemiştir. Kurul, kararlarını şeffaf, öngörülebilir ve veri odaklı bir çerçevede almaya devam edecektir.”

Yorum yapmak için tıklayın

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Ekonomi

Türkiye’de ilaç kıtlığı iddiası…

Eczacılar Vakfı’ndan tepki: Koca sağlık sisteminde üvey evlat muamelesi görüyoruz! Ayrıcaülkemizde ilaç kıtlığı var…

ZAFER BULUT
HABER MERKEZİ
-Eczacılar Vakfı Genel Sekreteri Osman Tosun, Türkiye’de eczacılık eğitiminin geldiği noktadan eczacıların iş yerlerinde yaşadığı sorunlara kadar birçok düzenleme ihtiyacı olan başlığa dikkat çekti. İlaç kıtlığına da vurgu yapan Tosun “Biz devletimiz ile ilaç üreticileri arasındaki fiyat tartışmalarının bir tarafı değiliz, o masada söz hakkımız da yok sayılır fakat bu tartışmaların olumsuz etkilerini en derinden yaşayan meslek grubu da biziz. Biz bunun değişmesini bekliyoruz, bize bir nebze nefes aldıracak olan çözümün bu olduğuna inanıyoruz ve cansiperane emeğimizin artık karşılık bulmasını çok istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Eczacılık fakültelerinde gerçekten de çok yoğun, hem teorik hem de uygulama ağırlıklı yüksek nitelikli bir eğitim müfredatının bulunduğunu belirten Eczacılar Vakfı Genel Sekreteri, sayıları hızla artan eczacılık fakültelerine vurgu yaparken “Bu konunun üzerinde önemle durmamız gerekir ki gelecekte bir eczacı istihdamı ama ondan çok daha önemlisi bir halk sağlığı sorununa yol açılmasın. Biz bu durumu artık fakülte enflasyonu diye isimlendiriyoruz ve çok acilen bu sorunun çözümü için adımlar atılmasını bekliyoruz” dedi.

YURT DIŞINDAN HAKSIZ DİPLOMALAR…

Bu noktada kimi yurt dışı üniversitelerinden haksız şekilde alınan diplomalara da dikkat çeken Osman Tosun, “Diplomasını saygın üniversitelerden bileklerinin hakkıyla alan meslektaşlarımı tenzih ederek söyleyebilirim ki bunların çok büyük bir kısmı ne yazık ki nereden ne şekilde alındığı belli olmayan diplomalar ve maalesef ülkemizde çok kolaylıkla denklik alabiliyorlar. Bu gerçekten tüm toplum adına çok can sıkıcı bir sorun ve maalesef çok ciddi bir halk sağlığı sorununa dönüşme potansiyeli barındırıyor. Bizim ülke olarak buna acilen bir çözüm bulmamız gerekiyor. Burada da görev büyük oranda Yüksek Öğretim Kurumu ve elbette siyaset kurumuna düşüyor. Son dönemde bu konuda bazı adımlar atıldı ancak bize göre bunlar halen yetersiz” diye konuştu.

Osman Tosun, eğitim konusunda Eczacılar Vakfı olarak sundukları çözüm önerilerini şöyle sıraladı:

“Yeni eczacılık fakültesi artık açılmamalı

Var olan fakülte kontenjanlarında, ihtiyaç ve istihdam planlamalarına uyumlu olarak kontenjan kısıtlamalara gidilmeli hatta kontenjanlar azaltılmalı.

Eczacılık fakültelerine girişte uygulanan baraj puanı daha etkin düzeylere getirilmeli.

Eczacılıkta Uzmanlık konusundaki sorunlar giderilip yaygınlaşması sağlanmalı.

Stajer kabul etme ile ilgili teşvik edici uygulamalara gidilmeli.”

‘ZAM GELSE DE GELMESE DE BİZ ZARARDAYIZ’

Eczacıların sorunlarının sadece eğitim süreçleriyle sınırlı olmadığını belirten Osman Tosun, “Mesleğimizin güncel sorunları ve uzun yıllardan gelen kronikleşmiş sorunları var. Ki bunlar aynı zamanda bizim için mücadele alanları haline geldi” diyerek şu ifadeleri kullandı:

“Şu günlerde elbette tüm toplumumuz gibi eczacılar da devasa ekonomik sorunlarla mücadele ediyorlar. Tüm maliyetlerimiz korkunç bir hızla artarken ne yazık ki gelirlerimiz çok az artıyor ve gerçekten çok ciddi sayıda meslektaşımız eczanelerini ayakta tutmakta her geçen gün daha fazla zorlanıyor. Son günlerde çokça gündeme gelen önemli bir başka önemli sorun ilaç yoklukları, bir başka deyimle piyasada bulunamayan ilaçlar. Bu konu meslek örgütlerimiz tarafından çok defa anlatıldı ama kısaca yinelemek gerekirse bu sorunun temelinde 2004 tarihli İlaç Fiyat Kararnamesi (IFK) yatıyor. Geçtiğimiz yıl içinde kısmi düzenlemeler yapılmış olsa da IFK bir taraftan eczane ekonomileri üzerinde yıkıcı etkiler yapmaya diğer taraftan halkımızın ilaca erişimi konusunda ciddi engeller oluşturmaya devam ediyor. Anlaşılması çok zor, çok teknik bir konu bu IFK meselesi ama çok kabaca açıklamak gerekirse IFK, ilaç fiyatlarının nasıl belirleneceğini ve sektörde kimin karlılık oranının ne olacağını tarif eden kararname. Bu kararnamede ilaç sektörüne yönelik özel kur uygulaması var ve uygulanan kur güncel kurun yaklaşık yarısına denk geliyor hatta dönem dönem ani kur hareketleri söz konusu olduğunda daha aşağılara da düşebiliyor.

Biz eczacılar için IFK’nın daha da vahim sonuçları var. Şöyle ki kararnameye göre ilaçlar belirli fiyat baremlerine ayrılmış durumda ve karlılık oranları da bu baremlere göre değişiyor. Kararnameye göre fiyat yükseldikçe karlılık oranı düşüyor. Dolayısıyla ilaç fiyatlarına zam yapılıp bu baremler ona uygun şekilde belirlenmediğinde karlılık oranınız düşmüş oluyor ve kararnamenin yürürlüğe girdiği günden bu yana uygulama tam olarak bu şekilde sürüyor. Zaman içinde bir iki küçük düzenleme yapılsa da yaraya pansuman dahi olmadı diyebiliriz. Yani mevcut durumun özeti biz eczacılar için ilaç fiyatlarına zam gelse bir dert, gelmese başka dert. Bizi her iki durumda da zararlı çıkaran bir yasal altyapımız var, emeği geçenlerin kulakları çınlasın.”

‘ÜVEY EVLAT MUAMELESİ GÖRÜYORUZ’

Siyaset kurumunun, ilgili bakanlıkların ve bürokrasi kademelerinin eczacıların sorunlarına karşı yıllardır belirgin bir duyarsızlık içinde olduğuna dikkat çeken Osman Tosun, “Yani bu kocaman sağlık sistemi içerisinde eczacılar uzun yıllardır üvey evlat muamelesi görüyor dersek lütfen kimse kırılmasın. Eczacı örgütlerinin sesine daha fazla kulak verilmesini, devlet bürokrasisi içinde ve karar alma mekanizmalarında da eczacılara daha fazla yer verilmesini bekliyoruz” dedi.

‘FİYAT TARTIŞMASININ BİR TARAFI DEĞİLİZ’

Eczacılar Vakfı Genel Sekreteri Osman Tosun, eczacıların taleplerini ise şöyle anlattı:

“Aslında sorunlardan bahsederken talep ve önerilerimizden de büyük ölçüde bahsetmiş olduk ama bu soruya yanıt verirken yalnızca ‘meslek hakkı’ talebimizi dile getirmek isteriz. Biz eczacılar halkımıza sunduğumuz nitelikli sağlık hizmetinin bir karşılığı olsun istiyoruz. Biz devletimiz ile ilaç üreticileri arasındaki fiyat tartışmalarının bir tarafı değiliz, o masada söz hakkımız da yok sayılır fakat bu tartışmaların olumsuz etkilerini en derinden yaşayan meslek grubu da biziz. Biz bunun değişmesini bekliyoruz, bize bir nebze nefes aldıracak olan çözümün bu olduğuna inanıyoruz ve cansiperane emeğimizin artık karşılık bulmasını çok istiyoruz.”

Okumaya devam et

Ekonomi

JetCar’a büyük ilgi

Antalya’da üretiliyor, 110 ülkenin sularında yüzüyor

RÜMEYSA BULUT
HABER MERKEZİ
-Ankara’da düzenlenen Deniz Araçları, Ekipmanları ve Aksesuarları Fuarı Artı Boat Show’da sergilenen su sporları aracı ‘JetCar’ ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Antalyalı bir firma tarafından üretilen ve 1 milyon 200 bin TL fiyat etiketi olan deniz oyuncağı 110 ülkeye ihraç ediliyor.

Deniz Araçları, Ekipmanları ve Aksesuarları Fuarı Artı Boat Show Ankara, milyonluk tekne ve yatlara ev sahipliği yapıyor. 150 bin TL ile 7 milyon TL arasında değişen 200’ün üzerinde teknenin sergilendiği fuara, Antalya merkezli bir firma tarafından üretilen ‘JetCar’ damgasını vurdu.

EN FAZLA İHRACAT ABD’YE VE ARAP YARIMADASINA

JetCar’la ilgili detayları aktaran Ocean Marine Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Güneş, “Dünyada büyük ilgili gören JetCar’ı geliştirmeye devam ediyoruz. Daha gelişmiş versiyonunu kısa süre içerisinde denize indirmeyi hedefliyoruz. Mevcut versiyon 55 deniz mili (Yaklaşık 90 km/s) hıza ulaşıyor. Türkiye’de 400 adet JetCar sularımızda yüzüyor. ABD, Arap yarımadası ve İspanya başta olmak üzere bugün 110 ülkeye ihracat yapıyoruz. Yeni versiyonun suya inmesiyle birlikte hedefimiz ihracat yaptığımız ülke sayısını bu yıl en az 150’ye çıkarmak. Hem sektör ihracatımıza hem de Türkiye’nin toplam ihracatına daha fazla katkı vermek istiyoruz. Türkiye, deniz araçları ve ekipmanları üretiminde tasarım ve kalite özelinde dünyada üçüncü sırada yer alıyor. Mevcut konumumuzu pekiştirmek ve daha üst basamaklarda yer almak için katma değeri yüksek ürünlere odaklanmalıyız” ifadelerini kullandı.

Okumaya devam et

Ekonomi

Bakan Şimşek: Türk Yatırım Fonu’nu 500 milyon dolar kayıtlı sermaye ile kuruyoruz

Türk Devletleri Teşkilatı üyesi ülkeler tarafından kurulan Türk Yatırım Fonu‘nun Guvernörler Kurulu Açılış Toplantısı İstanbul’da yapıldı. Burada konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Türk Yatırım Fonu’nu 500 milyon dolar kayıtlı sermaye ile kuruyoruz. Türk Yatırım Fonu hem kamu hem de özel sektör yatırımlarımızın ivmelenmesini sağlayacaktır. Ayrıca, Fon birçok alanda projelere teknik destek verecektir” dedi.

Faruk SAVAŞ – Uğur GÜLBOY
İSTANBUL-Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan tarafından kurulan Türk Yatırım Fonu‘nun açılış toplantısı İstanbul’daki Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde yapıldı. İstanbul merkezli Türk Yatırım Fonu’nun Başkanı Kazakistanlı diplomat Bağdad Amreyev toplantının açılış konuşmasını yaptı. Amrayev, “Türk Yatırım Fonu Guvernörler Kurulu’nun açılış toplantısına hoş geldiniz. Hepinizi büyük bir memnuniyet ve saygıyla selamlıyorum. Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve tüm çalışma ekibine bu etkinliğin hazırlanmasında gösterdikleri özenli çalışma ve iş birliği için şükranlarımı sunmak isterim. Bugünün, Türk Dünyası’nda hayırlı çalışmaların yapılması için bir vesile olmasını temenni ediyorum” diye konuştu.

“EN BÜYÜK AMACIMIZ, TÜRK DEVLETLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİLERİN GELİŞMESİNİ SAĞLAMAKTIR”

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de burada bir konuşma yaptı. Bakan Şimşek, “Bugün Fon’un operasyonel hale getirilmesine ilişkin ilk kararların alınacağı tarihi bir toplantı gerçekleştiriyoruz. Türk Devletlerinin, 2024 yılı sonu itibarıyla 1,9 trilyon dolar ekonomik büyüklüğe, 178 milyon nüfusa ulaşarak dünya ekonomisi içinde önemli bir yer edinmesi beklenmektedir. Türk Dünyası 2040 Vizyon Belgesi çerçevesinde, Türk Yatırım Fonu’nu kurmaktaki en büyük amacımız, Türk Devletleri arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin gelişmesini sağlamaktır” dedi.

“TÜRK YATIRIM FONU’NU 500 MİLYON DOLAR KAYITLI SERMAYE İLE KURUYORUZ”

Fonun ekonomik rakamlarına ilişkin bilgiler veren Şimşek, “Türk Yatırım Fonu’nu 500 milyon dolar kayıtlı sermaye ile kuruyoruz. Türk Yatırım Fonu hem kamu hem de özel sektör yatırımlarımızın ivmelenmesini sağlayacaktır. Ayrıca, Fon birçok alanda projelere teknik destek verecektir. Fon, KOBİ’lerin büyümesinde ve altyapı, yenilenebilir enerji, tarım ve turizm gibi birçok alandaki yatırımların artmasında kritik role sahip olacak ve devam eden ekonomik kalkınmaya katkı sunacaktır.” diye konuştu.

“FON’UN YÜKSEK STANDARTLI BİR ULUSLARARASI FİNANS KURULUŞU OLMASINI AMAÇLIYORUZ”

Şimşek, “İstanbul’un jeopolitik konumu, güçlü girişimcilik ekosistemi ve nitelikli beşeri sermayesi Fon’a büyük katkılar sunacaktır. Biz Fon’un yüksek standartlı bir uluslararası finans kuruluşu olmasını amaçlıyoruz. Fon, organizasyon yapısı, karar alma mekanizmaları, insan kaynakları, risk yönetimi, izleme ve denetleme fonksiyonlarıyla her açıdan uluslararası en iyi uygulamalara uygun olarak faaliyet gösterecektir” şeklinde konuştu.

“MACARİSTAN’IN ÜYE OLMA İSTEĞİNİ MEMNUNİYETLE KARŞILIYORUZ”

Bakan Şimşek Macaristan’ın Türk Yatırım Fonu’na katılma isteğine ilişkin olarak da, “Macaristan’ın Türk Yatırım Fonu’na üye olma isteğini memnuniyetle karşılıyoruz. Fon faaliyetlerine başladığında Macaristan’ın üyelik sürecinin tamamlanması önem verdiğimiz gündem maddelerinden biri olacaktır. Türk Yatırım Fonu’nun, çalışma ilkeleri ve etkin işleyiş mekanizmasıyla başarılı işbirliklerine örnek olacağına inancımız tam” dedi.(DHA)


Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.