Connect with us

Sağlık

Vali Dağlı: “Korona ile mücadelenin baş aktörü hemşirelerimiz”

Samsun’da Hemşireler Günü’ne özel düzenlenen etkinlikte konuşan Samsun Valisi Doç. Dr. Zülkif Dağlı, “Covid-19 ile mücadelede olmazsa olmaz bir şekilde hemşirelerimiz sahadaydı. Çok aktif bir şekilde rol aldılar. Bu manada kendilerine müteşekkiriz. Bu mücadelenin baş aktörü hemşirelerimiz oldu” dedi.

Türkiye’de her yıl 12-18 Mayıs, Hemşireler Haftası olarak kutlanıyor. Korona virüs ile mücadele döneminde hemşire ve sağlık çalışanları pandemi ile en ön saftan mücadele ediyor. Hemşireler Haftası olması nedeniyle Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Büyük Konferans Salonu’nda bir etkinlik düzenlendi.

Etkinlikte konuşmasını gerçekleştiren Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Ahmet Şen, “Hemşire arkadaşlarımız; kendini hemşirelik mesleğine adayan, çok geniş bir insan popülasyonunun, çok geniş bir halk kitlesinin kardeşi yerinde. Belirli ölçülerde mahremiyetine kadar bile bilen, kardeş ve dost olabilen, onunla dertleşebilen meslektir hemşirelik” dedi.
Covid-19 döneminde çok dramatik tablolar ile karşılaştıklarını ifade eden Başhekim Şen, “Ziyaret esnasında gördüklerimiz ve duyduklarımızla hem zaman zaman gururlandık, zaman zaman birlikte hüzünlendik üzüldük. Kendi suyunu hastasına veren hemşire arkadaşımızı, hastasının başının ucuna oturup sabaha kadar ağlayan arkadaşımızı, nöbeti bırakıp yarım saat sonra hastasını merak edip geri dönen arkadaşımızı da gördük. Hastası sıkıldığı için arkadaşıyla oyun oynayan arkadaşımızı da gördük. Bunların hepsiyle gurur duyuyoruz. Bunla bizlerin medarı iftiharımız. Bu ulvi mesleği yapan tüm arkadaşların gününü tebrik ediyorum. Çalışma arkadaşlarımı da başarılar diliyorum” diye konuştu.

“Bu mücadelede en önemli aktör sizler oldunuz”
Korona virüs döneminde Samsun’da 12 sağlık çalışanının hayatını kaybettiğini belirten Vali Dağlı, “Hemşireler Haftamızı buruk da olsa kutlamamızı yapıyoruz. Hemşirelerimiz sağlık camiasının olmazsa olmazlarıdır. Doktorlarımızın yanında her zaman 24 saat esasına göre görevi başında olan ve hastaneye ilk girdiğimizde bir sağlık sorunu ile ilk karşılaştığımızda ilk karşımızda gördüğümüz meslek mensuplarımızdır. Nöbet tutan, sabaha kadar bekleyen, hastaların acısını kendi acısı gibi hisseden hemşirelerimize minnet, şükran ve teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bu manada Covid-19 ile mücadelede olmazsa olmaz bir şekilde hemşirelerimiz sahadaydı. Çok aktif bir şekilde rol aldılar. Bu manada müteşekkiriz. Yaklaşık 15 aydır süren bu mücadelede en önemli aktör hemşirelerimiz oldu. Bunun yanı sıra can kayıplarımız oldu. Samsun’da 12 sağlık çalışanımızı kaybettik. Zaman zaman üzücü hadiseler de oldu. Örneğin sağlıkta şiddet. Hepimizi gerçekten yaralayan, canımızı sıkan, bir o kadar da bizi üzen bir vahim olaydır. Cansiperane çalışan, kendini her şeyi ile ortaya koyan sağlıkçı arkadaşlarımızın bu şekilde şiddete maruz kalması gerçekten çok üzüntü vericidir” şeklinde konuştu.

Etkinlikte Sağlık, İlaç ve Tıbbi Cihaz Hizmetleri Başkanı Dr. Yusuf Güney, Samsun Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ergin Kariptaş ve Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü Şule Akçay da bir konuşma gerçekleştirdi. Konuşmaların ardından hemşirelere başarı plaketi verildi. Etkinlik sonunda sağlık çalışanlarından oluşan bir müzik grubu hemşirelere müzik ziyafeti verdi. Çalınan şarkılar ile hemşireler hem günlerini kutladı hem de stres attı. (Furkan Abrek Ünal )

Yorum yapmak için tıklayın

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Sağlık

Prof. Dr. Kuzu: Genç yaşta görülen kalın bağırsak kanserinde son 20 yılda yüzde 30’luk bir artış var

Türk Kolon ve Rektum Hastalıkları Cerrahi Derneği (TKRCD) Başkanı Prof. Dr. Ayhan Kuzu, kalın bağırsak kanserine ilişkin, “Genç yaşta görülen kalın bağırsak kanserinde son 20 yılda yüzde 30’luk bir artış var” dedi.

Muhammed Musab Gümüşer – Berkay Hasan Karayakas
ANKARA-
Uzmanlar kolorektal kanserin kadın ve erkekler arasında en sık görülen üçüncü tip kanser olduğunu belirtiyor. Ayrıca uzmanlar, ölümle sonuçlanan hastalıklar listesinde kolorektal kanserin en çok ölümle sonuçlanan ikinci tip kanser olduğuna da vurgu yapıyor. Tüm dünyada ve Türkiye’de her yıl Mart ayında farkındalık oluşturmak amacıyla çeşitli etkinlikler düzenlenen Kolorektal Kanser Farkındalık Ayı dolayısıyla basın açıklaması yapan TKRCD Başkanı Prof. Dr. Ayhan Kuzu, 50 yaş altında görülen kalın bağırsak kanserinin son 20 yılda yüzde 30’un üzerinde artış gösterdiğine dikkat çekerek, “Özellikle 50 yaş üzerinde görülen kanser Sağlık Bakanlığı istatistiklerinde giderek azalma gösteriyor. 50 yaş altındaki kanserlerde de artış gösteriyor. Bu Türkiye’de de böyle. Sağlık Bakanlığı’na göre kadın ve erkekte tüm yaşlarda kalın bağırsak kanseri üçüncü sıklıkta görülürken, 50 yaş altındaki sıralamada kalın bağırsak kanseri ikinci sıraya yükseliyor. Dolayısıyla sık görülmesine karşı bir şeyler yapmamız gerekiyor” diye konuştu.

“Genç yaşta görülen kanser, yüzde 10 hastada hiçbir şikayet yapmıyor”

Amerika’da yapılan bir çalışmaya göre 1990 yılı doğumlu olanların 1950 yılı doğumlu olanlara kıyasla kalın bağırsak kanserinde 2 kat, rektum kanserinde ise 4 kat daha fazla risk taşıdığını vurgulayan Kuzu, “Genç yaşta görülen kalın bağırsak kanserinde son 20 yılda yüzde 30’luk bir artış var. Bu hastaları incelediğimizde genç yaşta görülen kanser, yüzde 10 hastada hiçbir şikayet yapmıyor. Geriye kalan yüzde 90 oranındaki bu gençlerin bir şikayeti var fakat hastaneye gitmiyorlar, öteliyorlar. 50 yaş altındaki kanser hastalarına bakıldığında, bunların yaklaşık yüzde 50’si 6 aydan sonra doktora gidiyor ve yaklaşık yüzde 70 kadarı bize geldiğinde ileri evre olarak geliyor. Hastalık bağırsak duvarını aşmış, lenf bezlerine geçmiş olarak geliyor” ifadelerini kullandı.

“Hareketsiz kalan bünyelerle spor yapanlar arasında ciddi fark var”

Kalın Bağırsak kanserinin önlenebilecek ve önlenemeyecek nedenleri olduğunu dile getiren Kuzu, sözlerine şöyle devam etti:

“İleri yaşta olmak, ailede kalın bağırsak kanseri veya kalın bağırsak polibi olması, tip-2 diyabet hastalığı ve iltihabi bağırsak hastalığı olması bizim önleyemeyeceğimiz nedenler olarak ön plana çıkıyor. Eğer bunlar varsa bunlar zaten bir risk grubu teşkil ediyor. Fakat önemli olan bizim değiştirebileceğimiz risk faktörleridir. Değiştirebileceğimiz risk faktörleri deyince bunun başında aşırı kilo bunların başında aşırı kilolardan kurtulmak geliyor. Yapılan bir çalışmada vücut kitle endeksi metrekarede 5 kilo arttığında kadında ve erkekte artış gözüküyor. Bu artış bakıldığında erkekte yüzde 30, kadında ise yüzde 12’lik bir artışa denk geliyor. Metrekareye 5 kilogramdan fazla kilo alınırsa, kolorektal kanserin genç yaşta görülme oranı da artıyor. Bir diğer neden ise hareketsizliktir. Hareketsiz kalan bünyelerle spor yapanlar arasında ciddi fark var. Gençlerde bu oran yaklaşık yaklaşık yüzde 15’lik artışa neden oluyor.”

Öte yandan sigara kullanımının kolorektal kanser türünde de ciddi etkileri olduğunu ifade eden Kuzu, aynı zamanda sucuk, sosis ve salam gibi işlenmiş gıdalar, paket gıdalar ve düşük lifli gıdaların tüketilmesinin de kolorektal kanserin nedenleri arasında olduğunu ekledi.

Kuzu, 50 yaş altındaki gençlerde hangi ırklarda daha çok görüldüğüne dair yapılan bir araştırmaya da atıfta bulunarak, 1990 ile 2014 yılı arasında beyaz ırkta yaklaşık yüzde 47 artış olduğunu söyledi.

Okumaya devam et

Sağlık

Aşı ile rahim ağzı kanserinden kurtulmak mümkün

Özel Ümit Batıkent Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Melih Arslan, jinekolojik kanserlerden; rahim ağzı kanseri hakkında bilgilendirdi.

ESKİŞEHİR-
Kanserin geceden sabah oluşmadığını, belli bir süreç gerektiğini ifade eden Op. Dr. Arslan, “Kanser, kardiyovasküler ölümlerden sonra en sık görülen ölüm sebebidir. Asıl önemli olan kanseri oluşmadan veya erken evrede yakalamaktır. Bunun için alınabilecek en iyi önlem; hiçbir sorun yaşanmasa dahi 20 yaşından itibaren yılda 1 kez kadın doğum uzmanına görünmektir. Rahim ağzından yapılan smear testleri ihmal edilmemelidir, devlete bağlı KETEM’lerde de 30-65 yaşları arasındaki kadınlar için bu kontroller yaptırılabilir” ifadelerini kullandı.

İlişki sonrası kanama ve geçmeyen akıntıların rahim ağzı kanseri belirtileri içinde yer aldığını aktaran Dr. Melih Arslan, rahim ağzı kanserinin birinci nedeninin; HPV virüsleri olduğunu belirtti.

“HPV virüsü kanserin birinci nedeni”

HPV virüslerinin rahim ağzı kanserlerinin yüzde 90’ından sorumlu olduğuna dikkat çeken Op. Dr. Arslan, virüs hakkında şu bilgileri paylaştı: “HPV onlarca çeşidi olan virüs türüdür, ama her çeşidi kansere yol açmaz, en yüksek riskli tipleri; 16-18’dir, 6-11 tipleri kansere değil siğillere neden olmaktadır.”

HPV 16-18 tiplerini taşıyan herkesin de yüzde 100 kanser olmayacağına dikkat çeken Arslan, 1 yıl içinde genelde bu virüslerin yüzde 90’ının vücuttan atıldığını söyledi. HPV virüsünün insandan insana cinsel ilişki yoluyla bulaştığını dile getiren Op. Dr. Arslan, “Bazı HPV tipleri erkeklerde de farklı kanser türlerine yol açabilir ama genelde erkekler bu virüsün taşıyıcısıdır ve partnerlerine cinsel ilişki yolu ile bulaştırırlar” şeklinde konuştu.

“Virüsten tamamen kurtulmak mümkün”

Bu virüsten korunmanın çok kolay bir yolu olduğunu aktaran Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Melih Arslan, şunları kaydetti: “HPV aşıları ile vücudu bu virüsten korumak mümkündür. Ülkemizde yılbaşından bu yana HPV’nin 9 tipini kapsayan aşı geldi, bu çok sevindirici bir haberdir. Yurt dışında pek çok ülkede HPV aşısı aşılama programına alındı ve devlet tarafından karşılanmakta ancak ülkemizde ücretli yapılmaktadır. Ama rahim ağzı kanseri oluştuktan sonra yaşanan maddi manevi sorunların yanında bu aşıya verilecek ücretin hiçbir önemi kalmadığı unutulmamalıdır.”

Okumaya devam et

Sağlık

Uzmanı uyardı: Sahurdan hemen sonra yatmak reflü ataklarını tetikleyebilir

Gastroenteroloji Uzm. Dr. Ömer Faruk Yolcu, “İftarda ve sahurda fazla yemek yenmesi, sahurda yemekten hemen sonra yatılması reflü ataklarını tetikleyebilir. Ayrıca uzun süren açlık sonrasında zamanla sindirim sisteminin hareketleri de azalmaktadır. Bu nedenle iftarda hızlı ve fazla yemek tüketmek karında şişkinliğe, hazımsızlığa yol açabilmektedir” dedi.

SAMSUN-
Oruç tutarken mide rahatsızlığı geçirme riski en yüksek olan kişilerin gastrit, ülser ve reflü hastalığı olanlar olduğunu belirten VM Medical Park Samsun Hastanesi Gastroenteroloji Uzm. Dr. Ömer Faruk Yolcu açıklamalarda bulundu. Özellikle mide ve onikiparmak bağırsağı ülseri olanlar, kan sulandırıcı ve romatizma ilaçları kullanan hastaların, mide rahatsızlıkları ve mide kanaması riski açısından dikkatli olması gerektiğinin altını çizen Uzm. Dr. Ömer Faruk Yolcu, “Bu kişilerin Ramazan ayını herhangi bir mide rahatsızlığı yaşamadan sağlıkla geçirmeleri için bir uzmana danışmalarında fayda vardır. Özellikle yaşlı, kronik hastalığı nedeniyle sık ilaç kullanması gerekenler, beslenme problemi olanlar, hamileler, çocuklar, sık yemek yemesi gerekenler, mide ameliyatı geçirenler, yakın zamanda ülseri olanlarda uzun süreli açlık dönemlerinde istenmeyen sağlık problemleri oluşabilir. Bu tür problemleri olan kişilerin oruç tutma konusunda uzman doktora danışmaları önerilir” diye konuştu.

“Çok ve hızlı yemek hazımsızlığa yol açıyor”

Oruç tutarken mide rahatsızlığı geçirme riski en yüksek olan kişilerin gastrit, ülser ve reflü hastalığı olanlar olduğunu vurgulayan Uzm. Dr. Ömer Yolcu, “İftarda ve sahurda fazla yemek yenmesi, sahurda yemekten hemen sonra yatılması, reflü ataklarını tetikleyebilir. Ayrıca uzun süren açlık sonrasında zamanla sindirim sisteminin hareketleri de azalmaktadır. Bu nedenle iftarda hızlı ve fazla yemek tüketmek karında şişkinliğe, hazımsızlığa yol açabilmektedir. Midelerinde gastrit veya ülser sorunu olanların oruç tutmaya başlamadan önce tedavilerini tamamlamaları tavsiye edilmektedir. Mide yakınmaları hafif boyutta olan kişilerin, diyet ve ilaç gibi önlemlerle oruç tutmasında bir sakınca görülmemektedir. Kronik hastalığı, geçirilmiş ülseri veya mide kanaması olanların ise Ramazan öncesinde bir uzmana başvurarak gereken önlemler almaları, gerekiyorsa bu süreci ilaç tedavisi ile desteklemeleri gerekmektedir. Henüz tedavisi süren ülser hastaları, yeni geçirilmiş mide kanaması, mide kanseri, ciddi reflü hastalığı veya çeşitli mide hastalıkları nedeniyle beslenme güçlüğü olanların oruç tutmaları ise sağlık açısından sakıncalı olabilmektedir” şeklinde konuştu.

“İftara çorba ile başlayın”

İftara çorbasız başlanmaması gerektiğine dikkat çeken Uzm. Dr. Yolcu, özellikle sebze ve yoğurtlu çorbaların hem sindirimi kolaylaştırdığını hem de doygunluk hissi vereceği için fazla ve ağır yemek yemeyi engellediğini belirtti. Doyma hissinin ilk lokmadan 13 dakika sonra beyne ulaştığına dikkat çeken Uzm. Dr. Ömer Faruk Yolcu, bu yüzden çorbadan ana yemeğe geçmeden önce 3-4 dakika ara verilmesini tavsiye etti.

“Oruç döneminde mide ve bağırsak sistemi istirahate çekilir”

Oruç döneminde mide, bağırsak sisteminin istirahate çekildiğini söyleyen Uzm. Dr. Yolcu, “Bir ay süresince bu sistem kendini yeniler ve organize eder. Diğer zamanlarda çokça tüketilen sigara, alkol gibi zararlı maddelerin daha az alınması da bu sistemin yenilenmesini hızlandırır. Bu da direkt olarak mide, bağırsak ve karaciğeri hem dinlendirir, hem de kendilerini yenilemelerine fırsat verir” ifadelerini kullandı.

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.